ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
26 Nisan 2024, Cuma 16:20   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  Alleria> Forum Başlıkları
    Alleriatarafından açılmış Toplam 29 Forum Başlığı var
<<123 >>


Alleria

Alleria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >BEDEN DİLİ - FİZYONOMİ (Yüz Okuma Sanatı)
  27.Ağu.2009 Per 12:36:05

  BEDENİNİZ KONUŞUYOR

 Bedenin en önemli dile gelen kısmı yüzdür. Yüzümüz büyük oranda o anki ruh halimizi yansıtır. Emniyet teşkilatı dahil, birçok kuruluş yüz tahlillerinden karakter sonuçlarını çıkarmaktadır.

 Yüzümüzdeki her uzvun apayrı bir anlamı vardır. Yanaklarımız, burnumuz, kaşlarımız, gözlerimiz, dudaklarımız... Hepsi birer karakter alfabesidir.

 İlm-i Sima denilen bilim, ta Osmanlı dönemlerinde karakter tahlilinde bulunuyordu. Milli Amele Hizmet (MAH) Osmanlı döneminde istihbarat örgütüydü. MAH, yani o zamanki MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) II. Abdülhamit Han`ın eseriydi. Abdülhamit Han Milli İstihbarata adam seçerken önce fotoğraflarını istetirmiş. Bir defasında yine böyle kontroller sırasında, eline aldığı istihbaratçı adayının fotoğrafını bir müddet süzdükten sonra şöyle dediği söylenir: "Bu adamı sakın istihbarat örgütüne almayın. Adamın yüzünde meymenet yok."

 Yüzümüz sadece bakmasın, aynı zamanda onu konuşturalım:

 Göz Ne Diyor? : Stres ve üzüntüyü belli ederim. Sevinç ve neşeyi belli ederim. Bu nedenlerdir ki, insanlar benim hakkımda "Gözlerinin içi gülüyor" der. Aşk, şehvet benimle dışarıya yansır.

 Kaş Ne Diyor? : Karar mekanizmasıyım.İnsanlar düşünürken veya birşey hakkında karar verirken beni hareket ettirirler.

 Alın Ne Diyor? : Keder tablosuyum. İnsanlar bu tabloya bakarak benim sayemde karşısındakinin neler yaşadığını tahmin edebilirler. Bazı bedenlerde kırış kırış olmuşumdur. Bazı bedenlerde de daha derin yarıklar halindeyim. Bazı bedenlerde ise yumurta yüzeyi gibiyimdir, hiç kırışıklık barındırmam. Eğer böyleysem, mutlu ve huzurluyumdur.

 Burun Ne Diyor? : İş hayatının ve ekonominin izleri olarak görülüyorum. Birkaç çeşide ayrılıyorum. Sahiplerimin özelliği benim şeklime göre farklılık gösteriyor. Kimi bencil, kimi çok konuşkan, kimisi ise eğlenmeyi seven özelliktedir.

 Kulak Ne Diyor? : Şeklime göre farklı özellikte karakterleri yansıtıyorum. Benim çeşitliliğim sahibimin karakterini de çeşitlendiriyor. Örneğin, şeklime göre kurallara bağlıyımdır, planlı programlıyımdır, tedbiri severim.

 Dudak Ne Diyor? : O anki hayalleri ve kafadan geçenleri belli eder, dışarıya yansıtırım. Fakat tam tersine şeklime göre birşeyleri sakladığımı da belli ederim.

 Diş Ne Diyor? : İnsanlar sıkılganlıklarını benim sayemde belli eder. İnsanlarda eğer tavşanlardaki gibiysem sahibim bencildir.

 Çene Ne Diyor? : Şeklime göre kavgacılığı, hareketliliği yansıtırım.

 BİRKAÇ ŞEKİL OLAN UZUVLARIMIZ

 Burnumuz, kulağımız, gözlerimiz, kaşlarımız apayrı olup kimimizde uzun, büyük, patlak ve kalın; kimimizde ise kısa, küçük ve incedir. Örneğin, bazı insanlarda burun kısayken bazılarında uzundur, kulak bazı insanlarda normalken bazılarında kepçe gibidir. Kaşlar bazılarında kaba ve kalınken, bazılarında kalemle çizilmiş gibidir; "kalem kaşlı" benzetmesi de buradan gelmektedir.

 Yüz ifadesi, karşımızdaki kişinin o an veya ilerisi için ne yapabileceğine dair derin ip uçları verir. Bu taktiği öğrenip kullanan kişi, insanların hareketlerinin ne anlama geldiğini keşfedip onlardan gelebilecek zararları önleyebilir.

 Her bir uzuv, genetik kodlamalarla yaratılmıştır. Davranışların % 90`a yakını da bu genetik kodlamaya mahkumdur. Yüz hatları, alın çizgileri, göz, burun ve kulak şekilleri kişilerin düşünce süreçlerini belirler. İnsanların kafa şekilleri ve alınları da onların hangi ruh ve karakter yapısında olduklarını yansıtan oldukça gerçekçi genetik kodlardır.Örneğin, alnı ileriye doğru çıkık olan hafif üçgene yakın kafa şekli, sorunlar karşısında pes etmeyip, çözümler üreten "işini bilir tipler" olarak kodlanmıştır.

 Liderlere dikkat ettiğimizde kaşlarının genellikle kalın olduğunu görürüz. Genetik kodlamada da kalın kaşlılar liderlik özelliği taşıyanlar olarak karşımıza çıkar.

 İnsan yüzünün sol tarafı gercek kişiliği yansıtırken, sağ tarafı saklayıp da kendi istediği yönüyle göstermeye çalıştığı sahte yüzü yansıtır.

 "Yüz bilimi" denilen "Fizyonomi" daha eski tabirle "İlm-i Sima" oldukça isabetli insan karakter tahlilleri sunmaktadır. Bu tahliller % 98 doğru çıkar. Yüz şekilleri, ses şekilleri, hal ve haraketler, yürüme şekilleri insan denen meçhul hakkında kıymetli sırlar verir.

 Alamet-i Farika olarak nitelendirilen insanoğlu, milyarlarca farklı şekillerden oluşmuştur; ama bedensel özellikleri, bu farklılığı kategorize ederek büyük sırları ifşa eylemiştir. Yani insanoğlu dağınık değil, belli ve belirgin kodlar halinde yaratılmştır.

 Tevrat, insanoğlunun şerefli bir varlık olduğunu söyler. Kutsal kitap Tevrat`ın yüce ve kıymetli sözlerinde, insan davranışlarının onun karakterini yansıttığı üzerinde kişiyi derin düşüncelere sevk eden gizemli ifadeler yer alır. Yüce Rabb`in insanları bir şifre, ancak çözülmesi pek zor olmayan bir şifre üzerine yarattığını tüm kutsal kitaplar ifade etmiştir.

 GÖZ ÇEŞİTLERİ NE DİYOR?

 Yakın Mesafeli Gözler: Ayrıntıları gözden kaçırmazlar. Analitik düşünce yapısına sahiptirler. Genellikle idare etmeyi severler.

 Kurbağa Gözlüler: Hatalara odaklanırlar ve herkesin kendi istedikleri gibi olmasını beklerler. Olmadığında da gereksiz kapris ve tavır içine girerler.

 Sivri Gözler: Yardım etme duygusu olan tiplerdir. Dert dinlemeyi severler. Bazları feraset sahibidirler. Medyumlar genellikle bu çeşit insanlardan çıkar. Ne yapabilecek karakterde olduklarını tahmin edebilirsiniz.

