ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
ALEEVVVV> Forum Mesajları | | ALEEVVVV'e ait Toplam 222 Forum Mesajı var
|
|
ALEEVVVV
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >DinLediğiniz Parçadan bir parçacık bölüm :*> 15.Eki.2007 Pzt 01:58:19 | | fiogf49gjkf0d BURAK KUT
SONBAHAR
SONBAHAR I BU BELKİDE AŞKIN
ALIŞMAK ÇOK ZOR,AH BU YALNIZLIK
YALANA DÖNDÜ,KURTULAMADIK
FARKINDA OLMADAN SANA ALIŞDIM
SEN BAŞKA YERDE BEN BAŞKA YERDE
SOLUYORUZ VAY AMAN
BAŞKA DÜNYADA BAŞKA RÜYADA
YAŞIYORUZ OZAMAN
HAYAT IN KENDİSİ BU
HERŞEY VARMIŞ İÇİNDE
YOLLAR AYRILIRMIŞ
DELİ GİBİ SEVSENDE...
| |
ALEEVVVV
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >***CC NİN EN GÜZEL KIZI....***> 8.Eki.2007 Pzt 02:03:35 | | fiogf49gjkf0d evet bencede böyle sacma başlıklar acmayın... rabbim hepimizi güzel yaratmış bakmasını bilmek gerek... | |
ALEEVVVV
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >AŞK MI YOKSA ÖZGÜRLÜK MÜ?> 8.Eki.2007 Pzt 02:00:48 | | fiogf49gjkf0d o deneme lisesindeki arkadaşın ben olmayım...anladım ... | |
ALEEVVVV
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >AŞK MI YOKSA ÖZGÜRLÜK MÜ?> 8.Eki.2007 Pzt 00:50:32 | | fiogf49gjkf0d bu benim fikrim hadi canım diyereksaygısızlıkdan başka size ne saglarki bu cevap... koca bir hiçççççççç ...aşksız özgürlükler dilerim ... | |
ALEEVVVV
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >AŞK MI YOKSA ÖZGÜRLÜK MÜ?> 8.Eki.2007 Pzt 00:36:51 | | fiogf49gjkf0d ben aşk ımı secerim aşkım olmadan zaten özgür degilimki ...onsuz özgürlük bana mutsuzluklar ve hüzün den başka ne verirki... bence aşk asıl özgürlükdür aşk olmadan özgürüm diyemezsin özgür oldugunu sanarsın ...o mutsuzluklar ve yüreginin boşlugu içinde ne yapayım yalnız ve mutsuz hüzün kaplı bir yaşamda özgür olupda ...bence ozaman tutsak olursun ...gercek aşk özgürlükdür... | |
ALEEVVVV
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Halk Anayasadan Anlar mı ki Onay Makamı Olsun!> 7.Eki.2007 Pzr 00:09:10 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d Başlıgı acan arkadaşa teşekkür ediyorum... bende aynı fikirdeyim okulda okudugum anayasa dersinde bile okadar zorlanırken anlamaya maddeleri anayasamızı halka sunmak halka yapılan en büyük cezadır kafa karışdırmakdan başka bir şey degildir ... bunun arkasında başka oyunların varlıgı varmış gibi geliyor ....son secimlerde alınan 47 oyun burda büyük önemi var o oylara güvenip istedigimiz anayasayı gecirdik halk secdi diyip demokrası cıglıkları atacaklarına eminm ... bu cıglıklar demokrasinin ayıbı ve kayıbı olduguna inanıyorum anayasa yapmak hukukcuların işidir ... sadece kendi hukukcularının degil .. ben yazdım oldu bitiye getirilen bir anayasa istemiyoruz... bu anayasa sonra darbeci anayasa dedikleri 1980 anayasasını bize mumla aratmasın...
