ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul


sohbet, okey, tavla, chat
20 Mayıs 2024, Pazartesi 06:36   

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

En İyiler  Son Eklenenler       
sohbet forum basliklari  CC-Forum> Mühim Mevzular > Politika, Tarih
forum sohbet oyun basliklari
   ATATÜRK - LAİKLİK VE DİN
 <<1234 >>
Mesaj Ekle, sohbet ve oyun icin cagir
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

lailaflower

lailaflower resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  6.Ağu.2008 Çar 19:10:55sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

 

 

 

Laikliğe ATATÜRK e VE DİNE en doğru yorumları yaptıklarını zannedenler nedeni bilinmez bir husumet içindedirler bu Halka karşı.

BU HALK MÜSLÜMANDIR+ATATÜRKÇÜDÜR+LAİKTİR

ve bu HALKIN istediği sadece DAHA ÇOK DEMOKRASİDİR.

İran olmak yada başka DİN DEVLETİ HAYALLERİMİZ  hiç olmadı AMA SEN hala bu HALKI   ve fikrine katılmayanları  bunla suçlamaktan itham etmekten bir adım öteye geçemedin ve GEÇEMİYECEKSİNDE .

Hidayete eresin desem alınırsın Allah Akıl fikir ve sağduyu versin desem  ahanda bana HAKARET etti dersin

KOLAY GELSİN diyim bari

FİKRİ HÜR VİJDANI HÜR VE SONSUZ BEKASI OLAN BİR TÜRKİYE CUMHURİYETİDİR  BÜTÜN DAVAMIZ.

 

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

SeVoToRi

SeVoToRi resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  6.Ağu.2008 Çar 19:21:49sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
Yahu Araplardan banane yada bizene?Biz neden kendimizi o araplarla kıyaslıyoruz neden onlarmış gibi bir imaj yaratıyoruz.Araplaşalım mı diyoruz?Onlar gibi mi olalım diyoruz?Neden idrak edemiyoruz mana veremiyorum.Biz müslümanız abicim ve Allah`ın hak yolu islamiyetteniz bunu kalkıp Arapmış, İran, Irak`mış gibi gösterilmeye tahammül edemiyorum.E yeter yav hakikaten yeter.Ben sana kafirleşiyoruz diyormuyum Laikiz diye yada batılılaşıyoruz diyormuyum batıya ayak uydurma düşüncelerinden ötürü?
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

durty

durty resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  6.Ağu.2008 Çar 20:29:26sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

            

 

          Lailaflover bu halk atatürçüdür laikdir müslümandır dedi  ve benim için konu kapandı...Duymak istedigim buydu..

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

OzmmQ

OzmmQ resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  6.Ağu.2008 Çar 21:08:30sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

Aklı taşıyan ve onu kullanabilen tek varlık insandır.İnsanların akıllarını kullanmaktan alıkoyulmaları,beyinlerine kilit vurmaları,tek bir düşünceye bağlı kalmaları düşünülemez.Bu aklın gelişimini reddetmek olur.İnsan olduğumuz için farklı düşünebilme yetisine sahibiz.Farklı düşünebilmek, "evet,katılıyorum ama ..." diyebilmek insanlığın gururudur.Ancak "sen benim gibi düşünmüyorsun,sen cahilsin,..." gibi çeşitli hakaretler etmek,hayır benim düşüncem doğru senin ki değil demek,sırf kişinin siyasi düşünceleri yüzünden ona "kötü gözle" bakmak ise, insanlığın yüz karası olan diktatörlüktür.Eğer insan olabilme yetilerini üzerimizde taşıyorsak,bunları kullanabiliyorsak insanlığa yaraşır bir biçimde davranmalıyız.Düşüncelere saygı insana saygıdır.Çünkü;"Her türlü inanç sistemleri dahil olmak üzere,hiç bir sistem insanın dışında veya insandan önce değildir..."O halde düşüncelerimizi yazarken bir başkasının düşünmeden inanmasını,tepki göstermeden boyun eğmesini beklemek yanlış olur.Biz ki eğer bu düşünce yerinde düşüncelerimizi saygı sınırları çerçevesinde bir başkalarına aktarabiliyorsak bu devletimizin bir gururudur, bize bu gururu yaşatan ve bunu sağlayan yine ATATÜRK tür.

"Laiklik elden gidiyor uyanın" bu cümleyi kullanmak bu ülkede ergenekoncu olmak olarak,"din elden gidiyor,gelenek göreneklerimiz yok oluyor uyanın" bu düşünceyi savunmak ise şeriatçı,gerici olmak olarak algılanıyor.Bu yüzdendir ki insanlar;kendi düşündüklerini,gözlemlediklerini konuşurken,yazarken,kendilerine bir sıfat yakıştırılmasını istemedikleri için "acaba bana da ergenekoncu derler mi" ya da "acaba beni de şeriat yanlısı ilan ederler mi" düşüncesiyle koltuğa oturup kendini yontmaya başlar.Ve başka ağızların arkasına sığınarak işittiklerini tekrarlar,böylece bir papağandan hiç bir farkı kalmaz.Bu ülkenin papağanlara ihtiyacı olup olmadığını hepimiz "göreceli" olarak biliyoruz.

Ülke nüfusunun klasik rakamla %99 unun müslüman olmasının sonucu olarak; birileri devletin müslüman olduğunu savunuyor ,birileri ise devletin dinsiz olması gerektiğini düşünüyor.Bu düşünce zıtlıkları da milleti kutuplaşmaya itiyor.Siz devletin dinini tartışadururken Atatürk ün sürekli olarak bilim,fen,sanat demesinin nedeni aklınıza gelmiyor.Bunları tartışırken Türkiye Cumhuriyeti nin kuruluş felsefesinin amacını unutuveriyoruz/unutturuluveriliyoruz.Çünkü bu ülkede herkes siyaset yapar,siyasetçidir.Siyaset yapmak için gerekli olan bilgiye,donanıma sahip olmaya hiç gerek yok.Sadece "dilinin" olması ve bunu iyi kullanabilmen yeterlidir.Herkes her konuda fikir sahibi bu ülkede.Böyle giderse sen ağa,ben ağa,kim inek sağa olacak halimiz.

Kolay gelsin.

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

durty

durty resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  6.Ağu.2008 Çar 21:22:35sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

 

         Aklı taşımak ve onu kullanabilmek düşünme yetisi bizi sadece hayvanlardan ayırıyor.İnsanların kendi içinde ise farklılıklar birbiri ile bagımlı etkenlerden oluşuyor.(din dil ırk vs)..Aklın gelişiminden bahsedebilmemiz için aklın kullanılması gerektigini anlamamız lazım.Dünyadaki vahşeti savaşları gördükçe insanlıgın gururunu ama ile ilintilendirmek banada cok sacma gelio..Gurur lafı bukadar ucuz kelimelerle doldurulmamalı diye düşünüyorum...

 

         Papagan benzetmeni anlamak mümkün degil.Başka agızlardan konusmak hiç olmazsa bilinci  geliştirebilir ...kendisine ait olmasa bile...Ülke nüfusunun% 99 un müslüman olması diger dinlere mensup vatandaşlarına farklı davranabilecegi anlamına gelmez.Devletin dini bu sebepten yoktur..Çünkü her vatandaşına eşit mesafede olmak dogasında vardır...

