o zamanlar çakı gibi bir delikanlıydım, hayat çok güzeldi benim için...
part-time işlerde çalışırdım kendimi fazla yormadan, gezerdim bol bol, eğlenirdim.
Süt banyosu yapardım sık sık, sağlığıma dikkat eder; formumu muhafaza ederdim.
yüzmeye giderdim sürekli, deniz kıyısında güneşlenmeyi çok severdim.
Sonra onu tanıdım.... dünyam altüst oldu sanki.... gümüş rengi saçları hiç aklımdan çıkmıyordu. Babasının karşısına dikildim, hayırlı bir iş için geldim dedim...
Babası, kusura bakma delikanlı ama benim kızım bir çinli ile nişanlı. onu bir çinli ile evlendirmeye yeminim vardı, yerine getirmeliyim dedi..
Dünya başıma yıkıldı... Mutlaka bir çinliye benzemeliydim... Sibirya üzerinden tibet e gidip eğitimlere başlamaya karar verdim... Yollarda donma tehlikesi atlattım..
Eğitimler çok yorucuydu,
şanssızlıklar peşimi bırakmıyordu... yılmıyordum, daha hırslı çalışıyordum
yıllar, yıllar, yılar geçti.... eğitimi tamamladım, geri döndüm. artık bende çinlilere benziyordum...
Heyhat.... kötü kader... acı haberi öğendim... çoktan evlenmişti gümüş saçlı sevdiğim... bana da yapacak tek birşey kalmıştı artık. Elveda hayat, elveda..
|