PLAKETLİ TARİHİ BEYOĞLU..
İstanbul’un ilk gece kulüplerinden “Serkldoryan”, Mehmet Akif Ersoy’un son nefesini verdiği “Mısır apartmanı” ve Jön Türkler’in buluşma yeri “Hacopulo pasajı” gibi birçok tarihi bina, dikkatli gözler için Beyoğlu’nu bir açık hava müzesine dönüştürüyor.
Beyoğlu Belediyesi, geçen yıl başlattığı “Beyoğlu’nun Belleği” adlı projeyle, tanınmış sanatçı ve yazarların yaşadığı evleri, toplumsal hayatta iz bırakmış lokanta, kafe, sinema, tiyatro, müzikhol ve stüdyoların olduğu ancak şimdi birçoğu başka amaçlarla kullanılan binaları belirleyerek, cephelerine o binaların tarihiyle ilgili bilgilendirici plaketler çakıyor.Proje, görkemli kültürel yaşamı ile eski Beyoğlu’nu gözünde canlandırmak isteyenler için İstiklal Caddesi’ni açık bir müze haline getiriyor.
Proje, görkemli kültürel yaşamı ile eski Beyoğlu’nu gözünde canlandırmak isteyenler için İstiklal Caddesi’ni açık bir müze haline getiriyor.
Beyoğlu’nda bugün başka amaçlarla kullanılan mekanlar, bir dönem tiyatro, sinema, opera ve müzikholleri ile entelektüellerin buluşma mekanlarıydı.Beyoğlu’nda bugün “Elhamra Han”da İstanbul’un en görkemli sineması “Elhamra Sineması”, Attila İlhan Kültür Merkezi’nin olduğu yerde 1896’da halka açık ilk sinema gösterisinin yapıldığı “Sponeck Birahanesi” bulunuyordu.
Ünlü “Çiçek Pasajı”nın yerinde de İstanbul’un ilk tiyatrolarının sergilendiği tarihi “Naum Tiyatrosu” vardı. Adını işletmecisi Mihail Naum’dan alan tiyatro, tanzimat döneminin önemli tiyatro olaylarına sahne oldu.
1844’te “Theatre de Pera” adıyla açılan tiyatroda sahnelenen ilk yapıt “Lucrezia Borgia” adlı bir opera oldu.
Ahşap yapı, çıkan bir yangın sonucu yanınca tekrar inşa edilerek 1849’da “Theatre Italien Naum” adıyla yeniden açıldı. 1870’te büyük Beyoğlu yangınıyla tamamen yanan tiyatronun yerine o zaman “Hristaki Pasajı” olarak bilinen bugünkü “Çiçek Pasajı” yapıldı.
Cumhuriyet döneminde ise “Çiçek Pasajı”nın girişinde açılan “Degüstasyon Lokantası”, dönemin yazar ve sanatçılarının uğrak yeriydi.
Yahya Kemal, Ahmet Haşim, İbrahim Çallı, Abidin Dino, Burhan Toprak ve Elif Naci gibi sanatçılara bu mekanda çok sık rastlanırdı. Mekan Orhan Veli’nin “Canan ki Degüstasyon’a gelmez, balık pazarına hiç gelmez” dizelerine de konu olmuştu.
Bugün “Darty Mağazası” ve “Robert’s Cafe”nin bulunduğu binada sanatçıların ve yazarların uğrak yerlerinden tarihi “Lebon” ve “Markiz Pastanesi” bulunuyordu.
19. yüzyılın ikinci yarısında açılan ve Fransız “Café” türünün ilk örneği olan “Lebon Pastanesi”, Namık Kemal ve Ziya Paşa’dan başlayarak Servet-i Fünuncular, Fecr-i Aticiler ve daha sonra çağdaş edebiyatçıları ağırlayan başlıca yerdi.
