ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


5 Mayıs 2024, Pazar 22:17   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler > Şiir sevenler
forum sohbet oyun basliklari
   uzak mutluluk
 <<12345 6789101112131415...100...200...300...400...500...600...700...800...900...1000...1100...1200...1300...1363>>
Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

Goethe

Goethe resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  2.May.2007 Çar 11:39:02sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d





MONA ROZA
Mona Roza siyah güller,ak güller
Geyve nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah senin yüzünden kana batacak

Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakarlar tavşanlar aya
Mona Roza bugün bende bir hal var
Yağmur iri iri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar

Açma pencereni perdeni çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona ben bir deliyim
Açma pencereni perdeni çek

Zeytin ağaçları,söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığına
Bir nişan yüzüğü bir kağnı sesi
Seni hatırlatır her zaman bana
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi

Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardından bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar

Ellerin,ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli olur bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların

Zaman çok çabuk geçiyor Mona
Saat 12 dir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman çok çabuk geçiyor Mona

Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin ağaçlarına
Kiminin rengi ak kiminin sarı
Ah beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları



Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur o boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni

Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım uymaz öyle her saza
En güzel türküyü bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

Yağmurdan sonra büyürmüş başak
Meyveler sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurdan sonra büyürmüş başak

Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk bir mavi sızı
Alev alev sardı her yanımı
Artık inan bana muhacir kızı

Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Garip bir yolculuk tren ve Geyve
Bölüyor bir hançer rüyaları
Bir rüya,bir hançer,bir el ve, ve..

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

Goethe

Goethe resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  2.May.2007 Çar 11:55:47sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

Geçmişimizi hatırlamadan bu şiirler olsa ne ki,önemli olan atalarımızdan sevş alarak yazılan şiirler güzeldir.Ruhları şadh olsun...

 

Çanakkale Şehidlerine

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

- Tepeden yol bularak geçmek için Marmara ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"

Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya yla beraber bakıyorsun; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...

Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı! hayasızcasına,

Maske yırtılmasa halâ bize affetti o yüz...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

Sonra mel undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman o orduyu seyret ki, bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te sis-i ilahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki -i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun -i beşer;

Bu göğüslerse Huda nın ebedi serhaddi;
"O benim sun -i bediim, onu çiğnetme" dedi.

Asım ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid i...
Bedr in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.

"Bu, taşındır" diyerek Ka be yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy                                           

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

mihrican23

mihrican23 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  2.May.2007 Çar 13:23:48sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

 

 

  arkadaşım Goethe yüreğine eline sağlık sevdalı yüreğine sağlık... TEŞEKKÜRLERTEŞEKKÜRLER

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

mihrican23

mihrican23 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  2.May.2007 Çar 13:33:29sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

 

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

mihrican23

mihrican23 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  2.May.2007 Çar 13:38:14sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
Hazirlamis Oldugum Müzik ve Flashli Siirler
 
Sevgi Affet Beni
Kulaklarimdaki Müzik Aglamak
Beddua Hasret Taslari
Yakarim Dünyayi Erken Kaybettim
Yalvariyorum Sey
Yarim icin Yanlizligim ve Sen
Tas kalpli Sensiz Olmadi
Adsiz Yirtik Resim
Söyle Sevgilim Ayrilik
Rüzgar Kuslar
Özledim Seni Bos ver Düs
Istanbul Seni Sevecegim
Söylüyorum Güller Aglar icimde
Sonbahar Seni Ariyorum
Tesbih Bana Sevmeyi Ögretmediler
ilk Günki gibi Gittin
Ölmelimi De Gülüm
Gitme Duygusalligi unutma-Affet
istanbulda iken Sensizlik
Yalniz Seni sevdim Bitanem Agladim
Söyleyemedim Derdimi Gülbahcesi
Sensizlik Vurgunum
Caresiz Elveda Sevgilim
Rüzgar Susar Unutmak
inat Olsun Unutamiyorum
Umut Özlemi Aglayan Gözler
Bir Gül Sevdim Öc ALiyor Sevgiler
Babam Ölmesin Cicekler
Gözlerin Gözlerimde Düsünüyorum
Hersey Sende Gizli Papatya Fali
Beklerken Adini Sen Koy
Ask Nerde? Neden Gelmedin
Ben Seni Asla Unutmam Hasretini Cekerim
Kime Biraktin Yüregini Agaclar Ayakta Ölür
Seni Öylece Sevdim Can Sikintisi
Gülüm Gözlerinde M.Y.D
Ayriligi Isteme Benden.. iyi ki varsin
Hasret Damlalari Ah Gönlüm Ah
Ardimda Kendimi Biraktim Doyamadim
Yagmur Yüreklim Yalnizim
Mektup Iste Gittim
Kalbimde Kazili Benim Yarinimsin
Gul Dalinda Seyahat Rüya
Gel Desen Benim Sevgilim
Öyle Birini Sevki Ne Zaman Sevdimse
Sen Vurdunda Ben Ölmedimmi Ama
Zalim Her Ne Ise
Telefon Et Sakin Unutma
Sitem Aldanmisim
Yaz Gülü Nerdesin
Benimle Evlenirmisin? Elveda Diyemem
Cicek Ve Su Caresizim
Kör Ask Aldanis
Hic Biri Sarki
Haykiris Sevgi Yükleyen Program
Seni Düsündüm Camdan Kalp
Hevesmi SAndin Gidecekmisin..?
Ayriliklarin Sairi Öyle Olsun Iki Gözüm
Gece Gözlü Yarime Sana Anlatamam
Unutamiyorum Hep Aklimdasin
Bir Ask Hikayesi Seni Cok Ama Cok Seviyorum
Ugur Böcegim Rüyalarda Kaldi
Sen Oldugun icin Sevdim Bir Dostla Ask
Ben Artik Gidiyorum Masum yanimsin
Adi Askmi Aceba? 14 Subat Sevgililer Günü
Askima Ümidim
Üzülme Erkeklerde Aglar
Askik Olabilirmiyim? Aska Dair
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

mihrican23

mihrican23 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  2.May.2007 Çar 13:55:37sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
 

Orda Bahar Geldi Mi Bilmem Ama... 


