ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
13 Mayıs 2024, Pazartesi 02:42   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  chxqs> Forum Başlıkları
    chxqstarafından açılmış Toplam 135 Forum Başlığı var
<<123456789 1011121314>>


chxqs

chxqs resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >Dünyaya Nam Salan Türk İcatları
  26.Mar.2008 Çar 22:01:03
fiogf49gjkf0d

Türklerin dünyaya kazandırdıkları ilkleri sayın desek; kaçı aklınıza geliyor? Yoğurt, kebap, Başka? Buluşuyla Time a kapak olan Türk, ilk plaj aracı Böcek . Ve daha birkoç örnek:

12 Aralık 2007 14:48
 

Tıptan bilişime, ulaşımdan tekstile kadar pek çok alanda ilklere imza attılar, isimlerini dünyaya duyurdular. Kiminin adı tanımladığı hastalığa verildi, kimininki dünyada yeni keşfedilen bir böceğe... Bir milletvekilinin "Resepsiyonist ol" dediği bilim adamı ise Amerika da nam salarak iki kez R&D (Ar-Ge) Ödülü aldı... İşte o çılgın Türklerden birkaçı ve dünyamıza kazandırdıkları...

Adı bizden...
Türklerin dünyaya armağanı olan yoğurdun ilk defa nasıl yapıldığına dair kesin bir bilgi yok. Ancak bu kelimeye Kaşgarlı Mahmut un eseri Divânı Lügati t Türk te rastlıyoruz. Günümüzde tüm dünyanın yoghurf olarak tükettiği yoğurdun Avrupa ya yayılış hikayesine de Fransız tıp tarihinde rastlanıyor: 16 ncı yüzyılda Fransa krallarından I. Fransuva ateşli ishal hastalığına yakalanır. Hiçbir doktorun tedavi edemediği kralı Osmanlı İmparatorluğu ndan gelen bir doktor yoğurtla tedavi eder. Böylece yoğurt daha geniş bir coğrafyada tanınıyor. 

Dünya döndükçe o da dönecek...
Namı tüm dünyaya yayılan döner kebabı , 19 uncu yüzyılda kömür ızgarasını ayağa diken Bursalı İskender Usta tarafından geliştirildi. 1960 larda Batıya işçi olarak giden Türkler aracılığıyla Avrupalılarla tanışan döner, bugün Turkish Kebap adıyla en sevilen tatlar arasında. 2000 li yılların başında Türk gıda firmaları tarafından dondurulmuş ürün olarak tüketicinin beğenisine sunulan dönerin tavuk ve hindi olmak üzere iki çeşidi daha var artık.

Tıp literatürüne geçti: Hulusi Behçet

Türk akademik dünyasında profesör unvanını alan ilk kişi olan Hulusi Behçet in tanımladığı deri rahatsızlığı, Behçet Hastalığı olarak dünya tıp literatürüne geçti. Ağız ve gözde iltihaplanma ve genital bölgede yaraları bulunan üç hasta üzerinde araştırma yapan Behçet, bu şikayetlerin yeni bir hastalığın işareti olduğunu fark eder. Bu konudaki görüşlerini 1937 de Dermatologische Wochenschrift e yazar. Hastalık, 1947 yılında Zürih Tıp Fakültesi nden Prof. Mischner in Uluslararası Cenevre Tıp Kongresi nde yaptığı bir öneriyle Morbus Behçet olarak adlandırılır ve literatüre geçer.

Cahit Arf ve teoremi...
Türkiye nin yetiştirdiği en önemli matematikçilerden olan, 1997 de kaybettiğimiz Ordinaryüs Profesör Cahit Arf, doktorasını yapmak için gittiği Almanya da matematikçi Helmut Hasse ile birlikte önemli çalışmalar yaptı ve bu çalışmalar sonunda matematikte Hasse-Arf Kuramı nı geliştirdi. Arf Değişmezi, Arf Halkaları ve Arf Kapanışları olarak adlandırılan terimleri bilim dünyasına kazandırdı...




