ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
21 Mayıs 2024, Salı 13:05   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  Ferah> Forum Başlıkları
    Ferahtarafından açılmış Toplam 244 Forum Başlığı var
<<1...345678910111213 14151617181920212223...25>>


Ferah

Ferah resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >**Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerindir...**
  21.Eyl.2007 Cum 20:50:17
fiogf49gjkf0d
Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerindir...

Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi. Okullar kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı. Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama, küçük bir dükkan için yeterliydi. Onların en güzelini öntarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı. Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı. Hem de güçlükle.. Adam ona bir kez daha göz attı. Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu. Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu. Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu  kendinden geçirmişti.Bir müddet öyle durdu.

Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkandan dışarı fırlayıp:

- Küçükk!. diye seslendi. Ayakkabı almayı düşündün mü? Bu seneki modeller bir harika!.
Çocuk, ona dönerek:

- Gerçekten çok güzeller!. diye tebessüm etti. Ama benim bir bacağım doğuştan eksik.
- Bence önemli değil!. diye, atıldı adam. Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki!. Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı. Kiminin de aklı ya da vicdanı.Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu.

Adam ise konuşmayı sürdürdü:

- Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi. Çocuğun kafası iyice karışmıştı. Bu sefer adama doğru yaklaşıp:

- Anlayamadım!. dedi. Neden öyle olsun ki?

- Çok basit!. dedi, adam. Eğer yoksa, cennete giremeyiz. Ama ayaklar yoksa, problem değil. Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak. Hatta sakat insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükafat görecekler... Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti. O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi.

Adam, vitrine işaret ederek:

- Baktığın ayakkabı, sana yakışır!. dedi. Denemek ister misin?

Çocuk, başını yanlara sallayıp:

- Üzerinde 30 lira yazıyor, dedi. Almam mümkün değil ki!.

-İndirim sezonunu, senin için biraz öne alırım!. dedi adam. Bu durumda 20 liraya düşer. Zaten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder.

Çocuk biraz düşünüp:

- Ayakkabının diğer teki işe yaramaz!. dedi. Onu kim alacak ki?

- Amma yaptın ha!. diye güldü adam. Onu da, sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım. Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı.

Adam, devam ederek:

Üstelik de öğrencisin değil mi? diye sordu.

- İkiye gidiyorum!. diye atıldı çocuk. Üçe geçtim sayılır.

- Tamam işte!. dedi adam. 5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira. O da zaten pazarlık payı olur.

Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti!.

Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkana girdi. İçerdeki raflar, onun beğendiği modelin aynısıyla doluydu. Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı. Bir tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi. Ve çıkarttığı eskiyi göstererek

- Benim satış işlemim bitti!. dedi. Sen de bana, bunu satsan memnun olurum.

- Şaka mı yapıyorsunuz? diye kekeledi çocuk. Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?

- Sen çok cahil kalmışsın be arkadaş... dedi, adam. Antika eşyalardan haberin yok her halde. Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar. Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30- 40 lira eder. Küçük çocuk, art arda yaşadığı şokları, üzerinden atabilmiş değildi.Mutlaka bir rüyada olmalıydı. Hem de hayatındaki en güzel rüya. Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kağıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek:

- Bana göre 20 lira yeterli.. dedi. İndirim mevsimini başlattınız ya!..

Adam onu kıramayıp parayı aldı. Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu. Her nedense içi içine sığmıyordu. Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu. Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu. Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip:

- Babam haklıymış!. dedi. ´Sakat olduğum için, üzülmeme hiç gerek yok!´ demişti.

ŞUNU ASLA UNUTMAYIN;

 Her Rüzgar Savuracak Bir Toz bulur,
 Her Hayat Yaşanacak Bir Can Bulur,
 Her Umut Gerçekleşecek Bir Düş Bulur
 Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerindir...



