ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
29 Nisan 2024, Pazartesi 17:28   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  ForumCC> Forum Mesajları
    ForumCC'e ait Toplam 237 Forum Mesajı var
<<1...56789101112131415 161718192021222324>>


ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >Utangaçlığı Yenmenin Yolları>
  24.Nis.2014 Per 14:07:32
Katılıyorum sana Artek. O an göz göze geldiğimde yüz ifademin karşıdakine yaşatacağı duygu tarif edilemez olurdu diye bende düşünüyorum çoğu zaman. Eğiyorum kafamı o sıra veyahut gülümsüyorum.. Ya da başka bir şeyle uğraşıyormuş gibi ona odaklanmamış olduğumu hissettiriyorum bendeki savunmada bu sanırım 


ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Bilim - Teknoloji - Sağlık - Yaşam >Farklı bir sağlıklı yaşam>
  24.Nis.2014 Per 11:55:59
DOĞRU SÖZE NE DENİR ?  

Doktor dediğin böyle açık sözlü olur… 

Prof.Dr.Esat ORHON’ dan

Hangisi yararlı, Hangisi zararlı ?

100.000 kere söylediklerimi yine tekrarlıyorum, bıktıysanız bu satırdan sonrasını okumayınız.

SPOR SAĞLIĞA ZARARLIDIR


1. Sizi kan ter içinde ve nefes nefese bırakan her türlü spor sağlığınıza zararlıdır.
2. Eklem, kas, kalp ve akciğerinizi zorlayan her türlü spor bu önermenin içindedir.
3. Travmatik sporları saymıyorum bile…

TEMPOLU YÜRÜYÜŞ SAĞLIĞA YARARLIDIR

1. Haftada 3 kez en az 45 dakika yapılan tempolu yürüyüş sağlığınıza yararlıdır.

Bu konuda sıkça sorulan sorular:
S: Tempolu yürüyüş nedir ?
C: Yanınızdakiyle sohbet edebileceğiniz maksimum hızdaki yürüyüştür. Tıknefes olacak kadar hızlı yürüyüş değildir, tıngır mıngır vitrin gezer gibi yürüyüş de değildir.

S: Ben bütün gün zaten koşturuyorum, bu yetmez mi ?
C: Ne alakası var? Tempolu yürüyüş demek, lastik ayakkabılarınızı ve eşofmanınızı giyip, sadece yürüyüş için ayrılmış zaman diliminde yapılan yürüyüş demektir. Sadece yürüyüşe ayrılan zaman, aynı zamanda kafanızı boşaltacak ve stresinizi giderecektir. En önemli yararlarından birisi, yani “kendinize karşı görevinizi yapmış olmanın” huzuru da buna eklenecektir.

 SİGARA
1. Sigara sağlığa zararlıdır.
2. Ancak, eğer dozunda içmesini biliyorsanız yarar sağlayabilir. Sigara içenlerin kalbini besleyen koroner damarlar daralmaya başlayacağından, erken yaşlarda kollateral by-pass damarları oluşur. Böylece kalp krizinden geberip gitme özgürlüğünüzü yine kullanmış olursunuz ancak bir farkla; Hayatında hiç sigara içmemiş birisi ilk kalp krizinden ölürken, dozunda sigara içmiş olanları kollateral damarlar hiç değilse ilk kalp krizinde ölüm riskinden kurtarabilir. Kurtarır demiyorum, kurtarabilir. Örnek mi ? “Halı sahada maç yapan 25 yaşındaki genç, kalp krizi geçirerek öldü”. İşte bu cümle, hiç sigara içmemiş birisinin gazete üçüncü sayfasına geçecek ölüm haberidir.
3. Burada yazdıklarıma burun kıvıranlar, Sigara başlığı altındaki birinci maddeyi tekrar okuyacaklardır.

ALKOL VE KIRMIZI SEBZELER, MEYVELER
1. Alkolün küpüne düşmezseniz, dozunda bırakırsanız yararlı olabilir. Burada sadece kırmızı şarabı kastettiğimi iyi anlayın. Rakının sağlığa yararı henüz tespit edilmemiştir. Sanıldığının aksine, anti-depresan dahi değildir.
2. Yararlı olan tek alkol, günde tek bir kadeh kırmızı şarap olup, anti-oksidan ve kan sulandırıcıdır.
3. “Kırmızı” sağlığa yararlıdır.
4. Siyah üzüm, kara lahana, havuç, turp gibi kırmızı ve koyu renkli meyve ve sebzeler sağlığa yararlıdır. En yararlısı, kara lahanadır.

