ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Londra’daki King College Hastanesi Yaşlanma Bilimi Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırma, vücudumuzun bize hayatımızı kurtaracak tam 16 ipucu verdiğini ortaya koydu.Sağlıklı yaşam konusunda birçok araştırmaya imzasını atan; Londra’daki King College Hastanesi Gerontoloji (yaşlanma bilimi) Enstitüsü’nde araştırmalarını yürüten Prof. Dr. Robert Wale, “Sadece parmaklarınızın uzunluğu bile sizin sağlığınız hakkında kayda değer bilgi sahibi olmamızı sağlıyor aslında. Siz de vücudunuzla ilgili önemli detaylara; dikkat ederek sağlığınızı koruyabilirsiniz” diyor ve ekliyor: “Vücudunuz; siz fark etmeden sağlığınızla ilgili en önemli ipuçlarını veriyor.”
Prof. Wale’ye göre, tırnaktan gözlere, doğum kilosundan avuç içine kadar vücuttaki her şey birer gösterge. O halde bir test yaparak ne kadar sağlıklı olduğumuzu anlamak mümkün.

Wale’nin “İşte hayatınızı kurtaracak 16 ipucu” dediği test şöyle:

1. Tırnaklar : Tırnaklarınıza dikkatle bakın. Eğer hafif mavilik yada; morluk görürseniz bu bir kalp hastalığıyla karşı karşıya olduğunuz anlamına gelebilir. Tırnaklarınızın aşırı kalın olması ya da üstlerinde tümsekler olması da nefes alma hatta akciğer sorunlarıyla karşı karşıya olduğunuzu gösterebilir.
2. Nefeslerinizi sayın : Eğer dakikada 15 kez ve daha altında nefes alıp veriyorsanız sağlıklı ciğerlere sahipsiniz demek…
   Eğer 25 kez nefes alıp veriyorsanız o zaman sağlığınıza dikkat etmelisiniz.
3. Gözler : Aynada gözlerinizden birine bakın. İris’in etrafında beyaz bir daire varsa kolesterol seviyeniz yüksek anlamına geliyor. Bu aynı şekilde yaklaşan kalp sorunlarının da en büyük habercisi.
4. Avuç içinize bakın : Avuç içlerinize dikkatle bakın. Eğer kırmızı ve lekelilerse karaciğerinizde sorun var demek.
5. Hafıza kontrolü : Bir tepsinin üstüne rasgele 10 eşya koyun. Tepsiye sadece 10 saniye bakın. Kaç tanesini hatırlayabildiniz? İyi bir hafızanızın olması Alzheimer’le karşılaşma riskinizin daha az olacağı anlamına geliyor.
6. Kas kontrolü : Sırt üstü yatın. Bacaklarınız dümdüz olsun. Bir bacağınızı havaya kaldırın. Bir kişinin ayağınıza bastırmasını isteyin. Eğer bacağınız yere düşüyorsa,kaslarınız da bir zayıflık olduğu anlamına geliyor.
7. Görünüş : Gözünüzün hemen altında elmacık kemiğiniz üzerine bir cetvel yerleştirin. Sonra cetvelin üstüne bir kredi kartı yerleştirin kartı en rahat okuduğunuz uzaklığı ölçün. Ne kadar yakına gelirse gelsin kartı rahat okuyabiliyorsanız göz sağlığınızın iyi olduğu anlamına geliyor.
8. Tiroit misiniz? : Kollarınızı yere paralel olarak tam karşınızda bir şeye uzanıyormuş gibi uzatın. Ellerinize dikkat edin. Eğer elleriniz bu pozisyonda titriyorsa o zaman tiroit olma riskiniz çok.
9. Düz yürümek : Yere bir metre uzunluğunda bir çizgi çizin. Üzerinde rahat rahat yürüyebiliyorsanız, vücudunuzun koordinasyonu iyi işliyor demektir.
10. Doğum kilonuz : Annenize kaç kilo doğduğunuzu sorun. 3 kilonun altında doğmuşsanız kalp sorunlarıyla karşı karşıya kalabilirsiniz.
11. Beliniz kalın mı? : Vücut şekliniz elmaya benziyorsa, yani yağlarınız belinizin çevresinde toplanıyorsa, kalp sorunu yaşama riskiniz daha fazla.
12. Tuvalet sıklığı : Her 3 saatte bir tuvalete birden çok gitme ihtiyacı mı hissediyorsunuz? Diyabetin en erken alarmlarından biri sık sık tuvalete gitmektir.
13. Nabız kontrolü : Nabzınız ne kadar yavaş atıyorsa o kadar uzun yaşayacaksınız demektir. Yani nabzınız 70′in altındaysa sağlıklısınız anlamına geliyor.
14. Dişlerinizi fırçalayın : Eğer dişleriniz kanıyorsa, kalbiniz tehlikede demektir.
15. Parmak uzunluğu : İşaret ve yüzük parmakları aynı uzunlukta olan kişilerin kalp krizi geçirme riski daha fazla.
16. Ayak bilekleri : Baş parmağınızla ayak bileğinizin arka kısmına bastırın. Eğer bastırdığınız noktada çok fazla çukurluk oluşuyorsa, o zaman kalp, akciğer, böbrek sorunlarıyla karşı karşıya kalabilirsiniz.

