ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
coooper
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Oca.2007 Per 19:48:58 |
|
Her gece sen girersin rüyalarıma. Her gece sen...Paramparça olur uykularım. Karanlığın en koyulaştığı yerde kapının
çalındığını duyarım. Açınca soğuk bir rüzgar çarpar yüzüme. Sen yoksun...
Kilitlenir dudaklarım gözlerim karanlıklarda
boşuna arar seni. Sen yoksun...
Yalnızlığımı kadehlere doldurup tek
başıma içmeliyim bu gece Kırmalıyım kapıları evleri ateşe vermeliyim Sen yoksun...
Zaman gitgide uzar.. Altmış saniye bir dakika..Altmış dakika bir saat.. Ve sabahın olmasına daha beş saat var. Beklemek bir çeşit ölmektir. Sen yoksun...
Bu bana her gece binlerce ölüm demektir.
Ben vapurlar dolusu kederimle yapayalnızım. Sen uzak bir körfezde özlemli, dalgın. Kıyılarına çarpıp ağladığı yerde dalgaların. Neden ay karşılardan yükseldiği zaman,
Başın omuzlarımda olmasın? Neden ellerin avuçlarımda değil? Neden gözlerim aradığı zaman
gözlerini bulmasın?
Durup durup beni bu çaresizlik hançerliyor.
Bu yolların bir yerde ayrılması. Uzayan kilometreler...
O sefil, anlayışsız bakışları insanların.
Dünya, o eski dünya değil Tanrı ysa çoktan unuttu bizi.Şu uçsuz bucaksız evrende Ne derdimizi dinleyen, Ne de bir anlayan var sevgimizi.
İki ömür değil, İki ayrı ve büyük yalnızlıktır yaşadığımız. Her şey aslında başka renkte. Vernikli eşyalar, vernikli yüzler...
Altından yer yer sırıtan bir yoksulluk. Yalan üstüne yalan, Oyun içinde oyun...
Her şey bir yerde anlamsız ve boş. Gerçek olan şimdi senin yokluğun.
Senin varlığını özledim duyuyor musun?
Bak nasıl artıyor ellerimin sıcaklığı. Dinle bak nasıl çarpıyor yüreğim.
Bütün sokaklarında bu şehrin sana koşuyorum. Seni soruyorum gelip geçene, Görmedik , diyorlar. Anlamıyorlar seni nasıl özlediğimi,
Nasıl sevdiğimi bilmiyorlar.
Volkanlar tutuşuyor, Ormanlar yanıyor içimde. Her gece milyonların uyuduğu
bir anda devler uyanıyor içimde.
Seni düşünüyorum, Karanlıklar içinden özlemli sesin geliyor. Bir ışık yanıyor çok uzaklarda,
Çorak topraklarımın üzerinden bir bulut geçiyor.
Şimdi umutlarım, varılmaz uçurum diplerinde
Korkunç, karanlık mağaralarda hayallerim.
Derin bir kuyudan su çekercesine, Zamandan ve mesafelerden seni çekiyor ellerim.
Sen her zaman olduğun gibi Yine o en güzel, en değerli...
Benimse ellerim sımsıcak, Dudaklarım nemli, Özlediğim her şeyimle kopup en yüksek tepelerden
bir çığ gibi sana geliyorum.
Sonra dağlar çöküyor ansızın,
Ağaçlar devriliyor, Evler yıkılıyor, Altında kalıyorum...
Kırık bir heykel, Parçasını arıyor her gece. Bir şarkı notasını...
Bir tablo renklerini... Ağaç yapraklarını... Vazo çiçeklerini...
Ve bir kadın, Her gece yollara düşüp,
Yana yakıla seni arıyor...
Mağrur gözleri ıslak, İlk defa ağlıyor bu kadın,
Gel diye, İlk defa yalvarıyor...
Ben her gece, Gözlerim tavanda bir noktaya dikilmiş, Seni düşünüyorum.
Ve sen o saatlerde, Benim görmediğim rüyaları görüyorsun.
| |
coooper
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Oca.2007 Per 19:51:22 |
|
| |
coooper
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Oca.2007 Per 19:55:37 |
| | |
coooper
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Oca.2007 Per 19:58:16 |
| fiogf49gjkf0d
| |
idol35
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 19.Oca.2007 Cum 11:18:49 |
| DeNiZ YıLDıZı
DENİZ YILDIZI
Yazı yazmak için okyanus sahillerine giden bir yazar, sabaha karşı kumsalda dans eder gibi hareketler yapan birini görür. Biraz yaklaşınca , bu kişinin sahile vuran denizyıldızlarını, okyanusa atan genç bir adam olduğunu fark eder. Genç adama yaklaşır: - Neden denizyıldızlarını okyanusa atıyorsun? Genç adam yanıtlar; - Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek. Onları suya atmazsam ölecekler. Yazar sorar; - Kilometrelerce sahil , binlerce denizyıldızı var. Ne fark eder ki? Genç adam eğilir, yerden bir denizyıldızı daha alır, okyanusa fırlatır. - Onun için fark etti ama...
| |
idol35
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 19.Oca.2007 Cum 11:28:34 |
| Çiçek ile Suyun Hikayesi
Sevgiliye sadece "Seni seviyorum" demek yetmez...