VİTAMİNLER VE ASPİRİN
1. A, B, C, D, E ve K vitaminleri alanlarla almayanlar arasında sadece takıntı farkı vardır. Önerenlerin ve reklamını yapanların firma bağlantılarını araştırınız. Alıp da kendinizi iyi hissediyorsanız en azından şunu bilin, zararlı bir şey yapmıyorsunuz, almaya devam edebilirsiniz, ama büyük bir yarar da beklemeyin.

ORTHOREXİA – SAĞLIKLI YEMEK YEME TAKINTISI
1. Sağlıklı yemek yeme takıntısı, yani ortoreksi zararlıdır.
2. Yediklerinin sağlıklı olduğuna hastalık derecesinde kafayı takanlar, her lokmada kalori sayanlar, bir gün önce aşırı yediği için takip eden günlerde kendine diyet eziyeti yapanlar, kendilerine pek bir yarar sağlamayacağı gibi, ruh kanseri adayı olurlar.
3. Tereyağlı döner yediği için kendini suçlu hissedip yanında diyet kola içenlere gülmeyiniz, kızmayınız, sadece üzülünüz. Onların ruhsal desteğe ihtiyaçları vardır.

MEDİKAL SPA VE PARAMEDİKAL BOMBARDIMAN
1. Reklamı ve tanıtımı yapılan her türlü para-medikal uygulama, pazarlayanlara yararlıdır. Size yararlı olup olmadığını kendiniz hesaplayın. Kırmızı ışık vererek yağları hareket ettiren, uzaktan bilmemne tutarak belinizi incelten ithal malı cihazların leasinglerini kim ödeyecek ? Tabii ki sizler.

Bu konuda sıkça sorulan sorular:

S: Para-medikal nedir ?
C: “Ben yaptım oldu” türü tüm uygulamalardır.

S: Kırmızı ışık vererek yağları hareket ettiren cihaza 14 seans girdim, ilk başta iyi geliyor gibiydi, ama sonuçta hiç faydası olmadı. Binlerce lira para kaptırdım, çok pişman oldum. Ama dergide okudum, şimdi yeşil ışık verenleri çıkmış, iyi olduğunu söylüyorlar, ne dersiniz ?

C: Sakın acele etmeyin, iki ay sonra mor ışık verenleri gelecek.

TIBBİ PERİODİK KONTROLLAR
1. Kesinlikle yararlıdır.
2. Ama takıntı haline getirmek kesinlikle zararlıdır.
3. Her erkek yılda bir prostat kanseri taraması için PSA kan testi ve büyük tuvaletinde gizli kan testi yaptırmalıdır.
4. Her kadın yılda bir vaginal smear aldırmalı ve meme ultrasonu yaptırmalıdır. 50 yaşından sonra her iki yılda bir mammografi ve kemik erimesi taramasına girmelidir.
5. HDL, yani iyi kolesterolünü 65′ten yüksek tutabilenler, kalpten ve tansiyondan pek ölmezler. Ama her altı ayda bir kolesterol baktırmak için laboratuara koşanların    trafik kazası geçirme riskleri daha yüksektir. Yani uyanık olun, ama takıntı haline getirmeyin.

SAĞLIKLI YAŞAMANIN ÖN KOŞULU NEDİR ?

1. Sağlıklı yaşamanın ön koşulu annenizi ve babanızı iyi seçmektir.

Bu konuda sıkça sorulan sorular:
S: Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz, annemizi babamızı nasıl seçelim yahu ?
C: İyi ya, ben de onu anlatmaya çalışıyorum zaten. Genetik mirasınızı seçemezsiniz. Onun için ikide bir ” takıntı yapmayın ” deyip duruyorum ya. Genetik mirasınız   yaşamınızın % 60′ını düzenler. Sizin ayar çekebileceğiniz pay sadece yaşamınızın % 40′ıdır. Ama şu şartla; 30 yaşınıza hangi potansiyelle girdiyseniz, onun % 40′ını ayarlayabilirsiniz. 40 yaşına kadar günde bir paket sigara içtiyseniz, her gün rakının dibine vurduysanız, ondan sonra tövbe etseniz de yararı yok. Keyfinize bakın derim ben. Kanser teşhisi konduğu gün sigarayı bırakanlara gülmeyiniz, siz de öyle yapardınız.