Bir gün kasabamizin küçük patikasindan yukari dogru tirmaniyordum. Güzel bir bahar gününün tadini küçük bir gezintiyle çikarmak üzere disari çikmistim. Önünden geçmekten, çocuklugumdan beri korktugum o kocaman bahçeli, siyah boyali, kasvetli eve yaklastikça geri dönmek istiyordum fakat içimdeki mutluluk o gün korkumu yendi. Evi biraz geçmistim ki, kapidan biri çikti. Bir süre yavas yavas beni takip etti. En sonunda dayanamayarak arkama döndügümde karsimda solgun yüzlü, on-on bir yaslarinda küçük bir çocuk gördüm. Kendisine döndügümü görünce ürkerek geriye birkaç adim atti. Tam gidecekken: 

_ Dur küçük, benden bir sey mi istiyorsun? dedim. Ne kadar çekindigi gözlerinden okunuyordu. Yanina yaklastim ve gülümseyerek: 

_ Söyle küçük, çekinme! dedim. Biraz duraksadiktan sonra: 

_ Seyy,… aslinda ben size bir sey sormak istiyordum ama… Buna izin verir misiniz? 

_ Tabi sorabilirsin… Ama mümkünse kolay bir sey sor! dedim ve gülümsedim. O da gülümsedi fakat dudaklarindaki gülümsemede manasini çözemedigim bir aci vardi. Ancak o zaman bu küçügün yüregindeki aciyi sezinledim. 

_ Ben seyy… Ben cennete bir mektup göndermek istiyorum. Ama bunu nasil yapacagim konusunda hiçbir fikrim yok. Ve, bunu bana söyleyecek kimsem de yok… Bahçede otururken, evin önünden ilk geçecek olan kisiye bunu sormaya karar verdim ve siz de… diyerek devam etti. Bir süre söylediklerini hiç duymadim. Demek, bu kez beni o evin önünden geçerken cesaretlendiren, Allah’in benim bir çocugu sevindirmemi istemesiydi. Bir süre sonra sözlerini bitirdi. Sustugunu fark ettigimde yüzüne baktim. Öyle ümit dolu ve yalvaran gözlerle bakiyordu ki dayanamadim ve: 

_ Belki de sana yardim edebilirim küçük, ne dersin? 

_ Gerçekten mi? Bunu yaparsaniz inanin çok mutlu olurum. Ve, ve size bu mektubu okurum. Biliyor musunuz, ben sadece bu mektubu yazabilmek için aylardir kendi kendime okuma-yazma ögrenmeye çalisiyorum. Babam beni hiç okula göndermedi de… Bir an durdu, bir baska yarasi kanamisti belli ki… Yere egdigi basini kaldirdi ve sesini biraz daha yükselterek: 

_ Hem, bana yardim ederseniz bu iyiliginizin karsiligini büyüdügümde mutlaka size öderim. 

_Ah küçük, bana hiçbir sey ödemen gerekmiyor. Ne simdi, ne de büyüdügünde. Madem cennete bir mektup göndermek istiyorsun öyleyse beni, mektubu gönderecegin kisinin mezarina götür. 

_Hemen simdi mi?! 

_Tabi simdi, yoksa hemen göndermek istemiyor musun? 

_Evet, tabi ki istiyorum, hemen gidelim… Ama durun bir dakika. dedi ve cebinden yesil bir zarf çikardi: 

_Bunu size okuyacagimi söylemistim. Eger söylediysem, bunu yapmaliyim, öyle degil mi? Ama, siz isterseniz tabi…. 

_ Ama küçük bu, senin için çok özel olmali. 

_Haklisiniz çok özel, ama size okumak istiyorum... 

_Peki öyleyse, madem bunu istiyorsun. dedim ve elimi omzuna attim, sonra da yürümeye basladik. Gülümseyerek zarfi açti sonra, hiç degismeyen o aci gülümsemesi ile… 

_Aslinda bu bir siir… Anneme ancak böyle anlatabilecegimi düsündüm duygularimi… dedi. Kagidi açti ve okumaya basladi: 

ORDA BAHAR GELDI MI BILMEM AMA… 

Hani, bir zaman bacagini kirdigim için 

Çok kizdigin, küçük bir masam vardi… 

Onu tamir etmek için çok ugrasmistin hani… 

Simdi o kirik masa, 

Benim tek arkadasim. 

Simdi o kirik masanin basinda, 

Aglamakla geçiyor günlerim. 

Unutmadan, beni hiç yalniz birakmayan 

Belki de birakamayan demeliyim 

Bir de küçük pencerem var odamda… 

Aaa, o da ne, penceremin önüne 

Küçük, zavalli bir güvercin kondu… 

Kim bilir, kime ait… 

Kim bilir, annesi nerde… 

Belki onun annesi de cennettedir 

Senin yanindadir belki de… 

Biliyor musun, 

Ben de ona benziyorum bir parça, 

Onun gibi zavalli, yapayalniz bu dünyada… 

Ama bu güvercini 

Burada ilk defa görüyorum ben… 

Bir seylerin habercisi olmali… 

Yoksa tabiat anadan mektup mu getirdi bana… 

Aman Allah’im!.. 

Yoksa bahar mi geldi?.. 

Yoksa, kisin o soguk 

O kapkaranlik günleri sona mi erdi?.. 

Lütfen, lütfen izin ver annecigim… 

Emin ol birkaç dakika sonra tekrar dönecegim… 

…Bu kadar anlayisli oldugun için 

Gerçekten çok tesekkür ederim… 

… 

Simdi geldim annecigim. 

Seni beklettigim, 

Birkaç dakika da olsa 

Mektubu geciktirdigim için 

Çok özür dilerim… 

Bu birkaç dakikada neler gördüm bir bilsen, 

Bir bilsen annecigim, 

O kus civiltilari 

O yumusacik günes isinlari 

Ve hiçbir zaman bana arkadaslik etmemis olan 

Hayalimdeki sevgili arkadaslarimin kahkahalari, 

Sen gittiginden beri 

Benden nefret eden babamin bakislari ile 

O kadar karsit ki birbirine… 

Hayat bu mu annecigim?.. 

