ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
AngeII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 26.Şub.2009 Per 14:51:26 |
| fiogf49gjkf0d | |
AngeII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 26.Şub.2009 Per 14:52:32 |
| fiogf49gjkf0d | |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 26.Şub.2009 Per 17:52:21 |
| fiogf49gjkf0d
Şimdi bütün anmalar bir susmanın içinde..
Şimdi bütün susmalar bir odanın içinde..
Anlatmaya bir sözcük, bir bakış arıyorlar....
GÜLÜŞÜN
Gülüşünde bir mana var, Saklayamazsın. Sarılışında ne düşler, Ne düşükler, Sakınamazsın.
Aynı yolları, Kimsesiz mekanları, Birlikte özleme hasreti... Yalnızlığımın dert ortağı gastrit...
Gülüşünde bir mana var, Saklayamazsın.
Bütün iç savaşlarda, Rehin alındı bu yürek Kandıramazsın.
Hangi çekilişin Büyük ikramiyesi bu, En uzak sevişmelerin Yeni yetme utancı. Lakin aşk, Biraz da utanmaktır yaşamaktan, Sakınamazsın... Yeni yetmelik işine gelince: O zaten hepimizin gizli öznesi Türkçede var. Bazı dillerde yok.
Gülüşünde bir mana var, Saklayamazsın. Kime niyet kime felaket bu aşk, Anlayamazsın.
Ödümüz patlıyor acı çekmekten Oysa; Biraz da acıdır, Aşkın mayası. Kaçınamazsın.
Gülüşündeki manayı saklayamazsın. Tutunacak yerimiz yok, Resmi tutanaklarda.
Gülüşünde bin yıllık hasret var, Saklayamazsın. .......................... Bu yazık karşılaşmanın Alnımıza çakılıyor anafikri:
Aşka cesaretimiz yoksa Başka zaman görüşürüz!
|
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 27.Şub.2009 Cum 00:51:43 |
| fiogf49gjkf0d
Yanıma bakır geldiler Altın oldular Eskiyi bana bıraktılar Hep yeniyi aldılar Benden Beni bile çaldılar Ben içimdeki İnsan sevgisine yenildim...
Bazen Kendiyle Başbaşa Kalmak İster İnsan Yalnızlığıyla Durulmak Bir An Bile Olsa Dünyada Tek Kalmak Yada Öyle Hissetmek İster..Herkes Fazlalıktır Sanki AiledostSevgili..Kimsenin Sesini Duymak İstemez ya Ve Hiçbirşeyin Umrumda Olmamasını Sadece Bir An İçin..İşte Öyleyim Sanki İstiyorum ki Geçmişi Geleceği yaşanılanı ve Yaşanalıcakları Düşünmeyeyim Sırf Kendim Olayım Kendimle Kalayım..
Bir Ben Çıkartayım Benim içimden..Öyle Bir Ben ki Herşeyi Silsin Zihnimden..Dünyaya Yeniden Gelmiş Gibi Olayım.O kadar Olayım ki Bebek Gibi Kokayım Yeniden.Yeniden Öğreneyim Okuma Yazmayı Ve de Oyun Oynamayı Ama Hayatla Değil Çocukça Oyunları...Körebe Oynayayım Mesela Kapayayım Gözümü Ve Açtığımda Değişsin Dünya.Değişsin Hayat..Saklambaç Oynayayım Yahut Saklanayım En Ücra Köşelere Bulamasın Beni Karamsarlığım Geçmişim Gelmesin Peşimden Kovalamaca Oynarken Ardımda Bırakayım Acılarımı..Gözyaşlarımı Uçurtma Yapıp Uçurayım Göklere Yağmur Olup Yağsınlar Gitsinler..
Ağır mı Geliyor Bir Zaman Sonra Herşey İnsana Yoksa Ben mi Ağırım Bu Dünyaya..Kaçta Kaçı Toplarsam Bir Ben Ederim Acaba Yoksa Etkisiz Elemanmıyım Anlamam ki Matematikten..Şiirler Yazsam Döksem İçimi Hangi Satırlarda Bulurum Benliğimi...Karmakarışık Darmadağınım Annem Görse Yüreğimdeki Dağılmışlığı Kızar mı Odamı Dağınık Gördüğü Gibi..
