ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
9 Mayıs 2024, Perşembe 01:36   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  carettacarettatos> Forum Mesajları
    carettacarettatos'e ait Toplam 351 Forum Mesajı var
<<12 3456789101112...36>>


carettacarettatos

carettacarettatos resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >!!! Son Dakika !!! >Davosta kriz!!>
  31.Oca.2009 Cmt 16:08:28
fiogf49gjkf0d
·ADIxSAKLI· :

 

    aslında başlık davosta komedi olmalıyıdı...düzeltilir belki...bizim milletimiz sever böyle  kabadayılıkları zaten oldum olası...

     kendi ülkesinde olanlar için , kendi ülkesinin şehitleri için , kendi ülkesinin rogar boşluguna düşüp ölen cocukları için , kendi ülkesinin pkk tarafından katledilen bebekleri için-kadınları için üzülmeyen ,yorum yapmayan, 1 kez olsun konusmayan , savunmayan , kabadayılık yapmayan asmayan kesmeyen ,okullarda zorla saygı duruşu icat etmeyen bir başbakandan tamda beklendigi gibi arap-hamas kültürüne selam verilmiş oldu memleketmiz üzerinden davos ta..

      konunun diplomasi veya secimlerle alakası yoktur kanımca...konu tamamen hamasın dini ve ideolojik yönünün başbakanın yetiştigi büyüdügü geldigi ortamında hamasın emsali olmasından kaynaklanıyo...arapları- haması kendi ülkesinden daha cok seven bir başbakannız olursa normaldirki onları savunması..

    şimdi birileri kalkıcak gazze de cocuklar öldü kadınlar öldü diyecek..birileri kalkıcak Türkiye ni gururundan bahsedecek..birileri kalkıcak musevilerimi koruyosun diyecek..

   bu ülkedede cocuklar ölüyor kadınlar ölüyor..domuz bagları ile  baglanıp öldürülüp gömülen insanların fotografları hala hafızalarda en azından benim hafızamda...acın bakın yakın tarihimize arapların ne kadar hain bir millet oldugunu tekrar tekrar okursunuz görürsünüz...arapları - haması , temel ideolojisi din olan terorist yada degil bakmadan biat kültürü ile seven bir başbakanın orda yaptıgı Türkiye nin gururunu kurtarmak degil olsa olsa hamas arap yakalagından - sevdasından - aşkından başka bişey degildir..suudi krallarının dizinin dibinde yatan, onun için atatürk resimlerini indirten bir başbakandan fazlasını beklemek zaten saflıkdan öte salaklık olur...

   

senin gibi ucuz kahramanlıklara soyunmak da moda.. hemen recep ivedik esprileri yapanlar var. insanın vicdanı nasırlı olmasın !



carettacarettatos

carettacarettatos resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >!!! Son Dakika !!! >Davosta kriz!!>
  31.Oca.2009 Cmt 16:05:59
fiogf49gjkf0d

İster yerel seçimler için yaptı.. 

ister irana karşı islam dünyasının liderliğine soyunmak için yaptı..

ister bir karadenizli-kasımpaşalı olarak dayanamayıp anlık bir tepki olarak yaptı..

..ister diplomatik yönden yanlış yaptı... vs vs.  desinler.

 ancak ben filistinde yaşanan insanlık dramına tepki olarak yaptığını düşünüyorum.

Bir Türk Başbakanına yakışan bir tavırdı.bu tavrın devamı gelmeli..



carettacarettatos

carettacarettatos resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >!!! Son Dakika !!! >Davosta kriz!!>
  31.Oca.2009 Cmt 15:58:09
fiogf49gjkf0d

