ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
8 Haziran 2024, Cumartesi 05:11   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  VOGTKAYANAGIHARADA> Forum Mesajları
    VOGTKAYANAGIHARADA'e ait Toplam 139 Forum Mesajı var
<<123456789101112 1314>>


VOGTKAYANAGIHARADA

VOGTKAYANAGIHARADA resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >AŞK KOKAN DİZELER...>
  9.Nis.2008 Çar 09:49:03
fiogf49gjkf0d

BÖYLE BİR SEVMEK (NE KADINLAR SEVDİM)  

 

Ne kadınlar sevdim zaten yoktular

Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir

Azıcık okşasam sanki çocuktular

Biraksam korkudan gözleri sislenir.

 

Ne kadınlar gördüm zaten yoktular

Böyle bir sevmek görülmemiştir  

Hayır sanmayın ki beni unuttular

Hala arasıra mektupları gelir

Gerçek değildiler birer umuttular

Eski bir şarkı belki bir şiir

 

Ne kadınlar sevdim zaten yoktular

Böyle bir sevmek görülmemiştir  

Yalnızlıklarımda elimden tuttular

Uzak fısıltıları içimi ürpertir

Sanki gökyüzünde bir buluttular

Nereye kayboldular şimdi kimbilir

 

Ne kadınlar sevdim zaten yoktular

Böyle bir sevmek görülmemiştir.  

 

ATTİLA İLHAN



VOGTKAYANAGIHARADA

VOGTKAYANAGIHARADA resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >AŞK KOKAN DİZELER...>
  9.Nis.2008 Çar 09:47:51
fiogf49gjkf0d
YALNIZ BİR OPERA - BİR MURATHAN MUNGAN ŞİİRİDİR...


VOGTKAYANAGIHARADA

VOGTKAYANAGIHARADA resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >AŞK KOKAN DİZELER...>
  9.Nis.2008 Çar 09:47:10
fiogf49gjkf0d

GÜLÜŞÜN

 

gülüşünde bir mana var

saklayamazsın

sarılışında ne düşler

ne düşükler

sakınamazsın

 

aynı yolları,

kimsesiz mekanları

birlikte özleme hasreti...

yalnızlığımın dert ortağı gastrit...

 

gülüşünde bir mana var

saklayamazsın

 

bütün iç savaşlarda

rehin alındı bu yürek

kandıramazsın

 

hangi çekilişin

büyük ikramiyesi bu,

en uzak sevişmelerin

yeni yetme utancı

lakin aşk

biraz da utanmaktır yaşamaktan...

sakınamazsın...

yeni yetmelik işine gelince

o zaten hepimizin gizli öznesi

Türkçe de var

bazı dillerde yok

 

gülüşünde bir mana var

saklayamazsın

kime niyet kime felaket bu aşk

anlayamazsın

 

ödümüz patlıyor acı çekmekten

oysa

biraz da acıdır

aşkın mayası...

kaçınamazsın...

 

gülüşündeki manayı saklayamazsın

tutunacak verimiz yok

resmi tutanaklarda

 

gülüşünde bin yıllık hasret var

saklayamazsın

.........................................

 

bu yazık karşılaşmanın

alnımıza çakılıyor anafikri :

 

aşka cesaretimiz yoksa

başka zaman görüşürüz!

 

YILMAZ ERDOĞAN



VOGTKAYANAGIHARADA

VOGTKAYANAGIHARADA resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >AŞK KOKAN DİZELER...>
  9.Nis.2008 Çar 09:45:52
fiogf49gjkf0d

yalniz bir opera 

ve bitti...

sonra yalnız bir opera başladı

ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
ben sende bütün aşklarımı temize çektim.

imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın
geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş ayrıntılarında
zaman zaman geri tepip duruyordu.
ve elbet üzerinde durulmuyordu.
sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
biraz daha fazla sevdiğim,
biraz daha önem verdiğim.

