ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
28 Nisan 2024, Pazar 16:31   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  ForumCC> Forum Mesajları
    ForumCC'e ait Toplam 237 Forum Mesajı var
<<1...345678910111213 1415161718192021222324>>


ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Bana Kendini Hatırlatma..>
  3.May.2014 Cmt 10:44:40

Aslında başka bir şey bul. Seni oyalacak bir şey. Seviştiğin erkeklerin listesini yap mesela, onların gülümseyişlerini hatırla.

İçlerinden hangisinin seni daha çok sevdiğini tartış. Beni atla.

Sana olan sevgim söz konusu olduğunda şüphe bırakmıyorum kimsenin aklında.
Yine de sen beni boş bırak. Yanlış soru olduğumu düşün mesela. Emin olmadığın bir cevap olduğumu düşün…
Bir daha dönüp bakma bana, büyük bir zaman kaybıymışım gibi kur beni aklında.

Bana kendini hatırlatma…

Beni unutma ama seni seviyor olduğumu unut. Senin gözlerini unutamadığımı unut. Her gelişinde, kapılarımı açık buluşlarını unut.

Bir söz beklediğimi senden, bir ses beklediğimi… Yine de unut…

Bana kendini hatırlatma…

Ben iyiyim.
Bazı ülkelerde sonbahar şimdi, ondan biraz hüzünlüyüm tabi.. Bazı ülkelerde kar yağıyor şimdi, ondan üşüyorum biraz. Bazı ülkelerde saat gece yarısını çok geçti diye kısık sesle konuşuyorum gündüz vakitleri..
Tesadüflere inanmıyorum hala. Ve hala sevmiyorum, sevmediğin şeyleri..

Günah işlemek kadar basit değil tabi hala uyuyabilmek..
Ağlayamamak da zor üstelik..

Ölüm gibi oluyor bazen. Ölmüşüm gibi. Ben her şeyden vazgeçiyorum. Zengin olabilme ihtimalimden vaz geçiyorum. Erteliyorum bugünleri, hiçbir şey yapmıyorum. Kendime, kendimi kanıtlıyorum. Hiçbir şey yapmıyorum. Bir ölü kadar hiçbir şey yapmıyorum.

Bu yüzden bana kendini hatırlatma…

Başka bir kadının elini tutarken seviyorum seni. Yarınsız seviyorum. Anlıyor musun ? Beklentisiz. Yani gelme..

Yani ben zaten hiç unutmuyorum seni.

Bu yüzden hatırlatma bana kendini…

Benim seni hiç unutmuyor olmam da kişisel çünkü. Parmak izim kadar kişisel. Seni seviyor olmam kadar kişisel. İnançlarım kadar kişisel…
Seni barındırmıyor. Seni ilgilendirmiyor..

Orada bir yerdesin.

Hala orada bir yerde beni sevmiyorsun. Ki zaten ben inanıyorum ki çilekli pasta da sevmiyor beni, ben onu severek yiyiyorum. Umursamadan yiyiyorum. Onu yerken beni sevip sevmediği umrumda olmuyor. Böyle bir şey seni seviyor olmak…

Bana kendini hatırlatma.


Çünkü bu, beni tercihlerim yüzünden yargılıyor olmandan farklı değil
. Anla…



ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >BUGÜN İÇİN SÖZÜM BU...>
  3.May.2014 Cmt 10:32:44


ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Fıkralar >Temel, yine, heryerde…>
  2.May.2014 Cum 11:06:06

Temel İtalya’da Fiat fabrikasında çalışan bir işçi… Dönemin Sovyet lideri Krusçev resmi bir ziyaret için İtalya’ya gelmiş. Programda Fiat tesisleri de var.

Fabrikanın tezgahları arasında dolaşırken Temel’e rastlamış. Herkesin gözü önünde ”Vay Temel…” diye sarılıp kucaklaşmış. Orada ayaküstü sohbet etmişler.

