ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
ccbLuEwAyscc
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 30.Mar.2007 Cum 17:09:01 SANA BAKMAK!!! |
| fiogf49gjkf0d her şey yapılabilir bir beyaz kağıtla uçak örneğin uçurtma mesela altına konulabilir bir ayağı ötekinden kısa olduğu için sallanan bir masanın veya şiir yazılabilir süresi ötekilerden kısa bir ömür üzerine.
bir beyaz kağıda her şey yazılabilir senin dışında güzelliğine benzetme bulmak zor sen iyisi mi sana benzemeye çalışan her şeyden bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor belki tabiattadır çaresi senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin ve benim bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim anlarım bitkiden filan ama anlatamam toprağın güneşle konuşmasını sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla
sen bana ışık ver yeter bende filiz çok köklerim içimde gizlidir gelen giden açan soran bere budak yok bir şiir istersin “içinde benzetmeler olan” kusura bakma sevgilim heybemde sana benzeyecek kadar güzel bir şey yok
uzun bir yoldan gelen tedariksiz katıksız bir yolcuyum yaralı yarasız sevdalardan geçtim koynumda bir beyaz kağıt boşluğu her şeyi anlattım olan olmayan acıtan sancıtan bilsem ki sana varmak içindi bütün mola sancıları bütün stabilize arkadaşlıklar daha hızlı koşardım severadım gelirdim gözlerinin mercan maviliğine
sana bakmak suya bakmaktır sana bakmak bir mucizeyi anlamaktır
sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır aşk sorgusunda şahanem yalnız kelepçeler sanıktır ne yazsam olmuyor çünkü bilenler hatırlar hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar bahçıvanlar değil tüccarlardır sen öyle göz sen öyle toprak ve güneş ortaklığı sen teninde cennet kayganlığı iken sana şiir yazmak ahmaklıktır
bir tek söz kalır dişlerimin arasından ben sana gülüm derim gülün ömrü uzamaya başlar
verdiğim bütün sözler sende kalsın isterim ben sana gülüm derim gül sana benzediği için ölümsüz yazdığım bütün şiirler sana başlayan bir kitap için önsöz
sana bakmak bir beyaz kağıda bakmaktır her şey olmaya hazır sana bakmak suya bakmaktır gördüğün suretten utanmak sana bakmak bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi anlamaktır sana bakmak allah’a inanmaktır
YILMAZ ERDOĞAN | |
ccbLuEwAyscc
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 2.Nis.2007 Pzt 19:00:09 |
| fiogf49gjkf0d DÜŞLERİMDE KALDI SEVDAM
Gökyüzü zifiri karanlıkken,pembe bir dünyada elele bu sevdanın içindeydik senle… Ve birlikte sonsuz olmaktı temennimiz. Çocuksu düşlerimiz vardı,sadece ikimizin olduğu… Zamanda uzun,yaşamda kısa olan bu aşkta; En güzel sevinçleri,en güzel anıları paylaştık,sevdaya dair çok şey öğrendik. Sevmeyi,gülmeyi ve terk etmeyi öğrettin bana,yaşamın sevince anlam taşıdığını gösterdin…
Sevdim seni ! Can verip yollara düşecek kadar, Kimsenin gücü yetmeyeceği kadar sevdim.
Uykularımızı paylaştık seninle,bir gece değil gecelerce uykusuz kaldık. Aşkımız için zamansız sevdik birbirimizi,umarsız,çıkarsız,yalansız… Dünyalara sığmayacak aşkımızı küçük yüreklerimize sığdırdık, Ayrılıklarımızı yaşanmamış saydık, Öyle ki hep birlikte olmalıydık. Sözler verdik birbirimize tutamayacağımızı bile bile…
Sonra ayırdılar bizi; Kimseler düşünmedi ! seni,beni,sevgimizi. Sensiz hayat yoktu. Söz vermiştim sana,sevdama söz… Yaşayamazdım…bu sevdayı içime gömüp,seni bırakamazdım. Aldırış etmedim kimseye ayrılmadım senden. Sonra sen istemedin beni,sevdamın taşıyamayacağı sözler söyledin,bu aşkı hançerledin…sevdiğim ne yapar bile demedin,ama ben bıkmadım…
Şimdi ise ayrılığımızın en karasında kara sevda oldu sevdam. Sen belki unuttun,ama ben unutmadım,unutamadım. Yeniden başlamak için çok çabaladım,olmadı,nafile… Sadece DÜŞLERİMDE KALDI SEVDAM…
Şimdi sen yaşıyorsun,beni öldürdün,yüreğinde bana ait bir iz bile yok. Hatırla söz vermiştik sevdamıza,yaşadıkça bu aşkla beraber olacağımıza… Yalanmış oysa…gittin hayatımdan ama sevdan hep benimle. Bir gün üstümde çimenler bittiğinde bile sevdan yaşıyor olacak. Beni umut kurşunuyla vurdun ! ama onu öldüremezsin… Çünkü;sevdaya kurşun işlemez gülüm…
TANER DOĞAN
| |
ccbLuEwAyscc
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 2.Nis.2007 Pzt 19:02:46 |
| fiogf49gjkf0d SENSİN
Ne kadar yaşasam sen, ne kadar ölsem sen!