       Son olarak herkesin herkes gibi olmasını bekleyenler için bugün okdugum bir hikayeyi anlatmak istiyorum...Yunanistan’da bir küçük site devletine bir gün bir kahin gelir. Ve der ki, üç ay sonra müthiş yağmurlar yağacak. Bu yağmurların suyundan içen herkes delirecek. Bunun üzerine site senatosu toplanır ve dev sarnıçlar yapılmasına karar verilir. Burada siteye uzun süre yetecek su biriktirelecek ve delirten sudan içilmeyecektir. Nitekim kahinin dediği olur. Yağmurlar yağar. İçen herkes delirir. Site yönetimi ise kapıları kapar ve içeri kimse alınmaz. Site halkı sadece sarnıçlardaki temiz suyu içerek delirmekten kurtulur. Ancak çevredeki köyler, diğer sitelerde yaşayanlar hep delirmiştir. Delirmeyen sitenin sakinleri kendilerini çok yalnız, herkesten farklı hissetmeye başlarlar. Ve sonunda site senatosu toplanır ‘Bu iş böyle gitmez. Onlardan farklı olduğumuz için artık onlar bize deli gözüyle bakıyor. En iyisi deli suyundan biz de içelim ve onlar gibi olalım’ der. Kapılar açılır, site halkı da deli suyundan içer

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

lailaflower

lailaflower resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  6.Ağu.2008 Çar 23:24:13sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
durty :

            

 

          Lailaflover bu halk atatürçüdür laikdir müslümandır dedi  ve benim için konu kapandı...Duymak istedigim buydu..

AKSİ MÜMKÜN DEĞİL  

 

FİKRİ HÜR VİJDANI HÜR SONSUZ BEKASI OLAN BİR TÜRKİYE CUMHURİYETİDİR BÜTÜN DAVAMIZ.

 

 

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

muratugras82

muratugras82 resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  7.Ağu.2008 Per 00:02:08sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

Durty e cevaptır...

Benim gibi birisinden beklenen birşey demişsin bir kaç sorum olacak:

1. Beni  ne kadar tanırsın?

2. O cümleleri sana kurduğumu nereden çıkardın?

3. Laikliği savunmak senin gibi parantez içinde diyorum senin bilgi yoksunu birisine mi düştü? ki Neden Savunursun ki Laikliği anlamış değilim?

4. Senin bağnaz laiklik anlayışınla benim laiklik anlayışım cok farklı. Ve benimle aşık atabileceğini mi sanıyorsun? Ukalalıksa ukalalık.

5. Yüz tane yorum yazmışsın. Yüz yorumunda da kullandığın kelimeler aynı, sadece yerleri farklı. Bu neyin göstergesi?

6. Buraya gelmişsin bir yabancı gazetecinin yazısını yazmışsın. Sen başka bir arkadaşımızın alıntı yaptığı yazıya aşağıdaki cevabı vermişsin. Bu insana ne oldu nereye gitti?


durty

durty resimleri

    4.Ağu.2008 Pzt 18:39:23 Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

 

       başkalarından alıntı yapmak , fikir üretmemek, gelişmemek,düşünmemek,yenilige acık olmamak,caga ayak uydurmamak moda olmaya başladı sanırım.Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasına tekamül eden tarihten beri Türkiye Cumhuriyeti laik cagdaş bir hukuk devletidir.Dış odakların ( avrupa birligi-amerika birleşik devletleri-dünya bankası- imf) baskıları  tarihte görülmemiş şeyler degildir.yukarıdaki yazıyı yazan kişi türkiye cumhuriyeti gerceklerinden , ortadogunun dinamiklerinden , bulundugumuz cografyadan  bilhaber oldugu cok acıkken bu cografyada yaşayan insanların bunu kabul edip alkış tutmalarını anlamak mümkün görünmemektedir.devlet laik olmaz kişi laik olur safsatası adı altında bize dayattıgınız -dikte ettiginiz-zorladıgınız bu felsefeyi ( sizlerin lafı ile) aklı hür vicdanı hür , atatürk ün devrimlerini sindirmiş , yüzünü batıya dönmüş,hiçbir tc vatandaşı kabul etmemeli-edemez.

              Türkiye Cumhuriyeti nde demokrasiye yönelik bir tehdit olmaması ile birlikte laik rejime karşı büyük bir tehlike akp iktidarı ile belirmiştir..karşı devrimin temsilcileri olan akp türban olayını gündeme getirerek laik rejime karşı şah cekmiştir...bizlerde mat diyecegimiz günleri bekliyoruz....

7. Yukarıdaki yorumu farklı biri yapmış aşağıdaki alıntıyı da başka biri yapmış değil mi?


durty

durty resimleri

    6.Ağu.2008 Çar 23:28:04       Ahmedinejad ın Anıtkabir fırtınası! Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle

 

              Guardian Gazetesinin İstanbul muhabiri Robert Tait imzası ile yayınlanan haberde, İran Cumhurbaşkanının, “laiklik ile özdeşleşen Mustafa Kemal Atatürk’e saygı sunması konusunda her zaman bir probleminin olacağını yazdıAncak AKP’nin İranlı lideri, Anıt Kabri’nin bulunduğu Ankara yerine eski Osmanlı başkenti İstanbul’a davet ederek, zorluğun üstesinden geldiğini kaydeden gazete, Ahmedinejad’ın, protokole göre ülkeyi ziyaret eden tüm yabancı liderlerden beklenen bir nezaket olan Atatürk’ün Ankara’daki mozolesinde saygı duruşunda bulunması konusunda istekli olmadığını bildirdiğini de belirtti. The Guardian, “Atatürk, dindar İranlı cumhurbaşkanının temsil ettiği her şeyin antitezi idi. Aynı zamanda teokratik rejimi iktidara getiren 1979 devrimi ile düşürülen, İran’ın son şahı Mohammed Rıza Pehlevi’nin babası Rıza Şah’in müttefiki ve rol modeli idi" diye yazdı.
Türk yetkililerinin de “olağanüstü düzenlemeyi perdelemek için ziyareti “çalışma ziyareti olarak nitelendirdiklerini kaydeden gazete, İranlı cumhurbaşkanının Türkiye ziyareti sırasında yapacağı görüşmelerde ağırlığın nükleer programı sorununa verilmesi beklendiğini de belirtti. The Guardian, İran’ın nükleer programı konusu ile ilgili olarak da “Türkiye’nin kendisini Tahran ve Batı arasında bir arabulucu olarak konumlamaya çalıştığını” da öne sürdü.

Ancak “laik yanlısı Türk gazetelerinin ziyaretin “ana konusunu görmezden gelerek Ahmedinejad’ın “Atatürk’e ayıbı” olarak algılanan konusuna odaklandığını yazan The Guardian, bunun da Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın “Bu tartışmaları ben son derece yersiz görüyorum. Ziyaretin özüne ve başarısına gölge düşürecek yaklaşımlar olarak görüyorum” yolundaki sözlerini aktardı.

*bbc servisinden alıntıdır.

                     Türkiyemizin hangi zihniyet tarafından yönetildiginin , Atatürk ün kurdugu Türkiye Cumhuriyeti nin dışarıdan nasıl göründügünün en güzel kanıtıdır.Aranızda ama türkiye iran ve batı arasında köprü olacak diyenler cıkacaktır.ama burdaki asıl konu  Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Atatürk e yapılan hakaret ve ayıbın gizlenmeye calışılması , aleni hakaret edilmesi,rencide edilmesidir.Bu zat istanbula geldiginde Atatürk ün gösterdigi yolda ilerlemeyi görev sayan herkesi Atatürk posteri ile protesto etmeye davet ediyorum...

8. Bir daha adımı kullanmazsan sevinirim. Ben senin adını hiç forumda kullanmadım. İlk ve son kez bu yazımda kullandım. Ne hakla bana cevap veriyorsun?

9. İki kuruşluk bilginizle gelmişsiniz, konuşuyorsunuz, ancak konuşursunuz. Kurduğunuz cümleler de hep aynı cümlelerdir. Atatürk ve Laikliğin arkasına saklanarak yorum yapmak ne zamandır moda oldu sende?

vs vs... Eminim ki bu sorularıma bir kaç cevap yazacaksın. Ama cevaplarken adımı kullanmazsan sevinirim. İnan sana yorum yazmak sıkar beni...

Kamuoyuna saygıyla sunulur.