Tüm protokol bu dostluktan şaşkın… Konuk gittikten sonra patron Temel’i çağırıp, Krusçev’i nereden tanıdığını sormuş. Temel “Hiiç” demiş. ”Ben eskiden komünisttim… 1 Mayıs kutlamaları için parti beni Moskova’ya göndermişti. Orada tanışmıştım.”

Olay unutulmuş… Üç beş ay sonra bu kez Amerika başkanı Nixon gelmiş İtalya’ya. Yine aynı program ve fabrika ziyareti. Tezgahların arasında ‘”Vay Temel,vay Nixon…” muhabbeti.

İyice meraklanan patron ziyaretten sonra Temel’i yine çağırtmış. Soru da cevap da aynı; ”Bir ara Amerika’ya göç etmeye kalkıştım. New York’ta başım polisle belaya girdi. Bu Nixon o zaman çiçeği burnunda bir avukattı. Beni o savunmuştu…”

Olay bu kadarla kalsa iyi. İki ay sonra Fransa başkanı De Gaulle ziyaretinde de aynı manzara yaşanınca Patron Agnelli derin bunalımlara girmiş. Kendisini tanıyan yok. Yanında çalışan Temel’in uluslararası çevresi var.

- De Gaulle’ü nereden tanıyorsun?

- Nazilere karşı Paris’te yeraltı savaşı yapıyorduk… Özel kuryesiydim.

- Sen herkesi tanır mısın?

- Evet, hemen hemen…

Patron iyice hırslanmış.

- Neredeyse Papa da arkadaşım diyeceksin.

Temel gülmüş. “Tabii. Yakın arkadaşımdır.”

Çıldırma noktasına gelen Agnelli haykırmış:

- İspatla… İspatlayamazsan kovarım…

Temel:

- Tamam, bu pazar ayininde Vatikan meydanında olun. Papa balkondan halkı takdis ederken ben yanında olacağım.

Patron Pazar’ı iple çekmiş. Vatikan’da Papayı bekleyen kalabalığın arasına karışıp beklemeye başlamış. Bir süre sonra Papa balkona çıkmış. Yanında Temel… Kalabalığa bakıp, patronunu bulmaya çalışıyor. O sırada bir kargaşa olmuş. Biri bayılmış…

Temel bayılanın kendi patronu olduğunu görünce Papaya “Bana müsaade” deyip meydana koşmuş. Agnelli yerde yatıyor… Bir iki kişi de ayıltmaya çalışıyor.

Temel çevresindekilere, “Bu benim patronumdur; ne oldu?” diye sorunca biri cevap vermiş:

- Siz Papa ile balkona çıktığınızda bunun önünde iki Japon turist vardı. Japonlardan biri senin patronuna dönüp, “Şu sağdaki bizim Temel, ama yanındaki kim?” diye sorunca seninki düşüp bayıldı… 



ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Okuyabiliyorsanız henüz bunamadınız :))>
  2.May.2014 Cum 10:57:06
DjCaZgIn :
ben okuyamadım nolcak sımdı :(

Boşver okuyamadıysan Cazgın şükretmeye devam 


ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Okuyabiliyorsanız henüz bunamadınız :))>
  30.Nis.2014 Çar 14:33:10

Dikkatim dagılıyor, hafızam zayıfladı diye uzulenler, alttaki yazıyı
okumaya baslayınca, beynimizin ne kadar harika bir cihaz oldugunu
anlayıp moral bulacaksınız.

Siz de deneyin, siz de sasırın. =)



8U M354J 21HN1M121N N3 K4D4R H4R1KUL4D3, 3TK1L3Y1C1 53YL3R Y4PT1Ğ1N1N K4N1T1D1R. 845L4N61ÇT4 0KUM4K 20RDU,
F4K4T 51MD1 8U 54T1R1 21HN1N12 K4F4 Y0RM4D4N 0T0M4T1K 0L4R4K 0KUY481L1Y0R D3Ğ1L M1? 6URUR DUY4B1L1R51N1Z!
51RT1N121N 51V42L4NM451N1 H4K 3D1Y0R5UNUZ!
83Ğ3ND1Y53N1Z V3 0KUY48İLDİY53NİZ ne mutlu :)



ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Hayatımızı Cehenneme Çeviren Murphy Kanunları>
  30.Nis.2014 Çar 14:07:05
Murphy Kanunlarına devam edelim   

-Bir şeyin istenme olasılığı ile gerçekleşme olasılığı ters orantılıdır.
-Trafikte bulunduğun şeritten ilerleyen şerite doğru geçtiğin zaman yeni geçtiğin şerit durur.
-İnsanların hayalleri hayallerde kalır.
-Ekmek tereyağlı yüzü ile düşer.
-Hangi yüzüne tereyağı süreceğinize önceden karar veremezsiniz.
-Sizi izleyenlerin sayısı yaptığınız işin saçmalığı ile doğru orantılıdır.
-Bir şey yapmanız gerektiği zaman, öncelikle başka bir şey yapmanız gerekir.
-Her şey düşünce hızından daha yavaştır.
-Bir işi ne kadar önceden planlarsanız, ters gitme olasılığı o kadar artar.
-Bozuk bir alet tamire geldiğinde çalışır.
-Murphy kanunları Ohm kanunundan daha geçerlidir.
-Diş ağrısı gece ve tatil gününde başlar.
-Borç alabilmek için, borca ihtiyacınız olmadığını ispatlamalısınız.
-Yeni aldığınız donanım eskisini sattığınız an bozulur.
-Yanlış anlaşılmayacak kadar basit bir şey yoktur.
-Sigaradan alınan zevk çevrede bulanan içmeyenlerin sayısı ile doğru orantılıdır.
-Sigara dumanı içmeyene doğru ilerler.
-Yemeğe oturduğunuz zaman izlediğiniz TV programı reklama girer.
-Karar verme anlarında eldeki bilgi miktarı kararın önemi ile ters orantılıdır.
-Önünüzde bulanan araç sizden yavaş gider.
-Kasislerin etkisi yavaş giden arabalaradır.
-Ayakkabı ağırlığı yürüyüş mesafesine göre artar.
-Ayakkabıdaki kum tanesi basınca karşı en fazla basıncın olduğu noktaya doğru ilerler.
-Basit teoriler en anlaşılmaz şekilde izah edilir.
-Deney başarılıysa bir şeyler yanlış demektir.
-Anlamıyorsanız çok açıktır.
-Çok hızlı yükseliyorsanız bir yerde bir şeyler yanlış demektir.
-“Yaşam” siz başka planlar yaparken olan şeydir.
-Murphy’nin altın kuralı: Altını olan kuralı koyar.
-Değiştirilebilir parçalar değişince sorun çıkar.
-Olmuyorsa zorlayın, kırılırsa zaten değişmesi gerekirdi!
-Zorlamayın, daha büyük bir çekiç getirin!
-İhtiyacı olanlara yardım edin, onlar sizi hatırlar, tekrar ihtiyaçları olunca.
-Kendi işini yapmayanlar için hiç bir iş imkansız değildir.
-Diğer tüm seçenekler tükendikten sonra insanlar mantıklı davranırlar.
-Gezegendeki toplam zeka bir sabittir; nüfus artmaktadır.
-Gizli hata gizli kalmaz.
-Aptalsa ve çalışıyorsa, aptal değildir.
-Bekleyin, hasar verdikten sonra geçer, hasar fazla ise bekleyin, tekrar gelir.
-Eşsiz şeyler birbirinin eşidir.
-Yağmur yağsın diye araba yıkadıysanız işe yaramaz.
-Tırnaklarınızı kestikten bir saat sonra tırnakla yapılacak bir iş çıkar.
-Her kurumda işlerin nasıl yürüğünü detayları ile bilen biri vardır. Bu kişi hemen işten atılmalıdır.
-Özür dilemek, izin almaktan daha kolaydır.
-Sıcak tencere ve soğuk tencere aynı görünür.
-Salamı seven ve yasaya saygı duyanlar bunların nasıl yapıldığını asla izlememelidir.
-Problemlerden kurtulma konusunda usta olan doktorlardan uzak durun!
-Kendi fikrinizi önemli birinin fikri imiş gibi sunarsanız kabul edilme şansı daha fazladır!
-Hareketli nesneler yanlış yöne doğru hareket ederler, durağan nesneler yanlış yerde dururlar.
-İşler şansa bırakılsaydı daha iyi olurdu.
-Herkes sinirlerini kaybetmişken sakinliğinizi koruyorsanız belki de durumu anlamıyorsunuz.
-Tüm garantiler ve para iadesi taahutleri, ödemeyi yapmak suretiyle bozulur.
-Önemli olan olaylara takmayı başardığınız isimdir, olayların kendisi değil.
-Anlattığın birşeyin dinlenme ihtimali, anlatma isteğinle ters orantılıdır.
-Aşık olduğun kişi hep başkasına aşıktır.Zaten sen de hiçbir zaman sana aşık olan kişiye aşık olmazsın.


ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >Rakı içen kadınlar..>
  29.Nis.2014 Sal 11:53:01

 

 “sublime” kavramının Türkçe’de muadili olabilecek bir tek sözcük, aslına bakarsanız yok gibi, çünkü “sublime”a karşılık birçok sözcük var Türkçe’de: “ala, görkemli, muhteşem, asil, şaşaalı, heybetli,nev-i şahsına münhasır ve tehlike duygusunu sen o güzelliğin dışında olduğun sürece hissettirmeyecek türde bir güzellik”. diyeceğim o ki, rakıyı bilemem ama güzellik ve estetik kriterlerime göre rakı içen kadın, “sublime” türdeki o güzelliğin ta kendisi oluyor.
Rakı içen bir kadını izlemek de, aslında, 11 eylül’ü tv başından izlemek kadar görkemli ama tehlikeli de değil; çünkü, o kadını izlerken de aslında tv başında gibisindir, ikiz kuleler’in içinde değil…
Rainer maria rilke’ nin tanımından yola çıkarak, kafama takılan soruysa şu: kim bu “rakı içen kadın?” işte, dilim döndüğünce, verebildiğim yanıtlarım… tercihen, bu bölümü, rakı sofrasında okumanızı öneririm:


Rakı içen kadın, kafası bozuk kadındır ama herkesin ortasında, kafasının bozukluğundan dem vurmaz. mutludur ama memnuniyetsizdir o kadın, keza, filozofların ve edebiyatçıların çoğu da memnuniyetsiz olduklarından edebiyat ve felsefe yaparlar; bu kadınlar, dertlidirler ama soğukkanlıdırlar ve bir filozof ya da edebiyatçı değilseler bile, dişi birer filozof edasıyla ve rakı eşliğinde dünyanın en ince duygusunu sana yaşatırlar. kimileri der ki “rakıyı fazla kaçıran erkek saçmalarken, rakıyı fazla kaçıran kadın en fazla aşkını itiraf eder, usturubuyla.”
Rakı içen kadının en eğri bir sözü bile, senin en doğru sözünden daha doğru olabilir. bir kadınla rakı içilen bir gecede, o kadından duymaya hiç alışık olmadığın uysallıkta ve derinlikte cümleler duyman kaçınılmazdır: iksirlenirsin.
Çünkü rakı içen kadının sıcak ama mesafeli o hâli, hayata dair bilgece sözler sarfetmeye çalışan budalaca bir adamdan daha estetik, daha meşru ve daha doğaldır. üstelik, rakı içen bir kadının sakalları da yoktur.
Rakı içen kadın gülüyorsa, o gülüşün ardında en az dokuz roman, on dört tane de film repliği yatar. rakı içen kadının gülüşünde, bu dünyanın en zararsız mutluluğu vardır çünkü. büyük gülerler, büyük susarlar.
Rakı içen bir kadın karşındaysa, susarak da anlaşabileceğin bir kadın karşındadır ve “eee, niçin konuşmuyorsun?” gibi bir soruyu asla duymaz, asla sormazsın. çünkü o kadınlar, susarak da konuşabilen kadınlardır. çünkü bazen sadece susarak anlaşabileceğimiz insanlar girer hayatımıza ve onlarla konuşuyorsak, bilin ki başka sesleri susturuyoruzdur; hepsi bu. işte, rakı içen kadın, o sesleri susturduğun kadının adıdır tam olarak.