chxqs

chxqs resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >İnsan Olmak Zor...
  26.Mar.2008 Çar 22:08:13
fiogf49gjkf0d
INSAN OLMAK
Kimdir insan ? Nasıl insan olunur?
Sır değildir bu soruların yanıtı; üstelik insan olmayı beceremeyenler, olmak istemeyenler bile bilirler bunun yanıtını. Ne var ki, doğru yanıtı bilmekle onu içselleştirmek, eyleme dönüştürmek o kadar kolay değil. Bu yüzdendir hâlâ nerede yaşamışşa-yaşarsa yaşasın önünde saygıyla eğilişimiz insan olanların...
Peki nedir insan olmak? Kendinin ve içinde yaşadığı toplumun özgürlüğünü, bağımsızlığını sağlamak; sağlanmışsa titizlikle korumak demektir. İnsan olmak düşüncesi, vicdanı özgür kuşaklar yetiştirmek; bu kuşaklar içinde yer alabilmektir.
İnsan olmak çağını anlamak, çağının gerisinde kalmamak, geçmişle bugünün doğru sentezini yapabilmek, geleceği bugünden görebilmek, sözcüğün tam anlamıyla uygar olabilmektir.
İnsan olmak onurlu olmak, kendi onuru kadar başka insanların da onuruna saygı göstermektir.
İnsan olmak bilimi, sanatı yaşamın en gerçek yol göstericisi olarak benimsemek; güzeli ve doğruyu nerede olursa olsun görebilmek, ondan yararlanabilmektir. Bilim ve sanatın bulgularından, ürettiklerinden uzak kalan insanlar ne yaşamın ne kendilerinin farkındadırlar. Yeni bir düşünceden, buluştan yararlanabilmek bir meziyettir. Ne var ki, bu beceri insan olmaya yetmez. Birey ve toplum olarak üretilenlerden yararlanabilme becerisi göstermenin yanında bilimden sanata, tıptan spora, tarımdan modaya, madencilikten çöp toplamaya değin her alanda düşünce, bilgi, nesne üretmek de gerekir. Kim olursa olsun her insanın mutlaka kendine ve insana yararlı olacak üretebileceği bir şeyler vardır.
İnsan olmak yoksunluğun, yoksulluğun, felaketlerin nedeni ya da sorumlusu olarak doğa üstü güçleri görmemek, göstermemektir.
İnsan olmak dünyanın barış içinde yaşamasını ilke edinmek, özgürlük uğruna yapılan savaşlar dışındaki tüm savaşları cinayet olarak kabul etmektir.
İnsan olmak görevine kendi inançlarını karıştırmamak, başka din, cinsiyet, dil ve ırktan olanlara saygı göstermek; laik olmak demektir.
İnsan olmak bilimsel, kuşkucu olmak; her konuda daha doğru olanı bulmak için sürekli çaba harcamaktır.
İnsan olmak mevkiyi kendi çıkarları için değil, demokrasinin özü olan katılımlı yönetimi gerçekleştirmek; topluma yararlı olmak için kullanmak demektir.
İnsana ve doğaya karşı sorumluluğunu bilmeyen; yaşama sevinci taşımayan kişi, doğayı, insanı, kendini yok etmekten çekinmez. İnsana, doğaya, kendine karşı sorumluluk taşımak; yaşamayı sevmek; sevinçleri olduğu kadar acıyı da paylaşmaktır insan olmak.
İnsan biraz çocuk olmalı, bir balon gördüğünde istiyorum diye tutturup ağlayabilmeli.. İnsanın bir annesi olmalı, eteğini çekiştireceği..İnsan yolda yürürken birazda etrafına bakmalı, değişik hayatları görmek için..İnsan gecenin bir vakti yatağından fırlayıp, seni seviyorum diye bağırmalı..İnsan sabah uyandığında yatağının baş ucunda bir gül ile bir not bulunmalı, uyandırmaya kıyamadım ..İnsan heyecan duymalı, yeni günün getirdiği ışıklar için..İnsan sinirlenmeli, kavga etmeli inandığı değerler için..İnsan arada aşık olmalı, sonunda acı olduğunu bilerek..İnsan bazen de sarhoş olmalı, bir türkü tutturup sokakları arşınlamalı..İnsan anlamsızca beklemeli telefon çalmasını, belki arayan o dur diye..İnsan efkarlanmalı tabii biraz da; belki hiç olmayacak şeylere sırf efkar olsun diye..İnsan ara ara kocaman olmalı, dünyalar kadar; herkesi kucaklamalı..İnsan bazen kendi olmalı, bazen herkesten bir parça..İnsan bazen de aptal olmalı, inanmak istediği şeylere inanmalı..İnsan gerçek olmalı, rüya görebilmek için..İnsan ölmeli zamanı gelince..İnsan olmak zor...........


chxqs

chxqs resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Ah O Maskeler...
  26.Mar.2008 Çar 22:10:56
fiogf49gjkf0d


 

     İnsanca olan her şeyden korkuyoruz.Duygularımızın açığa çıkaçağı fikri uykularımızı kaçırıyor. Perdenin arkasına saklanıyoruz. Sisli havaları çok seviyoruz. Kendimizi göstermemek için türlü türlü maskeler icad ediyoruz. Sonra o maskelerle yaşamaya başlıyoruz. Maske öylesine yapışıyor ki yüzümüze, bir süre sonra tenimizden ayrılmaz hale geliyor. Olgunluk maskesi ciddiyet maskesi bir gün birini bir gün diğerini takıp çıkıyoruz ortalığa.. Aklımız sıra güvendeyiz artık.

