fiogf49gjkf0d
Burası Off-Road arazisi değil, Ankara’nın göbeğindeki Maltepe Köprüsü’nün altı, hemen ilerisinde ise kapalı otopark var. Buradan geçek vatandaşların lastik çizme kullanması şart, araçların ize arazi tipi (4X4) olmasında fayda var, yoksa kazandığınızı, yedek parça ve tamire harcarsınız.
Altınsoy Geçidinin kaldırım ve bordür taşları dağılmış vaziyette, gece biraz yakın geçecek bir aracın lastiklerini parçalaması, hatta takla attırması için yeterli olur.
Altınsoy Geçidinden yağmurlu havalarda yayların geçmesi imkansız gibi, geçmek isteyenler araçların tekerleklerinden gelecek çamurlu suyla banyoyu tercih etmiş demektir. Çöp bidonlarında taşan çöpler alınmayı beklerken, caddeye ayrı bir ahenk katıyor.
Hitit Güneş Kursu amblemini kaldıran Melih Gökçek, fotoğraftaki logoyu kullanmaya başlamış ve açılan dava neticesinde, Nisan 2008’de Ankara 3. İdare Mahkemesince kullanılmaması ve sökülmelerine karar verdi. Ancak halen İzmir Caddesindeki saksılar üzerinde yasaklanmış amblem bulunuyor ve hukuk tanımamazlık devam ediyor.
Karşısında 2 Bakanlığın ve fakültenin bulunduğu Sıhhiye Köprüsünün altı kısmı. Bakımsızlıktan köprü ayakları dökülüyor, teretuvar ise moloz yığınına dönüşmüş, kimsesiz yurttaşımıza ev sahipliği yapıyor. Sıhhiye Köprüsü, tamda “Köprü Altı” görünümünde.
Sıhhiye Köprüsünün altındaki duraklarda, yağmurlu havalarda vatandaşların otobüse binmesi imkansız, bine bilmesi için bozuk kaldırımlardan zıplayıp su birikintisini aşarak otobüse “uzun atlama” yapması gerekir.
Sıhhiye’de metro girişindeki kaldırım üzerine bulunan kanalların çöküntüleri birer çukur gibi, vatandaşa adeta tuzak oluşturuyor.
Sıhhiye’deki çay bahçesini hemen yanında bulunan trafonun etrafı çöp ve kullanılmayan malzeme atıklarıyla dolu.
Bu resim varoşlarda çekilmedi. Görüntüler; Ankara Adalet Sarayı’nın karşısında bulunan Toros sokağının Sıhhiye’ye açılan bölümüdür. Kaldırımları engebeli arazi, yolu ise “Çukur Bostan” görünümü Başkent Ankara’ya ne de yakışıyor.
Yağmur dinmiş olsa da Sıhhiye Köprüsünün altından geçenlerin şemsiyelerini açmaları gerekir. Üst geçitten geçen araçların su birikintilerinden sıçrattığı, su yağmur edasıyla aşağıdan geçenlerin üzerine süzülüyor. Kaldırımların hali de böyle olunca Ankara’da yaşamak vatandaşa “İşkence” oluyor.
Bu foto şaka değil, Anadolu’daki ücra bir kasaba hiç değil. Burası Ankara’nın göbeği, Atatürk Kültür Merkezi’nin önü ve Fuar girişi… Melih Gökçek’in Ankara’sını anlatan bu fotoğrafa yorum yok! Yorum sizlerin..
Medeniyet ve Kültürü temsil eden Devlet Opera ve Balesi Binası’nın önü ve etrafı tam bir rezalet. Opera binasını karşısında ise Turizm ve Kültür Bakanlığının binası var. 1’ci resim Operanın önü, 2’ci resimse Opera’nın karşısındaki Vakıflar Genel Müdürlüğünün girişi.
Devlet Opera ve Balesi Binası’nın karşı tarafına düşen kavşakta Ticaret Lisesi bulunuyor. Buranın görüntüsünün de diğerlerinden farkı yok, asfaltın ve kaldırımın durumu, Ankara’daki Belediyecilik anlayışını ortaya koyuyor.
Opera binasını önünde bulunan duraklarında yağmurlu havalarda burada da otobüslere binmek için beceri istiyor. Beklerken de biriken yağmur sularından ıslanmamak için şemsiyeleri yukarı değil, yol tarafına tutmak gerekiyor. Zaten yol boyunca kaldırımda çamurlu suyla ıslanmadan yürümek mucize; fotoğraf yol boyunca su birikintisini adeta haykırıyor.
Ankara Ulus Meydanı, Atatürk Heykeli’nin önünde büyük bir torba dolusu çöp, Az ileride temizlik görevlisinin teknik ekipmanları duruyor!. Biraz ileride EGO’nun bilet kulübesi, dökülüyor, çevresi pislik ve idrar kokusundan geçilmiyor. Karşı tarafta çöpler yığın olmuş, sanki temizlik görevlileri grevde, yol kenarlarına kadar taşıyor.
Ulus Meydanı’na 50 metre kala Akbank’ın hemen önündeki kaldırım!.. Diğer fotoğraf Mogan Gölü değil, Ankara’nın ortasındaki Ulus Gölü!.. Arkamızda tarihi TBMM Binası ve Müzesi, sol tarafta tarihi İş Bankası ve Atatürk Heykeli.. Hemen yanındaki (görünen) de 100. Yıl Çarşısı.. Hepsi bir gölün etrafında sıralanmış! Ne kadar görkemli!..
Peki kimler neden Melih Gökçek e oy veriyor?
Gayet basit menfaatlerini korumak isteyenler, şeyh efendileri işaret ettiği için itirazsız kabul edenler, belki bana da bir ihale verir bir yerden ben de yemeye başlarım diye ümitle bekleyenler, güce tapanlar, şerrinden korkanlar, ve bu insanlar o kadar çok ki, gelecek adına kaygılanmamak elde değil.
Melih Gökçek biyorsunuz hacca gitti ve hacı oldu. Haccın gereklerini yerine getirirken sıra şeytan taşlamaya gelmiş.Gökçek taşları almış tam fırlatırken şeytan seslenmiş, sendemi KANKA demiş. Eh artık ankaralılar bunuda anlamazlarsa ne diyelim..
|