Ben Yine Döneyim Hayatın Kendisine.Sorular Cevaplar Bitmiyor Zamanda Yetmiyor Üstelik Sorgulamaya..Hayatın Götürdüğü Yere Gitmek En İyisi Bu Satten Sonra Gönüldeki Sevdayla..Bir Yol Çizmişim Yürüyorum Ama Nereye Bilmiyorum Hatalarımla Sevaplarımla Yaşananacak Günlerimi Yanıma Alıp Birde Asi Yüreğimle Sevdamı Yeni Bir Yola Giriyorum Ve Kendimi Ardımda Bırakıyorum Yeni Bir Ben Oluyorum Umutlarımla Ve İyiki Var Onlar Diyorum...
Sessizin sesini kesmek kolayda Kalemi yazarsa zor olur dostum ! Aldanma sessizin sessiz sesine Bir harfi sızarsa kor olur dostum!
Sessizce her mısra kalemden iner Kim bilir kimlerin gönlünde siner Sanma ki bu yangın bir anda söner Yürekte kızmışsa nar olur dostum!
Sana da değmişse tek bir satırı Varsın düşman olsun dostun hatırı Boş sözün kimsede olmaz hatırı Gönlünde gezmişse har olur dostum!
Belki de bir anda için ürperir İçindeki yangın yandıkça erir Gönül’e düşünce gözden yaş gelir Mısralar azmışsa kar olur dostum!
Kalemden bedene gözden inerken Kimi ağlamıştır kimi gülerken Gözlerin gönlünden hesap sorarken Nefsini ezmişse ar olur dostum!
Son mısra sessizde sese dökülür Her satıra sanki bir köz ekilir Kelamdan kaleme boyun bükülür Derdini sezmişse yar olur dostum..!
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 28.Şub.2009 Cmt 02:23:36 |
| fiogf49gjkf0d
tabloların arasında dolaşmak gibi.. bir karakalem çalışmasından insanlara bakmak...
herbirinin tonu farklı... kimi koyu, kimi açık, kiminde bastırılmışlığın derin izleri...
ise, üstün körü... uçsuz bir ufuk gibi insanları izlemek...
Öyle bir demdeki Ruhum...
Bugün şafak sökermi? Güneş yeniden doğarmı sabaha... Çiçekler yine açarmı? Eskisi gibi bahar rüzgarları vururmu yüzüme,dalgalar hırçınca değilde,sakince vururmu kıyıya aşıklar yine bir araya gelip yürürlermi sahil boyunca ben bir şarkı tutsam,söylesem öylesine bir dinleyen olurmu? ? ?
Bir simit alsam elime,ufak ufak didiklesem atsam denize doğru,bir balık veya bir martı gelipte yermi acaba? Öyle bir demdeki ruhum ve öyle bir gündeki ömrüm,ne olur sanki insanlar hep gülse gönüller bir olsa... Caddeler,sokaklar,çiçekler ve denizler ayrılık kokmasa. Güzel sözler hep tadında kalsada kirletilmese ne olur sanki...
Sevdalar bir gurur uğruna yıkılmasa,canlar yanmasa,gözlerden yaşlar akmasa ve yanlızlık olmasa öylece hayat dolu bakılabilse ama yok... Öyle bir yastaki gönlüm,anlatabilsem keşke dökebilsem içimdekileri... Acıyı,hüzünü ve kederi bir dağ başından belkide bir uçurumun kenarından kussam döksem içimi rahatlıyabilirmiyim? ? ?
Öyle bir demdeyimki,karma karışık bir hayata anlam vermeye çalışıyorum... Günlerin batışı aynı,yıldızlarsa yerinde sabit.Bildiğim tek şey bazı şeyler değişmiyor... Ama gönüller,verilen sözler edilen yeminler,artık hep değişiyor... Öyle bir demdeyimki; doğruların,yanlışların,hataların içinde kayboldum... Kimseyi değil kendimi arar oldum...Hep bir çıkmaza takıldım durdum...Ve öyle bir demdeyimki; ruhumu caddelerde,sokaklarda,denizlerde, gökyüzünde uçar gördüm...
