ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
30 Nisan 2024, Salı 14:07   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  B0dyguard> Forum Mesajları
    B0dyguard'e ait Toplam 67 Forum Mesajı var
<<1 234567>>


B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Başarılı Ve Şaşırtıcı Yanıltıcı Resimler>
  30.Oca.2010 Cmt 23:50:44





















*//////////////////////////////////////////////////////////////////////////*

Karelere Ve Alanlara Mümkün Olduğunca Hızlı bakın


































 









































*//////////////////////////////////////////////////////////////////////////*













































































Aşağıdaki resim küçültülmüştür. Buraya tıklayarak büyütebilirsiniz. Resmin orijinal boyutları 790x372 ve 85KB.











B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >Özkanım (OZKOOO) Doğum Günün Kutlu Olsun Canım..>
  26.Oca.2010 Sal 22:03:33

Nice yıllara kardeşim  sana ve ailene saglık mutluluklar dilerim



B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Eski ChatCity den Eski Duyurular >***MVCC 2 - YENİDEN EN DEGERLİ CHATCITY LİYİ SEÇİYORUZ***>
  21.Oca.2010 Per 00:08:05

burada herkes sanırım fikrini sunmuş bende

 ezell diyorum  bol şanslar



B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Ağlama Kadınım.>
  9.Oca.2010 Cmt 23:11:14
Kadınım

Gün aşırı intiharlarının sonu olacak yazacaklarım ve bildiğini bilmekse benim sonum.
Seni kaybetmeyi göze alarak işte itiraf ediyorum…
Ben cesaretsizim korkağım ve dibine kadar aşığım…

Bir keresinde bana “Beni sevdiğini söylesen çıban mı çıkar dilinde?” demiştin.
Ah içimdeki yalancı adam “evet” demişti sana kadınım ben dememiştim.
“Çıkarsa yüreğinde çıkar çıban o da sevdiğini söyleyemediğinden” demiştin.

Yüreğimdeki çıbanı sana emanet edip gideceğim kanattıkça sana aşkımı anlatacak.
Sana kanamadan sana doyamadan ardımda cevapsız sorularla kanı pıhtılaşmaz
yaralarımla sol yanımda gideceğim Kadınım…

Kadınım hayatımı anlamlandıranım hayatını alt üst ettiğim yetmiyormuş gibi
itiraflarımla baş başa koyup seni gitmeye hazırlanıyorum.
Kalamam…
Daha da kötüsü neden kalamadığımı anlatamam…

Biriktirdiğim tüm cesaretimle içimde senden habersiz büyüttüklerimi ve bir sır gibi
sakladığım tüm gerçekleri söylemeye karar verdim.
Lakin yüzüne değince gözlerim biliyordum yine susacaktım o bana benzemeyen adam
olacaktım bu yüzden ilk kez sana yazmayı deniyorum.

Okurken yüzünde belirecek kıvrımları şimdiden görebiliyorum tüm ifadelerin hızla
karışacak birbirine…
Yüzündeki o tarifsiz masumiyeti bir yana atıp kızmak isteyip de kızamadığın her anın
acısını çıkaracaksın.
Pişman değilim dediğin her an için pişmanlık duyacaksın belki belki ağlayacaksın…

Ağlamayı yasak etmiştim sana bozuyorum.
Dilediğince ağla kadınım.
Ağlayamadığın tüm anlar için bir bir ağla sen bilmeyeceksin ama ben de ağlıyor olacağım.
Ve kadınım ilk kez ağlarken utanmayacağım.

Biliyorum üşüyeceksin ama alışacaksın hayata karışacaksın ve günün birinde hak ettiğin
adam gibi “adam”ı bulacaksın.

Sevdiğim sevdiğimi söyleyemediğim…
Sana söyleyemediğim öyle çok şey var ki…
Kumsaldaki tüm taşları denize atmaya çalışan yarım akıllı bir çocuk gibi telaşlıyım.
Ve biliyorum ardımda suya değmeyecek binlerce taş söylenmemiş binlerce söz ile
zamansız gitmiş olacağım.
Sen bunları her şey gibi çok sonra öğreneceksin.

…………………………..

Cesaretsizim korkağım dibine kadar aşığım ve bir de beceriksizim kadınım…
Denedim ama yazamadım.



