ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 5.Mar.2009 Per 14:40:22 |
| fiogf49gjkf0d
Ne zaman gözyaşın yağsa yüzüne Güneşin nefesi değse sesine Seni ben.... Sayrılı bir mıh gibi Yüreğime saplarım... Sonra ceplerime doldurup anıları Yaramaz bir çocuk gibi Kaçarım...
“tartıda melek gibi olmak melek olmaktan ağır basar…” Sırf bu yüzden gitmeliyim…
Yaralamazsan Sevemem Seni
“tartıda melek gibi olmak melek olmaktan ağır basar…”
Kalbinin yıkıntıları arasında eşelemektesin toprağı, bir tohum aramaktasın içinden can özü çekilmemiş, bir umut aramaktasın azda olsa üstüne mavinin kokusu sinmiş. Tırnak aralarında cam kırıkları, yürek uçlarında aşk kesikleri var ve gölgesinden bile koyu bir kan yaşam ışığının pınarlarından, gözlerinden sızmakta…
Ve ben…Ve ben bilmekteyim… Doru kısrakların kalbini bile çat diye ortadan çatlatacak kadar körüklü bir hırsla bilmekteyim. Bu arayışın bu çırpınışın tek anının bile kendin için olmadığını, iç terazinin sen olan kefesinin hep havada kaldığını, karşıda sevilen varken ne koyulur ki ona denk olsun diyip tepeden tırnağa ruhunu kendinden soyup aşka en yakışan elbise sevgilidir diyerek beni bir libas gibi üstüne giydiğini bilmekteyim.
Sen, zamanın kırık bir anında karşıma koyulan yüreği bal oğulu bir ayna, nergisi kendine aşık eden durgun göl yüzü… Geceye çalan gözleriyle ruhum aynadan hareli bir güneş gibi bana bakmakta, giden sevilenler ardında eğilen başım bir Ağrı, bir Nemrut olup yansımakta. Gördüklerimin ben olduğumu ince bir sızı gibi sayıklasa da hala beynim, kalbim ah kalbim gerçeği bir tokat gibi suratıma çarpmakta. Gördüğüm sendeki beni başka yüzlerde bir hazine arar gibi aramaktayım.
Kendimce kılıflara sokuyorum gidişimi, kendimce yoğuruyorum. Anlayacağın kilden bir yığın var önümde ve ben mermerden heykeller hayali kuruyorum. Gitmek ne denli zorsa senden, sende sevmek o denli kolay. Günlük bir işi yapar gibi, uyur gibi yahut uyanır gibi bir ömür bir ömre adaklanır mı?
Ne kadar anlatsam da gitmelerin zorluğunu bilemezsin ki… Sen hiç gitmemişsin ki… Terk edilen olmak varken, terkeden aşktan cayan olmamışsın ki.
Sana sağılmış yaraların kabukları kalmış, sen yinede o mutlu olsun demişsin. Hep gidenlerin kapısında kalmış aslın, sen suretinle yanmışsın…
Yine de gitmeliyim artık. Ellerinde yeniden doğmuşken hayata örseleyecek bir yürek bulmalıyım yeni tenimi ve sonu bahara çıkmayan bir çıkmaz sokak olmalı aşk.
Gitmezsem ahı siner omuzlarıma tüm gidenlerin… Gitmezsem fıtratı bozulur yalancı aşk yeminlerinin… Gitmezsem sonu gerçeğe varır masalsı düşlerimin…
Sırf bu yüzden gitmeliyim… Senin büyük yüreğine rağmen bu aşka ve bize yazık etmeliyim.
Dünyada Dünyada bir yerdeyim ben Yol kenarlarındaki su birikintilerindeyim Yerim yurdum yoktur benim Yarim yurdum yoktur benim Sadece gökyüzüne göreyim...
Uzak yerler çeker beni İsterim ki gemilerle gideyim Bugün burda şarkılar söylerim Ben kendime şarkılar söylerim Ama yarın hiçbir yerdeyim...