Öyle bir demdeki; Ruhum hayata yorgun sevdaya dargın,aşka küskün...Öyle bir demdeki; ruhum kış gibi soğuk,okyanusların büyüklüğü kadar acılı ve yanlız öyle bir demdeyim işte....
Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili...
Biz kendimizden başka herkesin üzüntüsünü üzüntümüz,acısını acımız yaptık çünki...
Dünyanın öbür ucunda hiç tanımadığımız bir insanın gözyaşı bile içimizi parçaladı...
Kedilere ağladık,kuşların yasını tuttuk...
Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat karşısında bizi zayıf yaptı..
Aslında ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili...
Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine üzülebilmek ve çare aramak...
Ben bütün hayatımda hep üzüldüm,hep yandım...
Yaşamak ne güzeldir be sevgili...
Sevinerek,severek,sevilerek,düşünerek...
Ve o vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın...
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 1.Mar.2009 Pzr 15:18:34 |
| fiogf49gjkf0d
herkes kırılamaz
ipince bir dal olmak gerekir
kırılmak için
ama dünya kütüklerin....
Tanrim beni yavaslat, Aklimi sakinlestirerek kalbimi dinlendir... Zamanin sonsuzlugunu göstererek bu telasli hizimi dengele... Günün karmasasi içinde bana sonsuza kadar yasayacak tepelerin sükunetini ver.
Sinirlerim ve kaslarimdaki gerginligi, bellegimde yasayan akarsularin melodisiyle yika, götür. Uykunun o büyüleyici ve iyilestirici gücünü duymama yardimci ol... Anlik zevkleri yasayabilme sanatini ögret; bir çiçege bakmak için yavaslamayi, güzel bir köpek yada kediyi oksamak için durmayi, güzel bir kitaptan birkaç satir okumayi, balik avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeyi ögret... Her gün bana kaplumbaga ve tavsanin masalini hatirlat. Hatirlat ki, yarisi her zaman hizli kosanin bitirmedigini, yasamda hizi arttirmaktan çok daha önemli seyler oldugunu bileyim... Heybetli mese agacinin dallarindan yukariya dogru bakmami sagla. Bakip göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olmasi yavas ve iyi büyümesine baglidir... Beni yavaslat Tanrim ve köklerimi yasam topraginin kalici degerlerine dogru göndermeme yardim et. Yardim et ki, kaderimin yildizlarina dogru daha olgun ve daha saglikli olarak yükseleyim. Ve hepsinden önemlisi... Tanrim, Bana degistirebilecegim seyleri degistirmek için CESARET, Degistiremeyecegim seyleri kabul etmek için SABIR, Ikisi arasindaki farki bilmek için AKIL ve Beni aşkın körlügünden ve yalanlarında koruyacak DOSTLAR ver...
Akşamın seherinde uyanışlarımda açtım gözümü..
Kollarını ,kanat yapmış omuzlarında taşıyan..
Ürkek,masum,endişeli,heycanlı…
Yüreğinde çözülmeyen tılsımların izinde emekliyor gibi..
Siyah perdenin arkasındaki çığlıkları gitmiyor kanatlarından..
Ruhunda açılmış delikler..
Değişimin bu kadarı fazla…
Nereye uçtu ruhum ,gökyüzünde asılı mı kaldı?
Uyanışlarımın en taze mevsiminde inme sakın..
Askıda kaldı, bir ünite kanım..
Yeni bir yol çizgisi ayrımında bedenim..
Ruhumuda sürüklüyor, ürperiyorum…
Dalında kara bir yeşerme savaşındaydı…
Ruhunda gördüm yaraları
İnmem lazım derinine…
Derinlerdeki hüznün ortaya cıkısını izlemek istiyorum..
Zaman istemiyorum hayır..
Bu yaraları kanatma artık…
Yaşlanıyorsun ,hüznün çöküyor yüzüne..
Korku ruhunun zehiri olmus..
Akıtmalısın ki huzura kavussun ..
İfadende kararsızsın,ürkeksin,masumsun,inançlısın..
Senin olmayana aşıksın ..
Hayalinde çizdigin resimle avunmalar yaralar seni..
Yolun ortasında yönünü bulacaksın
Dinle sesini farkındalıklarının bırakma peşini..
İzler seni götürecektir…
Seni düşlüyordum gecenin karanlıgında…
Bu enerjinin seni cekicegini biliyordum ,kararsızdım…
Tanrı zamanını bekliyor sunmak icin hak ettiklerini..
Yüregin kadar yol alırsın ,yüregin kadar sevilirsin…
Gerçekler acıtır daima,
Her acının bir ögretisi mutlaka sunulacaktır…
Gökler ağlayacak,ruhunu özgür bırakana dek..
Melekler gibi dokunacak hayatına,
İçinden geçecek hissettirmeden,incitmeden…
Dolduracak eksik yaşamlarımızı…
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 3.Mar.2009 Sal 13:42:55 |
| fiogf49gjkf0d
Aklımla kalbimin, hâlimle sözümün,
teslimiyetimle vehmimin arasında kaldım ben.
Aklımı gösteren ismimle, aşkımı gösteren ateş arasına düştüm,
o uçurumda yittim ben.
Aynı anda iki şey olunamadığı için aşkın saltanatında,
o uçurumda yittim ben...
Bir Leyla düşlemesidir aşk. Yanmaktır bir gülün kırmızısında, türküler yakmaktır sevgiliye. Gün batımlarında tutulan sevdaları gün doğumlarında aramanın adıdır aşk. Seherlerde bülbülün yanık nağmelerinde gül hasreti çekmektir; güle rengini veren, yüreğini veren bülbül olmaktır aşk. Ve biz şimdi büyüsü kaybolmuş zamanlarda aşkın peşine düştük. Pazar pazar gezinen Zeliha olduk aşkımıza bir Yusuf bulmak için. Yusuf, esrarını gizleyen ebedi iffetti. Mecnun a özendik sevdamızı bir Leyla ya yüklemek için. Leyla bir ışıktı, ab-ı hayattı aşkı filizlendiren. Ferhat olup Şirin ler hatırına gönül kazmasını yamaç yüreklere vurmak istedik. Şirin, gönül aynasında aşkı büyüten bir suretti. Bitmeyen özlemler büyütüyoruz bağrımızda. Leyla ya, Şirin e, Aslı ya adadığımız yüreklerimiz vardır. Suretten öte aradığımız bir yâr vardır. Yârin adıyla yan yana bilinsin istediğimiz adlarımız vardır. "Aşk" ile "ilgi duyma"nın karıştırıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Artık güllerimiz Leyla kokmuyor, sevda kokmuyor. Aşkın ilk basamağına dahi çıkamadık. Tutkulara takılıp kaldık. Dergâha gelen delikanlıya şeyhin "Sen git, âşık ol da gel, aşkı bil de gel!" dediği kadar dahi olsa, yüreklerimize işleyemedik aşk nakışını. Gönül toprağına atamadık aşk tohumunu. Nadasa bırakılmış yüreklerimize bir Leyla tohumu düşmedi. Biz ölümsüz ve günahsız aşklara değil, günübirlik sevdalara takılıp kaldık. Cismaniyetin ağında ateş böceklerini yıldız sayanlar gibi, tutkuları aşk sandık. Talihsiz yanılgılarla yanlış ateşlerde yandı ruhumuz. Sonu "kaf"la biten, "aşk"ta kalb vardır. Kaf, kalbidir aşkın. Aşkın kalbini çıkarıp aldığınızda geriye "aş" (k) kalır, ceset kalır, madde kalır. Mecnun un aşkına özenip de yürüdüğümüz yollar, çöl değil. Oysa aşk, çölde haz verir insana. Kalb, çöl yanmışlığında kanıyorsa aşk vardır. Aşk, yanmışlıkla daha bir lezzet verir aşığa. Susuzluktan çatlayan dudaklardan dökülen Leyla adı, cânân adı, can verir ölür ruhlara. Çölde ceylanların sürmeli gözlerinde Leyla yı görenler, aşka uyanır seherlerde. Ve aşkın büyüsü örülür seherlerde. Toprak öperken alınlarımızdan, aslında Leyla dır buseler konduran. Bizim seherlerimizde ceylanlar yok artık. Biz seherlerimizi uykulara feda ettik, göremiyoruz Leyla bakışlı ceylanları. Üstümüze güneşler doğar oldu. Geceler boyu yıldızlarla söyleşip de onlara elveda diyemedik gün doğumlarında. Biz, ceylanların gözlerini öpemedik, bu gözler Leyla nın gözlerine benziyor diye. Uykulara feda ettiğimiz seherlere ağlayamadık. Leylasızlığa akmadı göz yaşlarımız. Biz sevemedik yaratılanı Yaratan dan ötürü. Yunus mektebinde diz çöküp okuyamadık aşk kitabını. Oysa, varlığın özünde sevda hamuru vardı. O hamuru besleyen aşkın pişmanlık gözyaşı vardı. Adem ile Havva dan dökülen. Şimdi ezeli pişmanlıklara değil, günübirlik sancılara akar oldu gözyaşlarımız. En sevgiliye iltifatlar vardı sevgililer sevgilisinden, "Ben sana âşık olmuşam ey şerif!" hitabının tatlı sıcaklığı vardı. "Levlake..." hitabıyla başlayan bin bir renkte iltifatlar vardı. Âşık ile mâşûkun ezelde yazılı, göklerde yan yana asılı adı vardı. Aşk medeniyetinin sevda pazarında, gönlümüzü bir Leyla ya, son Leyla ya, en Leyla ya sunmanın hesabındayız. Yere göğe sığmayan Sevgililer Sevgilisini gönül Kâbe sinde misafir etmenin telaşındayız. Misafirlikler bir olmak içindir, tek olmak içindir.Tıpkı kapısına gelen âşıkına seslenen sevgilinin tek olma hayali gibi. "Kimsin?" diye seslenir kapısını çalana. Aşka tutulan âşık "benim" der. Ve tekrar seslenir sevgili. "Burada iki kişiye yer yok. Gönlüm teki arzular." Tekrar kapının tokmağına dokunan ve ısrarından vazgeçmeyen âşık, benlik libasından sıyrılır. "Sen im" der. Vahdete adım atar, bırakır ikiliği, küfrü bırakır, çokluğu bırakır. Sevdiğinde fânî olur. Aşkın bekâsını bulur. Ebedî aşkı arzulayanlar, sevdiğinde fânî olup ölümsüzlüğe kucak açanlardır. Ve sevenlerin dilinde sevilenlerin adı bayraklaşır. Dillerde hep Leyla kitabı okunur. Kulağa gelen her nağmede Leyla, esen her rüzgârda Leyla... Buram buram hep Leyla... Kuşların ötüşünde, güllerin kan kırmızı kıvrımlarında, göğün mavisinde, ağacın yeşilinde hep Leyla vardır. Yağmur damlaları vuslata koşar, düşer toprağa. Toprak, Leyla sıdır yağmurun; toprağın Leyla sı yağmur... Mecnun a adını sorarlar, Leyla der. Geldiği yeri sorarlar, gideceği yeri sorarlar yine Leyla, hep Leyla der. Hep aşk... Gönlünü Leyla ya kaptırmışların şafaklarında, güneşin ışıldayan çehresinde gamzeli tebessümler saklıdır. Dağların doruklarında hiç kaybolmayan beyazlıklar, Leyla nın yüreğe serinlikler bahşeden sevdasıdır. Aşk, kar beyazı vefalar saklar bağrında. Yüreğine yasak koyanlar, vefalara bezenmiş aşklarında ölümsüzlüğün kapılarını aralar. Gecenin mavi karanlığında yıldızlardan taç yapan âşıklar. Leyla durağında sevda yağmurlarıyla ıslanırlar. "Cennet gözlüm" dediğimiz ve yarım kalmış