Orjinal Boyutunda Açmak İçin ( 641x735 ve 361KB ) Buraya Tıklayın




B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Müslümanların Hakları Ve Görevleri>
  9.Oca.2010 Cmt 20:46:59

Bir müslümanın diğer müslüman üzerindeki hakları nelerdir?

Müslüman, diğer müslüman kardeşini en az kendisi kadar düşünür. Kendisine yapılmasını uygun görmediği şeylerin başkalarına da yapılmamasını ister. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kendisi için sevdiğini, din kardeşi için sevmeyen kâmil mümin olamaz.) [Buhari]

Müslüman, başkalarına güzel öğüt verir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Siz, din kardeşinizin aynasısınız. Onda gördüğünüz lekeyi siliniz!) [Ebu Davud]

Müslüman, herkesin gönlünü hoş etmeye, üzüntüsünü gidermeye çalışır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir mümini sevindireni, Allahü teâlâ kıyamet günü sevindirir.) [İbni Mübarek]

(Bir kimsenin üzüntü ve sıkıntısını gidereni veya bir mazluma yardım edeni, Allahü teâlâ yetmiş üç defa mağfiret eder.)
[Harâiti]

(Allah indinde en makbul amel, bir mümini sevindirmek, kederini gidermek, borcunu ödemek veya karnını doyurmaktır.)
[Beyheki]

(Müslümanların dertleri ile ilgilenmeyen, onlardan değildir.)
[Hakim]

Müslüman, baştan sona faydalı kimse demektir. O halde, diğer müslümanlara elinden gelen yardımı yapmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Şu iki şeyden daha kötüsü yoktur: Allah’a şirk koşmak ve Onun kullarına zararlı olmak. Şu iki hasletten de daha üstünü yoktur: Allah’a iman etmek ve Onun kullarına faydalı olmak.) [Deylemi]

(Din kardeşinin işini bir müddet takip eden kimse, o işi görsün veya göremesin, iki aylık itikaftan daha çok sevap alır.)
[Hakim]

Peygamber efendimiz, (Mazlum da, zalim de olsa din kardeşinize yardım ediniz) buyurunca, (Ya Resulallah zalime nasıl yardım ederiz?) dediler. Cevabında buyurdu ki:
(Onun zulmüne mani olmak suretiyle yardım etmiş olursunuz.) [Buhari]

Bir kimse, müslümanlara her gün dua ederse, makbul insan olur. Namaz kılan mümin tehiyyatta salih kullara dua etmektedir. Onun için namaz kılmayan kimse, müminleri bu duadan mahrum bırakmaktadır.

Aksırınca Elhamdülillah demeli, bunu duyan müslüman da, Yerhamükellah yani (Allah sana rahmet etsin) demelidir! Üçüncü biri varsa Yehdina ve yehdikümullah demelidir! Üçüncü bir kimse yoksa, aksıran cevap olarak aynı şeyi söylemelidir! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Aksırınca "Elhamdülillah" diyen göz ağrısı görmez.) [Taberani]

İnsanların haklı işlerinde vasıta olmak, onlara yardım etmek, imkan nispetinde ihtiyaçlarını görmek gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İnsanlardan bana gelip ihtiyaç talebinde bulunanlar oluyor. O anda yanımda bulunanlar, onlara yardım etmeli ki, ecir kazansınlar. Allahü teâlâ, sevdiği şeyi peygamberlerin eli ile verir.) [Müslim]

(İhtiyaçları için bana gelenlere, siz de yardımcı olun! Ben yapmayı murad ettiğim şeyleri, sizlerin vasıta olup, ecir kazanmanız için biraz geciktiririm.)
[Nesai]

(Dil ile yapılan yardımdan daha faziletli bir sadaka olamaz. Aracı olmak sayesinde kan davası önlenir, menfaat sağlanır ve zararın önüne geçilmiş olur.)
[Harâiti]

Müslümanlara yapılacak iyiliklerin en büyüklerinden birisi de selam vermektir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâya yemin ederim ki, mümin olmadıkça Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de mümin olamazsınız. Size bir amel bildireyim onunla birbirinizi seversiniz: Aranızda selamı yayınız!) [Müslim]

(Abdeste devam et ve güzel abdest al ki, ömrün uzasın. Karşılaştığın herkese selam ver ki, hasenatın çoğalsın! Evine girince, ev halkına selam ver ki, evin iyiliği ve bereketi artsın!)
[Harâiti]