Bir gün seni düşünerek son nefesimi verdiğimde, bunu bir üstünde dolaşan bulutlar bir de ayağını bastığın toprak bilecek. Bir tek onlar anlayacak halimden, bir tek onlar bilecek kadri kıymetimi, bir tek onlar dostluk edecek bana uzun uykularımda...
Hiç iyileşemeyecek kalp yaralarımla sarıldığım bembeyaz kefenim, benim acılarım için sargı bezi olurken, ağrılarıma merhem olacak toprağın ve nefessiz kalan bedenime can verecek gökyüzün hep birden şahitlik yapacaklar seni ne kadar çok sevdiğime. Gökyüzü kuşları dolaştıracak, toprak çiçekler bitirecek üzerimizde. Kuşların ve çiçeklerin şarkılarıyla hasretim dile gelecek nice ömürler boyunca.
Eğer bir gün gzinirken güzel yüzünle sokaklarda, gelir de tatlı bir rüzgar, dünyanı en tatlı güzel gözlerine, dünyanın en tatlı yanaklarına bir öpücük kondurursa bil ki bendendir. Sana hasret gitmiş dudaklarımın hüzünlü özlem şarkılarına dayanamamış bulutların ve toprağın ricasına gelmiş bir rüzgardan en riyasız, en içten, en yanlız ve en ölümlü öpücüğüdür o.
Dünyanın tüm aşıklarından neşet etmiş ne kadar öpücük varsa, işte o zaman derin bir ah ederler halime. Tüm aşıklar mezarlarından bir titreme sarsılır, tüm kavuşmuş sevenler mutluluklarına pişman olup, en içten dualarla yakarırlar rablerine. Tüm mutluluklarını bağışlamak isterler; senin o güzel dudaklarının bir öpüşüne.
Ne çare ki, bedbaht ömrümün son sayfası da karalanmış, acıların alfabesiyle doldurulmuş ömür defterim mahşere kadar açılmamak üzere kapanmıştır. Lakin kapanmadan giden, sana bakmaya doyamadan giden gözlerim, mezarda da olsa hep seni gözler...
İmkansızlığını bile bile bir meleğin elinden tutup gelip, son bir sözünü söylemeni beklemem ne kadar beyhude olsa da, bilsen ne büyük bir hasrettir ki, ölümlü bedenimi son uykusuna bir türlü bırakmaz. Nice geceler gördüm, nice sabahlar; lakin toprağın karanlık bağrında gecemi gündüzümü ayırt edemeden seni beklerken bir bakarsın, sen ellerinde boynu bükük iki çiçekle gelirsin. Adım sanım unutulsun diye ismimi bile yazdırmadığım mezar taşımı öpüp toprağımı okşar, bulutumu gözlersin. İki damla gözyaşı döküp beni ne kadar çok sevdiğini söylersin. Uzun uzun anlatırsın bana; mahçup ve kaçamak bakan gözlerimizle bakarak güç bela can verebildiğimiz üç beş kelimeyi konuşurken ne kadar mutlu olduğunu. Söylediğin her sözün sonunda bağıra bağıra seni seviyorum demek istediğini söylersin. Gelip nefessiz kalana kadar öpmek istediğini. Ve ben de seslenirim sana aşağıdan: Tıpkı benim gibi...