Aşk, özgürlük düşü yetmez; özgürlüğün kendisi, hala yetmez; Hayatın kendisi, ve en sonunda giderken oradan, hayattan her şeye bedel, küçük, mütevazi, o en anlamlı tebessüm sizin olsun… Elbette mümkün değil ama, her şey gönlünüzce olsun… …
Neden olmasın?...
Kazim Koyuncu (11.05.2004)
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 6.Mar.2009 Cum 15:24:55 |
| fiogf49gjkf0d
sızıntı...
her yerde kalbimin.
hüznünde, çaresizliğinde, kırıklıklarında ve kimsesizliğinde. ah sabahlar olmasa, güneş uyanmasa hiç. karanlığımda kalbimin sızıntılarının kokusu sadece beni rahatsız etmekte gün ağırdığında umut kalbimin yaralarına acımasızca tuz ekmekte... şimdi son sözünü söyle mutluluk...
Ben gidiyorum... Oyalayacak kimsen kalmayacak...
Yüreğimde acı kıpırtıları yaşadıgım bir zamanı yaşıyorum…Yalnız koridorlarda yürüdüğüm duvarlarda boğuluyorum…Baş başa kalıp düşünme zamanıdır …Acıtmalı ,kanatmalı…Farkındayım zorluyorum nefes almak icin cigerlerimi…Bedenimi taşıyamıyor ruhum…Ağırlaştı gözlerim aynı zamanı yaşıyor gibiyim.Kontrolsüz acıtıyorum ,bilinçsiz…Farkındalıktır harabelerime yol veren…
Çarelerim ruhuma yansıyan ışıklar…Dile gelmiyor anlatamıyorum zorlanıyorum…Sonun başlangıcıdır artık bu ruh…
Hayaller vardı beni alıp götüren düşlerimde kayboldugum
Kaybolupda unutuldugum ama orada hep birisi vardı ve ben
Hep onu düşünürdüm gözyaşlarımda benim yanımda olan
Ölürken bile düşüncegi kişi ben olan onu biliyordum o hep
Yanımdaydı belkide boş du imkansızın peşinde olmak
Belkide imkansız yokdu hep imkanlar sunulmuştu sıkılmış
Ruhumdan gelirken sana bedenim yine orada ama ruhum
Yanında gökyüzündeydim belki ucuyordum özgürdüm
Ama yere düştügümde acısı cok kötü olacaktı ama yinede
Gökyüzündeydim..belki bulutlar yokdu belki gökyüzü yoktu
Hepsi birer hayaldi ama yine ben içimde bir köşedeydim...
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 7.Mar.2009 Cmt 15:00:26 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
işte gidiyorum birşey demeden, arkamı dönmeden, şikayet etmeden, hiçbir şey almadan, birşey vermeden, yol ayrılmış görmeden gidiyorum...
vay be hayaloğlu!.. sonunda sende düşüp gittin azrail in peşine !..
Yusuf ölmüş
DELİKANLILIĞINI hiç yitirmemiş, çok "kıyak" bir adamdı Yusuf Hayaloğlu...
Kısa ömrünün sonuna kadar "devrimci", kısa ömrünün sonuna kadar "bohem" ve kısa ömrünün sonuna kadar "arabesk" kalmayı başardı...
Ancak Ahmet Kaya nın bestelemesiyle eksikliğini tamamlayan şiirler yazdı...
Dilimize pelesenk olan güzel, şaşırtıcı ve tuhaf sözler bıraktı:
"Mavi gökyüzünü ona dar etmişler" gibi...
"Başım belada" gibi...
"Hani benim gençliğim" gibi...
"Olmasaydı sonumuz böyle" gibi...
"Mülteci istekler" gibi...
"Vakit tamam seni terk ediyorum / Bu incecik bir veda havasıdır" gibi...
"Bir cebinde Das Kapital / Bir cebinde kenevir tohumu" gibi...
"Katran gecelerin heyülası" gibi...
Ama onun bizlere en büyük armağanı, çok eski duyarlılıkları anlatır gibi yalın ve içe işleyen, Müslüm Baba nın korkunç güzel söylediği "Şu dağlarda kar olsaydım" türküsüdür...
