ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
14 Mayıs 2024, Salı 18:40   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  KANDEMIR29> Forum Mesajları
    KANDEMIR29'e ait Toplam 774 Forum Mesajı var
<<12 3456789101112...78>>


KANDEMIR29

KANDEMIR29 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Sen Bu Şiiri Okurken.....>
  12.Haz.2012 Sal 14:35:45

ACILAR DENİZİ

 

Ben acılar denizinde boğulmuşum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana;herkes içime dökmüş artıklarını

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
Yılların içimde bıraktıklarını...



KANDEMIR29

KANDEMIR29 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk>
  24.Oca.2010 Pzr 16:36:19
Hayat bir salıncaktır

 

 

 

Hayat bir salıncaktır.


Ona doğduğumuz andan itibaren bineriz

 ve sallanmaya / yaşamaya başlarız.

Küçükken çok hızlı sallanamadığımız için pek bir şey göremeyiz dünyaya dair.

Bu yüzden mi yoksa bildiğimiz tek şey olduğu için mi bilinmez

ama sürekli ağlarız.

Ellerimiz ilk olarak gözyaşını keşfeder.

Sonra ellerimizi keşfederiz gözlerimizle, sonra ayaklarımızı.

Ayaklarımızı keşfedince daha bir hızlı sallanmaya / yaşamaya başlarız.

Fakat henüz sallanmaya dair pek bir şey bilmediğimizden

düşecek gibi oluruz salıncaktan kimi zaman.

Ama korkmamalıymışız; düşe kalka büyüyecekmişiz çünkü.

Bir ara bir de bakarız ki düşmeden daha hızlı sallanmayı öğrenmişiz.

Çok seviniriz ve hemen incelemeye koyuluruz dünyayı, insanları.

Fakat dünya çok şaşırtır bizi.

Zira salıncakla ön tarafa doğru gittiğimizde, yeşilliklerle bezeli,

mavilerle süslü, tertemiz bir dünya ile karşılaşırken;

arka tarafa doğru gittiğimizde ise, ucu bucağı görünmeyen binalarla,

zehirli olduğunu sonradan öğreneceğimiz gazlar çıkaran

arabalarla ve fabrikalarla ve tabii oldukça kirlendiği gözlenen

bir dünyayla karşılaşırız.

 

Bir daha arka tarafa doğru sallanmak hiç istemeyiz.

Fakat sallanmanın / yaşamanın vazgeçilmez kuralıdır bu;

bir ön tarafa gitmelisiniz, bir arka tarafa.

Ama yine de salıncağımızın temiz olan dünyaya

yada dünyanın temiz yanına doğru kurulması ile teselli bulurken,

salıncakları kirli tarafa bakan arkadaşlarımızı esefle izleriz.

Bir yandan da düşünmeden edemeyiz; neden dünyayı da bizim gibi,

bir leğene koyup da yıkamıyorlar? diye..

Ancak sonradan anladığımıza göre kirli olan dünya değil,

insanların yürekleri imiş!..

Bunu anlayınca insan olduğumuzdan utanırız.

Sonra yavaş yavaş insanlarla ilişki kurmaya başlarız.

Önce arkadaşlığı öğreniriz ve arkadaşlı hayatın daha zevkli

ve anlamlı olduğunu fark ederiz.  

 

Çünkü beraber sallanıyoruzdur ve birimiz

sallanmaktan / yaşamaktan yorulunca diğerimiz

onun salıncağını da sallamaya başlıyor

ve böylece de tek başına sallanırken / yaşarken ki yorulup da

yere düşme tehlikesi ortadan kalkmış oluyor.

Ama bu durum da çok uzun sürmüyor.

Çünkü ?arkadaş? dediğimiz bazı insanlar bizi sallarken

öylesine haşin davranıyorlar ki sürekli yere düşüyoruz.

Fakat bu düşmeler de pek diğerlerine benzemiyor.

Yani diğer düşmelerimiz de sadece dizimiz yada dirseğimiz kanarken,

bu tür düşmelerimiz de (Yani arkadaş düşürmelerinde) yüreğimiz kanıyor!..

Bunu görünce de insanlarla arkadaşlık kurmaktan vazgeçiyoruz

ve tek başına sallanmaya/yaşamaya devam ediyoruz.


Sonra sevmeyi öğreniyoruz;

İhanete uğruyoruz.

Sonra dostluğu öğreniyoruz;

Aldatılıyoruz.

Sonra kardeşliği öğreniyoruz;

Boş veriyoruz.

Sonra sevdalanmayı öğreniyoruz;

Beceremiyoruz.

Sonra ümit etmeyi öğreniyoruz;

Beceremiyoruz.

Sonra gülmeyi öğreniyoruz;

Beceremiyoruz.

 Sonra mutlu olmayı öğreniyoruz;

Beceremiyoruz.

Sonra korkmayı öğreniyoruz;

Korkuyoruz, alabildiğine?.

Sonra?.


Sonunda hep korksak ta; hep seviyoruz, hep dost oluyoruz,

hep kardeşliğin o erişilmez tadını boş veriyoruz, hep hayal kuruyoruz,

hep sevdalanıyoruz, hep gülüyoruz inadına, hep mutlu olmayı deniyoruz

ve hep korkuyoruz. Çünkü bunları öğrenirken artık salıncağı da son hızla

sallamaya başlamışız ve her an düşme tehlikesi geçiriyoruz.

İki yüzlülükleri, yüzsüzlükleri, çıkarcılıkları, nemelazımcılıkları,

sevgisizlikleri, kalpsizlikleri gördükçe düşecek gibi oluyoruz

ama yine de iyi şeyler de görüyoruz.

Mesela umut; insanlar bıkmadan usanmadan, aralıksız umut üretiyorlar.

Bunu nasıl becerdiklerini bir türlü anlayamıyoruz.

Sonra mesela hayal kuruyorlar. Gerçi hayalle karın doymuyor ama

yüreklerin doyduğu kesin.

Bir de sabrediyorlar; öyle ki şaşılacak derecede ve aşırılıkta sabırlılar.

Biz ise ağlıyoruz. Bildiğimiz ilk şey olan

ve nedense sürekli baş vurduğumuz bir davranış olan ağlamayı

bir türlü bırakamadık. Her halde biz de bir tür ağlama tiryakiliği başladı.

İşte böyle; bir öne bir arkaya sallanıyoruz ve kötü şeyleri gördükçe

düşecek gibi oluyor, iyilikleri, sevgi kırıntılarını gördükçe de umutlanıyoruz

 



KANDEMIR29

KANDEMIR29 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk>
  24.Oca.2010 Pzr 16:32:43
SU GİBİ OL...

 

 

Şimdi sen su olduğunu düşün. Su kadar özel,
su kadar faydalı ve su kadar çok... Tükenmez...

İnanıyorum ki, gerçekten de öylesin. Ama ister çesmelerden dökül,
ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak, dibi olmayan bir kovayı
dolduramazsın. Yani; seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın...

Unutma! Daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin...
Gürültünün parçası olursun sadece.

Suyun yanında olanlar suyu en az içenlerdir. Çünkü; su nasılsa burada,
lüzum yok ki suyu kana kana içmeye diye düsünürler...
Aynen, sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi!

Ormandaki hiç bir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden
su içmeye çalışmadı şimdiye kadar. Hepsi, hep sabahın
en sakin anını bekledi suyun durgun yerlerini bulabilmek için,
gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarını giderdiler. Onlar için
en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda...

Sen, hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel,
su gibi yararlı, su gibi vazgeçilmez...

Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi
yaşatıcı ol, su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil!..

Sen bir su ol... Ama rahmet ol, afet değil!
Su isen tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma,
ocaklarını söndürme, sana felaket denmesin!

Su isen bir bardağa sığabil ki; damarlara giresin!..

Su yüce Allahın insanlar için yarattığı en büyük nimetlerden biri...
Suya benzediğini unutma! Su gibi özel, su gibi güzel,
su gibi faydalı, su gibi lüzumlu ve su gibi bitmez,
tükenmez olduğunu da unutma.

Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi, su gibi de
kiyametler koparıcı olabileceğini unutma...

Unutma; senin işin rahmet olmak, afet değil !

Vadiler varken önünde ve ovalar varken,
yayılabileceğin küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini
ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin çevrene.

Ve yaşayabilirsin dünya dönmesine devam ettiği müddetçe...

Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen, korkulan ve
kaçılan olursun; seller, afetler gibi...

Tercih elindeydi hep ve hep de senin ellerinde olacak...

Ya tutmayı öğreneceksin dilini veya hiç durmadan
konuştuğun için, sadece bomboş ve anlamsız sesler çıkartan
birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara!

