fiogf49gjkf0d
YASAMI
Pîr Sultan Abdal in yasami üzerine, yazili kaynaklarda pek bilgi yoktur. Dogum ölüm yillari bile bilinmiyor. Yasami üzerine bilgiler, genellikle, kendi siirlerinden, halk söylentilerinden, kusaktan kusaga anlatilagelen menkibelerden, bir de yakinlarinin ya da baska ozanlarin onu anlatan siirlerinden çikarilir.
Gene de bu yollardan epeyce bilgi edinilmistir, çünkü Pîr Sultan, baglandigi tarikatin din anlayisini, dünya görüsünü yansitmakta ya da derinlestirmek için soyut siirler yazan bir sanatçi degildir, dogrudan dogruya basindan geçenleri, kavgasini, özlemlerini, katlandigi acilari, yasaminin türlü yönlerini yansitan somut siirler yazmistir.
Siirlerden, halk söylentilerinden çikarilan bilgilere göre, Pîr Sultan Sivas in Yildizeli ilçesinin Çirçir Bucagina bagli Banaz köyünde dogmustur. Yildizdagi eteklerinde, Çirçir a kirk sekiz kilometre uzaklikta, denizden bin yedi yüz metre yüksekte, çogu tek katli kerpiç evleri, soguktan korunmak için yari yariyariya topraga gömülü bir köy...
Banaz da bugün de Pîr Sultan in oldugu söylenen bir ev, önünde sairin yasadigi dönemden kaldigina inanilan bir sögüt agaci, agacin altinda, asâsinin ucuna takip Horasan dan getirildigine inanilan bir degirmen tasi vardir. Pîr Sultan yaz aylarinin güzel havalarinda bu tasin üstüne oturup karisiyla sohbet edermis. Köylüler bu evi, agaci, tasi kutsal sayarlar.
Kizinin yaktigi agitta uzun boyluluguna, biçimliligine deginilen sairin asil adi, siirlerinde belirttigine göre, Haydar dir. Bir yerde soyunun Yemen li oldugunu, bir yerde Peygamber in öz torunu oldugunu söyler, bir yerde de Imam Zeynel-Âbidin den "Zeynel dedem" diye söz eder. Uzmanlara göre, Pîr Sultan in bu sözleri söylemesinin nedeni halk üzerindeki etkisini arttirmak içindir. Muhammed peygamber soyundan geldiklerini, "seyyid"liklerini ileri sürmek tarikat ululari arasinda bir gelenektir. Genel kani, sairin Iran in dogusundaki Türk yurdu Horasan dan, önce Iran Azerbeycani ndaki Hoy kasabasina, oradan da Anadolu ya göçüp Sivas a yerlesen bir Türkmen soyundan geldigi yolundadir.
Çocuklugu çobanlikla geçen Pîr Sultan in okuma yazma bildigi anlasiliyor, ama bilgin bir kisi oldugu söylenemez. Tekke egitimi çerçevesinde kalmistir. Halifeler tarihini, peygamber menkibelerini, evliya menkibelerini, tarikat kurallarini, Yunus Emre yi, Hatâyî yi bilir. Bunlar disinda, çaginin bilimleriyle ilgilenmedigi gibi, divan edebiyati ile de ilgilenmemistir. Siirlerinde Yunan mitolojisinin, Iran mitolojisinin izleri pek yoktur. Ayrica, genel olarak bütün tarikatlarin kaynaklandigi Tasavvuf felsefesinin yüksek konularina da girmez.
Söylentiye göre, Pîr Sultan in üç oglu, bir kizi varmis. ogullarindan Seyyit Ali Banaz köyünün üst yanindaki çam korusunda,Pîr Muhammed Tokat in Daduk Köyünde, Er Gaib de Dersim de gömülüymüsler. Adi Sanem olan kizinin Pîr Sultan asildigi zaman söyledigi agit çok ünlüdür. Bazi uzmanlar bu agiti Sanem in agzindan bir tarikat ozaninin yazmis olabilecegini belirtirler. Pîr Muhammmed ise babasi gibi sairdir. Delikanli iken attan düserek öldügü, Pîr Sultan in "Allah verdigini almaz dediler / Bana verdigini aldi n eyleyim" derken bu olaya degindigi söylenir. Siirlerinden uzun yasadigi, çok çocugu bulundugu açikça anlasilan sairin, sagliginda iki ogul acisi görmüs oldugunu ileri sürenler de vardir.