Sağlıklı yaşamanın ikinci koşulu kemer takmaktır. 100 metre ilerideki bakkala dahi giderken kemer takmaktır. Arkada otururken bile kemer takmaktır.

Sağlıklı yaşamanın üçüncü koşulu, sürat yapmamaktır.
Tanrı sizi korur. Sürat yapanları ve kemer takmayanları korumaz. Trafik ölümleri önlenebilir ölümlerdir.
Yukarıda yazdıklarımla dalga geçmek, aleyhimde atıp tutmak, küçümsemek, çürütmeye çalışmak serbest olup, her bireyin dediklerimi dikkate almayarak geberip gitme özgürlüğü vardır.

Prof.Dr. Esat ORHON



ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Eski dönemlerde Türklerde ve diğer toplumlarda kadına bakış>
  24.Nis.2014 Per 11:48:20


Eski Türk toplumlannda aile en önemli sosyal birlik olduğundan ailenin temelini teşkil eden kadın Türk destanlannda Türk efsanelerinde öyle yüce bir mertebeye konulmuştur ki kadını böylesine yüce bir varlık haline getiren töreye kültüre hayran olmamanın imkanı yoktur. Kadın erkeğin biricik yoldaşı ve çocuklannın anası olmak gibi önemli bir vazifeyle görevlendirilmiştir. Daha da önemlisi Türk ırkının tek bereket kaynağıdır Kendisine verilen bir takırn haklardan dolayı hanların hakanların cengaverlerin önünde saygı ile eğildikleri bir şeref abidesidir.

Türk destanlannda kadın ilahî bir varlık konumuna gelmiştir. Öyle ki erişilip dokunulması koklanması kısaca beş duyu ile algılanmasının imkanı yoktur. Yaratılış Destanında Tanrı’ya insanları ve dünyayı yaratması için Fıkir ve ilham veren “Ak Ana” adında bir kadındır. Oğuz Kağan’ın ilk karısı karanlığı yararak gökten inen mavi bir ışıktan ikinci karısı ise kutsal bir ağaçtan doğmuş insan üstü varlıklardır. Yakutlarda “Ak Oğlan” ağacın içinden çıkan nurlu bir kadın tarafından emzirilmiştir. İlk Türk yazıtlarından olan Bilge Kağan Kitabesi’nde Kağan: “Sizler anam hatun. büyük annelerim ablalarım hala ve teyzelerim prenseslerim…” hitabıyla söze başlar.

En eski Türk inancına göre “han ile hatun” gök ile yerin evlatlarıdır. Kadın burada yedinci kat göktedir. Kadına böylesine bir kutsallık veren törede kadının dövülmesinin hor-anmasının itilip kakılmasının imkanı yoktur. Zaten Türk kültüründe ve deslanlannda böyle bir durum göze çarpmamaktadır. Türk destanlannda kadın erkeğin daima yanındadır. Onların güç ve ilham kaynağıdır.

Dede Korkut Hikayelerinden olan “Deli Dumrul”da Dumrul canının yerine can bulma çabasına girince bunu kadınından bulmuş kadını ona hiç çekinmeden “canını vereceğini” söylemişlir.

Yine Türk kültüründe destan kahramanlan iyi ata binen iyi kılıç kullanan iyi savaşan kadınlarla evlenmek istemektedir. Nitekim yine Dede Korkut’taki Bamsı Beyrek Hikayesinde yer alan “Banu Çiçek” bunun en güzel ömeğidir.

Kırgızlann Manas Destanında kadın evin namusunun koruyucusudur. Kahramanlar ahlak dışı bir iş yapacakları zaman kadın onlara mani olmaktadır. Kazaklarda kadına verilen değer şu atasözüyle ne güzel anlatılmıştır. “Birinci zenginlik sağlık ikinci zenginlik kadındır.”

Tüm Türk destanlannda sarsılmaz bir saygı sevgi ve sadakat vardır. Gerdeğe girdiği gün murad alıp vermeden yalnız kalan kadın (gelin) kocası dönünceye kadar onu bekleyeceğine ve üzerine bir erkek sinek bile kondurmayacağına and içerdi.