Muratugras82

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

HurremSuItaan

HurremSuItaan resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  7.Ağu.2008 Per 01:13:48sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

Ne zaman logo olarak bu şekil İstanbul u temsil ediyor tam bilemiyorum, ama kendimi bildim bileli İstanbul un logosu bu logodur... Menşeğinde İstanbul un merkezi olarak bilinen Eminönü ve Sultan Ahmet Camii nin resminin fikir olarak kullanılması oldukça doğal... Bu logo hiç bir siyasi partinin kendi çıkarına değiştirdiği veya geliştirdiği bir logo değildir...


Ankara nın logosuna gelince; tamamen bir dik başlılık örneği ile seçilen, Melih Gökçek işgüzarlığıdır...


Diğer resmi yorumlamak bile gereksiz... Çünkü yıllardır süre gelen savaşlarımızın en büyüğü olanı Haçlı ordularıyla olmuştur... Bu savaşların nedeni de Hıristiyan boyunduruğunda olmamak adına verilen mücadelelerdir... Kurtuluş savaşımızda olduğu gibi... Türk gibi, Türk esaslarında yaşamak için...
sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

enuball

enuball resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  29.Eyl.2008 Pzt 18:29:55sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d

Merhaba Arkadaşlar..Laik devlet kavramına girmeden önce, laikliğin ne olduğunu tanımlamak yerinde olacaktır.
Laiklik; Grekçede laos ve laikos kelimelerinden türetilmiş olup, halktan olan manasına ya da avam manasına gelmektedir. Anlam itibariyle, dinsel olmayan, dine ait olmayan, din-dışı unsurlara ait olandır.
En kısa tanımıyla laiklik, dini kurumların devlet işleyişinin dışına çıkartılmasıdır.
Bir başka deyişle, dini kurumlar ile devlet kurumları arasındaki ilişkinin yeniden düzenlenmesi ve dini kurumların devlet düzeninin dışında faaliyet göstermesi laiklik fikrinin temelidir. Dini kurumlar ile devletin birbirinden ayrılması olarak laiklik, aynı zamanda, bütün dinsel toplulukların, istisnasız olarak devlet tarafından özel topluluklar olarak nitelendirilmesi demektir. Bu bağlamda, dini kurumların devlet hazinesinden aldıkları her türlü mali desteğin kaldırılması laikliğin bir gereğidir.
Laiklik, devlet ve toplum yaşamını ilgilendiren hukuk kurallarının akla,bilime ve toplumun ihtiyaçlarına dayalı olmasıdır.yani devletin işine din kurallarının karışmamasıdır.Kişilere inanç ve ibadet özgürlüğünün verilmesi ve bu inanç ve ibadet özgürlüğünün devlet tarafından güvenceye alınmasıdır.
Türkiye’de Laikliği düzenleyen Anayasamızın 24 üncü maddesidir.24 üncü maddeye göre; Türkiye’de herkes istediği dine inanmakta istediği ibadeti yapmakta serbesttir. Hiç kimse inanç ve ibadetlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz, inanç ve ibadete yönelik olumsuz müdahaleler kanunen yasaktır. Bunu yapanlar kanun önünde suç işler ve yargılanarak cezalandırılır. Hiç kimse demokratik sistemin bir gereği olarak kendisine tanınmış olan özgürlükleri kullanarak laik sistemi yıkmak ve yerine dinsel esaslara dayanan bir rejim kurmak için çalışamaz. Yani özgürlükler başkalarının özgürlüklerini ortadan kaldırmak amacıyla kullanılamaz.
Laiklik Fransa’da 1870 li yıllardan sonra kullanılmaya başlanmıştır. Hiristiyanlığın ilk asrının sonundan itibaren, kilise adamlarına klerekoi, buna mukabil müminler topluluğuna (yani ruhban sınıfının dışında kalanlara) laiko denilirdi.
Daha çok batı uygarlığının kendine has fikri ve siyasi gelişimi çerçevesinde ortaya çıkan laiklik, dünyada son bir buçuk asırlık felsefi tutumların kavranabilmesi açısından önemli bir yere sahiptir.
Laiklik kavramını ve çok kısaca tarihsel gelişimine değindikten sonra asıl konumuz olan laik devlet kavramı ve özellikleri üzerinde durmak istiyoruz.
Devlet denilen kurum toplumun dünya işlerini düzenlemek böylece toplum içinde “düzen”i sağlamak görevini üzerine almış, olan bir kurumdur. Bu tanımla birlikte laik devletin tanımı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Nitekim tanımda devletin “dünyevi işlerin idaresiyle” alakalı bir kurum olduğu zikredilmektedir. Dolayısıyla devletin hiçbir surette bir din veya mezhebin görüş ve düşünceleri üzerine bina edilmesi laik devlet düşüncesine ters bir durumdur. Devletin düzeni yerine getirmek için yapacağı kanunlar, dünyevi işleri düzenlemek olacağına göre bunların dinle hiçbir alakası da haliyle olmayacaktır. Bunun doğal bir sonucu olarak ta devlet bütün işlerini din yargılarına göre değilde dünyevi kanunlara göre yürütecektir.
Laik Devletlerde devlet tamamen aklın ve bilimin rehberliği çerçevesinde yönetilir. Bilimsel gerçekler dışında devlet yönetiminde hiçbir esas kabul edilmez.
Laik devlet anlayışında dinin hiçbir rolü yoktur. Ne devlet dine ne de din devlete karışır. Her ikisi de kendi içerisinde özerktir. Devletin hiçbir yasası veya düzeni sağlamak için oluşturulan kanunu, ilahi olanla ilişkili değildir. Bu bir nevi devletin dinsiz olmasıdır. Ama buradaki dinsizlikten maksat; devletin hiçbir dinin veya mezhebin tekeli altında olmayacağı, bütün dini inanç, değer ve kanaatlere aynı mesafede olacağı anlaşılmalıdır. Başka bir deyişle devletin mutlak tarafsızlığı anlamına gelmektedir.
Laik devlet anlayışının zıddı teokratik devlet anlayışıdır. Laik devlet anlayışında dinin hiçbir şekilde devlet işlerine müdahale etmesi söz konusu olmaz iken, aksine teokratik devlet anlayışında da din devlet eliyle veya devlet din eliyle yürümektedir.
Üzerinde durulması gereken en önemli hususlardan birisi de laikliğin din açısından değil, devlet açısından ortaya konan bir tutum olduğudur. Buna göre herhangi bir dinin değil yalnızca devletin laikliğinden bahsedilebilir ve laikliğin kurumsallaşmasını sağlayacak olan ancak devlettir.
Laik devlet anlayışının nihai sonucu olarak, toplumdaki tüm -dini- kesimlere karşı din ve vicdan hürriyetinin verilmesi karşımıza çıkar. Biraz önce de işaret ettiğimiz üzere laiklik sadece devleti ilgilendiren bir husustur. İnsanların veya toplumun ahlaki, dini ve vicdani hiçbir şeyine karışmaz ve karışamaz. Laik devlette tüm dinler eşittir. Hiçbir din veya mezhebin üstünlüğünden söz edilemez.
Laiklik devlet ile din işlerinin ayrılığı, dinsel ve siyasal iktidarların karşılıklı bağımsızlığı olarak tanımlanır. Bu tanım açısından, devlet bir dine inanmak ya da inanmamak konusunu tamamen kişisel bir sorun olarak görmektedir. Dinsel inançlar ve bu inançlara uygun davranıp davranmamak sorunu, kişiyle Tanrısı arasındaki bir ilişkiden ibarettir ve devletin bu ilişkilere karışma hakkı ve salahiyeti yoktur. Dolayısıyla dini vecibelerini yerine getirmeyen bireyleri, devlet eliyle cezalandırmak laik devlet anlayışıyla bağdaşmayacak bir tutumdur. Laikliğin asıl amacı ise, kişi-kişi, kişi-toplum, kişi-devlet ve toplum-devlet ilişkileri içerisinde kendine bir yer bulur yoksa kişi-Tanrı arasındaki bağa hiçbir şekilde müdahil olmaz.
