ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
5 Mayıs 2024, Pazar 13:17   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  CsKAHVEMOLASIx> Forum Mesajları
    CsKAHVEMOLASIx'e ait Toplam 96 Forum Mesajı var
<<123 45678910>>


CsKAHVEMOLASIx

CsKAHVEMOLASIx resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Kapı Çalar.... C.D>
  16.Haz.2007 Cmt 23:40:11
fiogf49gjkf0d
Sabahin erken saatlerinde. Açarsiniz. Sütçünüzdür gelen. Sütçünün litreliginden kabiniza dökülen beyazlikta sabahin güzelligine kavusursunuz. Gözünüzde piril piril bir sabah kahvaltisi canlanir. Içinizden "Bugün kahvaltiyi bahçede yapalim" diye geçirirsiniz.

 Kapi çalar...

 Gelen postacidir. Kucaginda büyükçe bir paket. Uzattigi kagida imza atarsiniz. Daha önceden ismarladiginiz kitaplara kavusmanin sevincini yasarsiniz. Zaten tatilde oldugunuzdan bu kitaplara çok ihtiyaciniz vardir. "Artik canim sikilmayacak " deyip keyiflenirsiniz. En çok merak ettiginizi alip sezlonga uzanirsiniz.

 Kapi çalar...

 Kapiya kosarsiniz. Yillardir görmediginiz bir dost gelmistir. Sevinirsiniz. Sohbetleriniz saatler boyu hatta bütün gün sürer. "Yasamak ne güzel" dersiniz içinizden. Hele böyle dostlar varken.

 Kapi çalar...

 Dürbünden bakarsiniz. Kimseyi göremezsiniz. Dönüp yeniden koltuga gömülürsünüz. Bir daha çalar. Bakarsiniz, yine kimse yok. Tam o sirada bir daha çalinca kapiyi açarsiniz. Komsunuzun oglu, elindeki sopayla zile uzanmakta. Meger tuzlari bitmis. Içeriden tuz getirirken kendi kendinize söylenirsiniz. "Elbette göremem. Keratanin boyu bir metre." Bu küçük hadise neselendiriverir ortaligi.

 Kapi çalar...

 Düsüp bayilacak kadar sasirirsiniz. Askerdeki oglunuz haber vermeden izne çikmistir. "Oglum benim" diye hasretle kucaklarken göz yaslarinizi zaptedemezsiniz. Mutlulugunuz oglunuzun izni kadar uzar...

 Kapinin her çalisinda sanki mutluluga kosmaktasiniz. Huzur tüter gözlerinizden. Her sessizlikte kulaklariniz zil sesi arar...

 Ve kapi çalmaz...

 O gün en büyük misafiriniz gelir. Adeta kapiyi kirmistir. Alip gider sizi, sasirirsiniz. "Niye haber vermedi?" diye içinizden geçirirken; "Dogdugundan beri zile basmaktayim" der.

 Bir seyler söylemek istersiniz o an. Ama o andan sonra diliniz dönmez.

 Ölüm sessiz sedasiz gelivermistir...

 Can Dündar



CsKAHVEMOLASIx

CsKAHVEMOLASIx resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Yarim Haziran-Can Dündar>
  16.Haz.2007 Cmt 23:29:26
fiogf49gjkf0d
Kimbilir kaç bahari birlikte ugurladik seninle...
Kimbilir kaç yazi karsiladik kan ter içinde...
Ilhamisin ergenlik siirlerimin, o ilk Haziran’dan beri...
Yasgünlerimin fener alayi, ilkyaz günahlarimin tanigisin...
Tanigisin yüzüme düsen gözlerin, tenime degen ellerin...
Senle baslayip, sende bitirdim bunca yili...
Sendin hararetli yilsonu muhasebelerimin degismez takvim yapragi...
Tutkunum sana... sadik, itaatkar ve hayran.. ...
Yarim Haziran...!

  ***

Hasretle bekleyip iple çektim gelislerini çogu zaman...
Sen hep iki bahar arasinda, hazlar zamani çikageldin; eteklerinde ilkyaz
coskulari ve isyanlarla...
Haziranlarda asik, haziranlarda pisman, haziranlarda ergen ol¤dum.
Iste burada yillar yili getirip, iadesiz taahhütsüz önüme ativerdigin eski yaslar... kimi hakkinca yasanmis, kimi belki hiç yasanmamis... kimi çocuk, kim genç, kimi olgun...
Her serin baharin ardindan yaz kokulu yildiz müjdeler tasidin bana... hararetli ve çiplak Temmuz aksamlari vadettin... pesisira hazan geldigini hissettirmeksizin bir süre...
Gün oldu tomurcuk olup çiçek çiçek boy verdin; gün oldu siddet yüklü bir öfke bulu¤tuna tutunup seller yagdirdin gecikmis bahar dallarinin üzerine... hazirliksiz... insafsiz...
Öncesiz ve sonrasiz asklarda oyaladin beni...
Kimi gerçek, çogu yalan...
Zamanla ibadet eder gibi sevmeyi ögrettin...üzerine kiragi düsmüs beyaz bir gül kadar taze... bir o kadar kusursuz...
Anladim ki, Haziran da sevmek yaman...
Yarim Haziran..!

 ***

Ocaklar kurdum sicacik... Asim, esim, isim oldu katiksiz, riyasiz... Ogullar ve gecikmis heyecanlar verdin bana...
Gidemedigimiz uzak denizleri çocuklarimiza isim yaptik... onlar yüzsün diye yüzemediklerimizi...
Geride kirik dökük onlarca Haziran birakarak karsiladik yarinlari... Ve sen bagisladin hatalarimi yilsonu bilançolarinda... Sorguda ele vermedin beni... Taniyamadilar kimlik tesbitinde bedenimi, kalbimi...
Kimbilir kaç sirri sakladin... kaçini ele verdin... o gecikmis hesaplasmalarda...
Sen ilkyazdan alip güze açarken kapilarini... ben yazin sarhoslugundan sonbahar serinliginde aydim.
Seni beklerken kendime vardim.
Yadsiyamam: Sevildim ve sevdim çogu.. zaman...
Müsebbibi sensin... Yarim Haziran...!