Pîr Sultan Alevî-Bektasî tarikatindandir. Tarikata girme arkadasi, yani musaibi, Ali Baba dir. Baglandigi tekkenin pîri ise, Ahmet Yesevî nin Anadolu ya gönderdigi dervislerden Koyun Babanin tekkesinde, Bektasîligin kurucusu Haci Bektas Veli nin tekkesinde posta oturmus, yani en üst makamlara getirilmis Seyh Hasan dir.
Pîr Sultan, baglandigi tarikatça yalniz dinsel önder degil, devlet baskani olarak da görülen Iran Sahlari adina, Anadolu halkini Osmanlilar a karsi kiskirttigi,ayaklanmaya çagirdigi, belki de bir aayaklanmaya öncülük ettigi için, Sivas Valisi Hizir Pasa nin emriyle tutuklanmis, yolundan dönmeyecegi anlasilinca da asilmistir.
Söylentiye göre, asildigi yer Sivas da eskiden Keçibulan adini tasiyan, sonra uzun süre Daragaci diye anilan, simdi ise Kepçeli denilen yerdir. Bugün Sanayi Çarsisi nin karsisinda Mal Pazari olarak kullanilan bu alanin Gazhane bitisiginde, sira sögütlerin bitiminde bulunan, boyu bes metre, eni bir metreden fazla, bakimsiz toprak yigini onun mezaridir. Üstündeki moloz taslar, asilmasi sirasinda Hizir Pasa nin emriyle halkin attigi taslardir.
Mezarinin, bir menkibeye göre Erdebil de, Bektasî gelenegine göre de Merzifon da oldugu söylenir. Daha baska söylentiler de vardir, ama gerçege en yakin görünen söylenti asildigi yere gömüldügü, yakinlarinin, tarikat erlerinin, hükümet baskisi yüzünden ölüsünü alip köyüne bile götüremedikleridir.
Siirlerinden, halk söylentilerinden çikarilan bu daginik bilgileri degerlendirebilmek için, önce, Pîr Sultan in ne zaman yasadigini saptamak gerekir.
NE ZAMAN YASADIGI
Uzmanlar "Yürüyüs eyledi Urum üstüne" diye baslayan siirindeki sözlerine bakarak, Pîr Sultan Abdal in Sah Tahmasb zamaninda yasadigini söylüyorlar. Bu siirinde söyle sözler var:
Aslini sorarsan Sah in ogludur (...) Koca Haydar Sah-i cihan torunu Ali nesli güzel imam geliyor
"Koca Haydar Sah-i cihan" diye anilan, Sah Ismail in babasi Seyh Haydar dir. "Sah" diye anilan ise, Akkoyunlu Devleti ni yikip Safevîogullari Devleti ni kurarak Sîî mezhebi baskanligi ile devlet baskanligini birlestiren, Sah Ismail in kendisidir. Seyh Haydar in torunu, Sah Ismail in oglu da Sah Tahmasb dir.
Sah Tahmasb in saltanat döneminin (1524-1578) büyük bir bölümü, Kanunî Sultan Süleyman in saltanat dönemine (1520-1566) rastlar. Bu iki hükümdar geçmisteki aci olaylar yüzünden, uzun süre ülkeleri arasinda barisi saglayamamislar, Iranlilar ile Osmanlilar, 1534 den 1554 e kadar, tam yirmi yili anlasmazliklar, çatismalar, savaslarla geçirmislerdir. Kanunî Sultan Süleyman 1534 de yaptigi dogu seferinde, Iranlilar in elinde bulunan Bagdat i Osmanli topraklarina katmis, Sah Tahmasb 1548 de Anadolu ya girerek Kemah a kadar ilerlemis, 1552 de Ercis, Ahlat kalelerini geri almistir.
Pîr Sultan in siirlerindeki olaylarin Sah Tahmasb dönemindeki olaylara uymasi, daha sonraki Iran sahlarinin Anadolu üzerine "yürüyüs eylemis" olmalari, bazi uzmanlarin kesin konusmalarina, sairin bu dönemde yasadigindan süphe edilemeyecegini söylemelerine yol açar.