Hem vicdan hem izan lazım

Sezar’ın hakkı Sezar’a: Erdoğan Davos’ta parmağını gözüne sokarcasına sallayarak konuşan Peres’ten sonra söz alıp tepki vermeseydi, Kaddafi karşısındaki Erbakan gibi fırça yedikten sonra hakaretleri sineye çekip dönseydi, bugün hepimiz “Yazıklar olsun” yazıları yazıyor olacaktık.
Erbakan’a öyle yapmadık mı?
Peres’in tavrının yanıtsız kalması sadece Erdoğan’ın değil, Türkiye’nin itibarını da iki paralık ederdi.
* * *
Kaldı ki, İsrail’in uyguladığı vahşete karşı dünyanın utanç verici suskunluğu vicdan sahibi herkesi çıldırtmıştı.
Filistin halkını abluka altında ezerek esir tutan, okulları bombalayarak göz göre göre çoluk çocuğu katleden bu ölçüsüz şiddet karşısında, “Gazze’ye sahip çıkarsak İsrail’le ilişkimiz bozulur”, “Aşırı tepki verirsek Amerika kızar” diyenlerin teslimiyetçi çizgisi, en serinkanlıları bile isyan ettirmişti.
“Arap dünyası bile umursamıyor; bize mi kaldı?” diyenler, “Tüm dünya susuyor” bahanesiyle bu katliamı görmezden gelmeyi önerenler, sabırları taşırmıştı.
“Amerika’yı karşımıza alırız”, “Ermeni meselesinde Yahudi lobisinin desteğinden oluruz” diye diye Türkiye’ye 3 maymun rolü biçenlere bir Ömer Seyfettin cevabı gerekiyordu:
Koca Ali gibi kolunu baltayla kesip “Al diyetini” demek...
Erdoğan bunu yaptı.
Batı ile oturduğu masalardan çoğunlukla ezik kalkmaya ve tepki vermeden önce hep Batılı büyük ağabeylerinin gözüne bakmaya alışmış, nicedir haysiyetli dış politikaya susamış bir toplumun, bir an olsun göğsünü kabarttı.
* * *
Şimdi madalyonu ters çevirelim:
Peres’in sert üslubu karşısında Başbakan’ın sessiz kalmaması ne kadar sevindiriciyse, gösterdiği tepkinin dozu ve üslubu da o kadar rahatsız ediciydi.
Öfkesi bir kez daha kontrolden çıktı.
Tepkisi çok insani ve vicdani olabilir; ama ölçüsüz ve kaba sabaydı.
“Siz” hitabından aniden “Sen”e geçmesi yakışıksızdı.
Beceriksiz moderatörle el ittirmeler, ses yükseltmeler, öfkeden kıpkırmızı kesilmeler, “Bi daha da gelmem” diye celallenmelerle tartışmayı bir mahalle kavgasına dönüştürdü.
Arabulucu rolüne soyunmuş bir ülkenin lideri olarak oturduğu koltuktan “arabozucu” kılığında kalktı.
 “Haklı bir davada hışımla nasıl haksız duruma düşülür”ün canlı örneği gibiydi.
Gazze’yi, Şişhane’yi etkiledi; ama sözünü doğru dürüst söyleyebilse tüm dünyaya dinletirdi.
* * *
Sonrası daha da vahimdi.
Alkış yağdıkça Başbakan’ın hiddeti şahlandı, dili hepten kamçılaştı.
Batı basınına “uysal koyun” örneği vermeler, “Bize sünepelik yaraşmaz” diye diklenmeler, Peres’in “üzgünüm” diyen telefonunu “özür diledi” diye ilan etmeler, diplomatlara “monşerler” aşağılamasıyla yüklenmelerle infiali tavan yaptı.
Bir başbakanın vicdan sahibi olmasının yanı sıra izan sahibi de olmasının ne kadar önemli olduğu anlaşıldı.
* * *
Ben Başbakan’ı Hamas çizgisine fazla angaje bulmakla beraber, İsrail’e yönelik tepkisine hak veriyorum.
Amerikan tepkisinden de, İsrail lobisinden de ürkmüyorum.
Ürktüğüm şey, Başbakan’daki dizginlenemeyen feveranın, önce onun bünyesini, sonra Türkiye’nin geleceğini zehirlemesi...
Kör öfkenin boş gururla karışımından son derece patlayıcı bir kokteyl çıkabilir.
Ve o kokteyl, başımızda patlayabilir.

can dündar



carettacarettatos

carettacarettatos resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >!!! Son Dakika !!! >Davosta kriz!!>
  31.Oca.2009 Cmt 15:52:53
fiogf49gjkf0d
 
Davos ta yaşanan tarihi olaya MHP lideri Bahçeli ilk gün suskun kalmıştı. Bahçeli olaylı oturumu yorumladı.

MHP lideri Devlet Bahçeli, "Peres in yaklaşımı küstahlık örneği. Tepkisi, yöntemi tartışılsa da haklı ve yerinde" dedi.

MHP lideri Devlet Bahçeli, Davos’ta Başbakan Erdoğan’ın İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e olan tepkisini, “Haklı, meşru ve yerinde” sözleri ile yorumladı.


MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, panelde yaşananlarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Bahçeli, “Tartışma esnasında taşıdığı sorumluluk ve makama yönelik olarak aşağılayıcı ve nezaketsiz tavırlara maruz kalan Başbakan Erdoğan’ın aziz milletimiz adına gösterdiğini düşündüğümüz tepkileri, yöntemleri tartışılsa bile haklı, meşru ve yerindedir” dedi.

Bunun yanında Erdoğan’ın, paneli terk ettikten sonraki basın toplantısında, “tepkisinin panel yöneticisine yönelik olduğunu, kimsenin hedef saptırmaması gerektiğini, İsrail Cumhurbaşkanı’na, İsrail halkına ve Musevilere karşı bir tepki ve tavır olmadığını” açıklama telaşına düştüğünü savunan Bahçeli, bunun, “gösterilen tepkileri zayıflattığını ve kafaları karıştırdığını” kaydetti.

Bahçeli, “Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’nin onurunu korumak için gösterdiğini belirttiği tavır ve tepkinin, toplantıyı terk etmekle sınırlı, anlık ve geçici bir hareket olarak kalması düşünülmemelidir. Teslimiyetçi siyasi geçmişinde rastlanmayan bir hassasiyetle mazlum Filistinliler’in haklarının savunulmasında gösterdiği tutumun, dik durmaya devam edeceğine dair sözlerinin ve akabinde Atatürk’ün mücadelesine atıfta bulunmasının, Başbakan’ın şahsında olumlu bir değişim ve dönüşüm sürecini yaşadığına dair iyimser bir işaret olması temennimizdir” diye konuştu.


“DİK DURMA SIRASI ÜLKE GERÇEKLERİNE GELMELİ”
“Ben kabile reisi değilim. T.C Başbakanıyım. Ülkemin saygınlığını ve onurunu korumam için ne gerektiyse onu yaptım” diyen Başbakan Erdoğan’dan duruşunu devam ettirmesi gerektiğini söyleyen Bahçeli, şunları kaydetti: “Dik durma ve onurlu tavır gösterme sırası, artık Ortadoğu’dan ülkemizin gerçeklerine bir an önce gelmeli, yıllardır hükümet tarafından tek taraflı tavizler verilerek onurumuzun zedelendiği milli meselelerimiz sürüklendiği darboğazdan acilen çıkartılmalıdır.”

“BAŞBAKAN’IN SAMİMİYETİ SORGULANMALIDIR”
Bahçeli, “Başbakan ve hükümeti bu aşamada ya Türkiye’nin milli tezlerini baskı, dayatma, taviz ve hakaretlere maruz bırakmadan ısrarla savunarak yeni bir sayfa açacaktır ya da Davos’ta gösterilen duruş, şuurlu bir tepkinin ve samimi bir sorumluluğun eseri olmaktan çıkacak, anlık bir öfkenin gelip geçici esintisi olarak teslimiyet devam edecektir. Bundan sonraki gelişmeler bu gerçekler ışığında takip edilmeli ve Başbakan’ın samimiyeti sorgulanmalıdır” dedi.

 



carettacarettatos

carettacarettatos resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >!!! Son Dakika !!! >Davosta kriz!!>
  31.Oca.2009 Cmt 15:50:35
fiogf49gjkf0d

Başbakan Erdoğan, Perez ile tartışarak paneli terk etmesinin ardından tüm Dünya bu olayı konuşur oldu. Türkiye de de büyük yankı uyadıran Davos zirvesini Nihat Genç değerlendirdi.

Sivri dilli yazar Nihat Genç, Davos ta yaşananları değerlendirdiği. Katıldığı bir televizyon programında konuşan Genç, Erdoğan ın Peres i tokatladığını iddia etti.

İşte Genç in söylediği o sözler;

Şok... Şok... Şok... Şu anda tir tir titriyorum... Böyle bir liderle daha karşılaşmadık...

- Heyecan içindeyim. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Dünya medyası önünde İsrail’e karşı bu denli açık net ve samimi bir şekilde meydan okuyan bir başka liderle tanışmadık…

-İslam Dünyasının liderliği Tayyip Erdoğan’ın eline geçmiştir.