 ***

Kalbim büyüse de büyümedi içimdeki çocuk..
... ama zamanla olgunlasti Haziranlarim
Yeni gelenler sonbahara daha yakin simdi...
Eski mektuplar ve sepya renkli fotograflarla dolu bir albümde hayatim... Haziran dogumlu...
Kulagimda bir siir Hasan Hüseyin den artakalan:
"Sokaktayim/gece leylak ve tomurcuk kokuyor/yarali bir sahin olmus yüregimi uy anam anam.../Haziran da ölmek zor\"...
Lakin dogmak da zor Haziran\ da...
Yaz kapiyi çalsa da;
... biliyoruz sonu hazan...
Yine de seviyorum seni...
Yarim Haziran..!


CAN DÜNDAR



CsKAHVEMOLASIx

CsKAHVEMOLASIx resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Çay a Kaç Şeker?-Can Yücel>
  16.Haz.2007 Cmt 23:20:34
fiogf49gjkf0d
Yalnizliga dayanirim da, bir basinaliga asla.

Yaslanmak hos degil öyle duvarlara baka, baka.

Bir dost göz arayisiyla.

Saat tikirtisiyla…

Korkmam, geçinip gideriz biz mutlulukla.

Ama; ‘’Günün aydin, aksamin iyi olsun ’
diyen biri olmali.

Bir telefon sesi çalmali ara sira da olsa kulagimda.

Yoksa, zor degil, hiç zor degil, demli çayi bardakta karistirip, bir basina yudumlamak doyasiya.

Ama; ‘’ Çaya kaç seker alirsin ? ‘’

Diye bir ses sormali ya ara sira…

CAN YÜCEL



CsKAHVEMOLASIx

CsKAHVEMOLASIx resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Türkçemizin En leri>
  16.Haz.2007 Cmt 22:34:29
fiogf49gjkf0d
En uzun kelime: muvaffakiyetsizlestiricilestiriveremeyebilecekleri mizdenmissinizcesine (70)

En uzun kelime için açiklama:
Kötü amaçlarin güdüldügü bir ögretmen okulundayiz. Yetistirilen ögretmenlere ögrencileri nasil muvaffakiyetsizlestirecekleri ögretiliyor. Yani ögretmenler birer muvaffakiyetsizlestirici olarak yetistiriliyorlar. Fakat ögretmenlerden biri muvaffakiyetsizlestirici olmayi, yani muvaffakiyetsizlestiricilestirilmeyi reddediyor, bu konuda ileri geri konusuyor. Bütün ögretmenleri kolayca muvaffakiyetsizlestiricilestiriverebilecegini düsünen okul müdürü bu duruma sinirleniyor, ve söz konusu ögretmeni makamina çagirip ona diyor ki: "Muvaffakiyetsizlestiricilestiriveremeyebilecekler imizdenmissinizcesine laflar ediyormussunuz ha? ..."


TDK ndaki en uzun kelime: kuyruksallayangiller (20)

En uzun palindromik kelime: esneyemeyense (13)

Tersten okundugunda da anlamli olan en uzun kelime: iralamamalara, aralamamalari (13)

Art arda çifter çifter en çok harf bulunduran kelime: maatteessüf (4)

En uzun bir sesli bir sessiz giden kelime: mücadelecilesiveremeyebilecegimizin (35)

Harf tekrari içermeyen en uzun ekli kelime: hüpletiyormussaniz ve hödüklesmiyorsaniz (1
Harf tekrari içermeyen en uzun eksiz kelime: konseptüalizm (13)

Sadece bir harfi farkli olan en uzun eksiz kelime çifti: mahrumiyet, mahkumiyet (10)

Alfabemizin ilk 14 harfi ile yazilan en uzun kelime: affedicideki (12) (Ismet Keskinsoy)

Alfabemizin son 14 harfi ile yazilan en uzun kelime: tutusturtusumuzunmus (20)

En uzun kisaltma: IYSSKSIID (9)
(Is Yerinde Saglik, Saglik Korunmasi ve Sigorta Ile Ilgili Danisma (Komitesi).

En çok anlami olan kelime: çikmak (TDK da 58 anlami sayilmis)

Ayni kökene sahip olup en çok farkli sekilde kullanilan kelime: hakan, han, kaan, kagan (4)

Farkli köklere sahip olup en çok anlami olan kelime: karin (4)
(Dört anlami: kar kelimesinin 1.tekil sahis iyelik hali, karmak fiilinin 2. çogul sahis emir hali, kari kelimesinin 2. tekil sahis iyelik hali, karin kelimesi.)