Rakı içen kadın, rakıyı çok sık içmez. ama rakıyı içtiği an, bil ki içme zamanı gelmiştir ve konuştuklarında net konuşurlar.
Gün içinde aklına seksle ilgili yirmi sekiz şey gelse bile, rakı içen bir kadına baktığında aklına seks değil, uzaklar gelir. gitmeyi hep istediğin ama gitmeyi her defasında ertelediğin uzaklar gibidir rakı içen bir kadın. aklına türlü duygular gelir böyle anlarda: o kadının sert-sessiz sırlarına muktedir olmayı istersin. eğer biraz şansın da varsa, o sır kutuları sana bir bir açılır.
Ve o kadınlar seni tutarlar: güneşli havalarda nasıl ki siyah camlı gözlüklerin gözlerindeyken izlersen dünyayı, o kadını da rüzgârla saçlarının savrulduğu, radyosunda çok güzel şarkıların çaldığı bir otomobilin penceresinden, sanki hiç bitmesini istemediğin bir yolculuktaymışsın gibi, kafanı o otomobilin penceresinden uzatıp dışarıyı izler gibi, çeneni de avuç içine yerleştirip gizli bir hayranlıkla izlersin: ışığı, gözlerini alır. işte öyle bir güneşe bakmak ihtimaldir, öyle bir güneşten bakmaksa ihtilâl: eğer o kadının gözleriyle ona bakabilirsen, dostum evet, orada gizli bir ihtilâl gerçekleşiyordur. ay gibi de tutulursun.
O tutulmalarda da bilirsin ki rakı içen kadının delicesine aşık olduğu ama bu aşkından hiç kimselere bahsetmediği karizmatik şairler vardır; ölesiye aşık olduğu karizmatik şairler, delirmiş yazarlar ve saçları dağınık, kalbi kırık, ağzı bozuk tuhaf rock yıldızları… tüm bu adamlar, o an, o masadan sana da gülümseyerek geçerler.
Sonrasında, rakı içen kadının dudaklarından, hiç ummadığın anda, seni altüst eden iki sert-sessiz mısra aniden dökülüverir. tam da karnının üstüne, sağlı sollu kroşeler yemiş gibi kalırsın, ne diyeceğini bilemezsin. çünkü rakı içen kadın biraz da can yücel’dir. rakı içen kadının ağzından dökülen her söz, yollara serpilmiş gül yaprakları kadar kırmızı, erik çiçekleri kadar ferahtır ve o sözler iğde çiçeği kokusu gibi aklını başından alır: çünkü rakı içen kadın, bizzat baharın kendisidir. hanımeli gibi kokarlar o kadınlar…
Keyfine doyum olmayan bir akşamüstü sonrasında, bir kıyıda köşede, gece sefası gibi açarlar.
O kadınlar, afet-i devrandır.
Ve, rakı içen kadının elleri güzeldir.
Şimdi, diyeceksiniz ki o nasıl oluyor? benim kriterlerime göre, gerçekten de böyledir bu. ben, o elleri öyle görmeyi severim.
Ojeleri tazeyken, rakı bardağını tutuşunda dahi ince bir görkem yatar rakı içen bir kadının. kulağının arkasına, tazesinden bir çiçek o an çok yakışabilir ve genellikle o masada hiçbir zaman kulak arkasına konulacak türden bir çiçek yoktur ama sen bunu hayal edersin işte. hayal etmek, fena halde beleştir çünkü.