Son dizeleri şöyledir:
"Şu yarada kan olsaydım / Dökülüp ziyan olsaydım / Bu dünyada yerim yokmuş / Keşke bir yalan olsaydım"...
İşte sonunda oldu...
Yusuf da bir yalan oldu...
"Kafasına sıkıp gitmedi" ama "yüzünü döküp gitti"...
Ne diyelim?
Allah rahmet etsin...
Ayrılık Hediyesi
şimdi saat sensizliğin ertesi yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın avutulmuş çocuklar çoktan sustu bir ben kaldım tenhasında gecenin avutulmamış bir ben...
şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim ki bu yaşlar utangaç boynunun kolyesi olsun bu da benden sana ayrılığın hediyesi olsun
soytarılık etmeden güldürebilmek seni ekmek çalmadan doyurabilmek ve haksızlık etmeden doğan güneşe bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun.. şimdi iyi niyetlerimi bir bir yargılayıp asıyorum bu son olsun be..bu son olsun! bu da benim sana ayrılırken mazeretim olsun!
şimdi saat yokluğunun belası sensiz gelen sabaha günaydın! işi-gücü olanlar çoktan gitti bir ben kaldım voltasında sensizliğin hiç uyumamış bir ben...
şimdi dişlerimi sıkıp dudaklarıma kanamayı öğrettim ki bu kızıl damlalar körpe yanağında bir veda busesi olsun bu da benden sana heba edilmiş bir aşkın son nefesi olsun...
kafamı duvara vurmadan tanıyabilmek seni beyninin içindekileri anlayabilmek ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü bütün saatleri öylece durdurabilmek için çıldırasıya paraladım kendimi lanet olsun! artık sigarayı üç pakete çıkardım günde olsun be! ne olacaksa olsun! bu da benim sana ayrılırken şikayetim olsun
(gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun isterim sende ben gibi yan ömrüne hep ağla hep ağla bu benden son dua bu benden ayrılık hediyesi olsun)
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 7.Mar.2009 Cmt 15:06:32 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
Benim hiç sapanım olmadı anne, Ne kuşları vurdum, Ne de kimsenin camını kırdım… Çok uslu bir çocuk değildim ama, Seni hiç kırmadim, hep boynumu kırdım. Ben hayatım boyunca Bir tek kendimi vurdum! ..
Suskun görünsem de, fIrtınalı ve mağrurdum anne. Bir mızrak gibi, Aynada hep dik durdum anne! .. Ben sana hiç bir gün laf getirmedim, Leke sürmedim. Ama göğsümü çok hırpaladım, Kalbimi çok yordum… Ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum! …
Benim hiç sevgilim olmadı anne, Ne bir yuva kurdum, Ne bir gün şansım güldü… Öpemeden bir bebeğin gidişini, Tükendi gitti çağım… Kimi yürekten sevdiysem, Yüreğini başkasına böldü… Bir muhabbet kuşum vardı, O da yalnızlıktan öldü…
Sen beni göğsünde Hep acılarla mı soğurdun anne? Yoksa evlat diye, Koca bir taş mı doğurdun anne? Eziyet degilim, zahmet değilim, Musibet hiç değilim; Bir senin mi balına sinek kondu, söylesene! Doğurdun da beni, Ne ile yoğurdun anne?
Benim hiç hayalim olmadı anne… Ne seni rahat ettirdim, Ne kendim ettim rahat… Bir mutluluk fotografı bile çektirmedi bu hayat Kaybolmuş bir anahtar kadar Sahipsizim anne… Ne omuzumda bir dost eli, Ne saçımda bir şefkat…
Say ki yollardan akan, şu faydasız çamurdum anne… Say ki ıslanmaktım, üşümektim, Say ki yağmurdum anne! Bunca yıldır gözyaşlarını, Hangi denizlere sakladın? Oy ben öleyim, Sen beni ne diye doğurdun anne ?