Kadınların savaşta düşmanın eline geçmesi büyük bir zillet sayılırdı. Destanların hiçbirinde şehveti andıran çirkin olayların olmayışı üzerinde durulması gereken önem-i bir konudur. Oğuz Kağan Destanında ırza tecavüz edenlerin öldürüldüğü veya gözlerine mil çekildiği ifade edilirken; İran’ın ünlü destanı “Şehname”de bu tür ahlaksızlıkların hikaye edildiği ortadadır. Ömeğin Şehname’nin kadın kahramanlarından olan “Südübe” Siyavuş’a aşıktır ve ona çirkin tekliflerde bulunur: “Hadigel kimsenin haberi olmadan beni bir kere sevindirde gençligimin günlerini tazelendirip onlan bana yeniden bagışlayıver.” Banu Çiçek ile buradaki kadın tipini karşılaştırmaya gerek bile yoktur.

İranlı bir tarihçi olan Gerdîzî de; “Malümdur ki Türk kadınları çok if fetlidirler.” derken Türk kadının ahlakî temizliğini övmektedir. Bu övgü boşuna değildir. Nitekim kadın adları arasında temiz faziletli manasına gelen; “Hun Sa-bir Arig Ank Uygur Silig Kazan Silu” gibi adların bulunması sebepsiz değildir. Aynı şekilde İbn Batu-ta Seyahatnamesi’nde Kırım’daki hatıralannı anlatırken şöyle demek-tedir. “Burada tuhaf bir hale şahit oldum ki o da Türklerin kadınlara gösterdigi hürmetti. Burada kadınlann kıymet ve derecesi erkeklerinkinden çok üstündür.”

İslamiyet öncesi Türk toplumunda kadınsız bir iş görülmezdi. Daha önce belirttiğimiz gibi kadın erkeğinin tamamlayıcısıdır. O sürekli erkeğinin yanındadır. Hanların buyrukları yalnız “Hakan buyuruyor ki ifadesiyle başlamamışsa geçerli kabul edilmezdi. Yabancı devlet elçilerinin kabülünde hatun da hakanla beraber olurdu. Törenlerde şölenlerde kadın hakanın soluna oturur siyasî ve idarî konulardaki görüşlerini beyan ederdi. Kadınların savaş meclislerine katıldığı dahi olurdu. Örneğin; Büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Mete Han’ın hatunu imzalamıştır.(2)

Ebul Gazi Bahadır Han. Şecere-i Terakime’de. Oğuz ilinde yedi kızın uzun yıllar beylik yaptıklannı anlatmakta ve bu kızların isimlerini şöyle sıralamaktadır “Boyu Uzun Burla Barçın Salur Şabatı Hatun Künin Körkli Kerçe Buladı Kuğatlı Hanım “(3)

Türk kadını diğer toplumlarda olduğu gibi baskı altında tutulmuyor aşağılanmıyordu. Kadının yüceliği Altay dağlarının en yüksek tepesine “Kadınbaşı” ismi verilerek sanki çağlar sonrasına bir mesaj gibidir.

İslam öncesi Türk topluluklarında kadına böyle bir bakış açısı var iken Türk toplumu dışında kalan milletlerde kadının durumu acınacak bir haldedir.

Cahiliye devri Araplarda kadının kocası yanındaki değeri alınıp satılan bir maldan farksızdır. Arap erkeği adet zamanında kadınla bir arada oturmaz onunla yiyip içmezdi. Aynı dönemde yine burada kadının miras hakkı yoktur. Oysa Türk kadını miras hakkına sahiptir. Mesela Yakutlarda kadının kendine ait mülkü mevcuttur. Buna “and ” veya “semse” adı verilir. Kadının bunu istediği gibi kullanmak hakkı vardır. Ölen bir kocanın karısı var ise bunun mirastan iki hali olur

1. Kocanın oğlu veya kızı oğlunun. oğlıınun oğlu veya bir kızı ile beraber bulunuyorsa sekizde bir.
2. Bunlardan hiçbiri kadının yanında değilse dörtte biri miras alınırdı.

Anı dönemlerde kadınların diğer toplumlardaki durumunu incelemeye devam edelim. İngiltere de XI. asra kadar kocalar karılarını satabilirdi. Hristiyanlar ise kadına şeytan gözüyle bakmışlardır. Yine İngiltere’de kadın “murdar” bir varlık sayıldığı için İncil’e el süremiyordu. Kadınlar İncil’i okuma hakkına Henry devrinde (1509-1547) sahip olmuşlardır. İngiliz Piskoposu Dour’un 1888 yılında Westminster Kilisesinde vaaz verirken söyledikleri tüyler ürperticidir.