1853

SEVGİ OLMADAN NE KADAR :

“Zalim’e tâviz vermek, zulme prim vermektir.” “Zalime yardım, zulmünü engellememekle olur.” Zalim için, cehalet gibi hafifletici sebepler düşünülebilir; fakat zulme prim vermek, zalimlerin zalimi olmaktır. “Zulme zulümle mukabele olunmaz” gibi, incenin incesi bir ölçüyü “zulme prim verme”, hamasetiyle yorumlamak tam bir zulmet getirir. Bütün ışıklar söner. Zulmü paylaşmak zulmette birleşmektir.

Ve bu arada, sevginin ışıkları da söner. Zulmü paylaşmanın dünyevi cezası işte bu: sevgisizlik.

Ne yaman bir ceza!

Sevgisizlik, aynı zamanda düşüncesizliktir, düşünce üretme mecalsizliği ve yorgunluğudur. Sevgisizlik aptal eder adamı!

“Vaktimiz yok” diyoruz hep. Aslında vaktimizin bereketi yok. Çünkü sevgisiz kaldık. Çünkü sevgisizlik; vaktin bereketsizliği, hayatımızın ufuksuzluğu demektir.

“Aklın çocuklaşması” denilmiş.

Bu aslında, zulmü paylaşma cürmünün karşılığı olan sevgisizlik mahrumiyeti kapsamında aklın tutulmasıdır. Akıl tutuklanmaz, tutulur. Aynen güneş tutulması gibi. Güneş’le hayatımız arasına nefsimiz girmiş! Bir avuç nefis, güneşin görünmesini engeller mi? Ay da güneşe nazaran küçücük ama, engelliyor. Çünkü size çok yakın, nefsiniz de öyle!

“Ayrılmak, sonsuzlukta ebedi olarak birleşmek içindir.”

Kim söylemiş? Kim söylemişse söylemiş, ama ne güzel söylemiş? Yaşamış mı öyle, bilmiyorum. Ama bu söz, söyleyeninden ve vesilesinden çok daha önemli.

“Ölüm Allah’ın emri, ayrılık olmasaydı.” şarkıda güzel. Lâkin biraz eksik, ölüm de bir şey değil, ayrılık da. Ah şu sevgisizlik olmasaydı.

Yenişehirli Avni Efendi”nin sözleri bazen kopup gelir gırtlağımda düğümlenir: “… Biz günah etmedik ki insancasına!”

SEVGİSİZ DÜZEN TUTMAZ :

Bir İslâm Âlimi’ni “Yâhu, inad etme, bak her taraf bahar bahçe, seni zindana atacaklar.” diye uyarmışlar, yalvararak. Ne demiş ve ne yapmış biliyor musunuz? “Benim bahçem gönlümdedir” deyip zindanı seçmiş. Zindanı, bahçesizliği, baharsızlığı insan, mahkûm edildiği için değil, kendi iradesiyle de seçebilir. Sevginin ışıkları ve çiçekleri gönlünüzdeyse, o zindan olur gülistan. Bu insan öyle bir varlıktır ki, öyle bir emanetin sahibidir ki; deryayı damlaya, damlayı deryaya dönüştüren sır, o emanetin içindedir. Onu yaşaması için onu bilmesi gerekmiyor; bir seher vakti içlenişi, bir gece vakti çağrışımı, kendisini bütün zamanların ve mekânların ötesine götürür getirir, o sırrın esintileriyle rayihalarla yüreğini bayram çocuklarına çevirir. Yanıyorsa yeşil köşkün lambası; mahreçler çözümler yollar teselliler bir şehrayin gibi, hiç kesintisiz dönenip dururlar “burada herşey var” diye göz kırpan ışıklarıyla… Arada bir, yıldız kaymasını andıran gönderileri de olur. Bağrınıza düşeni siz kuşatamazsınız, bütün hücrelerinize yayılarak o sizi kuşatır…