Rakıda, ruhlarımızın tüm çingene dekoru saklıdır. ve yirmi altı yaşında bir gün, çok sevdiğin yazarların, şairlerin ve rock yıldızlarının gölgesinde, rakı içen kadınları sevdiğini anlamışsındır.
Fuzuli gibi, sevilmektense sevmeyi tercih edersin; çünkü, “sevildiğinden asla emin olamazsın.”
Rakı içen kadın, tarzı değilmiş gibi olsa bile müzeyyen senar’dan şarkılar söyler; zeki müren’e ufak ufak eşlik eder ve o böyleyken, sen aklına uzun süredir gelmeyen duygularına iltifat ediliyormuş gibi hissedersin.
Sen, sevdiğin türlü şeyden bahsederken dünyanın en mühim şeylerini anlatır gibi hissederken aslında hiçbir şey anlatmıyorsundur, ama o kadın seni dinler.
Kimi zaman, aynı şeyi sen ona yaşatırsın. çünkü arada, ikinize ait bir dil çoktan yaratılmıştır o masada. ve çok sevdiğin şarkılar, o fondan sana sormadan geçerler.
Sen, tanımadığı insanlara ilk isimleriyle hitap eden densizleri belki de hiç sevmezsin ama sezen aksu’ya “sezen” diye hitap eder rakı içen kadın ve bu senin fena halde hoşuna gider.
O kadın, leonard cohen’i de sever, tom waits’i de. o kadın, jeff buckley için üzülen kadındır ve rakı içen kadınlar nick cave harbiliğinde, bob dylan kalitesinde, tanju okan gerçekliğinde, frank sinatra kalibresinde adamlara aşık olurlar… jim morrison’lar, hep, böyle sahnelerde göz gözedirler seninle. belki de tam da böyle anlarda, arka fonda, jeff buckley’den “forget her” çalıyordur.
Biraz üzülürsün. ama o kadınlar, senden başkasını severlerken bile seni incitmezler.
Ve şarkı söyleyesi varsa öyle bir kadının, susmalısındır. izlemelisindir. dinlemelisindir. rakı içen ve şarkı söyleyen o kadını.
Aradan birkaç şarkı, birkaç söz geçer.
Rakı içen kadın, rakıyı lıkır lıkır içiyorsa başka bir anlamı oluverir o gecenin, rakıyı ağırdan alıyorsa bambaşka bir anlamı…
Rakı içen kadın, adamın aklını alır diyorum, bak; senin cebinde belki çok paran yoktur, ama o kadının yanındayken sen, bu asla bir sorun değildir.
Çünkü bilirsin ki rakı içen kadın, herkesle rakı içmez ve seninle rakı içiyorsa, senin için kalbinde en az yüz elli metrekare daha yer vardır.
Ve sen, bunu bildiğin için, o kadına, kalbinin tüm kapılarını beklentisizce açmış, cebindeki tüm anahtarlarıysa hiç bulmamak üzere yutmuşsundur.
İşte yuttuğun tüm o anahtarlar mideni sert sert sızlatırken; gözün, buzdolabındaki yarısı içilmiş 35’lik bir rakı şişesine takılıverir.
Kim söylemişti hatırlamıyorum ama rakı içen bir kadın hayatına girdiyse, bilirsin ki senin için şu hayattaki en hüzünlü imgelerden biri de, yarısı içilmiş 35’lik rakı şişesi olup çıkıvermiştir.
Çünkü böyle bir şişe varsa ortada, bilirsin ki orada yalnız başına rakı içen bir erkek yaşıyordur ve o erkek bizzat sensindir.
Rakı, böyle de hüzünlü ve dürüst sözler söyleyen bir arkadaşımızdır ve rakı içen bir kadın, senin rakıyla olan o tuhaf arkadaşlığına artık bir son vermen gerektiğini kendi varlığıyla sana hatırlatan en güzel şeyin adıdır.
Çünkü rakı içen kadın, cihanda sulhtur: ağdalı değil, nağmeli sever.

can yücel gibi sen de “içim rakı, dışım su” diyorsundur artık, “bu mahmur cinayette”.