Hayat, baharda kis yasamak mi her zaman?.. 

...Hani, bana kardeslik, mutluluk hikayeleri anlatirdin, 

Hani hep bahardan, onun güzelliklerinden bahsederdin. 

Çiçeklerden… 

Yemyesil çimenlerden… 

Ve onlarin üzerinde zip zip ziplayan 

Bembeyaz tüylü keçilerden… 

Sen gittiginden beri 

Bunlari anlatan kimse yok bana. 

Aslinda kimsenin 

Anlatacagi hiçbir seyi yok… 

Halbuki benim o kadar çok var ki… 

Ama kime, nasil anlatirim?.. 

Nasil paylasirim, su küçücük kalbime sigmayan 

Kocaman sevgiyi… 

Nasil paylasirim senin sevgini… 

Hem kim dinler ki beni 

Kim umursar ki?.. 

Simdi yanimda olsaydin 

(Ki herhalde yanimdasindir!) 

Herhalde bu güzel bahar gününde 

Benim, bu karanlik odada 

Bu kirik masanin basinda 

Yalniz basima oturmama izin vermez: 

“Hadi birlikte dolasmaya çikalim.” derdin. 

Beni mutlu etmeyi çok iyi bilirdin. 

(Ve ben de seni!..) 

Teklifini duyar duymaz 

Hemen boynuna sarilir öpücüklere bogardim seni.. 

Sonra birlikte küçük tepemize tirmanir 

Orda islak çimenlere otururduk… 

Basimizi gökyüzüne kaldirir 

O sonsuz maviligi seyre dalardik… 

Dizlerine koyardim basimi sonra… 

Ama sen yoksun ki… 

Belki, birlikte en mutlu olacagimiz zamanlarda 

Beni birakip gittin... 

Yoksa orda, 

Burada oldugundan daha fazla mi mutlusun?.. 

Oradaki çiçekler daha fazla mi güzel? 

…Orda bahar geldi mi bilmem ama 

Burada geldi… 

Kimi canlilar yeniden basladilar yasamlarina. 

Rengarenk çiçekler açti yeniden… 

Tabiat hayata döndü annecigim… 

Kis günlerinin, bu karanlik mevsimin bitisi 

Hayata döndürdü onlari, 

Sen neden dönmüyorsun anne?... 

Yoksa kisin bittiginin, hala farkina varmadin mi sen?.. 

Kis bitti annecigim, 

Duyuyor musun, bitti!.. 

Neden hala hayata dönmüyorsun 

Diger çiçekler gibi… 

Orda mevsim hep bahar mi yoksa?.. 

Kis olunca, burada solacagindan mi korkuyorsun?.. 

Yoksa, yoksa biktin mi bahardan!.. 

…Yoksa orda hiç mi gelmiyor bahar?.. 

Özledin mi?.. 

Öyleyse buraya gel, 

Yeniden mutlu olalim seninle… 

Hayata yeniden baslayalim, birlikte… 

Korkuyor musun yoksa?.. 

Orda bahar geldi mi bilmem ama 

Burada çoktan geldi ve SENI BEKLIYOR!.. 

Mektubu bitirdiginde ikimizin de gözleri yaslarla dolmustu. Farkli olarak ben gözyaslarimi gizlemeye çalisiyordum sadece. Birazdan mezarin bulundugu yere ulastik. Bu mezarligi daha önce hiç görmemistim. Kapida durdugumuzda: 

_Özür dilerim, sizi üzmeyi asla istemezdim. Affedin beni lütfen… Simdi ne yapmam gerekiyor?..dedi. Ben de: 

_Aaa, önemli degil küçük, asil ben sana tesekkür ederim ki böyle özel bir seyi benimle paylasman gerçekten çok mutlu etti beni. Simdi yapman gereken tek sey, annene ona bir mektup getirdigini söylemek ve mektubu mezarin üzerine birakmak. Yarin gelip baktiginda mektubu aldigini göreceksin. dedim . 

Birlikte annesinin mezarinin oldugu kisma dogru yürüdük. Benim ürperislerime karsilik o, sasilacak derecede sogukkanliydi. Fakat bu ancak annesinin isminin yazili oldugu mezar tasini görünceye kadar devam etti. Onu böyle hiçkiriklara bogan bir mermer parçasiydi iste… O güne kadar hiç böyle içten aglayan birini görmemistim. Gördügüm manzara karsisinda fazla dayanamadim ve ben de aglamaya basladim. Ellerimle gözyaslarimi silerek onu annesiyle bas basa birakmak için kapiya kadar yürüdüm. Kapida durup onu izlemeye basladim sonra. Aglamayi birakmis, gözlerini mezar tasina dikmisti. Kimildamadan öylece oturuyordu. Ne garip, her taraf bir ölüm sessizligiyle kaplanmisti. Daha biraz önce civil civil sarkilar söyleyen doga birden bire susup küçük bir çocugun hiçkiriklarini dinlemeye baslamisti sanki. Birazdan elindeki zarfi birakti ve yanima geldi. Yeniden elimi omzuna koyarak: 

_Mutlu olmalisin küçük… dedim. Gözlerini bana kaldirarak: 

_Neden? diye sordu kisik bir sesle. 

_Çünkü cennete mektup gönderen ilk insan sensin!.. dedim. Kalbimi sizlatan o aci gülümsemesiyle cevap verdi: 

_Isterseniz, sevgili ablacigim, bu oyuna daha fazla devam etmeyelim! 

_Ne, nasil yani, ne demek istiyorsun sen küçük? 

