Israil Tarzı Terör
... 80–100 kadar erkek, kadın ve çocuk öldürülmüştü. Çocukları kafalarına sopalarla vurarak öldürdüler. Her evden en az bir kişinin canına kıyıldı. Köylerde erkek ve kadınlar yiyecek ve su verilmeksizin evlere kapatıldılar. Sonra da sabotajcılar gelip evleri havaya uçurdu. Bir kumandan, bir ere emir vererek, havaya uçurmak istediği bir evin içine 2 kadın kapatmasını söyledi. Bu arada bir asker, öldürmeden önce bir Arap kadının ırzına geçtiğini anlattı. Yeni doğmuş bir çocuğu olan Arap kadınına birkaç gün süreyle etraf temizlettirildikten sonra kadın ve çocuk öldürüldü. `Harika bir adam` diye nitelenen iyi yetiştirilmiş, iyi bir eğitim görmüş kumandanlar, aşağılık katiller haline gelmişti. Hem de gelişen korkunç olayların içinde ister istemez bu duruma düşmüş değillerdi. Aksine soykırımı ve yok etme metotlarını bilinçlice kullanıyorlardı. Onlara göre dünyada ne kadar az Arap kalırsa, o kadar iyiydi...
Üstteki satırlar, Israil`in Davar gazetesinin 9 Haziran 1979 tarihli sayısında yayınlandı. Yazılanlar, 1948`de Dueima adli Filistin köyünün ele geçirilmesi sırasında yapılanlara tanıklık eden İsrailli bir askerin katliam hatıralarıydı.
Önemli olan bu satırlarda anlatılanların, istisnai bir terör eylemini değil, Israil`in kutsal terörünün sıradan bir örneğini tarif etmesidir. Bir diğer "sıradan örnek", İsraillilerin devlet kurdukları yılda, 1948`de Deir Yassin köyündeki Arap halka giriştikleri katliamdır. Menahem Begin`in yönettiği Irgun ve Stern teröristleri, Kudüs yakınlarındaki Deir Yassin köyüne düzenledikleri baskın sırasında, hamile kadınların ve çocukların da dahil olduğu 280 kadar Arap köylüsünü önce sokaklarda dolaştırdıktan sonra kurşuna dizmişlerdir. Ancak bir de önemli "detaylar" vardır: Öldürülen genç kızların çoğunun ırzına geçilmiş, erkeklerin cinsel organları koparılmıştır. Siyonistler bazı kurbanları öldürmek için bıçak kullanmışlardır. Raporlarda "ortadan ikiye biçilen" küçük bir kız çocuğundan da söz edilmektedir.(2)
Bu şekilde altı ay içinde Arap köylerine düzenlenen sayısız baskınlarla 400 bine yakin Arap, yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Deir Yassin Katliamı bu baskınların sadece birisiydi. Israilliler`in yıllar içinde terör yoluyla boşalttıkları köy sayısı, Israil`in az sayıdaki "muhalif" seslerinden biri olan Israel Shahak`in tespit ettiği rakama göre, 385`tir. Bu köylerde yasayanların içinde korku yöntemiyle kaçırılanların yanında, Deir Yassin`le aynı kadere uğrayanlar da vardır.
Israil`in terörü, ilerleyen yıllarda da kan dökmeye devam etmiştir. Kibya ya da Sabra Satilla katliamları, yine buzdağının görünen kısımlarıdır. Israilliler çoğu kez bu açık eylemleri bile üstlenmemeye çalışmışlardır. Örneğin Israil`in 1982 yazındaki Lübnan’ı işgali sırasında Sabra ve Satilla mülteci kamplarında öldürülen 1.500`ün üstündeki Filistinli`ler hakkında Begin "Yahudi olmayanlar, Yahudi olmayanları öldürdü, bize ne!" demişti. Oysa kısa süre sonra katliamı gerçekleştiren Falanjistlerin İsrail subaylarının komutasında olduğu ve İsrail ordusunca silahlandırıldıkları ortaya çıktı.
