ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
11 Mayıs 2024, Cumartesi 23:22   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  ozhur> Forum Mesajları
    ozhur'e ait Toplam 1115 Forum Mesajı var
<<1...100...102103104105106107108109110111112 >>


ozhur

ozhur resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Eski Chatcity ajanları >Nostalji Kadrolar (:>
  15.Ağu.2006 Sal 07:54:24

 

Comperia ve Peeg teşekürler. Sayenizde eskileri tekrar hatırladım. Zaten çoğunu hiç unutmadım  Yalnız dikkatimi çekti. Şefler hariç eski listelerden günümüze kadar gelen tarihi eser olarak ben kalmışım. Herhalde burdan emekli olup gideceğim.  Hepinize hayırlı günler.



ozhur

ozhur resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >Nobodyisbad Olcay Abim Doom Günün KutLu Olsun..>
  27.Tem.2006 Per 18:54:26

 

Bende yazmasam olmaz  Nice yıllara Olcay. Doğum günün kutlu olsun. Yalnız bu site ikimize dar gelmeye başladı. Bir ara görüşelim kardeşim.



ozhur

ozhur resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Spor >Galatasaray >SAAT KAÇ????>
  15.May.2006 Pzt 07:22:14

 

SARISIYLA   KIRMIZISYLA

     ALNIMIZIN AKIYLA

      

 



ozhur

ozhur resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >18 MART UNUTMAYIN UNUTTURMAYIN>
  18.Mar.2006 Cmt 10:36:40
fiogf49gjkf0d

 

YASANMIS BIR OYKU

(Bu yasanmis oykuyu aktaran, sayin Dr. Omer Musoglu 85 yasindadir ve halen Istanbul Moda`da oturmaktadir.)

 

1957 yilinda İstanbul Tip Fakultesi`nden mezun olup ihtisas yapmak uzere ABD`ye gitmistim. Gorev yaptigim hastahanede basimdan geçen ilginç bir hadise soyledir:

Amerika`ya gittigim ilk yillar... New York`da Medical Center Hospital`da gorev almistim. Fakat vazifem kan almak, kan vermek,serum takmak,

elektrokardiyografi çekmek gibi isler... Yeni gelmis doktorlar hemen

dogrudan hasta muayenesine, tedavisine verilmiyor. Diger zamanlarda da

laboratuvarda çalisiyorum. Bir hastaya gittim. Yaslica bir adam,

tahminen yetmis bes yaslarinda. kan verecegim kolunuzu açarmisiniz?

dedim. Adamcagiz kanserdi ve ayni zamanda kansizdi. Kolunu açtim,

baktim pazusunda Turk bayragi dovmesi var. Çok ilgimi çekti,

kendisine sormadan edemedim:

Siz Turk musunuz?

Kaslarini yukariya kaldirarak hayir manasina bir isaret yapti.

Ama ben hala merak ediyorum. Peki bu kolunuzdaki Turk bayragi

nedir? Aldirma oylesine bir sey iste. dedi.

Ben yine israrla: Fakat benim için bu çok onemli, çunku bu

Benim milletimin bayragi,benim bayragim... Bu soz uzerine gozlerini

açti. Derin derin yuzume bakti ve mirilti halinde sordu:

Siz Turk musunuz?

-Evet Turk`um.

Ihtiyar gozlerime tanidik bir goz ariyor gibi bakti. Anlatmaya basladi: 

Yil 1915. Çanakkale diye bir yer var Turkiye`de. Orada savasmak

uzere butun Hiristiyan devletlerden asker topluyorlardi.

Ben,Avustralya Anzaklarindandim. Ingilizler bizi toplayip dediler ki:

Barbar Turkler Hiristiyan dunyasini yakip yikacaklar. Butun dunya O barbarlara karsi cephe açmis durumda. Birlik olup uzerlerine  >gidecegiz. Bu savas çok onemlidir.

 

Biz de inandik sozlerine ve savasmak isteyenler arasina katildik. Beynimizi yikayan Ingilizler Turklere karsi topladigi askerlerin tamamini Çanakkale`ye sevk ediyormus. Bizi gemilere doldurup Misir`a getirdiler, orada birkaç ay talim gorduk, sonra da bizi alip Çanakkale`ye getirdiler.

Savasin siddetini ben ilk orada gordum. Oyle ki denize dusen gulleler sulari metrelerce yukari fiskirtiyor, gokyuzunde havai fisekler geceyi gunduze çeviriyordu. Her taarruzda bizden de Turklerden de yuzlerce insan hayatinin baharinda can veriyordu.

Fakat biz hepimiz Turklerdeki gayret ve cesareti gordukçe sasiriyorduk. Teknolojik yonden çok çok ustun oldugumuz gibi sayi bakimindan da

fazlaydik. Peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren sey neydi? Ilk baslarda zannediyordum ki Ingilizlerin bize anlattigi gibi Turkler barbarliktan boyle saldiriyorlar: Meger bu barbarliktan degil yureklerindeki vatan

sevgisinden kaynaklaniyormus. Biz karaya çiktik. Taarruz edecegiz, bizi puskurtuyorlar. Tekrar taarruz ediyoruz, bizi yine puskurtuyorlar. Tekrar taarruz ediyoruz... Derken boyle bir taarruzda basimdan yedigim bir dipçik

