fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d Yoğurt ve Sirkeli Çorap :)
Yaz geldi geçiyor hatta ... Küresel ısınmanın da etkisiyle 45 dereceyi bulan hava sıcaklığı... Bunun sonucu olarak aşırı terleme ve akabinde alınan soğuk duşlar..Yoo hayır öyle sıcak havadan bahseden sığ bir yazı olmayacak bu...Aklımda bir ampul yansın hemen.. ((Gerçi ampul den soğudum bu günlerde ama neyse...!!! )) Şöyle tepede güneş... Kendimizi sıcağa teslim etmişken,tahammül edemeyip bu cehenneme kendimizi soğuk suya bırakıyoruz.. Denize... Havuza... Kendimizce serinledikten sonra içimizi de serinletmek için bir şeyler yapmak istiyoruz... Dondurmamızı yiyoruz.Veya soğuk içeceğimiz geçiyor boğazımızdan... Sahilde veya havuz kenarında en çıtırından baylar ve bayanlar salınıyor... Ve insanın aklına gelmiyor küresel ısınma... Bizim için sevinilecek bir şey haline geliyor bu uygunsuz gerçek.((Uygunsuz Gerçek (The inconvenient Truth) mutlaka izlenilmesi gereken bir belgesel film.))Düşündüğümüz tek şey ısınan havanın etkisiyle havuzu/denizi terk etmeyen,edemeyen çıtırların varlığı...Zaten yaz gelmiş,yükselen sıcaklık kanı kaynatmaya yetmiş. Bize ne güneşin zararlarından...Umrumuzda değil kardeşim,karşıdaki esmer hatun varken omuzlarımız su toplayacakmış,gece uyuyamayacakmışız, bize ne ! Gelsin limonlu iceTea, gitsin CocaCola light... Gel Gel gel sarışınım gel,ben sana aşığım gel... Tamba tumba esmer bomba yani.
gel sarışınım gel,ben sana aşığım gel... Tamba tumba esmer bomba yani.
Hatunlarımızdaki bronzlaşma merakına da dokunmak istiyorum... Hatta itiraf edeyim şimdi sıralayacağım cümlelerim bir yerden yere vurma olarak da isimlendirilebilir.
Efendim,tüm hatunlarda bir esmerleşme arzu ve isteği mevcut
Yaz demek; Bronz ten demek, Solaryum demek, Bronzlaştırıcı kozmetik ürünü demek... Neden peki?
Daha hoş bir görünüm kazanıldığı için mi? Bence değil.Neden değil açıklayayım. Çünkü zevkler farklı farklıdır. Nasıl bir şeydir ki bu,insanımız yaz geldiği zaman bronz ten uğruna kendini güneşin altına atar.Nasıl olur da Peynir gibiyim,tatilden önce solaryuma uğramam gerekiyor diyebilir bir insan.Herkes mi bronz ten seviyor? İmkansız yahu. Zevkler farklı farklıdır. Açıkçası kimin ne düşündüğü umrumda değil. Ancak,bu ortak (!) beğeniyi bir noktaya ulaştırmaya çalışıyorum. Hatta direkt bilgi vererek konuyu özetleyebilirim.Daha iyi anlaşılabilir o zaman.
20. yüzyıl başına kadar yanık ten yoksulluğun, bedenen çalışmanın göstergesiydi. Beyaz ten makbuldü ve zenginliğin simgelerinden biriydi. 1920 yılların başında o zamanın ünlü modacısı Coco Chanel Fransa Riviera’sından ABD’ye yanık bir tenle döndü. Ve o günden bu yana bronz ten sahibi olmak modanın olmazsa olmazları arasında yer aldı.
Anlaşılmıştır umarım...
Şimdilerde bu konudaki bilinçliliği için Madonna yı tebrik etmek gerektiğine inanıyorum. Neden? Çünkü aradan 80 yıl geçti. Bugün Madonna bronzluğun değil, beyaz ten modasının öncülüğünü yapıyor. Çünkü dünyada yılda 60 bin kişi bu yüzden ölüyor.
Yurdum insanı tatilden önce peynir kıvamındaki tenini solaryumda karartıp öyle atsın kendini ultraviyole ordusunun karşısına. Kandıralım birbirimizi Ben peynir değilim. Bak tatile yeni geldim ama yine de bronzum ben.. diyerekten... Bütün gün güneş altında kalıp cildimizin soyulmasını ve su toplamasını izleyelim.Güneş ışınlarının zararlarını azaltabilen ancak yok edemeyen krem ve losyonlara bağlayalım umudumuzu...İstakoz misali kavrulalım.Kocakarı ilaçlarına başvuralım.
Üzerine daha fazla konuşmak gerekmiyor aslında... Küresel ısınmadan girdim,CocaCola dan çıktım.IceTea den girdim,Inconvenient Truth dan çıktım... Ampul dedim sinirlerim tepeme çıktı,havuz dedim serinledim :) Madonna yı tebrik ettim... Bronz tenin geçmişini getirdim bu güne...Bir kocaman AFERİN bana.... ;)
NOT1:Dünya Sağlık Örgütü uyarıyor: Moda kurbanı olmayın...Zararlı güneş ışınları yılda 60 bin kişinin ölümüne neden oluyor. Bronzlaşmanın en ağır bedellerinden biri olan kanser türlerinin en ölümcülü, “malin melanom” güneşin en zararlı ışınları tarafından tetikleniyor.
NOT 2: Unutmayın ! Güneş yanığına yoğurt,güneş çarpmasından çıkan ateşimize sirkeli çorap. :)
Renk Değişir mi?
Sen değişir misin?
Ovunca gözlerini ben değişir miyim | 
