Yağmur…
Yağmurlar çağırır sessizce yüreğimin çölüne seni
Mecnun mudur yolunun yolcusu öyle ipince ve öyle uzun
Öyle karanlık ki endamın gecende hilal güneş sayılır
Sevda sözcükleriyle vurduğun akıl hanemin kıyıları
Dilinde mevsimlik bir şarkı içten ve dokunaklı
İllaki sevda akılla yürek arasında ezilir
Yüreği parçalanmış göğüslerde aklın bahçeleri sulanır
Bir hilalin koynuna bir yaban gülü dadanır
Aklımıza tutulmuş soluk bir fener
Yüreğimiz sırtlanlara meze yapılır
Ah nerde bitecek senin yokluğunun yolu
Düşünmekteyim gözlerinin sözlerini
Ve meleğin yüreğine sevgiyle saplanan hançerini
Sevda yağarsa gökten yüzecek mi kuğular
Onu görünce yükselecek mi dolu bulutlar
Sevecek mi şimşeğin yakıcılığını
Sevecek mi bakışları sevecek mi suskunluğu
Zamansızlıkları konuşan dağların kızları
Al sana gönlümün dövülen kapısı
Eline çarpacak gibi ölümün kokusu
Sanki Nisan değil Eylülün acısı
Susan derin bir kuyu
Üşümüş bir tohum çimlenmek umudu
Bir yer göster bir yer çatlasın tohum
Aşk aksın yüreğine gözlerinden süzülsün ölüm
İsterdim incinmeden gariplik çekmeden büyüsün tohum
Bir çocuk edasıyla salınsın yüreğinde adım
Öyle hazin öyle uzun ki bu sevda
Öldürse de âlemin dili beni
Bütün şairler yazar aşkın şiirini
Irmaklar coşar ta derinden derinden
Yüreğinin titremesi duyduğum acıdan
Ve düşer bir gün gözler ayakuçlarına
Uğunur yollar tökezler cümleler
Kaynaşır sevdanın kazanında harfler
Gözlerinde yaş ellerinde solmuş karanfiller…
Dr.Hamza Yasar OCAK