Ferah

Ferah resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >**KURU/MA/YAN YEMİŞLER **
  21.Eyl.2007 Cum 21:12:23
fiogf49gjkf0d
KURU/MA/YAN YEMİŞLER

Geleceğini planlamak istiyordu çocuk aklıyla. Karınca misali yazdan kışa hazırlık yapmak, kimseye muhtaç olmadan kışın rahat etmek istiyordu yaz da olduğu gibi. Yaz mevsimini de dilediğince yaşamıştı aslında. Arkadaşlarıyla oynadı, güldü sevinçler yaşadı, gezdi dolaştı. Bütün meyvelerden tattı. Üzüm, erik, armut, elma, üzüm, karadut ve  daha niceleri. En çok da karadut yemeyi severdi diğer arkadaşları gibi. Çünkü hep birlikte yerlerdi bir yarış halinde, sevgiyle. Yıllara meydan okuyan ne karakışlar geçirmiş, yılların yorgunluğunu çocuklar için hiçe sayan  köy meydanının tam ortasında dimdik ayakta duran karaduttan.. Hep yeni oyunlar keşfedilirdi: bazen ağaca çıkma bir yarışa dönüşür, bazen kimin karadutun en iyisini bulacağı yarışı başlar, bazen de kimin daha yükseğe çıkacağı. Yine de hiçbiri rakip değildi birbirine; ağaca çıkamayana yardım edilir, hiç kimsenin ağacın dibinden bakmasına razı olunmazdı.

Yaşadıkları yer meyve açısından oldukça zengin sayılırdı. Sarılığını güneşten, yeşilliğini çimenden alan tüm zerafetiyle dallarından sarkan yemişler bir başka güzeldi. Buna bazı yerlerde incir de denir ama onlar yemiş derdi. Çocukluk işte. Sahiplik kavramı belki tam olarak bilinmezdi ya da kalplerinde kötülüğe yer olmadığından hepsinden alabileceklerini sanırlardı. Güzel gördükleri o yemişleri de hep birlikte yardımlaşma içinde yerlerdi. Günlerden bir gün lezzetine doyulmaz yemişlerden dalından koparıp afiyetle yediler, ayrıca kurutmak için yüksekçe bir yere bıraktılar. Çok güzel tarif edilmez bir duyguydu bu onlar için. Annenin bebeğine baktığı özenle bakıyorlardı yemişlerine. İyi miydi kötümüydü, hata mıydı hiç akıl erdiremediler. Çalmak mı? Onu hiç bilmiyorlardı.

Çocuk bir gün yemişlerine bakmaya giderken arkasından bir ses duydu. Bu babasının sesiydi. Babası görmüştü o yemişleri ve onun yüzündeki ifade hiç de alışık olunan bir ifade değildi. Suçlama , bağırma, kızgınlık ve sonunda dayak gelecekti o minik bedene. “Buraya gel” diye seslendi ona. Çocuk aklına ilk gelen şeyi yapmanın rahatlığıyla ve yine hiçbir kötülük düşünmeden kaçmak geldi. Öyle de yaptı. Çocuk kaçtı baba kovaladı. Eşit olan yarışı(!) baba kazandı. Yemiş toplayıp kurutmanın cezası kesildi hayatı boyunca unutulmayacak bir şekilde. Ne yanlıştı acaba? Büyükler de yapardı aynı şeyi ve hatta babası da.. Başkalarının meyve ağaçlarından sormadan yerdi. Büyükler yapabilir çocuklar yapamaz mıydı acaba onlara suç değil miydi? Aklı çok karıştı, yanaklarından süzülen gözyaşları şahit oldu duygularına, hıçkırıklar düğüm oldu boğazında, ağlamak istemiyordu, için için çekti cezasını.

Yıllar sonra anladı başkasının malının alınmayacağını kendi mantığıyla bu olayı hatırlayarak..



Ferah

Ferah resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >** Sizin Kavgacı Tipiniz Hangisi?**
  22.Eyl.2007 Cmt 22:21:23
fiogf49gjkf0d
Sizin Kavgacı Tipiniz Hangisi?

Ne yazık ki tartışma ve kavga günlük yaşamın kaçınılmaz bir parçası artık. Hangi tipte kavgacı olduğunuzu bildiğinizde böyle durumlara karşı önlem almak ise kolaylaşıyor.