“Bundan yüz sene öncesine kadar kadın erkegin sofrasına oturma hakkına sahip olmadığı gibi sorulmadan söze başlaması caiz değildi. Kocası başınm ucuna kocaman bir sopa asardı ki karısı ne zaman bir emrini tutmazsa onu kullanırdı. Kadının sözü kızlarına geçmezdi. Erkek çocuklar ise analarına ev içinde bir hizmetçi kadından fazla paye vermezlerdi.”

Çin ‘de ise boşanma hakkı sadece erkeğe mahsustu. Kadının böyle bir hakkı yoktu. Oysa Türk kadını tüm bu haklara sahipti. “Koca karısını, kadın kocasını boşayabilirdi.” Koca karısının getirdigi çeyizin bedelini verirken kadın da para vermek veya mihrinden vazgeçmek suretiyle kocasından boşanabilirdi.”

Budizm’in kurucusu Buda ise ilk başlarda kadınları dinine kabul etmemiştir. Eski Türk kadını Roma kadınından da daha fazla haklara sahipti. Roma hukukunda kadın kendi malına hükmedemezdi. Vasiyet yapamazdı Roma hukuku kadını ergin kabul etmiyordu. Onu noksan akıllı sayıyordu. Romalı kadın Jüstinyen devrine kadar tam bir esir hayatı yaşamıştır. Roma’da dul kadının evlenmesi suç sayılıyordu. Yine Çin’de yeni doğan çocuk erkekse pahalı kumaşlara kız ise bez parçalanna sarılırdı. İran’da kendilerine eş bulan kızlar günahkar sayılmıştır. İran’da kanları bozmamak için yakın akrabalarla evlilik uygun görülmüştür. Bu sebepten anaları ile kız kardeşleri ile evlenenler ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde cahiliye Araplarının kız çocuklarını diri diri gömmeleri acı gerçeklerdir. Kız çocuğa sahip olmak şerefsizlik sayılmıştır.

İşte bu dönemlerde Türk kızları ve kadınları toplumun şerefli birer ferdidir. Türk milleti hariç kadınları aşağılamayan hor görmeyen bir millet yoktur. Türk kadınının böyle ihtişam içinde ve saygı görerek yaşaması Türk karakter ve kültürünün yüksek değerini ifade eder.



ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >Utangaçlığı Yenmenin Yolları>
  24.Nis.2014 Per 11:43:20


Araştırmalara göre, her geçen yıl özellikle kadınlar daha çok utangaçlık problemi yaşıyor. Tanımadığınız ya da yeni tanıştığınız insanlara karşı utangaç mısınız? Bu soruya cevabınız “Evet” ise, telaşa gerek yok. Çünkü siz tamamen normal birisiniz.


Yüzünüz mü kızarıyor?


Eğer yeni iş ortamında, ayağa kalkıp kendinizi tanıtmanız istendiğinde, yüzünüz kızarıyor, sesiniz titriyorsa, kalabalık önünde konuşmanızı gerektirecek durumlardan uzak durmaya çalışıyorsanız, maalesef utangaçsınız. Ancak “herkes konuşkan, girişken olmak zorunda değil” gerçeğini de aklınızdan çıkartmamanız gerekiyor.

Kendinizi kontrol edin. Ama utangaçlığınız yüzünden bazı fırsatları kaçırdığınızı düşünüyorsanız, davranışlarınızı kontrol altına almanın zamanı gelmiş demektir. “Daimi Mutluluk” adındaki projesi sayesinde, kadınların birçok problemini çözerek, mutlu bir yaşam sürmesini sağlayan ABD’li psikolog Artest Battler, utangaçlığın çözülemeyecek bir problem olmadığını belirtiyor.

Nedenini araştırmak gerek. ABD’de birçok bayan hastasının utangaçlık problemi yaşadığını belirten Battler, “Birlikte bu konuya yoğunlaşarak, her 100 utangaç hastamdan 85′inin bu sorununu çözmeyi başardık. Öncelikle utangaçlığın temelini bulmak gerekiyor. Bunu konuşarak başarıyoruz. Eğer siz de tavsiyelerime uyarsanız, eski utangaçlığınızdan büyük bir bölümünü attığınızı göreceksiniz” dedi. İşte Battler’ın tavsiyeleri:

Gereksiz bazı düşüncelerden kurtulmalısınız. Utangaçlıkla iç içe yaşamak zor bir duygudur. Çevredeki insanların gözünde utanılacak duruma, aptal durumuna düşme, onlar tarafından reddedilme ya da yetersiz görülme korkusu, sizi yıldırmasın. Utangaç kadın, daima kötü düşüncelerle kendisini daha zor durumda bırakır. Aşağıdaki düşüncelerden kurtulmaya bakın, çünkü bunlar size uygun değil.