     Maskemizi düşürmeye kalkışanlara şiddetle karşılık veriyoruz. Ya kırıcı oluyoruz ya da arkamıza bakmadan kaçıyoruz. Zaman sa deli bir ırmak gibi akıp gidiyor önümüzden. Biz hayatımızı Bugün hangi maskeyi taksak sorularıyla tüketirken duygular bir bir yok oluyor içimizde.. Bir kez daha elimize asla geçmeyecek mutluluk fırsatlarını teperken yüreğimiz kıpırdamıyor bile. Öyle donmuş kanımız, öyle kanıksamışız ki maskeli yaşama etrafmızda tek tek gördüğümüz maskesiz insanları küçümsüyoruz. Küçümsemekle kalmıyor ayıplıyoruz da üstelik.

     Oysa onlar oldukları gibiler. İçleri neyse dışları da o. Sevinçleri hüzünleri çoşkuları, aşkları oldukları gibi yansıtabiliyorlar. Ve buu yapabildikleri için o kadar şanslılar ki. Peki kim zayıf şimdi? Yüzlerinde maske ile dolaşanlar mı. Duygularını saklamayan, dilediğince yaşayan içinde ki çoçuğu öldürmeyenler mi? Duygularımızın açığa çıkmasından korktuğumuz için biz zayıfız elbette. Dilimizin ucuna kadar gelen sözcükleri bir söyleyebilsek, bu zayıflığın üstesinden gelebileceğiz. İşte o zaman cesur olacağız , işte o zaman mutlu edeceğiz içimizde ki çoçuğu. Öylesine bir huzur yayılacak ki içimize, anlatamıyacağız, anlatacak sözcük bulamıyacağız.

     Mutluluğun gerçek adı gerçek kaygı duymadan hissettiğini dilediğince söyleyebilmek olmalı.



chxqs

chxqs resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >Riskler...
  26.Mar.2008 Çar 22:36:51
fiogf49gjkf0d
 
 
 
 
 
 


chxqs

chxqs resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Biz Bu Hayatta Yokuz
  26.Mar.2008 Çar 22:46:19
fiogf49gjkf0d













 





chxqs

chxqs resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Evlilikte Sevgiyi Neler Öldürür?
  27.Mar.2008 Per 13:44:45
fiogf49gjkf0d

Bitti, seninle aramızdaki sevgi öldü. Sanırım boşanmaktan başka çaremiz yok." Eveeet!.. Şimdilerde pek sık duyar olduk böyle cümleleri. Peki ama neden? İşte nedenlerden birkaçı:

 

Saygısızlık

Kimi eşler, evlenir evlenmez "Karı-koca arasında resmiyet mi olur?" düşüncesiyle saygıyı rafa kaldırıyorlar. Halbuki saygı sevgiyi besler. Her kaba söz ve davranış, sevgi duvarından koparılan tuğladır.

Sevgisizlik

Kimileriyse evlendikten sonra "seni seviyorum" demeyi angarya görerek, "Ona devamlı sevdiğimi hatırlatmama ne gerek var?" diyorlar. Sevgiyi açığa vurmamak odun atılmayan ateş gibi, sevgi ateşini söndürmektir.

İlgisizlik

Saksıdaki menekşenizin gelişip çiçek açması için su neyse, sevgi çiçeğinizin büyüyüp gelişmesi için ilgi de odur. İlgi sevgi çeşmesinin musluğu, ilgisizlik kör tapasıdır.

İletişimsizlik

"İnsanın ihtiyacını en fazla tatmin eden kalbine karşı bir kalbin bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini karşılıklı değiştirsinler. Lezzetlerde ortak, kederli şeylerde birbirine yardımcı olsunlar. Evet bir işte hayrette kalan bir adam, birinin gelip kendisiyle o hayreti paylaşmasını ister." Bu paylaşım olmadığı zaman eşler, kendilerini yalnız hisseder. Çünkü iletişim, sevginin dilidir. İletişimsizlik sevgi dilinin katilidir.