-Erdoğan Peres’i Tokatladı

-O lafları Peres’e Türk medyasının aydınlarının yapmasını beklerdim. Türk medyası, Türk aydınları bu lafları söylemediği için bu laflar Başbakanımıza düşmüştür. Yazarları, medyası görev yapmayın bütün bu yükü başbakanımız üstüne almıştır…

 


carettacarettatos

carettacarettatos resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >!!! Son Dakika !!! >Davosta kriz!!>
  31.Oca.2009 Cmt 15:47:37
fiogf49gjkf0d
Yeniçağ dan radikal manşet
 
 
Erdoğan ın Davos taki çıkışı gazetelerin manşetine oturdu. İçlerinden birisi vardı ki manşeti ve bugünkü yazısıyla çok farklıydı.

Yeniçağ, dün “Helal Olsun” manşetiyle çıktı. Gazetenin Erdoğan a desteği bugün de devam etti. 1. sayfadan "Helal olsun!" başlığıyla verilen mektupta Başbakan Erdoğan a övgüler yağdı.

Gazete milliyetçi söylemleri ve fikirleriyle AK Parti nin tam karşısında yer alıyor. Hükümete ve Erdoğan a yönelik en sert manşetleri atmaktan çekinmiyor.

İşte bu gazete iki gündür çok farklı bir tablo çiziyor. Davos ta yaşananlar her şeyi bir kenara itti. Yeniçağ, Peres e karşı Erdoğan ın gösterdiği tavrı ayakta alkışladı.

Gazete neden böyle bir başlık attığının gerekçelerini bugün okurlarına duyurdu:

"Çünkü; Peres’in karşısında AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanı oturuyordu.
Peres’in sallanan o parmağının hedefi Başbakan nezdinde Türk milletiydi.
Manşetimize yansıyan tavrımız, Yeniçağ’ın yayın hayatına başladığı ilk günden beri hassasiyetle koruduğu milliyetçi duruşunun, tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek dil ülküsünün gereğidir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti müstemleke değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti “kabile” veya “çadır” devleti de değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, “hasta adam” hiç değildir...
Dünyaya Türkçe bakan Yeniçağ, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin menfatlerinin korunmasında kişi ve kurum gözetmeksizin meseleyi sahiplenir, tavrını net bir şekilde ortaya koyar.
Yeniçağ’ı güçlü, güvenilir ve bağımsız kılan da bu duruşudur.
Saygılarımızla."

 



carettacarettatos

carettacarettatos resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Köşe Yazısı/Oli Rehn>
  6.Nis.2008 Pzr 15:43:03
fiogf49gjkf0d
·carettacarettatos· :

ayrıca adamın ismi ile bir hayvan ismini çağrıştırmak özgürlük değildir.birbirimize saygımız yok bari yabancılara kalsın.

 

 

 

                                                                                                                                                            

  Edit Hokkabaz

  **Sen kinder`den mi çıktın? :))

 

bu ne _?



carettacarettatos

carettacarettatos resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Köşe Yazısı/Oli Rehn>
  5.Nis.2008 Cmt 18:29:10
fiogf49gjkf0d
Demokrasinin seyir defteri

29 Ekim 2023: Türkiye Cumhuriyeti nin 100. yıl kutlamaları büyük coşku içinde. Etkili bir Avrupa ülkesi, küresel düzenin saygın bir demokrasisi Türkiye. Eğitimli, yaratıcı, girişimci güçlü bir laik toplum. Bu günlere kolay gelinmedi. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları hiç bu kadar övünmemiş, güvenmemiş, çalışmamıştı

 

Geçmişteki ve gelecekteki AB yazılarından alıntılar

BRÜKSEL - Önce yakın gelecek tarihinin özlenen sayfalarından bir alıntı:
29 Ekim 2008: Bu yılki Cumhuriyet Bayramı toplumsal ferahlama havasında kutlanıyor.
Türk siyaseti kısırdöngülerinden kurtuldu sayılır. İktidar ve muhalefet uzlaştı. Türkiye vatandaşlarının en az Avrupalılar kadar hak ettiği çağdaş bir anayasa yürürlükte. Her siyasal ve bürokratik görevlendirmede artık ülkenin en iyi insan sermayesi değerlendiriliyor. Bunun sonucunda kadın bakanlar ve üst düzey yöneticiler çoğaldı. Türkiye yepyeni bir uluslararası iletişim atağında. Kıbrıs ta çözüm süreci iyi gidiyor. AB ile müzakereler canlandı. Başbakan her hafta bakanlardan bu konuda rapor alıyor, Türk halkının yararına olan yeni düzenlemeleri topluma açıklıyor. AB de Fransız dönem başkanlığı üç müzakere başlığı daha açtı. Nabucco doğalgaz hattı imza töreni Paris te yapıldı. Artık siyasal partilerin birbiriyle rekabet gündemini takvimi ve bütçesi belli somut öneriler belirliyor: küresel ekonomi, istihdam, bölgesel kalkınma, eğitim reformu, yatırım ortamı, çevreyi koruma politikaları, bilgi toplumu atılımları ...

