ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
ALEEVVVV
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 1.Tem.2007 Pzr 11:45:13 HAYAT... |
| fiogf49gjkf0d Hayat ne doğrusaldır ne de durgundur. Bir gizemden diğerine ilerleyip durur. Hayatda krizler, tepeler, düzlükler vardır. Düzlük görünüp tepe olan yerler, tepe görünüp düz olan yerler vardır hayatta. Aslında bu belirsizlik ve sürprizdir. Hayatı çekilir hale getiren de budur aslında.
Bir sonraki adımı hiçbir zaman bilemezsin. Görüntü ve gerçek her zaman farklıdır birbirinden. Görüntüden bir dolu anlam çıkarır ama tüm resmi hiçbir zaman göremezsin. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
Hayat akışında mevsimler gibidir. Bu mevsimler 4 den fazladır ve tekrarı yoktur. Herkes bu mevsimleri farklı dönemlerde yaşar. Her mevsimin kendine has güzelliği ve gücü vardır. Güneşin doğuşunu, mevsimleri durduramadığın gibi, hayatı da durdurmazsın.
Hayat kararlardan ve seçimlerden oluşur. Bekleyemezsin, düşünme şansı vermez hayat sana. Hayat bir akıştır. Kimi zaman çukura girersin kimi zaman tepelere çıkarsın. Her zaman karşına binlerce yol çıkar ve hiç bir zaman aynı anda iki yolu seçemezsin. İki yolu aynı anda seçenler bir süre sonra ikiye bölünür, yorulur ve yılarlar. Tek yolu seçenler yanlış bir yön olsa dahi hızlı yolalırlar. Seçim şansı ne kadar çoksa o kadar özgür olursun hayatta.
Hayat büyük bir üstaddır öte yandan. Dersini yavaş yavaş deneyimlerle verir. Ne kadar istesende başkasından alamazsın dersini. Sen de denemek elini bacağını bir kez olsun yakmak istersin. Hata yapıp yara alıp devam eder insan yoluna. Dersini alan bir daha aynı hatayı yapmaz. Bazı hatalar vardırki defalarca yapsan dahi yine yapmak istersin, aşık olmak gibi. Her seferinde yanginlarda kalır ama yine yangina atarsın kendini. Hayat kararını vermiştir çünkü, bunu da koduna yazmıştır. İstersin ama değiştiremezsin yazgını yine aşık olursun.
Hayat aslında yalanlar üzerine kuruludur. İnsan en büyük ve en çok da kendisine yalan söyler. Yalan olmasa çekilmez bu hayat. Gerçekler aslında çok acıdır. Gerçeklere kimse katlanamaz. Kimse o kadar güçlü olamaz.
Hayatda sadece insanın yaşamı sonludur. Onun dışında herşey devamlı ve sonsuzdur. Başarı ve başarısızlık sonlu değildir. İnsan bir başarıdan diğerine ya da bir başarısızlıktan diğerine koşar. Büyük resmi görenler ve bilenler başarısız olduklarında başarılı olmak için tekrar çaba gösterir. Bu durumda kabuğuna çekilenler başarısızlıktan kurtulamaz. Önyargı ve bahane kamburunun altında ezilip hayatı olduğu gibi kabul ederler.
Hayatda herşey sadece bir kez yaşanabilir. Aynı şey aynı ortamda ve aynı kişiler tarafından yaşansa dahi hiçbir zaman aynı tadı vermez. Artık kişi o konuda ustalaşmış olur. İnsan ikinci seferde ilkinde farketmediği güzellikleri ve hataları ayıklayabilir. Farklılığı koşullar oluşturur. Hiçbir zaman iki farklı zamandaki şey aynı olamaz. Öncelikle zaman değişmiştir.
Hayatta iyi ya da kötü diye birşey yok. Sadece riskler ve fırsatlar vardır. Riski görüp hesaplayıp önlem alanlar, fırsatı farkeden ya da yaratanlar başarılı olur. Hayat çıkar çatışmaları ile dolu bir yoldur. Bu yolda sürprizler, tehlikeler, belirsizlikler ve en güzeli heyecan vardır.