Selam vermek sünnet, almak farzdır. Selam almayan müslümana melekler çok hayret eder. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Selam verip müsafeha eden iki müslümanın arasına yüz rahmet iner. Bunun doksanı, önce selam verip elini uzatana, onu ise ötekine verilir.) [Bezzar]

Bir kimse selamsız, izinsiz girince, Resul-i ekrem efendimiz buyurdu ki:
(Geri dön, selam ver, sonra içeri gir.) [Ebu Davud]

Dünyadaki Müslümanlara dua etmek
Bütün dünyadaki Müslümanlar bir ailenin fertleri gibidir. Hatta hepsi bir vücut sayılır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Birbirine karşı muhabbet ve merhamette, müminler, bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut, rahatsız, uykusuz kalıp, onun tedavisi ile meşgul olduğu gibi, Müslümanlar da birbirlerine yardıma koşmalıdır!) [Buhari]

Müslümanlar dünyanın çeşitli yerlerinde [mesela Bosna’da, Afganistan’da, Afrika’da, Çeçenistan’da, Irak’ta] zulme uğruyor. Diğer Müslümanların bunlara, güçlerinin yettiği ölçüde yardım etmesi, herhangi bir yardımda bulunamayanın da, dua etmesi farz olur. Dünyanın öteki ucundaki bir Müslümanın derdi, bizim derdimiz demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Müslümanların dertleri ile ilgilenmeyen, onlardan değildir.) [Hakim]

Yiyecek, içecek, giyecek, barınacak, canını, malını savunacak ve başka ihtiyaçları için Müslümanlara yardım etmek, hem vazife, hem de çok sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir Müslümanın sıkıntısını gidereni veya bir mazluma yardım edeni, Allah affeder.) [Buhari]


(Bir din kardeşinin ihtiyacını gideren, ömür boyu ibadet etmiş gibi sevap kazanır.)
[Buhari]

(Din kardeşini savunan Müslümanı Allahü teâlâ, Cehennem ateşinden korur.)
[Taberani]

(Bir mümini, bir münafığın zulmünden koruyan, Cehennem ateşinden korunur.)
[Ebu Davud]

(En kıymetli amel, bir müminin sıkıntısını gidermek, borcunu ödemek veya karnını doyurmak suretiyle onu sevindirmektir.)
[Taberani]

(Din kardeşinin aleyhinde konuşulurken, onu savunmaya gücü yeterken, susanı, Allahü teâlâ dünya ve ahirette zelil eder.)
[İbni Ebiddünya]

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
(İşte bugün, her Müslüman, elinden gelen yardımı yapmayıp, İslamiyet baskı altına düşerse, yardımı esirgeyen her Müslüman, ahirette mesul olur. Bunun için kuvvetim olmadığı halde, yardıma koşmaya özeniyorum. Güçlükleri yenerek, İslamiyet’e ufacık bir hizmet edebilmek yolunu arıyorum. "İyilerin çoğalmasını isteyen de, onlardan sayılır" buyuruldu.)
[1/47]

(Bugün İslamiyet’e yardım için az bir şey vermek, binlerce altın vermiş gibi kıymetlidir. Hangi talihliye, bu büyük nimet ihsan edilirse, ona müjdeler olsun! Dinin yayılmasına hizmet eden, cihad sevabına kavuşur. Hele bu zamanda Müslümanlara yardım etmek daha güzel, daha sevaptır.)
[1/193]

(Dua ordusunun askerlerinin kalbleri kırık olduğu için savaş ordusunun askerlerinden daha ileridir. Dua ordusunun askerleri, gaza ordusunun askerleri, onların bedenleridir. O halde, gaza ordusunun askeri, dua ordusu olmadıkça, iş başaramaz. Çünkü ruhsuz bedene hiçbir yardımın faydası olmaz.)
[3/47]

Eğer bir Müslüman, diğer Müslümanlara eli ile, malı ile yardım edemiyorsa, dua ederek yardım etmelidir! Bir hadis-i şerifte de buyuruluyor ki:
(Müslümanın, Müslüman üzerindeki hakkından biri, ona gıyabında dua etmektir.) [Deylemi]


Hiçbir yardım yapamayan dua etmelidir. Duanın belli bir zaman ve saati yoktur. Hemen edilmelidir.
Müslümanın görevleri:


Üç çeşit görevi vardır:
1- Şahsi görevi:
Her Müslüman, kendini iyi yetiştirmesi, sıhhatli, edepli, iyi huylu olması, ibadetlerini yapması, ilim ve güzel ahlak öğrenmesi, helal lokma kazanmak için çalışması şahsi görevidir.