Oysa bu dönemde Sivas da valilik etmis bir Hizir Pasa yok, ama 1552 de Köstendil, 1554 de Sam, 1560 da Bagdat beylerbeyliklerinde bulunmus bir Hizir Pasa var. Uzmanlar 1567 de ölen bu Hizir Pasa nin, Bagdat a giderken, Sivas a ugrayip oradaki ayaklanmayi bastirmis olabilecegini söylüyor. Bu görüs dogruysa, Pîr Sultan 1560 da asilmis demektir.
Pîr Sultan in dili on altinci yüzyilin ikinci yarisinin dilidir, diyen bazi uzmanlar ise sairin 1560 da asilmis olabilecegini kabul etmiyorlar. Onlar halk söylentisini degerlendirerek baska bir yoldan gidiyor, Sivas da valilik etmis Hizir Pasa yi ariyorlar.
Sofi Aziz Mahmut Hüdâyi Efendi nin I. Ahmed e yazdigi bir mektupta, Alevîler ile Seyh Bedreddin e bagli olanlari iyi taniyan, onlarla ugrasmasinin bilen bir Hizir Pasa dan söz ediliyor. Belgenin ilgili bulundugu dönemde ise iki Hizir Pasa yasamis. Birinin özellikleri söyle:
Deli Hizir Pasa, Van Beylerbeyi (1582), Kars Beylerbeyi olarak Iran seferine katilma (1587), Erzurum Beylerbeyi (1588), Sivas Valisi (1588), Diyarbakir Valisi (1589), gene Sivas Valisi (1590), Tuna Muhafizi (1602), Budin Muhafizi (1605), ölümü (1607).
Deli diye anilmasi gözü pek, acimasiz bir kimse oldugunu gösteriyor. Ayrica Iran seferine katilmis, yani Safevîlere karsi savasmis. Safevî yanlisi Alevîlere düsmanlik besleyebilir. Iki kere Sivas a vali gönderilmis, ikincisinde oldukça uzun kalmis. Alevîleri iyi tanidigi, onlarla ugrasmasini bildigi anlasiliyor.
Pîr Sultan i astiranin Sivas Valisi Deli Hizir Pasa oldugunu söyleyen uzmanlarin görüsü dogruysa, sairin ölümü 1588 de, ya da 1590 dan sonradir.
Gene uzmanlara göre, Pîr Sultan 1534 de Bagdat in Osmanlilar a geçisi üzerine, Iran Sahina,
Güzel Sah im çok yerlerden görünür Asli nedir niye verdin Bagdat i
diye siir yazmistir. 1534 ile 1590 arasinda 56 yil var. Pîr Sultan bu siiri yazdiginda, diyelim 20 yasindaysa, 76 yasinda ölmüs olur.
Böyle uzun bir ömür sürdügü kabul edilirse, uzmanlar arasindaki görüs ayriliklari da sona erebilir. Çünkü bu uzun ömre hem Pîr Sultan in siirlerindeki olaylara uygun düsen Sah Tahmasb dönemi, hem de Deli Hizir Pasa sigdirilabiliyor.
Gene de bazi durumlarin açiklanmasi kolay degil. Örnekse, Pîr Sultan in siirlerinde bir Alevî ayaklanmasindan söz ediliyor, oysa Deli Hizir Pasa döneminde Sivas da böyle bir ayaklanma olmamis.
Uzmanlar arasindaki görüs ayriliklarinin ötesinde, kesin olan sudur: Pîr Sultan abdal on altinci yüzyilda Anadolu da, Sivas yöresinde yasadi.
KITAPLAR
Pîr Sultan abdal üzerine ilk önemli çalismayi 1929 da Sadettin Nüzhet ERGUN yapmis, 105 siir yayimlayarak, sair üzerine bilgiler verilmistir: XVII Asir Saz Sairlerinden Pîr Sultan Abdal.
Konuya ikinci önemli yaklasim Pertev Naili BORATAV ile Abdülbâki GÖLPINARLI nin birlikte hazirladiklari, 1943 de yayimlanan Pîr Sultan Abdal adli kitaplar olmustur.
Diger yayinlar:
- Pîr Sultan Abdal,Abdülbâki Gölpinarli, Varlik Yayinevi
- Pîr Sultan Abdal, Cevdet Kudret, Yeditepe Yayinevi
- Pîr Sultan Abdal, Cahit Öztelli, Milliyet Yayinevi
Sabahattin Eyüboglu nun, ölümünden önce hazirlayip bitiremeden biraktigi bir seçmeler kitabi, dostlarinca tamamlanip Cem Yayinlari arasinda basildi.