Ah sevgilim. Gelip geçen ömre kurban edilmiş nice büyük bir sevgiydi bizimkisi. Zorlu dağların zirvelerinde binlerce kilometrelik beyazlığın ortasında açıveren kardelen gibiydi. Ya da milyonlarca kilometrekarelik bir çölün ortasındaki minik bir vaha. Ne karları eritebilirdik, ne de çölü yeşile çevirebilirdik. Olsun. Her şey için meteşekkirim sana, yaratıcının içime gizlediği şifreyi bulduran sevgine, hiç öpemediğim yüzünü, hiç tutamadığım ellerine. Seninle iki yabancı gibi geçen günlerin güzelliğine.
Bil ki, şimdi üzerimde uçan bulutlar, altımda uzanmış toprak ve alfabemden sana sunduğum harfler yokluğunu aratmıyor bana. Çünkü neyim varsa, sensin. Neye baksam sensin, neye dokunsam sen.
Ne kadar yaşasam sen, ne kadar ölsem sen. Sen kalbim. Sen yaşamım. Sen ölümüm. Sen dünya. Sen ben.
| |
ccbLuEwAyscc
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 2.Nis.2007 Pzt 19:03:51 |
| fiogf49gjkf0d Seni Özlemenin Kitabını Yazabilirim
Seni özlemenin Ne demek olduğunu sor bana, Yetmiş iki dilde anlatabilirim Kitabını yazabilirim sayfalarca. Yalnızlığın rezilliğini Kokuşmuşluğunu Ve çıplaklığını da. Ama hiç kimse Kavuşmanın güzelliğini Sormasın bana / anlatamam. Ben sana hiç kavuşmadım ki!
Bilmiyorum Dudakların nasıldır. Sıcak mı ateş topu kadar, Yoksa soğuk mu Buza kesmiş bir bardak su gibi? Kıvrımlarına, Kırmızı karanfiller mi tutunmuş, Küle gizlenmiş kor mu var? Tenime değdiğinde dudakların Cemre mi düşer bedenime, Mızrap değen bir saz teli gibi Titrer mi yüreğim bilmiyorum. Ben hiç dudaklarına dokunmadım ki!
Bir kadını sardığında kolların, Ürkek ceylânlar Nasıl kurtulur tuzağından? Dolu yemiş yaprak gibi Nasıl titrer bir yürek? Ellerin nasıl okşar bir bedeni, Goncalar Nasıl güle döner sıcaklığınla / bilmiyorum. Hiç sana sarılıp yatmadım ki!
Kısacası: Tatmadım kavuşmayı / anlatamam. Ama, Seni özlemenin kitabını yazabilirim. Anlatabilirim daldaki kuşa / topraktaki solucana. Yokluğunda yıllardır Özlemine dayanmayı öğrendim Yokluğuna katlanmayı Aşağılık avunmayı öğrendim nasılsa Ustası oldum beklemenin Tükenmek pahasına.
Ama hiç kimse / kavuşmayı, İki derenin birbirine karışıp Sarmaş dolaş aktığı yatağın yorgunluğunu Sormasın bana ,anlatamam. Çünkü seninle ben, Ayrı kaynaktan doğmuş Sularında hasretleri taşıyan Başka denizlere koşan iki ırmağız. Birbirimize uzak topraklarda tüketirken yılları Aynamızda ayrı gökleri yansıtırız. İşte onun için İki dere nasıl karışır birbirine Nasıl sığar iki nehir bir yatağa /bilmiyorum. Seninle Hiç aynı yatakta coşmadım ki!
Sen bana /yalnızca Ve sadece YASAK KELİME sensizliği sor Rezil beklemeyi , özlemeyi sor. Tanrı şahidimdir Kurda kuşa Dağa taşa bile anlatabilirim. Demem o ki uzaktaki yakınım: Vuslatlara yabancıyım, Ama, Seni özlemenin kitabını yazabilirim.
| |
ccbLuEwAyscc
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 2.Nis.2007 Pzt 19:04:49 |
| fiogf49gjkf0d Aşkın SEN Hali...