Günün birinde bir çiçekle su karşılaşır ve arkadaş olurlar.
İlk önceleri güzel bir arkadaşlık olarak devam eder birliktelikleri, tabii zaman lâzımdır birbirlerini tanımak için.
Gel zaman, git zaman çiçek o kadar mutlu olur ki, mutluluktan içi içine sığmaz artık ve anlar ki, su ya aşık olmuştur.
İlk kez aşık olan çiçek, etrafa kokular saçar, "Sırf senin hatırın için ey su" diye...
Öyle zaman gelir ki, artık su da içinde çiçeğe karşı birşeyler hissetmeye başlamıştır. Zanneder ki, çiçeğe aşıktır ama su da ilk defa aşık oluyordur.
Günler ve aylar birbirini kovalalar ve çiçek acaba "Su beni seviyor mu?" diye düşünmeye başlar.
Çünkü su, pek ilgilenmez çiçekle... Halbuki çiçek, alışkın değildir böyle bir sevgiye ve dayanamaz.
Çiçek, suya "Seni seviyorum der. Su, "Ben de seni seviyorum" der. Aradan zaman geçer ve çiçek yine "Seni seviyorum" der. Su, yine "Ben de" der. Çiçek, sabırlıdır. Bekler, bekler, bekler...
Artık öyle bir duruma gelir ki, çiçek koku saçamaz etrafa ve son kez suya "Seni seviyorum." der.
Su da ona "Söyledim ya ben de seni seviyorum." der ve gün gelir çiçek yataklara düşer. Hastalanmıştır çiçek artık. Rengi solmuş, çehresi sararmıştır çiçeğin. Yataklardadır artık çiçek. Su da başında bekler çiçeğin, yardımcı olmak için sevdiğine...
Bellidir ki artık çiçek ölecektir ve son kez zorlukla başını döndürerek çiçek, suya der ki; "Seni ben, gerçekten seviyorum." Çok hüzünlenir su bu durum karşısında ve son çare olarak bir doktor çağırır nedir sorun diye...Doktor gelir ve muayene eder çiçeği. Sonra şöyle der doktor: "Hastanın durumu ümitsiz artık elimizden birşey gelmez."
Su, merak eder, sevgilisinin ölümüne sebep olan hastalık nedir diye ve sorar doktora. Doktor, şöyle bir bakar suya ve der ki: "Çiçeğin bir hastalığı yok dostum... Bu çiçek sadece susuz kalmış, ölümü onun için" der.
Ve anlamıştır artık su, sevgiliye sadece "Seni seviyorum" demek yetmemektedir... | |
idol35
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 19.Oca.2007 Cum 11:34:34 |
| fiogf49gjkf0d BİR AŞKMASALI
Bir Ask masali Binlerce renk renk çiçeğin açtığı, bitkilerin bittiği, sürü sürü kuşların geçtiği, pırıl pırıl suların aktığı, çeşit çeşit hayvanların barındığı bir dağın yamacında güzeller güzeli Dilara adında bir kız yaşarmış.
Dilara her sabah uyandığında dağlara bakıp yüreğini bin çeşit renkle nakış nakış işler, güneşin rengiyle sevgisini, umudun mavisiyle umudunu süsler, çağlayan sulara, esen rüzgarlara türküler söylermiş...
Henüz bakir doğası insanlar tarafından kirletilmemiş, bozulmamış; yalanın, dolanın, kokuşmuşluğun hiç uğramadığı bir yermiş burası...
Dilara her sabah erkenden kalkar çiçeklerle koklaşır, kuşlarla, kelebeklerle konuşur, dağ tepe demeden güneşe gülümseyerek mutlu bir şekilde kuzularının peşinde dolaşır dururmuş... Her seher bereket tohumları ekilirmiş dağların doruklarına, umut umut yeşerip halaya dururmuş çiçekler her bahar...
