ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 15.Oca.2007 Pzt 23:53:35 |
|
| |
lllEFElll
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Oca.2007 Sal 09:13:12 |
| [QUOTE=·SugaRGirLn·]
Her Türlü Yaşanır Sensiz Yaşanmaz ...
Kalbimin Artıkları sevgimi hissederek.. gül artık çektiklerimi düşünerek .... sev artık gönlünü bana severek..... ver artık benimsin anlaman gerek... sen artık sözlerime ve bana.......... inan artık sabrım senin için baksana. gör artık kalbim çarpıyor aşkınla.... duy artık benimle kal,gel bana...... sev artık sen sen,hep sen başka yok!anla artık başka sevgilere karnım tok!inan artık değerin tahmininden çok!güven artık ANI YAŞA SEV,BAŞKA YOL YOK!BİL ARTIK
NOT:Çok hoşuma gitti bu sözler çaldım :) | |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Oca.2007 Sal 11:46:50 |
| evetttt ·lllEFElll· çok güzel gerçekten...
| |
Harwest
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Oca.2007 Sal 12:02:19 |
| | |
Harwest
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Oca.2007 Sal 12:04:12 |
| | |
SugaRGirLn
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Oca.2007 Sal 12:34:54 |
| fiogf49gjkf0d
Her Türlü Yaşanır Sensiz Yaşanmaz ...
Kalbimin Artıkları sevgimi hissederek.. gül artık çektiklerimi düşünerek .... sev artık gönlünü bana severek..... ver artık benimsin anlaman gerek... sen artık sözlerime ve bana.......... inan artık sabrım senin için baksana. gör artık kalbim çarpıyor aşkınla.... duy artık benimle kal,gel bana...... sev artık sen sen,hep sen başka yok!anla artık başka sevgilere karnım tok!inan artık değerin tahmininden çok!güven artık ANI YAŞA SEV,BAŞKA YOL YOK!BİL ARTIK
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Oca.2007 Sal 13:22:01 |
| paylaşımın için teşekkürler Harwest
·SugaRGirLn· dilerim bu güzelliklerin devamı gelir...
teşekkürler...
Hayat seninle güzel
hayat uzun bir yolculuktur aslında.Gittiğin zamanları geri alamaz, bir sonraki filmin en güzel sahnelerini bir saniye öne alamazsın..Sadece sana sunulan hediyeyi zamanın altın tepsisinde nefes alarak yasarsın.Bu bazen hüzünlü bir öyküdür bazen ise mutluluk masaldır yasadıkların..tek değişen nefesinin kalbine bıraktığı renktir .bu hayat yolculuğunda binlerce kalp tanırsın kah hüzünlü kah karamsar bazıları ise gamsız kedersiz bazıları senin gibi meleksi kalpli insan suretindeki periler..)
Doğan güneş herkese farklı bir hediye sunar hüzünlerde mutluluklar verir ya da mutlulukların içinde acıyı tattırır sana... ne mutluluklarını elinden kaçır ne de acılarına boynu bük.Bazen hüzünlerinin kalbine yansıyan zamanında; acı bir sızıya göz beklerindeki masum gözyaşları eşlik eder; bazen de mutluluklarının resmine renk renk çiçek hükmündeki gülüşlerin eklenir..
Her çiçekte sana sunulmak üzere bir mutluluk vardır. Açelyaların mutlulukları, güllerin tatlı sevgisi ve lalelerin ise gülüşleri vardır senin kalbini bekleyen… Onlar senin hediyelerindir. Seni aramazlar sen bulmasın onları...
bu hayat yolcuğunda gittiğin yer önemli değildir aslında; sadece bu yolculuktaki sonsuz beklentilerindir önemli olan..kazandıkların, her zaman kaybettiklerinden cok olmalı ;mutlulukların ise hüzünlere her zaman galip olarak ayrılmalı..ögrendigin güzellikler, kaybettigin hüzünleri aratmayacak olmalı..Yüzündeki gülüşler gecmiste acılara hediye ettigin gözyaslarından daha güzeldir..Farklı bir zamanda farklı sabahlara uyanacaksın..
Hayat bir sınavdır.kaybedeni cok kazanını ise cok az ama sen her zaman kazanacaksın bu gözlerindeki yasama sevinciyle dolu iken..belki de bu sınavın ödülü senin gülüşlerindir ...Acıların hüzünleri ve sevinclerin senin hayattan kazandırlarındır.Acılarda gözyası keder cekerken bunu nasıl kazanc olarak görürüm kalbime dersen sana cevabım ; hüzünlerindeki gözyasların yarınlarındaki mutlulukların habericisidir aslında...gözyasların ıslaktır ama bil ki yarınlarındaki mutlulukların günes kadar sıcak olacaktır. Yalnızlıkların ve dertlerin her zaman siyah ve soguktur .Ama gelecekteki bir gün ( bu gün belki de yarından önce bu gece de olabilir) yasayacıgın mutlulukların ne kadar rengarenk ve de ne kadar samimi oldugu ve gözlerin ne kadar ısıl ısıl parladagına sende sasıracaksın.icinde o kadar samimi mutluluklar var ki saklı kalan..Onlar bi gün bir yerde tam senin ihtiyac anında avuclarında olacaktır..
