ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
29 Nisan 2024, Pazartesi 06:56   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  ExuLLa> Forum Başlıkları
    ExuLLatarafından açılmış Toplam 88 Forum Başlığı var
<<12345 6789>>


ExuLLa

ExuLLa resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Tolstoy İtiraflar
  18.Ara.2006 Pzt 14:58:27
fiogf49gjkf0d

       Akıl  yoluyla edinilen bilginin yanılgıya götürdüğü görüşü bana, kendimi bana verimsiz düşüncelere dalmanın yanlış yolundan kurtarmaya yardım etti.Hakikat bilgisinin, ancak hayat yoluyla bulunabilecegine emin olmuş, beni hayatımın doğrulugundan şüphelendirmeye çağırdı.Ama, beni kurtuluşa götüren yalnızca şu oldu: Ben merkezciliğimden yalnız bunun hakiki hayat olduğunu kavramayı başardım.Anladım ki, ben eğer hayatı ve anlamını kavramak istiyorsam, bir asalak hayatı sürdürmek istemiyor, hakiki hayatı istiyorsam, hakiki insanlığın ona verdiği anlamı kavradıktan sonra, bu hayatla birleşmek ve onu incelemek zorundayım.
       Tam o sıralar,şöyle bir şey geldi başıma: Kendi kendime hemen bir dakika bir ilmekle mi, yoksa bir kurşunla  mı hayatıma son vereyim diye düşündüğüm yıl, işte bütün o yıl boyunca bahsettiğim bu düşünce ve görüşlerle birlikte kalbim azap dolu bir duyguyla dağlanıyordu.Bu duyguya olsa olsa Tanrı arayışı diyebilirim.
       Diyorum işte, bu Tanrı arayışı ,düşünce degil, duyguydu.Çünkü bu arayış benim düşüncelerimin akışında doğmuyordu hatta onun zıttı daha ziyade duygudan kaynaklanıyordu.Bu bir korku, bir terkedilmişlik, bir yalnızlık duygusuydu, evrenin orta yerinde ve belirsiz bir yardım umudumun duygusuydu.
       Her ne kadar, Tanrı’nın varlığını ispatlamanın imkansız olduğuna iyice inanmışsam da, çünkü Kant Tanrı’yı ispatlamanın mümkün olmadığını ispatlamış ve ben de bunu anlamıştım.Her şeye rağmen Tanrı’yı arıyordum, onu bulacağımı umuyordum ve aradığım ve bulamadığım Tanrı’ya, eski adet üzere bir dua yöneltiyordum.
       Kah kafamda Kant’ın ve Schopenhauer’ın Tanrının varlığının ispatlanmazlığı hakkındaki gerçeklerini tartıp ölçüyor, kah bu gerçekleri çürütmeye kalkıyordum.Sebep, diyordum kendi kendime, mekan ve zaman gibi bir düşünce kategorisi değil.Eğer ben varsam, bunun bir sebebi var ve bütün sebeplerin bir sebebi var.
       Bu düşüncede duruyordum ve varlığımın bütün niteliğiyle, bu sebebin bilincine ermeye çalışıyordum.Ve iradesi içinde bulunduğumuz bir kuvvetin var olduğunun bilicine varır varmaz,  hayatın imkanını hissettim.Ama kendi kendime sormaya devam ettim: ‘’Bu sebep, bu kuvvet nedir? Onun hakkında ne düşünmeliyim, Tanrı dediğime karşı nasıl davranmalıyım?’’ Ve o bilinen cevaplardan başka şey gelmedi aklıma. ‘’ O, yaratandır, yaşatandır.’’ Bu cevaplar beni doyurmadı ve hissettim ki, yaşamak için ihtiyacım olan şeyi kaybetmiştim.
        Bir korkudur aldı beni ve aradığıma dua etmeye başladım ve ondan yardım etmesini diledim.Ve dua ettikce açık seçik anladım ki, o beni duymuyor, kendisine başvurulacak kimse yoktur.
        Kalbim, Tanrı’nın olmayacağı şüphesiyle dolmuştu ve şöyle dedim : ‘’ Efendim, bana acı, beni kurtar.Efendim, Tanrım, bana yol göster!.’’  Ama hiç kimse bana acımadı. Ve hayatımın durduğunu hissettim.Ama tekrar tekrar, çok farklı yanlardan hep şu sonuca varıyordum:
        Ben  sebepsiz yere, sebepsiz ve anlamsız olarak dünyaya gelmiş olamazdım ya, sonra kendimi hissettiğim gibi yuvadan düşmüş bir yavru kuş da olamazdım.Hem öyle de olsa, düşmüş sırt üstü yatan bir kuşcağız yüksek çimenlerin arasında ötüyor ötüyordum, çünkü anamın beni yüreğinin altında taşıdığını, ısıtıp beslediğini, sevdiğini biliyorum. Nerde o ana? Ve ben doğurulmuşsam,kim doğurdu beni? Birisinin beni severek dünyaya getirdiğini kendimden saklayamam ya.Kim bu birisi? Yine Tanrı.



