fiogf49gjkf0d Rüya gününüz geldi çattı ama gelinliğinizi seçmek çok zor değil mi? İçinde kendinizi çok güzel hissedeceğiniz o hayallerinizdeki modeli bulmak unutmayınseçtiğiniz gelinlik sizi anlatıyor. Bu tüyolara bakmadan seçiminizi yapmayınız.
Bütün kadınların çocukluklarından beri hayal ettikleri ve ‘o gün’ geldiğinde giymeyi planladıkları bir gelinlik modeli vardır. Tıpkı ‘Büyüyünce ne olacaksın?’ sorusunun ardından hayaller kurduğumuz gibi; kimi kadın Pamuk Prenses kimisi peri kızı olmayı düşünerek gelinlik modellerini belirler. Ancak ‘o gün’ gelip çattığında her şey hayallerdeki gibi olmayabiliyor. Ve gelinlik seçimi çok zor bir sürece dönüşebiliyor. Bunun için birçok gelinlik firması farklı beden tipleri için çok çeşitli seçenekler sunarken, modaevleri de kişiye özel gelinlik modeli hizmeti veriyor.
Ama şöyle bir gerçek var ki, gelinlik seçiminde en önemli rolü duygular oynuyor. Gelin kendini bulduğu modelle klasik tutucu ya da sıradışı olduğunu da gösteriyor. Günümüzde modern gelinler klasik çizgilerini koruyan sade modelleri seçebildiği gibi genç ve cesur gelinler alışılmadık kısa gelinlikleri bile tercih ederek bu modellerin popülaritesini yükseltebiliyor. Ama tarzı ya da ölçüleri ne olursa olsun günümüz gelinlerinin üzerinde durduğu üç nokta; zamansız şıklık kalite ve kendine özgü olması. Hayalinizdeki gelinlik modeli ne olursa olsun, bir gece için prenses olmaya hazır olun ve gelinliğinizin ne mesaj verdiğini de unutmayın…
Uzun kollu model ise; Alçak gönüllüsünüz
Bu sıcakta uzun kollu bir model nereden çıktı demeyin. Straples ya da ince askılı bir modelin üzerine uzun kollu bir ceket de giyebilirsiniz. Belki de ikinci evliliğiniz ve sadece beyaz elbise ve ceketle ne kadar alçak gönüllü olduğunuzu göstermek istiyorsunuz. Hatta size önerimiz düz saten bir elbisenin üzerine datelden uzun kollu bir bolero ceket.
Sade ve düz hatlıysa; Modernsiniz
Kennedy tarzı düz hatlı modellerden hoşlanıyorsanız, kendinize güveniniz tam ve modernsiniz demektir. Eğer düz bir model seçiyorsanız saten kumaş ideal. Bu tür modelleri tercih edenler dantel ve işlemeden kaçınıyor. Ama gelinliğinize biraz hareket katmak için dantel bir duvak tercih edebilirsiniz.
Boyundan bağlıysa; Pratiksiniz
Omuzları öne çıkaran boyundan bağlı modeller tercih ediyorsanız, tıpkı bir düşes gibi balo salonuna girdiğinizi hayal ediyorsunuz. Gelinliğinizde böyle bir modeli tercih ederseniz siz bu özel günü elinizde şampanyayla gayet rahat geçirebilecek birisiniz. Hatta ‘gelinlikler beyaz olmalı’ kuralı da size göre değil neden bej ya da krem rengi olmasın?
Tanrıça gibiyse; Moda tutkunusunuz
Yeni sezonda Yunan tanrıçalarını andıran tek omuzlu eliseler çok moda. Eğer gelinliğinizi de tek omuzlu bir model seçiyorsanız, siz bir moda tutkunusunuz. Vücut hatlarınız da uygunsa böyle bir modeli seçmekte özgürsünüz. Ne de olsa herkes moda tutkunu olamaz ve bunu bu özel gecenizde duyurmak için özgürsünüz! Deniz kızı gibi ise; Hatlarınızla gurur duyuyorsunuz. Eğer vücut hatlarınız müsaitse, göstermekten de çekinmeyin. Vücudu saran bir modelin uzun kuyruğu sizi takip ederse tam bir deniz kızı gibi görünürsünüz.