2-
Aile içindeki görevi:
Eşine, ana-babasına, çocuklarına, kardeşlerine olan haklarını yerine getirmesi aile içindeki görevlerindendir.

3-
Toplumdaki görevi:
Komşularına, hocalarına, öğrencilerine, ailesine, emrinde olanlara, hükümete ve devlete, bütün vatandaşlara, dini ve milleti başka olanlara karşı görevleridir.

Herkese iyilik etmesi, eli ile, dili ile kimseyi incitmemesi, kimseye zarar vermemesi, hıyanet etmemesi, herkese faydalı olması, devlete, kanunlara karşı isyan etmemesi, herkesin hakkını ödemesi toplumdaki görevlerindendir.



B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >Minik Elin Kocaman Yüreği>
  9.Oca.2010 Cmt 20:41:18
 

Minik elin kocaman yüreği

 Hiç beklemedikleri bir anda televizyonları bozulur. Oysa televizyonu değiştireli çok olmamıştır. Garanti kapsamında olduğu için servisi çağırırlar.Tamirci televizyonun arka kapağını açtığında hayretler içerisinde kalır. Televizyonun içi bir sürü ekmek kırıntısı ile doludur. Kırıntılar temizlendiğinde televizyon tekrar çalışmaya başlar. Ancak tamirci ekmek kırıntılarının televizyona nasıl girdiğini merak eder.
Sorunu ev sahibi ile paylaştığında, annenin aklına küçük yaramaz kızı gelir. Bunu ondan başkası yapmazdı. Kızını kucağına . aldı. Bunu onun yapıp yapmadığını sordu. Başını evet dercesine salladı küçük kız. Annesi nedenini sordu. Küçük kızın cevabı karşısında evdeki herkes gözyaşlarına boğuldu. Küçük kız, bir gün televizyon izlerken Afrika`da ki aç çocukları görmüştü. O günden sonra ekmeğini onlarla paylaşmaya karar vermişti. Kendince bunun yolunu da bulmuştu. Her gün kendi . ekmeğinden ayırıp küçük parçalar halinde ,televizyonun arkasındaki deliklerden Afrika’nın aç çocuklarına veriyordu. Oradan alıp karınlarını doyursunlar diye…!


RESİMDEKİ BİR AKBABA VE ÇOCUĞUN ÖLMESİNİ BEKLİYOR BU ÇOCUK AFRİKALI!!!

BU ÇOCUK AÇ OLMALIKİ BİDERİ KEMİK KALMIŞ...



B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Merak Edilenler >Hürrem Sultan`ı zamanımıza getirdi>
  9.Oca.2010 Cmt 00:34:45

Hikayesi dillere destan Hürrem Sultan`ın romanını yazan Demet Altınyeleklioğlu, dünyadaki dönem romanları tarzında, tarihi popülerleştirip insanın fantezisini öne çıkaran bir eğilimin ortaya çıktığını söylüyor. Kendi yazdığı sürükleyici `Hürrem` romanı böyle bir anlayışın Türkiye`deki ilk temsilcisi.
sultan

Melek mi şeytan mı` ikilemi arasına sıkışmış muammalarla dolu hikayesini daha önce dizi ve müzikallerde izlediğimiz Hürrem Sultan, bu kez bir roman kahramanı olarak karşımızda. Artemis Yayınları`ndan çıkan `Moskof Cariye-Hürrem` kitabının yazarı Demet Altınyeleklioğlu`nun belli bazı tarihi gerçeklerden yola çıkarak anlattığı hikayenin özelliği, okuyanları 16. yüzyıl Osmanlı topraklarına götürmesi değil, akıcı bir dille anlattığı dönemin koşulları ve kahramanın kişilik özellikleriyle Hürrem Sultan`ı günümüze getirmesi. Altınyeleklioğlu`nun Hürrem`iyle diğer tarihi romanlar arasındaki bu fark, okuyucunun kendisini kaptırmasını kolaylaştırıyor. Sıcak yaz günlerinde dinlenirken hala okuyacak sürükleyici bir hikaye arayanlara cevap verme konusunda iddialı olduğunu söyleyebiliriz.
Hürrem, 1980 yılından beri TRT`de çalışan Altınyeleklioğlu`nun ilk romanı. Daha önce 20`ye yakın eseri Türkçe`ye çeviren yazar halen TRT`de yapımcı ve yönetmen olarak sevdiği işini sürdürüyor, bu ilk eserinden önce roman         yazmanın aklının ucundan bile geçmediğini söylüyor.