başlangıçta dogruydu belki.
sıradan bir serüven,
rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
gün günden hayatıma yayılan,
varlığımı ele geçiren,
büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
ve hala bilmiyordun sevgilim
ben sende bütün aşklarımı temize çektim
anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
bütün kazananlar gibi
terk ettin

yaz başıydı gittiğinde,
ardından,
senin için üç lirik parça yazmaya karar vermistim.
kimsesiz bir yazdı.
yoktun.
kimsesizdim.
çıkılmış bir yolun ilk durağında
bir mevsim
bekledim durdum.
çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.

sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
yüzündeki küskün kedere,
gür kirpiklerinin altından kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
çerçevesine sığmayan
munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
lirik sozcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
yaz başıydı gittiğinde.
sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti mayıs.
seni bir şiire düşündükçe
kanat gibi, tüy gibi,
dokunmak gibi uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.

yaz başıydı gittiğinde.
bir aşkın ilk günleriydi daha.
aşk mıydı, değil miydi?
bunu o günler kim bilebilirdi?
"eylül de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen"
notunu buldum kapımda.
altına saat:16.00 diye yazmıştın,
ve 16.04 tü onu bulduğumda.

daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
takvim tutmazlığını
aramızda bir düşman gibi duran
zaman ı
daha o gün anlamalıydım
benim sana erken
senin bana geç kaldığını

gittin.
koca bir yaz girdi aramıza.
yaz ve getirdikleri.
döndüğünde eksik,
noksan bir şeyler başlamıştı.
sanki yaz, birbirimizi
görmediğimiz o üç ay,
alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan,
olmamıştı, eksik kalmıştı.

kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza.
adımlarımız tutuk,
yüreğimiz çekingen,
körler gibi tutunuyor,
dilsizler gibi bakışıyorduk.
sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.

fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki. zamanla
gözlerimiz açıldı,
dilimiz çözüldü
güvenle ilerledik birbirimize.
gittin.
şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.
biliyorum
ne sen dönebilirsin artık,
ne de ben kapıyı açabilirim sana.

şimdi biz neyiz biliyor musun?
akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
birbirine uzanamayan
boşlukta iki yalnız yıldız gibi
acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
bir zaman sonra
batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
ne kalacak bizden?
bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
bizden diyorum, ikimizden
ne kalacak?

şimdi biz neyiz biliyor musun?
yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. umut
ve korkunun
hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını
bilmeyen
çocuklar gibi
ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek
her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz

kış başlıyor sevgilim
hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
oysa yapacak ne çok şey vardı
ve ne kadar az zaman
kış başlıyor sevgilim
iyi bak kendine
gözlerindeki usul şefkati
teslim etme kimseye, hiçbir şeye
upuzun bir kış başlıyor sevgilim
ayrılığımızın kışı başlıyor
giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,
yazıya oturup
sonu gelmeyen cümleler kurmak,
camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...
böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
içimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun
para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar
bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar,
eşyalar gözünüzün önünde durur
birlikte yarattığınız alışkanlıklar
korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
cağrışımlarla ödeşemezsiniz

dışarda hayat düşmandır size
içeride odalara sığamazken siz, kendiniz
bir ayrılığın ilk günleridir daha
her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta

gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
kulak verdiğiniz saat tiktakları
kaplar tekin olmayan göğünüzü
geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
bakınıp dururken duvarlara

boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak,
eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasinda
kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
kendimizin içinden
yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi
yeni bir iklime, yeni bir kente,
bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına,
başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye,
ameliyata alınmaya kendimizi hazırlar gibi

yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
ve kazanmış görünürken derinliğimizi
ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
bir an ın, yalnızca bir an ın bütün bir hayatı kapladıgı anlar
o tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar

denemeseniz de, bilirsiniz
hiç yakın olmamışsınızdir intihara bu kadar

bana zamandan söz ediyorlar
gelip size zamandan söz ederler
yaraları nasıl sardığından,
ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
zamanla ilgili
bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
hepsini bilirsiniz zaten,
bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
dahası onalar da bilirler.
ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
öyle düşünürler.
bittiğine kendini inandirmak,
ayrılığın gerçeğine katlanmak,
sırtınızdaki hançeri çıkartmak,
yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
kolay değildir elbet.
kolay değildir
bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
zaman alır.
zaman,
alır sizden bunların yükünü
o boşluk dolar elbet,
yaralar kabuk bağlar,
sızılar diner, acılar dibe çöker.
hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
o boşluk doldu sanırsınız
oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir

gün gelir bir gün
başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
o eski ağrı
ansızın geri teper.
dilerim geri teper.
yoksa gerçekten
bitmişsinizdir.

zamanla yerleşir yaşadıkların,
yeniden konumlanır, çoğalır anlamları,
önemi kavranır.
bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey,
çok sonra değerini kazanır.
yokluğu derin
ve sürekli bir sızı halini alır.
oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır

ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
günlerin dökümünü yap
benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini
kim bilebilir ikimizden başka?
sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış
bir ilişkiyi, duyguların birliğini, bir aşkı beraberlik haline getiren
kendiliğindenliği
yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi
bir düşün
emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya
şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor orada
ölmüş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla
bunlar da bir işe yaramadıysa
demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda

bu şiire başladığımda nerde,
şimdi nerdeyim?
solgun yollardan geçtim.
bakışımlı mevsimlerden
ikindi yağmurlarını bekleyen
yaz sonu hüzünlerinden
gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim
geçti her çağın bitki örtüsünden
oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından
bakarken dünyaya
yangınlarla bayındır kentler gibiyim:
çiçek adlarını ezberlemekten geldim
eski şarkıları,
sarhoşların ve sucluların unuttuklarını hatırlamaktan
uzun uzak yolları tarif etmekten
haydutluktan ve melankoliden
giderken ya da dönerken atlanan eşiklerden
duyarlığın gece mekteplerinden geldim
bütünlemeli çocuklarla geçti
gençliğimin rüzgara verdiğim yılları
dokunmaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.

bu şiire başladığımda nerde,
şimdi nerdeyim?
yaram vardı. bir de sözcükler
sonra vaat edilmiş topraklar gibi
sayfalar ve günler
ışık istiyordu yalnızlığım
kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum
ilerledikçe...kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde
aşk ve acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü
daha şiir bitmeden.
karardı dizeler.
ask...bitti. soldu siir.
büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden

daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
aşk yalnız bir operadır, biliyordum: operada bir gece
uyudum, hiç uyanmadım.
barbarların seyrettiği tarapezlerden geçtim
her adımda boynumdan bir fular düşüyordu
el kadar gökyüzü mendil kadar ufuk
birlikte çıkılan yolların yazgısıdır:
eksiliyorduk
mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim
her otelde biraz eksilip, biraz artarak
yani coğalarak
tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin
birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında
ağır ve acı tanıklıklardan
geçerek geldim. terli ve kirliydim.
sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum
maskeler ve çiçekler biriktiriyordu
linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...
korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları
ve açık hayatları seviyordu.
buraya gelirken
uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim
atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri
ödünç almadım hiç kimseden hiçbir şeyi
çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için
panayır yerleri...panayır yerleri...
ölü kelebekler...ölü kelebekler...
sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.
adım onların adının yanına yazılmasın diye
acı çekecek yerlerimi yok etmeden
acıyla baş etmeyi öğrendim.
yoksa bu kadar konuşabilir miydim?

ipek yollarında kuzey yıldızı
aşkın kuzey yıldızı
sanırsın durduğun yerde
ya da yol üstündedir
oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar
ölü yanardağlar, ölü yıldızlar
ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı

aşkın bir yolu vardır
her yaşta başka türlü geçilen
aşkın bir yolu vardır
her yaşta biraz gecikilen
gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler
gözlerim
aşkın kuzey yıldızıdır bu
yazları daha iyi görülen
ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler
ilerlerim
zamanla anlarsın bu bir yanılsama
ölü şairlerin imgelerinden kalma
sen de değilsin. o da değil
kuzey yıldızı daha uzakta
yeniden yollara düşerler
düşerim
bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda
ben yoluma devam ederim. bitmemiş bir şiirin ortasında
darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler
yaşamsa yerli yerinde
yerli yerinde her şey