_Ben cennete asla mektup gönderemeyecegimi biliyorum aslinda… 

O an soka ugradim iste… Ne diyecegimi bilemedim. Belliydi, bir sey söylememi bekliyordu. Ama ben sadece egildim ve sikica sarildim ona. Sonra elinden tuttum ve geldigimiz yoldan yavas yavas geri döndük. Onu evinin kapisina biraktigimda dönüp bir kez daha baktim eve. Bu kez o kadar da korkunç görünmüyordu. Demek bu evin içinde de böyle bir yürek yasiyordu… 

O günden sonra birkaç kez daha karsilastim küçükle. Hep ayni yöne, annesinin mezarina dogru gidiyordu. Ama nedense ikimiz de hiç birbirimize bakmadik, hiç konusmadik. Bir ay sonra, bir yagmurda fazlaca islanarak zatürree oldugunu ögrendim. Çok üzüldüm ve korkumu bir kez daha yenerek evine gittim. Kapiyi çaldim, fakat kapi açildiginda, ne söyleyecegimi hiç düsünmemistim. Nihayet kapi açildi, orta yasli, esmer, iri yapili, deyim yerindeyse tam tahmin ettigim gibi bir adam açmisti kapiyi. Bu, onun babasi olmaliydi: 

_Buyurun, bir sey mi istediniz? dedi. Sesinin tonu çekingenligimi bir kat daha artirmisti, cevap veremedim. 

_Bir sey mi istediniz? dedi tekrar. Kendimi biraz toparladim ve: 

_Seyy,… Ben, oglunuzun hasta oldugunu duydum da… Acaba onu görebilir miyim? Ben onun bir arkadasiyim… diyerek cevap verdim. Sonra da içimden derin bir “oh” çektim. Adam biraz sasirdi ve “Arkadasi ha!” diye homurdanarak beni içeriye davet etti. Ev disaridan göründügü kadar korkunç degildi. Iki kat merdiven çiktiktan sonra en son kata ulastik. Merdivenin karsisindaki kapiyi iki kez tiklatti ve açti. Içeriye basini uzatarak: 

_Seni görmek isteyen biri var, arkadasinmis dedi ve kapiyi biraz daha açarak bana tekrar: 

_Buyurun, dedi ve kendisi çikti. Içeri girdim sonra. Solgun yüzlü küçük daha bir sararmis, daha bir zayif düsmüstü. Hafifçe basini kaldirdi ve gülümsedi. Bu kez içten bir gülümseyisti bu: 

_Gelecegini biliyordum! dedi. Ben de ona gülümseyerek: 

_Ne o küçük, hasta mi oldun? Seni yaramaz, ne isin vardi o yagmurda senin disarida? 

_Anneme gitmistim, her zaman oldugu gibi bana cevap vermesi için yalvarmaya... Hava çok güzeldi ama birden bire… 

_Birden bire yagmur bastirdi, degil mi? Ee, bahar bu, ne olacagi belli olmaz ki!.. 

_Haklisin, bahar bu! 

_Bak bunu çok sevdim. 

_Neyi? 

_Bana “sen” demeni. Bundan sonra senin tek arkadasin o kirik masa olmayacak. Çünkü ben varim. 

_“Bundan sonra”... Benim için bundan sonra olursa tabi… 

_Evet tabii… 

O sirada duraksadim, sözümü tamamlayamadim, kirik bir masa çekmisti dikkatimi. Küçük bir pencere bir de. Gerçekten, oda tipki siirde söyledigi gibiydi, karanlikti. Masanin üzerinde ayni yesil zarfla kagit vardi. Masaya baktigimi görünce: 

_O masa, dedi. 

_Evet diye karsilik verdim. 

_Gelecegimi nerden biliyordun sen bakalim? 

_Annem söyledi! 

_Annen mi söyledi, nasil yani?.. 

_Simdi gerçekten mutluyum, biliyor musun. 

_Neden, yani… neden simdi? 

_Çünkü simdi, gerçekten cennete mektup gönderen ilk insan oldugumu biliyorum... 

Kafam karismisti. Hiçbir sey anlamiyordum küçügün söylediklerinden. En sonunda: 

_Annem dün gece mektubuma cevap verdi, dedi. 

_Nasil?.. Ya küçük ne diyorsun sen? 

_Dün gece rüyamda gördüm onu. Mektubu aldigini, siirimi de çok begendigini söyledi. O da mektup göndermek istemis, ama bu mümkün olmadigi için yapamamis ve rüyamda benimle konusmaya karar vermis. 

_Ee, sonra? 

_Aslinda yanima da gelmek istiyormus ama maalesef bu da mümkün degilmis!... Ve, biliyor musun, ben onun yanina gidecekmisim… 

Bunu duyunca beynimden vurulmusa döndüm. Bazen rüyalarin gerçekle iliskisi oldugunu ya da ölülerin rüyalara girdigini filan duymustum ama… Demek yakinda… Hayir,hayir bu olmamaliydi, ölmemeliydi küçük. Oturdugum sandalyeden kalktim ve yatagina, onun yanina oturdum. Sanki, ona yakin olup elini tuttugumda gitmeyecekti. Bir an duraksadi, yutkundu ve devam etti. Ara sira bir öksürük nöbeti bölüyordu konusmasini: 

_Biliyor musun, orda da mevsim baharmis. Tipki burada oldugu gibi, çok güzel geçermis orda da bu mevsim. Senden bahsettigini söylemistim, degil mi? Ah evet, senin bugün buraya gelecegini,sana tesekkür etmemi ve seninle vedalasmami söyledi. 

_Hey, ne vedasi küçük, nereye böyle!.. Hem bak elin de bende, birakmiyorum seni… dedim ve hiçkiriklara boguldum. 

_Aglama, bana böyle mi veda ediyorsun?!.. Hem sen de bana mektup yazarsin. Emin ol bütün mektuplarina cevap veririm. Bilirsin sözüm sözdür… 

_Bilirim küçük, verirsin, sözünü tutarsin sen… 

_Ama… sen de bana yazacaksin, söz mü?... 

_Söz küçük, yazacagim, ama ne diyorum ben böyle, sen bir yere gitmiyorsun ki, küçük lütfen!.. 