BİZİM İÇİN YENİ BİR TARİHİ ROMAN TÜRÜ 
- TRT`de geçen 30 yılın ardından roman yazmak fikri nereden çıktı?
Herkes bunu merak ediyor zaten. Yoksa ben de düşünmemiştim şimdiye kadar böyle bir iş yapacağımı. Benden kendi yayınevi için kitaplar çevirmemi isteyen Ilgın Sönmez bir zaman sonra çevirilerimdeki ifade akıcılığını, duygu aktarımını çok beğendiğini, kitap yazabileceğimi söyledi. Önceleri pek önemsemedim ama sonra iş ciddileşmeye başladı. Acaba yapabilir miyim diye düşünürken kendimi roman yazarken buldum. Bu işi yapabileceğimi de o zaman gördüm. Şimdi hayatımı Ilgın`dan önce ve sonra diye ikiye ayırıyorum. 

- Dönem romanı yazmanın daha zor olduğunu biliriz, ilk romanınız için riskli bir seçim değil mi?
İngiliz edebiyatındaki dönem kurgularının çevirilerini yapıyordum, Philippa Gregory`nin çok satan eserleri ilgimi çekiyordu. 16. yüzyıl İngiltere`sinin tarihi gerçeklerinden yola çıkarak fanteziler kuruyordu. Burada da Ilgın`ın desteği ve yol göstericiliği etkili oldu. Bizde böyle bir tür yok, neden yazılamasın dedim. Evet, bu tür biraz zor, yüzmeyi derin sularda öğrenmeye başladım diyebilirim. 

- Bizdeki tarihi romanların eksikliği nedir?
Eksiklik dememek gerek ama dünyada var olan bir anlatım türü bizde gelişememiş. Bizdeki tarihi romanlar genellikle politiktir, belli bir görüşü anlatır, yanlıdır. Bir de bizdeki tarihi romanların gerçekleri yansıtması, bilgi ve belgeye dayalı olması beklenir çoğu zaman. Ben bu romanı yazarken mesela neden adını `Hurrem` koymuyorsun diyenler oldu, o zamanlarda öyle deniliyormuş çünkü. Ama dediğim gibi, dünyada, belli başlı gerçeklerden yola çıkarak kendi hikayelerini yaratan, fanteziler kuran yazarlar var ve epey popülerler. İngiliz olmayanlar bile okuyup o dönemin İngiltere`siyle aralarında yakınlık kurabiliyor. Bizde neden olmasın böyle bir tür?

HÜRREM`İ ARAŞTIRMAK BOLEYN`DEN DAHA ZOR 
- Sizin Hürrem hikayeniz böyle bir fantezi mi?
Hürrem hakkında tarihi bilgi bulmak o dönemin İngiltere sarayındaki Anne Boleyn hakkında bilgi bulmaktan daha zor. Ayrıca Hürrem`in Osmanlı sarayına gelene kadarki yaşamı hakkında neredeyse hiç bilgi yok, karanlık bir tarih. Saraydaki yaşamını da doğrudan bilgilerden değil, tarihi olayların akışını göz önünde bulundurup mantık yürütme yoluyla tahmin ediyoruz biraz. Fakat ben yazarken muhakkak tarihi gerçekleri bulmalıyım, onları açığa çıkarmalıyım gibi bir amacım elbette olmadı. Bu tarihçilerin işi olabilir. Onun hakkında bildiklerimizden, içinde bulunduğu koşullardan yola çıkarak bir Hürrem karakteri yarattım. Sonra da hikayeyi kurdum, bu kitaba benim fantezim olarak bakabiliriz tabi. Başka biri çıkıp Hürrem öyle biri değil diyebilir. 