şimdi her şey doludizgin ve çoğul
şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi
şimdi her şey yeniden
yüreğim, o eski aşk kalesi
yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden

dönüp ardıma bakıyorum
yoksun sen
ey sanat! her şeyi hayata dönüştüren



VOGTKAYANAGIHARADA

VOGTKAYANAGIHARADA resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >Başarılı Editörümüz HürremSultaan ın doğumgünü kutlu olsun>
  1.Nis.2008 Sal 11:26:35
fiogf49gjkf0d
BELKİ BİRÇOK CÜMLENİN EŞLİK ETTİĞİ, BELKİ BİRÇOK TEMENNİNİ DİLE GETİRİLDİĞİ, BELKİ BİRÇOK İÇTENLİĞİN DIŞAVURUM OLARAK DÜNDEN BUGÜNE SİZE DAİR AKSETTİĞİ BU BAŞLIKTA HANGİ CÜMLENİN YA DA TEMNENİNİN YA DA DIŞAVURUMUN SİZİ KUCAKLAR BİR ÜSLUPTA OLACAĞINA KANAAT GETİREMEMENİN TELAŞINDA BAŞLIYORUM ASLINDA BİR İÇTENLİK MESAJINA... HER NE KADAR DÜNE DAİR BİR AKSEDİŞSE DE BU, BİR GECİKMİŞLİK ADDETMİYORUM BUNU...NEDENİNİ NE DE OLSA BİLMEKTESİNİZ... ZAT-I ALİNİZİN İÇTEN VE DUYARLI KİMLİĞİNİN FARKINDALIK OLARAK TARAFIMA AKSETMİŞ OLMASI DA SANIRIM BİRÇOK KİŞİ GİBİ BENİM İÇİN MUTLULUK VERİCİ BİR YAŞANMIŞLIK OLDUĞUNU DİLE GETİRMEM ABARTI OLMASA GEREK... HAYATIN HER ANINDA MANİDAR BİR YAŞANMIŞLIĞI ÖZLEYEN, PAYLAŞIMIN İLETİŞİM HİÇBİR ŞEKİLDE ANLARIMIZDA UZAK KALMAMASINI DİLEYEN BİR YÜREĞİN SAHİBİ OLAN SİZE DAİR HUZURUN, SAADETİN, BAHTİYARLIĞIN VE ELBETTE DÜŞSEL BİR KONUMLANIŞTA HAKİKATİN YER ETMESİNİ HAYATINIZDA DİLERİM... CÜMLE KURGUMUN KARMAŞIKLIĞINI MAZUR GÖRÜN... DİLİM DÖNMÜYOR DİYELİM...OLBİLDİĞİNCE DOĞAÇLAMA OLAN BU SATIRLAR HİÇBİR DEĞİŞİKLİĞE MARUZ KALMADAN SİZE GELİYOR, HEP OLDUĞU GİBİ... RUHUNUN ESARETİNDE YALNZILIĞA MAHKUM KALMIŞ TÜM AYRINTILAR BİLİNİZ Kİ SİZE İHTİYAÇ DUYUYORDUR... BU İHTİYACI EN HAKİKİ KARŞILAYAN OLDUĞUNUZ HİSSİYATINDAYIM... NE OLUR MUTLU KALIN... SELAMETLE...


VOGTKAYANAGIHARADA

VOGTKAYANAGIHARADA resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >AŞK KOKAN DİZELER...>
  29.Mar.2008 Cmt 21:30:59
fiogf49gjkf0d

"şimdi sen gidiyorsun ya,

herkes sana benzeyecek"

her ne kadar

"heybemde sana benzeyecek kadar güzel bir şey yok"sa da...