En çok anlamdas: tuvalet, ayakyolu, memishane, apteshane, kenef, hela, yüz numara, kademhane

Bir harfi en çok içeren kelimeler:

alafrangalastiramayacaklardansalar (13)
beybabalasabilen (4)
seccadecilesecekmissinizcesine (5)
çiçekçiymisçesine (4)
didindirdiklerimizdendir (6)
geleneksellestiriveremeyebileceklerdenseler (15)
gepgergin (3)
dagdagasizliga (3)
hahhah (4)
sikintisizlastiriciliginizin (11)
kisiliksizlestiricilestiriverebileceklerimizdenmissinizcesine (16)
janjan (2)
kikiriklesecektik (5)
tellallasilabilmeli (7)
mükemmellesemememmis (7)
anneanneninkininsin (9)
otokontrolsüzlesiyor (5)
hötöröf (3)
muharrirlestirivermislerdir (7)
hassasiyetsizlesseymissin (6)
sisiklesmismis (5)
tattirttiktan (6)
unutturuculugumuzunmus (10)
düsündürttürücülügümüzünmüs (11)
verevlesivermek (3)
yayimlayamayayim (5)
lezzetsizlesemezseniz (5)

Harf Sayilari:

2 harften olusan en uzun kelime: ememememe (9)

3 harften olusan en uzun kelime: yamayamamaya, yamayamamama (12)

4 harften olusan en uzun kelime: mayalayamamamla (15)

5 harften olusan en uzun kelime: mayalayamamaliyim (17)

Içindeki her harf birden fazla geçen en uzun kelime: serserilesememislerse (21)

Içindeki her harf tam ikiser kez geçen en uzun kelime: kükürtatarinin (14)
(kükürtatar: kükürtlü buhar çikaran ve üzerinde kükürt biriken alan)

Içindeki bütün harfler ya bir ya da iki kez geçen en uzun kelime: törpüleyemiyormussaniz (22)

Içinde en çok sayida farkli harf bulunduran kelime: gölcüklestiriyormussaniz (20)

Sesliler Ve Sessizler :

Sesli / sessiz orani en yüksek kelime: aile, iade (3/1)
Sessiz / sesli orani en yüksek kelime: sfenks, sprint (5/1)
Ardarda en çok sesli: suiistimal, maaile (3)
Ardarda en çok sessiz: angström (5)
Bir seslinin bir kelimede en çok kullanimi (baska sesli yok): badanalayamayacaklardansalar (12)
Bir sessizin bir kelimede en çok kullanimi (baska sessiz yok): anneannenin (6)

Sadece birer harfleri farkli olan ve ayni eki tasimayan en çok kelime:

3 harfli: ban, can, çan, dan, fan, han, kan, lan, pan, san, san, tan, van, yan, zan (15)
4 harfli: kaba, kaça, kafa, kaka, kala, kama, kana, kapa, kara, kasa, kaya, kaza (12)
5 harfli: kabin, kaçin, kadin, kalin, kapin, karin, kasin, katin, kayin (9)
(kabin: kap tamlayan eki; kapin: kapi iyelik eki; katin: katmak eylemi 2. çogul kisi emir kipi.)
6 harfli: sarmak, sarmal, sarmam, sarman, sarmas, sarmaz (6)
7 harfli: çekinik, çekinim, çekinin, çekinip, çekinir, çekinis, çekiniz (7)

En çok anagram:

3 harf: aks, ask, kas, sak (4)
4 harf: aksi, asik, aski, iska, kasi, kisa, saki, sika (
5 harf: çakir, çarik, çarki, çikar, çikra, çirak, kaçir, kiraç, arkçi, irkça (10)
(Son iki kelimeyi Ismet Keskinsoy gönderdi.)
6 harf: kelime, ekilme, eklemi, melike, kileme, ekelim, emekli, ekimle, ekmeli, lekemi (10)
7 harf: akildir, aklidir, alirdik, darilik, kaldiri, kalirdi, kiladir, kilardi, lakirdi (9)

Harf sirasi:

Harfleri sirali olan en uzun kelime: dekorsuz (
En çok sessiz harfi sirali olan kelime: biçaklamaniz (7)
Harfleri ters sirali olan en uzun kelime: Sogdca (6)
En çok sessiz harfi ters sirali olan kelime: yatirmak (5)
Harfleri sirali olan en uzun cümle: Aç degil mortuz. (13)
Harfleri ters sirali olan en uzun cümle: Vur, on mih feda! (12)

Atasözleri ve deyimler:

En uzun atasözü: Abdal ata binince bey oldum sanir, salgam asa girince yag oldum sanir. (57)
En kisa atasözü: Aç ayi oynamaz. (12)
En uzun sifat-deyim: huyu huyuna suyu suyuna uygun (25)
En uzun fiil-deyim: Dimyat a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak (42)
En uzun söz-deyim: Geline oyna demisler, yerim dar demis; yer göstermisler, yenim dar demis. (59)

Özel isimler:

En uzun ad: Abdulmuttalip (13)
En uzun soyad: Kocakethüdaogullarindan (23)
(Mehmet ~, Balikesir telefon rehberinden)
En çok ad: Hasan Hüseyin Kerem Ugur Arda (4)
En sik rastlanan ad soyad: Mehmet Yilmaz
En sik rastlanan ayni ad soyad: Yilmaz Yilmaz
(Son iki rekor için kaynak ÖSYM nin veritabanidir.)
En uzun il adi: Afyonkarahisar (14)
En uzun ilçe adi: Sereflikoçhisar (15)
En uzun cadde, sokak adi: Profesör Doktor Muammer Aksoy Caddesi (26)
(Ankara-Bahçelievler eski 2. Cadde.)

Baska bir dilde farkli bir anlami olan en uzun sözcük:

Almanca: kalender ( (Almanca da "takvim")
Fransizca: piller (6) (Fransizca da "yagmalamak")
Ingilizce: deliver (7) (Ingilizce de "dagitmak")
Ispanyolca: rey (3) (Ispanyolca da "kral")
Italyanca: usare (5) (Italyanca da "kullanmak")
Latince: hasta (5) (Latince de "mizrak")



CsKAHVEMOLASIx

CsKAHVEMOLASIx resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >**AKREP** Doğum anı..>
  16.Haz.2007 Cmt 22:11:18
fiogf49gjkf0d
İlahi Mucize,Allahım sen herşeye kadirsin..