ExuLLa

ExuLLa resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >1950 lerde İstanbul
  22.Ara.2006 Cum 12:59:00
fiogf49gjkf0d
















ExuLLa

ExuLLa resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >İkilem
  22.Ara.2006 Cum 14:17:04
fiogf49gjkf0d









































ExuLLa

ExuLLa resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Film, Sinema, Dizi, Belgesel, Program >Eve Giden Yol 1914 and Kücük Kıyamet
  22.Ara.2006 Cum 16:15:10
fiogf49gjkf0d


   Filmde, Osmanlı İmparatorluğu nun I. Dünya Savaşı na girdiği dönemde Anadolu nun güney ve güneydoğusunda, ve bugünkü Suriye topraklarında yaşanan büyük bir aşk, fedakarlık ve intikam öyküsü anlatılıyor.
  Öykünün kahramanı Mahmut cinayet işlememek için sevdiğini ve evini terk ediyor, ardından kendini çöllerde savaşırken buluyor. Yıllar süren büyük mücadelenin, zorlu bir yolculuğun ardından evinin yolunu tutan Mahmut, sevdiğine kavuşacağı anın hayallerini kurarken bir yandan da uğradığı haksızlığın intikamını almak niyetindedir...
Ünlü İngiliz casusu "Arabistanlı" Lawrence de Mahmut un yoluna çıkanlar arasındadır
!




   İstanbul da ardarda yaşanan sarsıntılar, annesini depremde kaybeden Bilge üzerinde psikolojik rahatsızlıklar yaratmakta ve genç kadının ciddi travmalar yaşamasına neden olmaktadır.

   İki küçük çocuğu, eşi ve yeğenleriyle şehri terk ederek, olası İstanbul Depremi nden kaçıp bu "Küçük Kıyamet"ten kurtulmaya çalışan aile, gittikleri başka bir güney kasabasında bu kez başlarına gelen esrarengiz olaylar nedeniyle yine korkularıyla yüzleşirler.


ExuLLa

ExuLLa resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Kitapkurtları >Yerim Seni ÖSS
  22.Ara.2006 Cum 16:27:59
fiogf49gjkf0d


Eğer

Hiç takılmadan 10 a kadar sayabilecek düzeyde matematik, yemek yerken kaşığı kulağına değil de ağzına götürebilecek kadar biyoloji, evine bildiğin en kestirme yoldan gidebilecek kadar fizik, doğum tarihini ezberden söyleyebilecek kadar tarih, yağan şeyin kar değil yağmur olduğunu anlayabilecek kadar coğrafya, başkalarından yardım almadan adını yazabilecek kadar Türkçe, çaya şeker yerine tuz atmayacak kadar Kimya biliyorsan, emin ol ki senin için ÖSS, doğum gününde en kestirme yoldan evine gidip senin için yaptırılan doğum günü pastasının üzerindeki yazıyı okuyarak mumları eksiksiz sayıp üfledikten sonra pastanın tadına bakıp dışarıda yağan yağmuru seyrederek çay keyfi yapabilmen kadar kolay bir iştir...

Şimdiii yukarıda sayılanları yapamıyorsan lütfen usulca bu kitabı yerine koy ve hiç zaman kaybetmeden git uyu.

Yapabiliyorsan bu kitabı al, en kısa zamanda oku ve dert etme, o iş tamam...

Aralık 2006 Basım 1


ExuLLa

ExuLLa resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Vazgectim
  26.Ara.2006 Sal 13:25:55
fiogf49gjkf0d


Kaç gece yatağımda uykusuz
            Bir o yana bir bu yana dönüp durdum
                        Görmek için düşümde hayalimde

                            


Duymak için sesini
            Kaç kere ellerim uzandı telefona
                        Aşkı oyun bilirsin sen, aklıma geldi




Gezip durdum perişanlar gibi
            Kah sahillerde kah cadde boylarında
                        Hayal kurup sen diye




Ağaçlara dağlara taşlara sarıldım
            Elleri güldürecektim halime
                        İhanetin aklıma geldi



Açıp ellerimi yalvardım tanrıya
            Bir defacık tutmak için ellerini
                        Koklamak için saçlarını


Adaklar adayacaktım evliyalara
            Umursuzluğun aklıma geldi



Kahırdan başka ne vardı sanki verdiğin
            Acılardan zevk alır hale getirmiştin



Yinede görmek için seni,şeytana uyup;
            Bir daha bozacaktım yeminimi
                        Vedalaşmadan gidişin aklıma geldi

 

 

Paylaştığımızı sandığım
            Güzel günler hatırına
                        Suçlu benmişim gibi
                                   Af dileyecektim gözlerine bakıp


Her türlü cezana razı olacaktım
            Boynumu büküp
                        Bir daha gelecektim kapına
                                   Başkasını sevdiğin aklıma geldi

 



ExuLLa

ExuLLa resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >Bir Dostu Olmalı İnsanın
  26.Ara.2006 Sal 13:57:26
fiogf49gjkf0d
   Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın... Nereden çıktın bu vakitte dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında; gözünün dilini bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı... 

   Arka bahçede varlığını sezdirmeden,mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. İhtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin. 

   Kucaklamalı seni güvenli kolları, dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı.En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz... 

   Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli. Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli. Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin. 

   Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi.Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş.Gözbebekleri bulutlandığında, yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Ve sen ağladığında onun gözlerinden gelmeli yaş.Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri. Parkurun bütün zorluklarına rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız diyebilmeli..

   Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa ama ümit var bir yazıyı yüreğe  benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz: Bunu da aşacağız! İmza: Bir dost!...  

                                                                             CAN DÜNDAR



ExuLLa

ExuLLa resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Bu Kadar Sevebilir misiniz ?
  4.Oca.2007 Per 21:37:49
Bir otobüs durağında karşılaşmışlardı ilk kez....
Biri tıpta okuyordu,
öbürü mimarlıkta. O ilk karşılaşmadan sonra, 
bir kere, bir kere, bir kere
daha karşılaşabilmek için, hep aynı saatte, aynı
duraktan, aynı otobüse bindiler.
Gençtiler, çok genç...
Birbirileriyle konuşacak cesareti
bulmaları biraz zaman aldı ama sonunda başardılar.
İkisi de her sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında.
Delikanlı arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise ablasında....
Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden evlerinden çıkıp,
şehrin öbür ucundaki o durağa,
onların durağına geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre sonra...
Okullarını bitirince hemen evlendiler..
Mutluydular hem de çok mutlu...
Bazen işsiz, bazen parasız kaldılar ama
öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir şeyi umursamadılar.
Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir doktor ve 
ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. 
Zaman aşımına uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen,
banka hesabında para kalmadığı için ya da tam
tersine o hesabı daha da kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren
sevgilerden değildi onlarınki... 
Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de büyüdü, büyüdü... 
Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. 
Zorlu bir tedavi sürecine rağmen çocuk sahibi olmayınca, 
"bütün mutlulukların bizim olmasını beklemek, bencillik olur"
diyerek devam ettiler hayatlarına.Çocuk yerine, sevgilerini büyüttüler... 
"Senin için ölürüm" derdi kadın, sımsıkı sarılıp adama ve adam "Hayır, ben senin için ölürüm"
diye yanıt verirdi hep...
Bazen eve geldiğinde, aynanın üzerinde bir not görürdü kadın,"Birtanem, kütüphanenin ikinci
rafına bak...." Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu", 
"Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın unutma"
Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları okuya okuya koşturan kadın, 
sonunda kimi zaman bir demet çiçek, kimi zaman en sevdiği çikolatalar,
kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı...
Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi zaten....
Hayat ne kadar hızlı akarsa aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine
ayıracak zaman buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde,
daha az çalışmaya karar verdiler.
Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde hasta kabul etmeye başladı. 
Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece özel projelerde görev aldı.
Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir gün sahilde dolaşırken,
harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde "satılık" levhası asılı olan.
"Ne dersin, bu evi alalım mı?" dedi adama. 
"Bu viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız.Projeyi kafamda çizdim bile.
Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi yapalım burayı..."
"Sen istersin de ben hiç hayır diyebilirmiyim?" diye yanıt verdi adam.
."Amerika daki tıp kongresinden döner dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir artık...."
Sadece bir hafta ayrı kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerika ya giderken.
Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde kucaklaştılar havaalanında.
Fakat birkaç gün sonra, kocasında bir tuhaflık olduğunu fark etti kadın. 
Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan kaçınıyordu. 
Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği projeyi verdi kadın ama hiç
beklemediği bir cevap aldı:"Canım, o ev bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi unut..."
Mutsuzluk, mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir.
Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için yalvardı adama,
"Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat" diye dil döktü boş yere... 
Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz biriyle yer değiştirmişti sanki. 
Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara çarpıyordu kadın,
her çarpmada daha fazla kanıyordu yüreği...
Bir gün, çocukluğunun, gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken,
"Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım" diye sözünü kesti arkadaşı. 
"O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki restoranda genç bir kadınla yemek yiyiyor her öğlen.
Sonra sarmaş dolaş biniyorlar arabaya....
"Sus,sus çabuk, duymak istemiyorum bu yalanları" diye bağırdı kadın.
Onca yıllık arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı....
Ertesi gün, öğle vakti o restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi 
sessizce ve peri masallarının sadece masal olduğunu anladı... 
Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı genç çocuk doktorunu tanıdı hemen.
Bazen evlerinde ağırladıkları kadına nasıl sarıldığını gördü adamın...
Akşam kocası eve gelir gelmez, bazen bağırıp, bazen ağlayarak,bazen  ona sımsıkı 
sarılıp bazen de yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi.
İnkar etmedi adam. Zamanla duyguların değişebildiği,insanların orta yaşa geldiklerinde
farklılık aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve bavulunu alıp gitti evden.
Kapıdan çıkarken, "son bir kez kucaklamak isterim seni" diyecek oldu ama kadın, "defol" dedi nefretle...
İlk celsede boşandılar... 
Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına kimse inanamadı. 
Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın. Adamın, sevgilisiyle birlikte Amerika ya
yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız kaldığında,
onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor,aşkın yerini, en az
onun kadar yoğun bir duygu olan nefretin alması için dua ediyordu.
Aradan bir yıl geçti... Her şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı.
Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında, karşısında o kadını gördü. "Sen,
buraya ne yüzle geliyorsun" diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı.
."Lütfen, içeri girmeme izin ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor."dedi genç kadın. 
Kanepeye ilişti ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı:
"Hiçbir şey göründüğü gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü.
Geçen yıl Amerika daki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir senelik ömrü kaldığını.
Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu.
Seni kendinden uzaklaştırmak için, benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. 
Ailesine de haber vermedi. Birlikte Amerika ya yerleştiğimiz yalanını yaydı.
Oysa ilk karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu.
Tedavi görüyor ve kurtulacağına inanıyordu ama olmadı. 
Gece fenalaşmış,bakıcısı beni aradı, son anda yetiştim.Sana bu kutuyu vermemi istedi..
" Gözlerinden akan yaşları durduramayacağını biliyordu kadın. Hemen oracıkta ölmek istiyordu.
Eline tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi.
İtinayla katlanmış bir sürü kağıt duruyordu kutuda.
İlk kağıtta, "Lütfen bütün notları sırayla oku birtanem"diyordu...
Sırayla okudu; "Seni çok sevdim", "Seni sevmekten hiç vazgeçmedim",
"Senin için ölürüm derdin hep, doğru söylediğini bilirdim." 
"Fakat benim için ölmeni istemedim" "Şimdi bana söz vermeni istiyorum." 
"Benim için yaşayacaksın, anlaştık mı?"
son kağıdı eline alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın... 
Ve son kağıtta şunlar yazılıydı:
"Sahildeki evimizi senin çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor olacağım...."


ExuLLa

ExuLLa resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Şeyler >Müşteri Destek Hattı :)
  19.Oca.2007 Cum 14:01:22
fiogf49gjkf0d

MÜŞTERİ DESTEK HATTINA GELEN TELEFON KAYITLARI

- Alo siyah ekran çıktı efendim...
- Yazın kullanıcı adinizi,
- Yazdım.
- Parolanızı da girin,
- Tamam.
- Garip karakterler çıkmaya başladığında klavyeden F7 ye basın.
- Elimle mi ? .....
- Eee,siz bilirsiniz.

*************************

- Alo,iyi günler.Ben internet e giremiyorum.
(Bütün ayarlar kontrol edilir her şey yolundadır.)
- Bir sorun görünmüyor,tam olarak ne hata mesajı aldığınızı öğrenebilir miyim ?
- www.internet.com yazıyorum,ama oradan bir yere gidemiyorum.