 KULAK ÇEŞİTLERİ NE DİYOR?

 Büyük Kulaklılar: Duygusaldırlar. Araştırma ve icatlara önem verirler. İyi birer dinleyicidirler.

 Küçük Kulaklılar: Bencildirler. Kendilerine ait olmayanlara karşı özel ilgileri vardır.

 Başa Yakın Kulaklılar: Uyumludurlar. Tahmin yönleri güçlüdür.

 BURUN ÇEŞİTLERİ NE DİYOR?

 Büyük Burunlular: Ticarette başarılı olabilirler. Yöneticilikte aktif görevde bulunabilirler.

 Kalkık Burunlular: Konuşmayı severler. Sır saklayamazlar. İnsanları dinlerler ve yorumlarda bulunurlar.

 Yuvarlak Burunlular: Palyaçoların burunları neden yuvarlaktır? Palyaçolar aslında güldürürken için için ağlayan insanlardır. Yuvarlak burunlular işte bu yüzden nedense duygusaldırlar, dert paylaşmayı ve dinlemeyi severler. Yuvarlak burunlularla karşılaştığınızda deneyin, hak vereceksiniz.

 ALIN ÇİZGİLERİ NE DİYOR?

 "Alın yazısı", "Alnım ak", "Alnıma kara leke çaldırmam" türünden ifadeleri sıkça duyarız. Genelde çekilen acıları anlatmak için "alın" kelimesi kullanılır.

 Alındaki üç çizgi ve daha fazlası bir konu üzerinde çok fazla kafa yorulduğunu gösterir.

 Çekilen acı ve ıstırapların ilk işaretleri alında belirir. Acı ve çileler mührünü insan alnına vurur. Bir insanın alnı ne kadar derin ve çizgiliyse, o kadar sıkıntı çekmiştir...



Alleria

Alleria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Bir Neslin Vatanı Beklediği Yerdir Çanakkale
  2.Eyl.2009 Çar 14:27:36

  BİR DESTANDIR ÇANAKKALE

 Kızının doğduğunu cephedeyken öğrenmişti. Yavrusunu görmesi için izin verildi. Ancak o, vazifeyi her hazzın üstünde tuttu. Gözleri kızını görecekken, düşmanı takip etti. Yeni doğan bebeğini göremeden adını mektupla koyan babaların düşmanla çarpıştığı yerdir Çanakkale.

 Düşman bütün hazırlıklarını yapmış, 18 Mart`ın ikindi çayını Marmara sularında içmeyi planlamıştı. Bunun için Boğaz`ın sularını hemen her damlasına kadar taramış, dökülen bütün mayınları toplamıştı. 17 Mart günü hazırlanan raporda Boğaz artık temiz gözüküyordu. Aynı günün gecesi ise, tuzak kuranların tuzaklarını ters yüz eden, tuzakların en hayırlısı kuran Külli İrade`nin Sahibi, görünenlerin arasından görünmeyen Nusret`i yüzdürmüş, İsmail Hakkı Efendi`ye kalan son 26 mayını döşetmişti. Boğaz`ın serin sularında her gece yarısı düşmana görünmeden yüzen Nusret Mayın Gemisi`nin demir attığı yerdir Çanakkale.

 "Ağır adımlarla sınıfın merdivenlerini çıkmaktaydı. Hergün seslerini sınıfın kapısına yaklaştığında duymaya alışkın olan Ahmet Fevzi Bey sınıftan hiçbir sesin gelmediğini farketti. İçeriye girdiğinde sınıfın boş olduğunu gördü; masasına doğru ilerlediğinde tahtadaki yazıyı farketti. Tahtada: `Hocam biz hep beraber karar verdik ve Çanakkale`ye gidiyoruz sizi de orada bekliyoruz. Hakkınızı helal edin! Allahaısmarladık!" yazıyordu.

 Ahmet Fevzi Bey`in kanı donmuş, son bir solukla kendisini dışarı atmıştı. Gözlerinden sicim gibi yaşlar akmaktaydı. Artık onun da İstanbul`da kalmasının bir manası kalmamıştı. İstikamet belliydi Çanakkale." 1915`te birçok okulumuzda buna benzer durumlar yaşanmıştı ve o sene bu okullarımız mezun verememişti. Öğretmenlerin talebeleriyle kavuşup gülle yağmurlarının altında onları mezun ettikleri yerdir Çanakkale.

 Gemiler şafakla birlikte harekete geçmişti, bataryalarımızın üzerine tonlarca mermi yağmakta, gemiler adeta kan kusmaktaydı. Askerlerimiz ise, sabırla sıralarının kendilerine gelmesini beklemekteydi. Bekleyenlerden biri de, atılan mermilerle alt-üst olan Mecidiye Tabyası`nın Onbaşısı Koca Seyid`di. Kullandıkları bataryanın vinç sistemi bozulmuş, 275 kg mermiyi topa yüklemek için kaldırma imkanı kalmamıştı. Koca Seyid, önünden geçen Ocean Zırhlısı`nı gözüne kestirmişti. Göz göre göre geçemezdi düşman buradan. Koca Seyid adeta kollarıyla boğazını kesmeye hazırlanıyordu. Yere eğildi. Kımıldatılması dahi zor olan son mermiyi açık bir İlahi nusret ile kaldırarak topun namlusuna sürdü ve ateşledi; gemi sanki kaşının ortasından vurulmuştu. Artık savaşın seyri değişecekti. Birkaç kişi kaldıkları tabyada, adeta toprak altından dirilen, mağrur düşmanın gemisine geçit vermemek için, sadece koca mermiyi değil, gerektiğinde bütün Gelibolu`yu tek başına kaldıracak olan Koca Seyid`in, abideleştiği yerdir Çanakkale.

 Hamilton 18 Mart günü denizden geçemeyeceğini anlamış, bütün planlarını değiştirmek zorunda kalmıştı. Artık hergün asker yığıyordu Gelibolu`ya. Dünyanın dört bir yanından hergün askerler Çanakkale`ye akın etmekte, hançerlerini Osmanlı`nın kalbine saplamak için çekmekteydiler. Haksızca, zalimce, kinle çekilmiş hançerlerin, hedefine ulaşamadan kırıldığı yerdir Çanakkale.

 Hamilton çıkartma yapılacak koyları harita üzerinde işaretlemiş, ertesi günü beklemekteydi. 25 Nisan sabahı şafakla birlikte emir verildi. Gemiler işaretlenen koyları ara vermeden dövüyorlardı, tek bir canlının yaşamasına tahammüleri yoktu. Seddülbahir, Ertuğtul Koyu, Alçıtepe adeta yanıyordu. Düşen her mermi Mehmetçiğin avucunda söndürülüyordu. Fennin, teknolojinin yetmediği, her metrekaresinde 6.000 merminin söndürüldüğü yerdir Çanakkale.

 Yanan Ertuğrul Koyu`nun gerçek sahipleri, bu amansız top yağmurunun dineceği anı iple çekiyorlardı. Nihayet saatlerdir devam eden ateş son bulmuş, çıkartma gemileri Ertuğrul Koyu`na demirlemişti. Şimdi sıra Yahya Çavuş ve yiğitlerindeydi. Sahile yaklaşan ilk düşman askerleri  artık tepeden gözüküyordu ki, işte o an kıyamet koptu. Askerlerimizin bulunduğu tepe alevden bir sel haline dönüşmüş, önüne kattığı herşeyi denizin dibine sürüklemekteydi. Sahile çıkmak isteyenlerin bu selden kurtulmalarına imkan gözükmüyordu: "Mermilerinizi sakın boşa harcamayın. Bir mermiyle iki kişi vurmaya çalışın."