_Hosça kal, seni çok seviyorum... Tesekkür ederim… 

_Güle güle demeyecegim küçük, gitme lütfen… 


_Küçük, hey sana söylüyorum, gitme diyorum, gitme, gitme… Ve cesede sarildim. Öylece belki aksama kadar agladim. Ismini de cenazenin oldugu gün ögrendim. Sormaya hiç gerek duymamistim, o da söylemeye…Ona “küçük” demek hosuma gitmisti. Mektuplarima da hep “Küçüge!” diyerek basladim. Fakat hiçbir mektubuma cevap vermedi küçügüm. Ilk defa sözünde durmuyordu belki de, ama bu onun elinde degildi, ne yazik!.. Çok merak ettim, ama bir kere olsun anlatmadi bana cennetin baharini. Bugün ölümünün birinci yildönümü. Evet küçügüm, tam bir yil oldu sen gideli. Piril piril bir günes ve kus civiltilari içinde güzel bir bahar günü, tipki geçen yil bugün oldugu gibi… Ve simdi, sana söylemek istedigim tek bir seyim var küçük: 

“Orda bahar geldi mi bilmem ama 

Burada çoktan geldi ve SENI BEKLIYOR!...” 

 

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

mihrican23

mihrican23 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  2.May.2007 Çar 13:57:55sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

 

BENiMLE GEL

Buz gibi geldi karsisindakinin solugu yüzüne dogru. Kiskirtici bakislarinin altindaki bu sogukluk, insani sasirtmaktan öteye gitmiyordu. Gülümsemesin diye tanriya yalvarmaya baslamisti.
Ne olur tanrim gülümsemesin.
Eminim senin gülüsün onunkinin yaninda çok daha güzeldir. Ama onun gülüsünü engellemezsen sana karsi günah isleyecegim ve kendime hakim olamayip ona teslim olacagim.
Zamanin hiç bir önemi kalmamisti. Acaba kendini ona çoktan teslim mi etmisti. Etmemis olsa tahrik olmazdi. Bedeni testesteron maddesiyle dolmaz ve bütün benligini bu denli sarmazdi. Neredeyse oldugu yerde uygunsuz bir seyler yapacakti.
Tanrim ne olur gülümsemesin.
Ama o gülümsemeye baslamisti bile. Soguk nefesi karanligi aydinlatmis, bakislari bir el gibi kalbini himayesine almisti. Bundan sonra tanri izin vermese bile ona teslim olacakti. Çünkü bunu istiyor, arzuluyor hatta bunun için sehvet duyuyordu.
- Artik seninim.
Biraz önce arabasina aldigi kadin bu sözleri duyunca, yari zafer yari kizginlik dolu bir sekilde kaslarini çatti. Dudaklarinin kivrimi da tipki kaslari gibiydi.
-Al beni.
Artik nefesindeki sogukluga kötü bir koku eklenmisti. Ama her sey kendisi için çok güzeldi ve güzel olacakti.
Tanrim çok güzel gülüyor. Ben onun olmaliyim. Her seyim onun olmali.
Ve ilk kez kadin konustu.
Kaslari bir tanriçaninki gibi doga disi kivrilmaya baslayan kadinin gözleri, olanaksiz ve mükemmel bir sekilde parildiyordu. Dudaklari çok az insanin görebilecegi bir biçimde kipirdiyordu. Kadinin teni sanki kendisini çagiriyordu. Gel diyordu, içime gir burada sana çok sey var. Gel ve onlari sonsuza kadar al. Burasi senin huzur bahçen.
-Benimle gel. Ses hayallerindeki en tatli noktalardan akan bir fisilti gibiydi. Bir sey sirtina dogru yükselen huzuru tatli bir yorgunluga çeviriyor ve bunu öylesine sissi yapiyordu ki, beyni çoktan karsisindaki kadinin olmustu.
-Seninle gelmek istiyorum.
-Benimle gel.
Kadinin sesi artik kulagini tamamen doldurdugu için arabanin disindan gelen korna seslerini duyamiyordu. Zaten direksiyonu çoktan birakmisti.
-Benimle gel.
-Seninle gelmek istiyorum.

Olay yerine gelen polis, agzina kadar kumas yüklü tirin altinda kalan otomobilin içinden çikarttiklari adamin yüzündeki mutlu gülümsemeye çok sasirmislardi. Bir insan böylesi feci bir kazada nasil olurda böylesi tarifsiz bir gülümseyis içinde olurdu.
Otomobilin içinde yalniz ölen adamin gülümseyisi gömüldügünde bile silinmemisti.
Onunla gitmisti.

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

mihrican23

mihrican23 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  2.May.2007 Çar 13:59:46sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

Bir Şiir Ve Aşk Hikayesi


Üniversiteli delikanlı, kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı. Okul salonundaydı maç. Tribünsüz, minik bir salon. Seyircilerle oyuncular arasında sahanın çizgisi vardı sadece... O kadar yakındılar. Delikanlı bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda. Ondan hoşlandığını hissetti. Az sonra birşeyi daha hissetti. uzun zamandan beri maçı değil o güzel kızı izlediğini. Kız servis atarken hemen önünden geçti. Gözgöze geldiler, kız da delikanlıya gülümsedi. Delikanlı çok popülerdi o yıllarda. Kız onu tanımış olmalıydı. Kimbilir belki kızda ondan hoşlanmıştı. Belki de delikanlı öyle olmasını istediği için, ona öyle gelmişti. Set değişip takım karşıya gidince, delikanlı da yerini değiştirdi. Üçüncü sette tekrar yerine döndü. Kız da bu gidip gelişleri farketmişti. Bir defa daha gülümsedi. Manidar... "Anladım" der gibi bir gülümseyişti bu. Delikanlı o hafta boyu hep bu dünyalar güzeli kızı düşündü. Pazar günü sabahın köründe kalktı, erkenden oynanacak maçı... ne maçı canım, o dünyalar şirini kızı görmek için...