Dikenler her zaman güllerle anılacaktır...Gülü koprarırken dikeni senin avuclarrını kanatsa da bir süre sonra güllün bülbülün bile övdügü büyüsüne kapılacaktır yüregin..Aynı gül misali gibi kelebek ömürlü hüzünlerinde gözbebeklerinden süzülen gözyaslarını silerken o gözyaslarının bir gün sana binlerce mutluluklarınla avucları süzülecegini bilmek ne güzeldir degil mi ?
Yasadıgın dakikalar aslında bir kalemdir kalemin rengi senin kalbindeki hayata baktıgın pencerenin hangi rengin icinde boyandıgına baglı..Hayatının beyaz defterinin satır aralarına bazen buruk ama umutlu yalnızlıklarını yazacaksın bazen de mutlulukların güzel anlarına gülüşlerin en güzel rengini cizeceksin..ve de acılarının dayanılmaz yükünü yazarken satırlara belki gözbebeklerinin masum gözyaslarını eklenecektir ıslak ıslak..
Eger sen gözlerini kaptatırsan günese..dünyanın en güzel renklerini bir anda elinin tersiyle itersin ama sen gözlerin kapalıyken günes her zaman ısıklarıyla insanlara aydınlı olmaya ve de umut dağıtmaya devam edecektir.Eger sen gözlerindeki mutlulukları değerini bilmeden acılara boyun bükersen hayat her ne kadar etrafına mutluluk perilerini de yollasa sen her zaman yalnızlıgın kahırlı sokaklarında gözyaslarnla dolasırsın...
Hayatının her dakikasında dünyayın tüm mutlulukların en güzel renkleri elllerine cicek buketi olarak verilsin..Yarınlarındaki umutların ise nakıs nakıs kalbine armagan edilsin Sakın unutma: hayat seninle güzel ve kısa ama hayatın en güzel yanı kısa zamanda en güzel mutlulukları tadma sansın var.Bu sans senin elinde..Bu sans senin gözbebeklerin icindeki masumiyette... | |
idol35
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Oca.2007 Sal 13:36:32 |
|
Çirkin Postacı --------------------------------------------------------------------------------
Dünyanın bana zindan olduğu günlerdi. Sanırım birkaç defasında da evden ağlayarak dışarı çıkmıştım... Hayatım kararmıştı da bir ışık bekliyordum sanki ama yoktu. İşte böyle düşündüğüm günlerde daire kapıma sıkıştırılmış bir Mektup buldum. Hayretle baktım üzerinde göndericisi yazmayan zarfa. Sonra odama girip açtım...
"Acıları paylaşmak insanların vazifesidir" diyordu. "Senin geçtiğin sokakta ben de vardım. Ama bir sokakta ya ben olmamalıydım veya paylaşılmamış acılarını içinde gezdiren bir insan!..."
Mektubun sonunda da isim yazmıyordu. Peki kimdi bu? Kimdi, neden yazmıştı bu notu ve neden bana yazmıştı? Aslında hoş sözlerdi...Ve aslında bir mektuba da deliler gibi ihtiyacım vardı. Acaba dediğini yapacak mıydı, yazacak mıydı her gün?.. Bunu zaman gösterecekti. İlk gün kafam karıştı. Hem kendi problemlerimi hem dün gelen mektubu, hem de yeni mektupların gelip gelmeyeceğini düşünüyordum. Sonraki gün posta kutumda beyaz bir zarf buldum. Kalbimin çarptığını hissettim... Yazı aynıydı, odama girip okumaya başladım mektubu.
Bu inanılmazdı.. Bir bardak su içercesine bitiverdi mektup. Doymadım! Bir bardak su daha almış gibi kendime ve susuzluğumu kandırır gibi yeniden okudum altı sayfayı... Sanki tanıyordu beni, sanki yıllardır dertleşiyordum onunla... Altıncı sayfanın sonunda diyordu ki; "Yarın yine yazacağım..." Yarın yine yazdı, öbür gün yine.. Ve sonraki günler yine yazdı...