 Yahya Çavuş ve arkadaşları akşama kadar düşmana nefes aldırmamış, düşmanın rahatlıkla çıkacağını zannettiği tepeyi onlar için bir cehenneme çevirmişti. Düşman orada sadece 63 kişi olduğundan habersiz, koca bir alayla savaştığını zannediyordu. Akşam olduğunda, tepedeki siperden artık mermi sesi duyulmaz olmuştu. Bir bölüğün bir alay gibi vuruştuğu, Yahya Çavuş ve askerlerinin Allah`a kavuştuğu yerdir Çanakkale.

 Çok uzak yerlerden -Hindistan`dan- yola çıkmışlardı; maksatları Osmanlı`ya yardım etmekti. İngilizler onları kandırmış, hain bir planın parçası olarak Osmanlı`nın karşısına çıkarmışlardı. Saldırı emri siperlerde bir defa daha yankılanmış, askerler siperlerinden ok gibi fırlayıp göğüs göğüse kıyasıya bir mücadeleye başlamıştı.

 Asım, yerde boğaz boğaza mücadele ettikten sonra öldürdüğü düşmanın cansız vücudundaki garip şişkinliği farketti. Elini gömleğinden içeriye soktu ve hiç yabancısı olmadığı birşeyi çıkarttı. Soluk alması değişmiş, dudakları kurumuştu. Elindeki, uğruna canların feda edildiği, Kur-an`ı Kerim`di. Herşeyi anlamış, kardeşinin cansız bedenine kapanarak ağlamaya başlamıştı. Hain oyunların oynandığı, kardeşin kardeşe vurulduğu yerdir Çanakkale.

 Kurban bayramıydı. Bütün alay, bayram namazı için bir araya gelmiş, sükunetle bayram hutbesini dinliyordu. Namaz kılındı, herkes tertemiz bir halde birbirleriyle bayramlaştı. Bu, birçoğunun dünyadaki son bayramlaşmasıydı. Dünya tarihinin en şanslı alayı (57. Osmanlı Piyade Alayı) kurban bayramının birinci günü, alay komutanından saka erine kadar Hakk`a yürüdü; güneş battığında bütün alay şehit olmuştu. Dünya tarihinin en şanlı alayının en büyük bayramı yaşadığı yerdir Çanakkale.

 Siperler arası mesafe yer yer sekiz metre. Ölüm muhakkak; ancak müthiş bir teslimiyet ve tevekkül var. Her dakikaya, her metrekareye bir şehit düşmekte, mermi mermiyle çarpışmaktadır. Conkbayırın`da, Anafartalar`da, Arıburnun`da, Bombasırtı`nda, Zığındere`de kimi on beş, kimi on altı yaşındaki er oğlu erler bir bir toprağa düşmektedir. Toprağın bağrında binlerce çiçek açmaktadır. Bu en güzel çiçeklerden birinin mektubu, açtığı günün ardından gelir anasına; "Oğul, arkadaşların saçındaki kınayı merak ederlermiş. Neden annen seni buraya gönderirken saçına kına yakmış derlermiş. Oğul söyle onlara, herkes duysun! Herkes öğrensin! Ben seni vatanımıza, Allah`ımıza kurban seçtim, o yüzden saçını kınalayıp gönderdim." Her adımında binlerce Kınalı Hasan`ın, Ali`nin, Mehmet`in yattığı yerdir Çanakkale.

 "Eller tutmasa da

 Gözler görmese de

 Kulaklar işitmese de

 Bir neslin vatanı beklediği yerdir Çanakkale."



Alleria

Alleria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Ayrılık diye birşey yok.. Bu bizim yalanımız..
  6.Eki.2009 Sal 12:12:15

AyrıLık Diye Birşey Yok Bu Bizim YaLanımız..

Ayrılık diye bir şey yok. Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında özlemek var beklemek var.
Şimdi neredesin?
Ne yapıyorsun?
Güneş çoktan doğdu. Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın değil mi?
Öyleyse ayrılmadık. Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.
Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.
Önce beklemekten. Ömür boyunca ya bekliyor ya bekletiyor insan.
İkisi de kötü ikisi de hazin tarafı yaşantımızın.
Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar, Sonra yürümesini konuşmasını büyümesini...
Zaman ilerliyor bu defa para kazanmasını. Kanunlara saygı göstermesini. İnsanları sevmesini aldanmasını aldatmasını bekliyorlar.
Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun.
Ya o? Ya o?
İnsanlardan dostluk bekliyor sevgilisinden sadakat, Çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor Saadet bekliyor yaşamaktan.
Zaman ilerliyor bir gün o da ölümü bekliyor artık.
Aradıklarının çoğunu bulamamış beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak göçüp gidiyor bu dünyadan.
İşte yaşamak maceramız bu. Yaşarken beklemek beklerken yaşamak Ve yaşayıp beklerken ölmek!
Özleme bir diyeceğim yok.
O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası. O nefes alışı sevgimizin kavuşmalarımızın anlamı. O tek güzel yönü bekleyişlerimizin.
İnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı yaşantımız özlemlerle güzel.Özlemin buruk bir tadı var hele seni özlemenin. Bir kokusu var bütün çiçeklere değişmem. Bir ışığı var bir rengi var seni özlemenin anlatılmaz.
Verdiğin bütün acılara dayanıyorsam; Seni özlediğim içindir.
Beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni; Seni özlediğim içindir.
Yaşıyorsam; içimde umut varsa yine seni özlediğim içindir.
Seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki!

TaM{1}ManYaq



Alleria

Alleria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Düşündüren Yazılar..
  19.Kas.2009 Per 14:15:34

 YAŞAMIN KARARI ELİMİZDEDİR..

 " Yaşlı bilge!" demiş çocuk, "Ellerimde tuttuğum kuşun canlı mı, ölü mü olduğunu söyleyebilir misin?"  Yaşlı bilge gözünü dikip çocuğa sessizce bakmış ve "Evlat," demiş, "Ellerinde esir kalmış kuşun canlı olduğunu söylersem, ellerini iyice sıkıp onu öldüreceksin. Ölü olduğunu söylersem ellerini açacaksın ve kuş özgürlüğüne uçacak. Ellerinde, yaşamın ve ölümün gücünü tutuyorsun oğlum. Yaşam ile ölüm arasında seçim yapabileceğini bilecek kadar bilgi var sende."

 "Kuşun veya herhangi bir olayın sonuçlarına benim yanıtımın belirlemesine izin verirsen, kendi gücünden ve kararlarından yoksun kalırsın. Aynı zamanda, doğru seçim yapma sorumluluğunu üzerinden atmış, kendi gücün ve bilginin mutluluğunu hissetme ve kullanabilme fırsatını yitirmiş olursun. Kendin karar ver ve sonradan da pişman olma!"



Alleria

Alleria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >Mehmet`cim (AcEdUdE) Doğum Günün Kutlu Olsun :)
  28.Oca.2010 Per 00:48:59

                                                  

  Mehmet, güzel kalpli arkadaşım doğum gününü en içten dileklerimle kutlar; yeni yaşında geriye dönüp baktığında "iyiki doğmuşum" diyebileceğin gönlünce bir yıl geçirmeni dilerim.. Nice mutlu senelere...