Delikanlı artık genç kızın hiç bir maçını kaçırmıyordu. Dahası Ankara Kolejinin her dağılış saatinde okul civarında oluyordu, onu birkez daha görmek için. Karşılaştıklarında, hafif çok hafif bir gülümseme, çok minik bir baş eğmesi ile selamlaşır olmuşlardı. Bir defasında, yaptığına sonra kendisi de günlerce güldü. O gün gene tesadüfmüş gibi, okul dağılımı kızın karşısına çıkmış, gülümseyerek selamlaşmış, sonra arka sokaklara dalıp yıldırım gibi koşarak, bir blok ötede gene karşısına çıkmıştı. Kız bu defa, iyice gülmüştü. Karşısında sözümona ağır ağır yürüyen ama nefes nefese kalmış delıkanlıyı görünce anlamıştı herşeyi. Delikanlı, voleybol takımının kaptanını iyi tanıyordu. Arkadaştılar. Sonunda bütün cesaretini topladı ve ona kıza olan hislerinden sözetti. O kızdan fena halde hoşlanıyordu. Galiba kız da ona karşı boş değildi. Bir yerde, bir şekilde tanışmaları gerekiyordu. "Tabi" dedi kaptan. "Bu hafta sonu güzel bir konser var, biz kızlarla o konsere gitmeye karar vermiştik zaten, sen de gel. Hem konseri birlikte izleriz hem de tanışırsınız."

Delikanlı konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadı. Konsere gidecekleri gün geldiğinde, o ne heyecandı öyle!... Konser salonunun kapısında tanıştılar. El sıkıştılar, o güzel ele dokunduğu anı hiç unutamadı delikanlı. Takımın kaptanı, salona girdiklerinde, ustaca bir manevra daha yaptı. Delikanlı ile dünyalar şirini kız yan yana düştüler. İnanamıyordu delikanlı, onunla nihayet yanyana oturuyordu. O nun sıcaklığını hissetiğine, onun nefesini duyduğuna inanamıyordu. Biraz önce tanışırken tuttuğu el, bir karış ötesinde öylece duruyordu. Delikanlı, sahnede dünyanın en romantik şarkısı söylenirken o eli tutmak için öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki. Ama yapamadı. Herşey böyle iyi giderken, yanlış bir hareketle onu ürkütebileceğinden, incitebileceğinden öylesine korkuyordu ki... Sonunda dayanamadı, sanki kolu uyuşmuş gibi, kolunu kızın koltuğunun arkasına koydu. Kızın omuzuna değil, kotuğun üzerine. Sonra kız bir ara arkaya yaslandı. Birkaç saç teli, delikanlının elinin üzerine değdi. Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu genç adamın. Konserden çıkarken kız, "Sizi her maçımızda görmeye alaştık. Yarın Adana da maçımız var, gözlerimiz sizi arayacak" Hayır aramayacaktı. Delikanlı o anda kararını vermişti çünkü. Cebinde onu otobüsle Adana ya götürüp getirecek, hatta öğle yemeğinde bir de Adana Kebap yiyecek kadar para vardı.

Gece yarısı kalkan otobüse bindi. Sabah erkenden Adana daydı. Maç saatine kadar başıboş dolaştı. Salona erkenden girdi, en ön sıraya tam servis köşesine en yakın yere oturdu. Takımlar sahaya çıkarken, salondaki en heyecanlı seyirci kendisiydi. İlk sette kız onu farketmedi. İkinci sette öbür tarafa gittiler. Döndüklerinde, üçüncü sette kız farketti delikanlıyı. Yüzünde çok ama çok şaşkın bir ifade, biraz mutluluk, biraz da gurur vardı sanki. Ankara nın hele kolejin en popüler delikanlılarından biri onun için taa oralara kadar gelmişti. Maç bitti. Kız soyunma odasına, delikanlı garaja gtti. Tek kelime konuşmadan. Konuşmaya gelmemiştiki zaten. Kız "Keşke orada olsan" demişti o da olmuştu işte. Hepsi bu. Ona o kadar çok şey söylemek istiyordu ki aslında. Birgün Üniversite kantininde gazete okurken, iç sayfalarda bir şiire rastladı. Daha doğrusu bir şiirden alınmış dörtlüğe. Söylemek istediği herşey bu dört satırda vardı sanki. Bembeyaz bir karta yazdı o dört satırı. Öğleden sonrayı iple çekti. Kolejin önüne gitti. Kızın karşısına geçti. "Bu sana" diyerek kartı eline tutuşturdu ve kayboldu. Kız, elindeki karta yazılı olan Necip Fazıl ın dörtlüğünü okumaya başladığında delikanlı çoktan uzaklaşmıştı.

"NE HASTA BEKLER SABAHI
NE GENÇ ÖLÜYÜ MEZAR,
NE DE ŞEYTAN BİR GÜNAHI,
BENİM SENİ BEKLEDİĞİM KADAR..."

Delikanlı ertesi gün öğleden sonra, tarif edilmez bir heyecanla kolejin önündeydi . Kız karşıdan geliyordu. Bu defa yanında arkadaşları yoktu, yalnızdı. Yaklaştığında işaret etti delikanlıya. Gözlerine inanamadı genç adam. Onu yanına mı çağrıyordu yoksa?! Evet, çağırıyordu işte. Kalbinin duracağını sandı yaklaşırken. "Sana birşeyler söylemek istiyorum" dedi genç kız. O da heyecanlıydı, titriyordu, delikanlı bunu farkettiğinde biraz rahatladı. "Bak iyi dinle. Dünkü satırlar için çok teşekkürler. Herhalde hissetin, ben de senden hoşlanıyorum. Ama senden evvel tanıdığım biri daha var. Ondan da hoşlanıyorum ve henüz, hanginizden daha çok hoşlandığıma karar veremedim. Ve şu an onu terketmem için bir sebep yok." Delikanlı "O zaman karar verdiğinde ve de eğer tercih ettiğin ben olursam, hayatında başka kimse olmazsa, ara beni" dedi ve kızın yanından hızla uzaklaştı.