Bazen bir damla ağzına kadar dolmuş bardağın taşmasına sebebiyet verebiliyor. Hele eşiniz bilmem kaçıncı defadır çıkarken çöp torbasını kapının önüne koymayı unutuyor ya, dayanılmaz bir durum değil mi bu? Ya da banyodan bir türlü çıkmayı bilmemesi yeterli bir sebep değil mi? Bu ve bunun gibi bir sürü son damla ile önemli tartışmalara sürüklenebiliyoruz yer yer.

Çoğunlukla günlük hayatın parçası olarak ortaya çıkan bu tarz küçük anlaşmazlıkları basit bir gülümseme, şakayla karışık bir takılma ya da bir kucaklaşma ile çözmek mümkün. Ama bu önemli hamleyi yapamaz da araya biraz zaman girmesine sebep olursak işte o zaman bir damlanın sebebiyet verdiği küçük anlaşmazlığın büyümesi kaçınılmaz oluyor.

Barışmak için her şeyden önce barışmaya hazır olmak lazım elbette. Flensburg Üniversitesi Psikoloji bölümünde 250 kişi üzerinde yapılan bir inceleme sonucunda insanlar bu yönden 4 farklı kişilik tipine ayrılmıştır:

Uzlaşıcı tip (%29):

Uysal ve uyumlu bir karakter sergilerler. 45–54 yaş arası yüksekokul mezunları arasında daha yaygın olarak tespit edilmiştir. Barışçı ve karşı tarafa saygılı bir çizgileri vardır. Yapıcı ve uzlaşmacı tavır takınırlar. Tartışma anında hedefinden sapma göstermez ve kurallarına bağlı kalır. Her iki tarafı da memnun edebilecek orta noktaları bulmaya çalışır. Şayet tartışmadan haklı çıkan taraf kendisi olursa, karşı cephenin gönlünü almayı ihmal etmez. Haksız çıktığında da küsüp geri çekilmeyi değil yine birlikte hareket etmeyi seçer.

Şayet sizin tipiniz de bu ise, başkalarının tartışmalarında arabuluculuk yapacak ideal kişisiniz aynı zamanda. Bu kişilik yapısını taşıyan birisi ile anlaşmazlığa düştüğünüzde ise kendi görüşlerinizi mantıklı nedenleri ile birlikte ortaya koyabildiğiniz ölçüde ikna edici olabilirsiniz; böyle bir durumda en önemli mesajınız ise ortak bir çözüm arayışında olduğunuzu ısrarla vurgulamak olmalıdır.

Kışkırtıcı tip (%22):

Hiç kimseyi gözetmeksizin sadece bir tek haklı tanır, o da kendisi. 25–34 yaş arası erkekler arasında daha yaygındır. Genellikle tartışmayı başlatan taraf olurlar ve hiç barışçı değildirler. Savundukları şeyden emin olmasalar bile çok iyi rol yapar ve sonuna kadar savunurlar. Yer yer fiziksel güç kullanmaktan da çekinmezler. Tartışmadan haklı çıktıkları anda zafer kazanmış gibi kutlarlar, haksız çıkan tarafın duygularını düşünmezler. Hani olmaz ya, nadiren haksız taraf olarak ilan edilirlerse intikam yemini ederler.

Bu tipte bir insansanız şayet sizi ancak yeni bir anlayış çizgisine gelmeye davet edebiliriz: “Lütfen başkalarına size nasıl davranılmasını istiyorsanız öyle davranınız.” Bu tarz bir kişilik ile tartışmaya girenlere tavsiyemiz ise hemen egemenliklerini tanımamalarıdır. Açık ve net bir şekilde kendi görüşünüzü ortaya koyun ancak gereksiz kelime oyunları ve uzatmalardan kaçının. En iyisi onu mümkün olduğu kadar duymamanız ve kendi yolunuza gitmeniz olacaktır.