Alleria

Alleria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Renklerin İnsan Üzerindeki Etkileri
  22.Şub.2010 Pzt 11:43:57

 Yapılan araştırmalarda renkler ve insan davranışları arasında çok sıkı ilişkiler olduğu görülmüş, sevdiğimiz pek çok rengin içinde kişiliğimizle ilgili bilgilerin olduğu anlaşılmıştır. Renk seçiminizi mizacımız, yaşam koşullarımız, bilinçli yaşantılarımızın yanı sıra ihtiyaç duyduğumuz enerjinin niteliği de belirlemektedir.

Renkler ve kişiliğimiz arasındaki ilişkinin çözülmesi amacıyla "renk çarkları" kullanılmaktadır: 8 canlı renkten oluşan bu çarklardan yapılan renk seçimleri sonucunda kişilik yapısıyla ilgili yorumlarda bulunulur. Seçilen renkler bilinçaltı istekleri, yetersizlikleri ve gizli yetenekleri ortaya çıkarmakta ve böylece etkili bir kişilik geliştirme aracı olabilmektedir.

  KIRMIZI
 Bu renk canlılık ve dinamizmle ilgili bir renktir. Mutluluğu temsil eder. Kırmızı renk, fiziksel olarak; ataklığı, canlılığı ve duygusal bağlamda; bir işi sonuna kadar götüren azmi ve kararlılığı gösterir.
İştah açar. O yüzden dünyadaki gıda firmalarının çoğu logosunda kırmızıyı kullanır. Kırmızı tansiyonu yükseltir, kan akışını hızlandırır. Yanlış bir inanış vardır; boğaların kırmızıya saldırdığı sanılır. Oysa boğalar renk körüdür. Kırmızıya değil, kendilerine sallanan koyu renkli beze saldırır.

  BEYAZ
 Temizliği ve saflığı temsil eder. İstikrarı, devamlılığı simgeler. Politikacılar beyazı pek severler, çünkü temiz, dürüst izlenimi vermek isterler...


  SIYAH
 Duygusallığı ve hüznü simgeler. Gücü ve tutkuyu temsil eder. Bizde ve batıda siyah matemi temsil ederken, Japonya`da siyah mutluluktur. Siyah fonda kullanılırsa karamsarlığı çağrıştırır. Einstein konsantre olabilmek için perdeleri siyah, gün ışığı olmayan odaları tercih ederdi.


  MAVİ
 Vücudumuzda boğaz bölgesini yansıtan bir renktir. Mavi renk gökyüzünün ve geniş ufukların, denizin simgesidir. Sınırsızlığı ve uzak bakışlılığı simgeler. Huzuru temsil eder ve sakinleştirir. Araplar mavinin kan akışını yavaşlattığına inanır, nazar boncuğu o yüzden mavidir. Batıda intiharları azaltmak için köprü ayaklarını maviye boyarlar. Duvarları mavi olan okullarda çocukların daha az yaramazlık yaptığı saptanmıştır.


  YEŞİL
 Duygusal olarak bizi en çok etkileyen bir organımız olan kalp organının , bu rengin yaydığı enerji alanında olduğu düşünülür. Doğanın ve baharın rengidir. Güven veren renktir. O yüzden bankaların logolarında hakim renktir. Yeşil yaratıcılığı körükler. Bu yüzden büyük lokanta mutfaklarında yeşil tercih edilir. Hastanelerde de yeşil rahatlatıcı özelliği nedeniyle kullanılır. Yeşil alanda insanların daha az mide rahatsızlığı çektiği saptanmıştır.


  LACIVERT
 Kozmik renk olarak kabul edilir; sonsuzluğu, otoriteyi, verimliliği simgeler. O yüzden dünyadaki firmaların yarıdan fazlası logolarında laciverdi kullanır. Lacivert giyen kişiler kendilerini çok daha karizmatik ve inandırıcı hissederler. İnsanların üzerinde başarılı ve güçlü imajı bırakır.


  MOR
 Eskiden beri ihtişam ve lüksün son basamağı olarak düşünülür. Tarih , yüksek sınıfların, saray mensuplarının daima morla bezendiklerini kaydeder. Nevrotik duyguları açığa çıkardığından, insanların bilinçaltını korkuttuğu saptanmıştır. İntihar edenlerin beğendiği renktir.


  PEMBE
 Uyum ,neşe , şirinliğin ve sevginin simgesi. Rahat hissettiren ve dinlendiren bir renktir. Bu yüzden bazı büyük mağazalar tezgahtarlarına pembe üniforma giydirir ki, müşteriler kendilerini rahat hissetsin diye. Pembe aynı zamanda çocuk rengidir.


  SARI
 Sarı zeka , incelik ve pratiklikle ilgilidir. Toplumsal yaşamı ve birlikte çalışmayı yansıtan bir anlamı vardır. Geçiciliğin ve dikkat çekiciliğin sembolüdür. Dikkat çekiciliğinden dolayı dünyada taksiler sarıdır. Sarı ayrıca hüzün ve özlemin rengidir. Sonbaharın tüm hüzünlü güzelliğinde onun her rengini izlemek mümkündür.


  KAHVERENGI
 Gerçekçiliğin, plan ve sistemin rengidir. Kansas Ünv.’de bir sergide, duvarların rengi değiştirilebilir hale getirilmiş. Fonda beyaz kullanıldığında insanlar sergide yavaş hareket etmiş. Fon kahverengiye döndüğünde ise insanlar müzede daha çok yeri daha az zamanda gezmişler. Kahverengi insanı hızlandırır. Bu yüzden fastfoodlar iç mekanda kahverengi kullanır. Kahverengi toprak rengidir. Kıyafetlerde pek tercih edilmez, çünkü kahverengi giyen insanlar kalabalıkta dikkat çekmezler
.

 (Renklerin insan davranışını ve psikolojisini önemli ölçüde etkilediği bugün kesinleşmiştir. Kanada`da bir okulda yapılan deneyde, odaların renk ve ışık düzenlerinin değiştirilmesi ile bazı öğrencilerin zeka düzeylerinin ve disiplin sorunlarının olumlu biçimde etkilendiği tespit edilmiştir. Ancak insan gözünün ışık ve rengi algılayan ağ tabakasının görme sinirleri vasıtasıyla bunu beyne ilettikten sonra beyinde nasıl fizyolojik etkiler yarattığını renkbilimciler henüz açıklayamıyor.

 Aslında gözümüze gelen görüntü iki çeşit görme hücresi aracılığı ile taranır. Silindir veya çomak şeklinde olanlar ışığı, koni şeklinde olanlar ise rengi algılar. Gözümüzde 7 milyon konik ve 100 milyon kadar silindirik hücre vardır.

 Renge duyarlı konik hücreler ağ tabakasının ortasında, ışığa duyarlı silindirik hücreler ise kenarında daha yoğundur. Bu nedenle gece gökyüzünde gözümüzün kenarından gördüğümüz bir yıldızı, ona doğrudan bakınca göremeyiz. Çünkü burada ışığa hassas silindirik hücreler daha az olduğundan görüntü kaybolur. Aynı şekilde gözümüzün kenarıyla baktığımız şekillerde renkler kaybolur.

 Yapılan deneylerde, pembe renge bakan kişilerin rahatladıkları, kırmızı, turuncu ve sarı gibi sıcak renklere bakanlarda tansiyonun yükseldiği, nabzın ve solunumun hızlandığı, terlemenin çoğaldığı, mavi rengin ise tam tersi etki yarattığı belirlenmiştir.