SANATI
Halkin benimsedigi, destan kahramani durumuna getirdigi sairlerin alinyazisini Pîr Sultan da paylasmistir. Uzmanlar yazmalarda gördükleri ya da agizdan agiza sürüp gelen Pîr Sultan siirlerinden hangilerinin gerçekten onun oldugunu, hangilerinin onun adina baskalarinca söylendigini ayirmakta güçlük çekiyor, çaresiz kaliyorlar. Görünüse bakilirsa, halkimiz Pîr Sultan in siirlerini çogaltma çabasini günümüzde bile sürdürüyor.
On altinci yüzyilda yazildigi bilinen bir yazmadaki, genellikle eski yazmalardaki Pîr Sultan siirleriyle sonradan bulunanlar arasinda, gerek dil, gerek söyleyis yönünden büyük ayriliklar oldugu gerçektir.
Bu durumu gözönünde tutan uzmanlar, Pîr Sultan in sanati üzerine konusurken, özellikle eski yazmalardaki siirlerinden, onun söyledigine kesin diye bakilan siirlerden yola çikiyorlar. Görüsleri söyle özetlenebilir:
Pîr Sultan Halk edebiyati geleneklerinden hiç ayrilmamis, ölçü, uyak, biçim, dil, söyleyis özellikleriyle, bir halk ozani görünümünü hep sürdürmüstür. Siirleriin genellikle hece ölçüsünün 11 li (4+4+3 ve 6+5) ya da 8 li (4+4 ve 5+3) kaliplariyla yazmis, arada 7 li kalibi da kullanmistir. Aruz ölçüsüyle siiri yoktur. Yalniz, gene heceyle yazdigi bir siirinde gazel düzenini denemistir. Bunun disinda siirleri hep dörtlikler biçimindedir, kosma ya da semaî biçiminde... Çogu zaman yarim uyak kullanmis, ses azligini rediflerle giderme yoluna da sik sik basvurmustur.
Siirlerinden Pîr Sultan in saza bagliligi açikça anlasiliyor. Iyi bir çalgi ustasi oldugu da düsünülebilir.
Konularini yalnizca dinsel inançlardan, mezhep ya da tarikat inançlarindan almamis, yasamin çesitli yönleri üzerine kesinlikle din disi siirler de söylemistir. Tarikat siirlerinde ise, Ali, On Iki Imam gibi genel konularin yani sira, kendi kavgasini, yasadigi günlerdeki çatismalari, ayrintilariyla yansitmis olmasi çok ilginçtir. Kurumsal konulara, örnekse Tasavvufun derin sorunlarina girmemis, yasam karsisinda hep sonut, hep disa dönük kalmistir. Inançlarinin,kavgasinin yilmak bilmez, sözünü sakinmaz bir propagandacisidir.
Onun siirlerini okurken Anadolu nun toplumsal tarihi üzerine bilgiler ediniriz. devlet düzenini bozuklugunu, mezhep ayriligindan dogan iç kavgalari, bu yüzden Alevîlere yapilan zulümleri, kadilarin haram yedigini, müftülerin yalan yanlis fetva verdigini, Siilerin karsilastigi güçlüklerin Sünnî halktan degil, Sünnî Osmanli Devleti nden geldigini ögreniriz. Alevî Türkmenlerin, yönetimi durmadan bozulan, dinsel hosgörüden uzaklasan Osmanlilar dan nasil kopup, Mehdî diye, kurtarici diye Iran Sahlarina sarildiklarini, siyasal kaygilara nasil araç edildiklerini görürüz. Bu baglanisin altindaki çaresizlikleri, giderek bu baglanisin yarattigi umut kirikliklarini sezeriz.
Pîr Sultan din disi konular islerken halk ozanlarinin kaliplasmis sözlerini kullandigi gibi, zaman zaman bunlardan bütünüyle uzaklasmis köy yasamini tertemiz, katkisiz bir gözlem gücüyle yansiyan siirler de söylemistir. Insan, hayvan, doga sevgisiyle örülmüs siirler...
Kullandigi dil çaginin konusma dilidir. Yabanci sözcükler, din, mezhep, tasavvuf, tarikat araciligiyla yasadigi günlerin konusma diline girdigi oranda onun siirlerine de girmistir |