Yusuf HAYALOĞLU
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 7.Mar.2009 Cmt 15:41:40 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
Hani Benim Gençliğim Nerde...
| |
Hani benim gençliğim nerde Bilyelerim topacım... Kiraz agacı altında yırtılan gömleğim Çaldılar çocukluğumu habersiz...
Penceresiz kaldım anne Uçurtmam tellere takıldı Hani benim geçnçliğim nerde...
Ne varsa bu gençliği yakan Ekmek gibi aşk gibi Ne varsa güzellikten yana Bölüştüm büyümüştüm...
Bu ne yaman çelişki anne Kurtlar sofrasına düştüm Hani benim gençliğim nerde...
Hani benim sevincim nerde... Akvaryumum kanaryam... |
|
Yusuf Hayaloğlu |
(dinle)
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 8.Mar.2009 Pzr 14:35:01 |
| fiogf49gjkf0d Kadınım ben...Yok sayılsa da varım ben...
Tüm gösterişiyle,görkemiyle ,tüm yalnızlığıyla,
tüm yoksayılmışlığıyla kadınım ben...
Ben kadınım,acılarla büyüttüm kendimi damla damla...Sabırla besledim sevgiyi yudum yudum...Ben kadınım;kanımda direnç ve umut , yüreğimde aşk daima.. Dayanırım yokluğa,eksilerek çoğalanım.Sevginin en güzel ifadesiyim.Tüm çözümleri bilirim.Ben kadınım deniz kadar anlaşılmaz sanılmamın aksine ,ilmek ilmek çözülenim.Ben kadınım;canımdan can ,kanımdan kan yaratırım.Kalbim inanç doludur.Sevgi ve özlem doludur.Çoğu zaman duvarlara çarpsa da duygularım; vazgeçmem hissetmekten.Ben kadınım ; sevdiğim zaman ölümüne severim. Sınırlar,yollar,uzaklıklar vız gelir bana;yıllar önemsizdir.
Ben kadınım ,merhametin ,özverinin kaynağıyım.İnananım.Sevgiyi emeğimle beslerim. Ben kadınım; çoğu zaman en çok sevdiğim acıtır canımı yinede gülümserim. Ben kadınım, sabırla örerim güzelliği ince ince duyumsayarak hayatı.Kimi zaman kapalı kapılar çıkar karşıma asla yılmam. Yine denerim.Ben dünya kadar eski ve kutsal olanım. Bir can doğururken seve seve ölenim.En çok ezilenim.
Ben kadınım; çoğu kez bir kadın çıkar yoluma ve ihaneti yaşarım sessizce,bedelini ben öderim. Ben kadınım ; her yerde benim izlerim var. Bulunduğum tüm ortama sinerim.Varlığımla anlam kazanır kentler ,caddeler,sokaklar ,evler.Ben kadınım ;hassas,ince ,duyarlı ve sevecenim.Durmadan törpülendikçe,inadına ayakta duranım.Zaman zaman paralarla satılsam da varım.Aldatılsam da varım. Hiçler uğruna yıllarca savrulsam da varım.Ezilip horlansam da varım.Emeğim gerçek emektir. Tamamlayandır. Ben kadınım ;tüm farklılıklarımla elmanın diğer yarısıyım.Bir ipek böceği gibi örerim hayatımı dayanarak acılara...Ben kadınım KYBELE gibi sağlam bir anayım.Toprakla özdeş olanım.Tüm bunlara rağmen zorlanırsam eğer bitmişse umutlarım ,yok sayılmışsam, değerlerimden birine dokunulmuşsa o an en acımasız olanım.
Ben kadınım; ölümün bir son olmadığını bilirim.Tüm varlığımla çıkarım savaşa...Ruhum ve inancımla...Ben kadınım; hiçbir denizcinin görmediği fırtınalar,anaforlar bendedir. Hiçbir dağcının görmediği doruklar ve uçurumlar bendedir. Savrulurum rüzgarlarla ve savururum.En büyük isteğim anlaşılmaktır. Ben kadınım bir adım gelene on adım gidenim. Aklıma güvenirim. Çoğu zaman aptal sayarlar. Ben kadınım;huzur ve mutluluk isterim.Haksızlık olmasın isterim. Kötülüğün değil iyiliğin ,çirkinliğin değil güzelliğin. Ve barışın ,onurlu bir dünyanın varolmasını isterim..