 Araştırmalar insanların en çok mavi rengi sevdiklerini, bunu kırmızı ve yeşilin takip ettiğini göstermektedir. Erkekler yeşil, deniz mavisi, turuncu ve koyu mor renkleri tercih ederken, bayanlar firuze yeşili, açık mavi, pembe gibi açık-uçuk renkleri, çocuklar ise mavi, kırmızı, yeşil, sarı ve turuncu gibi canlı renkleri daha çok sevmektedirler.

 Bir binada sarı renge boyanmış bir tavan, odayı daha yüksek, sarı renkli duvarlar ise daha geniş gösterir. Kliniklerin sıcak renklere boyanması, beyaz rengin hastalarda yarattığı hüzün duygusunu azaltır. Ayaküstü hazır yiyecek satan dükkanların duvarları iştah açtıran portakal rengine boyanırken yarış arabalarında kırmızı veya turuncu-sarı renkler tercih edilir. Aslında bir renk olmayan, daha doğrusu renksizlik olan siyah da makam araçlarının klasik rengidir.

 Kırmızı renk kan rengidir, asırlar boyu tehlikenin ve tahribatın simgesi olmuştur. Trafik ışıklarında `dur` sinyali olarak kullanılmasının nedeni de budur. Ameliyathanelerde, bulaşan kan rengini belli etmeyeceği için mantıken kırmızı giysi kullanılması gerekirken, teskin edici mavi ve yeşil renkler tercih edilir.)



Alleria

Alleria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Türklerin Dünya Medeniyetine Katkıları
  22.Şub.2010 Pzt 12:26:14
 12 HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ

 Gök Türkler Oniki hayvanlı Türk takvimini kullanmışlardır. Eski Türk takvimi, her biri bir hayvan adı ile anılan "12 yıllık" devre esasına dayanıyordu. Yılların adları şöyle idi:
1. yıl = sıçkan (fare)2. yıl = ud (sığır, öküz)3. yıl = pars4. yıl = tabışkan (tavşan)5. yıl = lu (ejder)6. yıl = yılan7. yıl = yunt (at)
8. yıl = koy (koyun)9. yıl = biçin (....)10. yıl = takagu (tavuk)11. yıl = it (*****)12. yıl = tonguz (domuz)
Bir yılda 12 ay vardı. Aylar, birinç (birinci) ay, ikinç, üçünc...... diye adlandırılmıştı. Bir gün 12 kısım sayılıyor ve her kısma "çağ" deniyordu. Yıl 365 gün, 5 küsûr saat itibar edilmekte idi. Günün başlangıcı gece yarısı idi. Yılbaşı Ocak - Şubat aylarına rastlardı. Aslında ay yılına dayanan bu "Oniki hayvanlı Türk Takvimi"nin Gök Türkler zamanında güneş yılına çevrildiği söylenmektedir.

 TEKERLEĞİN İCADI

 Oğuz Kağan`ın çerisinde, akıllı, iyi, becerikli bir er vardı. Adı Barmaklıg Coşun Billig idi. Bu becerikli kişi bir kağnı yaptı. Kağnı üzerine cansız malları yükledi, baş tarafına canlı malları koştu. Çektiler, gittiler. Oğuz Kağan`ın nökerleri ve halkı, hepsi, bunu gördüler ve şaştılar. Onlar da kağnı yaptılar. Bunlar, kağnı yürümekte iken kanga! kanga! diye bağırıyorlardı. Onun için onlara Kanga adını koydular.

 HAZERFEN AHMED ÇELEBİ

 Avrupalıların, insanın uçabileceğini hayallerinden bile geçiremedikleri zamanda Hezarfen Çelebi uçmaya muvaffak olmuştur.
 Muhtelif ilimlerde inkişaf etmiş olan Ahmed Çelebi halk tarafından "bin fenli" mânâsına gelen "Hezarfen" lakabıyla tanınmaktaydı.
 Ahmed Çelebi kendisinden önce yaşamış olan İsmail Cevheri gibi uçmaya merak salmıştı.
 Türkistan`ın Farab şehrinde doğan İsmail Cevheri, kollarına bağladığı iki düz satıhla Nişabur camiinin minaresinden aşağı atlayarak uçmayı, denemiş, fakat muvaffak olamamıştı. Bazı tarihçilere göre bu tecrübe esnasında hızla yere düşerek vefat etmişti.
 Ahmed Çelebi uçmayı inceden inceye hesap yaptıktan sonra denemiştir. Ahmed Çelebi araştırma ve tecrübelerine önce evinde başlamıştır. Ardından Okmeydanında yüksekçe yerlerden kartal kanatlarıyla rüzgarlı havalarda atlayarak tecrübelerde bulunmuştur.
 Yaptığı bütün tecrübelerde müsbet neticeler elde eden Hezarfen Ahmet Çelebi nihayet büyük tecrübeyi yapmaya karar verir.
 Balmumu ve kartal kanatlarından yaptığı kanatlan kullanarak Galata kulesinden atlayacak ve bir müddet uçtuktan sonra yere inecektir.
 Tecrübeyi merak eden Padişah Sultan Murad da bu uçuşu seyredecektir. Kararlaştırılan lodoslu bir günde Galata kulesinin en tepe noktasına çıkan Ahmed Çelebi "Ya Allah" diyerek kendisini boşluğa bırakmış ve yapma kanatlarını çırpmaya başlamıştır. Hayret dolu bakışlar arasında uçmaya başlayan
 Ahmed Çelebi Üsküdar`daki Doğancılar meydanına sağ salim inmeğe muvaffak olmuştur.

 GEVHER NESİBE ŞİFAHANESİ

 1206 yılında hizmete giren şifahane ve daha sonra yapılan Tıphane, birlikte bir tıp sitesini (Kayseri Tıbbıye Mektebi’ni) oluşturmuş, o zamanda dünyada eşi bulunmayan Selçuklu yadigârı bir varlığımızdır.
Anadolu’da yapılmış olan birçok şifa merkezleri ve medreseler, Selçukluların bilime, insana ve onun sağlığına ne kadar önem verdiklerini göstermektedir.Hem Gıyasiye (Temel Bilimler) hem de Darüşşifa (hastaneyi) içeren Gevher Nesibe Tıp Sitesi, şifaiye, Kayseri maristanı, darüşşifa medresesi, çifte medrese, Kayseri Tıbbıyesi gibi çeşitli isimlerle anılmaktadır.
 Mezar taşı olmadığı için Gevher Nesibe’nin ölüm tarihi bilinmemektedir. Ölümünün 1206 yılından önce olduğu tahmin ediliyor; bir gönül kırıklığını takiben, o zamanın tıbbi imkanları ile tedavisi yapılamayan ince hastalığa (tüberküloz) yakalandığı söylenmektedir. Hastalığın sebebi ise anlatılana göre, gönül verdiği, Selçuklu kumandanı ile evlenmelerine ağabeyinin muhalefeti ve az sonra da bu kumandanın harpte şehit düşmüş olmasıdır. Bu üzüntüler içinde Gevher Nesibe Hatun yemez, içmez ve sonunda ince hastalığa yakalanır. Ölüm döşeğinde, ağabeyi Gıyasettin Keyhüsrev ondan özür diler ve son arzusunu sorar. Gevher Nesibe Sultan son arzusu olarak kendi gibi çaresiz hastaları tedavi edebilecek hekimlerin yetişeceği bir tıp fakültesinin açılmasını ister.