Geçmişin eskiyemeyen yorumları
Yakın gelecekten yakın geçmişe dönüş. Tarihi anımsamak için değil; bugünü tartışmak için. Demokrasinin seyir defterindeki Radikal-Yorum lardan bir demet:

8 Aralık 2000: Aslında gerçekçi bir bakış açısında kabullenmek gerekiyor ki, büyük bir ülkenin AB üyeliği ancak kendi çabası ve kararlılığı ile mümkün olabilir. Türkiye nin diğer aday ülkeler gibi kol kanat gerilip arkadan itilmemesi doğaldır. Türkiye çapında bir ülke ancak siyasi gücünü kullanarak ileri ülkeler liginde yerini alacaktır. Siyasi güç ise demokratik saygınlık ve ekonomik kalkınma dinamizmi ile kazanılıyor, lafla değil.

18 Şubat 2001: Tüm AB kurumlarında kabul gören genel görüş, "AB Türkiye deki Avrupa değerlerini paylaşan kesimlere destek olmalı". Fakat AB bu konuda şimdiye kadar oldukça beceriksiz davrandı. Politikalarındaki zaafları ve üslubu, daha ziyade Türkiye deki AB karşıtı kesimleri güçlendirdi. Bu nedenle Avrupa Parlamentosu nun yeni yaklaşımının süreklilik kazanmasını ummak gerekiyor.

2 Haziran 2001: AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi: "AB ye girmeyi hedefliyorsanız yalnızca insan hakları ve demokrasiyi değil, konulmuş olan tüm kuralları yerine getirin, büyük bir değişim içine gireceksiniz. Ama unutmayın, öncelikle Türksünüz. Ben Avrupalıyım ama aynı zamanda bir İtalyanım, bunu unutmuyorum."

22 Nisan 2002: Fransızlar kızgın. Bir kısmı artan güvenlik sorunları ve ekonomik umutsuzluktan ötürü kızgın. Bir kısmı, bu sorunların kökünde gördüğü göçmenlere ve siyasetçilere karşı tepkili. Le Pen in bunca yıl Fransa da gücünü kaybetmeden ayakta kalmasının arkasındaki nedenlerden ders almak gerek. Aksi takdirde iki turlu sisteme geçsek bile, bir gün bir bakarız ki, aşırı uçlar iktidara yüzde yirmi küsurlarla değil, önemli bir çoğunluğun desteğiyle gelmişler.
Türkiye de Cumhuriyet in temel değerlerine tepkisel ideolojideki siyasi akımların, aynı zamanda merkeze karşı tepki oylarını da çektikleri bir gerçek. Bu oylara yön veren sosyal ve ekonomik sorunlara çözüm üretilmedikçe, köklü bir eğitim reformu uygulamaya koyulmadıkça, devlet-yurttaş ilişkileri çağdaşlaşmadıkça, küresel bilgi toplumuyla bütünleşme bir siyasi öncelik haline gelmedikçe ve tepkisel oyların arkasındaki insanları sisteme kazandırmadıkça, demokratik rejimin kendini erittiği bir girdaba düşmesi kaçınılmaz olur.

4 Mayıs 2002: İsmi önemli değil bir Avrupa ülkesinden, kaliteli çim alanlar oluşturma konusunda bilgi toplamak için İngiltere ye heyet gönderilmiş fi tarihinde. Bilgi ve görgü artırılmış, malzeme alınmış ve ülkeye dönüldüğünde hemen uygulamaya geçilmiş. Fakat çimenlerde iyileşme olsa da, pek tatmin edici değil. Aramışlar İngiltere yi "her dediğinizi yaptık ama tam olmadı, siz nasıl yapıyorsunuz?" diye sormak için. Yanıt "suluyoruz" olmuş. Sulamışlar, fakat kalite yine tutmamış; bir daha aramışlar. Yanıt aynı: "suluyoruz!". Sonraki yıl yine aynı soru, aynı yanıt. Bir sonraki yılın sorusu artık sabırsızlık içinde: "mutlaka başka bir şey daha yapıyorsunuz". Yanıt her zamanki gibi: "suluyoruz". Bu sefer karşı taraf iyice tepkili: "Nasıl olur? Yıllardır suluyoruz zaten". Yanıt yine sakin: "biz yüzyıldır suluyoruz".