Bir daha voleybol maçlarına gitmedi, bir daha okul yolunda önüne çıkmadı, bir daha onu hiç görmedi. Günlerce, haftalarca, aylarca bekledi. Tıpkı kıza verdiği o dörtlükteki gibi bekledi. Heyecanla bekledi. Hırsla, arzuyla bekledi. Umutla, mutusuzlukla bekledi. Bazen öfkeyle bekledi. Ama hep bekledi. Başka hiç kimseye bakmadan, başka hiç kimseyi bulmadan bekledi... Bir gün bir şiir antolojisinde şiirin tamamını buldu. İki dörtlüktü şiir. İlki kıza verdiği, ikincisi ise yeni bulduğu idi. O dörtlüğü de bir kağıda özenle yazdı, cebine koydu. Bekleyiş sürüyor, sürüyordu. Okullar kapandı, açıldı, aylar, aylar geçti... Birgün delikanlı, kızı aniden karşısında buldu. "Günlerdir seni arıyorum" dedi kız."İşte sana cevabım, işte sana haber... Artık hayatımda hiç kimse yok!..." "Yaa!" dedi delikanlı. Kalbi heyecandan ölesiye çarparken, aylardır ölesiye beklediği an gelip çatmışken, ağazından sadece bu ses çıkabilmişti. Elini cebine attı, şiirin ikinci dörtlüğünü yazdığı, eskimiş kağıdı kıza uzattı. "Sana bir şiirin ilk dörtlüğünü vermiştim ya birgün, bu da sonu, son dörtlüğü" dedi ve yürüdü gitti delikanlı. Arkasına bile bakmadan yürüdü. Kız ikinci dörtlüğü tuhaf bir hüzünle okumaya başladı.

"GEÇTİ ARTIK İSTEMEM GELMENİ
YOKLUĞUNDA BULDUM SENİ
BIRAK VEHMİMDE GÖLGENİ
GELMEN ARTIK NEYE YARAR!..."

Aradan yıllar, çok ama çok uzun yıllar geçti. Delikanlı bugün hala düşünüyor. O uzun, o çok uzun bekleyiş mi öldürmüştü aşkını? Ya da beklerken, ölesiye beklerken hayalinde öylesine bir sevgili yaratmıştı ki, artık yaşayan hiç kimse bu hayali dolduramazmıydı?. O sevgilinin kendisi bile yetmezmi olmuştu kendisine... Hayalindekini canlı tutmak için mi, canlısını silmişti hayatından?! Delikanlı bu soruların yanıtını bugün hala bilmiyor? Bilmediğini de en iyi ben biliyorum. Yani, YAŞAYAN BİLİYOR!.


Hıncal ULUÇ

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

mihrican23

mihrican23 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  2.May.2007 Çar 14:01:18sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

SEVGİLİYE UZANAN YOL

Yeni güne gözlerimi açtığımda saat yedi idi. İsteksizce, yavaş hareketlerle yataktan kalkıp yüzümü yıkayıp kendime gelmek için banyoya gittim. Aynaya baktığımda inanamadım, bu ben miydim? Darmadağınık saçlar, altı morarmış baygın bakan, bomboş bakan gözler, o çok sevdiğin ışıltısını yitirmiş donuk ten... Yokluğun ne hale getirmiş beni?... Ben böyle olur muydum sen olsaydın?...
Salona gidip beş gündür açmadığım perdeleri açtım. Gün ışığı arsızca daldı evin içine, gözlerimi kamaştırdı. Yine sen geldin aklıma... Aslında aklımdan ve yüreğimden hiç çıkmayan sen... Nilay’ın doğumgünü partisine giderken giyindiğim elbiseyi nasıl da beğenmiştin. “Bu gece göz kamaştırıyorsun” demiştin, arsızca çaldığın ıslığın ardından. Kahretsin! Niye herşey seni çağrıştırıyordu? Her yerde, günışığında bile sen duruyordun. Niye bir türlü kovamıyordum seni aklımdan, yüreğimden, düşüncelerimden?... Kaçmak istedim, bu evden, bu şehirden, senden, seni hatırlatan herşeyden hatta kendimden bile kaçmak istedim...
Masanın üzerindeki kitaba takıldı gözlerim. Sana verdiğim son hediyeydi bu kitap. Sevgilisinden vazgeçemeyen ve aşkın her türlü sancısına, acısına katlanan bir sevenin günlüğüydü... Elimden alırken, bana umut veren gülümseyişin yayılmıştı suratına...Sana yaklaşır gibi usulca ilerledim kitaba doğru. Çok sevdiğin sallanan koltuğuna oturup ellerim titreyerek uzandım, sana uzanır gibi... Sonra vazgeçtim almaktan, bıraktığın yerde kalsın istedim. Benim gibi yalnız, sevgisiz, sensiz...
Tam beş gündür çıkmıyorum dışarı, dolayısıyla işe de gitmiyorum. Senin ruhunu bedeninden ayrıldığı gün, tüm bağlarımı kopardım dış dünyayla. Sensiz hayatın hiçbir anlamı yok benim için. Gün ışığının, gökyüzünün, denizin, yıldızların anlamı yok...
Durmadan çalan telefonlara ve kapı zillerine hiç aldırmadım. Meral, Oğuz ve annem beni merak ettiklerini, acıma ortak olmak istediklerini belirten duygulu seslerle notlar bırakmışlar telesekreterime. Biraz önce yine çaldı telefon uzun uzun... Cevap vermedim. Senin arayamayacağını ve bir daha sesini duyamayacağımı bilmek acı veriyor. Hatırlıyorum da birgün sen arayacaksın diye tam yedi saat beklemiştim telefonun başında, tam uykuya yenik düşeceğim anda aramıştın. Ben de sinirlenip suratına kapatmıştım telefonu...
Bana anılardan ve yalnızlıktan başka ne bıraktın? Bana umut veren gülümseyişin, içinde yıldızların oynaştığı mavi gözlerin, her dokunuşunda içime inanılmaz bir huzur dalgası yayan ellerin, her duyduğumda sakinleştiğim kısık sesin, albenisine hiç karşı koyamadığım bedenin şimdi öyle uzak ki...
Kahvemi içtikten sonra özensizce giyinip saçlarımı tokayla tutturdum. Bir süre aynadaki görüntümü izledim, berbat görünüyordum. Beni bakımsız görmeye hiç dayanamadığını düşündüm. Çok beğendiğin, “kışkırtıcı diye tanımladığın kırmızı rujumu sürdüm ve üzerimdeki kotu çıkarıp gözlerini kamaştıran beyaz elbisemi giydim. Kızıl saçlarımı açıp taradım, rüzgarın tadını çıkarsınlar diye özgürce omuzlarıma bıraktım.
Nereye mi gidiyorum? Sana geliyorum ey sevgili! Daha fazla katlanamayacağım sensizliğe... Hayata inat, vazgeçeceğim yaşamımdan. Sensizlikten kurtulmak adına, seninle bilinmeyen dünyada buluşmak için vazgeçiyorum bu ölü hayattan... Sana geliyorum!