Devlet kişinin siyasal ve toplumsal yaşantısı ile ilgilidir ancak bu alanla ilgili yasal düzenlemeler yapılabilir. Dinsel yapıya ve bu yapının işleyişine devletin karışma hakkı söz konusu olamaz
Şimdi de laik devletin özelliklerine başlıklar halinde değinmek istiyoruz. Bunlar;
I. Laik devletlerde “devlet dini” söz konusu olamaz. Devletin genel olarak bir dini devlet dini olarak tanıması ve ona göre düzenlemeler yapması, tarafsız olmaması anlamına gelir. Devletin dinler karşısında tarafsız olmayıp, bir dine üstünlük tanıması ve ona göre düzenlemeler yapması, değişik dinlere bağlı kişiler arasında da dinsel inançları yönünden ayrım yapılması sonucunu doğurur. Bu ise kişilerin din açısından eşitliği kuralına aykırı bir husus olarak karşımıza çıkar.
II. Laik bir siyasal sistemde, devletin yasal, toplumsal ve siyasal yapısını dinsel kurallara uygun olması zorunluluğu söz konusu olamaz. Bazı kurallar, dinsel inanç, sistem ve teorisine uygun düşebilir.ama bu dinsel kurallara uygun hareket etme gereksiniminin bir sonucu olmayıp, iyi idarenin akılcı gerçeklerine de uygun düştüğü içindir. Dinlerin görüş ve kuralları bir inanç kuralı olarak ve soyut ilke olarak laik devlet içerisinde yerini alamamaktadır.
III. Laik devlet sistemlerinde din kamu hizmeti olarak kabul edilmez. Laik devlet kişilerin dinsel inançlarına uygun davranabilmek haklarını güvence altına almakla yükümlüdür. Fakat devlet doğrudan doğruya bir cemaatin dinsel gereksinimlerine yönelik hizmeti yüklenemez.
IV. Kişilere dini inanç özgürlüğünün tanınması, laik sistemin zorunlu bir sonucudur. Şuna da değinmek gerekir ki sadece din özgürlüğünün tanınması da laik bir sistemin varlığı için yeterli değildir. Devletin dinler karşısında tarafsız kalma zorunluluğu din özgürlüğünün tanınması açısından da geçerlidir. Dinlerden hiç birinin din özgürlüğünden dolayı haklardan yararlanabilmek amacıyla ötekinden üstün tutulmaması zorunluluğu söz konusudur. Bu nedenle laik bir devlet kişilere dinsel inançları ne olursa olsun inançlarını açıklayıp yaymak, eğitim yapmak, dini inançlarının gereği olan ibadeti uygulamak, örgütlenmek haklarını tanımak ve ilgili düzenlemeler yaparken de dini inancın türüne göre her hangi bir ayrım yapmamak zorundadır.
V. Laik bir siyasal yapının varlığı, devletin din özgürlüğünü tanıması il de gerçekleşmez. Din özgürlüğü soyut bir kavram olduğu sürece o toplumdaki yaygın dinler, öteki dinsel görüşlere karşı çıkmak, onlar üzerinde baskıcı uygulamalara girişebilmek olanağına sahiptirler. Bu nedenledir ki devlet, soyut olarak tanımlanmış din özgürlünün somut gerçekliğini de sağlamak zorundadır. Bu sadece dini özgürlük için değil tüm özgürlükler için geçerlidir.
Devletin tarafsız olması, inansın inanmasın herkese her dine her cemaate eşit mesafede bulunması ve dolayısıyla hiç kimse hiçbir din ve hiçbir cemaat arasında bir ayırım ve tercih yapmaması demektir. Devlet bu tür inanç ve görüşlere eşit mesafede olduğu aralarında ayırım yapmadığı için bütün inançlara ve görüşlere saygı duyar ve onları koruması altına alır. Laiklik her şeyden önce bir siyasi yönetim biçimi olduğu için laik devletin dini yoktur. Aksi halde devlet diğer dinler karşısında tarafsızlığını yitirir. Bu ise toplumda infial yaratabilir. Devlete düşen din ve düşünme özgürlüğünü koruma altına almaktır .
Devletin din karşısında yansız olması zorunlu olarak din ve düşünce özgürlüğünü ortaya koyar. Çünkü tarafsız olduğu için üstün tutacağı, kayıracağı bir din ve düşünce sistemi olmaz.
Laik devlette din ve düşünce hürriyeti, devletin bir lütfu değil, fakat bireyin doğuştan gelen en doğal hakkıdır . Bu yüzden inancını devlet değil, birey belirler. Devletin inancından dolayı onu sorgulaması, dinsel kimliğini belirlemesi asla söz konusu olamaz. Devlete düşen bu bireysel hak ve özgürlükleri koruma altına almaktır.
Laiklik ferdin hususi ve manevi hayatı ve ailesi içerisindeki vaziyeti ile harimine girmez ve dindarlığı nefyetmez. Laikliği dinsizlik addetmek onu tamamıyla yanlış anlamak ve yorumlamak olur .
Bu konuda Prof. Dr. Ali Fuad Başgil haklı olarak şunları söylemektedir. "....... laiklik diyorum, ne münkirliktir ne de din düşmanlığıdır. Laiklik din ile devleti bir birinden ayırmış, dinin ruh ve mana aleminde ve ferdin hususi hayatıyla ailesi hariminde, devletin de maddede ve cisim aleminde ve cemiyetin umumi hayatında hükümran olması demektir. Laik devlette din vatandaşın ruhunda ve ahlakiyatında, hususi ve manevi hayatında, devlet ise cisminde ve umumi münasebetlerinde hüküm süreceğine göre ferdin ruhu ile cismi birbirinden ayrılmış ve iki ayrı kumanda merkezine bağlanmış olacaktır ."
Laik devletin temel haklar içerisinde yer verdiği din hürriyeti ise iki unsurdan müteşekkildir. Bunlar vicdan hürriyeti ve bunu tamamlayan ibadet hürriyetidir .
Vicdan hürriyeti, her ferdin bir dine inanmak veya inanmamak hususunda sahip olduğu hürriyettir.
İbadet hürriyeti ise, vicdan hürriyetinin tabii bir neticesi olup, dinini ve kanaatini bir takım merasimlerle açıklamak veya açıklamamak hususunda ferdin sahip olduğu hakkı gösterir.
Din hürriyeti insanlığın uğrunda asırlar boyunca mücadele ettiği tarifsiz zulüm ve kıyamlardan sonra nihayet laik devletle birlikte gerçekleştirdiği temel bir hak olmuştur .
Din hürriyeti insanlık için vazgeçilemeyecek tabii hakların başında gelmektedir. Ancak bu hakkı yerine getirirken başka din ve inanç mensuplarının üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılamaz.
Bu nedenle bir çok düşünür laikliğin farklı farklı boyutlarına temas etmişlerdir. Ali Fuad Başgil’e göre laiklik din hürriyetini ve bundan doğan vatandaş hakkını korumaktır. Yavuz Abadan ise laikliği dinin siyaset ve devlet işlerine karıştırılmaması ve her vatandaş için vicdan hürriyetinin sağlanmasını gerektirir demektedir .
Buradan ortak bir sonuç çıkartacak olursak laiklik insanların din güvenliğine zarar verici bir sistem olmayıp, aksine onların din özgürlüğü ve hürriyetine önem veren bir sistem olduğu karşımıza çıkmaktadır.
Buraya kadar verilen bilgiler ışığında laik devletin yapısını maddeler şöylece sıralamak mümkündür .
-Laik devlette kişiler, din ve vicdan hürriyetine ve ibadet hürriyetine sahiptirler. Laik devlet fertlerin bu hürriyetlerini sağlar ve koruma altına alır. Bir din veya mezhep mensuplarının başka din veya mezhep mensuplarına karşı baskı ve tahakkümünü önlemek laik devletin görevidir.
