fiogf49gjkf0d ŞİMDİ SIRA HÜZÜNDE
Takvimin ne dediği umurumda değil ama anladım, Eylül gerçekten gelmiş!
Her seferinde böyle oluyor.
İşi gücü bırakıp Boğaz’ın Anadolu yakasında sahil boyunca nedensiz, amaçsız biçimde dolaşmaya başladığımda fark ediyorum bu özel ve güzel “mevsim”in geldiğini...
Benim için Eylül bir ay değil, bir aylık bir mevsim.
Hilmi Yavuz da bir şiirinde öyle der ya...
“Eylül! Kırılgan mevsim!”
Ve Eylül ile İstanbul’un Kanlıca, Kandilli, Çengelköy, Beylerbeyi ve Kuzguncuk semtleri arasında ayrı bir bağ var benim gözümde; bir tür akrabalık bağı...
Eylül kendine özgü sapsarı güneşiyle geldiğinde ne güzeldir!
Fakat kuytu köşelerde depresyon uykularıyla geldiğinde zaman; ya dursun ya da hızla geçip gitsin istersiniz.
Hele bir de yaz yaşanmamış, eksik kalmışsa...
İçinizde tatsız ve tatminsiz anılar bırakmışsa yaz...
Eylül kapıda beklesin, yaz bitmesin, azıcık daha sürsün diye umarsızca dua edersiniz.
Yağmur var ama içim ferah!
Kandillimde ağaçlara bakıyorum; Beylerbeyi’nde bakımsız bahçelerin bitkilerinin duvarlardan dışarı taştığı çıkmaz sokaklarda dolanıp duruyorum; Çengelköy’den bir simit alıp sahile yürürken fontumun yakalarını kaldırmaktan hoşlanıyorum.
Ben ki yaza sevdalıyım!
En mutsuz, en tatsız yazları bile başka mevsimlere değişmem...
Neden bitsin ki yaz?
Neden bitmeli?
Çocukluğumdan beri bu takvime gizliden gizliye bozulmuşumdur.
Bir tek Eylül istisnadır buna.
Bir tek Eylül’le aldatmışımdır yaz mevsimini.
Birisi şöyle demiş: Kış taş baskıdır, ilkbahar suluboya, yaz yağlı boya, sonbahar ise karışık teknikle yapılmış bir resimdir.
Ya Eylül?
Eylül kuru pastelle yapılmış, renklerin ve figürlerin her an uçup gidecekmiş havası verdiği bir resmi andırmıyor mu?
Ya Mehmet Rauf’un o unutulmaz romanı “Eylül” de yazdıklarına ne dersiniz?
“Tabiatta ilk fütur ayı.”
Fütur: Bezginlik, usanç, keder, umutsuzluk.
Ve ardından o çarpıcı saptama: “faniliğin ilk his ayı.”
Sonra... “İlk boynu bükülen ay.”
Yavaş yavaş akşam çöküyor şehrin üzerine.
İki tül üst üste..
Biri Eylül’ün, öteki akşamın tülleri.
Ben de bunları yazmak
üzere klavyenin başına geçiyorum.
Kalbim, her saniyesi dolu dolu ve yaşam sevinciyle geçen yaz mevsimine minnet ve şükür hisleriyle dolu.
Şimdi sıra hüzünde.
Haşmet BABAOĞLU |
fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d Eylüller...
Hiç sevmiyorum Eylülleri..
Hep gözüyaşlı bırakıyorlar beni..
İlk kaçış Eylül ayına rastlıyor,
O daha küçücük,ve masum..
Ama gidiyor anlamadan ben..
Haykırışlar...
Yağmurlarda süzülüyor gözyaşlarım..
Rüzgarla sürükleniyor,
Yapraklar gibi ümitlerim...
Dalgalar karaları hapsediyor bir köşeye,
Ve o köşede ben...
Teşekkürler Bohemian |