CsKAHVEMOLASIx

CsKAHVEMOLASIx resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Gerçek Dostlara-Can Dündar dan>
  16.Haz.2007 Cmt 22:03:41
fiogf49gjkf0d
Anlayisla karsilar her seyi... Hatalari, günahlari-sevaplari, her bir seyi konusabilirsiniz onunla. bir arayis icinde olmaniza gerek yoktur. O kendiliginden cika gelir zaten. Bir gün bir bakarsiniz karsinizda... Bir de bakmisiniz simsicak sohbetler, derin konular, sirlar, paylasimlar... Kimseye söyleyemediginizi, en yakininiza anlatamadiginizi, gecmisteki izleri, gelecegedairlerinizi, sadece ona anlatir olursunuz.

 Kadin, erkek Bir dost bulun! Ama gercek olsun. Aradiginda isinizi degil, sizi soran... Kötü gününüzde ev sahibi, iyi gününüzde kiraciniz olsun. Anlatsin, konussun, acik-secik, korkmadan yasasin. Güvensin! Cinsiyeti olmasin! Bir kartal kadar hasin, bir maymun kadar saklaban, bir ceylan kadar narin olsun. Dogrulari söylesin. degil gözleriyle ve kalpten konussun.

 Yasasin! Doya-doya yasasin, doya-doya yasatsin. Beyninden degil, yüreginden versin. "Olsun varsin! Paylasirim." desin. Bir dostunuz olsun. Sizi ve benliginizdekileri paylassin...

 Dost olsun! Ama... Gercek bir dost..

 D O S T C A K A L I N.........

 CAN DÜNDAR



CsKAHVEMOLASIx

CsKAHVEMOLASIx resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Müzik, Vido Klip, Playlist, Konser >TÜRKÜ TÜRKÜ TÜRKÜ>
  16.Haz.2007 Cmt 21:51:48
fiogf49gjkf0d

İzmir in Kavakları

İzmirin Kavakları
Dökülür Yaprakları
Bize De Derler Çakıcı (Yar Fidan Boylum)
Yıkarız Konakları

Selvim Senden Uzun Yok
Yaprağında Düzüm Yok
Kamalı Da Zeybek Vuruldu (Yar Fidan Boylum)
Çakıcıya Sözüm Yok



CsKAHVEMOLASIx

CsKAHVEMOLASIx resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Madem Ki Yoklugumla Daha Mutlusun - Cezmi Ersöz>
  16.Haz.2007 Cmt 21:47:40
fiogf49gjkf0d
Yine yagmur yagiyor, yine gece... Yine Istanbul... Ve sen kollarimin arasindan siyrilip kalkiyorsun yataktan. Nereye gidiyorsun sevgilim?

 Sadece sana sarilarak uyudugumda nefes alabiliyordum. Beni kollarina aldiginda, yüzümü masumiyetinin yurduna, o kimsesiz boynuna dayadigimda, kokunu kalbimle soludugumda... Uykun benim cennetimdi. Çünkü cennet sadece ikimizin olabildigi yerdi benim için. Ne sana asik kadinlar, ne sevdiklerin, ne geçmisin, ne yarinin...Uykunda sadece ikimiz vardik. Askima dar gelen sevgi sözcüklerine ihtiyacim yoktu orada. Sana sevgimi anlatmaya, ispat etmeye ihtiyacim yoktu artik. Askimizin kokusuydu sana beni anlatan, sana seni anlatan.... Beni gerçekligin o soguk, o köpüklü dalgalariyla yutan ve alip alip senden ötelere savuran hayatin disindaki tek kaçis tünelimdi uykun.

 Önce kolunu çekerdin basimin altindan, sonra sirtini dönerdin. Usulca sarilirdim sana arkandan, seninle ya da sensiz geçen yillarin hasretiyle... Ardindan yavas yavas kollarimin arasindan siyrilirdin...Yillardir tasimaktan yorulmadigim hasretin, tenimden tenime akan o ates, agir gelirdi bedenine... Uyuyamiyorum, nefes alamiyorum, lütfen sarilma, derdin... Yatagin bir ucuna siginmis bedeninden kovulmak, hayatindan kovulmak gibiydi benim için. Sigindigim, soluk aldigim tek cennetten kovulmak gibiydi. Beni uykunda terk etmen, gerçek hayatta terk edisinden bile agir gelirdi. Yanibasindaki sensizlik, o rutubetli evimdeki, o bastan ayaga sen olan evimdeki unutulmuslugumdan çok daha agir gelirdi.

 Seni kaybetme korkusu öyle islemisti ki hücrelerime...Yataktan dogruldugun anda bu korkuyla açilirdi gözlerim. Bilinçaltim konusurdu benim yerime... Su içmek ya da tuvalete gitmek için kalktigin asla aklima gelmezdi. Gittigini düsünürdüm yalnizca... O saatte kendi evini terk edip, nereye gidebilecegini sorgulamadan, sadece beni o sonsuz hiçlikte, o en masum rüyada, cennetimizde, uykumuzda bir basina birakip, kaybolacagindan korkardim. Bana hep ayni soruyu sorduran bu yüzyillik korkuydu iste: Nereye gidiyorsun sevgilim?

 Beni yeniden hayatin içinde, gerçeklerin ortasinda bir basina mi birakiyorsun? Beni yeniden unutulus sürgünlerine mi gönderiyorsun? Nereye gidiyorsun sevgilim?

 Oysa seni uyutmayan içindeki o yanginli hesaplasmaydi. Gece iner, asiklar, yüzler, bedenler, anilar kaybolurdu; sadece ikimiz kalirdik. Ve sen uykunda sevgimle hesaplasmaya dalardin. Cennette cehennemi hatirlardin.

 Dönüp geriye bakiyorum da, sanki yillar degil yüzyillar geçmis aramizdan... Aramizdan ayriliklar, ihanetler, kayboluslar, vazgeçisler, yeniden bulmalar, korkular, yalnizliklar, savrulmalar geçmis. Ve bu iliski ne çok biçim degistirmis...