11 Mayıs 2002: AB nin demokratik rejimi nasıl olacak? Avrupa Parlamentosu ile üye ülkelerin hükümetleri arasında nasıl bir denge kurulacak? Avrupa nın bir hükümeti olacak mı? Bunu Avrupa Parlamentosu içinden çıkan bir başbakan mı yönetecek, seçilmiş bir başkan mı? AB nin siyasal yapısını devletler arası bir birlik mi belirleyecek, yoksa halklar arası bir toplumsal birliktelik mi? Yaşlı kıtada siyaset karışık olmaya devam ederken, henüz AB de ortak bir model yokken, Türkiye kendine uygun bir rejimde karar verse iyi olacak.

11 Temmuz 2002: AB nin bakış açısında Türk siyaseti henüz olgunluk dönemine girmemiş bir görüntüye sahip. Adeta çocuklar için bir oyun bahçesi görüntüsü hâkim. Kaydıraktan her kayan, hemen doğrulup tekrar koşuyor merdivene. Salıncakta bir ileri, bir geri sallanıyor bazıları. Tahterevallide biri iniyor aşağı, diğeri çıkıyor yukarı.
Sık sık mızıkçılık yüzünden hır çıkıyor, çocuklar yıllardır büyümüyor.

30 Kasım 2002: 3 Kasım seçimlerinden sonraki iki gün boyunca AB medyasında "Türkiye İslamcı oluyor" teması işlendi. Görüntü olarak da çoğunlukla kara çarşaflı kadınların, mümkünse bir Atatürk resmi önündeki duruşları kullanılarak karartıldı Türkiye imajı. Başbakan Abdullah Gül seçimlerden önce geldiği Brüksel de "biz Türkiye yi çağdaş dünya ile bütünleştirmek istiyoruz; bunun için medeniyet adresi Ortadoğu değil, Avrupa dır" derken bu çarpıtma dalgasını seziyordu mutlaka. Recep Tayyip Erdoğan ın seçimler sonrası Avrupa turunda en çok karşılaştığı "İslamcı mısınız?" sorusunu, kararlılıkla "Hayır biz Avrupa tipi bir muhafazakâr demokrat partiyiz" diye yanıtlaması da, medyada Türkiye hakkındaki yorumları dengelenmeye yöneltti.
Türkiye kati surette İslamcı ve türevi nitelemelerden ve görüntüsünü karartan çarşaftan kurtarmalı. Türban sorunu ise, bireysel haklara saygı ile bir siyasi hareketin dinsel taciz aracına dönüşmek arasındaki ince çizgide, mutlaka çözümlenmeli. AB ye uyum sürecinde, kadın ve erkekler arasında fırsat eşitliği politikalarına öncelik verilmeli. Çok ötesinde olduğumuz diğer Müslüman ülkelere bir model olma özelliğimiz pekişmeli. Türkiye nin Avrupa yolunu aydınlatan bir gerçek var: çağdaşlık, demokrasi ve kadın hakları 21. yüzyılda aynı noktada kesişiyor.

24 Mayıs 2003: CHP 1995 seçimlerinden sonra 2002 ye kadar siyasette etkili bir konuma ulaşamadı. Kaçırılan trenlerde bir suçu yok. Bugün ise ana muhalefet AB ye Katılım Ortaklığı Belgesi nin eksiksiz ve pazarlık konusu yapılmadan hayata geçmesi için öncü olmalı. Geçmişte bazı partilerin içine düştüğü hamaset dolu söylemlerden, küresel ekonomiyi kavrayamayan politikalardan ve zaman aşımına uğramış bir uluslararası ilişkiler anlayışından sakınmalı. Demokrasi, insan hakları, sosyal refah ve ekonomik kalkınma gibi AB üyeliği sürecinin temel taşları, aynı zamanda sosyal demokrasinin taşıyıcı direkleridir..