*************************

- Ben bir imac kullanıcısıyım.
- Buyrun hanımefendi,sorun neydi?
- Benim CD sürücümden içeri sinek girdi.
- Anlayamadım efendim.
- imac ime sinek kaçtı diyorum.
- Peki ben telefondan ne yapabilirim sizce ?
- Ama görüyorum,yürüyo içerde.
- Böcek ilacı falan sıkın isterseniz...
- Bi şey olmaz mı ?
- Bilmem,aslında biz imac e destek vermiyoruz pek,PC olsaydı yardımcı olabilirdim.

*************************

- Benim büyük bir sorunum var,siz acaba eve hizmet veriyor musunuz ?
- Ee.. Şey... Hayır ? Buradan yardımcı olmaya çalışayım isterseniz...
- Ben Internet e girmeye çalısınca bilgisayardan acayip sesler geliyor.
- Ne yaptığınızda geliyor o sesler ?
- Bağlan diyorum,telefon sesi geliyor,sonra da cıyaklıyor.
- O modem sesidir efendim,o ses sizin modeminiz ve ??.net modemi arasında bir bağlantı kurulduğu...(Sözünü keser)
- Yok, bozuk bu, siz iptal etmiim diye öyle diyorsunuz... Benim hesabimi siler misiniz ?
- Fakat bu bir sorun değildir,bu herkesin bilgis...(Yine sözünü keser)
- Ne yani,herkesin bilgisayarı gazı olan bebek gibi viyaklıyor mu ? Kimi kandırıyorsunuz Allah aşkına... Dolandırıcılar...

*************************

- Hanfendi sizin modemler bana küfrediyo.
- Anlayamadım efendim.
- Bunda anlayamayacak ne var,resmen küfrediyolar iste.
- Emin misiniz ?
- Buyurun dinleyin (telefonu çevirme sesi, çalan telefon sesi, peşinden ana-avrat küfür).
- Ee siz hangi numarayı aramıştınız bi kontrol edelim lütfen.
- 345 01 00
- Bu sizin numaranız mı ?
- Hayır,aradığım numara.
- Beyefendi,o bizim numaramız değil bir ev numarası sanırım.
- Ben 10 gündür bu numaradan bağlanmaya çalışıyorum ama...
- O zaman küfretmesi de dogaldır !!

*************************

- Benim sayfalarım gelmiyo.
- Su an yurtdışı çıkışımızı sağlayan uydudan kaynaklanan bir sorun var efendim.
- Bi ilgilenseniz...
- Şey,uydu uzayda efendim.
- Haa tamam o zaman...

*************************

- Benim kredi kartımdan para çekilmiş.
- Aylık hesap miydi ?
- Evet.
- O zaman her ay başında para çekilir efendim.
- Hani sınırsızdı lan bu... Tövbe..tövbe..

*************************

- Aloo İyi aksamlar nasıl yardımcı olabilirim ?
- (Sinirli bir ton) İyi aksamlar hamfendi, ben tam olarak 26 dakika 36
saniyedir Internet e bagliyim ve hala hiçbir şey gelmiyor, daha ne kadar beklemem lazım acaba?
- Gelmiyor derken sayfalar mi açılmıyor beyfendi?
- Hayır kardeşim,hiçbir şey olmuyor.İste bak 27 Dakka 53 saniye oldu, hala bişi yok !!
- Internet Explorer ı açtınız mı beyfendi ?
- Ne eksloresi ? Nasıl yani ?
- Hımm beyfendi,Internet e girdikten sonra Internet Explorer ya da Netscape programını çalıştırarak Web sayfalarını gezmeye başlamanız lazım.
- Alla alla,Internet e girince kendi başlamıyo mu yani ?

*************************

- Sanırım makinem kilitlendi.
- Simdi şöyle yapalım,ctrl-alt-delete.
- Hepsine aynı anda mı?
- Evet.
- Ama parmaklarım yetmiyor?
- Bakin önce ctrl ye sol elinizin başparmağıyla, sonra sağ elinizin bas parmağıyla alt-gr ye,sonra da sağ elin işaret parmağıyla delete tuşuna basıyorsunuz.
- ctrl ye bastım,alt tuşuna da simdi.
- Delete e basıcaksınız.
- ctrl den elimi çekeyim mi ?
- Hayır efendim.
- Peki alt-gr den ?
- Hayır efendim dedim ya, hepsine ayni anda basiyo olmanız gerekiyor.
- Daha kolay bir yolu yok mu ?
- Var efendim,makinada reset yazan butona basın.
- Nerede o ?....
- İsterseniz ctrl alt delete i tekrar deneyelim,basmanız gereken sadece bir tuş kaldı.
- Tamam fişini çektim.
- Peki...

*************************

- İyi aksamlar
- İyisi falan kalmadı hanfendi! Sinirden kuduruyorum,derhal iptal edin hesabımı
- Buyrun,problem nedir hanımefendi ?
- Bakın,birkaç gündür sizden aldığım paketle Internet e giriyorum,bu arada
arkadaşlarım sürekli telefonumun meşgul olduğundan şikayet ediyorlar, önceleri anlayamadım,sonra saatlere bakınca, ne zaman sizin hesabınızı kullansam telefonumun meşgul olduğunu anladım !!
- Bu çok doğal hanımefendi,çünkü modeminiz telefonunuzu kullanıyor bağlantıyı sağlayabilmek için,bizimle bir ilgisi yok bunun,bütün bağlantılarda aynı şey olur, hatta olması gereken de budur. (3-5 sn. sonra)
- Yok kardeşim yok,siz benim Internet te olmamdan faydalanıp telefon
hattımı kullanıyosunuz.
- Öyle bi şey teknik olarak mümkün diil zaten hanımefendi, lutf...
(sözünü keser)
- İptal edin dedim,sorun çıkarmadan iptal edin,ben de bu isi büyütmeden kapatiyim, yoksa kötü olacak sizin için.
- Hanımefendi siz bilirsiniz, fakat... (Telefon suratına kapanır)

************************
Bir bankanin müsteri temsilcisi, farkli nedenlerle müsterileri arar.

Temsilci: Bilgilerinizi güncellemek amaciyla bize biraz zaman
Ayirmanizi rica edebilir miyim?
Müsteri: Su anda oraya gelemem!
Temsilci: Bilgilerinizi güncellemek amaciyla bize biraz zaman Ayirabilir misiniz?
Müsteri: Tamam.
Temsilci: Babanizin adini alabilir miyim?
Müsteri: Yoksa kayitlariniz mi silindi?!
Temsilci: Evlilik tarihinizi hatirlayabiliyorsaniz alabilir miyim?
(Fisiltida ) (Baba sizin evlilik tarihiniz kaçti?)
Temsilci: Alo, siz Ahmet Bey degilsiniz herhalde?
Müsteri: Ben ogluyum.
Temsilci: Babanizi telefona alabilir miyim?
Müsteri: O simdi döner kesiyor gelemez!
Temsilci: Cep telefonu kullaniyor musunuz?
Müsteri:Gazeteden kuponla almistim on gün sonra gelecek.
Temsilci: E-mail adresinizi alabilir miyim?
Müsteri: Valla biz bilgisayari evde bulunsun diye aldik bi gün lazim olur.
Temsilci: Medeni durumunuz?
Müsteri: Erkegim!
Temsilci: Babanizin adini alabilir miyim?
Müsteri: Vakkas.
Temsilci: Pardon anlamadim tekrar alabilir miyim?
Müsteri:Vakkas hani Ikinci Bahar da var ya iste o.



ExuLLa

ExuLLa resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Fıkralar >Anlayana..(Profesörden kişilik dersi )
  19.Oca.2007 Cum 14:11:53

Gazi Üniversitesi nde bir ders..

1982 yılı.Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu nda 2. sınıf öğrencileri Türkiye Ekonomisi dersinin hocasını bekliyor. Sınıf, öğrencilerin gürültü patırtısıyla sallanırken sert görünüşlü hoca kapıda beliriyor.İçeriye kızgın bir bakış atıp kürsüye geçiyor.Tebeşirle tahtaya kocaman bir (1) rakamı çiziyor."Bakin" diyor. "Bu,kişiliktir.Hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şey."Sonra (1) in yanına bir (0) koyuyor:"Bu, basaridir. Basarili bir kişilik (1) i (10) yapar".Bir (0) daha..."Bu, tecrübedir. (10) iken (100) olursunuz".Sıfırlar böyle uzayıp gidiyor:Yetenek... disiplin...Sevgi...Eklenen her yeni (0) in kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatıyor hoca.Sonra eline silgiyi alıp en bastaki (1) i siliyor.Geriye bir suru sıfır kalıyor.Ve Hoca yorumu patlatıyor:"Kişiliğiniz yoksa,diğerleri hiçtir".
Sınıf,mesajı alıp sessizliğe gömülüyor.

<<12345 6789>>