Karamani Mehmet Paşa, Sultan`ın ölümünü umutsuzca saklamaya çalışsa da, haber kısa zamanda Venedik`in İstanbul`daki elçisi Nicolo Coco`ya ulaştı. Coco`nun, Düka Giovanni Mocenigo`ya yazdığı ve bir Venedik kadırgasının kaptanıyla yolladığı mektup Venedik`e 29 Mayıs`ta vardı: Konstantinopolis`in düşüşünden tam yirmi sekiz yıl sonra.
Kaptan, Ducale Sarayı`na gidince, Düka`nın Signoria`da toplantıda olduğunu söylediler, ama o toplantı salonuna dalıp haykırdı: "Grande Aquila e morte!" (Büyük Kartal öldü!). Mektubu okuyan Düka, San Marco çan kulesindeki maragona`nın (Venedik halkına saat başlarını, bir dükanın ölümünü, bir de düşman filosunun göründüğünü duyuran) büyük çanın çalınmasını emretti. O gün marangona ilk kez iyi bir haber veriyordu; az sonra bütün Venedik olağanüstü bir coşkuyla, Büyük Türk`ün ölümünü kutlamaya girişti. Düka`nın Roma`ya yolladığı ulaktan haberi öğrenen Papa, Tiber kıyısındaki muhteşem papalık şatosu Castel Sant Angelo`nun toplarını ateşletti. Kilise çanları halka müjdeyi vermek için bir ağızdan çalıyordu; Papa, kardinallerini ve bütün elçileri peşine takıp törenle Santa Maria del Popolo kilisesine yollandı. Gece olunca Roma, göz kamaştırıcı bir havai fişek gösterisiyle aydınlandı; kentin her yanında şenlik ateşleri yakıldı, şükran ayinleri düzenlendi; kutlamalar tam üç gün sürdü. Büyük Türk`ün dünyadan göçtüğü haberi yayıldıkça, aynı sahne bütün İtalya`da ve Kuzey Avrupa`da da yinelendi. Venedikli tarihçi Giovanni Sagredo, iki yüzyıl sonra şu yorumda bulunuyor: "Ölümün bu ateşli, hırslı, yenilmez barbarı nihayet durdurmuş olması, hem İtalya hem de bütün Hıristiyan dünyası için büyük bir şanstı."
Ama Mehmet`in ölüm haberi, hiçbir yerde Rodos`taki kadar büyük bir sevinçle karşılanmadı. 31 Mayıs`ta, saray kâtibi ve yardımcı şansölye Guillaume Caoursin, sağ kalabilen şövalyelerle Büyük Üstat Pierre d`Aubusson`dan oluşan bir topluluğun karşısında "De Morte Magni Turchi" (Büyük Türk`ün Ölümü) başlıklı bir söylev verdi. Caoursini "ikinci Lucifer, ikinci Muhammed, ikinci İsa düşmanı" dediği Mehmet`in ölümünden duyduğu mutluluğu, coşkuyu dile getirirken, doğanın da afetlerle, sıradışı olaylarla Büyük Türk`ün ölümünü dünyaya ilan ettiğini öne sürüyordu:
"Son nefesini vermek üzereyken, Asya, Rodos ve civar adalarda depremler meydana geldi; bunlardan özellikle iki tanesi öyle şiddetli, öyle korkunçtu ki, pek çok şatoyu, kaleyi ve sarayı yerle bir etti."
Caoursin`e göre bunlar, eşi görülmedik, canavarca suçlar işleyen birinin kokuşmuş cesedini kabul etmek istemeyen toprağın verdiği yıkıcı tepkilerdi: "(Cesedin) saçtığı koku öyle güçlü, toprağın derinliklerindeki öfke infilakları öyle müthişti ki, yeryüzünü tam yedi kez amansız sarsıntılarıyla salladı ve denizin kabarıp taşmasına neden oldu."
Kaynak:John Freely (Cem Sultan, Rönesans Avrupa`sında Tutsak Bir Şehzade(sf.28-29)
Nasıl bir korku vermiş ecdadlarımız..Ruhları şad olsun
|