Hayatın herkes için farklı bir tanımı vardır. Hayat tanınmış bir fırsattır. Bazıları bu fırsatı kendi için bazıları ise başkaları için harcamak ister. Genelde başkalarına hizmetle geçirilir hayat. İnsan bu hizmeti en çok yakın akrabalarına yapar ama sadece çocuklarına kendini adar. Bunları yaparken çekilen acıları farkettirmez hayat. Her nekadar kişinin çıkarına olmasada, kişi en çok bu zamanlarda mutlu olur. Hayat denen şeyin dengesi ince teraziyle kurulmuştur. Terazinin dengesini tutturamayan canlılar neslini devam ettiremez yokolur gider.
Hayat aslında tamamen senin tasarımındır. Bu hayatı nasıl istersen öyle yaşarsın. Bu büyük resmi göremeyenler başkalarının sahnelerinde figüranlık yaparlar. Bir sahneden diğerine koştururlar. Kendi sorunlarına çözüm bulamayan ya da bulmak için çaba göstermeyenler başkaların sahnesinde, başkalarının çözümlerinde figüran rolünde oynarlar. Hayatta aslında seni kimse üzemez. Sadece sen kendi kendini üzebilirsin. Etrafındaki olayları önemsediğin kadar dikkate alırsın. Etrafındaki üzücü olaylar sen öyle tanımladığın için üzücüdür. Hayat sen öyle tanımladığın, hissetiğin ve yaşamak istediğin için bu şekilde yaşanmaktadır.
Hayat ölümü de kapsar. Bu hayatın karşıt kutbu ya da sonu değil bütünleyici parçasıdır. Yere inmeyen kuş yoktur. Her kuş bir gün karaya iner.
| |
Harwest
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 1.Tem.2007 Pzr 12:14:16 |
| fiogf49gjkf0d Çok güzel bir yazıydı emeğine paylaşımına klawyene sağlık kankim
Hayat ,spor tabelası tutmak değildir.
Kaç arkadaşınız olduğu ya da kaçının sizi arkadaş kabul ettiği değildir.
Bir hafta sonu için planlarınızın olduğu değil.Hafta sonu yalnız olmanız da değildir.Hayat şu sıralar sevgilinizin de olması değildir.Geçmişte kaç sevgiliniz olduğu da değildir.Bu güne kadar hiç sevgilinizinde olması değildir.Sizi kimin öptüğüde değildir.
Hayat ailenizin servetide değildir.Hangi okula gittiğinizde,ne kadar güzel ve ne kadar çirkin olduğunuz da değildir.Giydikleriniz,ayakkabılarınızda değildir.Ne çeşit müzik dinlediğinizde değildir.
AMA HAYAT
Kimi sevdiğinizi,kimi incittiğinizdir.
Kimi mutlu,kimi mutsuz ettiğinizdir.
Sizin olanları koruyabilme yada mahvedebilmenizdir.
Dostluklarınızdır.
Neyi söylediğiniz ve neyi kastettiğinizdir.
Hangi önemli hüküm ve kararları verdiğiniz ve de niçin verdiğinizdir.
İçinizdeki sevgiyi büyütmek taşımak ve dağıtmaktır.Ama en önemlisi de yalnız başınıza asla gerçekleştiremeyeceğiniz bir şeyi yapmak,Hayatınızı başka insanların kalbine dokundurabilmektir.
Başkalarının kalplerini etkileyecek yolu ancak siz seçersiniz buda hayatın seçimleridir zaten.
Kısaca hayat silgi kulanmadan resim çizebilme sanatıdır.Ve insanlar böyle büyürler.