Bu, sevginin kazandırdığı bir iç bütünlük zenginliğidir ve böyle bir hal, uzmanlıkla yahut uzmanlık bilgilerinin bazılarına yakınlıkla alakalı değildir. Eskiden insanlarımız bu iç zenginliğine çok daha fazla aşinaydı. “Niçin bazı bilgilenmeler çok arttı da, sosyal doku zaafları buna rağmen daha derinleşip yaygınlaştı?” sorusunun cevabı buradadır.

Mahir İz, “Neleri biliyor ve fakat neleri bilmiyorsunuz; hayret ediyorum” sözünü nakletmiştir... Çünkü kendimizi sevgisizliğe mahkum edişimiz; ışıksız, bütünlüksüz, kişiliksiz, irtibatsız, teşekkürsüz, yorumsuz, özgüvensiz, kalmamızın sonuçlarını da beraberinde getiriyor. Neyi bilip bilmediğimizi ve aradaki tutarsızlıkları fark edecek halimiz yok.

Sevgi önce bir sonuç, onun kökleri ve sebepleri var; sonra bir kaynak, eserleri var. Sevgisizlik de öyle: önce bir sonuç, kökten sebepleri var; sonra bir musibet kaynağı, yansımaları var. Hepsinin genel çerçevesi “zulüm-zulmet” ilişkisine bağlı. Zulmün, bir şeyi ait ve layık olduğu yere koymamak şeklinde tanımladığını da hatırlayarak şunu iyi bilelim: ha deyince sevgi olmaz, ha deyince sevgisizlik ortadan kalkmaz. Kısır döngüyü kıracak atılım, bugünün şartlarında, akla hitap eden açıklamalardan geçer. Günümüz insanını başka türlü sarsmak ve uyarmak mümkün değil. Sevginin ne olduğunu anlamaya başladığında yüreğine vurduğu prangaları kendi elleriyle söküp atacak ve zulmü paylaşmanın ortak gayreti kendiliğinden yıkılacaktır.

İmam Hasan Sözleri :

İyilerin, iyileri sevmesi, iyiler için sevaptır. Kötülerin, iyileri sevmesi ise, iyiler için bir üstünlüktür. Kötülerin iyilere düşmanlığı, iyiler için bir ziynettir. İyilerin kötülere düşmanlığı ise, kötüler için bir aşağılanmadır.

İki yüzlü ve iki dilli olan kul ne de kötü kuldur; yüzüne karşı kardeşini över, arkasında ise dedikodu eder. Kardeşine bir nimet ulaşırsa onu kıskanır, bir belaya uğrarsa onu yalnız bırakır.

En huzursuz insanlar, kin güden kimselerdir.

Ahmağın kalbi ağzındadır; hikmet sahibi olan kimsenin ağzıysa kalbindedir.

 

ya dinle, ya dinle, ya dinle ya dinle yada git
bu siddet olmazsa hic olmaz,
ya dinle ya git
ya dinle ya dinle ya dinle ya dinle ya git
bu siddet olmazsa hic olmaz
ya dinle ya git
ya dinle ya dinle ya dinle ya dinle yada git
bu siddet olmazsa hic olmaz

kokun burda rengin burda yuzumde saclarimda
kanim kanimda akiyor ey bagdat biz hep sizleyiz

ya dinle ya dinle ya dinle ya dinle ya da git
bu siddet olmazsa hic olmazsa
ya dinle ya git

bagdatlim, emekcim,
kardesim ha, kardesim ha
tuttugum zafer olsun hep boyle
guzel kardesim guzel bagdatlim
tuttugum zafer olsun hep boyle

ya simdi, ya simdi, ya simdi ya hic
ya simdi, ya simdi, ya simdi ya hic

gozum kardesim canim kardesim
benim kardesim, benim kardesim
yarin gec olur, yarin gec olur,
tuttugun zafer olsun hep boyle
yarin gec olur, yarin gec olur,
tuttugun zafer olsun hep boyle

ya dinle ya dinle ya dinle ya dinle ya da git
bu siddet olmazsa hic olmaz
ya dinle ya git
ya dinle ya dinle ya dinle ya dinle ya git
bu siddet olmazsa hic olmaz
ya dinle ya git

 

Ahmet KAYA

  1862

1876