1890’larda “Lebon” karşı köşeye geçti, onun yerinde “Markiz Pastanesi” açıldı. O dönem “Markiz”, Abdülhak Şinasi Hisar, Edip Hakkı Köseoğlu, Celal Sılay ve Ragıp Sarıca gibi yazarların 5 çayına gittikleri, iş konuşmalarını gerçekleştirdikleri bir kulüp gibiydi.
Bugün hala yerinde olan “Rejans Lokantası” da Beyoğlu’nun tarihi mekanları arasında bulunuyor.
Bolşevik devriminden kaçıp İstanbul’a gelen general, kont, dük ve baronların birahane, bar ve lokanta açtıkları dönemde açılan “Rejans”, Rus ve Avrupa mutfaklarına ait zengin bir menüye sahipti.
Buraya yalnızca yazarlar değil, dönemin önde gelen siyasetçileri, bürokrat ve gazetecileri de giderlerdi.
Bugün Garanti Bankası’nın yerinde bulunan “Nisuaz (Niçioise) Pastanesi” ise Orhan Veli, İbrahim Çallı, Necip Fazıl, Sait Faik, Bedri Rahmi, Sadri Esad Siyavuşgil ve Ahmet Hamdi Tanpınar gibi tanınmış yazarların uğrak yeriydi.
Beyoğlu’nun en gözde tarihi mekanlarının başında hiç kuşkusuz “Mısır apartmanı” geliyor.
Abbas Halim Paşa’nın isteği üzerine mimar Hovsep Aznavuryan’a kışlık konak olarak yaptırılan binada, ihtişamlı balolar verilir, önemli toplantılar yapılırdı.
Paşanın varisleri tarafından apartmana dönüştürülen binaya, daha sonra Hollywood yıldızı Virginia ile evli olan Hayri İpar ve ailesi yerleşti.
Ünlü şair Mithat Cemal Kuntay da burada hayata veda etti. “Mısır Apartmanı” ayrıca Fuat Şemsi İnan’a, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ün dişçisi Musevi asıllı Sami Günzberg’e de ev sahipliği yaptı. Atatürk’ün de dişçisinin muayenehanesinin burada bulunması dolayısıyla apartmana geldiği biliniyor.
Günümüzde film festivallerinin bir numaralı ev sahibi Beyoğlu, bu özelliğini de geçmişten alıyor. Birçok sinema salonunun bulunduğu İstiklal Caddesi’nde bugün L.C Waikiki Mağazası’nın olduğu binada “Şark Sineması”, Akbank İstiklal Şubesi’nin yerinde “Şık Sineması” ve “Cinema Palace”, ING Bank binasında “Rus-Amerikan Sineması”, Centro Mağazası binasının yerinde “Yıldız Sineması”, şu anda kapalı olan Megavizyon Mağazası’nın yerinde ise “Lale Sineması” vardı.
İstanbul’un en eski gece kulüplerinden “Serkldoryan” diye bilinen “Cercle d’Orient”ın bulunduğu bina da proje kapsamında plaket çakılacak önemli tarihi binalar arasında bulunuyor.
1880’li yıllarda Abraham Paşa tarafından ünlü mimar Alexsandre Vallaury’e yaptırılan bina, 1882 yılından itibaren İstanbul’un en eski kulüplerinden biri olan “Serkldoryan’a (Cercle d’Orient)” ev sahipliği yaptı.
Binanın girişinde bulunan kulübün üyelerinin çoğunluğu levanten, azınlık ya da yabancı uyruklulardan oluşuyordu ve şehrin ileri gelen zenginleriydi.
İstiklal Caddesi ile Yeşilçam Sokak’ın kesiştiği noktada 4 bin 103 metre kare arsaya ve 9 bin 873 metre kare net kullanım alanına sahip bina hala caddenin en büyük binası konumunda bulunuyor.