Hiç kuşkusuz dini inanç ve kanaat özgürlüğüne devletin herhangi bir şekilde karışması düşünülemez. İnanç insanın iç alemindedir. Devletin eli oraya ulaşamaz.
Laik devlette kimse ibadete, dini ayin ve merasimlere katılmaya dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Kimse dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz.
-Laik devlette devletin siyasi yapısını hükümet ve idarenin işleyişini, toplumun yaşayışını düzenleyen kanun ve kuralları, dini prensipler değil, akıl, mantık, ihtiyaç ve hayatın gerçekleri tayin eder. Bu yönüyle laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, dinin devlet işlerine karışmamasıdır. “Siyasi ve şahsi çıkar, nufuz sağlamak” amacıyla yahut “devletin sosyal, iktisadi, idari, siyasi ve hukuki temel düzenini din kurallarına dayandırmak” amacıyla dinin veya din duygularının yahut dince kutsal sayılan şeylerin istismarı veya kötüye kullanılması laikliğe aykırıdır.
-Laik devlette eğitim kurumları ve eğitim muhtevası din kurallarına göre düzenlenemez.
Buraya kadar verilen bilgiler ışığında, konumuzu toparlayacak olursak, her şeyden önce laiklik bir dinsizlik veya dine yönelik bir tehdit olarak anlaşılmamalıdır. Laiklik insanların din ve inanç hürriyetini sağlayan bir garantör durumundadır. Ancak ülkemizde laikliğin dinsizlik olarak algılandığı bir ortam vardır. Bunun sebebi ise Ahmet Gürtaş ın belirttiği gibi " gerek laik kelimesinin Türkçeye tercümesinde seçilen ladini (dini olmayan, dinsiz) karşılığı, gerek laikliğin ülkemizdeki (zaman zaman sert) tatbik şekli bizde laiklikle dinin münasebetinin, başka bir deyişle laiklikle dinsizlik arasındaki çizgiyi açık ve seçik olarak ortaya koyamamış ve bunlar arasındaki fark tam olarak anlaşılamamıştır . Halbuki devletin laik olmasıyla vatandaşın dindar olması birbirinden farklıdır. Hatta laikliği, inançlar göz önünde bulundurulursa devletin laik olması vatandaşın dindar olabilmesinin bir imkanı ve garantisidir. Vatandaşın dindar olması ile devletin laiklik ilkesinin zedeleneceğini düşünmek te çok yanlış bir tutum olacaktır.
Laikliğin böyle din aleyhtarlığını bir zihniyetle uygulama ihtimalini gören Atatürk "Laik hükümet tabirinden, dinsizlik manasını çıkarmaya yeltenen fesatçılara fırsat vermemek lazımdır" diyerek uyarıda bulunma gereği duymuştur.
Aynı şekilde Nurettin Topçu da bu gerçeği şöyle dile getirmektedir. Laiklik dinsizlik demek değildir. Bir insan içtimai münasebetleri sahasında laik olur, yani bu münasebetleri sırf aklın icaplarına göre düzenlerde manevi yaşayışında ileri derecede dindar olabilir. Aynı şekilde bir devlet, siyaset işlerini dinin emirlerinden büsbütün ayırmak suretiyle laikliği tatbik ettiği halde halkının en koyu dindarlığına ve din sahasındaki her türlü fikir mücadelelerine karşı gelmez, onlar hakkında tam manasıyla müsamaha kullanır .
Aynı şekilde Nurettin Topçu laikliğin düşmanlarını şöyle sıralar
-Teokrasi, yani dini devlet, laikliği çiğner. Dinin emirleriyle memleketi idare eder. Fertlerin her türlü hukuki münasebetlerini dinin kaide ve prensiplerine bağlamak ve onlarla düzenlemek ister. Hukuk, ekonomi, eğitim ve aile hayatını, hatta sanat çalışmalarını ve ilimleri bile dinin emirleriyle düzenler ve dini mecburiyetlere bağlar. Böylelikle din, devletin otoritesini kendi emrinde bulur.
Bundan cahillerin iktidarı ellerinde bulundurdukları yerlerde taasup meydana gelir. İktidarı elinde bulunduran zümrenin inançları, kendi dışında hiçbir mezhep ve inanca müsaade etmez, kendi çerçevesinin dışındaki hakikatlere, ilmin olsun,hukukun olsun, ahlakın olsun, saldırmayı gaye edinir.
-Laikliğin diğer düşmanları ise, devlet nizamıyle dini idareye kalkışanlardır. Bunlar kendi politika emellerine göredin hayatında yenilikler yaparlar, mezhep icat eder ve yahut dine direktifler verirler. Velhasıl dini hayatı devlet menfaatine uygun olarak bir devlet bürosu halinde idare etmek isterler. Dini siyaset hayatına oyuncak yaparlar.
Her iki anlayıştan, ruhlarda ve toplum düzeninde doğuracağı felaketlerden kurtaracak olan, müsamahacı, geniş görüşlü ve hakikate hürmetkar olan laikliktir. Ancak laiklikte din ve devletin birbirine rakip iki kuvvet oldukları zannedilmesin. Bilakis bunlar şuurlu bir şekilde birbirlerinin tamamlayıcısıdır. Şöyle ki, laik bir rejim de devletin, ferdin maddi hayatını ve hukuki münasebetlerini düzenler. Din ise manevi yaşayışını ve ahlaki duygularını yükseltmeye çalışır .
Nurettin Topçu nun burada üzerinde durduğu iki nokta vardır. Laikliğin düşmanlarından ilkini dinin devlete karışması olarak nitelendirirken, ikincisini ise devletin dine karışması olarak vurgulamıştır.
Laiklikle ilgili yanlış anlaşılmaya vurgu yapanlardan birisi de Walter Hamer dir. Walter Hamer bu konuda şunları söylemektedir. Din ve vicdan hürriyeti memleketimizde üzerinde en çok konuşulan bir mevzudur. Buna sebep bir taraftan memleketimizde laiklik prensibinin yanlış yorumu ve tatbiki neticesi vatandaşların ızdırap çekmiş olmalarıdır. Zaman zaman görülen ve dini taassup ismi verilen davranışlar ise menşeinde bu sert tatbikata karşı bir reaksiyon olarak değerlendirilebilir. Bir de yeniliğe karşı çıkanların yerli ve yersiz davranışları da bunda etkendir .
Laiklik hakkında sonuç olarak şunları söyleyebiliriz. Laiklik ve laik devlet yapısına sahip bir sistemin insanların dini inanç, ibadet, ahlak ve değerlerini kısıtlaması veya tamamen ortadan kaldırması laiklik anlayışıyla taban tabana zıd bir durum olmuş olurdu. Eğer böyle bir şey olursa bu laiklik anlayışının bir sonucu değil, onun yanlış anlaşılmasının, yani başka bir ifadeyle yanlış uygulanmasının bir sonucu olarak görmek gerekmektedir. Suç laiklikte değil onu yanlış uygulayanlardadır. Bu itibarla
laikliğin dinle herhangi bir mücadelesi düşünülemez.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 18. maddesinde herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü vardır.
Bu hak din yada inancını değiştirme özgürlüğünü ve din yada inancını tek başına yada topluca ve açık yada özel olarak öğretme, uygulama, tören ve ibadet yoluyla açıklama özgürlüğünü içerir.
Bu maddenin gerçekleştirilebileceği yegane ortam laik bir sistem içerisidir. Laik devletin ve laikliğin insanların din ve vicdan hürriyetini koruyan ve korumak zorunda olan bir işlevi vardır. İnsanların dinlerini istedikleri gibi yapma ve yaşama serbestisi ancak laik devletlerde olabilmektedir. Sizce "Laik" bir ülkedemiyiz?