Kararsız tip (%22):

Kendini ifade etmekte problemleri vardır. Onun için kavga sırasında bir öne çıkar, bir geri çekilir. Bu grupta daha çok 25–34 yaş arası bayanları görüyoruz. Endişeli ve kendine güvenmeyen bir çizgisi vardır. Kendi görüşünü savunurken ciddi bir direnç ile karşılaştığında yarı yoldan döner. Çoğunlukla kendilerini karşı tarafın yerine koymayı da iyi becerdiklerinden haklı çıktıkları tartışmalar sonunda muhataplarına karşı çok ileri gitmiş olabilecekleri düşüncesiyle üzülebilirler. Haksız çıktıklarında ise sıklıkla küserek ayrılırlar.

Böyle kararsız kişilik yapısındakilere ilk önerimiz hedefinizi net bir şekilde gözünüzün önünde tutmanız. Durmadan gelgitler içerisinde bir çözüme ulaşmanız oldukça zor olacaktır çünkü. Karşınızdaki muhatabınız bu tipe uyan bir kişilik yapısı sergilediğinde ise sakın kendinizi onun gelgitlerine kaptırmayın. Karşı tarafın net bir görüş ortaya koyamaması sizi kendi hedefinizden saptırmamalı.

Çekinik tip (%27):

Asla kavgayı başlatmaz. Bunun için kendini barışmak için ilk adımı atmamakta da haklı görür ama. Bu grupta karşımıza daha geniş bir demografik dağılım çıkıyor; 25–44 yaş arası ve 54 yaş üzeri hem kadın hem erkekler, çoğu kez de lise ve daha düşük düzey okul mezunları ön planda yer alıyor. Hırssız ve mütevazı bir tavır içindedirler. Dolayısıyla tartışma potansiyeli olan birçok olaydan daha baştan kaçınırlar. Tartışmayı anlamsız ve rahatsız edici bulduklarından mümkün olduğunca uzak dururlar. Başlayan tartışmalarda barışma ve uzlaşma konusunda çok başarılı olmasalar da tartışma ortamına nadiren girdiklerinden bunun için özel teknikler geliştirmeye de ihtiyaç hissetmezler.

Bu tipteki insanlara aslında kendilerinin de bir görüş ortaya koymaları gerektiğini önereceğiz. Devamlı kaçak güreşerek bir yere varılamayacağını yapıcı bir tartışma ortamından da kazanç elde edilebileceğini kabul etmeleri gerekmektedir. Muhatabınız bu kişilik tipine uygun bir yapı sergilediğinde ise onun beklentilerine uygun şekilde koruyucu bir üslup takınmaktan kaçınmak daha doğru olacaktır. Yoksa problemleri sümenaltı etmiş olmaktan başka bir şey yapmış olmazsınız ve bunlar orada durduğu müddetçe de sizi rahatsız etmeye devam edecektir. Bunun için, tıpkı kararsız tipte de yapmanız gerektiği gibi, karşı tarafın sorumluluğunu almadan kendi sınırlarınızı açık ve net bir şekilde – ama mutlaka dostane tavırla – belirleyin.

Kaynak: HEKİMCE



Ferah

Ferah resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >**İÇİNİZDEKİ SESE KULAK VERİN **
  22.Eyl.2007 Cmt 22:38:19
fiogf49gjkf0d
İÇİNİZDEKİ SESE KULAK VERİN

Aklımıza gelen bütün düşünceler, bilinçli veya bilinçsiz olarak kendimize söylediğimiz her düşünce, elektriksel dürtülere çevrilir ve bunlar daha sonra zihinsel emirlere dönüşerek her an hissettiğimiz duyguları ve yaptığımız eylemleri elektriksel ve kimyasal olarak etkilemesi ve kontrol etmesi için beynimizdeki denetim merkezlerini yönetir.

Nasıl ki azgın bir köpeği görmek, beyine adrenalin salgılaması için bir emir oluyor, masum bir kediyi görmek merhamet ve acıma duygularını harekete geçiren başka bir emir oluyor, aynen bunun gibi düşüncemiz de beyin için zihinsel bir emre dönüşüyor. Örneğin sağlığınızda hiçbir sorun olmadığı halde birkaç kişi size “Hasta gibi görünüyorsun” derse siz de hasta olabileceğinizi düşünmeye başlarsınız. Bu düşünceniz elektriksel dürtülere dönüşecek ve beyninizi o yönde harekete geçirmiş olacaksınız. Büyük olasılıkla da çok geçmeden hastalığın ilk belirtileri vücudunuzda ortaya çıkacaktır. Nitekim tıp araştırmacıları tüm hastalıkların yüzde yetmiş beşinin kendi teşvikimizle olduğunu söylemektedirler.

“Başarısız, beceriksiz ve sakar” olduğunuzu düşünürseniz beyninizi ve sinir sisteminizi o yönde harekete geçirmiş olursunuz.

Sonuç olarak geçmişte şu veya bu şekilde hangi “düşünceleri” kendinize programladıysanız onlar sizinle ilgili her şeyi etkiliyor, yönetiyor ve kontrol ediyor. İnsanların büyük çoğunluğu kendilerini olumsuz olarak programladığı için yapabileceklerinden çok daha azı ile yetinmek zorunda kalmaktadırlar.

Peki bu olumsuz programlamayı nasıl değiştirebiliriz Olumsuz düşünceleri en hızlı değiştirmenin yolu sık sık olumlu iç konuşma yapmaktır. Olumlu iç konuşmaya örnek olarak şunları verebiliriz:

-Kendime Güveniyorum,

-Hedeflerime Tümüyle Odaklanırım,

-Zorluklarla Mücadele etmeyi Severim,

-Daima Büyük Düşünürüm,

-Prensiplerimden Taviz Vermem,

-Zamanı İyi Kullanırım,

-Her Zaman İyimserimdir,

-Başarılı Bir İnsan Olduğuma İnanıyorum,

-Başarısızlıklar Karşısında Yılmam,

-Yaratıcımın Bana Büyük Bir Potansiyel Verdiğinin Farkındayım,

-Hoş Görülü Bir İnsanım,

-Her Engeli Bir Fırsat Olarak Görürüm,

-Sorunlara Değil Çözümlere Odaklanırım. 



Ferah

Ferah resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >**KATİL PITBULL lar VS CESUR DANA **
  23.Eyl.2007 Pzr 23:08:53
fiogf49gjkf0d



Ferah

Ferah resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Şeyler >**Kadınlara sarkan erkekleri dumur edici sözler! :D **
  23.Eyl.2007 Pzr 23:27:29
fiogf49gjkf0d
Erkek : Bana isminizi bağışlarmısınız?
Kadın : Neden? Sizin yok mu?

Erkek : Size bir içki ısmarlayabilirmiyim
Kadın : Aslında içkinin parasını direk alsam daha ii olur.

Erkek : Ben bir fotoğrafçıyım Ne zamandır sizinki gibi bir yüz arıyordum.
Kadın : Ben de estetik cerrahım ve ne zamandır sizinki gibi bir yüz arıyordum.

Erkek : Sanırım sizinle daha önce birkaç kez aynı ortamda bulunmuştuk.
Kadın : Sadece bir kez olabilir.Aynı hatayı ikinci kez yapmam

Erkek : Birçok Erkeğin başını döndürüyor olmalısınız
Kadın : Sizde birçok kadının midesini bulandırıyor.

Erkek : Sizi çok mutlu edebilirim
Kadın : Nasıl? Gidiyor musun?

Erkek : Hayatım boyunca neredeydiniz?
Kadın : Sizden Saklanıyordum.

Erkek : Sizi daha önce görmüş gibiyim.
Kadın : Evet , o yüzden artık oraya gitmiyorum.