 ULUĞ BEY VE RASATHANESİ
 Uluğ Bey tarafından Semerkant’ta kurdurulan rasathânedeki astronomi çalışmaları, astronominin bugünkü ileri seviyesine gelmesinde şeref payına sâhiptir. Astronomiyle ilgili çalışmalarının temelini, matematikteki trigonometrik esaslar teşkil etmektedir. Bu sebepten Uluğ Bey, trigonometri ilmi üzerinde geniş çalışmalar yaptı. Bir derecelik yayın sinüs değerini hesaplamak bu yolda yapılan çalışmaların ilkini teşkil eder. Kendisinden önceki doğu ve batı dünyâsındaki tahmînî ve takribî bilgileri bırakıp, ilmî esasları tespit ederek trigonometride yeni bir araştırma yolu açtı.Uluğ Beyi dünyâya tanıtan, astronomi alanında yaptırdığı eserler oldu. Onun en meşhur eseri Semerkant’ta yaptırdığı büyük rasathânedir. Günümüzden yaklaşık altı asır önce yapılan bu rasathânedeki çalışmalar, çağımızın astronomi çalışmalarına hâlâ ışık tutmaktadır.

 PİRİ REİS VE DÜNYA HARİTASI
 Harita, parşömen üzerine, renkli olarak, itina ile yapılmıştır.Piri Reis haritasının elde mevcut kısmı, büyük kıt`ada bir dünya haritasının bir parçasıdır. Haritaya dikkatle bakanlar, şark tarafı kenarlarındaki haşiyelerin yarı yarıya kesilmiş olduğunu göreceklerdir. Bundan da istihraç olunabilir ki tekmil harita dünyanın o zamanlar malûm olan kısımlarını, yani Avrupa, Asya ve Afrika ile Amerikanın keşfedilmiş parçalarını göstermekte idi. Müellif, haritasının bir haşiyesinde, haritayı telif ederken görmüş ve tetkik etmiş olduğu haritaları tafsil ile beyan eder; Antil kıyılarını tarif eden haşiyede işbu sahiller ve adalar için Kristof Kolomb`un haritasından istifade ettiğini söyler; amcası veya dayısı Kemal Reisin yanında esir olarak bulunan ve Kristof Kolomp ile üç defa Amerika`ya gittiğin ifade eden bir İspanyol`un sefer hakkındaki rivayetlerini tespit eder; Cenubî Amerika sahillerine ait haşiyelerde dört Portekiz`in yeni telif olunmuş haritalarını da gördüğünü beyan eyler.

 MİMAR SİNAN
 Osmanlı-Türk mimarlığı onunla birlikte bireşim sürecini tamamlamış, arayış aşamasından klasik dönemine geçmiştir. Bu geçiş, biçim olarak kubbeyi, düzenleme ilkesi olarak da merkezi planlı yapıyı anıtsal bir mimarlığın en önemli öğesi olan kubbeyi ve ona bağlı taşıyıcılar sistemini en yalın ve açık biçimde kullanıp onu anıtsal mimarlık düzenlemelerinin çekirdeği durumuna getirmek Osmanlı-Türk mimarlığının dünya mimarlığına bir katkısıdır. Böylece hem Doğu, hem Batı ile ilişki içinde olan, Anadolu ve Akdeniz kültürlerine sahip çıkan bir Osmanlı-Türk İslam mimarlık bileşimi ortaya çıkmıştır. Bu, yapıya katkıda bulunan öteki sanatları da etkilemiş, imparatorluğun her yerinde ki yapı eylemleri için yol gösterici olmuştur. Sinan`ın mühendis yanı su yollarıyla köprülerinde ortaya çıkar. Bunlarda zamanının sahip olduğu tüm mühendislik bilgilerini uygulamış, hatta kimi zaman onları aşan, ileri götüren tasarımlar gerçekleştirmiştir. İstanbul`un su sorununu çözmekle görevlendirilmiş, bentleriyle, tünelleriyle, su yolları ve su yolu kemerleriyle, biriktirme ve dağıtma yapılarıyla uzunluğu 50 km`yi aşan ve Kırkçeşme adıyla bilinen su yapılarını gerçekleştirmiştir. Süleymaniye Külliye`sine 53 milyon akçe harcanırken Kıkçeşme yapılarına 43 milyon akçe harcanmış olması da zamanında bunlara verilen önemin bir başka göstergesi olmaktadır.

 ALTIN ELBİSELİ ADAM

 En göz alıcı ve harika nitelikteki eşya, altından yapılmış bir elbise idi. Çizmesinden başlığına, kemerinden kılıçlarına kadar her şeyi saf altın olan bir elbise.Altın elbisenin başlığı ok ve tuğlarla süslü. Alın hizasında koç, geyik ve at kabartmaları var. Bu kabartmalara, kama kılıfında ve öteki eşyalarda da rastlanıyor. Belindeki kemerin solunda bir kılıç, sağında ise bir kama asılı. Ceketin altındaki düz pantolonun paçaları çizmenin içine giriyor. Ceket, yüzlerce üçgen altının birleştirilmesinden meydana gelmiş, çorabın çizme ile diz kemiği arasında kalan kısmında yine üçgen parçalar, çizmede ise dörtgen parçalar var.Tarihçiler bu elbisenin bir tigine (prense) ait olduğunu söylüyor, fakat tiginin kimliğini henüz bilemiyorlar. Onun için yazılarda adı "Altın Elbiseli Adam" olarak geçiyor.Kazakistan`da Alma-Ata`nın yakınındaki Esik höyüğünden çıkarılan ve M.Ö. 5. yüzyılda yaşamış bir Türk tiginine ait altın elbise.

 ORHUN YAZITLARI
 Göktürk Devletinden kalma, 7 ve 8. asra âit en eski taş kitâbeler. Üzerinde, Türk Edebiyâtının ilk örnekleri bulunan “bengü taşları”dır.
 Moğalistan’ın kuzey-doğusunda, eski Orhun Nehri yatağına dikilmiş oldukları için bu kitâbelere Orhun Âbideleri, Göktürk Devletine âit oldukları için de Göktürk Kitâbeleri denmiştir. Âbidelerde adı geçen Ötüken Ormanı, Türklerin Birinci İstiklâl Savaşını kazanan Kutluk Kağan tarafından, yeni Türk devletine idâre merkezi olarak seçilen yerdir. Orhun civârında Orhun yazısı ile yazılı daha başka kitâbeler de bulunmuştur. Belli başlıları altı tânedir. Fakat bunların en büyükleri ve mühimleri üç tânesidir. Birincisi olan Kül Tigin Âbidesini, ağabeyi Bilge Kağan, 732’de diktirmiş, ikincisi olan Bilge Kağan Âbidesini de ölümünden bir yıl sonra 735’te kendi oğlu diktirmiştir. Üçüncü olarak vezir Tonyukuk Âbidesi ise 720-725 senelerinde kendisi tarafından dikilmiştir.
(Alıntıdır.)


Alleria

Alleria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Türkçemizdeki Yabancı Kelimeler
  23.Şub.2010 Sal 12:56:27

 Türkçemizde En Çok Kullanılan Yabancı Kelimelerin Karşılıkları

 DİPNOT: Çalışmanın derlenmesinde ağırlıklı olarak Türk Dil Kurumu ve Dil Derneği sözlüklerinden yararlanılmıştır.