Teşekkürler

sohbet forum arkadaş cagir

forum arkadaş sohbet linki

EtaCarinaNebula

EtaCarinaNebula resimleri ve sohbet sayfasi forum oyun tavla okey

sohbet icin online durumu
Mesaj Gönder
Forum Mesajları
Forum Başlıkları
 

 oyun sohbet linki, arkadaş tavla okey sayfasi  29.Eyl.2008 Pzt 19:50:54sohbet oyun linki
Bu Mesajdan Alıntı Yaparak Mesaj EkleMesaj Ekle
fiogf49gjkf0d
enuball :

Merhaba Arkadaşlar..Laik devlet kavramına girmeden önce, laikliğin ne olduğunu tanımlamak yerinde olacaktır.
Laiklik; Grekçede laos ve laikos kelimelerinden türetilmiş olup, halktan olan manasına ya da avam manasına gelmektedir. Anlam itibariyle, dinsel olmayan, dine ait olmayan, din-dışı unsurlara ait olandır.
En kısa tanımıyla laiklik, dini kurumların devlet işleyişinin dışına çıkartılmasıdır.
Bir başka deyişle, dini kurumlar ile devlet kurumları arasındaki ilişkinin yeniden düzenlenmesi ve dini kurumların devlet düzeninin dışında faaliyet göstermesi laiklik fikrinin temelidir. Dini kurumlar ile devletin birbirinden ayrılması olarak laiklik, aynı zamanda, bütün dinsel toplulukların, istisnasız olarak devlet tarafından özel topluluklar olarak nitelendirilmesi demektir. Bu bağlamda, dini kurumların devlet hazinesinden aldıkları her türlü mali desteğin kaldırılması laikliğin bir gereğidir.
Laiklik, devlet ve toplum yaşamını ilgilendiren hukuk kurallarının akla,bilime ve toplumun ihtiyaçlarına dayalı olmasıdır.yani devletin işine din kurallarının karışmamasıdır.Kişilere inanç ve ibadet özgürlüğünün verilmesi ve bu inanç ve ibadet özgürlüğünün devlet tarafından güvenceye alınmasıdır.
Türkiye’de Laikliği düzenleyen Anayasamızın 24 üncü maddesidir.24 üncü maddeye göre; Türkiye’de herkes istediği dine inanmakta istediği ibadeti yapmakta serbesttir. Hiç kimse inanç ve ibadetlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz, inanç ve ibadete yönelik olumsuz müdahaleler kanunen yasaktır. Bunu yapanlar kanun önünde suç işler ve yargılanarak cezalandırılır. Hiç kimse demokratik sistemin bir gereği olarak kendisine tanınmış olan özgürlükleri kullanarak laik sistemi yıkmak ve yerine dinsel esaslara dayanan bir rejim kurmak için çalışamaz. Yani özgürlükler başkalarının özgürlüklerini ortadan kaldırmak amacıyla kullanılamaz.
Laiklik Fransa’da 1870 li yıllardan sonra kullanılmaya başlanmıştır. Hiristiyanlığın ilk asrının sonundan itibaren, kilise adamlarına klerekoi, buna mukabil müminler topluluğuna (yani ruhban sınıfının dışında kalanlara) laiko denilirdi.
Daha çok batı uygarlığının kendine has fikri ve siyasi gelişimi çerçevesinde ortaya çıkan laiklik, dünyada son bir buçuk asırlık felsefi tutumların kavranabilmesi açısından önemli bir yere sahiptir.
Laiklik kavramını ve çok kısaca tarihsel gelişimine değindikten sonra asıl konumuz olan laik devlet kavramı ve özellikleri üzerinde durmak istiyoruz.
Devlet denilen kurum toplumun dünya işlerini düzenlemek böylece toplum içinde “düzen”i sağlamak görevini üzerine almış, olan bir kurumdur. Bu tanımla birlikte laik devletin tanımı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Nitekim tanımda devletin “dünyevi işlerin idaresiyle” alakalı bir kurum olduğu zikredilmektedir. Dolayısıyla devletin hiçbir surette bir din veya mezhebin görüş ve düşünceleri üzerine bina edilmesi laik devlet düşüncesine ters bir durumdur. Devletin düzeni yerine getirmek için yapacağı kanunlar, dünyevi işleri düzenlemek olacağına göre bunların dinle hiçbir alakası da haliyle olmayacaktır. Bunun doğal bir sonucu olarak ta devlet bütün işlerini din yargılarına göre değilde dünyevi kanunlara göre yürütecektir.
Laik Devletlerde devlet tamamen aklın ve bilimin rehberliği çerçevesinde yönetilir. Bilimsel gerçekler dışında devlet yönetiminde hiçbir esas kabul edilmez.
Laik devlet anlayışında dinin hiçbir rolü yoktur. Ne devlet dine ne de din devlete karışır. Her ikisi de kendi içerisinde özerktir. Devletin hiçbir yasası veya düzeni sağlamak için oluşturulan kanunu, ilahi olanla ilişkili değildir. Bu bir nevi devletin dinsiz olmasıdır. Ama buradaki dinsizlikten maksat; devletin hiçbir dinin veya mezhebin tekeli altında olmayacağı, bütün dini inanç, değer ve kanaatlere aynı mesafede olacağı anlaşılmalıdır. Başka bir deyişle devletin mutlak tarafsızlığı anlamına gelmektedir.
Laik devlet anlayışının zıddı teokratik devlet anlayışıdır. Laik devlet anlayışında dinin hiçbir şekilde devlet işlerine müdahale etmesi söz konusu olmaz iken, aksine teokratik devlet anlayışında da din devlet eliyle veya devlet din eliyle yürümektedir.
Üzerinde durulması gereken en önemli hususlardan birisi de laikliğin din açısından değil, devlet açısından ortaya konan bir tutum olduğudur. Buna göre herhangi bir dinin değil yalnızca devletin laikliğinden bahsedilebilir ve laikliğin kurumsallaşmasını sağlayacak olan ancak devlettir.
Laik devlet anlayışının nihai sonucu olarak, toplumdaki tüm -dini- kesimlere karşı din ve vicdan hürriyetinin verilmesi karşımıza çıkar. Biraz önce de işaret ettiğimiz üzere laiklik sadece devleti ilgilendiren bir husustur. İnsanların veya toplumun ahlaki, dini ve vicdani hiçbir şeyine karışmaz ve karışamaz. Laik devlette tüm dinler eşittir. Hiçbir din veya mezhebin üstünlüğünden söz edilemez.
Laiklik devlet ile din işlerinin ayrılığı, dinsel ve siyasal iktidarların karşılıklı bağımsızlığı olarak tanımlanır. Bu tanım açısından, devlet bir dine inanmak ya da inanmamak konusunu tamamen kişisel bir sorun olarak görmektedir. Dinsel inançlar ve bu inançlara uygun davranıp davranmamak sorunu, kişiyle Tanrısı arasındaki bir ilişkiden ibarettir ve devletin bu ilişkilere karışma hakkı ve salahiyeti yoktur. Dolayısıyla dini vecibelerini yerine getirmeyen bireyleri, devlet eliyle cezalandırmak laik devlet anlayışıyla bağdaşmayacak bir tutumdur. Laikliğin asıl amacı ise, kişi-kişi, kişi-toplum, kişi-devlet ve toplum-devlet ilişkileri içerisinde kendine bir yer bulur yoksa kişi-Tanrı arasındaki bağa hiçbir şekilde müdahil olmaz.
Devlet kişinin siyasal ve toplumsal yaşantısı ile ilgilidir ancak bu alanla ilgili yasal düzenlemeler yapılabilir. Dinsel yapıya ve bu yapının işleyişine devletin karışma hakkı söz konusu olamaz
Şimdi de laik devletin özelliklerine başlıklar halinde değinmek istiyoruz. Bunlar;