11 Eylül 2004: Hiçbir aday ülke müzakerelere başladığında Kopenhag Siyasal Kıstasları na tamamen uyma noktasında değildi. Türkiye nin AB üyeliğini destekleyen Bağımsız Komisyon un başkanı ve eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Ahtisaari nin de hatırlattığı gibi, bugün AB ülkelerinin hiçbiri demokratik toplum olma yönünde mükemmel seviyeye ulaşabilmiş değiller. Fakat bir AB standardı var. Buna göre aday ülkenin çok fazla sayıda açık noktasının olması kabul görmüyor. Türkiye nin demokrasi ve insan hakları bilançosunda bir-iki önemli eksik alan kalabilir. Fakat daha fazlası olmamalı. AB ile müzakerelere başlayacak aday ülkenin demokratik sorunları tek tük ve çözüm sürecinde olmalı.

9 Ekim 2004: 12 Eylül 1980 den 6 Ekim 2004 e. Askeri darbeden, AB Komisyonu tarafından Kopenhag Siyasal Kıstasları na yeterince uyan ülke ilan edilmeye uzanan bir dönem. Neredeyse çeyrek yüzyıl. Geçmişi anımsayınca, bugün gelinen noktanın gelecek için önemi daha iyi ortaya çıkıyor.
İnsan hakları ve demokrasi yolunda atılmayan her adımda, kaybedilen her günde, uluslararası medyaya yansıyan her haberde, bu kesimlerin kendi davaları güçlendi. Kıbrıs tan, bazı Ermeni lobilerinin savlarına, Kürt sorunundan, AB ile ilişkilere, her dış politika dosyasında Türkiye nin ulusal çıkarları büyük hasar gördü. Milli duyarlılıklara göre izlendiği sanılan siyasetler, ülkenin azılı düşmanlarının hayrına oldu.
Siyasetin uzantısında, Türkiye nin ekonomik çıkarları da büyük kayba uğradı. Yabancı sermaye, ticaret bağlantıları, turizm, uluslararası mali piyasalardaki kredi olanakları ve iç pazarın istikrarı gibi birçok boyutta Türkiye ekonomik potansiyellerini yeterince değerlendiremedi. Demokrasi ve insan hakları sorunları nedeniyle, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının cebindeki para ve gelecek kuşakların refahı büyük zarar gördü.
Cumhuriyet tarihi boyunca hep arayışında olduğumuz üç önemli boyut arasındaki denge söz konusu: demokrasi, laiklik ve makro-ekonomik istikrar. AB ile müzakere süreci bu üç boyutu bir arada gözetecek bir çerçeve oluşturuyor. Türkiye artık Kopenhag Siyasal Kıstasları na uyan bir ülke. Yirmibirinci yüzyılda, demokratik saygınlık sahibi bir ülke olarak yükseliyoruz. Bu konum toplumumuzun geleceği açısından en belirleyici etken. Ona özen göstermeli, iyi korumalı ve mutlaka geliştirmeliyiz. AB yolu uzun ve ince olduğu kadar, aynı zamanda engebeli. Geride büyük bir dağ bıraktık.

5 Mayıs 2007: Olgun ülkeler iç sorunlarını çözmeye çalışıyorken uluslararası gündemlerine, çıkarlarına ve imajlarına özen gösterme refleksi sahibidirler. Bilirler ki:
1. İç siyasal belirsizlikler ve toplumsal tartışmalar ülkenin somut sorunlarını perdelememeli. Aksi takdirde bu tartışmaların üzerinde geliştiği zemin çöker. Ancak demokratik ve ekonomik olarak güçlenen ülkelerde toplumsal sorunlar aşılır.
2. Ülkenin uluslararası imajına zarar vermek ülkeyi güçsüzleştirir; iç tartışmalarda savunulmaya çalışılan değerleri ve hedefleri zayıflatır. Uluslararası gündemden kopan, görüntüsü bozulan ve çağdaş dış iletişim araçlarından yoksun ülkelerin rakipleri ve karşıtları sevinirken, kendileri birçok alanda kaybeder: dış politika davaları, güvenlik politikaları, ihracat, yatırım, turizm, markalar, kurumlar ve yurttaşların uluslararası ilişkileri, vize sorunları...
Türkiye ise Cumhurbaşkanlığı seçimi, TCK 301. madde veya 1 Mayıs gibi konularda uluslararası boyutta kötü sınav verdi. Siyasal liderler ve kurumlar uluslararası boyutu, çıkarları ve iletişimi ihmal etti. Solcu, sağcı, milliyetçi, ulusalcı, yurtsever, dindar, halkçı, liberal veya merkezci olabilirsiniz. Milli Takım maç kazandığında seviniyor musunuz?