Küçük bir erkek çocuk, annesine sordu: "Niçin ağlıyorsun?" "Çünkü ben kadınım." Diye cevapladı annesi. "Anlamadım!" dedi çocuk. Annesi, çocuğu kucaklayıp "Hiç bir zaman anlayamayacaksın!" dedi. Babasına "Baba, annem niçin ağlıyor?" diye sordu. Babanın cevabı: "Bütün kadınlar sebepsiz ağlayabilen yapıdadır" oldu.
Küçük çocuk büyüdü, yetişkin adam oldu, halâ kadınların niçin ağladıklarını keşfedemedi. Nihayet öldükten sonra cennete gittiğinde Allah a sordu. "Allahım!" dedi: "Kadınlar niçin bu kadar kolay ağlayabiliyorlar?" Allah:"Ben kadınları özel yarattım! Tüm yaşamın ağırlığını taşıyabilecek kuvvette olmasına rağmen başkalarına teselli verecek kadar yumuşak omuzlar, doğumun acısına olduğu kadar doğurdukları evlatlarının nankörlüğüne dayanabilecek iç kuvvetini verdim.
Başkalarının kuvvetinin kalmadığında; devam edecek azmi, ailesinin hastalığında; yorgunluğa pabuç bıraktırmayacak kudreti verdim. Her türlü şart altında, hatta kendilerini çok kötü incitseler de, çocuklarını sevmek duygusallığını verdim. Bu duygusallık her yaştaki çocuklarının yaralarını sarmalarına, sorunlarını dinleyip paylaşmalarına yardım ediyor.
Kocalarını tüm kusurlarıyla sevmek kuvvetini verdim. Onlara iyi bir kocanın eşini asla incitmeyeceğini fakat bazen destek ve kuvvetini deneyecek davranışlarda bulunacağını anlayacak duyarlı bir zeka verdim.
Tek zayıflık olarak kadınlara bir gözyaşı verdim...
Tamamen kendilerinin sahip oldukları, ihtiyaçları olduğunda kullanmak üzere. İnsanlık için bir gözyaşı..." diye cevapladı...
Kadını güzel yapan şey ne saçı, ne vücudu, ne de kendini ne şekilde taşıdığıdır. Kadını esas güzel yapan sevgisini paylaşabilmesi, fedakarlığı, sorumluluğu, anlayışı, sadece bilgiye değil aynı zamanda kalbe de yönelik aklıdır.
KADIN OLMAK BAŞKA BİRŞEY...
KADINLAR GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN.....
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 8.Mar.2009 Pzr 15:19:39 |
| fiogf49gjkf0d
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 9.Mar.2009 Pzt 14:06:25 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
Sen türkü söyle ve gülümse küçüğüm,
Çünkü sesinin ırmağıyla yeşerecek,
Hasretin bozkırları...