özleyeceğim...

 

 

 

huzurumun tahsisinde son zamanlarda oynamış olduğun gizil rol,

öyle mühim ki benim için...

hüzün giyinmiş özlem baş köşesinde senli hislerimin...

 

 

 

meşgul ediyorsam seni,

mazur gör beni...

sebebi harbiyemsin...

her anıma öyle sızmışsın ki,

hüzün dahi hayat veriyor...

 

 

 

çok şey liliğimin hakikate aksediyor oluşunun mucidi olan sen...

öyle apansız girdin ki içime,

kalbim seni ziyaret etmeden

ne başlayabilir güne,

ne devam edebilir!

 

 

 

sen bana değil bir-iki cümle,

sayfalarca yazabileceğim cümleler bahşettin

o mutluluğunla...

seni seviyor bu yürek...

 

 

 

öyle çoğul anlamlar bırakıyor ki sana dairler,

kolay değil ifadesi...

sen cümleler ötesini vaadediyorsun bu adama...

 

 

 

ruhum ruhunun esaretinde buluyor c esaretini...

buna istinaden geçiyorum cümleler ötesine,

buna istinaden hissediyorum o duygular ötesini...

 

 

 

hakikatimle dans etmeni istiyorum...

 

 

 

ah! şu özlem duygusu...

ne menem bir duygu...

öyle sarmalıyor ki...

yanında olmaya öyle ihtiyacım var ki...

yanında, yakınında...

 

 

 

28 mart 2008 den dizeler...



VOGTKAYANAGIHARADA

VOGTKAYANAGIHARADA resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >AŞK KOKAN DİZELER...>
  29.Mar.2008 Cmt 21:23:02
fiogf49gjkf0d

geceye düşen o ıssız ana,

birlikte yazdığımız düş rengi sohbeti,

sensiz anlara terk ederken,

hem mahçup

hem mahzun bir

halet-i ruhiyye hediye ettim ikimize de...

lakin bilmeni isterim;

tam da umut fakiri kimliğimin

soluklanmayı edinmiş anlarında varlığını sundun yalnızlığıma...



VOGTKAYANAGIHARADA

VOGTKAYANAGIHARADA resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >AŞK KOKAN DİZELER...>
  28.Mar.2008 Cum 23:51:10
fiogf49gjkf0d
hayat... kimi zaman kendi halindeki sunumuna devam ediyor... kimi zaman sürprizler bahşedermiş gibi davranıyor... o sürprizlerin yaşanmışlık olarak addedildiği anlarsa mananın en doruksu kıvamında sürdürüyor varlığını... hayat... yaşanmışlık süreci biriktirebildiklerimizle mutlandırıyor... ertelenmişlik ve engellenmişliklerse hüzne bulandırıyor... bizler, insan varlığımızın esrik sonsuzluğunda kavram karmaşası, duygusal yitiklik ve ruhsal yalnızlığımızın soluklanışlarında dinleniyoruz... paylaşım ve iletişim düşmanı hayatlarımız masumiyeti terk eylediğimiz o çıkmaz sokaklarda beklemekte bizi... bizse hayatın sahte yüzünün aksedişlerinde yok olmanın farkında olmaksızın sürdürekteyiz yaşantımızı... ve terk etmeye devam etmekteyiz... şimdi söyleyeceğim hiçbir şey, bir mana ifade etmeyecek belki... lakin ne etmesidir hedefim ne etmemesi... tek derdim paylaşmak, hani şu terk ettiğimiz... lakin terk etmekten ısrarla vazgeçmeyeceğimiz de açık... hayat... bize bıraktığı ihale bu olsa gerek... bizler hala beceremedik ihaleyi kendimizden uzak tutmayı... demiştim yıllar önce "kendimizde öğrendik ayrılığı..." bir gün dönersek kendimize sanırım her şeyim yoluna girmesi olasığı kuvvetlenecek... neden yazdın diye sorma?... öylesine... terk-i diyarında mutlu ol...


VOGTKAYANAGIHARADA

VOGTKAYANAGIHARADA resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >AŞK KOKAN DİZELER...>
  22.Mar.2008 Cmt 22:52:52
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d

Sana Bir Tanrı Getirdim


Hani o iki kişilik dünyalar bizimdi
Hani sen iyiydin
Halden anlardın
Hani sen git demiyecektin bana
Ve ben herşeye rağmen gelecektim
İçimde bir umut
Ellerimde olgun meyvalar
Dünya nimetleri
Gözlerimde yanıp yanıp sönen bir pırıltı
Ama ne sen gel dedin
Ne de ben gelebildim herşeye rağmen
Aşkımız ayrılıklarla başladı

Deli dolu akan nehirlerden tas tas sular içtik
Öyle ateşlerle doluydu yüreklerimiz öyle tutkundu
Karlı dağların serinliğinde uyurduk geceleri
Deniz fenerinin ışığında yıkanırdık
Köpükten bir çalkantıydı içimizde zaman
Ne yana baksak denizdi maviydi ışıktı
Sonra bir çaresizlikti zifir
Akıntıya kapılmış gemiler gibiydik

Bir org çalınır gibi yanıbaşımızda
Öyle kendinden geçmiş öyle başıboş
Öyle derin duygular içindeydik anlatılmaz
Sarhoş rüzgarlara bıraktık kendimizi
Aldığını geri vermez dalgalara
Görmediğimiz ülkeler gördük gün doğusunda
Tatmadığımız yemişlerden tattık günahkar olduk
Alevden bir tasta eridi günler
Bir cehennem ateşiydi aşk içimizde
Hiç sönmeyecekmiş gibi yanıyorduk

Tutsaklığımız nasıl başladı bilinmez
Paslı demir kapılar kapandı üstümüze
Taş duvarlarda kayboldu boğuk seslerimiz
Çaresizliğimizi bize aynalar söyledi inanmadık
Kuşatıldık ansızın kederle ayrılıkla
Aman vermez karanlıklar sardı dört yanımızı
Yalnızlık bir ağrı gibi çöktü başımıza
Uyuduk bir daha uyanamadık

Şimdi bir kutup var sana çeker beni
Bir kutup var senden öteye
Ben onun için böyle ortalıklarda kaldım
Dağ yollarında caddelerde sokaklarda
Onun için bulup bulup yitirdim seni
Hangi kapıyı çaldıysam sen açtın bana
Hangi gözümü yumduysam seni gördüm
Zamandın zamandan öte bir şeydin
Yıllarca bir meşale gibi yandın uzaklarda

Bu manyetik alanda boğulmam senin yüzünden
Bu zincirleri sen vurdun ellerime
Sen getirdin bunca karanlıkları
Al şunu mum yak
Korkuyorum
Bir taş aldım attım denize
Günahlarımdan kurtuldum
Alfabenin yirmisekizinci harfindeyim
Öteye gidemem
İtme beni

Benim de bir insan tarafım vardı
Bakma böyle kötü olduğuma
Benim de dileklerim vardı
Benim de bir beklediğim vardı yaşamaktan
Yeter artık vurma yüzüme çirkinliğimi
Hergün bir kadın ağlar benim yüzümde
Büyük dertler için benim ellerim
Anlamıyor musun
Sen sevildiğin için güzelsin bu kadar
Ben sevilmediğimden böyle çirkinim

Bütün kötü yerlerde ben korkarım
Biliyorum
Bir hayvan leşiyim öleli kırk gün olmuş
Fabrika bacalarında bir kara dumanım
Zehirim akrep kuyruklarında
Kötüyüm sevemediğin kadar
Öyle fenayım
Kapanmış bıçak yaralarında
Bu pis çöp tenekelerinde unut beni
Unut artık
Bayat bir ekmek gibi
Çürümüş bir elma gibi