Ama yapman gereken şu, değil mi?
Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini.
Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini,
kimin anlayıp anlamadığını. Düşüneceksin
anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini...

Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının
ne kadarı olduğunu düşüneceksin...


Ve konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az
ama en uygun kelimeleri seçmeye çalışacaksın...

Ahmak olmayan yolcuların, önceden aldıkları biletleri ceplerinde
olduğu halde, saatlerini kontrol ederek, vakit yaklaştığında,
vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi, sen de
fikrini bildireceğin kişinin kıyıya yanaşmasını bekleyeceksin!..

Demeyeceksinki, ben canım isteyince giderim iskeleye,
vapur da o saniyede gelmek zorunda!..

Demeyeceksin ki, aklıma geleni aklıma geldiği biçimde
söylerim. Karşımdaki de değil duymak, değil dinlemek,
anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda!..

Keşke öyle olsaydı. Keşke haklı olsaydın,
ama maalesef değil...

Ağzını açıp şelaleden dökülen suyu içmeye çalışan
bir tavşan gördün mü hiç ?..

Veya önüne çıikan ağaçları dahi sürükleyen bir selden
susuzluk gidermeye uğraşan bir ceylan gördün mü ?

Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler,
beyni olan her yaratık gibi!

Hadi... Sen şimdi su olduğunu düşün, ve kendini su gibi hisset...

Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı...

Su gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez, tükenmez olduğunu hatırla...

Ama yine su gibi bir küçük bardağın içine sığdır ki kendini;
girebilmeyi öğren insanların damarlarına.

Hayat ver...
Vazgeçilmez ol !!..



KANDEMIR29

KANDEMIR29 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Sen Bu Şiiri Okurken.....>
  24.Oca.2010 Pzr 16:29:33

 

 

 

DOSTLUKLAR

Yüzyüze dostluklar vardir;

Güneşle ayçiçeğinin dostluğu, böyle bir dostluktur mesela.

Ayçiçeği sabahtan akşama kadar hiç ayıramaz yüzünü güneşten...

 

Uzak dostluklar vardır...

Denizlerin ortasındaki bir adayla, dağların arasındaki bir göl,birbirlerinin uzak dostlarıdır.

Dostluklarını gündüz kuşlarla, gece yıldızlarla iletirler birbirlerine...

 

Sessiz dostluklar vardır;

Dilsiz bir adamla, duymayan bir başka adamın elleri arasında sessiz bir dostluk oluşur.

Herşeyden konuşur sessizce bu eller...

 

Zorunlu dostluklar vardır;

Pazar ile Pazartesinin dostluğu gibi.

Pazar ağır bir gündür, Pazartesi hızlı bir gün...

Ayak uyduramazlar birbirlerine.

Ama dost olmak, yanyana durmak zorundadırlar..

 

Uzun dostluklar vardır;

İkindi güneşinin altında uzayan gölgeler birbirlerine kavuşurlar ve uzun boylu bir dostluk oluşur aralarında...

 

Günün birinde ölen dostluklar vardır;

Bir bahçe içindeki ahşap ev ile yanıbaşında duran ceviz ağacının dostluğu gibi...

Bir gün kocaman elli adamlar ve kocaman gövdeli makineler o bahçeye girip de,bir süre sonra evin ve ceviz

ağacının yerinde asık suratlı binalaryükseldiği zaman ölen dostluklar...

 

Vakitsiz dostluklar vardır;

Bir peçete, bir kağıt mendil vakitsizce dostu oluverir gözlerimizin...

Ya da ayrılırken verilen bir dal karanfil ellerimize o anda gelen dostluktur...

 

Bakımsız dostluklar vardır bir de...

Zaten var, zaten dostuz deyip yıllarca bir telefonun, bir kaç cümlelik mektubun bile çok görüldüğü dostluklar...

 

HİÇ BİR DOSTLUĞUN BAKIMSIZ KALMAMASI

DİLEĞİYLE...



KANDEMIR29

KANDEMIR29 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >**TUT ELLERİMDEN**>
  24.Oca.2010 Pzr 16:23:09
TÜM RÜYALARIMDIN



 



 


Tüm rüyalarımdın.

Sevgiye dair çizdiğim zamanlarımdın.

Zamanlarımı rüyalarıma böldüğümde,

Kuytulardan çıkamıyorum.

Çığlıklar atan gözlerimde,

Kendi türkülerim sıralanır ardarda.

Bıraktığım ömürler,

Zamanların rüyalarına sığmaz olur.

Yıllarım gizlenmiş.

Öksüzlüğüm saklanmış.

Hayatım yalanlanmış.

Yorgun olduğumun farkına varamadım.

Kaldırımlarda tek başımayım şimdi.

Düşlerim sürünüyor.

Gecelerim sabahlarıma umutsuz.

Ne kader, ne de kederdi.

Gözlerimdi kendi türkülerini sıralayan ardarda.

 

 

 

 Zamanlarımı rüyalarıma böldüğümde,

Her bir kaldırımdan,

Her bir mahalleden,

Topluyorum şimdiyse kendimi.

Gözlerimdi kendi türkülerini sıralayan ardarda.

 

 

 

 

Tüm rüyalarımdın.

Sevgiye dair çizdiğim zamanlarımdın.

Zamanlarımı rüyalarıma böldüğümde,

Sızlayan yüreğimdeki nemli gözlerim,

Bende duruyor.

Suskun duruyorum.

Doluyor gözlerim yılların getirdikleriyle.

İki damla bırakmak isterim de,

Toprağa ağır gelir diye korkuyorum.




KANDEMIR29

KANDEMIR29 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Eski ChatCity den Eski Duyurular >***MVCC 2 - YENİDEN EN DEGERLİ CHATCITY LİYİ SEÇİYORUZ***>
  24.Oca.2010 Pzr 16:06:02

              Benım oyum kardesıme,umarın basarırsın messı

 

           LioNeLMesMes



KANDEMIR29

KANDEMIR29 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Ayrılığı Ben Çağırmadım:((>
  12.Oca.2010 Sal 11:13:39

Belki Sen Yoksun...

Belki de sahiden bırakacaksın beni.
belki de ben bırakılması elzem
en zararlı alışkanlığım.

Belki bir hata idi benle olmak
ve hayaller kurmak.

hayallerin hepsi de
işkembe-i kübradan sallanmış şeyler
ki sırf belki de sırf

senin ellerini tutmak
ve ensene arkadan

bir öpücük kondurmak için

belki de.

belki de dünya zaten dönmüyor
ve Pakistan`da binlerce kişi ölmedi depremde

ve donmuyor kalanları.




Şırnak`ta sevgi yok belki de

elleri ve yüreği olan bir sevgi.

belki de küre zaten yok

ve zaten ısınmamakta yüreği

erimemekte buzulları

yükselmemekte denizleri.



Telef edilmiş kuşlar

ve hatta kuş gribi yok belki de.



Belki gökyüzü bile yok.


Belki sen yoksun
belki de ben.
Belki ve belli ki
biz yokuz sade bu dünyada
sevgi var bizden öte
öteden beri.



KANDEMIR29

KANDEMIR29 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Ayrılığı Ben Çağırmadım:((>
  12.Oca.2010 Sal 11:12:07

Ayrılığı Sen İstedin

neyse arka plandaki neden
îtiraz etmeme ve direnmeme rağmen
ayrılığı sen istedin! ..
hem de geciktirmeksizin...hemen! ..
yalvarmalarımı dinlemedin! ..

Giderken bomboş gözlerle baktın
hiçbir şey demedin! ..
düşündüğünü sanmıyorum...
arkanda ne bıraktın?

içimi...evet içimi;
bir daha unutamayacağım şekilde yaktın! ..
ve gözlerimi...
kan çanağı yapana dek ağlattın! ..

arkan sıra bakmamı bile istemedin...
söylesene! ..
Allah aşkına îtiraf etsene! ..
sen bunu niçin nasıl yaptın?

Kalakaldım öylesine
yıkık vîrâne;
dolaştım durdum günlerce deli...dîvâne
o günden sonra her şeyim gitti ters
yaşamaya çalıştım
tabii yaşamak denilirse! ?
seni beklemeye ve
seni düşünmeye ayırarak bütün vaktimi
bozmadan akdimi!

Merak etme
düşünme hiç;
nasılım ve nerdeyim ben?
Ne zaman gelirsen gel
bıraktığın yerdeyim ben! ..



KANDEMIR29

KANDEMIR29 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk>
  7.Oca.2010 Per 09:55:43





KANDEMIR29

KANDEMIR29 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk>
  7.Oca.2010 Per 09:54:04

<<12 3456789101112...78>>