Bencillik

Şefkat, merhamet ve fedakârlık duygusundan yoksun olarak erkeğin "yuvayı dişi kuş yapar" mantığıyla her şeyi kadından beklemesi; kadının da aşırı beklenti içinde olması sevginin ölümüdür. Çünkü, bencillik sevgiyi öğüten değirmendir.

Negatif düşünce

Bazı eşler, sürekli "Neden bana öyle söyledin?" diye her şeyi yanlış değerlendirerek eşinin kendisini sevmediğini düşünür. Sürekli yanlış anlaşılan eş, kendisini savcı karşısında yargılanan suçlu gibi hissetmeye başlar. Negatif düşünce, sevginin ölüm fermanına atılan imzadır.

Alkol, kumar gibi alışkanlıklar

Alkol, sevgi çeşmesine atılan zehir, kumar sevgi yumağını mahveden bomba, kötü alışkanlıklar sevgiyi yutan canavardır.

Kin, nefret, öfke...

Kin sevginin buzdolabı, öfke sevginin barut fıçısı, nefret sevginin celladıdır.

Kültür boşluğu

Kitap okuma hastası olan birisiyle kitaptan nefret eden birisinin arasında uçurumdan başka ne olur?

Huy ve mizaç uyumsuzluğu

Birbirlerini sevseler de farklı huy ve mizaçta olan zıtlaşmalar, pişmiş sevgi aşına katılan soğuk sudur.

Aile yakınlarının araya girmesi

Kayınvalide, görümce, hala, teyze vb. yakınların eşlerin arasına girmesi, eşler arası sevginin idam kararını veren aile mahkemesidir.

Eşini değiştirmeye çalışmak

Sürekli "şöyle hareket et, şöyle davran, şöyle konuş" diyerek eşi çocuk eğitir gibi eğitmeye kalkışmak, sevginin ölüm tuzağıdır.

Şiddet

Eşe atılan her tokat, sevgi bağını kesen bir makastır.

Dinî inançlar

Birisi namaz kılarken diğerinin namazla alay etmesi. ...Ve sevgi dış güzelliğe kalır ve dünyevi ve nefsani olursa o sevgi çabuk bozulur.



chxqs

chxqs resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >İlaç Kobayı Yetim Çocuklar
  27.Mar.2008 Per 13:50:55
fiogf49gjkf0d

İlaç kobayı yetim çocuklar!


Bir yetim düşünün, doğuştan AIDS hastası. Kimi kimsesi de yok. Üstelik Amerika’da zenci bir çocuk bu. Kaldığı yetimhanede AIDS ilaçları için kobay olarak kullanıldığını düşünün. İlaçları içmeyi reddederse ameliyatla midesine açılmış delikten şırıngayla ilaç verilen. Bütün bunlar gerçek…




Ülkemizde ilaç deneyleri ve insan kobayların kullanımı ile ilgili yönetmelik [Klinik Araştırma Yönetmeliği] değiştirilmek isteniyor. İlaç deneylerinde kobay olarak hamilelerin, çocukların, zihinsel yeterliliği olmayan ps**iyatri hastalarının kullanılması söz konusu.

Yönetmeliklerde, yasalarda birkaç kelimenin değiştirilmesi “küçük” bir iş ama etkileri tahmin edemeyeceğiniz kadar “büyük” olabiliyor.