yanımızı tamamlayan sevgiliyi alıp da yanımıza... "Sen ey cenneti müjdeleyen Sevgili, Sevgilim!" deyip düşüp de peşine, tutunup da eteğine aradık mı hiç gecenin ve gündüzün Leylasını? Sevdanın ve Leyla nın aşkına kaç gün doğumlarını sancıyla yaşadık? Gün batımlarında kaybettiğimiz Leyla yı bir gülün kırmızısında bir bülbülün feryadında aradık mı hiç? Leyla dan başkasını görmez oldu mu gözlerimiz? Yanıklığıyla ve ceylanlarıyla kendisini aşka çağıran çöldedir Mecnun. Dolaşır bir baştan bir başa. Yüreğinden aşka ırmaklar akar çöl kumlarında. Gönlünü avutur. Dolaştığı günlerden bir gün... Fark edemez namaz kılan bir dervişin önünden geçtiğini. Leyla dan başkasını görmeye yasaklı gözleriyle göremez, namaz kılan dervişi. Namaz biter. Kırk yıllık bekleyiş yükünü bilen derviş kızar Mecnun a. Özür kuşanmış kelimelerin ardından, paslı vicdanlara bir hançer gibi, saplanan sözler dökülür Leyla kitabı okuyan dudaklardan. "Kusura bakma derviş baba, ben Leyla nın aşkından seni göremedim. Ya sen, huzurunda bulunduğun Mevla nın aşkından beni nasıl gördün?" Aşk yanılgısıyla avunan yürekler sıtmaya tutulur. Yeni bir sevdanın, ezelî ve ebedî Leyla nın eşiğinde aşka uyanır canlar, Leyla ya uyanır. Vuslat kokan düşler Leyla ya uzanır.
.......................
sustum- ruhum acıya dondu dondum- sevgiler üşüştü kuş olup kuş olup- kanat çırpmak istedim sevgiye sevgiye- ihanetin en ağırıdır sırt dönmek sırt döndüm- kendime düştüm dipsiz kuyularına ulaştım ulaştım- seni buldum yanakların tebessümlere boyanmış boyandım- renginden başka renk görmedim görmedim- suskunun böyle aşka dönüştüğünü dönüştüm- sukutundan damlayan umutların coşkusuna coştum- sana koşmak coşkuma vuslat oldu oldum- işte bak ben de senim artık. ... .. . .
| |
serdar1477
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 3.Mar.2009 Sal 15:48:04 |
| fiogf49gjkf0d süper birşey ya bende şiirlerimi yazsam nasıl olur...? | |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 4.Mar.2009 Çar 23:25:27 |
| fiogf49gjkf0d
Sevmek; Nefes alabilmek, Velhâsılı sevmek; Yaşatabilmektir içindeki çocuğu!..
Gökyüzünde dünyayı yaşarken sonsuz özgürlüğümle birlikte, yaşamı arıyordum ne olduğunu bilemeden... Bir su damlasıydım, güneşin ışıklarında renklerle oynayan, karanlıklarda yıldızlarla konuşan... Mutluydum rüzgarla birlikte maviliğe savrulurken, mutluydum kuşlarla kanat çırparken, mutluydum gökkuşağı olup renkleri saçarken...
Takılmışken bir bulutun peşine, görürdüm yaşayanları yeryüzünde... Hepsi zamanla koşar gibi, hep bir şeylerin peşinde... Bazen bir kuşun kanadına karışır, uçardım onunla, rüzgâra karşı çığlıklarla birlikte.
Yaşamı sorardım kuşlara, nedir diye? Özgürlük derlerdi bana... Göklerde özgürce kanat çırpabilmek, rüzgâra baş kaldırmak. Ama yağmur yağdığında özgürlükleri elinden alınır, ağırlaşan kanatları daha fazla çırpınamazdı damlalar karşısında... Sığınırken bir kaya kovuğuna, özgürlüklerini teslim ederlerdi yağmura, sessizce...
Karıştım bir gün yağmur damlalarının arasına, gücü hissedebilmek için...Toprağa karışmak istedim, çoğalmak istedim, azgın bir nehir olup akmak istedim, deniz olmak istedim, yaşamı bulmak istedim, yaşam olmak istedim... Terk ettim gökyüzünü güneşe veda edemeden... Altımda gittikçe büyüyen yeryüzü beni kendine doğru hızla çekerken daha da büyüdüm, çoğaldım. Koşmaya başladım bir an önce toprağa kavuşabilmek için. Yaşamı hissedebilmek için... Yaşam olabilmek için...
Toprağa ilk dokunuş, ilk sarılış... Sıcaktı toprak, gökyüzünün olamadığı kadar... Beni sarmaladı şefkatle, beni içine aldı sevgiyle... Sevdim onu... Seviyorum dedim yaşamayı seninle birlikte...Toprağın derinliklerinde, karanlık sıcaklıklarda güveni hissettim... Zaman geçtikçe büyüdüm, çoğaldım... Yerimde duramaz hale geldim...
Güneşi özledim... Yıldızlara merhaba demek istedim.... Terk ettim toprağı. Sıcaklığını, şefkatini. Bir sabah çiçekler açarken gökyüzünü gördüm yeniden... Öylesine mavi, öylesine sınırsız, öylesine özgür...
Aktım, gittikçe büyüyerek... Beni sarmalayan toprağa dokunarak aktım... Nereye gittiğimi bilemeden... Sadece yaşamı ögrenebilmek için aktım... Benimle çiçekler açtı ağaçlarda, topraktan otlar fışkırdı delicesine... Ben onlara yaşamı sunarken, cevap veremediler bana yaşam nedir diye sorduğumda... Büyümek istedim... Daha hızlı akmak, denize kavuşmak istedim... Aktım gökyüzünün görünmediği ıssız ormanların arasından, yıllardır kımıldamaktan korkan taşları peşimde sürükleyerek, başkaldırırcasına ... Başakların rüzgârla dans ettiği ovalara geldiğimde duruldum... Onları seyredebilmek için yavaşladım... Sordum uçuşan kelebeklere yaşamı... Rüzgarla dans mı diye?.. Cevap vermediler bana... Denizi aradım uzaklarda, görebilmek için köpürdüm, taştım ona bir önce dokunabilmek için.
Sonra bir sabah, daha güneş ışıklarını serpmeye başlamamışken dünyaya, uzaklarda maviliği gördüm... Gördüm orada canlılığı, başkaldırmışlığı, hasreti... Kavuşmak istedim bir an önce, sarılmak istedim... Koynuna girmek istedim bir sevgili gibi... Sevişmek istedim onunla... Yaşamı istedim ondan... Dokunduğumda denize, balıklar kaçtı benden, suyum karıştı denize... Bir oldum onunla...
Ufacık bir damlaydım, bulut oldum, toprak oldum, deniz oldum, okyanus oldum. Kapladım dünyayı canlılığımla. Dalgalarla oynarken derinliklere karıştım... Derinliğin sessizliğinde güzellikleri buldum... Yaşam gizlenmiş güzellikler midir diye sordum denize? Cevap alamadım... İnsan olmak istedim... Yaşamın ne olduğunu öğrenirim diye...Döl oldum genç bir erkeğin ateşli vücudunda... Yıldızlı bir gecede can oldum bir dişiyle... Büyümeye başladım içinde olduğum insana fark ettirmeden... Büyüdüm, büyüdüm...
Aynı toprak gibi sıcak ve karanlık bu yer bana güven verdi, huzur verdi... Zaman geçtikçe, yerime sığamaz hale geldim... Güneşe sarılmak istedim... Yıldızları görmek, denizle konuşmak istedim... Yaşamı insanlara sormak istedim... Işıkla tekrar kavuştuğumda özgürlüğümü hissettim yeniden... Küçük bir su damlasıyken gezdiğim gökyüzünü yeniden görebilmek mutluluk verdi...
Büyüdüm zamanla... Diğer insanlarla birlikte, zamanla birlikte... Sordum insanlara yaşam nedir diye?.. Cevap veremediler... Bir gün aşık oldum birisine, neden diye sormadan kendime... Bir kuş gibi özgürce, bir nehir gibi delicesine akarak, bir deniz gibi sınırsızca sevdim birisini... O zaman anladım ki;
YAŞAM SEVGİDİR...
