fiogf49gjkf0d Uzaklardan, güneyde bir yerlerden, bir martı kanadıyla gelen rüzgar esintisi sizi bir tatil kasabasındaki son mutlu saatlerinize götürür.
Hani vapura binmeden önce, marinada bir yerde içilen son yaz içkilerinin burukluğuna. Ve bir ateş böceği telaşıyla oradan oraya uçuşup duran pırıl pırıl birkaç kelime, kendi kendini tekrarlamaya başlar. Hani duyduğunuzda bundan daha güzel bir şey işitmediğinizi hissetmiştiniz. Hatırladınız mı? Siz, tam vapurunuza yöneldiğinizde kolunuzdan hafifçe tutup kulağınıza fısıldamıştı. Ondan duyduğunuz o birkaç kelime sizi, hayata başka bir yerinden bağlamıştı; ya da kırık dökük ilk gençliğinizden bir an ı iyileştirmişti.
Onun omuzlarının fildişi beyazlığına dudaklarınızdan düşürdüğünüz ilk öpücüğün akşamıydı. Daha dündü. Karşılıklı yenecek ilk yemeğin şarap kadehleri masada, parmak izsiz, şeffaftı. Cohen di, "Dance me to the and of love" diyordu değil mi? Ona verilen ilk hediyenin heyecanı nedense hiç bırakmadı yakanızı, kuşlar ve balıklar kadar alışmıştınız mutluluk ritueline.
Küçük, meleksi kelimeler hazırlayıp, sabahları onu masumca öpsünler diye mesaj desteleri halinde yollamıştınız geceleri. Birleşen iki insan değildiniz, iki hayattınız ama her zaman bir son kare vardır. Son bir donuk kare; kahramanlar ağlamaklı bir veda gülümseyişiyle yakalanmıştır.
Peki anılara ne olur?
Sanki hınca hınç dolu bir havalimanında, çocuklarınız kadar sevdiğiniz anılar birden sizin ellerinizden kurtuluverir... Bir o yana bir bu yana fırlayıp telaşla, nereden nereye gittiklerini tahmin edemeyeceğiniz binlerce insanın derin kalabalığına atarsınız kendinizi.
Şimdi ben ne yaparım? paniği soluğunuzu keser. Aprona her dakika kalkan ve inişe geçen uçakların anonsları... Yüksekçe bir yere çıkıp onları görmek istiyorsunuz. Yoklar.
Siz, anılarınızı geleceğinize doğru havalanan bilinmez bir uçakla, yaşamınızın yeni koordinatlarına da götürmek istemiştiniz değil mi? Daha iyi bir yol arkadaşı olabilir mi diye düşünmüştünüz.
Anılara ne olur biliyor musunuz?
Onlar bir kalabalıkta size hissettirmeden elinizi bırakır ve kaybolurlar. Bu sizin değil onların seçimiydi. Çünkü iyi anılar nedense hep zamanında silinenlerdir.
O hınca hınç havalimanında elinizi bırakırken gözleri yaşaran çocuk mahzunluğu ile kalmış olsalar da, kayboldukları kalabalıkta hiçbir zaman büyümeyeceklerdir. Ama korkmayın geride kalan anılarınızın başına kötü bir şey gelmeyecek hiçbir zaman. Uçağınıza binip yeni rotanızı hayal edin.
İlerki yaşamınızın herhangi bir havalimanında, istasyonunda, bir geminin güneş batan güvertesinde birden, o cüce mutluluklara rastlama ihtimaliniz de var tabi ki.
O zaman bir şey yapın, gözlerinizi onlardan kaçırıp tanımazlıktan gelin. Çok zor da olsa. Onlar da öyle yapacaktır; farkında mısınız, çocuk kalan anılarınız daima sizden daha yetişkin ve daha kahramandır. Onlar başlarının çaresine bakmayı bilir.
Tuhaftır işte... Hangi anı hayattan daha güzel olabilir? Ya da gelip geçen hayat hangi anıyı geri getirebilir sizce?
Renk Değişir mi? Sen değişir misin? Ovunca gözlerini ben değişir miyim? |