26 Ocak 2007: 130 yıl önce, 1876 da Osmanlı payitahtı İstanbul da ilk meclis toplandı. On yıl önce merhum Bülent Tanör ün Türkiye de Demokratikleşme Perspektifleri raporu TÜSİAD tarafından yayımlandığında çok farklı bir ulusal ve uluslararası ortam vardı. Türk demokrasisi çok ilerledi yüzotuz yılda. 10 yıl öncesine göre ise, Türkiye AB kıstaslarına çok yaklaştı. Fakat geriye kalan sorunları çözme yolunda zaman kaybına tahammül yok. Demokrasi zirvesi yolunda yükseldikçe dönemeçler daha sert, uçurumlar daha sarp.

19 Ekim 2007: TCK 301 ve genelde kapsamlı bir insan hakları reformu Türkiye yi daha güçlü ve saygın bir ülke olarak dünyada yükseltecek. Türkiye yi, Türklüğü, Türk toplumunu yüceltmek ancak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını yüceltmekle mümkündür. Eğitim, kadın hakları, sağlık, bilim, kültür, sanat, spor, sanayi, ticaret, teknoloji ve doğasıyla yükselmeli Türkiye. Kendisini korumak için düşünceden korkan, insan hakları ihlallerine ihtiyaç duyan bir ülke olarak değil. Bir demokrasi olarak yücelmeli ve yükselmeli Türkiye.

Geleceğe geri dönüş
29 Ekim 2023: Türkiye Cumhuriyeti 100. yıl kutlamaları büyük coşku içinde. Etkili bir Avrupa ülkesi, küresel düzenin saygın bir demokrasisi Türkiye. Eğitimli, yaratıcı, girişimci güçlü bir laik toplum. Bu günlere kolay gelinmedi. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları hiç bu kadar övünmemiş, güvenmemiş, çalışmamıştı.

 

 

BAHADIR KALEAĞASI -RADİKAL gazetesi.



carettacarettatos

carettacarettatos resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Spor >Galatasaray >FELDKAMP İSTİFA ETTİ>
  5.Nis.2008 Cmt 18:24:43
fiogf49gjkf0d

·fearline· :
Şampiyon olacaktık

ben bile şampiyon yaparım galatasarayımızı.



carettacarettatos

carettacarettatos resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Köşe Yazısı/Oli Rehn>
  5.Nis.2008 Cmt 18:20:46
fiogf49gjkf0d

 

**** OLİ RHEN ne demişti? ****

AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, AK Parti nin kapatılması davasıyla ilgili olarak, "AB kriterlerinin ciddi ihlali durumunda", Brüksel in müzakere sürecini gözden geçirme mecburiyetinde kalabileceğini söyledi.

Rehn, AB dönem başkanı Slovenya nın ev sahipliğinde yapılan gayri resmi dışişleri bakanları toplantısının ardından düzenlenen basın toplantısında, bu olayın Türkiye nin anayasal çerçevesinde değişiklik gerektirebilecek "bir sistem hatası" bulunduğunu ortaya koyduğunu savundu.

Olli Rehn, normal bir Avrupa demokrasisinde bu tür siyasi meselelerin mecliste tartışılması ve bu meseleler hakkında mahkemelerde değil, sandıkta karar verilmesi gerektiğini kaydetti.

"Mahkemenin AK Parti yi kapatma, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gibi siyasilere yasak getirme kararı almasının ne gibi etkileri olabileceğinin" sorulması üzerine Rehn, "Brüksel in, AB nin siyasi ve insan hakları kriterlerinin ısrarlı ve ciddi ihlali durumunda müzakere sürecini gözden geçirmeye mecbur kalabileceğini" söyledi.

Rehn, "Türk hükümetinin sükunetini koruması ve sinirlerine hakim olması ve bu kargaşaya rağmen reform sürecindeki ivmeyi sürdürmesinin önemli olduğunu" belirtti.

Olli Rehn, Anayasa Mahkemesi hakimlerinin Türkiye nin AB ye katılma ve işleyen bir Avrupa demokrasisi olma konusundaki "uzun dönemli hedefini göz önüne alacaklarını" ümit ettiğini söyledi.

*******

 

Adamın görevini düşünerek ve Türkiye- AB ilişkileri anlamında Yorumlayın bakayım?

Saygılı ve ölçülü olmanız dileğiyle.

<<12 3456789101112...36>>