- Eyvah, biraz daha konuşursam, kendimi aptal durumuna düşüreceğim.
- Ya burada bulunan herkes benim için “salak” derse.
- Söyleyecek bir şey bulamazsam ne yapacağım.
- Şu anda konuşursam mutlaka sesim tuhaf çıkacak.
- Ya kendimi kontrol edemez de saçmalarsam…
- Kızaracağım, titreyeceğim…
– Kalbim fena halde çarpmaya başladı, ya aniden kalp krizi geçirirsem…
- Çıldırabilirim.
- Acaba çok tuhaf görünüyor muyum?
- Şu ortamdan bir kaçabilsem.
- Herkes beni izliyor.
- Ne kadar sıkıcı olduğumu mu düşünüyorlar?

Probleminizi bol bol konuşun. Psikolog Battler, utangaçlıktan kurtulmanın ilk yolunun utangaçlık hakkında bol bol konuşmaktan geçtiğini belirtiyor. Eşinizle, dostunuzla utangaç olduğunuz konuları bol bol konuşun. Ancak bunların temelde, bu kadar büyütülecek problemler olmadığını unutmadan. Örneğin yeni bir ortamda bulunmak sizi utangaçlığa itiyorsa, korkmayın. Eşinizle veya sevdiklerinizle, yeni ortamlara girmeye gayret edin. Gerçekten isterseniz, utangaçlığı yenmeye başladınız demektir.

Arkadaşınızdan yardım isteyin. Eğer kendinizi insanlarla tanışamayacak kadar utangaç hissediyorsanız, daha konuşkan ve sosyal bir arkadaşınızdan bu konuda yardım istemeniz çok akıllıca olacaktır. Arkadaşınızın sizi yeni insanlarla tanıştırmasını sağlamalısınız. Ancak, sizin hakkınızda abartılı şeyler söylemesini değil, tam tersine sizin ifade edemediğiniz bazı önemli ve güzel özelliklerinizi söyleyerek işinizi birazcık kolaylaştırmasını söyleyin. Bunu dostlarınızdan kolaylıkla isteyebileceğinizi unutmayın.

Farkınızı ortaya çıkartın. Utangaç kadının ilk etapta karşı cinsin ilgisini çekmesi için biraz farklı olması gerekiyor. Kalabalığın içinde fark edilmenizi sağlayacak bir özelliğinizi öne çıkarın. Yoksa bunu yaratmak, sizin becerinize kalıyor. Farklı olduğunuzu hissettirdiğinizde utangaçlığınızı bir gizem perdesi arkasına bile saklamanız mümkün. Bu ilk bakışta biraz zor gözükebilir ancak siz artık utangaçlık probleminizden kurtulmak istiyorsunuz. Önünüze çıkan hiçbir olay sizi korkutmasın.

Doğru hamleler yapın. Kendinizi biriyle sohbet etme ile utangaçlığınız arasında sıkışmış durumda bulduğunuzda, karşınızdaki kişiye hemen bir soru yöneltin. Ancak dikkat edin soru, saçma olmasın. Hiç konuşmadan suratına bakmaktansa, sorduğunuz soru onun konuşmasını sağlayacak, böylece sohbet kesilmemiş olacaktır. Onun verdiği cevabın arkasından aynı soruya siz de kendi cevabınızı vererek, konuşmayı akıllı bir şekilde uzatabilirsiniz. Bunu kolaylıkla başarabilirsiniz. Çünkü bu imkânsız değil



ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >BUGÜN İÇİN SÖZÜM BU...>
  23.Nis.2014 Çar 11:10:42


ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN>
  23.Nis.2014 Çar 10:50:06

Milli tarihimizi, benliğimizi  unutma! unutturma!..

 

NEDEN 23 NİSAN
 
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, savaş yıllarında öksüz ve yetim kalan çocuklara moral vermek, öksüz ve yetim çocukların sevinmelerini sağlamak için 23 Nisan tarihinde bahar şenliği havasında kutlamalar düzenleyerek bu önemli güne ?Çocuk Bayramı? ismi vermiştir. Bununla beraber Ulusal Egemenlik bayramı ise Türkiye Cumhuriyeti? nin kurulmasını sağlayan TBMM? nin açılışını kutlamak için düzenenlenen milli bir bayramdır.