 Seni yollarca, sehirlerce uzagindan sevdim. Seni kelimelerce, siirlerce yakinindan sevdim. Seni dünya üzerinde sanki ilk kez benim için kalemi eline alip da yazdigin mektuplarca sevdim. Seni umutsuzca, beklentisizce, hayallerce sevdim uzagindan. Hayatimi öyle oldugu gibi biraktim. Sehrine geldim, ama kalbine giremeden sevdim. Neydik biz o yillarda hiç düsündün mü? Neydik birbirimiz için sevgili?

 Geldim. Bana destek olacak, sirtimi verecegim bir askin yoktu arkamda. Kendime yeni bir hayat kuracagim yalanini, kendim dahil, sen dahil herkese söyledim. Oysa tek istedigim seninle birlikte bir hayatti. Öyle cesaretsizdim ki karsinda ve öyle açik sözlüydün ki bana karsi, ancak iddiasiz bir siginmaci olabildim hayatinda. Hayatina iltica etmek isteyen bir yürek sürgünü... Bir ask meczubu sadece...

 Dürüstlük kimi zaman yalanlardan çok daha acimasizmis, sevgili... Gerçegin buzdan ülkesinde yapayalniz kalan yürek, hayatta kalabilmek için yalanlari bile özleyebilirmis kimi zaman... Bana aksini ispat etmek için elinden geleni yaptigin o yillarda, buzlar ülkesinde biraz olsun isinabilmek için, aslinda beni sevdigin yalanina inandirmistim ben de kendimi...

 Askima kapali bir kapinin önüne birakilmis yarali bir kus gibiydim. Inanacak, bir ibadet gibi yasayacak tek seyimdi senin askin. Karsiliksiz, güvensiz, sessizce yasanan bir ask... Nasil da hoyrattin bana karsi... Kalbinde degil miydim gerçekten? Neydik biz söylesene? O yillarda senin neyindim ben sevgili? Can yoldasin mi? Yol arkadasin mi? Dostun mu? Sevgilin mi? ..

 Sonra bir gün geldi ve unutuldum. Ve bu sorular birer birer biçak gibi saplandi yüregime ve yüregimde yanitlarini buldu. Unutulus hepsinin acimasiz cevabi oldu. Sonrasi dipsiz bir karanlik... Sonrasi çaresiz bir çildiris...

 Hayata karismamak için tek kalkanim, tek siginagimdi askin. Tek silahimi yitirdim ve hayata teslim oldum. Aldi beni savurdu baska bedenlere, parçasi olamadigim o kirik dökük öykülere...

 Kirginlik kimlik degistirdi ve vazgeçis oldu benim için. Unutmanin en agiri unutamadan unutmaktir. Seni sonsuza kadar kaybetmek kimlik degistirdi ve unutmak oldu benim için. Seni unuttugum yalaniyla hayati kandirmaya çalisinca hayat hiç olmadigi kadar acimasiz tokatlar indirdi yüzüme... Sonrasi dipsiz karanlik... Sonrasi hatirlamaya bile dayanamadigim düs yikimlari... Sonrasi kesif, karanlik ve rutubetli bir kuyu... Koskoca bir bosluk... Sonrasi yalnizlik kelimesine sigmayacak kadar derin bir yalnizlik...

 Kaç zaman sonra bilmiyorum, bir gün geldi ve beni yeniden hatirladin. Yoklugumda kendine kurdugun hayat, beni yasak bir iliski haline getirdi bu kez de... Ve bu iliski bir kez daha kimlik degistirdi. Seni, bir baskasiyla birlestirdigin hayatina uzaktan bakarak, kalbimi kiskançligin lanetli hirsina teslim ederek, kisitli zamanlarda, gizli sakli bulusmalarda, o doyumsuz kaçamaklarda sevmeyi de ögrendim... Hasretinin o tarifsiz kokusu burnumu sizlatirken yapayalniz uyumayi da ögrendim. Yagmurlu Istanbul gecelerinde o bastan ayaga sen olan evimde kaderimle kiyasiya yasamayi da ögrendim, sevgili...

 O zamansiz unutulusun ardindan yeniden hatirlanmanin sevinci, seni paylasmaya boyun egmenin ve hep gizliligin gölgesinde kalacak olmanin acisina büründü. Uykunda solugunun bir baska soluga karistigini bilerek geçirdigim sayisiz gecelerde, gururumu parça parça bölüp askima kurban verdim. O tarifsiz agriyi uyusturmak için ruhumdan, kimligimden, kadinlik onurumdan vazgeçtim. Her seye ragmen direnebilmek için kendimden vazgeçtim. Geriye dönüs kapilarini sonsuza kadar kapatmis oldum böylece. Ruhumdan kendimi kovup, tüm hücrelerime sadece askini yerlestirdim. Iste o andan itibaren, sensizlik artik bensizlik oldu sevgili...

 Nasil da telasli, nasil da soluk soluga yasardik o kaçamak anlari... Askimizin en karanlik, en gerçek, ama en yogun anlariymis onlar... Sensiz geçen gecelerde yüregimde biriken kiskançligin, öfkenin, kirginligin ve hasretin hummali karanligi, sana kavustugum anlarda sevinçten çildirmanin esiginde tarifsiz bir hazza dönüsürdü... Nasil da atesliydi sevismelerimiz... Sana yeniden dokunmak, sanki bulutlara öpücükler kondurmak gibiydi... Huzurla huzursuzluk, hasret ve kavusma, ask ve öfke, merhamet ve acimasizlik, kirginlik ve bagislama her sey ama her sey sevgimizin taskin sularinda birbirine karisirdi. Iki kalbin bir ömre sigdirabilecegi tüm duygulari biz o kisacik anlarda soluk soluga yasardik...