Kalpte ne varsa o damlar ve tekrar ait olduğu yere döner damlalar... Kimliğin kilididir kelimeler… Kibar kalpten kelamın kibarı damlar, kem kalpten de kem kelime…
Boş değildir kelimeler, boş olanlar bile bir boşluğu ifade eder… Hiçbir kelime de boşlukta kalmaz, bir kalbe konuk olur… Keder kelimeleri kederliler kapar, kimsesizlerinkini kimsesizler tutar, sevinçliler sevinçlileri sevindirir… Yaslıları yaslandırır yaslı kelimeler…
Hikmetin kabı, mananın kılıfıdır kelimeler… Mana denizi kabardığında kelime dalgasıyla vurur yürek sahillere… Sahile değişik şekiller verir bazen nazlı, bazen hırçın vuran dalgalar… Engin denizlere yelken açmak da kelime teknelerine binmekle olur… Denizle sahil arasında gelgitleri oynar kelimeler…
Kimse kaçamaz kader kelimelerden ve kader olan kelimelerinden… Kem bir kelime kendinin yazdığı yazgıdır ve tekrar sahibine yansır… Hased hasisliktir, sahibini yakar… Gıybet kendini dişlemektir… Zan zulmü, zamansız yakalar kişiyi…
Kelime varsa bir kalem vardır… Bir kelimedir kâinat… Kâinatı "Kün" ile yazan kader kalemi, her bir kalbe de ayrı bir imza atmış, her ömre farklı bir yazgı yazmıştır… Motif motif çizmiştir "an"ları, desen desen yapmıştır yolları…
Kün kaleminin ucundaki zerrelerle yazılmıştır kâinat… Galaksilerin kavislerinden, kelebeklerin kanatlarına aynı mühür konmuştur; "Vav"… Aynı kalem kalbin göz bebeğinden göğün göğsüne bir çizgi çekmiştir; "Elif"… Ve insan her bir şeyde "Hu" yu okusun diye yaratılmıştır.
Kâinata ve kalbe yazılanlara iyi okumak güzelliklerle bezenmektir… Kem kelimelerle kirletmez kalbini… Hikmet konuşmak varken gıybet etmez, tefekkür ederken hasislik düşünmez, güzelliklere nazar ederken zanna zamanı kalmaz…
Hayatıyla bir "Elif" yazar, "Vav" vuslatıyla yürür, yüreği "Hu" okur..
Gülümse Güneşe Umut Yeşersin
Türküler söyle dost yüreğine gülümse güneşe umut yeşersin yarına yeniden doğacak diye bir ümidin varsa
.../ Kır çiçekleri kırılmasın kirpiklerinde saçlarını savuran bu rüzgar esmesin şafaklar umut açmıyorsa yastığında yaslandığın gecelerin yak kül olsun, seni üzen ne varsa gönlünün ocağında…
Ser önüne yoz akşamları küflü gurbet gecelerini de al yanına tutuşturalım bir ucundan içimize batan bu hayatı
Ömürki, nazlı bir bahçedir kınalıkuş kimi gün çicek açar, kimi gün yaprak döker bırak geride kalsın sonbaharlar yeni baharlar selamla inadına
Say ki, sen de varsın bu dünyada bırak uyusun kollarında nilüferler baharlar tadında kalsın sarmalında umut bir sonbahar yaprağına da yazılı olsa adın sende oyna hayatını acılar karşısında
Bırak dönsün dünya sende dokun bir ucundan hayata aldırma sedası sarsık keman iniltilerine mutluluk dediğimiz ulaşılmaz bir dağ da olsa demirden bir kale de olsa içimizi kuşatan aşk hiç kervan geçmese de düştüğümüz kuyunun kenarından aldırma, herkesin hayatında acının solduramadığı günlerde vardır elbet
Bırak hayatın hangi burgacında dalgalanıyorsa kalbin dalgalansın bir kelebeğin ömrü kadar da olsa ömrün bir sarmaşık tutkusuyla sarıl yaşama hangi uçurumun kıyısında olursan ol her zaman heybende biraz umut yedeğinde sevgi kırıntıları bulunsun...
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 11.Mar.2009 Çar 00:12:21 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d En uzak mesafe
iki kafa arasındaki mesafedir
birbirini anlamayan...
Çoğunlukla kaçırdığımız bir aşk ihtimalinin ya da biten bir ilişkinin ardından gelir, “her şey başka türlü olabilirdi”. Hem kadere boyun eğiş, hem pişmanlık... İkisi birbiriyle çelişiyor gibi görünse de, ikisi de birbirinden kuşkulu aslında. Ama ikisinin varlığı da fazlasıyla hissediliyor. Satır aralarında fısıltılar dolaşıyor sanki, “evet bu kader, ama değişemez miydi acaba ?..”