A
Abes :
Anlamsız, saçma
Abluka :
Kuşatma, çevirge
Abone : Sürdürümcü
Absürt : Saçma, usdışı
Adapte : Uyum
Adi : Bayağı, sıradan
Adisyon : Hesap
Agresif : Saldırgan
Ahize : Almaç
Aidat : Ödenti
Air bag : Hava yastığı
Ajanda : Andaç
Aksiyon : Eylem, edim
Aktif : Etkin
Aktivite : Etkinlik
Aktüel : Güncel
Aleyhtar : Karşıtçı, karşı görüşlü
Alfabe : Abece
Alternatif : Seçenek
Amatör : Özengen, deneyimsiz
Ambargo : Engelleyim
Ambiyans : Hava
Amblem : Belirtke
Ambulans : Cankurtaran
Ampermetre : Akımölçer
Analitik : Çözümleyici
Analiz : Çözümleme
Anarşi : Başsızlık, kargaşa
Anatomi : Gövdebilim
Anekdot : Öykü
Angarya : Yüklenti
Animasyon : Canlandırma
Anons : Duyuru
Anket : Sormaca
Anons : Sesli duyuru
Ansiklopedi : Bilgilik
Antetli : Başlıklı
Antipatik : Sevimsiz
Antifiriz : Donma önleyici
Antreman : Alıştırma, çalışım
Antrenör : Çalıştırıcı
Argüman : Donatı, kanıt, dayanak
Arkeoloji : Kazıbilim
Aroma : Hoş koku
Arşiv : Belgelik
Artist : Sanatçı, oyuncu
Asayiş : Düzenlilik, güvenlik
Asistan : Yardımcı
Asparagas : Uydurma
Astronomi : Gökbilim
Ateizm : Tanrıtanımazlık
Atıf : 1-Yöneltme 2-İlişkili bulma 3-Gönderme
Atmosfer : Havayuvarı
Atom : Ögecik
Atölye : İşlik
Avans: Öndelik

B
Bahir : Deniz
Baht : Yazgı, kader
Bakiye : Kalan
Bandaj : Sargı
Banliyo : Çevre, yörekent
Bariyer : Engel
Bariz : Belirgin, açık
Bariyer : Engebe
Beraat : Aklanma
Best-seller : Çok satan
Bilboard : Duyuru tahtası
Bilhassa : Özellikle
Biyografi : Öz geçmiş
Bizzat : Kendisi
Blöf : Kandırmaca
Bodyguard : Koruma
Bone : Başlık
Bonkör : Eliaçık
Botanik : Bitkibilim
Boykot : Direniş
Branş : Dal, kol
Brifing : Bilgilendirme, Sunu
Brüt : Kesintisiz
Buldozer : Yoldüzler
Burjuva : Kentsoylu
Burjuvazi : Kentsoyluluk
Buton : Düğme

C
Camia :
Topluluk
Cari : Yürürlükte olan
Catering : Yemek hizmeti
Celse : Oturum
Cengaver : Savaşçı
Center : Merkez
Cenup : Güney
Cereyen : Akım
Cetvel : Çizelge, düzçizer
Cevap : Yanıt, karşılık
Check up : Tümtanı
Cihaz : Aygıt

D
Dahil : İç, içsel
Darbımesel : Atasözü
Darphane : Para basımevi
Data : Veri
Debriyaj : Kavrama
Defans(if) : Savunma, savunmalı
Deforme : Şekli bozulmuş
Defroster : Buz çözer
Deklarasyon : Bildiri, açıklama
Demo : Tanıtım
Demonstrayon : Gösteri
Departman : Bölüm
Despot : Buyurgan
Direktör : Yönetmen
Dizayn : Tasarım
Done : Veri
Download : Yüklemek
Driver : Sürücü
Dubleks : İki katlı

E
Edebi : Sonsuz
Ebeveyn : Ana baba
Ecnebi : Yabancı
Edat : İlgeç
Edip : Yazar
Editör : Yayımcı
Egoist : Bencil
Egzersiz : Alıştırma
Ego : Ben
Ekstra : Fazla, fazladan
Elastik : Esnek
Enformasyon : Danışma
Entegre : Bütünleşik
Entern : Yetişici
Eskiz : Taslak
Exit : Çıkış

F
Faal : Çalışkan, etkin
Fahri : Onursal
Fail : Yapan, eden
Faiz : Getiri
Faktör :
Etken
Final : Son
Fanatizm : Bağnızlık
Fasıl : Bölüm
Federal : Birleşik
Finish : Bitiş, varış
Full : Tam
Full Time : Tam gün
Fullemek : Doldurmak

G

Garp : Batı
Gıyabi : Yokken
Global : Küresel
Grafik : Çizge, çizenek
Gramer : Dilbilgisi
Grev : İşbırakımı
Gurup : Gün batımı
Güruh : Toplaşım, kalabalık
Güya : Sanki, sözde

H
Hakiki : Gerçek
Handikap :
EngelHarcırah : Yolluk
Hard Disc : Ana Bellek
Harfiyen :
Değiştirmeksizin
Hasıl :
Ürün, verim
Hayalperest :
Düşkurucu
Haysiyet :
Onur, saygınlık
Hazar :
BarışHit : Gözde

İ
İmtiyaz : Ayrıcalık
İskonto : İndirim
İzolasyon : Yalıtım

J
Jaluzi : Şerit perde
Jenerasyon :
Soy, kuşak
Jeneratör : Üreteç
Jenerik : Tanıtımık
Jenosit : Soy kırım
Jeofizik : Yer fiziği
Jeolog : Yerbilimci
Jeoloji : Yerbilim

K

Kabine : Bakanlar kurulu
Kabotaj: Gemi işletimi
Kadastro :
Yeryazım
Kadir: Değer
Kaide: Değer
Kainat: Evren
Kalibraj: Ayarlama
Kalite : Nitelik
Kamer: Ay
Kamera: Alıcı
Kampüs : Yerleşke
Karambol : Karışıklık
Kartel : Tekel
Komite : Kurul
Kompetan : Uzman
Komplike : Karışık, dolaşık
Komünikasyon : İletişim
Konfeksiyon : Hazır giyim
Konferans : Konuşma, toplantı
Kongre : Kurultay
Konsept : Kavram
Konsültasyon : Danışım
Kozmik : Evrensel

L
Laboratuvar: Beklemelik
Lağvetmek: Kaldırmak
Laptop: Dizüstü bilgisayar
Limit: Sınır, uç
Literatür: Yazın
Loder: Yükler
Lojman: Kurum konutu

M
Mamafi : Bununla birlikte
Mecmua : Dergi
Mega : Çok büyük
Mesaj : Bildiri, ileti
Metot : Yöntem
Metropol : Ana kent
Minimum : En az
Misyon : Özel görev
Modern : Çağdaş
Modernize etmek : Yenilemek
Montaj : Kurgu

N
Naçizane : Önemsiz, değersiz
Nadide :
Görülmemiş, az görülen
Nafaka :
Geçimlilik
Nafile :
Boşuna
Nağme :
Ezgi
Nahiye :
Bölge, bucak
Nahoş :
Tatsız, kötü, yakışıksız
Nakden :
Para olarak
Nasihat :
Öğüt
Nezaket : İncelik

O
Obje: Nesne
Ofansif :
Atak
Offline : Çevrimdışı
Ofis : İşyeri
Ofset : Düzbaskı
Okey(lemek) : Onay, onaylamak
Oley : Yaşa!
Online : Çevrimiçi
Optima : En uygun
Optimist : İyimser
Ordövr : Ön yemek
Organizasyon : Düzen, düzenleme
Orijinal : Özgün
Otistik : İçe kapanık
Otokritik : Özeleştiri

P
Paradigma : Değerler dizisi
Parafe etmek : İmcelemek
Part time : Yarım gün
Plaza : İş merkezi
Provokasyon : Kışkırtmak
Provokatör : Kışkırtıcı
Prömiyer : İlk oyun, açılış