Unutmayın;
Yaşama kendimizden ne katarsak,yaşamdan da onu alırız.
| |
VOGTKAYANAGIHARADA
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 8.Tem.2007 Pzr 12:41:23 |
| fiogf49gjkf0d hayat... | |
AkifSOYKIRIMyapioo
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 8.Tem.2007 Pzr 14:32:18 |
| fiogf49gjkf0d alev bakıyorum da hayat sana felaket bı kazık atmış :D bi de bunu tabii ki de sen yazmadın (çünkü senin bu kadar güzel Türkçen yok) yazan her kimse onun adını da karaladın :p he bu arada SiMAB nicki bendim alev :$ :p | |
sasa1995
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 11.Tem.2007 Çar 19:45:14 |
| fiogf49gjkf0d hayat çok konuşulacal bişey değil . Yaşadığın andır hayat ister içersinde olursun ister dışardan seyredersin.düşüne bildiğin kadar hayatını yaşarsın.herşeye müdahhale edemessin ama hiçbir şeye de boş veremessin.öyle uzun uzzun yazmaya gerek yok Hayatı sadece yaşarsın.ama yaşarkende geçmişi unutmadan!!!var olduğun an içinde yaşarsın hayatta. geleceği düşünerek yeter size bu kadara hayat dersi hepiniz geçtiniz bende size yıldızlı peki | |
joyfriend
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 18.Ağu.2007 Cmt 00:03:01 |
| fiogf49gjkf0d Hayat Felsefesi nedir biliyormusunuz ? Benim çok güzel bir sözüm var..
"İçerek ölmektense , Sevişerek kalp krizi geçirmeyi tercih ederim."
ERDO | |
ALEEVVVV
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 17.Eyl.2007 Pzt 18:39:36 |
| fiogf49gjkf0d
< =text/>
< src="https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/show_ads.js" =text/>
|
KIRKINCI ODA...
Ne kadarınız gercek sizin kırk odalı şatonuzun kırkıncı odasındaki kilitler altında sakladığınız gerçek duygularınızla, gerçek düşüncelerinizin ne kadarı yansıyor hayatınıza, söylenmeyen neler var kuytularda, hani kendinizden bile sakladığınız, bir sinir kriziyle ya da büyük bir acıyla yahut da muhteşem bir sevinçle kabuğunu çatlatıp da ortalara dökülecek neler biriktiriyorsunuz içinizde...? ? ? Ne kadarınız kendi sahtekarlığınızın esiri? Sevip de söyleyemediğiniz, özleyip de açıklayamadığınız ya da sevmeyip de sevginizin eksikliğini içinize gömdüğünüz oluyor mu, korkaklıklar var mı, kalleşlikler var mı, yoksa diplerde saklanan cesaretiniz bir işaret mi bekliyor...? ? ?
Göründüğünüz insan mısınız siz, yoksa bir define arayıcısı hazineler mi bulur içinizde ya da yıkılmış bir kentin harabelerini mi taşıyorsunuz? Derununuzda neler saklıyorsunuz? Ne kadarınız gerçek sizin?
Ülkenizle ilgili düşüncelerinizi söylüyor musunuz, yoksa başınızı belaya sokmayacak kadar akıllı mısınız, gerçek düşüncelerinizi başbaşa konuşmalara mı saklıyorsunuz, açıkça konuşanları biraz aptal buluyor musunuz?
Günahlardan yapılmış hayaller var mı içinizde, günahtan korktuğunuzdan bunları saklayıp Tanrı yı mı kandırmaya uğraşıyorsunuz? Günahları sevmiyor musunuz, seviyor musunuz yoksa...? ? ?
Uzun bir yolculuğa çıkar gibi duygularınızla düşüncelerinizi denklere sarıp da içlerinizde bir yerlere mi yerleştirdiniz, bir gün yolculuk bitince açmayı mı düşünüyorsunuz aslında yolculuğun hiç bitmeyeceğini ve denklerinizi hiç açmayacağınızı bilerek... Bir gün çıldırsanız da bütün duygularınızla düşüncelerinizi açıkça söyleseniz, neler duyacağız sizlerden, gizli palyaçolar mı çıkacak ortaya, yoksa korkaklığın altında, bir istiridyenin içinde büyüyen inciler gibi büyümüş yiğitlikler mi?
Kızgınlıklarınız yok mu sizin, öfkeleriniz, isyanlarınız? Aşklarınız yok mu? Kendi sahtekarlığınıza ne kadar esirsiniz? Esaretten kurtulsanız da gerçekler dökülse ortaya, kendinize şaşar mısınız, hiç düşündüğünüz oluyor mu kırkıncı odada neler var diye, hangi unutulmaya çalışılmış sevgililer, dile getirilmeyen özlemler, söylenmeye söylenmeye birikmiş öfkeler, hangi boşvermişlikler, hangi inkar edilmiş arzular yatıyor diplerde?