- Sizin Hürrem`iniz nasıl biri?
Onun öncelikli özelliği güçlü birisi olması. Bu, üzerinde herkesin anlaştığı, herkesin bildiği özelliği. Gücünü de çocukluğunda geçirdiği travmalardan alıyor. Zor bir çocukluk geçirmiş, kaçırılmış, saraya hediye olarak gönderilmiş ve hep korkmuş. İnatçılığı ve zekasını da katmak gerek buna. Zekasıyla içinde bulunduğu koşullara uygun ince entrikalar geliştirebiliyor. Güçlü olmasına karşın duygusal biri, çocuklarının gelecekleriyle ilgili kaygılarla yaşıyor. Çok güzel bir kadın değil ama çekici yanları olan, kadınsılığı ön planda olan, gösterişli biri. 

- Melek mi şeytan mı peki?
Kitabı yazarken ben de bu ikilem üzerinde düşündüm ama onun hakkında olumlu ya da olumsuz bir imaj oluşturmaya çalışmadım. İşin o kısmını okuyucunun kararına bıraktım. Ama şöyle bir durum var, koşulları içinde bakarsak o zaman saray zaten bir entrikacılar yuvası, herkes birbirinin kuyusunu kazıyor, hayatta kalabilmek, iktidar olabilmek için. Yalnızca Osmanlı sarayı değil, o dönemin İngiliz, Roma, Germen saraylarında da durum böyle. Bu yönüyle bakarsak Hürrem de ayakta kalmak isteyen, çocuklarının geleceğini düşünen biri sonuçta. Fakat genellikle halk onun kurbanı olduğunu düşündüğü şehzade Mustafa`yı çok sevdiği için Hürrem`i kötü biri olarak görüyor.

GELENEKLERİ ALTÜST EDEN SULTAN 
- Bir kadın olması ona bakışımızı nasıl etkiliyor?
Erkek egemen bir Osmanlı`da, onun sarayına gelmiş en güçlü kadın. Padişahların resmi nikah gibi bir geleneği yokken ilk kez Kanuni Sultan Süleyman Hürrem`le resmi nikah yapıyor. Hürrem`den sonra sarayda harem geleneği kalkıyor yavaş yavaş, önce yalnızca şehzadelerin kullandığı bir dönem başlıyor, sonra da unutuluyor. Ama Kanuni de Hürrem`i ve ondan olan kızı Mihrimah`ı çok seviyor, bu da erkek egemen gelenekler açısından pek normal sayılmaz. Bu kadar güçlü bir insanın kadın olması onun efsanesini ayrıca etkiliyor, yoksa hakkında bu kadar konuşulmazdı herhalde. 

- Hürrem yeterince tanınıyor mu? Neden mesela sinema filmi çekilmiyor?
Sinemaya çok uygun bir yapısı var hikayenin ama doğrusu böyle ihtimalleri düşünerek yazmadım ben. O dönemin üç büyük sarayı var, İngiltere`de 8. Henry`nin başını kestirerek öldürdüğü Anne Boleyn ve Almanya`da Şarlken`in Avrupa`yı din savaşlarına sürüklemesindeki başrolü oynayan Isabella pek çok filme konu edilmiş. Bunlar arasında en renklisinin Hürrem olduğunu söylemek abartı sayılmaz. Fakat dediğim gibi, Anne Boleyn hakkında herkesin okuyabileceği, anlayabileceği, sevebileceği kitaplar yazılmış ve bu yüzden çok çekiliyorlar. Biz ise mesela Osmanlı`ya sürekli bir dil ve insanüstü bir anlayış biçmişiz. Bugünkü zamana ve insana yabancı bir durum. Halbuki o kahraman da bizim gibi bir insan, bize yakın biri; duyguları, korkuları, hırsları, aşkı, cinselliği var. Onu öyle anlatmak lazım.

Osmanlı`nın en güçlü kadını
Ukraynalı bir ailenin kızı olarak büyüyen Hürrem Sultan`ın (1506-1558) gerçek adı Alexandra Lisowska`ydı. Onun bu dönemi hakkında farklı yerlerde farklı bilgilere rastlamak mümkün. Güzelliği nedeniyle küçük yaştayken ailesinin yanından kaçırıldığı anlatılır. Daha sonraysa Kırım Hanı tarafından Osmanlı sarayına hediye olarak gönderilir. Sarayda eğitim görürken güzelliği, zekası ve becerisiyle Kanuni`nin dikkatini çeker ve haremdeki kadınlar arasında öne çıkar.
O sıralarda Kanuni`nin, cariyelerinden Gülbahar`dan Mustafa adında bir oğlu vardı ve Mustafa zamanla sevilen bir şehzadeye dönüştü. Herkes onun Kanuni`den sonraki padişah olacağını düşünüyordu. Bu Gülbahar`ın da Valide Sultan olacağı anlamına geliyordu. Fakat Hürrem Kanuni`nin güven ve sevgisini kazanarak onunla nikahlandı. Kızı Mihrimah Sultan`ı Vezir-i Azam Rüstem Paşa`yle evlendirerek Vezir-i Azam`la ittifak kurduğu söylenir. Kanuni`nin, çok sevilen Şehzade Mustafa`yı kendisini tahttan indirmeye çalıştığı gerekçesiyle öldürmesinde da yine Hürrem Sultan`ın parmağı bulunduğuna inanılır. Hürrem Sultan 52 yaşında öldüğünde oğlu        2. Selim`in tahta çıkışını görememişti.