tek vatanımız var başka yokkkkkk ona sıkı sıkı sarılalımmmm ... | |
ALEEVVVV
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Merak Edilenler >Filtre Gerçekten Değişti mi?> 6.Eki.2007 Cmt 23:41:06 | | fiogf49gjkf0d Cennet anaların ayagının altındadır yazdım... ban aldım..BU FİLİTRE BOZUK YAWWW TAMİR EDİN ARTIK ŞUNU ...KAC BAN YEDİM BEN ANAM YAZMAKDAN... | |
ALEEVVVV
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Yüreğimin Götürdüğü Yerdeyim....> 5.Eki.2007 Cum 22:23:40 | | fiogf49gjkf0d
O Değerli Zehir Bazen, bir ömür bir uçurum taşırız içimizde ve fark etmeyiz. Bizi biz yapan her şeyin ve adına hayat dediğimiz serüvenimizin kökünde bazen büyük bir boşluk vardır ve biz bu boşluğu, onun orada olduğunu bilmeden, hissetmeden taşır dururuz. Onu görmemiz, hissetmemiz, onun orada bulunduğunu anlamamız, genellikle o boşluğun hiç olmazsa bir kez, güçlü bir duyguyla, keskin bir heyecanla, yakıcı bir istekle dolması ve sonra boşluğu dolduran duygunun yada insanın bizi bırakıp çekilmesiyle olur. Geride kalan, artık doldurmak için çırpındığımız bir uçurumdur. Orada olduğunu her an bütün tenimizde ve ruhumuzda hissettiğimiz büyük bir boşluktur. O güne dek, gizli gizli kendini duyumsatan uçurum ayaklarımızın dibinde açılmıştır artık ve gözlerimiz o derinlikten başka bir şeyi görmez; o uçurum dolmadan önce yaşadığımız her şey manasız ve sıkıcıdır, geçmiş yaşamımıza dönmeyi düşünmeye bile tahammül edemeyiz. Bir uçurumu taşıdığımızı bilmeden manasız ve sıkıcı bir hayatı ömür boyu sürdürmek mi, yoksa orada bir uçurum olduğunu, onu, unutulmaz heyecanlarla, maceralarla, anılarla dolu bir duygu tayfunundan geçtikten sonra anlamak mı daha kötü, o sırada bunu düşünemeyiz bile. İçindeki boşluğu bir kez görmüş olan, zaman zaman keşke bunu hiç görmemiş olsaydım dese de, bir daha asla o boşlukla yaşamaya dayanamaz. Otuz beş yaşında ülkesinden uzak bir senatoryumda veremden ölen yazar Katherine Mansfield, Bir Hüzün Güncesi adını taşıyan anılarında, on sekiz yaşında, kendi hayatındaki boşluğun dolduğu geceyi anlatır: Soğuktan, yorgunluktan ölü gibiyim. Uyuyamıyoum; çünkü öylesine birdenbire oldu ki, uzun süredir bunu beklememe karşın, altüst oldum, ezildim altında. O, yorgun. Dün geceyi onun kolları arasında geçirdim -bu geceyse ondan nefret ediyorum- ona tapıyorum anlamına gelir bu. Bedeninin büyülü çekiciliğini duyumsamadan yatağımda yatamıyorum. Ve boşluğun dolduğu andaki büyük haz: Beni büyülüyor, tutsak ediyor, varlığına, bedenine tapıyorum. Başımı göğsüne dayayıp yatarken, yaşamın verebileceği ne varsa duyumsuyorum. Tüm sıkıntılarım, aşağılık korkularım silinip gidiyor O zamana kadar belli belirsiz bir iç sıkıntısı, hayatın söylendiği kadar güzel olduğundan duyulan kuşkunun yarattığı hafif bir huzursuzluk yaşanırken, o uçurum bir kez dolduktan sonra artık bir daha onun eski haline dönmemesi, hayatın hep aynı dolulukla yaşanması için önüne geçilemez bir tutku duyulur. Hayatın zevkli ve anlamlı olduğu anlaşılmıştır. Ve bu, insanı bağımlı kılar, zevksiz ve anlamsız bir hayat artık karanlık ve kirli duvarlarıyla ruhunuzu ezen, içinde kıpırdayamadığınız dar bir hücredir, duvarları yıkmak için