Bir çift ela gözün çimen yeşiline çalan kıvrımlarında gördüm ilk; bir adamın bir kadını ancak bu kadar sevebileceğini... Gözlerine yansıyan bakışlarımda, bir adamın ancak bu kadar sevilebileceğini gördüğüm gibi... Kimse senin gözlerinle bakmamış bana, ben kimsenin gözlerinde yitip, o gözlerle seyre dalmamışım dünyayı; senden önce... Aşk; aşk olalı böyle bir hal, böyle bir duruş yakalamamış bir çift gözbebeğine cennet bahçelerinin gölgesi gibi inen, her biri yüreğimi tam da orta yerinden vuran kirpiklerde... Kokundan tanıdım seni... Yıllardır arayıp da bulamadığım o koku... Deniz kokusu kadar büyülü, yabani leylak kokusu kadar baştan çıkarıcı, bebek kokusu kadar saf, taze ekmek kokusu gibi sıcacık. Bir yandan da gibi si olamayacak kadar tanımsız... Başım nasıl dönmez şimdi benim? Önüm sıra alıp gitmek varken bu kokuyu, arkamı dönüp de uzaklaşabilir miyim senden? Sana karışıp, kaybolmak, seninle bir olmak varken... Dudaklarımı yakıyor hasretinin buruk tadı... Ama o hasret ne de güzel acıtıyor biliyor musun... Ne de güzel sızlatıyor ince ince. Senin yarin; sabır eğliyorsa böylesi bir özlemi, bil ki canından çok seviyor seni. Bil ki vaktini saatini bekliyor vuslatların en güzelinin... Uykuların en derininde kıpırdanıyordur şimdi dudakların, kim bilir hangi ben li rüyanın en tatlı yerinde belli belirsiz mırıldanıyorsundur sevdiğini. Bense uykusuz bir gecenin koynunda dört harf seçmişim alfabeden, ismin diye döndürür dururum dilimde. İsmin, susuzluktan ölsem bile içmeye kıyamadığım bir damla su... Sana kavuşacağım ana dek geçecek tüm saatler, kollarında olacağım zamana takvim dokumuş bütün günler nasıl adınla başlıyorsa, içime çektiğim her nefes de adınla doluyor bedenime... Verir vermez nefesimi, hızla içime çekiyorum yine, ya kaybolursa ismin bu odanın içinde?! Ya ölürsem; hem de sırf bu yüzden?... Güneş, ilk ışıklarını nice alemlerin üzerine yaymak, nice karanlıkları aydınlatmak için nazlı nazlı süzülürken ufuktan gökyüzüne doğru, benim güzel gözlü meleğim de salacak bakışlarını dünyamın üzerine ki anlayayım gecemin güne kavuştuğunu... Yaşamımın en büyük müjdesi, en büyük aşkı, duy bu dediklerimi: Her ne geldiyse başıma seni bilene dek; bin beterine razı olurdum yine; ödülün yine "sen" olacağını bilsem. Ben talihsiz sanırken kendimi, meğerse ne büyük bir sınavdan geçiyormuşum! Meğerse diyetini en başından ödüyormuşum şimdiki mutluluğumun. Çok dua etmişim; bir o kadar da almışım demek ki, sevabım günahımdan çokmuş demek ki. Bilmem ki şimdi nasıl şükretmeli?... Hem içimdesin; hem dışımdayım. Hem bendesin, hem sendeyim... Ruh ikizim, eşim, aşk metalinden bir ferman yazıyor parmağımda; sen diye sevip okşadığım... Hani bir gece, gül yaprakları arasında bana sunduğun, taktığım gibi parmağıma kazınmış sevda mühürün... Hiç korkmayasın bensiz kalmaktan, hiç korkmayasın ellerimi tutmak isteyip de dokunamamaktan. Öyle bir yazgı ki bu; öyle bir "bir" olmak ki, bizi ayırmaya kimsenin gücü yetmez, biri ikiye bölmeye kimse cesaret edemez. Şu ömür dedikleri rüyanın içinde sen bulmuşsun ya beni, daha ne isterim ki hayattan? Başka ne için yaşanabilir ki bundan sonra? Sadece senin için; sen diye, seninle... Senin gülüşün, sesin, nefesin, tenin olmadan tutunamam artık hayata, çünkü bana kendini tertemiz aşkından süzüp de getirdin sen; onca pisliğin arasında can çekişirken bu yorgun dünya... "İnsan" olan insan sevince, sevdası da "sevda" oluyormuş demek; görmemişim ki senden önce... Yalanları, yamalı hırsları, küçük hesapları, sinsiliği; sahte aşkları ile kuşatıp her önüne gelene lütufmuşçasına dağıtanlara ibret olsan keşke; yüreğinin saflığıyla, dürüstlüğünle... "Böylesi de varmış" dedirten yüreğinle, beni gerçek aşkın güzelliğine inandıran yüreğinle... Geçmişin tüm puslu izleri silindi gitti, dün de sensin bugün de. Yarın varsa, senin için var. Görür gibiyim gelecek günleri, bembeyaz; kollarında yaşlanıp giderken saçlarıma düşecek tel tel aklar gibi... Olmazı "ol" deyişi ile olur kılan yüce tanrım yüzünü bana senin yüzünde göstermiş demek ki... Bu yüzden biliyorum ki, ne geri dönüşü vardır bu yolun, ne de sonu... Tüm kelimeler, senin dünya üzerindeki varlığını bildiğim gün yeni baştan vücut buldular, gerçek anlamlarına o zaman kavuştular. İşte bu yüzden "sevgilimsin", işte bu yüzden "seni seviyorum"... İşte bu yüzden ruhumu tüm kötülüklerden koruyan bu aydınlığın diğer adı; "aşkın sen hali".