İhtimal ya, duygularımızdaki buzlanma herhangi bir nedenle çözülmeye başlarsa bir gün, “değişemez miydi acaba?” sorusu, “değiştiremez miydim acaba?”ya dönüşür ağır ağır. Ve hala yeteri kadar gücümüz kaldıysa şayet, kendimizi izledikçe, yaşamaktan alıkoymuyorsak artık kendimizi... Bu, bizim kurtuluşumuzu sağlayabilir belki. O zaman her şey başka türlü olabilir gerçekten, hiç değilse bundan sonra...
Bizi saran kozanın çatırdamaya başladığını duyarız... Bulduğumuz ilk taze çatlaktan dışarıya süzülürüz usulca... Ve bir kelebeğin ömrü, insanların gözüyle bakıldığında çok kısa görünse de, bir kelebek hayatında zamanın hiçbir anlamı olmadığını öğreniriz. Aslında sadece bir kelebeğe dönüşebilme kabiliyeti taşımayanlar için ‘kısa’ ve ‘yetersiz’ olduğunu anlarız hayatın. Ve ayrıcalıklı anların tadını çıkarırken, hayatın bize nasıl da cömert davranmaya başladığını fark ederiz.
Aksi halde... Aksi halde, nasılsak öyle devam ederiz işte...
Ara sıra sonsuz bir sıkıntı kaplar içimizi, bilhassa kaçırdığımız hayatları düşündüğümüzde... Ve ne kadar uzun zamandır “aşk”ın denetimsiz ve keyfi mutluluğuyla uyanmadığımızı hatırladığımızda... Hayatımıza değip geçen en son aşk ihtimali gelir aklımıza... Her şey başka türlü olabilirdi diye düşünürüz...
Kanatları yüzlerce kez kırılmış minik bi kelebek,
nasıl her seferinde onarıp minicik kanatlarını
tekrar kanat çırpıyor masmavi ufuklara.
Nerden geliyor sana bu yaşama isteği?
Ben bu kadar sevemiyorken hayatı,
o her defasında tekar başlama çabasında.
Kollarımdan sürüklüyor beni, boşluğa atıyor sonra onun
yenilenmiş kanatlarıyla başka bir aşka doğru uçuyoruz.
Arada istemediğim duraklarda duruyor,
başka kanatlar kırıyoruz istemeden.
Sonra bazen bulutların arasında ışıl ışıl parlayan bir kalbe
tutuluyoruz ama parlaklık her zaman en güzeli olmuyor.
İmkansız aşklarımız oluyor, bir yıldıza aşık oluyoruz.
Ama o yıldız bizi değil de çok başka dünyaları aydınlatıyor.
Yine de yanında kalıyoruz, canımız acısa da..
O nun yüzü bize dönmese de..Yine kırılmak var içimizde..
Bu hikayenin sonunda minik kelebek acaba
tekrar ürkek ürkek uçabilecek misin?
İstemeden yine pervane oluyoruz bir yıldıza..
Hazır mısın bir daha kırılmaya?
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 12.Mar.2009 Per 13:23:40 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
` Geriye bir hiç kalsada benden andım olsun yazgıma..!
Atacağım Seni Sileceğim Gözlerimden.. `
sorumsuzca yaşadığım günlerin hesabını vermek için sanırım çok geç kalmışım.bugün düşününce neye ve kime hesap verebileceğimi bile bilmiyorum.harcadığım yılların getirisi ne diye düşündüğümde ise kocaman bir hiç...! ben çok kez hiç oldum çok kez karaya vurdum aslında her karaya vuruşumun ardından kendimle yüzleşmemek için kendimden kaçtım.bu kaçış nedendi aslında belkide nedensizdi.nedeni olmayan birşey beni neden bukadar etkileyebiliyordu onuda bilmiyorum.zorum ya hayatı ve insanları nekadar ti ye alıyorsam bi okadarda basit insanlar hep ilgimi çekmiştir.basit hayatlar 2 süslü öğrenilmiş cümleler.ya aradığım ne...! hayattan beklentim? kendimi hiçliğe terketmemmi bütün bunlara sebep.bundanmıdır basit karakterlerin beynimde yer alması.onları önemsemem.işte yeni bir karaya vuruş ve yeni bir yüzleşme seansı kendimle. nereden başlamalıyım yada kimden hangi karakterden.yanlış olan nokta neresi? beynimde gelip geçen insan karakterleri mevkileri ve yaşamlarına sadece getirisi olan hayatları sokan insanlar.sizden gidenleri hiç düşündünüzmü acaba.kişiliğinizden herbigün kaybettiğiniz değerlerinizi.kendinize veremediğiniz cevapları ters düz yaptınızmı hiç. ister olduğunuz yerde saymaya devam edin.ister kendinizi yükseklerde görün ama kendinizle yüzleştiğiniz zaman sadece üç beş yamalı cümlelerin arkasına sığınmayın.size getirisi olan insanların arkasına sığınmak sizi karakterinizi köreltir.ötesine asla gidemezsiniz.