PELİN KARCI




sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

mihrican23

mihrican23 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  2.May.2007 Çar 14:02:23sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

 

Ayrık Otu ile Menekşe nin Aşkı



Taşlı tarlada yaşayan bir ayrık otu varmış. Soğanlarla, sarımsaklarla, yoncalarla, çayırlarla arkadaşlık edermiş. Çok kalabalık bir ailesi varmış. Her gün bir kardeşi daha doğarmış. Yağmur sularını çok severlermiş. İlk önce onlar içermiş. Bu yüzden dostları şalgam, havuç ve turpla tartıştıkları da olurmuş.
Kocaman kocaman yaprakları, uzun uzun kökleri olduğu halde toprak sahibi hiçbir işe yaramadıklardan söz eder, onları hiç sevmezmiş. Domates, biber, salatalık fidelerini çapalarken ayrık otunun akrabalarını söker sonra onları çuvallara doldurarak götürürmüş. Bu dönüşü olmayan bir gidişmiş. Helalleşerek ayrılırlarmış.
Günlerden bir gün ayrık otu bir rüya görmüş. Rüyasında gördüğü bu güzelliğe aşık olmuş. Günlerce yemeden içmeden kesilmiş. Yaprakları solmuş. Arkadaşları hastalandı sanmış. “Bu dert beni öldürecek, en iyisi büyük babamla konuşmak. Belki bir çaresi vardır.” Demiş. Sonra en yaşlı ayrık otuna aşkını anlatmıştı. Aşkının adı menekşe imiş. Köşkün bahçesinde yaşıyormuş. Köşkün bahçıvanı her gün suluyor, gözü gibi bakıyormuş. Yanında arkadaşları lale, sümbül ve yediveren varmış. Köşkün sahibi bu çiçekleri çok severmiş. Özel bir itina gösterirmiş. Bir tekinin bile solmasına izin vermezmiş.
Gelelim ayrık otuna büyük ayrık otu torunun derdini dinlemiş dinlemesine ama bir derman bulamamış. Küçük ayrık otunun sevgilisine kavuşmasının imkanı yokmuş. “Unut sen onu, başka yolu yok.” Demiş. Demesi kolay ama yapması zor. Gönlüne ferman dinletememiş, unutamamış sevdasını ayrık otu . “Menekşem” derde, başka bir şey demez olmuş. Sevdasının hasretiyle köklerini salmış. Salmış taaaa köşkün duvarlarına kadar. Lakin o kale suru gibi duvarları aşmak imkansızmış. “Olsun , yanına yaklaştım ya bir duvarın ne önemi var. Bende gönül gözü ile görürüm sevdiğimi” demiş ayrık otu.
Rüzgarlar menekşeden, ayrık otuna doğru eserse menekşenin kokusunu getirirmiş. Bu kokuyu derin derin içine çekermiş ayrık otu , yüreğinin yangınını söndürmek için. Eğer ayrık otundan menekşeye doğru eserse bu seferde rüzgarla sevda mektupları, aşk şiirleri gönderirmiş. Gelen bu nağmeler o kadar içten, o kadar gönüldenmiş ki menekşede aşık olmuş ayrık otuna. Bu sevdalıların göz yaşları yağmurlara karışmış, birbirlerine kavuşabilmek için. Gurbet Türküleri yakar olmuşlar.
Günlerde bir gün ayrık otunu kuvvetli bir el tutmuş. Topraktan sökmüş almış. Bir çuvalın içine tıkıştırmış. Ayrık otu ürkek ürkek, avazının çıktığı kadar bağırmış. “Heeyyy… Ne oluyorrrrr… Bırakın beni…. Sevdiğimden ayırmayın Allah aşkına…” Ama feryadını duyan olmamış. Menekşe ile vedalaşamamış bile. Kısa bir yolculuktan sonra büyük baş bir hayvanın değirmeninde öğütülmüş.
Menekşe işe kara kar yastaymış. Artık sevdiğinden haber alamıyormuş. Rüzgar artık sevdiğinden mektuplar, şiirler getirmiyormuş. Gönderdiği selamları ise “Yok, bulamadım, iletemedim.” Diyerek geri getiriyormuş.
Menekşenin yüreciği kor olmuş. Sevgilisini kaybetmenin acısıyla günden güne solmuş. Yüreğinin yangını bedenini de sarmış. Artık çiçek açmaz olmuş. Hayata küsmüş, yaprakları bir bir gazel olmaya başlamış. Istırap dolu yıllar geçmiş. Artık menekşe can çekişiyor, ölüm döşeğinde yatıyormuş.
Bu hali gören bahçıvan menekşenin haline üzülmüş. Ona gübre vermeye karar vermiş. Menekşenin toprağına yeni aldığı gübreyi atmış bahçıvan. O da nesi! Aşkın sesi!.. Menekşe iki günde iyileşmiş. İyileşmekle de kalmamış, Yeşil yeşil yapraklar açmış. Döl vermiş. Tomurcuk üzerine tomurcuk… Rengarenk, desen desen, küçüklü büyüklü yaprak niyetine çiçek açmış. Bu duruma köşk sahibi de şaşırmış. Menekşeyi bu hale getiren tılsımı merak etmiş. Menekşe tüm Bahçeye haykırmış “AŞK”
 


 

Zeynep Küçük

CC sohbet icin buraya
 <<12345 6789101112131415...100...200...300...400...500...600...700...800...900...1000...1100...1200...1300...1363>>
Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir