ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap
Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul
27 Nisan 2024, Cumartesi 08:39
ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
Gelecekte tekrar diriltilmek için dondurulan insanlar
Cryonics, `çok düşük ısılarda` insanı dondurarak, bozulmadan bir tank içinde muhafaza etmektir. Bu alanda hizmet veren ünlü bir kuruluş olan Cryonics.org`un giriş sayfasında `geleceğinize hoşgeldiniz` yazıyor!
Şu anki prosedür, insanların ölümlerinin hemen ardından dondurularak projeye dahil olacakları belirtmesi ve ölümünün ardından da sıkı bir belirsizliğe dayanıyor.
Projenin temel mantığı günümüz için tedavisi mümkün olmayan hastalıkların, geleceğin medikal yöntemleri ile tedavi edilebilmesi içindir.
ABD`nin temelini atan Benjamin Franklin`den, dönemin ölümü erteleme üzerine çalışmalar yapan ünlü tıp araştırmacılarından Jacques Dubourg`a 1773 yılında iki satırlık şöyle mektup yazmıştır.
“Keşke insanları dondurup ileride uyandıracağımız bilimsel bir metot mümkün olsaydı. Bu sayede Amerika’nın 100 yıl sonrasını bir günlüğüne görebilmeyi, ardından ölmeyi bile kabul edebilirdim. İleride bilimimizin bunları da başaracağından hiç şüphem yok.”
Daha sonrasında ise bu bir hayal olmaktan çıktı ve dondurularak bir nevi ölümsüzlüğe ulaşmanın deneyleri yapılmaya başlandı.
12 Ocak 1967: Dondurulan ilk insan James Bedford Cryonics Enstitüsü`nde dondurulan ilk insan, Kaliforniya Üniversitesi`nde psikoloji profesörü olan James Bedford`dur.
O şartlarda cryonics işlemi şimdiki altyapıya nazaran daha az gelişmiş olduğu için, Bedford`un bedeni hala dondurulmuş olarak saklansa da, bazı hücrelerinin zarar gördüğü söyleniyor.
Yaşananlardan sonra, cryonics ile ilgilenenler insan dokularına zarar vermeyecek dondurma yöntemleri üzerinde çalıştılar. İlerleyen zamanlarda ise 9 insan daha donduruldu.
1979, cryonics için facia senesi oldu! Enstitüde saklanan dokuz bedenin çözüldüğü yetkililer tarafından anlaşıldı. Saklanan bedenler feci bir şekilde çürümüştü.
Sonradan anlaşıldı ki, Cryonics Enstitüsü`nün enerji izolasyonu tam altı senedir çalışmıyordu ve bundan dolayı soğutma sistemi çökmüştü!
Enstitüde yalnızca ilk dondurulan insan Profesör Bedford`un bedeni kurtarıldı.
Dr. Paul Segal`in deneyi Dr. Segal köpeği Miles’ı dondurup tekrar diriltmeyi başarmış ve bu deney dondurulmaya inanan insanlar için o günden beri büyük bir ispat olarak sayılıyor.
1977`de kurulan Alcor, cryonics alanında o günden bugüne lider şirket olarak biliniyor. Bunun ile beraber bu piyasa da 2 3 şirket daha var.
Bu şirketlerle anlaşmış, ölmüş ve donmuş halde bekleyen ise en az 230 insan bulunuyor. Öldüğünde dondurulmak üzere anlaşmaya imza atmış insan sayısı ise 1000’i geçmiş
durumda.Kontrol dışında veya Amerika dışında ölürseniz diye isteğinize bağlı olarak size bileklik veya kolye veriyolar. Ölümünüz durumunda bedenin acil bir şekilde nereye gönderilmesi gerektiği belirtiliyor. Bu bileklikte, `defnetmeyin, otopsi yapmayın` yazıyor.
Merakla beklenen soru: Bu işlem kaç para? Bu hizmeti veren merkezlerden Cryonics.org`un internet sitesinde `Hayat paha biçilemez!` yazıyor. Yani slogandan anlaşılıcağı üzere birazcık pahalı..
Piyasada bu işi en ucuza yapan şirket Bütün bedeni dondurup saklamak için 28 bin dolar ücret talep ediyor.
Dünyanın bir numaralı cryonics devi olan Alcor ise beden saklama işlemi için 150 bin dolar
fiyat biçiyor.
Tabi bir de tüm bedeni dondurma dışında eğer uyandırıldığınız günün teknolojisinde bir hücreden beden yapılabileceğine inanıyorsanız, siz öldükten sonra kafanızı kesiyorlar ve sadece başınızı dondurtabiliyorsunuz. Bunun maliyeti de Alcor şirketinde ortalama 80 bin dolar.
Ülkemizde bile bu projeye dahil olan insanlar var.
Bereketin sembolü, narın bu kadar yararlı olduğunu biliyor muydunuz? Pek çok meyve gibi nar da sağlık için çok faydalı. Ayrıca hem görsel açıdan güzel hem de tadı şahane.
Nar, sperm sayısının artmasına yardımcı oluyor.
Nar çekirdeği, tüketimi hızla artan çok fonksiyonlu bir gıda desteği. En çok sedef, egzema ve kanser hastalarına tavsiye edilen nar ve nar çekirdeği, yüksek dozda polifenolik bileşikler, tanen ve antosiyoninler içerirler ki bu maddeler bilinen en güçlü antioksidanlardır. Antioksidanlar, bizi kanserden ve kronik dejeneratif hastalıklardan korurlar.
Nar çekirdeğinin antioksidan ve kollajen yapımını uyarıcı etkilerinden ötürü kozmetik değeri de var. Nar çekirdeği yağından yapılan sabun ve cilt bakım ürünleri birçok ülkede oldukça revaçta. Cilt sıkılaştırıcı, kırışıklık giderici ve tazeleyici özellikleri var bu ürünlerin. Bu ürünler kadar etkili kozmetikleri evde kendiniz de üretebilirsiniz. Hem sağlığınız hem de güzelliğiniz için narı bol bol tüketmeniz gerekiyor.
Narın içerisinde bulunan polifenol ve antociyanin adlı maddeleri E vitamininden 20 kat daha fazla güçlüdür ve bu maddelerin antioksidan özellikleri damarlarda meydana gelen plak artışını ve daralmayı önler. Ayrıca nar bir nevi doğal antibiyotik görevi gördüğünden dolayı kalp ve damarlarda bulunan zararlı maddeleri temizler, mikropları öldürür. Her gün sıkılmış bir bardak nar suyu kalp ve damarlara iyi gelir.
Narın içerdiği antioksidanlar gribe neden olan mikrop ve virüsleri zararsız hale getirir. Bununla birlikte bakteriler tarafından kaynaklanan enfeksiyon hastalıklarına karşı özellikle nar suyunun ciddi anlamda koruyucu etkisi vardır. Özellikle kış aylarında artan gribal enfeksiyonlara karşı önceden tüketilmesinde fayda vardır. Çünkü narın içerdiği C vitamini vücudun soğuk algınlığına karşı direncini artırır.
Narın içerisinde bulunan beyaz tabaka midenin kuvvetlenmesini sağlar. Bunun yanında düzenli olarak ekşi nar pekmezi bal ile karıştırılarak alındığında mide iltihabına iyi gelir. Fakat bu karışım aç karınla alınmalıdır. Yemekten sonra bir tane nar yemek alınan gıdaların hazmını kolaylaştırır. Midede meydana gelen değişikliklerden dolayı oluşan kusma veya kusma hissine karşı ekşi nar iyi gelir.
Kadınları mutlu etmenin yollarını öğrenmek size yeni ilişkiler kurmak, etkileyici olmak için güç kazandıracaktır. Ve kadınlar, siz de kendinizi mutlu etmenin yollarını öğreneceksiniz.
Kadınları mutlu etmenin yollarını öğrenmek size yeni ilişkiler kurmak, etkileyici olmak için güç kazandıracaktır.
Saçlarını okşa.Yücelt.
Şımart.Gözlerinin içine bak.
Geleceğe ait planlar yap.Destek ol.
Küpe al.Traş ol.
Teşvik et.Teskin et.
Zeka oyunları yap.Müzik dinlet.
Tekneye bindir.Güldür.
Yemeğe götür.Alışverişe götür.
Saç seklini değiştir.Kareli gömlek giy.
Affet.Hayran kal.
Banyosunu hazırla.Güven ver.
Kapıyı tut.Asansörde kat düğmesine bas.
Arabasının kapısını aç.Sarıl.
Saat al.Yüzük al.
Öp.Ayaklarına masaj yap.
Konsere götür.Onu her yerde ve her zaman bekle.
Tanrıçan yap.Onunla birlikte rejim yap.
Onunla birlikte spor yap.Ne istediğini önceden anla.
Astrolojiye göre tüm burçların farklı farklı özelliği var, Kimisi sinirli, kimisi uysal, kimisi kıskanç. Ancak yapılan bir araştırmaya göre burçların kendi aralarında farklı takıntıları olduğu ortaya çıktı. Yaklaşık 12 burcundan her konuda farklı bir takıntısı var. İşte o takıntılar...
Sevdiğiniz insanın size aşık olmasını ister miydiniz? İstemeyen yoktur herhalde… Peki 90 dakikada sevdiğiniz kişiyi kendinize aşık etmeniz mümkün mü? Evet biraz iddialı gibi görünse de bu mümkün :)
yapılan anketlere göre insanların birbirine aşık olması için 90 dakika yeterli olabiliyor. Arkadaşlık sitesi dışında bilimsel araştırmalar da iki kalbin bir araya gelmesi için gerekli olan sürenin yalnızca 90 dakika olduğunu söylüyor. İşte bir erkeği 90 dakikada kendinize aşık etmenin yolları…
0-5 Dakika: İlk izlenim
yapılan çalışmalarda çiftlerin üçte birinin birbirlerine ilk görüşte aşık olduğunu belirtiyor. Yani karşınızdaki kişiyi etkilemek için ilk 5 dakika çok önemli. Erkekler için kadın arkadaş seçiminde ilk 5 dakikada dış görünüş daha etkili olmasına rağmen kadınların arkadaşlık seçiminde önce özgüven aradığını belirtiyor.
10-30 Dakika: Beden dilini kutlayın
İlk izlenimin ardından kendinizi ifade etme biçiminiz önemli olmaya başlıyor. Karşınızdakine kendinizi anlatırken beden dilinizi doğru kullanmanız gerekiyor. Vücut diliniz açık ve rahat olmalı, karşı taraf için kafa karıştıran sinyaller içermemeli. Kollarınızı ve bacaklarınızı kavuşturmaktan kaçının. Ona doğru eğilerek konuşun ve omuzlarınızı rahat bırakın. Hareketleriniz de yavaş olsun.
30-60 Dakika: Kimyayı yakalayın
Göz teması kurmaktan kaçınmayın. Ortak zevkler ve anlaşılma duygusu arkadaşlığınızı pekiştirerek sizi karşınızdakine yakınlaştıracaktır.
60-70 Dakika: Flört edin
Karşınızdakine onunla ilgilendiğinizi gösterirseniz bu, onun sizi daha fazla düşünmesine sebep olur. 4-5 gün sonrası için randevulaşmak isterse, birkaç ayarlama yaparak ertesi gün buluşabileceğinizi söyleyin. Onu 90 dakika içinde avucunuzun içine almak istiyorsanız biraz özgüvenli olmalısınız. Bu yüzden kendinden emin ve gizemli davranın.
70-90 Dakika: Son
Şu ana kadar onu büyülemiş olmalısınız. Artık onunla yakınlaşmaya çalışabilirsiniz. Birinin dış görünüşüne kapılabilirsiniz ama aşık olmanız için sohbet etmemiz gerekir. Peki sohbete nasıl başlayacaksınız? Dikkat etmeniz gereken bir kaç küçük nokta var.
Düşük riskli itiraflarda bulunmak; sevdiğiniz-sevmediğiniz şeyleri anlatmak ya da müstakbel sevgilinizle doğup büyüdüğünüz şehir arasında bir bağ kurabiliyorsanız bundan bahsetmek sohbeti başlatabilir.
Uykusuzluk, aşırı tuz tüketimi ve yalnızca kardiyo çalışmaları göbek yağlanmasının en büyük sebepleri arasında yer alıyor.
İşte göbek yağlanmasına neden olan ve onu eritememenin önündeki 6 engel...
1. Sürekli kardiyo çalışmak
Pek çok kişi zayıflamak ve şekle girmek için kardiyo egzersizleri yapar...
Ancak yalnızca kardiyo egzersizleri çalışıldığında vücut bir süre sonra bu duruma alışır ve şekle girmeyi durdurur.
Örneğin 45 dakikalık tempolu koşularda ilk zamanlar kalori yakmaya başlarsınız. Ancak bir süre sonra metabolizma bu duruma alışır ve yağ yakımını durdurur.
Göbek eritmek ve vücudunuzu şekle sokmak istiyorsanız antrenmanlarınızı farklılaştırmanız ve ağırlık kaldırmanız gerekiyor...
Hızlı yağ yakmak istiyorsanız interval antrenmanları da deneyebilirsiniz.
2. Yeteri kadar uyumamak
Yapılan araştırmalara göre yetersiz uyku kilo alımına neden oluyor...
Amerika`da yapılan bir araştırmada her gece 5 saatten daha az uyuyan kadınların, uyku düzeni normal olanlara göre daha fazla kilo aldığı ortaya koyulmuş.
Ayrıca 8 saatten az uyuyan kadınlar günde 300 kalori de daha fazla alıyor. Bunun en büyük nedeni ise uykusuzluğun açlık krizleri yaratması ve kişileri yemek yemeye yönlendirmesi.
3. Şekerli ve asitli içecekleri çok tüketmek
Konsantre meyve suları, meyveli sodalar ve gazlı içecekler, yüklü miktarda kalori içerirler ve kilo alımına neden olurlar...
Sıfır kalorili diye adlandırılan gazlı içeceklerde de yüksek oranda şeker bulunur. Diyet ürün diye tükettiğiniz pek çok içecek bu sebeple size kilo aldırır. Boş kalori olarak adlandırılan bu tip içecekler, karın bölgesindeki yağlanmayı da hızlandırır.
4. Alkol tüketimini azaltmamak
Yapılan pek çok araştırmada alkol tüketiminin iştahı açtığı ve yeme isteğini artırdığı kanıtlandı. Üstelik alkol tüketimi göbek bölgesindeki yağlanmayı da hızlandırıyor...
Özellikle bira, göbek yağlanmasına neden olan alkollü içeceklerin başında geliyor. Beslenme uzmanları kilo vermek isteyenlere alkol tüketiminin sınırlandırılması şartını getiriyor.
5. Öğünlerde fazla tuz tüketmek
Öğünlerinizde aşırı tuz tüketiyorsanız şişkinliğin önüne geçmeniz neredeyse imkânsız. Aşırı tuz tüketimi vücutta su tutar ve ödem oluşmasına neden olur...
Gün içinde pek çok kişi, beslenme uzmanlarının önerdiği tuz miktarından daha fazlasını tüketir.
Öğünlerinizde yemeklere ekstra tuz eklemeseniz bile salata sosları, süzme peynir, bazı süt ürünleri gibi yiyeceklerden fazlasıyla tuz alırsınız.
6. Vücutta magnezyum eksikliği
Magnezyum eksikliğinin kilo aldırmayla yakından bir ilişkisi olduğunu biliyor muydunuz?
Magnezyum kilo vermeye ve vücudun şekle girmesine yardımcı olur. Ayrıca magnezyumun adet öncesi dönemde şişkinliği önlediği kanıtlanmıştır.
2013 yılında yapılan bir araştırmada ise magnezyum alımının vücutta insülin direncini düşürdüğü de ortaya koyuldu...
Beslenme uzmanları, magnezyum zengini yeşil yapraklı sebzelerin yanı sıra fındık ve ceviz gibi yemişleri diyet listenize mutlaka eklemenizi öneriyor.
Hastalıkların temelinde yatan nedenler çoğunlukla beslenme, düzensiz yaşam gibi faktörler olarak bilinse de aşırı olumsuz duygu ve düşünceler de organları yorarak hastalıklara davetiye çıkarabiliyor. Bunların başında da öfke ve kırgınlık geliyor.
Panik, nefret ve kırgınlık kalbi yorar
Aşırı öfkenin karaciğere zarar verdiğine dikkat çeken uzmanlar, olumsuz duyguların hastalık yaratmasındaki sebebin, stres hormonlarının artarak organların işlevlerini kaybetmesine neden olduğunu açıkladılar.
“Aşırı alkol kullanımı, bilinçsiz ilaç kullanımı nasıl karaciğeri tahrip edebiliyorsa aşırı öfke ve kızgınlık gibi duygular da karaciğere zarar verebilmektedir. Aşırı öfke durumlarında mide bulantısı, kramplar, baş ağrıları görülebilmektedir.
Güzel duyguların organları etkileyerek işleyişine katkıda bulunduğu kötü duyguların da işleyişini negatif yönde etkilediği bilinmektedir. Aşırı panik, nefret, kırgınlık, neşe gibi duygular kalp ritmini etkilemektedir. Kaygı ve stres anında kalp ritmi de artar ve vücuda daha fazla kan pompalanmaya başlanır.
Neşeli olmak gayet güzeldir ve bu duygu normal şartlarda insana son derece faydalıdır. Kan dolaşımının düzgün olmasını da sağlar; ancak bu duygunun aşırı olması durumunda kalp de zarar görebilmektedir. Bunun sebebi, yine önceden bahsettiğimiz stres hormonlarının kanda artmasıdır.
Üzüntü ve keder gibi olumsuz duygular akciğerin işlevlerini olumsuz etkileyebilmektedir. Yaşanan üzüntünün sürekliliği akciğeri etkileyerek göğüste baskı, ağırlık hissedilmesine yol açabilir, hatta depresyona kadar sürükleyebilmektedir. Bunun için depresyona giren kişilere açık hava yürüyüşleri, derin nefes almaları önerilir. Üzüntülü olduğunuz zamanlarda açık havaya çıkın ve birkaç kez derin derin nefes alın. Bu hem psikolojinizin hem de akciğerlerinizin rahatlamasını sağlayacaktır.
Aşırı üzüntü ayrıca bağışıklık sistemini de zayıflatabilmektedir. Eskiden kullanılan “üzüntüden verem oldu” gibi bir tabirin de aslında bu anlamda gerçek bir mantığa yattığını söylenebilir.
Organlara olumsuz etki eden duygulardan biri de korkudur. Aşırı korku, böbrekler üzerinde büzülme etkisi yaratarak işleyişini etkiler. Böbreklerin işleyişindeki bir olumsuzluk ise yine daha fazla korku duygusu olarak kişiye geri dönmektedir. Kişi organlarındaki zayıflama sonucunda daha çok korku hissedebilmektedir.
Bir şeyi dert etmek, takıntı yapmak ise en çok mide-bağırsak sistemini vuruyor. Dalgınlık, aşırı düşünce, zihinsel çalışma, kaygı, endişe gibi duygular da direkt dalağı etkilemektedir.
Sağlıklı beslenerek, spor yaparak kendinize iyi baktığınız gibi iyi duygular taşıyarak da sağlığınızı korumalısınız. Mümkün olduğunca stresten, korku, endişe vb. duygulardan uzak durarak, bir sorunu takıntı haline getirmeyerek hastalık ve rahatsızlıkları kendinizden uzak tutabilirsiniz. Hissedilen duyguların aşırılığı ve yoğunluğundan organların olumsuz etkilendiğini, bunun sonucunda oluşan fiziksel işlev bozukluklarının da yine kişilere olumsuz düşünce olarak geri döndüğünü ve tamamen sağlıksız bir döngü içine girilmiş olacağını unutmayın.
Kendinizi çikolata yemekten alıkoyamıyor musunuz? Bunun için kendinizi daha fazla zorlamayın. Çünkü çikolatanın sizi çok şaşırtacak faydalarıyla tanıştıracağız sizi.
Sağlıklı bir şeyler atıştırmak istiyorsanız kakao içeriği zengin bir çikolata seçebilirsiniz. Çünkü kakao bağışıklık sistemini destekler. Daha fazla kakao gücü, daha yüksek antioksidan değeri ve daha az şeker demektir. Yani sağlıklı çikolata, kakao oranı yüksek olandır; satın alırken dikkat edin. Bunun için, içinde en az yüzde 70 kakao bulunduran bitter çikolata yemeyi tercih edin.
Çalışmalar, haftada iki ya da üç kez siyah çikolata atıştırmanın kalp ve beyin sağlığı için yararlı olduğunu gösteriyor. Kakaonun içinde bulunan güçlü antioksidanlar, kalp sağlığı flavanollarıdır. Antioksidan özellikleri ve kan seyreltici özellikleriyle bilinirler. Araştırmalar, flavanolların damar sağlığı üzerinde etkili olduğunu, tansiyonu düşürmede, beyne ve kalbe giden kan dolaşımını desteklemede etkin olduğunu gösterdi.
Bitkin mi hissediyorsunuz? Öyleyse hemen bir çikolataya uzanın. Çikolatanın içerdiği kafein ve teobromin, beyin ve merkezi sinir sistemini uyararak enerjinizi yükseltir.
En iyi arkadaşımız çikolata! Nasıl olmasın ki! Bize kendimizi iyi hissettiriyor. Araştırmalar da bu durumu kanıtlıyor. Çikolata, phenylethylamine (PEA), N-oleoylethanolamine ve N-linoleylethanolamine maddelerini içerir. Bu maddeler de beynin mutluluk kimyasalları olarak bilinir.
Şişkinlik sorunu yaşıyor musunuz? Peki ya sancı? Aşırı yeme ihtiyacı da dahil tüm bu adet öncesi sendromlara çikolata sayesinde "hoşça kal" diyebilirsiniz. Kakao, adet öncesi semptomları ortadan kaldırma özelliğiyle bilinen magnezyum maddesini içerir. Kadınlar adet dönemlerinde magnezyuma ihtiyaç duyarlar. Dolayısıyla çikolata yiyerek magnezyum seviyenizi yükseltebilirsiniz.
Çikolata tam bir multivitamindir diyebiliriz. Çünkü kakao, magnezyum, kalsiyum, demir, çinko, potasyum ve manganez içerir. Aynı zamanda A, B1, B2, B3, C, E vitamini ve pantotenik asit yönünden zengindir. Tüm bunlar sağlık için gereklidir.
Çikolatanın size güzellik kattığını aklınızdan çıkarmayın. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki çikolata, yaşlanma karşıtı özellik taşıyan antioksidanlar içerir. Kakao ve çikolatada yüksek miktarda flavonoid bulunur. Bu antioksidanlar kanser, yaşlanma ve çeşitli hastalıklara yol açan hücre hasarını engellemeye katkı sağlar.
Cinsel isteği artırır
Siyah çikolata yemek için bir başka neden daha... Çikolata, seks hayatınızı geliştirir, güzelleştirir. Bu süper seksi yiyecek, cinelliği tetikleyen, hatta seks hormonu olarak bilinen endorfini açığa çıkaran bir bileşik içerir. Kakao, yüksek oranda feniletilamin barındırır. Bu sinir taşıyıcının yüksek seviyede olması, çekici, heyecanlı ve baş döndürücü hissetmeye teşvik eder. Feniletilamin, beynin zevk merkezlerini uyarır. Şimdi anlıyoruz, erkeklerin Sevgililer Günü`nde neden çikolata hediye etmeyi tercih ettiklerini:))