R
Radyasyon : Işıma, ışınım
Rakım :
Yükseklik, yükselti
Rakip :
Yarışmacı
Rampa :
Yokuş
Randevu :
Buluşma
Randıman : Verim
Rapor:
Yazanak
Rasat :
Gözlem
Rastgele : Gelişigüzel
Realite : Gerçek, gerçeklik
Reflektör : Yansıtıcı
Reyting : İzlenme oranı
Rezervasyon : Yer ayırtma
Roof : Çatı

S

Sabotaj : Kundaklama
Sansür :
Sıkıdenetim
Sauna :
Buhar banyosu
Sav :
Tez
Seans :
Oturum, kez, süre
Sekreter :
Yazman
Sembol:
Simge
Sembolik :
Simgesel
Seminer :
Topluçalışım
Sempati :
Cana yakınlık
Sempatik :
Sevimli, cana yakın
Sempatizan : Duygudaş
Senkron : Eşzaman
Sentez : Bireşim
Server : Sunucu
Sezon : Sürem
Show-Şov : Gösteri
Showman : Gösteri adamı
Simültane : Eşzamanlı
Sirkülasyon : Dolaşım
Sistem : Dizge
Skandal : Utanca
Skor : Sonuç
Skor board : Sonuç tahtası
Slayt : Saydam, yansı
Slogan : Savsöz
Software : Yazılım
Solaryum : Güneşletici
Sorti : Çıkış
Sosyal : Toplumsal
Sosyalist : Toplumcu
Sosyolog : Toplum bilimci
Sömestr : Yarıyıl, dönem
Spesifik : Özgül
Spesiyal : Özel
Spiker : Sunucu
Sponsor : Destekleyici
Staj : Uygulamalı öğrenim, yetişim
Star : Yıldız
Start : Başlangıç
Start Almak : Başlamak
Stil : Biçem
Stok : Yığım
Stres : Gerilim
Süper : Üstün, en büyük
Sürpriz : Şaşırtı


Ş

Şantaj : Göz korkurtma
Sark :
Doğu
Şekil :
Biçim, tutum
Şerh :
Açma, ayırma
Şofben :
Su ısıtıcısı
Şoför :
Sürücü
Şok olmak :
Çok şaşırmak
Şov : Gösteri
Şovrum : Sergi evi
Şube : Dal, kol

T
Taahhüt :
Üstlenme
Tahkim :
Pekiştirme
Tahlil :
Çözümleme
Tahliye :
Salıverme
Taklit : Öykünme
Tali :
İkincil
Talk şov :
Söz gösterisi
Tansiyon :
Kan basıncı, gerilim
Tasarruf :
Biriktirme, artırım
Tatil :
Dinlence
Taviz :
Ödün
Tazminat :
Ödence
Tebliğ :
Bildiri
Tedavül :
Geçerlik, sürüm
Tekabül etmek :
Karşılamak
Teknik :
Yol, yöntem
Tekzip :
Yalanlama
Temyiz :
Ayırt etme
Teorem :
Önerme
Teori :
Kuram
Teorik :
Kuramsal
Terapi :
İyileştirme
Tercüme :
Çevirme, çeviri
Termometre :
Sıcaklık ölçer
Terör :
Yıldırı
Tesir :
Etki
Tesisat :
Kurum, kuruluş
Test :
Sınama
Tez :
Sav
Tezat :
Çelişki, karşıtlık
Tiraj :
Baskı sayısı
Torpil :
Kayırma
Totaliter :
Baskıcı, bütüncülTrafik : Gidiş-geliş
Trajedi :
Ağlatı
Transparan :
SaydamTrend : Yönelme, eğilim
Turizm : Gezim
Tümör : Ur
Türbülans :
Ters akıntı


U
Ufuk :
Çevren
Uhde :
Görev, sorumluluk
Ultrasonik :
Sesüstü
Uzuv :
Örgen
Ultraviyole :
Morötesi

Ü
Ümitvar : Umutlu
Ümmi :
Okur yazar olmayan
Ünite : Birim
Üniversel : Evrensel
Üniversite :
Evrenkent, bilimtay
Üstüvane : Silindir
Üryan : Çıplak, yalın
Ütopik : Hayali, düşsel
Ütopya : Hayal, hayal ülke


V
Vazo : Çiçeklik
Versiyon : Sürüm
Vesaire : Ve benzeri
Vesait : Araçlar
Vestiyer : Askıyeri, askılık
Video : İzlemece
Vitrin : Sergen, sergilik
Viyadük : Aşıt, kuruköprü
Vize : Görüldü
Vizyon : Ufuk, ileri görüş
Vuslat : Kavuşma
Vuzuh : Açıklık, aydınlık

Y

Yakamoz : Parıltı
Yeknesak : Tekdüze
Yekûn : Toplam
Yevmiye : Gündelik

Z
Zaaf :Güçsüzlük, düşkünlük
Zabıt :
Tutanak
Zamir : Adıl
Zevat : Kişiler
Ziraat : Tarım
Zirve : Doruk

 (Alıntıdır.)



Alleria

Alleria resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Şeyler >Evlilikte Tarih Değiştikçe :)
  21.Nis.2010 Çar 17:29:28

  Seni Seviyorum

 6. hafta: Seni Seviyorum.  6. ay: Tabii ki, seni seviyorum.  6. yıl: Seni sevmesem, çoktan çeker giderdim.

  Eve Geliş

 6. hafta: Aşkım, ben geldim!..  6. ay: Selam!  6. yıl: Annen ne yemek yapmış?

  Kapı çalınca

 6. hafta: Zahmet etme, ben açarım.  6. ay: Ben açayım mı kapıyı?  6. yıl: Yahu, şu kapıya baksanıza!

  Telefonda

 6. hafta: Sevgilim, ablan telefonda...  6. ay: Seni arıyorlar!..  6. yıl: Telefoooon!

  Çocukluğa Dair

 6. hafta: Zor bir çocukluk geçirmişsin.  6. ay: Senin annen de bir tuhaf ha...  6. yıl: Yahu, tamda annene çekmişsin.

  Tatil Planları

 6. hafta: Bu yaz seni yurt dışına götüreceğim.  6. ay: Tatilde Ankara`ya gitsek ne olur?  6. yıl: Niye, evin suyu mu çıktı?

  Hediyeler

 6. hafta: Bu yüzüğü inşallah seversin.  6. ay: Resim çerçevesi aldım, her zaman lazım.  6. yıl: Şu parayla kendine bir şeyler al!..

  Küçük Sakarlıklar

 6. hafta: Üzülme sevgilim, leke yapmaz.  6. ay: Dikkat etsene yahu!  6. yıl: Amma da sakarsın be kadın!

  Fikir Ayrılıkları

 6. hafta: Ben pek bu fikirde değilim!.. 6. ay: Bu konuda yanlış düşünüyorsun.  6. yıl: Saçma sapan konuşma, Allah`ını seversen!..

  Yemekler

 6. hafta: Yaptığın yemeklere de bayılıyorum.  6. ay: Bu akşam ne yiyiyoruz?  6. yıl: Gene mi makarna!

  Elbiseler ve Alışveriş

 6. hafta: Bu elbise sana çok yakışmış.  6. ay: Bir elbise daha mı aldın?  6. yıl: Kaç para verdin buna?!

  Özür Dilemek

 6. hafta: Özür dileyecek bir şey yapmadın ki...  6. ay: Biraz daha dikkat etsene!..  6. yıl: Kır kır, evi de yık geç!..

<<123 >>