 Sonra hayatini degistirdin. Yeniden özgürlügüne kavustun. Ve bu iliski bir kez daha biçim degistirdi. Yillardir bir savrulus halinde aramizdan akip giden askimiz, nihayet dingin, doygun ve emin bir siginak bulmustu kendine. O savruk yillar bile koparamamisti ya bizi birbirimizden, artik hiçbir sey bu aski yikamazdi. Ihanetlerin, unutulusun, hayatin sinavindan geçmisti askimiz. Tam da birbirimizi hayattan çok uzakta, dokunulmaz bir boyutta sevdigimize inanmaya baslamisken, dudaklarindan dökülen o lanetli cümle korkularimi yeniden uyandirdi, geçmisi zamandan koparip aramiza soktu yeniden: Varligin artik bana aci vermiyor...

 Ah sevgilim, ayrilik trenini çoktan kaçirmadik mi biz? Bulup bulup kaybetme oyunlarini çoktan tüketmedik mi? O dünyevi ask oyunlarindan, kiskandirmalardan, kaçamaklardan çoktan vazgeçmedik mi? Birbirimizi en agir ihanetlerde sinamadik mi? Anlamadin mi artik, varligim sana aci vermek için degil... Sadece seni sevmek için yasadim ben!

 Senin için bir iliskide girilebilecek bütün kimliklere bürünmedim mi? Önce askla degil kalbinin bosluguyla tutundugun bir can yoldasiydim... Yüregin bir baskasina kapilarini açtiginda hayatindan dislanip unuttugun oldum sonra... Baska hayatlarda, baska iliskilerde seni unutmaya çalisirken, belki de aslinda sadece seni ararken kiskançliktan deliye döndügün oldum... Kalbime geri dönmek istediginde gururumun gemilerini yakip, metresin oldum... Vicdanin oldum senin... Merhametin oldum... Pismanligin oldum... Hazzin en siradisi boyutlarini seninle paylasan fahisen oldum... Arkadasin oldum... Kardesin oldum... Sevgilin oldum... Söylesene kaç kez biçim degistirdi bu iliski? Kaç kez kimlik degistirdim seni sevebilmek için...

 Anlamadin mi artik, varligim sana aci vermek için degil. Sadece seni sevebilmek için yasadim ben... Hala seninle geçirecegim anlarin telasiyla tüketir gibi yasiyorum sensiz geçen günlerimi. Yillar geçti, hala seni görecek olmanin kalp çarpintilariyla, yalniz senin için giyiniyorum en güzel giysilerimi. Sen güzel bulasin diye geçiyorum aynalarin karsisina.

 Seninle geçen zaman bir daha tekrari olmayan, dogaçlama bir melodi gibi benim için... Sanki birlikte yazilmis kaderimizin sayili dakikalarindan an çaliyorum. Öylece karsinda oturup seni seyretmeyi, sana yemek hazirlamayi, seninle sohbet etmeyi, dostlarini agirlamayi, seninle birlikte uyumayi, yani paylastigimiz ne varsa hepsini bir daha asla okuyamayacagim bir siiri kelime kelime içime sindirir gibi, soluk soluga hissederek yasiyorum... Öyle birikmissin ki içimde... Seni yasamakla tüketmem, seni siradanlastirmam mümkün degil. Içime çektikçe çogaliyorsun...

 Simdi varligim her geçen dakika daha da daralan gizli bir çember örüyor etrafina. Her geçen gün biraz daha uzaklasiyor, biraz daha kaniksiyorsun beni... O pesini birakmayan yarali geçmisin aramiza korku duvarlari örüyor. Hayatini tüm kalbimle kucakladigimi hissettigim anda ansizin yüzünde beliren o eski kaygilarin alip seni benden çok uzaklara, derinlere, yalnizlik kuyularina sürüklüyor. Yeni isimler, yeni ask öyküleri, baska yüzler, baska bedenlerle kaçis planlari yapiyorsun kendine... Gece ansizin seni uyandiran, kolunu basimin altindan çeken, seni yatagin ucuna kadar götüren, uykunu bölüp ayaga kaldiran ve bana hep o ayni soruyu sorduran bu korkular degil mi...: Sevgilim nereye gidiyorsun?

 Sevgilim nereye gidiyorsun? Orada ne var? Benligini kistirdigin duvarlarin arkasinda soguk, uçsuz bucaksiz bir yalnizliktan baska ne var? Neden kaçiyorsun? Neden bu aski sonsuzluga, özgürlüge, daha önce hiç yasamadigin sinirsizliga bir kapi olarak görmüyorsun? Ben senden gitme ihtimalini hiçbir zaman çalmaya yeltenmedim ki... Sevgim seni tüketmek degil, çogaltmak içindi... Sevgim dünyanin yasanilasi bir yer olduguna inanman, inanmamiz içindi... Yüregimizin çok derinlerinde yasayan o iki masum çocugun soluk alabilmesi için bir gökyüzüydü sevgim... Ben senin kanatlarini hiçbir zaman çalmadim ki...

 Öyle çok reddedildim ki, öyle çok unutuldum ki senin tarafindan, sensiz kalmak yüregimi ezen tek korku artik. Öyle ki hayatim yalniz bir korku halinde ayakta duruyor simdi... Korkumu gerçege büründürdügün anda yikilip gidecegim. Her seyi tükettim. Hayata tutunmak adina ne varsa her seyi yaktim seni sevebilmek için... Tüm sabrimi, kendime ve insanlara güvenimi, sevginin hayatin tek harci olduguna olan inancimi... Artik senden baskasina verecek enerjim, sevgim ve hayatla hesaplasacak bir benligim kalmadi. Geriye dönüp siginacak bir kendim kalmadi...