| |
ccbLuEwAyscc
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 2.Nis.2007 Pzt 19:06:22 |
| fiogf49gjkf0d Seni Çok Seviyorum...
Bir varmış bir yokmuş diye başlayan masallar gibiydi aşkımız. Hem vardık, hem yoktuk birbirimiz için...Sen Kaf dağının ulaşılması imkansız prensi, ben de kendi dünyasında bir külkedisi...Masallar hep mutlu biter değil mi ?...Kimse bilmese de biz biliyoruz,masallardaki gibi bitmeyecek.Hiç kavuşamayacağımızı biliyoruz ama mutluyuz yinede....Gerçekten daha gerçeğiz....Şunu unutma ! Son nefesimde adını anarken sevdanı da götüreceğim sonsuzluğa!
Aşk bazen bir düş yarası çok tanıdık bildik bir hüzün... Ben sana seni ne çok sevdiğimi hiç söyleyemedim ki... Söyleyemediğim ne sözler biriktirdim içimde... SENİ SEVİYORUM diye haykırsam sesimi duyar mısın? Duysan ne değişecek ki....Ayı, güneşi ve yıldızları kendi dünyama transfer etmek gibi İmkansız bir aşk işte...
Her akşam hasretin yağmur olup gözlerimden akıyor, şimşek olup yüreğimde çakıyor ama sen bilmiyorsun..Temmuz sıcağında kar yağması gibi bir şey bu sevdayı yaşamak.Sevgimize sadece yüreklerimiz şahit... Ben yaşadıkça sen de yaşayacaksın... Sensiz nefes almakta zorlanıyorum... Yokluğun sanki ölüm gibi soğuk...Şu kısacık ayrılık bile içimi kararttı. Sanki yüreğim karlarla belendi, buz tuttu, üşüyorum sensiz...Seni öyle özlüyorum ki...Ya sen? ... Sen de yüreğinde taşıyor musun beni?....Özlüyor musun?
Ayağıma takılacak tüm taşları, yoluma kendim döşüyorum! Canımın acıması pahasına sensizliğe hüküm giymek istemiyorum. Yarınlara ektiğimiz umutlar,er geç açar mı bitanem? Hayatımın tek gerçeği ve güzel yanısın. Seni kaybetmek istemiyorum. Öksüz düşlerimi avuçlarıma bırakma... SENİ ÇOK SEVİYORUM...
| |
ccbLuEwAyscc
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 2.Nis.2007 Pzt 19:07:48 |
| fiogf49gjkf0d Bir kadını aglatmak
Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. Kadınlar her şeye ağlayabilir;
bir filme, bir şarkıya, bir yazıya... En az erkekler kadar yani! Ama bir
kadını yürekten ağlatmak zordur. Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan
onun yüreğine ulaşmış demektir. Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki
ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe!
Işte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının.
Yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır. Gözleri
buğulanır kadının sonra. Ağlamayacağım, der içinden. Ama engel olamaz işte.
Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır.. Bu acıya ne
kadar karşı koyabilir ki bir kadın. İnce ince süzülür yaşlar gözünden; önce
birkaç damla, sonra bir yağmur seli... Ve kadın ağlar; hem de çok!
Sanmayın ki gidene ağlar kadın! Gidenin giderken koparttığı yerdir onu
ağlatan, orada bıraktığı yaradır. O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa
bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar. Ama bilir misiniz,
ağlamak kadınları olgunlaştırır. Her damla, daha çok kadın yapar kadınları.