Beyoğlu Belediyesi tarafından “Beyoğlu’nun Belleği’ ’projesi kapsamında bilgilendirme plaketi çakılacak diğer tarihi binalar ise “Anadolu Hanı ve Pasajı”, “Tokatlıyan Oteli”, “Turkuvaz Lokantası”, “Bonmarşe”, “Karlamann Pasajı” ve “Şark Pasajı” diye bilinen Odakule, Apoyevmatini gazetesi ve İstanbul gazetesine ev sahipliği yapan “Suriye Pasajı” yer alıyor.
Türk edebiyatının önemli kalemlerinden yazar Ahmet Hamdi Tanpınar’ın 1944-1951 arasında bir süre kaldığı “Narmanlı Yurdu” da plaket çakılacak diğer önemli binalar arasında bulunuyor.
1831 yılında inşa edilen ve 1880 yılına kadar Rusya Büyükelçiliği olarak kullanılan bina, 1914’e dek Rus hapishanesi olarak kullanıldı.
Daha sonra Narmanlı ailesinin mülkü olan bina, aile tarafından sonraki yıllarda stüdyo ve konut olarak kullanıldı, oda oda kiraya verildi.
Binada Aliye Berger, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Bedri Rahmi Eyüboğlu başta olmak üzere birçok yazar ve sanatçı kaldı.
“Narmanlı Yurdu”nun karşısında “Botter Apartmanı” da dönemin önemli mekanlarından biriydi. Tünel’de İsveç Büyükelçiliği’nin hemen yanında restore edilmek üzere bekleyen apartman, 19. yüzyılda İstanbul’a göç eden Hollandalı terzi Jean Botter tarafından yaptırıldı.
Osmanlı üst tabakalarınca çok tutulan ve çok zenginleşen Botter, söylenenlere göre Sultan Abdülhamid’in özel terzisiydi. Botter’in o günlerin gözde mimarı Raimondo D’Aronco’ya yaptırdığı apartman 1890’ların Art Nouveau akımının bir örneği olarak hala duruyor.
Beyoğlu’nun en özellikli pasajlarından biri olan ve 1871’de yapılan “Hacopulo Pasajı”, tüccar Hacopulo’ya aitti. Pasaj yapıldığı günden beri iplikçi, ibrişimci, düğmeci, şapkacı, terzi türünden ticaret ve sanat erbabını bir arada barındırdı.
Üst katları konut olarak kullanılan pasajın 13 numaralı dükkanında Ahmet Mithat Efendi matbaası vardı. Namık Kemal’in İbret gazetesi de bu matbaada basılırdı. Dolayısıyla “Hacopulo Pasajı”, bir dönem Jön Türkler’in buluşma yeri olmuştu.
Pasajda bulunan Çuhacıyan’ın opera tiyatrosu geçen yüzyıl sonundaki önemli kültür merkezlerinden biriydi. Ünlü fotoğrafçı Ara Güler’in babası Dacat Güler’in eczanesi de bu pasajda 38 numaradaydı. Pasaj, İstiklal Caddesi ile Meşrutiyet Caddesi’ni birbirine bağlayan üç ana yapıdan oluşuyor.
Beyoğlu Belediyesi, proje kapsamında fotoğraf tekniğinin bulunduğu ve yaygınlaştığı yıllarda İstanbul’daki ilk açılan fotoğraf stüdyoları ile İstiklal Caddesi’nin Taksim Meydanı’na bakan tarafında yer alan İstanbul’a su taşıyan Taksim Maksemi gibi birçok mekana daha bilgilendirme plaketi çakacak.
Beyoğlu`nda her şey satılık!