SADECE SEVGİ...
nedir yaşamak?
kaçmak mı? saklanmak mı?
açık açık gidipte,
bir kıyıda batmak mı?
bir selamda buluşup da
bir merhabadan kaçmak mı?
AŞK KOCAMAN BİR HİÇBİRŞEYSE
yaşamak sadece
yalnızlık mı???
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 4.Mar.2009 Çar 23:47:40 |
| fiogf49gjkf0d
Hep daha çok boşvermiş göründüm,daha çok endişelenerek
Daha çok alay ettim kendimle, hayatla… Hep tutarak kendimi, hiç ağlamadım Daha çok gülümsedim, çok kızgındım oysa Daha cesur göründüm, korkudan ölüyordum oysa Daha güçlü gibi göründüm, aklımı kaybetmeye yakınken düşünüp durmaktan Panikten sağa sola koşacak gibiyken, oturdum sakin sakin Ve gülümsedim bilmişcesine… Hiç bir şeyi bilmeden...
Sarılmak istiyordum birine, hiç kimse bana sarılmadı diye… Sarılmadım kimseye ama, hiç kimse sarılmadı diye bana Kafamda bir yerlerde, beyaz koridorlarda gölgeler arasında, Koşarken ben deli gibi, soluk soluğa kovalıyordu yalnızlığım beni, Her an yakalayacak gibi…
Sevmek istedim, sevmedim, kendimi çıkarırım diye açığa Her şey önemsiz oldu benim için, kendim bile… Hep öyle sandılar, gördükleri gibi yani Ama yanıldılar, değildim göründüğüm gibi Hep rol yaptım, her gün ayrı maske taktım Korktum herşeyden, hiç göstermedim kendimi Oradaydım esasında ama gerçek şuydu, Kimsenin bilmediği biriydim ...
Hep açıksözlüymüşüm gibi davrandım Aklımdan geçenleri asla söylemedim oysa Hep oyunu izledim, hiç müdahale etmedim Karışmadım Ama zannettiler ki, oynadım Oysa ben hiç dahil etmedim kendimi oyuna
Aklımdan siyah geçerken, beyaz dedim Siyah deseydim olmazdı, uğraşırdınız benle Ben uğraşmak istemedim sizinle Dahil olmak istemedim oyuna Beyaz dedim ve gizlendim Bilmediniz
Demezdim hiç düşündüklerimi, hissettiklerimi Denmezdi, ayıp olurdu nedense… Kırılırdınız Güya yakındık ya biz birbirimize, korkunç mesafelerle Ama anlatılmazdı, ayıp olurdu Kral çıplak hesabı… Tercihen ikiyüzlülük modaydı Çıkmaz sokaklara aşinaydık ya biz El mahkum gülümserken, gözlerimiz donuktu Hep aynı devam ederdi bu oyun, kısır döngü…
Herkes çok iyi bilirken beni Giderek daha bir gizledim kendimi Anlatılamaz haldeydi tüm bu hesaplar Anlatmayı denediysem de önceleri Geri çekildim yenik, manzara iç açıcı değildi… Her şey yolunda gibi görünürken Her gün duyar oldum çekip gitme, kaybolma özlemini… Kimsenin bilmediği, tanımadığı bir yerde Bir yabancı olabilmek yegane dileğimdi...
Her şeyi kimse istemedi bilmek Kimse istemedi duymak Sözlere dökülmesi sakıncalılar listesi uzar giderdi Sustum; içimde bir yerlerde gölgesi bol serin odalarımda kapanan kapıları sayarak… Hep yalnız kalırdım hiç şikayet etmezdim değil mi Taş duvarlar gibiydim değil mi Yine de yosun tutardım çok ender de olsa ağladığım için
Ve hikaye buydu… Bir kale sandıkları şey öyle görünse de bir kale gibi, kumdandı aslında evet, sadece kumdan, ama bilmediler, anlamadılar ve yanıldılar… Hem de çok...
| |
| |