 

Loirena bize teyit etsin ona göre okuyalım  Doğrumu bunlar loirena   ?



ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >ÖN YARGILAR>
  29.Nis.2014 Sal 11:45:28

Çoğu tanıdığım insan seçimlerinde, tercihlerinde belirgin önyargılara sahip. Ben de pek çok konuda kendim için bunun farkındayım. Ya birine, birşeye önyargıyla bakarken yakalıyorum kendimi, ya da birinin bana önyargıyla baktığını ve birtakım kararlar vermeye çalıştığını görüyorum, hissediyorum. Arabanın modeli, karşıdaki insanın yaşı, mesleği; evdeki eşyaların rengi, hayvanlar, temizlik, iş, okul. Hatta bu gidip kahve içilecek yer için bile geçerli. Pek çok konuda takıntılarımız, kriterlerimiz, önyargılarımız var.

Halbuki mutluluk o kadar yakınımızdan geçiyor o sırada, ya da avcumuza bırakılmış oluyor ki, biz onu elimizin tersiyle iterek, belki de hiç olmayacak, erişemeyeceğimiz hayallerimizin peşinden gitmeyi tercih ediyoruz. Örneğin karşımıza çıkan ve birlikte olmaktan huzur, mutluluk duyduğumuz insanı, sırf bizim kriterlerimize uymuyor diye reddediyoruz veya dikkate bile almıyoruz. Kriterler de ne olsa; işi, yaşı, ailesi vs vs. Kafamızdaki soru, bizim kriterlerimize uymazsa gelecekte mutlu olur muyuz? Kafamızdaki kriterlere uyanla mutlu olacağımızın garantisi var mı? Ve biz bu insanı elimizin tersiyle itiyoruz. Belki de çok sevecek bizi? Mutlu etmek için elinden geleni yapacak? Hayır ama, bizim kriterlerimiz var.

Araba seçmeye gittiğimizde elbette cebimizdeki paraya göre, ama sonra illede kafamızdaki önyargılara göre hareket ediyoruz; beyaz olmasın, kir gösterir, otomatik vites olsun, marka ille şu ve şu olsun, başkası olmaz. Denedik mi? Hayır. Belki diğer araba ile çok daha mutlu olacağız? O bizimle özdeşleşecek?

İş seçerken de daha üniversiteye hazırlıkta başlıyoruz, şu meslekler olur, bunlar tu kaka demeye. Ve sonuçta hayatının herhangi bir döneminde mutluluğu yakalayamamış sıkıntılı ve doyumsuz insanlar ordusu yaratıyoruz. Sadece kendimize olsa iyi, oğlumuza, kızımıza, annemize, yakın çevremizde etkileyebileceğimiz kim varsa mutluluğun “sırlarını” dikte etmeye çalışıyoruz.

Biraz burnumuzu aşağılara indirebilsek, bizi seven, mutlu eden insanları, hayvanları, arabaları, işi kabullenip elimizdekinin kıymetini bilsek. Ona keyif versek, onunla olmaktan keyif alsak. Beğensek, beğendiğimizi göstersek; mutlu olduğumuzu, keyif aldığımızı hissettirsek. Bugünü yaşasak da gelecek gelecek deyip tüm yaşamımızın tadını kaçırmasak.

Bugün mutlu olduğumuzu elimizde sımsıkı tutalım, onu sevelim, ona mutluluk ve beraber olmamızdan keyif verelim, ondan keyif alalım. Onu değiştirmeye, bizim “kriterlerimize” uydurmaya çalışmayalım. Kısacası önyargılarımızı bırakıp bugünü yaşayalım. Ben kendi hesabıma bunu yapmaya çalışıyorum, bana önyargıyla yaklaşanlar da umurumda bile olmuyor.



ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Sürünür Gidersin..>
  29.Nis.2014 Sal 11:36:29
Bazen öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki, ne
sevebilir, ne terk edebilirsiniz. Kör kütük bağlanmışsınızdır aslında. En güzel
yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır; iç çekişmelerinizin
müsebbibi, yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur. Gözyaşlarınız da,
bilinçaltınızda, kahkahanızdadır. Korkunca saklandığınız bir sığınak, coşunca
öptüğünüz bir bayrak. Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır. Sınırsız ve
nihayetsiz; “Ölmek var, dönmek yok”tur.
Lakin gün gelir anlarsınız;
içten içe bir şeylerin kanadığını. Tutkulu sevdaların gizli hançerleri başlar
parıldamaya. Şurasından, burasından eleştirmeye koyulursunuz: “Şöyle görünse,
öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa…” Başkalarını örnek
göstermeye, “Bak onlar nasıl yaşıyor” demeye başlarsınız. Hem birlikte yaşayıp,
hem özgür olmanın yollarını ararsınız. Aşkınızın gözü kör değildir artık,
yanlışını görür düzeltmek istersiniz. “Eskiden böyle miydi ya…” diye başlayan
sohbetlerde açılır eleştirinin kapısı; açıldıkça, bastırılmış itirazlar yükselir
bilinçaltından. Böyle süremeyeceğini bilirsiniz. Değişsin istersiniz. O,
sevgisizliğinize yorar bunu… İhanete sayar. Tutkulu ilişkilerde ihanetin
bedeli ölümdür. “Ya sev böyle ya da terk et” diye gürler. Bir zamanlar bir
gülücüğüyle alacakaranlığı ışıtan o rüya, bir kâbusa dönüşür birden. Kapatır
gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size. Hoyrattır, bakmaz yüzünüze. Zehir
akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar mahkûm eder. Mühürler
dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı, siler sizi defterden. “İyiliğin
içindi hepsi, seni sevdiğim için…” dersiniz, dinletemezsiniz.
Ayrılırsanız yaşamayacağınızı bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz.
İhanetten kırılmıştır kaleminiz; severek, terk edersiniz. “Madem öyle…” nin
çağı başlar ondan sonra. Mademki siz böylesine tutkunken, o hep başkalarını
seçmiştir, mademki kıymetinizi bilmemiştir, o halde “günah sizden gitmistir”.
Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz. Aşkın göçmenlik
çağı başlar böylece. Daha özgür olacağınız limanlara demirlerseniz bir süre. Ne
var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni. Etrafı bir sürü uğursuzla
dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur. Deli kanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler,
sırtına binenler sarmıştır çevresini. Gurur duyar onlarla, koynunda besler,
gözünü oysunlar diye. Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden
fazla… “Bana ne… Kendi seçimi” diye omuz silkmeye çabalarsınız bir
süre…
Ama sonra, ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı ya da kapı
aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden. Yaban ellerde, başka
kollarda ondan bahseder ağlarsınız. Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi,
şarkısını dinlemeyi, yemeğini yemeyi, elinden bir kadeh rakı içmeyi. Karşı
nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız, sular kulağına fısıldasın diye.
Dönüp “Seni hala seviyorum” diye bağırmak geçer içinizden. Dönemezsiniz.
Göremedikçe bağlanır, uzaklaştıkça yakınlaşırsınız. Anlarsınız ki bir çaresiz
aşktır bu, ne onunla olur, ne onsuz. Hem kollarında ölmek, kucağına gömülmek
arzusu, hem “Ne olacak sonunda” kuşkusu…
Böyle sevemezsiniz, terk de
edemezsiniz.
Sürünür gidersiniz…


ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Eski Chatcity ajanları >Cemcim (Litros) hayırlı olsun>
  29.Nis.2014 Sal 11:34:31

Eski bir üye ( eski kötü bir terim sitenin akla ilk gelen üyelerinden biri diyelim =) ) ve görev adamı.. Hayırlı olsun Litros. Senin tecrübelerin hem bizlere hem ajan arkadaşlarına örnek olacaktır

<<1...345678910111213 1415161718192021222324>>