Satış sadece Emek Sineması ile sınırlı değil. İstiklal Caddesi`nin Tünel tarafında bulunan Narmanlı Han da satılacaklar listesinde... EMEK Sineması`nın da içerisinde bulunduğu Cercle D`Orient binasının satışı ile gündeme gelen Beyoğlu`nda aslında tüm ilçe satılığa çıkarılmış durumda. Tokatlıyan Han, Danişment Geçidi, Alkazar Sineması, Elhamra... Tarlabaşı... Sanatçı ve soL yazarı Orhan Aydın, İstanbul`un tarihi ve kültürel zenginliği açısından en önemli ilçelerden biri olan Beyoğlu`nun tamamen satılığa çıkartılması ile ilgili dün önemli bir yazı kaleme aldı. Misbah Emlak ve... başlıklı yazısında Aydın, Beyoğlu`nda satılığa çıkartılan tarihi yapılar konusunda önemli bilgiler paylaştı. Aydın, satılığa çıkartılan yapıların fotoğraflarını da facebook hesabında paylaştı. Aydın`ın dünkü yazısını paylaştığı fotoğraflar ile birlikte tekrar yayınlıyoruz: Misbah Emlak ve…Beyoğlu`nda yabancı sermaye gruplarının olması gerekiyor. Buradan alacakları ilhamla geleceği tasarlayanlar bu gruplar olacaklardır. Bu sözler Belediye Başkanı`na ait. Adam oturtulmuş koltuğa, tüm ilçeyi babalar gibi satıyor. Nasıl olsa Beyoğlu`nun, taşı-toprağı altın. Para eden ne varsa elden çıkarmaya çalışıyor. Bizler buz dağının görülen yüzü (AKM, Emek) ilgilenirken, adam el altından tüm ilçeyi pazarlıyor. Beyoğlu`nu Koruma Amaçlı İmar Planı adıyla yapılan ve yürürlüğe giren düzenleme sayesinde, tutana aşk olsun! Hanlar, apartmanlar, okullar, kiliseler, sinemalar, tiyatrolar her şey satılık! Vakıflar Müdürlüğü`nün malı olarak bilinen Mis Sokağı`nın köşesindeki Vakıf Gökçek İş Hanı, Çalık Grubuna verilmiş! Yıkıp yerine otel dikme isteği olan Çalık, binada işlerini sürdüren esnafa 31 Aralık son gün diyerek tahliye bildirimleri yolladı. Açılan davalarla itiraz edildi ve şimdilik işlem durduruldu. Ama kimselere sormadan bu en merkezi yerdeki bina, Çalık`a peşkeş çekilmiş oldu. Hukuk savaşını kimin kazanacağını tahmin etmeye gerek bile yok! İstiklal Caddesi`nin en merkezi yerindeki Refia Övüç K.T.Ö Olgunlaşma Enstitüsü ve yine Caddenin paralelindeki Taksim Ticaret Lisesi de satılıklar listesinde! Bu binaların ikisi de kamu malları ve hizmetlerine devam ediyorlar. Alkazar SinemasıAlkazar yıllardır kapalı. Sahipleri artık yıldırılmış durumda. Kültür hayatımıza tiyatro ve sinema salonu olarak hizmet vermiş bu bina yok pahasına el değiştirmek üzere. Alkazar Apart İstiklal Caddesi`ne pek yakışacak! Tokatlıyan HanTokatlıyan Han için teklif üstüne teklif alınıyor. İçerde barınan esnaf, yoğun kira baskısı ve yaptırımlarla yıldırılıp, binanın boşaltılması için her tür madrabazlık yapılıyor. Bu bina bölgenin en önemli tarihsel ve kültürel dokusu olarak bilinen yapısıdır. Tokatlıyan`ın Pera Palas değerinde bir otele dönüştürülmesi kimlerin çıkarına olacaktır? Danişment GeçidiDanişment Geçidinin açıldığı avlu, bu avluyu çevreleyen tüm yapılar projelendirildi. Butik otelin çevrelediği küçük bir alış-veriş alanı diye tanımlanan yerin tahliye edilmesi için bildirimlerin başlatılması yakındır. ElhamraElhamra, bin yıllık bir güzelliktir. Yıllarca tiyatro ve sinema salonu olarak kullanılan bu büyülü mekân şimdilerde gece kulübü olarak çalışıyor. Mekânın göğe doğru uzanan bir eğlence merkezi olması an meselesi. Narmanlı HanTünel`de dillere destan bir başka bina Narmanlı Han, antik otel yapmak için paketleniyor! Bir zamanlar Galata