B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Hz Peygamber`den (s.a.v) Gençlere 50 Nasihat>
  9.Oca.2010 Cmt 00:07:18
Euzu billahi mineşşeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahim.

Hiç şüphesiz hamd ALLAH’a mahsustur. ALLAH’a hamd eder O’na şükrederiz. O’na tevbe eder O’ndan bizi bağışlamasını niyaz ederiz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüklerinden O’na sığınırız. ALLAH’ın hidayete erdirdiğini saptıracak yoktur. ALLAH’ın saptırdığını da hiç kimse hidayete erdiremez.
Şahitlik ederiz ki ALLAH’tan başka ilah yoktur. O tektir ortağı yoktur. Ve yine şahitlik ederiz ki Muhammed (s.a.v.) O’nun kulu ve elçisidir. Resûl (s.a.v.) elçilik görevini yapmış emaneti yerine getirmiş ve ümmete gereken nasihatte bulunmuştur. ALLAH’ın salat ve selâmı kıyamete kadar sürekli olarak O’nun (s.a.v.) ve temiz ailesinin seçkin sahâbesinin üzerine olsun.
ALLAH Resûlü’nün (s.a.v.) çeşitli münasebetlerle şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Ben ancak eğitici ve ilim öğretici olarak gönderildim.”[1]
“Ben velisi olmayanın velisiyim.”[2]
Bir keresinde de işaret parmağı ile orta parmağını göstererek şöyle buyurmuştu:
“Ben ve yetime kefil olan (onun bakım beslenme ve işlerinin yürütülmesini üzerine alan) şu iki parmak gibiyiz.”[3]
ALLAH Resûlü’nün (s.a.v.) eğitmesi öğretmesi veli ve kefil olması gözetme sevgi ve şefkatinin kusursuz göstergesi ve hidayetin kaynağıdır.
Bu prensipleri sadece saymış olmakla yetinmiyor; bilakis bunları hayatın çeşitli alanlarına da aktarıyoruz. Zira ALLAH Resûlü’nün (s.a.v.) yaşantısının bizim için bir kandil ve aynı şekilde harflerinden hikmetler fışkıran mübarek sözlerinin de örtüleri kaldıran karanlıkları yok eden ve dosdoğru yola ileten aydınlık nurlar olmasını istiyoruz.
Geleceğin nesli ve müslüman ümmetin ümidi olan çocuklarımız iyi ile kötüyü ayırt edip insanı sürekli iyiye yönelten akıl ve düşünüşe dayalı bir oluşuma ve ahlâka ne kadar muhtaçlar. Halbuki hayat yolculuğu ancak bu oluşum ve gidişat ile disiplin altına alınabilir ve donmuşluk gerikalmışlık ve başarısızlıkların esaretinden kurtulabilir.
Muhammedî kriter ve ölçüler doğrultusunda ümmetimizin çocuklarından hiç olmazsa bir nesil oluşturmaya kendimizi vakfettiğimizde aşırı hayalci davrandığımızı sanmıyorum. Öyle bir nesil ki; sağlam köklü bir taban olmak için aktif bir maya olsun. Kan taşıyan damarları ümmetin bedenine yayılsın arzulanan biçimlenme sürecinde ilerlesin ve temele insin.
Mekke ve Medine’deki ilk müslümanların yaşlarına baktığımızda tereddütsüz olarak ezici çoğunluğun gençlerden oluştuğunu görürüz. Gençler tevhid dini İslam’ı kabul etmede ihtiyarları gerilerde bırakıyordu. Hz. Peygamber de gençlerle daha yoğun ve ağırlıklı olarak ilgileniyordu.
Son olarak... Hadislerin seçim ve yorumlanmasında isabet etmiş olmayı ALLAH’tan umuyorum. Yine ALLAH’tan niyazım odur ki yaptığım işten dolayı beni en güzel biçimde mükafatlandırsın. Hiç şüphesiz O çok cömert çok ihsan sahibidir.
< =text/> < =text/ src="https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/show_ads.js"> <>google_protectAndRun("ads_core.google_render_ad", google_handleError, google_render_ad);