Mesela, daha konuşmayı öğrenmemiş küçücük bebekler ilaç deneylerinde kobay olarak kullanılabiliyor. İlaç içmeyi reddedebilecek yaşa geldiklerinde geçici bir çözüm olarak burunlarından midelerine uzanan bir hortum takılıyor; ilaçlar “zorla” bu hortumdan tıkıştırılıyor içlerine. Burundan sokulan hortum işi biraz riskli; çocuk hava yutarsa yanlışlıkla akciğerine gitmesin diye özel dikkat gerektiriyor. Sinüzit olmasın diye birkaç haftada bir hortumu bir burun deliğinden diğerine değiştirmek gerekiyor. Bundan daha gaddar bir uygulama daha var. İlaç içmek istemeyen bazı çocuklar bir hastaneye gönderiliyor. Burada kendilerine “zorla” cerrahi müdahale yapılarak midelerinden bir delik açılıyor. Deliğin ucuna şırınganın yerleştirileceği bir boru ve bir pompa takılıyor. Çocuklar artık hiç hayır deme şansları kalmadan, ilacı belirlenen saatte, belirlenen dozda “mecburen” almış oluyorlar midelerindeki delikten. Çocuklar pompanın çalışmasını durdurmak istediklerinde kapatıyorlar ama yarım saat sonra pompa araba alarmı gibi siren sesleri veriyor. Hemşireler koşarak gelip yeniden çalıştırıyorlar. Deneysel ilaçlar yüzünden gittikçe daha zayıf düşüyor, daha çok hasta oluyorlar. Çocuğun bir akrabası varsa ve kendi evine götürürse ilaçların çocuğun sağlığını bozduğunu fark ediyor ve ilaç vermeyi kesiyor. Çocuk sağlığına kavuşuyor. Aynı diğer çocuklar gibi koşup oynamaya başlıyor. Akraba bu duruma çok sevinip, artık ilaç vermeyi kestiğini ve çocuğun iyileştiğini doktorlara anlatıyor. Bir de bakıyor ki, birkaç gün sonra kapısına devletin adamları dayanmış, çocuğu belli bir doktora götürmesini emrediyor. Belli bir doktor çocuğu hastaneye hapsediyor, deneysel ve zehirli ilaçlar vererek çocuğu mahvediyor. Daha sonra, akrabası ilaçlarını vermediği için “zorla” yetimhaneye yatırılıyor. Burada o zehirli ilaç kesilip başka deneysel zehirli ilaçlar veriliyor. Akraba avukat ve mahkeme zoruyla artık bedeni mahvolmuş çocuğu tekrar kendi evine götürüyor. Avukat “Bu çocuğa orada senelerce işkence etmişler” diyor. Küçük erkek çocukların ilaçlar nedeniyle kocaman olan göğüsleri mastektomi ameliyatıyla alınıyor ama bu sefer de diğer memeleri büyüyor. Boyun ve enselerinde baloncuklar çıkıyor. Ameliyatla alınan baloncukların yerine yenisi çıkıyor. Vücutlarını, yüzlerini pembe yaralar kaplıyor. İliklerinde yeni kan yapma kabiliyetlerini kaybediyorlar. Bağışıklık sistemleri çöküyor. Lenf kanseri oluyorlar. Bu çocuklardan bazıları küçücük yaşta ilaçların yan etkileri yüzünden ölüyor, sakat kalıyor, ömür boyu çekecekleri şekilde vücut işlevlerini kaybediyorlar.

Ve bütün bunlar yasal…

İşte yönetmeliklerdeki küçücük değişiklikler bunlara sebep olabiliyor. Lütfen çocuklarımızın kobay olma yolunu açacak bir değişikliğe “evet” demeyelim. Lütfen…

Önemli not: Yukarıda yazdıklarımız ABD New York şehrindeki “Incarnation Children’s Center (ICC)” isimli HIV virüslü çocukların kaldığı yetimhanede 2003–2004 yılları arasında yaşanmış gerçek olaylardır. Bu akıl almaz vahşeti, gazeteci Liam Scheff 2004 yılında yayınlanan “The House that AIDS Built/ AIDS’in İnşa Ettiği Ev” başlıklı makalesiyle ortaya çıkardı. Makaleden esinlenerek hazırlanan “Guinea Pig Kids/ Deney Faresi Çocuklar” belgeseli BBC televizyon kanalında 2004 yılında gösterildi. 



chxqs

chxqs resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Dostluğun En Büyük Armağanıdır Bana
  27.Mar.2008 Per 13:55:53
fiogf49gjkf0d
Dostlugun En BÜyÜk Armaganindir Bana..


Dostluk Sabah öperek uyandırmaktır...

Aynı dala tutunmaktır kimi zaman

aynı bisikleti sürmektir. Ayağınız yetişmese bile...

Dans etmektir kolkala...

küçük hediyeler almaktır...

ve Kimi zaman aynı kalbi paylaşmaktır..

Öpmektir onu doyasıya

bunu söylemektir..

 


chxqs

chxqs resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >Forumdaki Rütbene Göre Resim Seç
  27.Mar.2008 Per 14:13:50
fiogf49gjkf0d












chxqs

chxqs resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Uçan Rüyalar
  27.Mar.2008 Per 23:36:17
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d
Aslında yerde bulunan insanlara farklı bir açıdan bakılmış fotoğrafçı Jan Von Holleben tarafından kendi kurgusuyla kaydedilen bu kareler oldukça eğlenceli...
















<<123456789 1011121314>>