Ne kadarınız gerçek sizin?
Kimselerden korkmadığınız kadar korkuyor musunuz kendinizden? Şehrin ışıklarının bulutlara yansıdığı turuncu pırıltılı külrengi bir gecede, şimşeklerle boşanan yağmur başladığında şatonuzun odalarında bir gezintiye çıkıyor musunuz, ağır ağır yaklaşıp o kırkıncı odaya açıyor musunuz kapıyı usulca, gördükleriniz ağlatıyor mu sizi, bu kadar gerçeği o odada saklayıp, hayatı yalandan yaşadığınızı farketmek nasıl bir sarsıntı yaratıyor? yoksa, ne gökyüzüne vuran ışıklar, ne yağmur, ne de ıssız gece, sizin kırkıncı odaya yaklaşmanızı sağlayamıyor mu, korkuyor musunuz kendi gerçeklerinizden, kırkıncı odanız size de mi kapalı, kendi kendinize bile mahrem misiniz?
Ne kadarınız gerçek sizin? Ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir? Bıktığınız olmuyor mu kendi yalanlarınızdan, hiç kendinizden sıkıldığınız olmuyor mu, kendinizi bir yerlerde terkedip de gitmek istemiyor musunuz, bütün yalanlarınızdan uzak bir yere?
Şöyle rahatça bütün duygularınızı, bütün düşüncelerinizi söyleyebileceğiniz bir diyara, kendinizi bile yanınıza almadan.
Ah aslında ben onu seviyordum diye ağlayacağınız kimleri saklıyorsunuz koynunuzda, yüksek sesle eleştirip de içinizden hak verdiğiniz hangi düşünceler var, kendinizi akıllı bulurken aslında gizlice kendi korkaklığınızdan utandığınızın itirafını nerelerde gizliyorsunuz?
Ne kadarınız gerçek sizin? Ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir?
Bunu hiç düşündüğünüz oluyor mu yoksa bunu düşünmek bile yasak mı size? Neler var kırkıncı odada? Otuzdokuz odadan yapılmış hayatınızı, kırkıncı odanın kapısını açmamak için yalandan mı yaşıyorsunuz? Niye yapıyorsunuz bunu? Açsanıza kırkıncı odayı yağmurlu bir gecede belki... Belki de hiç açmazsınız, kapalı bir odayla yaşarsınız bütün ömrünüzü, kendinizden sıkılarak...
|
|
|
|
| | | |
alesta83
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 2.Eki.2007 Sal 22:16:00 |
| fiogf49gjkf0d HAYAT BAZEN...
__._,_.___ | |
wsirine
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 10.May.2008 Cmt 01:53:48 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d Kendi Hayatımda Başrolde Olmam Gerekirken, Bir de Bakıyorum ki Figüran Bile Değilim..