Bir gün hiç beklemediği bir anda karşısına genç bir adam çıkıvermiş, şiirler okumuş ay ışığında, şarkılar söylemiş, masallar anlatmış Dilara’ya. Sık sık buluşmuşlar... Sevdalanmış sonra Dilara, bırakmış kendini kollarına genç adamın hiç bir kötülük düşünmeden, başlamış rüyalarda, masallarda yaşamaya...
Çiçekleri, kuşları, kelebekleri bırakıp gece gündüz genç adamın hayaliyle yaşamaya başlamış... Sevdası yeryüzüyle, gökyüzünün sevdası kadar büyük; suyla, çiçeğin aşkı kadar da masum ve temizmiş... Sonra sevdasını açmış büyüklerine Dilara, hoş karşılamışlar kızlarının sevdasını, evlenmelerine izin vermişler... Davul zurna eşliğinde üç gün üç gece düğün olmuş, halaylar çekilmiş, inlemiş dağ taş...
Bir sabah uyandığında canından bir parça eksilmiş gibi irkilmiş Dilara, o çok sevdiği adam buralarda sıkıldığını, kendisini unutmasını isteyip bir kağıt parçası bırakarak çıkıp gitmiş... Oysa her sabah uyanır uyanmaz “sen dünyanın en güzel varlığısın, seni ölümüne seviyorum”diye övgüler dizermiş...
Çünkü dünyada ki; tek güzel Dilara değilmiş, her yerde kandırılacak dünya güzeli yüzlerce Dilara bulunurmuş yalancılar, sahtekarlar için...
O gün ilk kez ağlamış Dilara, mavi mavi pınarlar akmış gözlerinden. Ceylan gözleri o gün ilk kez üzgün bakmış dağlara... Aylarca belki döner umuduyla uçan kuştan, esen yelden haber beklemiş, dalgın dalgın bakmış sulara... Ama ne gelen olmuş ne de giden... Daraldıkça çıkıp bir dağ başına haykırmış içindeki ateşi yankılı kayalara... Bazen sessizce solumuş bir hazan yaprağı gibi, içi kanamış her baktığında dağların doruklarına... Gözpınarlarından akan damlalar bir nehir gibi süzülerek munzur suyunun esrarengizliğine karışmış.... Kanadı kırılmış yavru bir kuş gibi uçmak istemiş masmavi gökyüzüne ama uçamamış...
Yağmurun gözyaşlarına karıştığı bir gece dönmüş yüzünü ve bırakmış kendini kayalardan aşağı ölmek istemiş...
Yalancıların, sahtekarların, acıların var olduğu bir dünyada yaşamak istememiş...
Sonra geçmiş zaman, gözyaşları betonlaşmış, çiçekler kokusunu yitirmiş, o güzelim dağlar kötülüklere esir düşmüş... Kayalar ağlamaya başlamış her gece... Ay ve yıldızlar doğmamış bir daha o kayaların üstüne, kuşlar uçmamış, her gece rüzgar esmiş çığlık çığlığa. O gün bu gündür ‘Çığlık kayası’ olarak kalmış ismi...
O günden bu güne sevginin, masumluğum, temizliğin timsali olarak hala onun sevgisi konuşulur oralarda. Kimi kez onu “Çığlık kaya”nın başında sevgilisini seslerken geyiklerin içinde görüldüğünü söylerler, kimileri bir pınarın başında geyiklere su içirirken.
Herkes yok olmuş, yalan olmuş, masal olmuş ama o hep var olmuş, dünya döndükçe de var olacak dağlar kızı Dilara... İşte böyle olmuş, böyle anlatılmış yıllar yıllı bu dağ masalı... | |
idol35
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 19.Oca.2007 Cum 11:39:46 |
| BaNa GöZYaşı BoRcuN VaR!
BANA GÖZYAŞI BORCUN VAR !
Adam genç kadına seslendi: - Bana gözyaşı borcun var!
Genç kadın sordu: - Nasıl öderim?
Adam gözlerini kırptı; - Haydi gülümse!
Gülümsedi genç kadın. Adam, cebinden mendilini çıkarıp, borcunu sildi. Ve mendilini özenle katlayıp, yine kalbinin üzerindeki iç cebine koydu.
Bir demet mor sümbül vardı kadının elinde. İkisi de bahar kokuyordu... Biri ilkbahar, diğeri güz.
Adam, seslendi yine; - Bana mutluluk borcun var!
Genç kadın, biraz mahcup, biraz şaşkın sordu: -Nasıl ödeyebilirim?
Heyecanlandı adam - Haydi yat dizlerime!