önüne geçilmez bir arzu hissedersiniz. Kısa yaşamını çılgınlıklarla, yazdığı harikulade güzel hikayelerle, hülyalarla ve acılarla geçiren Mansfield, bu bağımlılığı, bazı eleştirmenlerin dahice bulduğu üslubuyla güncesine döker: Yaşamımın korkunç bayalığı yok olup gitti. Onun kollarının sığınağından başka hiçbir şey kalmadı. Kuşkusuz, bir hafta önce bütün bunlara katlanabilirdim; çünkü sevmenin sevilmenin, tutkuyla hayran olmanın gerçek anlamda ne olduğunu daha bilmiyordum. Ama şimdi onu yitirirsem, onu elimden alırlarsa, ruhum sokaklara düşer, rastgele bir yabancıdan sevgi dilenir, o değerli zehirden birazcık olsun tatmak için yalvarıp yakarır. Hayatımızdaki uçurumları coşkulu seller doldurur bazen, kuru bir vadinin tutkulu bir nehre, çorak bir bozkırın Babil bahçelerine dönüşmesindeki sihri şaşkın bir hayranlıkla yaşarız. Ama ne yazık ki, bazen büyük nehir, ardında kurumuş bir nehir yatağı bırakarak akıp gider. Daha önce hiç bilmeden içimizde taşıdığımız, ama o gittikten sonra içimizi parçalayan bir acıya dönüşen boşluk artık bütün hayatımızı esir almıştır. Ölümün ıssızlığını andıran bir karamsarlık çöker. Aşktan çılgın gibiyim. Şimdi o benim için her şey, -müzikten de üstün- ama şimdi gidiyor, Beklediğim şey gerçekleşti. Sabun köpüğü gibi uçtu gitti, gerçekten de bu tür yaşantılarımın sonuncusu bu -son yaşantım. Daha fazla dayanamıyorum artık; ruhumu öldürüyor; her seferinde daha derinden duyuyorum bunu, çünkü her seferinde yaram yeniden hançerleniyor, bıçak yarayı deşiyor, eski acıları uyandırıyor. Yanımda bir mum dingince yanıyor; altın renkli bir çiçeği andırıyor; ama burada çok uzun kalırsam alev küçülecek, pırpırlanacak, ölecek. Yaşam da böyle, aşk da -belli belirsiz, geçici, kaçıcı bir şey. Karamsarlık, iç kapayıcı, korkunç, karşımda duruyor; eski düşlere tutunuyorum sıkı sıkı. Gökkuşaklarını, kesme cam bardakları seviyorum ben. Gökkuşağı silinip gidiyor, bardaksa parçalanıp binlerce elmas parçacığa dönüşüyor. Nereye dağılıyorlar, gökyüzünün uçsuz bucaksızlığı içinde, göğün dört bir yanından esen yellere kapılıp yok oluyorlar. İçinde boşluğu taşıyan hayat, korkunç bir bayağılıktır o boşluk fark edildikten sonra. Bir mumu altın rengi bir çiçek yapan ise o bir tek kişinin varlığıdır. Gökkuşağını ve kesme bardakları seversiniz onu düşündüğünüzde. O gittiğinde, altın rengi çiçek solar, gökyüzü ve kesme bardaklar parçalanır, gökyüzünün uçsuz bucaksızlığı içinde esen yellere kapılıp yok olurlar. YALNIZLIK, HER GİTTİĞİNİZ YERE SİZDEN ÖNCE VARIP SİZİ KARŞILAR. Kuşların kara lekeler gibi uçtuğu bulutlu öğleden sonralara dayanamazsınız. Ruhunuz sokaklara düşer , o değerli zehir için yalvarırsınız insanlara. Bulamazsınız. O bir zehirdir, ama değerlidir ve kolay bulunmaz. Kendinizi ve herşeyi küçümsersiniz, siz bir boşluksunuzdur ve herşey bir boşluktur. Ve belki işte o zaman sorarsınız hangisi daha iyi diye, bir uçurumu onu hiç fark etmeden içinde taşımak mı, yoksa hayatın başka türlü yaşanacağını da gördükten sonra kederli bir yalnızlıkla içinizdeki uçurumu fark etmek mi? Ancak uçurumu gördükten sonra sorarsınız bunu. Bunun cevabı hep değişir, ama hep o zehri ararsınız. Bir