bankerlerine, Cumhuriyet sonrası yayıncılara, ressam ve edebiyatçılara ev sahipliği yapan bu kültürel kalıta değer biçmek bile olanaksız iken, şimdi haraç-mezat satılacak. Bu yapı, kültür ve sanat alanı olarak ilan edilip, içinde atölyelerinin, sergi salonlarının, kitapçıların, yayıncıların olduğu bir alan olarak düzenlenmesi ve kamu yararına kullanıma açılması gerekirken, antik otel oluyor. Oysa göçmüş kediler bahçesi gibi onlarca kediye ev sahipliği de yapan ve şimdilerde noter olarak işlev gören avludaki o şirin bina, olağanüstü bir oda tiyatrosu olabilirdi! 2007 yılında yıkıma ve talana açtıkları Tarlabaşı`nda bu güne kadar onlarca ev yerle bir edildi. Mahalleden iş makinaları horultuları, yıkım sesleri ile toz-duman yükseliyor. İnsanlar gerektiğinde zorla kapı dışarı ediliyorlar. Bölgedeki tüm vakıf malları, azınlıklara ait yapılar, üç kilise, yeşil alanlar, parklar, çeşmeler, güzelim Levanten yapılar şimdi Çalık Grubunun malı. Bir butik otel ve AVM çılgınlığıdır gidiyor. Durdurabilen beri gelsin! Başkan, Beyoğlu turizmin atar damarı olacak dedikçe satışlar hızlanıyor, pazarlıklar çoğalıyor. Bugün Beyoğlu`na gözünü dikmeyen sermaye grubu yok gibi. Tünel-Kuledibi ve çevresinde, Cihangir-Çukurcuma bölgesinde eli çantalı insanlar, koruma ordularıyla sokak sokak mal alımı yapıyorlar. Aynı çete kılıklı yaratıkların geçtiğimiz aylarda Sütlüce ve Ok Meydanı çevresini talan ettikleri, tarihsel dokuya sahip onlarca binayı satın aldıkları biliniyor. Bu insanların Belediye ile mahalleler arasında mekik dokudukları gözleniyor! Bedrettin Mahallesi dönüşüm projesi, Perşembe Pazarı, Tophane ve Şişhane bölgesi yenileme projeleri, Galataport, Park Otel, Gümüşsuyu yenileme projeleri ise iştah kabartıyor. Anlayacağınız Belediye Başkanlığı Emlak Ofisi gibi çalışıyor! Masa-sandalye toplayarak sermaye gruplarına yer açan A. Misbah Demircan, elbette kendine verilen görevi yapıyor. Başbakan ne derse o! Taksim trafiğini yer altına almaya hazırlanan Büyükşehir Belediyesi de öyle. Mahkeme kararı nedeniyle yıkamadıkları AKM için yatıp-kalkıp bize küfür eden bu akıl, Gezi Parkı`na AVM yapma hazırlığında. Proje hazır. CHP Büyükşehir Meclis üyelerinin itirazlarına karşın, Taksim Kışlasını İhya Projesi, Meydanı Yayalaştırma projesinin içine yedirilecek! Oradaki güzelim ıhlamur ağaçları kesilecek ve kışla görünümlü AVM Taksim`in göbeğine dikilecek. Meydan ölecek. 1 Mayıs Meydanı olarak söke söke geri alınan Taksim Meydanı, tüm etkinliklere kapatılacak. Görüldüğü gibi 2. Cumhuriyet, talan politikalarını en gözde alanlarda, kültürel ve tarihsel dokuları tahrip ederek ve varımızı yoğumuzu hiç kimseye danışmadan, yargı kararlarına, koruma kurulları kararlarına, halkın gösterdiği dirençlere inat; uluslararası sermaye guruplarına güzelleyerek babalar gibi satmaya devam ediyor. Sırada ormanlar, sahiller, köyler, ovalar ve dağlar var. Bakan açıkladı, 2B yasası son halini aldı, ilgili komisyonda görüşülüp karara bağlanacak. Talan, içimizdeki düşman olarak büyüyüp hayatlarımızı kuşatmaya ve birarada yaşama kültürü üstüne tuz-biber ekmeye son hızıyla devam ediyor. |
Bu hikaye ilk okudum da da çok beğenmiştim yüreğine sağlık
Bir eşşek öyküsü de benden olsun
Antik Yunan döneminde
(MÖ 620-560 yılları arasında)
Ege`de yaşayan ünlü masalcı Ezop`un
iki bin altı yüz yıldır
canlılığını yitirmeyen öyküsü:
Hikáye bu ya...