Genç kadın bir kedi uysallığında, yattı dizlerine usulca. Adam, şefkatle saçlarını taramaya başladı kadının. Saçları, güneşe ve yağmurlara hasret hiç yaşanmamış baharlara benziyordu. Çaresizliğini ördü sırasıra. Sonra saçının her teline, mutluluğun çığlıklarını bağladı adam. Yetmedi, gizli düğüm attı... Ağladı. Hava kararmak üzereydi. Dışarıda yağmur yağıyordu delice. Adam, sürekli borç defterlerini kurcalıyordu.
Genç kadının gözlerinin içine baktı; - Bana yürek borcun var!
Borcunun farkındaydı sanki genç kadın, şaşırmadı. - Bu borcumu nasıl ödeyebilirim?
Adam kollarını uzattı - Haydi tut ellerimi!
Sümbül kokusu sinmiş ellerini uzattı genç kadın. Elleri öyle sıcaktı ki, eriyiverdi bütün borcu avuçlarının içinde. Genç kadın gitmek üzereydi.
Adam son kez seslendi; - Bana can borcun var!
Kadın irkildi; - Can mı?
Sigarasından derin bir nefes çekti adam; - Evet... Can borcun var. Sensizlik öldürüyor beni!
Hoşuna gitti sözler kadının - Peki bu borcumu nasıl tahsil etmeyi düşünüyorsun?
Adam, biraz daha yaklaştı; - Yum gözlerini!
Hiç tereddüt etmeden yumdu gözlerini. Adam da yumdu gözlerini, masumca bir öpücük kondurdu kadının titreyen dudaklarına.
- Bu ne şimdi yaptığın? diyerek çattı kaslarını kadın...
Adam, pişmanlıkla, memnunluk arasında gidip geldi. Kekeledi; - Hayat öpücüğüydü!
Kısa bir sessizliğin ardından bu kez kadın öptü adamı şehvetle...
Adam, şaşırdı; - Ya senin bu yaptığın neydi?
Genç kadın kapıya yöneldi; - Veda öpücüğü!
Kalan borçlarına karşılık, yürek dolusu çaresizlik ve bir de mor sümbüllerini masanın üzerine rehin bırakıp gitti genç kadın.
Adam koştu peşinden sümbülleri geri verdi kadına. - Ne olur iyi bak umut çiçeklerime, solmasınlar...
Genç kadın sümbülleri aldı: - Merak etme, gün aşırı sularım çiçeklerini!
Adam sevindi: - Güneşe, suya gerek yok. Gülümse yeter!
Kadın gözden kaybolurken haykırdı adam, - Umutlarımı kefil yaptım. Unutma, bana aşk borçlusun!
Haykırışı yağmura karıştı. Kadın, yağmuru hissetmeyen kalabalığa... | |
idol35
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 19.Oca.2007 Cum 11:43:54 |
| fiogf49gjkf0d affetmenin hafifliği????
Bir lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur: "Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?" Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. "O zaman" der öğretmen. "Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin" Öğrenciler bunu da yaparlar. "Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!" Öğrenciler , bu işten pek birşey anlamamışlardır. Ama ertesi sabah hepsinin sıralarını üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen: "Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun." Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendisine "Peki şimdi ne olacak?" der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar: "Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde? hep yanınızda olacaklar." Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar: "Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor." "Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf bakıyorlar bana artık." "Hem sıkıldık, hem yorulduk?" Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir: "Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir. | |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 19.Oca.2007 Cum 12:25:20 |
| SuNnShiNee , paylaşımın için teşekkürler... coooper , müthişsinnnn...sen de ne cevherler varmış yaw...Teşekkürler ,yüreğine sağlık... pennzoil, pennz çok güzel bir yazı sağolasın arkadaşım..
idol35. yüreğine sağlık....formuma gösterdiğiniz ilgi için sonsuz teşekkürler....bu da cc de arkadaşlığın olduğuna inanmayanlara kapak olsun.....
SEVİNÇ İLE HÜZÜN
Sevinci kapıştılar taşımayı bilmeden, Şimdi bilen yok, nerede oturuyor. Köyün delisi Hüzün, yalnız kaldı yollarda Adam-adam, sınıyor, arAyor yoldaşını.. Kıskandıran özlemi, yüzünden okunuyor.
Görünüp siliniyor o gündenberi. Sevinç bin an gözlerde, dudaklarda. Yerini sevgilisi Hüzün e bırakıyor. Sevinç se, uzaklarda, hep uzaklarda.. Şöyle bir görünüyor, hemencecik uçuyor.
İşte o günden beri gözlerde, dudaklarda Hüzün, aramaktadır yitik yavuklusunu. O günden beri Sevinç yerinde durmaz Ve kişiliğini ararken uzaklarda O günden beri kimliksiz hüzün olmaz... |
|
Özdemir Asaf |
| |
| |