Her mektubunun sonunda, yarın yine yazacağına ait not vardı ve her gün de dediğini yapıyordu. Her gün işyerinden dönerken kalbim çarpıyordu heyecanla... Her gün görüyordum posta kutumun bugün de boş olmadığını ve gariptir; artık yapayalnız olmadığımı, kalbimin boş olmadığını hissediyordum. Bu mektuplar yüreğime giriyor sıkıntılarımı eritiyor ve beni yarınlara doğru itiyordu. Zannediyordum ki; bunlar olmadan yaşayamayacağım. Öylesine alışmıştım ki onlara, olmasalar sanki nefes alamayacağım!... Vakit buldukça oturup eski mektupları bile yeniden okuyordum. Zaman geçti ve zamanla beraber sıkıntılarımda geçti. O günlerden geriye sadece eski mektuplar kaldı. Bir gün içimde karşı koyamadığım bir merak peydahlandı; kimdi bu? Nasıl biriydi? Onunla ilgili her şeyi merak etmeye başladım. O her gün yazıyordu ve nasılsa her gün yazmaya devam edecekti. Bundan emin olduğum için de, yazılarında anlattıklarından çok nasıl bir kalemle yazdığına, neden bu kâğıdı seçtiğine, yazı stiline aklımı takmaya başladım... Yazıları öylesine deva olmuştu ki bana, onunla ilgili her şey de mükemmel olmalıydı. Ama her şey...
O gün evde kalmıştım. Kahvaltı yapmış ve bu harika mektupların en azından nasıl birisi tarafından getirildiğini görmeyi koymuştum kafama... Öğle vaktine doğru sokağa giren postacıyı gördüm. Koşarak aşağı indim. Mektubumu kutuya bırakmıştı, eli henüz havadaydı...Göz göze geldik. Aman Allahım... Aman Allahım, bu ne kadar çirkin bir adamdı böyle! Dondum kaldım... O da başını eğdi döndü ve gitti. Orda öylesine bekliyordum şimdi... Kutuyu açıp mektubu bile alamıyordum. Bunca zaman, bunca güzel bir mektubu, bu kadar çirkin biri mi taşımıştı? O öptüğüm, kokladığım, göğsüme bastırdığım, yastığımın üzerine koyduğum mektuplarıma benden önce bu adamın mı eli değmişti? Saçmaladığımı biliyordum ama böylesine güzel duygularıma bu çirkin yaratık karıştı diye az önce getirdiği zarfı alamıyordum. Kapıyı açtım, dışarı çıkıp bir adım attım. Çoktan gitmişti. Neye olduğunu bilmiyordum ama çok kızgındım. Zarfa dokunmadan çıktım yukarıya. Odama girdim, eski mektuplarıma baktım. Biliyordum, onlar benim en zor günlerimle bugünüm arasında köprü olmuşlardı, ama onlara da dokunamadım. Bu güzelliğe bu çirkinliği yakıştıramıyordum!
Ertesi gün iş dönüşü baktım ki, kutuda hâlâ o aynı kirli mektup var! Almadım. Sonraki gün baktım; aynı mektup yine yapayalnız beklemekte. Bir kaç gün sonra ise kutuya bile dönüp bakmamaya başladım... Altı yedi hafta sonra dünya yine karanlık gelmeye başladı bana. Bir dosta, bir morale ölürcesine ihtiyaç duymaya başladım... Her şey çok ağırlaşmıştı yeniden. Uyku bile uyuyamıyordum. Mektup aklıma geldiğinde gece yarısını geçiyordu. Tereddüt bile etmeden aşağı indim, kutumu açtım ve mektubu aldım.
Bir saat içinde üç defa okumuş, özlemiş olarak göğsüme bastırmış ve uzun zamandır ilk defa böylesine huzur içinde uyuyabilmiştim. Bunlar benim ilacımdı biliyordum. En çok o gün merak etmiştim, bir daha ne zaman yeni bir mektup geleceğini... Ve o akşam gözlerime inanamadım; kutumda mektup vardı. Yazı aynıydı, zarfta yine isim yoktu. Üstelik bunda postanenin damgası da yoktu...
Açtım zarfı; içindeki kısacık mektupta şunlar yazıyordu; "Sana gelmiş bir mektubu kırk sekiz gün okumamakla ne kazandığını bilmiyorum... Ama artık benim sana yazmaya vaktim olmayacak. Çünkü tayinim çıktı ve bugün başka bir şehre gidiyorum. Hoşça kal!
Çirkin Postacı..."
Donmuş kalmıştım şimdi... Derin bir pişmanlık düğümlendi boğazıma, hıçkırarak eve girdim. Çantamı açtım; tarakların, rujların ve diğer karışıklığın arasında bulduğum mavi göz kalemiyle, bir kâğıda; "Lütfen bana tekrar yaz" yazıp posta kutuma koydum.