Bir inek, bir beygir, bir eşek, etrafa dağılıp insanların ne yaptıklarını öğrenmeye
ve üç yıl sonra buluşmaya karar verirler...
Her biri başka yöne gider. Aradan üç uzun yıl geçtikten sonra
buluşma yerine önce inek ve beygir gelir...
İkisi de perişan bir halde, zayıflamış,
dişleri dökülmüş, kamburları çıkmış,
adeta çökmüştür.
Beygir merakla sorar:
`Nedir bu halin inek kardeş?`
İnek acıklı bir şekilde içini çekerek anlatır: `Sorma beygir kardeş... Bu insanlar çok merhametsiz... Beni durmadan birbirlerine sattılar. Alan sütümü sağdı. Bir inek daha bulup onu yanıma koyarak bizi çifte koştular,
aç bıraktılar. Canımı zor kurtardım be kardeş.`
Beygir de acı acı başını sallayarak anlatır:
`Ah, sorma... Benim de ağzıma bir demir parçası geçirdiler, ağzımı açamadım. Üzerime bindiler, ses çıkaramadım. Biri indi, öbürü bindi! Binmedikleri zamanlar zincire vurdular.
Belim çöküp de onları taşıyamaz bir hale geldiğinde arkama kocaman bir araba bağladılar.
Bu sefer birçoğunu yeniden taşımaya başladım. Ben onları taşıdıkça, daha hızlı gitmem için kırbaçladılar. Canımı zor kurtardım inek kardeş.`
İnek ve beygir böyle konuşurken uzaktan eşek görünür. Hayli neşelidir. Islık çala çala, taşlara tekme ata ata, hoplaya zıplaya gelir. Mutludur. Üstelik şişmanlamıştır. Tüyleri pırıl pırıl parlamakta, gözlerinin içi gülmektedir.
Üzerinde lacivert takımlar vardır. İnek ile beygir şaşırmış bir şekilde,
`Nedir bu halin? Neler oldu?
Neden böyle zevkten dört köşesin?`
diye sorarlar.
Eşek keyifli bir şekilde anlatır: `Sizden ayrıldıktan sonra uzakta bir memlekete vardım. Birisi yukarı çıkmış bağırıyor,
bağırdıkça insanlar onu alkışlıyordu.
Ben de yüksekçe bir yere çıkıp bağırdım.
Benim bağırmamı bilirsiniz, yeri göğü inletirim.
Sesimi duyan benim yanıma koştu, duyan duymayana haber verdi, etrafım insanla doldu. Onlar geldikçe ben daha çok bağırdım.
Haktan, hukuktan, refahtan,
adaletten filan bahsettim...`
`Eee, sonra ne oldu?` `Ne olacak beni başkan seçtiler!` `Deme yahu.. Yani sen başkan mı oldun?` `Evet... Bir şey yapmama gerek kalmadı.
Ben bağırdıkça onlar `Seninle gurur duyuyoruz` diye alkışladılar. Ben de yedim ve bağırdım, yedim ve bağırdım!` `Pekiii, senin eşek olduğunu anlamadılar mı yahu?` `Valla, yarısı anladı ama
diğer yarısına anlatamadı!`
|