fiogf49gjkf0d
Vip1 de oturmuş, bir yandan kankilerle çene yarıştırıyor, bir yandan da bardağın dibindeki zeytini pipetle hüpletip negatif basınç yaratarak çekebilir miyim diye uğraşıyordum. Ama her seferinde, tam tutmayı başarmışken, birine itiraz etmek için ağzımı açtığımda düşüyordu lanet zeytin.
Neyse fazla uzatmayayım, tam zeytini yakalamıştım ki, Vip1 tezgahınının cilalı zeminine düşen ışık huzmesinden kapının açıldığını anladım. Gayrı ihtiyari çevirdim tabii başımı. Kapıda, aynı Dick Tracy e benzeyen bir adam duruyordu. Boyu hariç yalnız, bu adam ondan uzundu.Çok yakışıklı ve etkileyici görünüyordu. Gözlerini içerinin loşluğuna alıştırmak için kıstı önce, sonra hızlıca etrafta gezdirdi, beni görünce yüzünde aradığını bulmuş gibi bir ifade belirdi. İşte o an, pipetin ve haliyle zeytinin hala ağzımda durduğunu farkettim ve nefesimi koyvermemle birlikte zeytin yere düştü. Düşmekle kalmadı, pıt pıt pıt diye zıplayıp, gitti adamın ayağının dibinde durdu. Ben de hayatımın hatasını yaptım, o lanet zeytin sanki düşen bir pırlantaymış gibi, yerden almak için atladım. Yere eğildiğimde aklım başıma geldi, ben napıyorum dedim, hemen toparlandım zeytini almadan. Üstelik, üstelik kızardım, bir bu eksikmiş gibi..
Sonra Dick, hafifçe gülümsedi, yere baktı, önce zeytine gitti gözleri, sonra da ayağımdaki plastik hamam terliklerine. Benim kırmızılığım had safhaya ulaşırken, kahkahalarla gülmeye başladı. Kahkahalarla. Sinir adam, gülmekten çatlayacak gibiydi. İlk nefes alabildiğinde sordu, "şimdi bu ünlü HurremSultan sen misin yani?". Bir kahkaha daha.
Siz de onun gibi hakkımda yanlış fikirlere kapılmadan, şu terlik hikayesini anlatayım önce. Her zamanki gibi, bu akşam da saat 8 gibi Chatcity ye geldim. Bu sefer, diğer günlerden farklı olarak, yalnız değildim, Hokkabaz da vardı yanımda. Hokkabaz , "hımm nasıl derler, bizim emektar" olur, Hokkabaz la RestlessOblivion, Çınaraltı kulübünün alt sokağındaki tarihi hamamda gece sefası yapacaklarmış, bana takıldılar.Nefer onlara birer gazoz ikram ederken, ben giyinmek için kulise gittim. Tam çizmemin fermuarını çekmeye çalışıyordum ki, cart diye ayrıldı çizme fermuardan. E, hemen tamir ettirmek gerek, Hokkabaz yetişti imdadıma.. Ona, tamirciye götürsün diye çizmeyi verip, gelirken giydiğim Nike ları takıyordum ki ayağıma, "ver, onları da temizletiyim, aradan çıkmış olsun" dedi. Peki ben ne giyeceğim dedim, ona da çare buldu, hamamda giymek için getirdiği terlikleri verdi bana. Hani şu pazarda satılan cinsten, ucuz plastik. Rengi de turuncu.
Terlik hikayesi bundan ibarettir. Bu arada, hakkımda bir yanlış fikre daha kapılacağınızı görür gibi oluyorum; siz şimdi beni şarkıcı, dansçı filan zannediyorsunuzdur. Evet, doğru, haftada altı gece Chatcity odalarında şarkı söylüyorum. Ama asıl mesleğim bu değil. Bu sadece gerçeğini gizlemek için kullandığım bir kimlik. Gerçek ise şu, "hımm, nasıl derler" ben bir ajanım. Evet evet, o bildiğiniz ajanlardan.
Size bu konuda çok fazla şey anlatacak değilim. Bir kere öyle cır cır cır konuşmak, ajanlığın imajına uymaz. Ama, merak ediyorsanız, neden ikide bir “hımm, nasıl derler” dediğimi açıklayabilirim. Bu bizim emektar ajanlardan birinin repliğiydi.. Üç cümle arasına sıkıştırmadan yapamaz bu lafı.Ha bu arada kekledim sizi editörüm yahu ne ajanı ahaha Neyse lafı dolandırmayalım Dick Tracy e geri dönelim.. “Evet” dedim, “ o ünlü HurremSultan benim”. “Sen kimsin?” gülmeyi kesti, ciddileşti. “ Sana göre bir işim var” dedi. “İyi” dedim, “ Bugünlerde hayatım pek sıkıcıydı zaten. Hadi iş konuşalım. Şu köşedeki masa iyi mi?” Zeytine bir tekme attım.
Tabii continued
HurremSultaan dan alıntıdır.
|