Geçmişte yaşanmış ve uzantıları günümüze kadar gelmiş ilginç bir hadiseyi teolojik boyutuyla ele alan arkadaşlar mı haklı, yoksa konuyu tam anlamıyla materyalist bir yaklaşım içinde yorumlayanlar mı, bu konuya değinmeyeceğim. Bu nokta herkesin olaya hangi perspektiften baktığına bağlı.
Fakat şu var ki, tartışma adabını bilmediğimiz, bildiğimizi anlatmayı beceremediğimiz, bildiklerimizin değişmez gerçekler olmayabileceği ihtiyatı içinde olmadığımız gibi, farklı görüşlerin seslendirilmesine de açık olmadığımız aşikar.
İstisnalar hariç toplum olarak bilgiyi paylaşmaktan ziyade, bildiğimizi sandıklarımızı dikte etme yolunu seçiyoruz. Kabul görmediği durumlarda da -haliyle- aşağılayarak, hakaret ederek, alay ederek, tepeden bakarak skoru lehimize çevirmeye çalışmak en çok başvurulan metod oluyor. Çünkü biz her olaya bir müsabaka edasıyla yaklaşırız. Yenmek ya da yenilmemek için...
Tüm bu karamsar tabloya rağmen -özellikle Kafe 1 de :) - kız tavlamaktan sıkılıp, iyi-kötü fikir jimlastiği yapmaya soyunmuş eski tüfek arkadaşları burada görmekten mutlu olduğumu da belirtmeliyim.
Mutlu olun, mutlu kalın...
Saygılarımla
|