uçurumla yaşamak aslında yaşamamaktır, anlamışsınızdır bunu, yaşamak ise değerli bir zehri içmektir ve zehir içilirken ne kadar güzelse, bittiğinde o kadar yakıcı olacaktır. Üstelik o zehir sizi diğerlerinden ayıracaktır. Uçurumlarını, hiç fark etmeden yaşayan insanlarla; uçurumlarının bir bedenin büyüsüyle , bir başka insanın ısısıyla, kahkahasıyla, sıcak bir öğleni yada erken bir sabahıyla, düşlerinde beliriveren görüntüsüyle dolduğunu görenlerin yaşadıkları ve seyrettikleri hayatlar birbirine hiç benzemeyecektir. İkincilerin hayatında keder, ayrılık, öfke, özlem olsa da bayağılık olmayacaktır. Altın rengi bir çiçek gibi yanan mum sönse de altın rengi bir çiçek gibi sönecektir. Ruhları sokaklara düşse de o sokaklar değerli birşeylerin arandığı yerler olacaktır. Yalvarsalar da, öbürlerinin tadını ve sarhoşluğunu bilmedikleri bir zehri içmek için yalvaracaklardır. Bazen bir ömür bir uçurum taşırız içimizde ve fark etmeyiz bunu. Bir gün o uçurum dolar. Değerli bir zehirle dolar o uçurum. Bizi heyecanlandıran, sakinleştiren, sevindiren ve kederlendiren bir zehirler. Altın rengi çiçekler gibi mumlar yanar. Sonra biri zehrini alıp gider. Gökkuşağı ve kesme vardaklar dört bir yandan esen yellerle dağılır. Ruhumuz sokaklara düşer. Bir uçurum parçalanır içimizde. Ve o değerli zehrimizden içemezsek bizi de parçalar... |
|
|
|
|
|
< border=0 name=bakiniz_nedir marginWidth=0 marginHeight=0 src="https://nedir.Antoloji.Com/promotion/AC/terim_siir.asp?siir=55190" Border=0 width="100%" scrolling=no height=16 noborder target="_top">> |
|
| |
| |
|
< =../forum/siir_forum_pre.asp method=post>
> | |
ALEEVVVV
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Yüreğimin Götürdüğü Yerdeyim....> 4.Eki.2007 Per 23:59:38 | | fiogf49gjkf0d
Özlemek Birden özleyiveriyorsunuz... Çoktan unuttuğunuzu sandığınız ya da yalnızca bir kere karşılaştığınız ve özlemek için yeteri kadar tanımadığınız birini bir sabah çılgınca özleyerek uyanıyorsunuz.
Rüyalarınız, içinizdeki o gizli, esrarını ele vermez büyücü, siz çarşaflarınızın arasında, bütün tehlikelerden uzak, güvenle yattığınızı sandığınız bir anda, usulca ruhunuza sokulup, sizden habersiz oralara yığılmış cephanelikleri birer birer ateşleyiveriyor. İnfilaklarla sarsılarak uyanıyorsunuz. Hayatınızda olmayan birini hayatınıza almak, ona dokunmak, onun sesini duymak için kıvranırken buluveriyorsunuz kendinizi...
Özlemek, o yakıcı istek, bilinen herşeyi ve önem sırasını değiştiriveriyor. Özlediğiniz ise çok uzaklarda... Yanında olmasını istediğiniz halde yanınızda olmayan bir tek kişi, yanınıza bile yaklaşmadan, hatta onu özlediğinizden ve onu istediğinizden haberdar bile olmadan, bütün hayatı, bütün görüntüleri eritip başka kılıklara sokuyor... |
|
|
| | |
ALEEVVVV
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >DinLediğiniz Parçadan bir parçacık bölüm :*> 4.Eki.2007 Per 01:17:43 | | fiogf49gjkf0d GECENİN HÜZNÜ...
Gün gecmez...
Yüregimdeki acı amansız
Yalnızlık...
AGLAAAAAAAAA
Yüzüme vurur gecer zamansız..
Hüznüm bile yorgun...
AGLAAAAAA
Her damla gözyaşındaki keder umutsuz
Sensizlik
Geceme akar gider sonsuz
Kalbim bile yorgun...
AGLAAAAAAAAA | |
| |