fiogf49gjkf0d Şizofren demişken, tenzip buyuracağınızı varsayarak ben başımdan geçmiş bir hadiseyi anlatmak istiyorum...
Amcam bizim evin hemen bir alt katında oturur, üç çocuk babası, genç ve yakışıklı biriydi. Kendini at yarışlarına fazla kaptırdığından mı, gözlerinin behçet hastalığına yakalanmasının sonucunda kendine yarattığı stresten mi şizofren hastası oldu? Bunu tam olarak bilemedik. Belki de sağlık kurumuna memur olarak atandıktan sonra yaşadığı heyecandan şizofren hastalığına yakalanmıştı. Diyarbakır a memurluk için sağlık raporunu almaya gitmeden önce tuhaf hareketler yapması ailemizin dikkatini çekiyordu. (Kendi kendine gülmesi, sürekli aynı yere bakması vs)... Diyarbakır a gitmişti, orda gördüğü bazı hayallerden otelin resepsiyoncusuna bir cam parçasıyla saldırmış anlatılanlara göre. Biz olanları duyunca babam onu Diyarbakır dan almaya karar verip, hiç vakit kaybetmeden onu Diyarbakır dan evine getirdi. Olanların şaşkınlığı içerisindeydi ailemiz ve olanlara bir türlü anlam veremiyorduk...
Diyarbakırdan geldiği ilk geceydi. Henüz lise 2. sınıftaydım. Soğuk bir kış gecesiydi, saat 2:15 gibiydi. İlk öncesinde kabus gördüğümü sansam da yatağımdan fırlayıp duyduğum çığlıkların ne olduğunu anlamaya çalıştım. Meğer çığlıklar, 6 aylık hamile yengeme aitti, 3 yerinden bıçaklanmıştı kocası yani şizofren hastası amcam tarafından. Babam, ben uyanmadan önce aşağı olanları görmeye gitmiş ve o da canını zor kurtarmıştı sonradan bize anlattığına göre. Ben ve annem kapıyı açmaya korkmaktan aşağıda olan bitenlere bakmaya tenezzül edemiyorduk. Bağırışları, ettiği küfürleri duyabiliyorduk. Belli ki cinnet geçirmişti. Bir şizofren hastasının bu kadar saldırgan olabileceğini hiç tahmin edememiştik. Annem benden polisleri aramamı istedi. Polis amcamı aldığında o arada dedem ve diğer amcam da olay yerine varmışlardı. Derin bir nefes almıştık, hemen aşağıda olan biteni görmeye baktığımızda yengemi bayılmış ve kanlı bir vaziyette görmüştük. Neyse ki tedaviye alındıktan sonra bebeği ve kendisine bişey olmadı. Çok zor günlerdi bizim için. O aralar sık sık kabus görür, gözüme uyku girmezdi. Günler çok zor geçiyordu, çünkü her an ne yapacağı belli değildi, biz bunun telaşı içerisindeydik.
Amcam, Ankara ya tedavi edilmeye götürüldükten sonra doktorun verdiği ilaçları bir ara ailemiz ona ne kadar ısrar etse de kullanmaz oldu. Bu da kendisine pahalıya mal oldu tabii ve bir gün dışarı çıkması için abisinden yani büyük amcamdan ısrarlı bir şekilde izin isteyip dışarı çıktı. Çıktıktan bir müddet sonra dört katlı bir evin damından atlayıp, intihar girişiminde bulunduğu haberini alır almaz hastaneye koştuk. Doktorlardan bel kemiğinin kırıldığını ve hayatı boyunca tekerlekli sandalyeye mahkum kalabileceği haberini aldık.
Ve o şimdi yatalak da olsa, hem ilaçlarını kullanıyor hem de çocukları ve eşiyle beraber huzurlu bir ömür geçiriyor. Yıllar geçse de biz belki o acı günleri unutmayacağız ama çok şükür ki huzurumuzdan birşey eksik değil şu an. Önemli olan da bu. Allah-u Teâlâ hepimizin yardımcısı olsun ve kimseye ne böyle bir hastalık versin ne de böyle acı günler yaşatsın. Bizim dualarımız hep bu yönde.
Bu arada Perinicem e başlık için teşekkürler.
raikimi |