İsrail Tarzı İşkence
Israil`in kutsal terörünün önemli bir parçasını ise işkence oluşturmaktadır. 1967`den bu yana iki milyondan fazla Filistinliyi işgal altında yasamaya zorlayan Yahudi Devleti, bu Filistinlilerin muhalefetini kırmak ve onları göçe ikna etmek için sistemli bir işkence politikası uygulamıştır.
Yahudi Devleti`nin korkunç işkence yöntemleri, ilk kez Londra`da yayımlanan Sunday Times`in 1977 yılında yayınladığı uzun bir araştırmada ortaya çıktı. Belgelenen vakalar, 1967`den itibaren on yıllık İsrail işgali sırasında işkence gören kırk dört Filistinlinin durumlarını ortaya koyuyordu.
Buna göre, Israil`in; Nablus, Ramalla, Hebron ve Gazze`deki hapishanelerinde, Kudüs`teki Rus sitesi ya da Moskoviya olarak bilinen sorgu ve gözaltı merkezinde ve Yona, Ramle, Sarafand, Nafha gibi özel askeri hapishanelerde inanılmaz işkenceler uygulanıyordu. Sistemli dayak dışında, İsraillilerin kullandığı işkence türleri arasında; cinsel organlara elektrik verme, tutukluyu çırılçıplak buzlu suya sokma, gözleri bağlanmış olan tutuklunun üzerine özel eğitilmiş köpekleri saldırtma, vücudun değişik yerlerinde sigara söndürme, arkadan tecavüz, tırnakların ve sağlam dişlerin sökülmesi gibi yöntemler vardı. Bazı tutukluların kızları da tutuklanmış ve bunlara babalarının gözü önünde tecavüz edilmiş, sonra da tutuklu kendi kızıyla cinsel ilişkiye girmesi için zorlanmıştı. Bazı erkek tutukluların cinsel organlarına ince cam çubuklar sokulmuş ve sonra da bu çubuklar organın içindeyken işkenceciler tarafından kırılmıştı. Erkek tutukluların hayalarının sıkıştırılması da çok kullanılan yöntemlerin biriydi. Bu işkenceler sonucunda çok sayıda Filistinli tutukluda kalıcı sakatlıklar meydana geldi. Çoğunun cinsel fonksiyonları sona erdi, görme ve işitme duyularını ve akli dengelerini yitirenler oldu. Bu fiziki işkencelerin yanında psikolojik yöntemler de vardı. Siyasi tutuklular, kasten, İsrail ordusuna çizme, kamuflaj ağı, vb. malzeme imal etme işlerine koşuluyorlar, reddettiklerinde fiziki yöntemlere başvuruluyordu.(3)
Sunday Times`in ortaya çıkardığı bu vakalar, 1967-1977 yılları arasındaki işkence vakalarıydı. İlerleyen yıllarda da Israil`in kutsal terörü ve kutsal işkencesi sürdü. Yalnızca 1987-1993 döneminde; İsrail birlikleri tarafından 1.283 Filistinli öldürülmüş, 130.472 tanesi hastaneye kaldırılacak derecede yaralanmış, 481 tanesi sürülmüş, 22.088 tanesi gözaltına alınmış, 2.533 ev mühürlenmiştir. (4) Gözaltı ve tutukluluk sırasında kullanılan işkence yöntemlerinin hangi boyutlara vardığını bilmek de mümkün değildir.
İsrail işkence geleneği ile ilgili olarak en son 1995 Ağustosunda ortaya bazı yeni bilgiler çıktı. Emekli Albay ve tarihçi Mose Givati, "Çöl ve Alevlerin İçinde" adlı kitabında, 1948, 1956 ve 1967`deki Arap-İsrail savaşlarında İsrail ordusunun savaş esirlerine inanılmaz işkenceler yaptığını yazdı. Buna göre, esir alınan Mısırlı askerlerin gözleri sigara ile oyulmuş, cinsel organları kesilerek ağızlarına tıkanmıştı...
Burada önemli olan bir nokta var. İsrail devlet aygıtı, terör ve işkenceyi yalnızca pragmatik bir uygulama olarak değil, bunun da ötesinde kutsal bir misyon olarak görmektedir. Israil`in terörü, Livia Rokach`in ifadesiyle, "kutsal" bir terördür. Çünkü bu terör, yahudi dini kaynakları tarafından emredilir.
|