 Simdi bana varligimin sana aci vermedigini söylüyorsun. Gitmemi istiyorsun, sonra yeniden gelmemi... Ve sonra yeniden gitmemi... Beni sensizligin o dipsiz çukuruna önce sarkitip, sonra yeniden gün isigina çikariyorsun. Sevgimi, yoklugumu hissettigin yerde bulmak istiyorsun. Askimin benligini ve hayatini ele geçirmesinden duydugun o sebepsiz korkuyu yenmek için, bana seninleyken tekrari olmayan bir siiri hatirlatan zamanin, sana benimleyken gösterdigi monoton ve tüketici yüzünü yok etmek için oynadigin bir oyun bu belki de... Beni deliligin sürgünlerine yollayip, sonra yeniden kalbine çagiriyorsun.

 Korkuyu beklemenin telasi korkunun kendisinden çok daha ürkütücü biliyor musun? Iste bu yüzden sensizligin karanlik kuyusuna kendi ellerimle birakiyorum kaderimi. Korkuyu beklemekten vazgeçiyorum, ama asla seni sevmekten degil, sevgili... Sana veda etmeden kaybolusa karismam da aslinda sadece bunun için...

 Madem varligim aci vermiyor sana, madem ki ancak yoklugumda sevgimi hissedebiliyorsun, öyleyse yoklugumla kal sevgili... Madem ki yoklugumla daha mutlusun, o halde yokluk benim bu ask için büründügüm son kimlik olsun...



CsKAHVEMOLASIx

CsKAHVEMOLASIx resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Martilar Neden Denizler Üzerinde Uçar-HİKAYE>
  16.Haz.2007 Cmt 21:36:04
fiogf49gjkf0d
 

 Bundan yüzyillar önce deniz asiri, çok güzel bir ülke varmis. Tabi her masalda oldugu gibi bu masalda da o ülkenin bir krali ve tabii ki bir de prensesi varmis. Prenses dünyalar güzeli bir kizmis. Kralin emri ile her gün prenses dolasmak için saray muhafizlari ile birlikte sarayin disina çiktiginda ona bakmak yasakmis. Halk onun dolasmaya çiktigi ilan edildiginde egilir ve gözlerini kapatir, ya da evlerine kaçisirmis. Onu görmenin bedeli ölümle cezalandirilirmis. Günlerden bir gün yine prenses dolasmak için çiktiginda... Fakir bir köylü delikanli iradesini yenememis ve yavasça basini kaldirip prensese bakmis ve basini kaldiran fakir delikanli ile prenses o anda göz göze gelmisler... Tabii ki... Tahmin edeceginiz gibi fakir delikanli pensese inanilmaz bir askla tutulmus. Prensesin de o derin bakislarinin bos olmadigini düsün en fakir delikanli günlerce uyuyamamis ve ölümü bile göze almak pahasina, prensesi bir kere daha görmek için ugrasmis durmus. Bu arada fakir delikanliya da tutulan güzel prenses onun zarar görmemesi için günlerce kendini saraya kapatmis. Sonunda dayanamayan fakir delikanli her seyi göze alarak gizlice sarayin bahçe duvarina tirmanmis ve prenses ile bir kere daha göz göze gelmisler. Fakir delikanli hemen duvardan atlamis ve prensesle konusacagi anda saray muhafizlarina yakalanmis. Kralin karsisina götürülen delikanli nasil olsa ölümle cezalandirilacagini bildiginden krala prensese duydugu askini anlatmis. Kral ölüm emrini verecegi anda prensesin yalvarislarina dayanamayarak fakir delikanliya baska bir ceza vermeyi kabullenmis.

 ISTE HIKAYEMIZ DE ZATEN BURADA BASLIYOR.

 Hemen bir gemi hazirlattiran kral gidilebilecek en uzaktaki adaya bir fener yaptirmis ve fakir delikanliyi da o adada yanliz yasamaya mahkum etmis...Aradan bir kaç ay geçmesine ragmen prensesi unutamayan fakir delikanli prensese olan askini kagitlara dökmüs ve martilara anlatmaya baslamis... Artik bütün martilar fakir delikanlinin prensese olan askindan haberdarmis. Sonunda martilar bile fakir delikanliyi anlamis ve yazdigi mektuplari prensese götürmeye baslamislar... Ve zamanla prensesin de yazmis oldugu mektuplari fakir delikanliya götüren martilar araciligi ile asklari iyice büyümüs; ta ki... Bir sabah sarayin bahçesinde kahvalti yaparken prensesin odasinin penceresine agzinda bir mektupla konan martiyi kralin görmesine dek. Tabii korkuldugu gibi olmamis... Aglayarak kizina sarilan kral, hayvanlarin bile bu aski anlarken kendisinin anlayamadigi için kendisinden utandigini söyleyerek prensese hemen bir gemi göndertip fakir delikanliyi getirtip kendisi ile evlendirecegini söylemis. Buna çok mutlu olan prenses hemen fakir delikanliya bir mektup yazmis ve olanlari anlatmis. Tabii bu arada mektubu götürmek için bekleyen martiya da her seyi anlatarak bütün martilari dügünlerine çagirmis. Buna çok sevinen marti mektubu bir an önce issiz adaya götürmek için yola çikmis. Tam yolu yarilamisken yanindan geçen bir kaç marti arkadasina haber verip hepsinin dügüne davetli oldugunu söylemek için gagasini açtiginda mektubun düstügünü farketmis. Ve mektubu tüm martilar hep birlikte aramaya baslamislar... Fakat bir türlü bulamamislar. Bu arada prensesten mektup alamayan fakir delikanli, yazmis oldugu mektuplari göndermek için bir tek marti bile bulamamis... Biraz ilerisinde uçuyorlar fakat yanina gitmiyorlar ve mektubu ariyorlarmis... Prensesin kendisini unuttugunu yahut istemedigini sanan fakir delikanli martilarin onun için gelmedigini düsünerek, fenerden kendisini kayalarin üzerine atarak intihar etmis. Ve malesef kralin gemisi adaya vardiginda fakir delikanlinin soguk bedeni ile karsilasmislar...