Her damla bir derstir çünkü. Bazen kadınlar ağladığında çoğu insan, ağlama
niye ağlıyorsun ki, değmez onun için derler.
Bilmediklerindendir böyle demeleri. Çünkü yürekleri acıyan kadınlar
ağlamazlarsa, ölürler. İçlerindeki zehirdir onları öldüren!
Ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar, o irini temizlerler yaralarındaki!
Çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba dönüşür yaraları.
Dönüşmemesi lazımdır oysa. O yüzden de bolca ağlarlar. Zaman geçer sonra.
Kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler. Umarım öğrenirler, yoksa ruhlar
sapkın yollara çarpar kendini. Sapan ruhların doğru yolu bulması da yeni
acılar demektir. Bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda öğrenirler
kendilerine sarılmayı...
Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında. Her damla
olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları aşk
gerçeği onların gözünde küçülür.. Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o
zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden. Güçlü,
yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan...
İnsanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye;
hepsi kariyer derdinde olan. Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar.
Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok ağladılar
ki! Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar, o yüzden
kendilerine sarılıyorlar. Çünkü biliyorlar ki sarıldıkları adamlar onları
hak etmedi; hem de hiçbir zaman! Hep bir çıkarları oldu sarıldıkları
adamların. E o zaman niye sarılsınlar ki!
Niye sarılalım ki!
Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur.
Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır. Bilin ki, artık aşkın
olmadığına inanmıştır. Bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır.
O da kim, ne diye sormayın artık. Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda
kendilerine sarılırlar çünkü!
Yılmaz Erdoğan | |
ccbLuEwAyscc
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 2.Nis.2007 Pzt 19:09:43 |
| fiogf49gjkf0d Ikı ayak verdı yurumemeız ıcın..
ıkı el verdı tokalasmamız ıcın..
ıkı kulak Verdı duymamız ıcın
Ikı goz verdı gormemız ıcın
FAkat Neden Bır Kalp verdı
Cunku Dıger Kalbı Baskasına Verdı , Gıdıp Bulmamız ıcın
| |
ccbLuEwAyscc
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 2.Nis.2007 Pzt 19:10:59 |
| fiogf49gjkf0d SEVGİLİM,
YALAN SÖYLERSEM SANA,
KOPSUN VE MAHRUM KALSIN DİLİM
"SENİ SEVİYORUM"
DEMEK BAHTİYARLIĞINDAN..
SEVGİLİM,
YALAN YAZARSAM SANA,
KURUSUN VE MAHRUM KALSIN ELİM
OKŞAYABİLMEK SAADETİNDEN SENİ.
SEVGİLİM,
YALAN SÖYLERSEM SANA,
GÖZLERİM İKİ NADİM GÖZYAŞI GİBİ
AVUÇLARIMA AKSINLAR
VE......
GÖRMESİNLER SENİ BİR DAHA...
Nazım Hikmet RAN | |
ccbLuEwAyscc
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 2.Nis.2007 Pzt 19:14:11 |
| fiogf49gjkf0d
Ağlıyorsun Seni yağmalamışlar kuytularda korkuların nefes nefese Yüreğinden bıçaklanan sevdalarda Pişman mısın kendine düşman mısın? Hep yanlış sevdalara çiçeklenmiş kuruyup savrulmuşsun Hasretin çıldırıyor anılara gecelere sığmıyorsun Şu soğuk duvarların dili olsa anlatsa neler çektiğini Buz gibi yastıklara sarılıp da sabahı zor ettiğini Ağlıyorsun... Ağlıyor ağlıyorsun Artık gülüp geçiyorsun aşklara inanmıyorsun Yorgunsun biliyorum oysa birtek sözcük yeterdi anlatmaya Saçların o elleri özlüyor Çığlar yuvarlanıyor ömrünün uçurumlarında O en saklı yerinde ağlayan kahkahalar hangi yasak umudun ihanetidir Birer birer kopartmışlar büyüttüğün çiçekleri Anlıyor musun? Yaprak döken gençliğinin satır aralarında Altı kırmızıyla çizilmiş ve tırnak içine alınmış suskunluğun başharflerisin Şehirler uyurken boğazına sarılırken öfkeler Bu gizli gülmelerin bu sessiz ağlamaların nedir anlamı Sen hangi mevsimin yağmurusun Ağlıyor musun? |
|
Şebnem Kısaparmak | | |
| |