Bir daha hiç kilitlemediğim kutuda, aynı notum iki yıldır yapayalnız bekliyor
| |
idol35
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Oca.2007 Sal 14:21:48 |
| fiogf49gjkf0d ÖLÜMSÜZ AŞK
Genç kız yine acılar içinde odasında yatıyordu. Henuz hayatının baharında ölümle yüz yüzeydi. Babası onu kurtarmak için gazetelere ilan vermiş, para teklif etmişti. Ama onun kalbinin teklemesi değil, kalbinin içindeki sızı ilgilendiriyordu. Sevdiği aklına geldi bir damla yaş daha döküldü gözlerinden. Ayrıldıklarından beri tam beş çile dolu yıl geçmişti. Aslında sevgilerinin arasına o kahrolası para girmişti. Hatırlıyorduda sevdiği ona birkeresinde: - Ben zengin değilim belki ama seni seven bir kalbim var. Sana sadece onu verebilirim, demişti.
Zaten sevgiye muhtaç birisi başka ne isteyebilirdiki. Kendisini sevmesi yeterdi.O en çok Saçlarının dökülmesine üzülüyordu. Çünkü sevdiği öpmüş koklamıştı saçlarını. Her dökülen saç yüreğine bir hançer olup saplanıyordu. Şimdi tek isteği sevdiğinin son anlarında yanında olmasıydı. Ne olurdu onu birkez daha görebilse, onu birkez daha koklayabilse.Bu düşünceler arasında uykuya daldı.
Babası heyecanlı bir şekilde kızının odasına girdi. " Müjde kızım,kalp bulundu " dediğinde kızının bir peri güzellliğinde, sevdiğinin özleminden ıslanmış yüzüne baktı ve çıktı odadan...
Genç kız, bir hafta sonra kendine geldiğinde sanki başka bir dünyadaydı. İçinde acaip bir his vardı. Sanki bu dünya ona çok farklı gelmişti. Aklına yine sevdiği geldi. Kalbi eskisinden daha hızlı atmaya başladı. Kalbi değişmişti ama sevdiğini eskisinden daha çok sever olmuştu.
Bir gece ansızın uyandı uykusundan kalbi çok hızlı atıyordu. Bu durum sürekli böyle devam etti.Doktora gitti, durumunu anlattı. doktor: - Bir aya kalmaz geçer, demişti. Ama aradan aylar geçmesine rağmen durum aynıydı.
Birgün bahçeye çıktı Çiçekleri seviyordu. Kırmızı güllerin yanına gitti. Kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. En çok kırmızı gülleri severdi. Çünkü sevdiği ona benzediğini söylerdi hep. Birden kapı çaldı. Kapıyı açtı kimse yoktu. Yere baktı bir mektup vardı ve onaydı. Mektubu açtı ve kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. Bu onun kokusuydu. Koltuğuna zarzor oturabildi. Zarfın içinden mektubu titreyen ellerle çıkardı ve okumaya başladı : " Sevdiğim, bugün sevdamızın altıncı yılı. Seni hep sevdim. Seninle ayrılmak zorunda kaldığımızdan beri, bir kalbe iki sevginin sığmayacağını bildiğimden ne birini sevdim ne de evlendim. Her günüm çile ve azapla geçti. Hergün sana şiirler yazdım, hergün şiirlerimi okudum ve hergün ağladım. Tam beş yıl boyunca hergün yazdım, okudum, ağladım. Birgün önüme bir fırsat çıktı. Bu fırsatı reddedip kendime daha fazla haksızlık edemezdim. Belki seni unuturum diye senden çok uzaklara gittim. Ama şimdi seni daha çok özlüyorum. Her gece yanına geliyorum o masum yüzünü okşuyor yanaklarına öpücükler konduruyorum, sen uyanıyorsun benim geldiğimi anladığını sanıyorum ama sen o tatlı uykuna geri dönüyorsun. Sevdiğim hep ben geldim senin yanına artık sen gel olurmu. Kırmızı güllerimize iyi bak. Ve artık unutma içinde seni senden daha çok seven bir kalbin var artık. Ona iyi bak olurmu. Kırmızı güllere ve kalbimize iyi bak. Seni yanıma gelene kadar bekleyeceğim sevdiğim Hoşçakal..."
| |
idol35
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 16.Oca.2007 Sal 14:25:43 |
| HAYALLER
Şehrin birinde yaşayan çok güzel bir kız varmış.Şehirdeki bütün delikanlılar onun kalbini çalabilmek ve onunla evlenebilmek için çaba sarfederlermiş ama o herdefasında aynı cevabı verir "hayır, benim hayallerimde yaşayan bir delikanlı var. Ben onu bekliyorum" dermiş. Aradan günler geçmiş, bu kız evinin penceresinden bakarken yoldan geçen bir delikanlıyı görümüş ve evet demiş; işte bu benim beklediğim, hayal ettiğim insan.Koşarak inmiş merdivenleri delikanlının yanına gitmiş, hafifçe sırtına dokunmuş ve "bakarmısınız" demiş.Delikanlı dönmüş ve hafif bir gülümsemeyle "buyur teyze birşeymi istedin?" demiş. | |
| |