olduğunuz yerde saymaya mecbur insanlar zavallı karakterler benden uzak durun...!
... Sonra bir gün geldi ve unutuldum...
Ve sorular birer birer bıçak gibi saplandı yüreğime ve yüreğimde yanıtlarını buldu...
Unutuluş hepsinin acımasız cevabı oldu...
Sonrası dipsiz bir karanlık... Sonrası çaresiz bir çıldırış... ... Kırgınlık kimlik değiştirdi ve vazgeçiş oldu benim için...
Unutmanın en ağırı unutamadan unutmaktır...
Seni sonsuza kadar kaybetmek kimlik değiştirdi ve unutmak oldu benim için...
Seni unuttuğum yalanıyla hayatı kandırmaya çalışınca
Hayat hiç olmadığı kadar acımasız tokatlar indirdi yüzüme...
Sonrası dipsiz karanlık... Sonrası hatırlamaya bile dayanamadığım düş yıkımları...
Sonrası kesif, karanlık ve rutubetli bir kuyu... Koskoca bir boşluk...
Sonrası yalnızlık kelimesine sığmayacak kadar derin bir yalnızlık...! ... Ah sevgilim, ayrılık trenini çoktan kaçırmadık mı biz...
Bulup bulup kaybetme oyunlarını çoktan tüketmedik mi...
O dünyevi aşk oyunlarından, kıskandırmalardan, kaçamaklardan çoktan vazgeçmedik mi...
Birbirimizi en ağır ihanetlerde sınamadık mı...
Anlamadın mı artık, varlığım sana acı vermek için değil...
Sadece seni sevmek için yaşadım ben! ... Seninle geçen zaman bir daha tekrarı olmayan, doğaçlama bir melodi gibi benim için...
Sanki birlikte yazılmış kaderimizin sayılı dakikalarından an çalıyorum...
Öylece karşında oturup seni seyretmeyi, sana yemek hazırlamayı
Seninle sohbet etmeyi, dostlarını ağırlamayı, seninle birlikte uyumayı...
Yani paylaştığımız ne varsa hepsini, bir daha asla okuyamayacağım bir şiiri
Kelime kelime içime sindirir gibi, soluk soluğa hissederek yaşıyorum...
Öyle birikmişsin ki içimde...
Seni yaşamakla tüketmem, seni sıradanlaştırmam mümkün değil...
İçime çektikçe çoğalıyorsun... ... Şimdi bana varlığımın sana acı vermediğini söylüyorsun...
Gitmemi istiyorsun, sonra yeniden gelmemi...
Ve sonra yeniden gitmemi...
Beni sensizliğin o dipsiz çukuruna önce sarkıtıp, sonra yeniden gün ışığına çıkarıyorsun...! ... Madem varlığım acı vermiyor sana...
Madem ki ancak yokluğumda sevgimi hissedebiliyorsun...
Öyleyse yokluğumla kal sevgili...
Madem ki yokluğumla daha mutlusun...
O halde yokluk benim bu aşk için büründüğüm son kimlik olsun...
Cezmi ERSÖZ
| |
| |