Erkek : Bu koltuk boş mu?
Kadın : Evet ama oturursanız bu boşalacak


Ferah

Ferah resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >**dudakla bardak arası **
  24.Eyl.2007 Pzt 20:50:10
fiogf49gjkf0d
DUDAKLA BARDAK ARASI
Eski Sisam krallarından Ancee adında bir zalim, yeni yaptırdığı bir bağa üzüm kütükleri diktiriyormuş. İşlerin bir an önce bitmesini sağlamak için de kölelerini hiç dinlenmeden çalıştırıyormuş. O zavallı kölelerden biri, bir gün pek bitkin düştüğü için dayanamaz ve zalim krala:

- Niçin bu kadar acele ediyorsunuz efendim? Siz bu bağın üzümlerinden yapılacak şarabı hiçbir zaman içemeyeceksiniz ki!
deyivermiş.

Kral biraz kızmışsa da sesini çıkarmamış. Nihayet gün gelip üzümler yetiştikten sonra, kral köleler de dâhil herkesin hemen toplanmasını emretmiş. Bir müddet sonra da o bağın üzümlerinden yapılmış şaraptan bir bardak getirilmesini emretmiş. Daha önce kehanet gösterisinde bulunan köleyi de huzuruna çağırtmış. Şarap bardağını eline alarak:

- Söyle bakayım, benim bu şaraptan hiçbir zaman içemeyeceğimi tekrar iddia edebilir misin? diye sormuş.

Köle söyle cevap vermiş:

- Belli olmaz efendim. İçebileceğinizi söyleyemem. Çünkü dudak ile bardak arasındaki mesafe çok uzundur. O arada başınıza neler gelebileceğini de bilemem! Köle sözlerini bitirir bitirmez, içeri kralın adamlarından biri girmiş. Bir yaban domuzunun bahçeye girdiğini ve asmaları kırıp döktüğünü söylemiş. Kral elindeki bardaktan bir damla dahi içmeden hemen dışarı fırlamış. Bahçede domuzun bulunduğu yere koşmuş.

Kral ve domuz arasında öldüresiye bir mücadele başlamış. Sonunda yaban domuzu mızrak gibi azı dişleriyle, Sisam kralının karnını yarıp ölümüne sebep olmuş. Kral bostanda, bardak masada kalmış…
Su söz bu olayı güzel bir şekilde ifade ediyor:

"Nasip ise gelir Hint’ten Yemen’den, Nasip değil ise ne gelir elden?" Kalbinize yakin bulduklarınızı çantada keklik sanmayın. Sıkıca asilin onlara tıpkı hayata asıldığınız gibi… Çünkü onlarsız hayat da anlamsızdır..

Hayati çok hızlı koşmayın, nereden geldiğinizi ve nereye gittiğinizi unutmayın. Hayatin bir yarış değil, her saniyesinin tadı çıkarılması gereken güzel bir yolculuk olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

Dün tarih oldu… Yarin bir sır… Bugünün kıymetini bilin......


Ferah

Ferah resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >**resme bakın ve duygularınızı söyleyin... **
  24.Eyl.2007 Pzt 21:06:59
fiogf49gjkf0d

Neden Nefes Al‎yoruz ki

Bu fotograf 1994 de Sudan daki kitlik sirasinda cekildi ve fotografci
Kevin Carter a Pulitzer odulunu kazandirdi. Cocuk emekleyerek 1 km. otedeki
Birlesmis Milletler yemek kampina gitmeye calisiyor. Arkasindaki akbaba,
cocugun olmesini bekliyor. Fotografi ceken Kevin Carter, fotografi ceker cekmez oradan ayriliyor ve
kimse cocuga ne oldugunu bilmiyor. Fotografci Kevin Carter 3 ay sonra depresyona giriyor ve intihar ediyor....



Ferah

Ferah resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Şeyler >**250 milyar verseler dövmem nazlı yarimi :)**
  24.Eyl.2007 Pzt 21:21:21
fiogf49gjkf0d


Ferah

Ferah resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >**güldürürken düşündüren dedikleri bu olsa gerek **
  27.Eyl.2007 Per 21:14:24
fiogf49gjkf0d

 

<<1...345678910111213 14151617181920212223...25>>