Herkesin sevgi kavramı, mutluluktan beklentisi farklı, kimsenin ki kimseye uymaz, tıpkı elbiselerimiz gibi. Bazen renklidir davranışımız, duygularımız, bazen de bu dünyayı terk edene saygı gösterir gibi terk edilen duygulara ve bizi bırakıp gidenlere tepki gibi siyaha bürünür kelimelerimiz hislerimiz, yüzümüze yansır tüm hüzünleriz. Bir de her zaman aynı duygularla cevap veremeyiz herkese, seçeriz ve seçiliriz. Bir bakış bir gülüş değildir seçimi sağlayan tene dokunuş değildir yürekteki yaşam titreşimlerini artıran, sevmek isteyenden sevilmek isteyene bir haykırıştır, çoğu zaman bir yüreğin anlattıklarıdır. Benim haykırışlarım yıllar ilerledikçe azalacağına daha da çoğalıyor, sona doğru adım adım yaklaştıkça içimde yaşayan ve bir türlü gerçeğe dönüşemeyen sevgim birikiyor, gittikçe çoğalan bir duygu seline dönüşüyor. Yaşamak istediklerimi yaşayamamanın verdiği sıkıntı boğuyor beni. Hayallerini kurduğum sevgiye şöyle bir teğet geçebilseydim belki o da yetecek ama o kadar uzağım ki istediğim hayata. Tüm geçen yıllar ve olumsuz olaylara rağmen, içimde bitip tükenmez bir sevgi var, keşke olmasaydı dediğim anlar o kadar çoğaldı ki bu aralar. Yaşayamadığım sevgi dünyamı yazdığımda kendimi avuttuğumu düşünüyordum ama olmuyor, yazdıklarım içimdekileri daha da büyütüyor ve içimde sanki sanal olarak yeni bir hayat kuruluyor ve ben her göz kırpıştırışımda dış dünyamdaki yalnızlığıma dönüyorum. Sevgim ve insanları kucaklayan harflerim çevremdekilere yönelik görünüyor ama aslında esas sevgimin kaynağı bir bilinmeze doğru gidiyor ve ben artık takip edemiyorum, artık çok sevdiğim bu şehir bile bir harabe gibi görünüyor, gözlerim de beni kandırıyor, sanki çek git diyor bu şehirden. Korkağım, hayatımı değiştirebilecek hiçbir şey yapamıyorum, her gün bulunduğum ortama uyum sağlayıp sadece sahte sahte gülümsüyorum. Ama beni tanıyanlar benim gibi düşünmüyor, girdiğim bütün ortamlarda neşe kaynağı oluveriyorum, kimilerini yüreğimden dilime doğru yağan duygusal yağmurlarımla hayrete düşürürken kimilerini de olaylara espritüel bakışımla gülümsetebiliyorum. Konu kendi yaşamım ve sevgi dünyam olunca kendimi çevremden ve herkesten soyutluyorum, kendi hayatımda başrolde olmam gerekirken, bir de bakıyorum ki figüran bile değilim, sadece seyirciyim. | |
NoturdaminKamburu
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 10.May.2008 Cmt 03:48:25 |
| fiogf49gjkf0d
ALEEVVVV :
Hayat ne doğrusaldır ne de durgundur. Bir gizemden diğerine ilerleyip durur. Hayatda krizler, tepeler, düzlükler vardır. Düzlük görünüp tepe olan yerler, tepe görünüp düz olan yerler vardır hayatta. Aslında bu belirsizlik ve sürprizdir. Hayatı çekilir hale getiren de budur aslında.
Bir sonraki adımı hiçbir zaman bilemezsin. Görüntü ve gerçek her zaman farklıdır birbirinden. Görüntüden bir dolu anlam çıkarır ama tüm resmi hiçbir zaman göremezsin. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
Hayat akışında mevsimler gibidir. Bu mevsimler 4 den fazladır ve tekrarı yoktur. Herkes bu mevsimleri farklı dönemlerde yaşar. Her mevsimin kendine has güzelliği ve gücü vardır. Güneşin doğuşunu, mevsimleri durduramadığın gibi, hayatı da durdurmazsın.
Hayat kararlardan ve seçimlerden oluşur. Bekleyemezsin, düşünme şansı vermez hayat sana. Hayat bir akıştır. Kimi zaman çukura girersin kimi zaman tepelere çıkarsın. Her zaman karşına binlerce yol çıkar ve hiç bir zaman aynı anda iki yolu seçemezsin. İki yolu aynı anda seçenler bir süre sonra ikiye bölünür, yorulur ve yılarlar. Tek yolu seçenler yanlış bir yön olsa dahi hızlı yolalırlar. Seçim şansı ne kadar çoksa o kadar özgür olursun hayatta.
Hayat büyük bir üstaddır öte yandan. Dersini yavaş yavaş deneyimlerle verir. Ne kadar istesende başkasından alamazsın dersini. Sen de denemek elini bacağını bir kez olsun yakmak istersin. Hata yapıp yara alıp devam eder insan yoluna. Dersini alan bir daha aynı hatayı yapmaz. Bazı hatalar vardırki defalarca yapsan dahi yine yapmak istersin, aşık olmak gibi. Her seferinde yanginlarda kalır ama yine yangina atarsın kendini. Hayat kararını vermiştir çünkü, bunu da koduna yazmıştır. İstersin ama değiştiremezsin yazgını yine aşık olursun.