darbesiyle kendimden geçmisim. Gozlerimi açtigimda kendimi yabanci insanlarin arasinda buldum. Nasil korktugumu anlatamam. Ingilizler bize Turkleri barbar, vahsi kimseler olarak tanitti ya... Ama dikkat ettim, bana hiç de ofkeli bakmiyorlar, yaralarimi sarmislar. Iyice kendime gelince bu defa çantalarinda bulunan yiyeceklerinden ikram ettiler bana. Iyi biliyorum ki onlarin yiyecekleri çok çok azdi. Bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardi. Sok oldum dogrusu. Dedim ki kendi kendime: Bu adamlar isteseler beni su anda oldururler ama oldurmuyorlar, beni doyuruyorlar. Veyahut isteseler onceden oldurebilirlerdi. Halbuki beni cephenin gerisine goturduler. Biz esirlere misafir gibi davraniyorlardi. Bu duygularla `Yaziklar olsun bana` dedim. Boyle asil insanlarla ben niye savasiyorum, niye savasmaya gelmisim? Bu Ingiliz milleti ne yalanciymis, ne kadar Turk dusmaniymis` diyerek pisman oldum. Ama bu pismanligim fayda

etmiyor ki... Bu iyilige karsi ne yapsam diye dusundum durdum gunlerce.

Nihayet bizi serbest biraktilar. Memleketime dondum. Iste memlekette Turk milletini omur boyu unutmamak için koluma bu Turk bayragi dovmesini yaptirdim. Bu bayragin esrari bu iste.

Benim gozlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti:

Talihin cilvesine bakin ki o zaman olmek uzereyken yaralarimi

iyilestirerek sihhate kavusmama çaba sarfeden Turklerdi. Simdi de Amerika

gibi bir yerde yillar sonra yine iyilestirmeye çaba sarfeden bir Turk... Ne

garip degil mi? Avustralya`dan Amerika`ya gelirken bir Turkle boyle karsilasacagimi hiç tahmin etmezdim. Siz Turkler gerçekten çok merhametli insanlarsiniz. Bizi hep kandirmislar, buna butun kalbimle inaniyorum.

Bu sozlerin ardindan nemli gozlerle Bana adinizi soyler misiniz? dedi.

Omer cevabini verdim. Merakla tekrar sordu: Peki niçin Omer >ismini vermisler sana?  

-Babam Muslumanlarin ikinci halifesinin isminden ilham alarak bana Omer adini vermis.

-Senin adin Musluman adi mi?

Ben, Evet, Musluman adi. deyince yuzume bakti, dogrulmak  istedi.

Onun yatakta oturmasina yardim ettim. Gozleri dolu doluydu. Yuzume

bakarak dedi ki: Senin adin guzelmis. Benim adim simdiye kadar Josef Miller` simdiden sonra Anzakli Omer olsun. Olsun dedim.

-Peki hekim beni Musluman eder misin? Musluman olmak zor mu? Sasirdim, nasil da birdenbire Musluman olmaya karar vermisti? Meger o bunu hep dusunuyormus da kimseyle konusup soramadigi için gerçeklestirememis. Tabii dedim. Musluman olmak çok kolay. Sonra kendisine imanin ve

Islam`in sartlarini anlattim, kabul etti. Hem kelime-i sehadet getiriyor, hem de agliyordu. Mirildandi:

Siz Muslumanlar tesbih çekersiniz, bana da bir tesbih bulsan da ben

de yattigim yerden tesbih çekerek Tanri`yi ansam olur mu?

Bu sozden de anladim ki dedelerimiz savas esnasinda Tanri`yi zikretmeyi ihmal etmiyormus. Sonrasinda bir tesbih bularak kendisine getirdim. Hasta

yataginda tesbih çekiyor, biz de tedavisiyle ilgileniyorduk. Bir gun

yanina gittigimde samimi bir sekilde rica etti: Beni yalniz birakma olur mu? -Ne gibi Omer amca?

-Ara sira gel de bana Islam`i anlat! Sen çok guzel seylerden bahsediyorsun. O sozleri duydukça kalbim ferahliyor.

O gunden sonra her gun yanina gittim, bildigim kadariyla dinimizi anlattim. Fakat gunden gune eriyip tukeniyordu. Kaç gun geçti tam hatirlamiyorum,

hastanenin genel hoparlorunden bir anons duydum: Doktor Omer, lutfen,

217 numarali odaya gelin! Hemen yukari çiktim. Omer amcanin odasina vardigimda gordugum manzara aynen soyleydi: Sag elinde tesbih, açik duran sol kolunun pazusunda dovme Turk bayragi, gogsunde imaniyla koskoca Anzakli

Omer son anlarini yasiyordu. Hemen basucuna oturdum, kendisine kelime-i sehadet soylettim, o sekilde kucagimda ruhunu teslim etti...

Ne yalan soyleyeyim agladim, agladim...

(Nakleden: KKTC Kurucu >Cumhurbaskani Rauf DENKTAS,

 Yenicag Gazetesi, 01.08.2005)



ozhur

ozhur resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Eski Chatcity ajanları >Ozhur>
  18.Şub.2006 Cmt 20:10:06
Herkese selamlar. Bu forum kısmında banada yer ayırıp düşüncelerinizi paylaştığınız için sağolun. Prenses sana ayrıca teşekürler.  Hepinize neşe dolu günler dilerim.
<<1...100...102103104105106107108109110111112 >>