I. Laik devletlerde “devlet dini” söz konusu olamaz. Devletin genel olarak bir dini devlet dini olarak tanıması ve ona göre düzenlemeler yapması, tarafsız olmaması anlamına gelir. Devletin dinler karşısında tarafsız olmayıp, bir dine üstünlük tanıması ve ona göre düzenlemeler yapması, değişik dinlere bağlı kişiler arasında da dinsel inançları yönünden ayrım yapılması sonucunu doğurur. Bu ise kişilerin din açısından eşitliği kuralına aykırı bir husus olarak karşımıza çıkar.
II. Laik bir siyasal sistemde, devletin yasal, toplumsal ve siyasal yapısını dinsel kurallara uygun olması zorunluluğu söz konusu olamaz. Bazı kurallar, dinsel inanç, sistem ve teorisine uygun düşebilir.ama bu dinsel kurallara uygun hareket etme gereksiniminin bir sonucu olmayıp, iyi idarenin akılcı gerçeklerine de uygun düştüğü içindir. Dinlerin görüş ve kuralları bir inanç kuralı olarak ve soyut ilke olarak laik devlet içerisinde yerini alamamaktadır.
III. Laik devlet sistemlerinde din kamu hizmeti olarak kabul edilmez. Laik devlet kişilerin dinsel inançlarına uygun davranabilmek haklarını güvence altına almakla yükümlüdür. Fakat devlet doğrudan doğruya bir cemaatin dinsel gereksinimlerine yönelik hizmeti yüklenemez.
IV. Kişilere dini inanç özgürlüğünün tanınması, laik sistemin zorunlu bir sonucudur. Şuna da değinmek gerekir ki sadece din özgürlüğünün tanınması da laik bir sistemin varlığı için yeterli değildir. Devletin dinler karşısında tarafsız kalma zorunluluğu din özgürlüğünün tanınması açısından da geçerlidir. Dinlerden hiç birinin din özgürlüğünden dolayı haklardan yararlanabilmek amacıyla ötekinden üstün tutulmaması zorunluluğu söz konusudur. Bu nedenle laik bir devlet kişilere dinsel inançları ne olursa olsun inançlarını açıklayıp yaymak, eğitim yapmak, dini inançlarının gereği olan ibadeti uygulamak, örgütlenmek haklarını tanımak ve ilgili düzenlemeler yaparken de dini inancın türüne göre her hangi bir ayrım yapmamak zorundadır.
V. Laik bir siyasal yapının varlığı, devletin din özgürlüğünü tanıması il de gerçekleşmez. Din özgürlüğü soyut bir kavram olduğu sürece o toplumdaki yaygın dinler, öteki dinsel görüşlere karşı çıkmak, onlar üzerinde baskıcı uygulamalara girişebilmek olanağına sahiptirler. Bu nedenledir ki devlet, soyut olarak tanımlanmış din özgürlünün somut gerçekliğini de sağlamak zorundadır. Bu sadece dini özgürlük için değil tüm özgürlükler için geçerlidir.
Devletin tarafsız olması, inansın inanmasın herkese her dine her cemaate eşit mesafede bulunması ve dolayısıyla hiç kimse hiçbir din ve hiçbir cemaat arasında bir ayırım ve tercih yapmaması demektir. Devlet bu tür inanç ve görüşlere eşit mesafede olduğu aralarında ayırım yapmadığı için bütün inançlara ve görüşlere saygı duyar ve onları koruması altına alır. Laiklik her şeyden önce bir siyasi yönetim biçimi olduğu için laik devletin dini yoktur. Aksi halde devlet diğer dinler karşısında tarafsızlığını yitirir. Bu ise toplumda infial yaratabilir. Devlete düşen din ve düşünme özgürlüğünü koruma altına almaktır .
Devletin din karşısında yansız olması zorunlu olarak din ve düşünce özgürlüğünü ortaya koyar. Çünkü tarafsız olduğu için üstün tutacağı, kayıracağı bir din ve düşünce sistemi olmaz.
Laik devlette din ve düşünce hürriyeti, devletin bir lütfu değil, fakat bireyin doğuştan gelen en doğal hakkıdır . Bu yüzden inancını devlet değil, birey belirler. Devletin inancından dolayı onu sorgulaması, dinsel kimliğini belirlemesi asla söz konusu olamaz. Devlete düşen bu bireysel hak ve özgürlükleri koruma altına almaktır.
Laiklik ferdin hususi ve manevi hayatı ve ailesi içerisindeki vaziyeti ile harimine girmez ve dindarlığı nefyetmez. Laikliği dinsizlik addetmek onu tamamıyla yanlış anlamak ve yorumlamak olur .
Bu konuda Prof. Dr. Ali Fuad Başgil haklı olarak şunları söylemektedir. "....... laiklik diyorum, ne münkirliktir ne de din düşmanlığıdır. Laiklik din ile devleti bir birinden ayırmış, dinin ruh ve mana aleminde ve ferdin hususi hayatıyla ailesi hariminde, devletin de maddede ve cisim aleminde ve cemiyetin umumi hayatında hükümran olması demektir. Laik devlette din vatandaşın ruhunda ve ahlakiyatında, hususi ve manevi hayatında, devlet ise cisminde ve umumi münasebetlerinde hüküm süreceğine göre ferdin ruhu ile cismi birbirinden ayrılmış ve iki ayrı kumanda merkezine bağlanmış olacaktır ."
Laik devletin temel haklar içerisinde yer verdiği din hürriyeti ise iki unsurdan müteşekkildir. Bunlar vicdan hürriyeti ve bunu tamamlayan ibadet hürriyetidir .
Vicdan hürriyeti, her ferdin bir dine inanmak veya inanmamak hususunda sahip olduğu hürriyettir.
İbadet hürriyeti ise, vicdan hürriyetinin tabii bir neticesi olup, dinini ve kanaatini bir takım merasimlerle açıklamak veya açıklamamak hususunda ferdin sahip olduğu hakkı gösterir.
Din hürriyeti insanlığın uğrunda asırlar boyunca mücadele ettiği tarifsiz zulüm ve kıyamlardan sonra nihayet laik devletle birlikte gerçekleştirdiği temel bir hak olmuştur .
Din hürriyeti insanlık için vazgeçilemeyecek tabii hakların başında gelmektedir. Ancak bu hakkı yerine getirirken başka din ve inanç mensuplarının üzerinde bir baskı aracı olarak kullanılamaz.
Bu nedenle bir çok düşünür laikliğin farklı farklı boyutlarına temas etmişlerdir. Ali Fuad Başgil’e göre laiklik din hürriyetini ve bundan doğan vatandaş hakkını korumaktır. Yavuz Abadan ise laikliği dinin siyaset ve devlet işlerine karıştırılmaması ve her vatandaş için vicdan hürriyetinin sağlanmasını gerektirir demektedir .
Buradan ortak bir sonuç çıkartacak olursak laiklik insanların din güvenliğine zarar verici bir sistem olmayıp, aksine onların din özgürlüğü ve hürriyetine önem veren bir sistem olduğu karşımıza çıkmaktadır.
Buraya kadar verilen bilgiler ışığında laik devletin yapısını maddeler şöylece sıralamak mümkündür .
-Laik devlette kişiler, din ve vicdan hürriyetine ve ibadet hürriyetine sahiptirler. Laik devlet fertlerin bu hürriyetlerini sağlar ve koruma altına alır. Bir din veya mezhep mensuplarının başka din veya mezhep mensuplarına karşı baskı ve tahakkümünü önlemek laik devletin görevidir.
Hiç kuşkusuz dini inanç ve kanaat özgürlüğüne devletin herhangi bir şekilde karışması düşünülemez. İnanç insanın iç alemindedir. Devletin eli oraya ulaşamaz.
Laik devlette kimse ibadete, dini ayin ve merasimlere katılmaya dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Kimse dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz.