Hayat aslında yalanlar üzerine kuruludur. İnsan en büyük ve en çok da kendisine yalan söyler. Yalan olmasa çekilmez bu hayat. Gerçekler aslında çok acıdır. Gerçeklere kimse katlanamaz. Kimse o kadar güçlü olamaz.
Hayatda sadece insanın yaşamı sonludur. Onun dışında herşey devamlı ve sonsuzdur. Başarı ve başarısızlık sonlu değildir. İnsan bir başarıdan diğerine ya da bir başarısızlıktan diğerine koşar. Büyük resmi görenler ve bilenler başarısız olduklarında başarılı olmak için tekrar çaba gösterir. Bu durumda kabuğuna çekilenler başarısızlıktan kurtulamaz. Önyargı ve bahane kamburunun altında ezilip hayatı olduğu gibi kabul ederler.
Hayatda herşey sadece bir kez yaşanabilir. Aynı şey aynı ortamda ve aynı kişiler tarafından yaşansa dahi hiçbir zaman aynı tadı vermez. Artık kişi o konuda ustalaşmış olur. İnsan ikinci seferde ilkinde farketmediği güzellikleri ve hataları ayıklayabilir. Farklılığı koşullar oluşturur. Hiçbir zaman iki farklı zamandaki şey aynı olamaz. Öncelikle zaman değişmiştir.
Hayatta iyi ya da kötü diye birşey yok. Sadece riskler ve fırsatlar vardır. Riski görüp hesaplayıp önlem alanlar, fırsatı farkeden ya da yaratanlar başarılı olur. Hayat çıkar çatışmaları ile dolu bir yoldur. Bu yolda sürprizler, tehlikeler, belirsizlikler ve en güzeli heyecan vardır.
Hayatın herkes için farklı bir tanımı vardır. Hayat tanınmış bir fırsattır. Bazıları bu fırsatı kendi için bazıları ise başkaları için harcamak ister. Genelde başkalarına hizmetle geçirilir hayat. İnsan bu hizmeti en çok yakın akrabalarına yapar ama sadece çocuklarına kendini adar. Bunları yaparken çekilen acıları farkettirmez hayat. Her nekadar kişinin çıkarına olmasada, kişi en çok bu zamanlarda mutlu olur. Hayat denen şeyin dengesi ince teraziyle kurulmuştur. Terazinin dengesini tutturamayan canlılar neslini devam ettiremez yokolur gider.
Hayat aslında tamamen senin tasarımındır. Bu hayatı nasıl istersen öyle yaşarsın. Bu büyük resmi göremeyenler başkalarının sahnelerinde figüranlık yaparlar. Bir sahneden diğerine koştururlar. Kendi sorunlarına çözüm bulamayan ya da bulmak için çaba göstermeyenler başkaların sahnesinde, başkalarının çözümlerinde figüran rolünde oynarlar. Hayatta aslında seni kimse üzemez. Sadece sen kendi kendini üzebilirsin. Etrafındaki olayları önemsediğin kadar dikkate alırsın. Etrafındaki üzücü olaylar sen öyle tanımladığın için üzücüdür. Hayat sen öyle tanımladığın, hissetiğin ve yaşamak istediğin için bu şekilde yaşanmaktadır.
Hayat ölümü de kapsar. Bu hayatın karşıt kutbu ya da sonu değil bütünleyici parçasıdır. Yere inmeyen kuş yoktur. Her kuş bir gün karaya iner.
|
|
|
"Bir gizemden diğerine ilerleyip durur. " değil, "Bir gemiden diğerine ilerleyip durur." olacaktır. Hanımefendi gizemli konulara ve gizemli olmaya pek yatkın olduğundan, yazının aslını kendi anlayışına göre değiştirmiş. Bu arada CENK KAAN ÖRNEK e de yazısını alıp, yazının altına bu ismi belirtmediği için haksızlık etmiş. | |
| |