Prenses gibiyse; Romantiksiniz
Eğer çocukluğunuzdan beri hayal ettiğiniz prenses gibi bir gelin olmaksa, belden bollaşan bir model seçiyorsunuz demektir. Bir gece için olsa da prenses siz oldunuz. Ama size önerimiz tacınızı evde bırakmanız.
Kısaysa; Sıradışısınız
Gelinliklerde görmeye alışık olduğumuz, uzun modeller. Ama siz sıradışı olmak istiyorsanız neden kısa bir model olmasın? Eğer kokteyl ya da kır düğünü gibi daha samimi bir tören de planlıyorsanız, kısa gelinlik seçmekte özgürsünüz.
Kabarık ise; Gösteriş seviyorsunuz
Herkes bu özel gününde prenses gibi görünmek isteyebilir. Ama eteği kabarık, işlemeli organze bir elbise seçtiyseniz, kabul edin siz gösterişi seviyorsunuz. Rahat olun, bu özel gününüzde gösteriş sizin hakkınız.
Askısız ise; Uyumlusunuz
Bir yaz düğünü için straples yani askısız bir model en ideali. Üstelik askısız elbiseler bu sezon çok moda. Böyle bir model sizin uyumlu ve kendine güvenen bir kişi olduğunuzu gösterir. Bu tür modellerin geniş omuzlularda daha da güzel durduğunu hatırlatalım.
Fırfırlıysa; Partiye hazırsınız
İspanyol Flamenko dansçılarını anımsatan fırfırlı elbiseleri tercih ediyorsanız, içinizde dans ruhunu barındırıyorsunuz demektir. Ve bu özel gecede dans etmek hakkınız. Dilediğinizce dans edebilirsiniz. Özellikle bu model gelinliklerde V yaka ve saten çok moda. Ayrıca basen kısmını daha belirginleştirmek istiyorsanız işleme de yaptırabilirsiniz.
Alıntıdır. |
fiogf49gjkf0d
Orta Asya’ da savaşın ok ve yay ile yapıldığı dönemlerde Türk savaşçılar, arkalarından gelebilecek bir saldırıyı önlemek için,sırtlarını bir ağaca, kaya veya taşa vererek, ok atarlarmış. Atalarımız genelde bozkır hayatı yaşadıkları için bu sırta dayanan nesne genelde bir taş veya kaya olurmuş. Yıllar sonra bu sırt dayanan taşın ismi ARKA-TAŞ veya Azerbaycan’daki telaffuzuyla ‘ARKA-DAŞ’ şeklinde dilimize yerleşti. Bugün bile güvenebileceğimiz bizi arkadan vurmayacak olan, samimiyetine güvendiğimiz kişilere verdiğimiz isimdir. ’Dostluk’ kavramının zaman içinde, insanın arkasını yaslayabileceği ve kendisini olabilecek kötülüklerden koruyacağı fikri ile özleştirilmesi sonucu ‘arkadaş’ kelimesi ‘dost’ anlamında Türkçemizdeki yerini buldu.
Sırtınız ‘arka-taş’ sız kalmasın……
Alıntıdır.
_________________________________________________________
Insanlarin çogu kaybetmekten korktugu için Sevmekten korkuyor..
Düsünmekten korkuyor, sorumluluk getirecegi için.
Konusmaktan korkuyor, elestirilmekten korkttugu için.
Yaslanmaktan korkuyor, gençligin kiymetini bilmedigi için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir sey vermedigi için.
Ve ölmekten korkuyor, aslinda yasamayi bilmedigi için |
fiogf49gjkf0d
Dünyayı dolaşan genç adam güzel bir şehre geldi. Gözleri Emir Sultanın gözlerine benzerdi. Kaşları çatık, rengi yanık sarı, kalın dudakları soluk. İnce, uzun boylu. Erkeğin yakışıklısı dünyadaki en güzel yaratıktır. Dünyada bir arap atının tayı güzel olur, bir de erkeğin yakışıklısı. Genç adam atından indi, baktı ki bu şehir başka, öteki şehirlere hiç benzemiyor.