-Laik devlette devletin siyasi yapısını hükümet ve idarenin işleyişini, toplumun yaşayışını düzenleyen kanun ve kuralları, dini prensipler değil, akıl, mantık, ihtiyaç ve hayatın gerçekleri tayin eder. Bu yönüyle laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması, dinin devlet işlerine karışmamasıdır. “Siyasi ve şahsi çıkar, nufuz sağlamak” amacıyla yahut “devletin sosyal, iktisadi, idari, siyasi ve hukuki temel düzenini din kurallarına dayandırmak” amacıyla dinin veya din duygularının yahut dince kutsal sayılan şeylerin istismarı veya kötüye kullanılması laikliğe aykırıdır.
-Laik devlette eğitim kurumları ve eğitim muhtevası din kurallarına göre düzenlenemez.
Buraya kadar verilen bilgiler ışığında, konumuzu toparlayacak olursak, her şeyden önce laiklik bir dinsizlik veya dine yönelik bir tehdit olarak anlaşılmamalıdır. Laiklik insanların din ve inanç hürriyetini sağlayan bir garantör durumundadır. Ancak ülkemizde laikliğin dinsizlik olarak algılandığı bir ortam vardır. Bunun sebebi ise Ahmet Gürtaş ın belirttiği gibi " gerek laik kelimesinin Türkçeye tercümesinde seçilen ladini (dini olmayan, dinsiz) karşılığı, gerek laikliğin ülkemizdeki (zaman zaman sert) tatbik şekli bizde laiklikle dinin münasebetinin, başka bir deyişle laiklikle dinsizlik arasındaki çizgiyi açık ve seçik olarak ortaya koyamamış ve bunlar arasındaki fark tam olarak anlaşılamamıştır . Halbuki devletin laik olmasıyla vatandaşın dindar olması birbirinden farklıdır. Hatta laikliği, inançlar göz önünde bulundurulursa devletin laik olması vatandaşın dindar olabilmesinin bir imkanı ve garantisidir. Vatandaşın dindar olması ile devletin laiklik ilkesinin zedeleneceğini düşünmek te çok yanlış bir tutum olacaktır.
Laikliğin böyle din aleyhtarlığını bir zihniyetle uygulama ihtimalini gören Atatürk "Laik hükümet tabirinden, dinsizlik manasını çıkarmaya yeltenen fesatçılara fırsat vermemek lazımdır" diyerek uyarıda bulunma gereği duymuştur.
Aynı şekilde Nurettin Topçu da bu gerçeği şöyle dile getirmektedir. Laiklik dinsizlik demek değildir. Bir insan içtimai münasebetleri sahasında laik olur, yani bu münasebetleri sırf aklın icaplarına göre düzenlerde manevi yaşayışında ileri derecede dindar olabilir. Aynı şekilde bir devlet, siyaset işlerini dinin emirlerinden büsbütün ayırmak suretiyle laikliği tatbik ettiği halde halkının en koyu dindarlığına ve din sahasındaki her türlü fikir mücadelelerine karşı gelmez, onlar hakkında tam manasıyla müsamaha kullanır .
Aynı şekilde Nurettin Topçu laikliğin düşmanlarını şöyle sıralar
-Teokrasi, yani dini devlet, laikliği çiğner. Dinin emirleriyle memleketi idare eder. Fertlerin her türlü hukuki münasebetlerini dinin kaide ve prensiplerine bağlamak ve onlarla düzenlemek ister. Hukuk, ekonomi, eğitim ve aile hayatını, hatta sanat çalışmalarını ve ilimleri bile dinin emirleriyle düzenler ve dini mecburiyetlere bağlar. Böylelikle din, devletin otoritesini kendi emrinde bulur.
Bundan cahillerin iktidarı ellerinde bulundurdukları yerlerde taasup meydana gelir. İktidarı elinde bulunduran zümrenin inançları, kendi dışında hiçbir mezhep ve inanca müsaade etmez, kendi çerçevesinin dışındaki hakikatlere, ilmin olsun,hukukun olsun, ahlakın olsun, saldırmayı gaye edinir.
-Laikliğin diğer düşmanları ise, devlet nizamıyle dini idareye kalkışanlardır. Bunlar kendi politika emellerine göredin hayatında yenilikler yaparlar, mezhep icat eder ve yahut dine direktifler verirler. Velhasıl dini hayatı devlet menfaatine uygun olarak bir devlet bürosu halinde idare etmek isterler. Dini siyaset hayatına oyuncak yaparlar.
Her iki anlayıştan, ruhlarda ve toplum düzeninde doğuracağı felaketlerden kurtaracak olan, müsamahacı, geniş görüşlü ve hakikate hürmetkar olan laikliktir. Ancak laiklikte din ve devletin birbirine rakip iki kuvvet oldukları zannedilmesin. Bilakis bunlar şuurlu bir şekilde birbirlerinin tamamlayıcısıdır. Şöyle ki, laik bir rejim de devletin, ferdin maddi hayatını ve hukuki münasebetlerini düzenler. Din ise manevi yaşayışını ve ahlaki duygularını yükseltmeye çalışır .
Nurettin Topçu nun burada üzerinde durduğu iki nokta vardır. Laikliğin düşmanlarından ilkini dinin devlete karışması olarak nitelendirirken, ikincisini ise devletin dine karışması olarak vurgulamıştır.
Laiklikle ilgili yanlış anlaşılmaya vurgu yapanlardan birisi de Walter Hamer dir. Walter Hamer bu konuda şunları söylemektedir. Din ve vicdan hürriyeti memleketimizde üzerinde en çok konuşulan bir mevzudur. Buna sebep bir taraftan memleketimizde laiklik prensibinin yanlış yorumu ve tatbiki neticesi vatandaşların ızdırap çekmiş olmalarıdır. Zaman zaman görülen ve dini taassup ismi verilen davranışlar ise menşeinde bu sert tatbikata karşı bir reaksiyon olarak değerlendirilebilir. Bir de yeniliğe karşı çıkanların yerli ve yersiz davranışları da bunda etkendir .
Laiklik hakkında sonuç olarak şunları söyleyebiliriz. Laiklik ve laik devlet yapısına sahip bir sistemin insanların dini inanç, ibadet, ahlak ve değerlerini kısıtlaması veya tamamen ortadan kaldırması laiklik anlayışıyla taban tabana zıd bir durum olmuş olurdu. Eğer böyle bir şey olursa bu laiklik anlayışının bir sonucu değil, onun yanlış anlaşılmasının, yani başka bir ifadeyle yanlış uygulanmasının bir sonucu olarak görmek gerekmektedir. Suç laiklikte değil onu yanlış uygulayanlardadır. Bu itibarla
laikliğin dinle herhangi bir mücadelesi düşünülemez.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 18. maddesinde herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü vardır.
Bu hak din yada inancını değiştirme özgürlüğünü ve din yada inancını tek başına yada topluca ve açık yada özel olarak öğretme, uygulama, tören ve ibadet yoluyla açıklama özgürlüğünü içerir.
Bu maddenin gerçekleştirilebileceği yegane ortam laik bir sistem içerisidir. Laik devletin ve laikliğin insanların din ve vicdan hürriyetini koruyan ve korumak zorunda olan bir işlevi vardır. İnsanların dinlerini istedikleri gibi yapma ve yaşama serbestisi ancak laik devletlerde olabilmektedir. Sizce "Laik" bir ülkedemiyiz?

Teşekkürler

Güzel bir anlatım teşekkürler.

Sizce laik bir ülkede miyiz diye sormuşsun.Göreceli olarak cevaplar gelecektir muhakkak.Birileri türbana geçit verilmediği için benim eğitim hakkım türbanım yüzünden engelleniyor,dinimi istediğim gibi yaşayamıyorum diyecektir.Birileri tam aksini söyleyecektir.Bence evet laik bir ülkede yaşıyoruz.

CC sohbet icin buraya
 <<1234 >>
Mesaj Ekle, arkadaş oyun sohbet icin cagir