 Iste o gün bugündür, her seyi düzeltmek için denizler üzerinde uçan martilar o mektubu ararlar. O mektubu bularak o inanilmaz sevgiyi ve her seyi geri getiriceklerini sanirlar ve bu yüzden de hep denizler üzerinde uçarlar.



CsKAHVEMOLASIx

CsKAHVEMOLASIx resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Merak Edilenler >Bilmediğimiz Gerçekler...>
  16.Haz.2007 Cmt 21:19:04
fiogf49gjkf0d
-Bir yilan 3 yil uyuyabilir.

-Bal bozulmayan tek gidadir.

-Ördegin sesi yanki yapmaz.

-Denizyildizlarinin beyni yoktur.

-Üzüm mikrodalga firinda patlar.

-Insan yilda en az 1460 rüya görür.

-Içtigimiz sular 3 milyar yasindadir.

-Karinca iki hafta su altinda yasayabilir.

-Insan kalbi dakikada 60-80 defa çarpar.

-Parmak izi gibi herkesin dil izi de farklidir.

-"Pi" sayisinin bir milyarinci rakami 9 dur.

-Dünyada insanlardan daha çok tavuk var.

-Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir.

-Insanin kalça kemigi betondan daha saglamdir.

-Hiçbir kagit 7 defadan fazla 2 ye katlanamaz.

-Türkiye de Mehmet adinda 1 milyon 229 kisi var.(:) değişiyor sürekli) 

-Sabahlari elma kahveden daha fazla uykunuzu açar.

-Yerçekimsiz ortamda mum alevi küre seklinde olur.

-El tirnaklari ayak tirnaklarindan 4 kat daha hizli uzar.

-Otomobil sayisi insan sayisindan 3 kat daha hizli artiyor.

-Dogum gününüzü en az 9 milyon kisiyle paylasiyorsunuz.

-Bir bardak sicak su, buzdolabinda soguk sudan daha çabuk donar.

-Günde 24 saat sayi saysaniz, 1 trilyona ulasmaniz 31 bin 688 yil alir.

-Dünyada bir yilda gerçek paradan daha fazla Monopol parasi basiliyor.

-Eksi 90 derecede nefesimiz, havanin ortasinda donar ve düser.

-Vücudumuzdaki tüm damarlari uç uca ekleseniz 19 bin 200 kilometre eder.

-Çin de Ingilizce konusan kisi sayisi Amerika dan daha fazladir.

-Elma, sogan ve patatesin tadi aynidir. Fark sadece tamamen
kokularindan kaynaklanir. Aslinda hepsi tatlidir.

-13 rakaminin ugursuz olarak bilinmesi nedeniyle ABD de birçok otelde 13.katta oda bulunmaz.

-En uzun boylu insan 1940 yilinda ölen 2,72 metre boyunda ABD li R.P. Wadlow olmustur.

-Kibrit kutusu büyüklügündeki altin külçesi yufka gibi açilarak
bir tenis kortu büyüklügüne kadar yirtilmadan uzatilabilir.

-Einstein 9 yasindan sonra akici konusmaya basladi. Aile onda
zihin geriligi oldugunu bile düsündü.

-Insan daha çok oksijen alabilmek ve vücudundaki karbon gazini bosaltmak için esner.

-Insan bir günde 28-33 bin litre hava, 500 -700 litre oksijen, 2 kilogram yiyecek tüketir.

-Dünyanin en hizli kusu Bogazli Kirlangiç tir. 3 saniye süreyle saatte 128 km. sürate ulasmistir.

-Michel Jordan bir yilda Nike den Nike in Malezya fabrikasi personelinin hepsinden fazla para kazaniyor.

-ABD, Ohio da lisans olmadan fare yakalamak yasaktir.

-Eger ayni zamanda aksirir, hiçkirir ve gaz çikarirsaniz, patlarsiniz.

-Asikken beynimiz "phenylethylamine" üretir. Bu kalp atisinizi hizlandirir ve sizi mutlu yapar. Bu kimyasal madde çikolatada da vardir.

-Uzayda yerçekimi olmadigi için astronotlar aglayamaz. Çünkü gözyasi asagi düsmez.

-Birinci Dünya Savasinda Fransa ülkedeki tüm taksileri devraldi ve askerler cepheye bu taksilerle tasindi.

-1994 Dünya Kupasi nda, Bulgaristan futbol takiminin 11 oyuncusunun hepsinin isminin sonu "OV" ile bitiyordu.

-Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmaz, sizi gizler. Sivrisinegin alicilarini bloke ederek sizin orada oldugunuzu anlamalarini engeller.

-Kahve sarhos bir insanin ayilmasina yardimci olmaz. Hatta çogu zaman alkolün etkisinin artmasina yol açar.

-Kereviz yerken harcanan kalori,kerevizin içindeki kaloriden daha fazladir.

-Bir pire, kendi büyüklügünün 150 kat yüksekligine ziplayabilir. Bu orani tutturmak için insanin yaklasik 30 metre ziplamasi gereklidir.

-Klinik ölüm sonrasi insan 5 dakika içinde hayata geri getirilebilir. 5 dakika sonra beyin hücreleri ölmeye baslar, ama yine de bu süreyi 5 dakika daha uzatmak mümkündür.

-Insan uzun süre bir böbrek ve bir akcigerle, midesiz, dalaksiz yasayabilir, ama karacigersiz bir dakika bile yasayamaz.

-Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla seker vardir
.

<<123 45678910>>