Sarı badanalı evlerde kazanlar kaynar
Sarı badanalı evlerde günahlar işlenir her gece
Sarı badanalı evlerde ölüler yıkanır
Sarı badanalı evleri sev biraz
Bu evlerde zaman benim akşamlarımdır yitirilmiş
Bu kazanlarda benim gözbebeklerimdir kaynayan
Bu sarılarda benim yüreğim bir ölür bir dirilir
Anladım
Bu dünyada benden başka kimse yok beni anlayan

Tosca dan bir arya hatırlıyorum şimdi
Sus biraz
Ensemde bir akrep yürüyor
Bırak yürüsün
Sabaha asacaklar beni
Dokunma
Yedi canım vardı ikisi gitsin
Bunca ölümler az gelir bana

Kalbimi yardım
Bir damla kan aktı
Kutuplara kar yağıyordu
Üşüdüm
Failatun vezniyle seni çağırıyorum
Bana imbiklenmiş yeşilliğini getir
Dur gitme
Beş kuruşum vardı kaybettim
Dur gitme
Isırgan otlarından kurtar beni

Deniz analarının gözlerini çaldım
Sana bakmak için
Güneşi üçe böldüm
Al biri senin olsun
Yüzümde beş bıçak yarası var
Bir de sen vur
Barut kokusunu severim
Bir portakalı dilim dilim soy
Acıktım
Tut ki ben yoğum artık yeryüzünde
Tut ki bir marul yaprağıydım
Öldüm

Al şu serçe parmağım sende kalsın.
Ben kötüyüm
Allahsızım
Korkunç çirkinim
Ben seksensekizinci tul dairesiyim
Sağ gözümün üç kirpiğini kestim
Al
Ben lanetlendim

Chopin in cenaze marşı çalınıyor
Ölüler ayağa kalktı
Görüyor musun
Şu soldan ikinci benim
Senin yüzünden öldüm
Şimdi seni getiriyorlar karanlığıma
Ağlıyorum
Biraz sev beni
Gül biraz
Yaklaş biraz
Seni affediyorum

Kuşkonmaz dallarına astım kendimi
Sedir ağaçlarına gül yapraklarına
Başımı taşlara vurdum
Gözbebeklerimde büyük camlar parçalandı
Tanrısal duygular içindeydim
Bütün tanrısızlığımdan uzakta
Bir kemiklerinin sertliğini aldım
Bir teninin aklığını
Sonra sıcaklığını dudaklarının
Gel bak
sana bir tanrı getirdim
Gel bak
bir tanrı yarattım senden
(Ankara, 1957)

Ümit Yasar Oğuzcan



VOGTKAYANAGIHARADA

VOGTKAYANAGIHARADA resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >AŞK KOKAN DİZELER...>
  27.Eki.2007 Cmt 21:23:24
fiogf49gjkf0d

hurt

bu da kötü bir çevirisi: *

kendimi incittim bugün
görmek için halen hissedip hissetmediğimi
odaklandım acıya;
tek şeye sahici olan.
iğneler boşluk yarar bir
-o bildik yaralar-
yok etmeye gayret et
ama her şeyi hatırlıyorum.
ben ne hale geldim
sevgili arkadaşım?
tanıdığım herkes
gidiyor nihayetinde.
al hepsi senin olsun
pislikle örülü hükümranlığım.
seni sükut-u hayale uğratacağım
inciteceğim (bilesin)
boktan tacımı takınırım
yalancı tahtım üzerinde:
düş kırıklıklarıyla dolu,
onaramam
zamanın sıvası altındaki
hissini kaybolmanın.
sen başka birisin
ben hâlâ burda işte
ben ne hale geldim
sevgili arkadaşım?
tanıdığım herkes
gidiyor nihayetinde.
al hepsi senin olsun
pislikle örülü hükümranlığım
seni sükut-u hayale uğratacağım
inciteceğim (bilesin)
yeniden başlayabilirsem eğer
bir milyon mil uzakta
kendime göz kulak olacağım
(inan) bir yolunu bulurum.

 

johnny cash

<<123456789101112 1314>>