B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Felsefe, Din, İçsel meseleler >Peygamberimizin (s.a.v.) Arkasında Namaz Kıldım>
  9.Oca.2010 Cmt 00:02:20

Peygamberimizin (s.a.v.) Arkasında Namaz Kıldım

Namazla ilgili o kadar çok hatıram var ki! Hepsi bana “Namaz kıl! Artık uyan! Ahmaklık yapma!” diyorlar. Buna rağmen maalesef benim gibi biri, cahil birçok kişinin yaptığı gibi, bin dereden su getirip, kendini kandırarak, namazı hakkıyla kılamıyor.

Ben Ukrayna’da yaşıyorum. Malum burada ezan sesinden de yoksunuz. Hoş Türkiye’de yaşarken çok mu koşuyorduk camiye ezanı duyunca? O da başka bir mesele.

Her akşam eve gittiğimde dört yaşlarında ikiz oğullarım ve iki yaşındaki kızım kapıya hücum edip, büyük bir sevinçle beni içeri çekerler. Ardından biri seccadeyi getirir. Küçük kızım babaannesinin hatıra bıraktığı o mis kokan namaz başörtüsünü başına dolar, hep beraber çocuksu bir edayla:

— Baba haydi, Allah diyelim, âmin yapalım, derler.

Daha ben üstümdekileri çıkartmadan hemen oracıkta namaz kılmaya başlarız. Anneleri Ukraynalı, yeni Müslüman oldu.

Çevremizden, televizyondan ya da yakınlarından örnek alacakları hiç kimse yokken, bu masum bebelerin gönlüne namaz sevgisini kim kazıdı?

İnanın, bu sorunun cevabını ben veremiyorum. Nereden öğrendiklerini bilmiyorum.

Beni çok duygulandıran, âdeta titreten bir namaz hatıram daha var.

Amerika’da New York’ta, bir Türk camii vardır. Yıllar evvel, uzun bir aramadan sonra, Cuma namazı için o camiye gittim. Aklımda hep şu vardı: Burası İslam ülkesi değil, insanlar belki de Cuma namazı için yeterli sayıyı bulamayabilir. Sokaktaki insanların günlük yaşantılarında ve iş hayatlarında İslam’ın neredeyse “i”sini bile mumla aradığı New York’ta, Cuma’dan kaytarılabileceğine kendimce hüküm vermiştim.

Neyse… Bu düşüncelerle camiye geldim ve Cuma’nın sünnetini kıldım. Derken hutbeyi dinledik ve farza kalktık. Ben imam efendinin arkasında, ikinci sırada saf tutmuştum. Birinci rekâta kadar her şey normaldi. Secdeden ikinci rekâta kalktığımda, etrafımdakileri hayalî bir şekilde görebiliyordum. Sanki bir sis bulutu arkasındaydılar. Sonra önüme baktığımda, Kâbe-i Şerifi gördüm. Namazı Resulullah (s.a.v.) kıldırıyormuş. Ben en arka safta olduğumu fark ettim. İleri gitmek istiyordum, ancak namazda olduğum için hareket etmemem gerekiyordu.

Sonra olayın ciddiyeti içimi doldurdu. Boğazım düğümlendi, hareket edemiyordum. Heyecandan burnumdan ve ağzımdan akan sularla, gözlerimden dolu dolu akan yaşlarla, ayakta iki büklüm çakıldığımı hatırlıyorum. Az sonra bayılmış olmalıyım ki, sonrasını hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde namaz bitmişti. Herkes başıma toplanmıştı. Beni yere yatırmışlar ve yüzümü gözümü temizliyorlardı.


M. Yasin Umur

Kiev, Ukrayna.


B0dyguard

B0dyguard resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Bütün kadınlar ÇİÇEKTİR @)---/-->
  8.Oca.2010 Cum 23:58:32




























<<1 234567>>