Şehrin insanları dünyanın en kanı sıcak, en cana yakın insanları. Konuk için dersen deli divane oluyorlar. Fıkarası yok gibi, zengini de cömert. Bet bereket dersen yedi iklim dört bucaktan taşıyor. Bütün şehrin insanlarının yüzyıllardan beri büyük bir mutluluk içinde oldukları besbelli. Bura halkının hiç mi hiç bir şeyden şikayetleri yok. Bir şikayetleri varsa o da ölümden. Herhal ölüm bile güzel olur bu şehirde. Yolcu böyle düşündü.
Bu şehirde bir de çok güzel atlar vardı. Küheylan, seklavisi, cins cins, don don. Dorusu doruların en parlağı, alı kırı, kulası, abeşi, demirkırı, yağızı da öyle. Burada atların donları da bir başka. Her bir atlar ki tüyleri yıldır yıldır. Her birisi sürmeli gözlü ceren gibi. Tıpkı.
Adam bu güzel şehre, bu iyi insanlara, bu cins atlara hayran kaldı. Bu şehirde bir süre kaldı. Sonra ayrıldı. Bundan sonra da nereye gittiyse, kimi gördüyse yıllar yılı bu şehri, bu insanları, bu atları söyledi. Dilinden düşürmedi. Hayranlığını bir ömür dile gitirip, bütün insanları da bu şehre hayran kıldı.
Adam çok yaşlandı. Günlerden bir gün kendi kendine dedi ki, ölmeden, şu güzelim dünyayı terketmeden varayım da o güzel şehri, o iyi insanları, o soylu atları bir daha göreyim de, hiç olmazsa, şu dünyadan ağız tadıyla ayrılayım.
Ora senin, bura benim günlerce yol tepti, bir sabah iyi insanların, güzel atların mutlu şehrine geldi.
Geldi ki ne görsün, şehir ne oeski şehir, insanlar ne o eski insanlar, atlar da yok. Her şey değişmiş, her şey bambaşka.
O eski konuksever, her bir sözleri cana can katan kişiler verdiği selamı bile almıyorlar. Geldi ki ne görsün, yalnız selamını almamak değil, yüzüne bile bakmıyorlar. Yüzleri kara, karanlık, mutsuz.
Şehrin büyük çayıları, ovası, tarlaları, ahırları da bomboş. O ceren gibi atların imi timi yok.
Adam şaşkınlığından, kederinden ne edeceğini bilemedi. Beli büküldü. Issız, yıkık, bir örene dönmüş şehri lal-ü ebkem dolaşırken o eski, mutlu günlerden kalmış yaşlı bir adama rastladı. Adam sırtını bir hanın yıkık duvarına vermiş, güneşleniyordu. Ak sakalı kir içinde, kızarmış hastalıklı gözlerine sinekler üşüşmüş.
Kederinden dişleri kenetlenmiş, sakalı ak, sakalı kirli, aydınlık yüzlü, geniş alınlı duvar dibinde güneşlenen yaşlı adama sordu:
"Bir zamanlar bu şehirde konuksever, sıcak yürekli, dost canlısı iyi insanlar, ceren gibi, kırmızı mercan gözlü, uzun boyunlu, kalem kulaklı, suna gibi cins atlar vardı. Onlara ne oldu?"
Yaşlı adamdır ki, azıcık doğruldu, ak saklı kirli, titredi, yüzü eski bir ışıkla parıldadı, derin bir aaah dedi, ciğeri söken. Aaaah! Duvara sırtını iyice verdi.
Neden sonra gözlerini açtı:
"O iyi insanlar," dedi, "o güzel atlara bindiler çekip gittiler... Aaaah! Aaaaah! Aaaaaah!"
Yaşar KEMAL
_______________________________________________________________
Sokaklara Bıraktım İçimdeki Çocugu Ele Avuca Sığmaz Kaçar Sakat İşlere Bulaşır O ki Ençok Esrarlı Gözlerinde Efkarlı Bakışlar Saklıdır İşte Bu Yüzden Beni Anlamanı Önermem Sana Çünkü Bu Sözler Çocukluğunu Yaşayamamış Birinin Kelimelerle Oynayışıdır...
FrankfurtYakisiklisi |