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının aynı tarihe denk gelmesi dolayısıyla, bayramın adı ? 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı? olarak belirlenmiştir.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Türkiye Cumhuriyeti`nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti`nin resmî tatil günlerinden ve ulusal bayramlarından biridir. Türkiye Cumhuriyeti`nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk tarafından dünya çocuklarına armağan edilmiştir.

Bu bayram, TBMM`nin açılışının birinci yılında kutlanmaya başlanan 23 Nisan Millî Bayramı ve 1 Kasım 1922`de saltanatın kaldırılmasıyla, önce 1 Kasım olarak kabul edilen, sonra 1935`te 23 Nisan Millî Bayramı`yla birleştirilen Hâkimiyet-i Milliye Bayramı ile Himaye-i Etfal Cemiyeti`nin 1927`de ilan ettiği ve ilki Atatürk`ün himayesinde düzenlenen 23 Nisan Çocuk Bayramı`nın kendiliğinden birleşmesiyle oluştu. 1980 darbesi döneminde Milli Güvenlik Konseyi, bu bayrama resmî olarak "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" adını verdi.

Hakimiyet-i Milliye Bayramı (önceleri 1 Kasım, sonra 23 Nisan), saltanatın kaldırılışının ve Türkiye Cumhuriyeti`nin kuruluşunu gerçekleştiren TBMM`nin açılışının egemenliği padişahtan alıp halka vermesini kutlamak amacını taşırken, Çocuk Bayramı savaş sırasında yetim ve öksüz kalan yoksul çocukların bir bahar şenliği ortamında sevindirmek amacını taşımaktaydı. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, UNESCO`nun 1979`u Çocuk Yılı olarak duyurmasının ardından, TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği`ni başlatarak, bayramı uluslararası düzeye taşımıştır. Günümüzde bayrama birçok ülkeden çocuklar katılmakta, çeşitli gösteriler hazırlanmakta, okullarda törenler ve çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir. Ayrıca 1933`te Atatürk`le başlayan çocukları makama kabul etme geleneği günümüzde çocukların kısa süreliğine devlet kurumlarının başındaki memurların yerine geçmesi şeklinde devam etmektedir.

23 NİSAN`IN BAYRAM OLMASI
 
TBMM`nin açılışından 2000`li yıllara kadar Türkiye Cumhuriyeti`ne ait bu ulusal bayram konusunda eksik bilgilenme ve yanlış tarihlendirmeye çokça rastlanmıştır.Hatta bazı tarihçilerce böyle bir günün tarihinin genişçe araştırılmamış olması büyük bir eksiklikti. Yrd. Doç. Dr. Veysi Akın 1997`de yayımlanan bir makalesiyle bu eksikliği gidermeye çalışmıştır.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı`nın ortaya çıkışında 3 ayrı bayramın payı vardır. Çocuk Bayramı tamamen ayrı bir kavram olarak gelişirken, Ulusal Egemenlik ve 23 Nisan Bayramları baştan ayrı bayramlarken, birleşmişler; en son da onlara Çocuk Bayramı katılmıştır.
 
23 Nisan, Türkiye Cumhuriyeti`nde 23 Nisan 1921`de resmî bayram olarak kabul edilmesinden bu yana, değişik adlarla da olsa resmî törenlerle kutlanmıştır. En yalın haliyle bu törenlerde İstiklâl Marşı okunur ve saygı duruşunda bulunulur.
Yeni uygulamaya konulan yönetmeliğe göre, önceki yıllarda uygulanan koltuk devri uygulamasına son verildi. Ulusal ve Resmi Bayramlarda Yapılacak Törenler Yönetmeliği`nde yapılan değişiklikle, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda çocuklara koltuk devretme uygulaması kaldırıldı.

23 Nisan`ın Çocuk Bayramı olarak kutlanışı 23 Nisan 1927`de Atatürk`ün himayesinde başlamış, Cumhurbaşkanlığı Bandosu çocuklar için konser vermiş ve Ankara`da çocuk balosu düzenlenmiştir. 1928`de Dr. Fuat (Umay) Bey`in teklifiyle daha geniş içerikli bir program hazırlanmış, ilanlar verilmiş, halk davet edilmiş, çocuk alayları oluşturulmuş, yarışmalar ve geziler düzenlenmiştir. 1929`daki 23 Nisan`dan önce HEC 23-30 Nisan haftasını çocuk haftası olarak duyurmuş, etkinlikler çoğaltılarak bir haftaya yayılmıştır. Asıl bayram yine 23 Nisan`da kutlanmış, çocuk balosu yine Atatürk tarafından himaye edilmiştir. Yine de HEC ve Türk Ocağı`nın bütün çabalarına rağmen ülke çapına yayılmada sorunlar yaşanmıştır. Birkaç yıl böyle gitmesi üzerine, Kırklareli milletvekili Dr. Fuat Umay`ın teklifiyle 20-30 Nisan arasında tüm telgraf ve mektuplara Himaye-i Etfal Şefkat Pulu yapıştırılması mecliste onaylandı. Yasa, 14 Nisan 1932`de yürürlüğe girdi.
 
1933 23 Nisan`ında Atatürk yeni bir gelenek başlattı. O Sabah çocukları makamında kabul etti ve onlarla sohbet etti. Aynı yıl stadyumlarda beden hareketi gösterileri yapılmaya başlandı. O bayram, Milli eğitim Bakanı Reşit Galip Bey`in kaleme aldığı Andımız çocuklar tarafından ilk kez okundu. 1933`te artık Çocuk Bayramı devlete de mal olmuştu. Yine de 1935`teki yasa değişikliğinde çocuk bayramında hiç söz edilmedi. Yalnız resmî ismi konmamış olsa da, Milli Hâkimiyet Bayramı`nın yanında "23 Nisan Çocuk Bayramı", devlet ve toplum örgütlerinin ortaklaşa hazırladığı programlarla kutlanmaya devam edildi.
1970`lerde artık 23 Nisan Çocuk Bayramı tüm ulustan katılım alan bir bayram halini almıştı. 1975`ten itibaren TRT de programlarıyla destek vermiş, 1979`da resmî Millî Hakimiyet Bayramı törenlerine çocukların da katılmasına karar verilmiş, 1980`de de "Çocuk Parlamentosu" oluşturulmuştur. Böylece 23 Nisan Çocuk Bayramı, Millî Hakimiyet Bayramı`yla tamamen aynı etkinliklerde kutlanmış oluyordu. Nitekim 1981`de birleştirilecekti.
 
Günümüzde 23 Nisan günlerinde bayram Türkiye Cumhuriyeti devleti erkanının başta Anıtkabir olmak üzere çeşitli Atatürk anıtlarında yaptıkları resmî törenlerle başlamakta, stadyumlarda ilköğretim öğrencilerinin hazırladığı gösterilerin sergilenmesi ve resmî geçit töreniyle devam etmektedir. Akşamları da büyük şehirlerde fener alayı düzenlenir. Resmî törenlerden sonra bayram yeri olarak nitelendirilen çayırlarda güreşler, koşular ve başka çeşit yarışmalar düzenlenir. Çeşitli sivil toplum örgütleri veya kuruluşlar tarafından düzenlenen etkinlikler yer alır. Önceden belirlenmiş öğrenciler kısa bir süreliğine kurumlardaki devlet memurlarının makamlarına oturur, onlarla orada sohbet edilir. Ayrıca 23 Nisan günü Türkiye`de resmî tatil günüdür. İlköğretim öğrencilerine 24 Nisan günü de tatildir.

NE MUTLU TÜRK`ÜM DİYENE!...



ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >BUGÜN İÇİN SÖZÜM BU...>
  21.Nis.2014 Pzt 16:26:48


ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >BUGÜN İÇİN SÖZÜM BU...>
  21.Nis.2014 Pzt 16:26:00


ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >BUGÜN İÇİN SÖZÜM BU...>
  14.Nis.2014 Pzt 09:45:12

Mesela bir gün sadece ellerini tut, sonra tekrar ellerini tut. Kimse senin gibi tutamasın onun ellerini. Elmacık kemiğinin üstünden öp mesela, dudakları yokmuş gibi davran, herkes gibi olma . Farklı olmaya çalışma, sadece onunla mutlu olduğunu ama onsuz da olabileceğini hissettir.

Unutma.. Hayatta herkesin bir eyvallah hakkı vardır. Onu bu haktan mahrum et.. 



ForumCC

ForumCC resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >EFSANE CHATCITY GÖRÜNTÜLERİ :)>
  14.Nis.2014 Pzt 09:28:05


Bu tipten bir tane de ben isterim efsane  İster amatör ol ister profesyonel,  bunu bir eksiklik olarak hiç düşünme.. Sen bir vakit ayırmış ve hoşumuza gidecek bir şeyler yapmaya çalışmışsın takdir ediyorum devamını da bekliyorum. Teşekkürler
<<1...56789101112131415 161718192021222324>>