ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
3 Haziran 2024, Pazartesi 13:48   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  Nehir> Forum Mesajları
    Nehir'e ait Toplam 2574 Forum Mesajı var
<<1...100...200...234235236237238239240241242243244 245246247248249250251252253254...258>>


Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >EMPATİ!!!>
  15.Ağu.2006 Sal 12:42:16
fiogf49gjkf0d
Simdi de bireyin kurdugu iletisimlerde, onun kisiliginin ve iletisim bilgisinin etkisi oldugu kadar, hangi rolü icra ettiginin, hangi degerleri benimsediginin ve hangi düzeyde oyun oynadiginin ne kadar etkisi olabilecegini esprili bir sekilde görelim:

(Üstün Dökmen in bir baska "dost kitabi" "Varolmak, Gelismek, Uzlasmak"tan, sizlerle hos ve esprili paylasim..)

Kuyrukta beklerken münasebetsizin birisi ön siralarin arasina giriverdiginde cesitli dünya görüsüne göre insan tepkileri:

KlâSIK tepki: "Siraya gec kardesim."

NeoklâSIK tepki: "Seker kardesim siraya geciver."

Realist tepki: "Sira var."

Sürrealist tepki: "Sallandiracaksin bunlardan bir iki tanesini Kizilay meydaninda, bak bir daha yapiyorlar mi?"

Romantik: "Beyefendi galiba sirayi görmediniz."

Naturalist: "Sirana gec."

Modern: "Efendim insanimiz egitimsiz. Halbuku Avrupa da..."

Post-modern: "Siraya gec lan ayi!"

Mutabakatci: "Acelesi olmasa öne gecmezdi, üzmeyin garibi."

Devrimci: "Alt yapi sorunlari cözülmeden halkimiz siraya gecmez. Devrim olunca herkes hizaya gelecek."

Kaderci: "Birakin gecsin ya. Iki dakika fazla beklesek kiyamet mi kopar? Kismetse hepimizin isi görülür."

Felsefeci "(septik/kuskucu): "Ön ve arka kavramlari izafidir. O tarafin ön taraf olduguna kim karar verdi? Öne gectigini zanneden, aslinda arkaya gecmis olabilir.

Kantci: ""Efendim, algilanmayan seyler yok demektir. Bakmayin o tarafa, adam yok olur".

Kötümser varoluscu: "Herkes bir gün ölecek. Onurlu bir sekilde bekleyin, o adam da ölecek."

Iyimser Varoluscu: "SIKmayin caninizi; su anin tadini cikarmaya calisin. Bakin ne güzel hayattasiniz ve önünüze geciyorlar."

Hümanist: "Insanlik bir bütündür. Birimiz hepimiz icin; hepimiz birimiz icin. Birimiz öne gecince, aslinda hepimiz öne gecmis gibi oluyoruz.

sevgiler...



Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >EMPATİ!!!>
  15.Ağu.2006 Sal 12:40:57
   Sosyal yaşantının yoğunluğu arttıkça ve insanlarla iç-içeliğimiz daha da artıkça ne gariptir ki bireyler arası iletişim o kadar sekteye uğruyor. Bir örnekle hayalinizde canlandırayım. Büyük bir sitedeki devasa apartmanın asansörüne bindiğinizde asansörde birileriyle (ya da biriyle) karşılaştığınızda sosyal kontak en düşük düzeyde oluyor. Halbuki yolunuz bir köyden geçseydi ve köy çeşmesinden su içmek isteseydiniz insanların ne kadar sevecen davrandıklarına şahit olacaktınız.
Peki öyleye nedir bizi yaşadığımız ortamlarda diğer insanlara "uzak" eden?
O aşılmaz duvarları hangi argümanlarla örüyoruz. Diğer insanlara tavır alışımız neden?
Benliğimizi tanıdıkça EGO özelliklerimiz daha mı güçleniyor?
Başka insanlara neden üstünlük sağlama çabalarına giriyoruz?
Bu üstünlük sağlama çabaları bizim için elzem mi?
Kaprislerimizle "kişilik kanıtlama" triplerine mi giriyoruz?
Dostluklar kurarken neden bu kadar çekiniyor ve incinmekten korkuyoruz?
Geçmiş yaşantılarımızdaki hayal kırıklıkları mı bizi bize yabancı kılan?
Huy farklılıklarını tolere etmemiz, yeni tanıdıklarımıza önyargısız yaklaşmamız bu kadar mı zor?
Kötü huylu kişilere karşı ne gibi koruyucu donanımlara sahibiz?
Sataşma ve çatışma, bizi bulunduğumuz ortamda "daha sözü dinlenir kişi" pozisyonuna getirir mi?
Bireysel yaşantılarımızı korumak adına ne kadar mesafe koymalıyız diğer kişilerle?
İnsanların birbirini kullanmaları onların doğal yapısına uygun mu?
Başkalarına güvensizliğimiz kendimize güvensizliğimizden mi kaynaklanıyor?
Saldırma ve tahrip etme güdüsü onulmaz halde benliğimizde mi var?
Bir sosyal ortamda sesimizi duyuramadığımızı hissettiğimizde öfke ile saldırma pozisyonuna mı geçiyoruz?
Cinsellik benzeri temel içgüdülerimiz sosyal yaşantılarımızı ne derece yönlendiriyor?
Kıskançlık duygularımızla kendimize ve sevdiklerimize hangi tahrip edici ağları örüyoruz?
...
“kabul-tespit aşamasından sonra çözüm aşamasına geçilebilir” diyorsun.
Öyleyse bu tespitleri –önce kendimiz için- merkeze/odağa kendimizi koyarak, zaman zaman da EMPATİyle çözümleyici metoda uygun olarak acilen yapalım.




Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Kopulası Şeyler >Alttaki için bir beddua seçelim :)>
  15.Ağu.2006 Sal 12:26:51

 

          Ben miii hahahaha

     Sıcaktan erirsin inşallah



Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >ASLA UNUTMAA>
  14.Ağu.2006 Pzt 22:29:54

ölmezsin yar

Benden önce söylenmiş sözlerin haklılığına kızdığım oldu zamanında.

 Ama inandığım da.

Ömrümde her şarkı başka bir kapı açtı.

 Bu şarkının ardında sen,

 bu kapının ardındaysa benden önce söylenmiş sözler vardı.

 Seçtiğimiz hayatlar mı bunlar?

 Seçtiklerimiz mi bunca yokluk, bunca kırıklık, bunca acı?

 Seçtiklerimiz evet.

 Hayat bu sevgilim, çoktan seçmeli, senin aşkınsa bir dönem ödevi.

 Bir şarkı tuttum sevgilim, bir kapı açtım ikimize.

 İkimiz çokmuşuz meğer bu resme.

Kapatmadan bu kapıyı yine de

 Bu yaralar, bereler sanadır, bileler

Çok canım yanıyordu gördüklerimden ve göreceklerimden.

 Benim kanayan dizlerim yoktu hayatta bir tek

. Benim de kanattıklarım vardı elbet.

Ezdiğim kumlar ve geçtiğim yollar hala gölgemi taşıyorlar.

Hani demiştim ya;

ne ayrılıklar, ne aşklar, ne başlangıçlar diye

Yani demem o ki, çok zor günler geçirdim vaktiyle.

Bu şarkı sadece benimdi sevgilim ve ben büyük bahçeler istemiştim ikimize.

 Yazmışsın ya;

 Onu sevebileceğimi düşünmüştüm diye.

 İşte o günden beri,

 belki de bu yüzden sadece,

bu yaralar, bereler sanaydı, bileler,

göreler aşkımı, şahidim gök kubbe



Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >ASLA UNUTMAA>
  14.Ağu.2006 Pzt 22:28:19

sen,ben,o

Her ben , dolaylı bir şekilde bir seni anlatış, bir senden yakınıştır. Çünkü benim yerim seninle onun arasındadır. Ve o değildir bana yakın olan, sensin. Ben ben olsam dilbilgisi kitaplarındaki tekil şahıs zamirlerini şu sıraya göre düzenlerdim. Sen, ben, o! Başta sen gelir, çünkü ben diye bir şey yok sen olmadıkça. Her ben, ben liğini sen le anlar.. Behçet NECATİGİL


Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >ASLA UNUTMAA>
  14.Ağu.2006 Pzt 22:25:39

sewgi dedikleri

Sevgi, ne anlamaktır,ne de anlatmak.

Sadece yüreğinizin bir köşesinde hissetmektir;

Gönlünüzden gözünüze akıttığınız bir damla gözyaşının saflığını...

Sevgi mavi bir okyanustur;derinliğinde kaybolduğumuz, ışıksız bir gecedir,sessizliğinde boğulduğumuz..

 Ya da sevgi;bildiklerimizi değil de hissettiklerimizi yaşamaktır Yalan dünyanın gerçek sahnesinde..

. Sevgi sekizinci rengini aradığımız gökkuşağının Yedi rengine birden sarılmaktır. Üzerimize sıçrayan çamurları fark etmemektir yürürken kaldırımlarda,sessiz adımlarla..

 Yüreğimizden çıkan Ve tekrar yüreğimize dönmek zorunda olan sessiz bir haykırıştır, Çiğnenmemiş yasaklara baş kaldırmanın isyanıdır sevgi..

 Bazen masmavi gökyüzünde uçan martıların yüreğidir sevgi.

. Bazen korktuğumuz, bazen her şeyi hiçe sayıp Hızla ilerlediğimiz bir yol..

 Bütün ümitsizlikleri umuda, Olmazları olura Dönüştürmektir.

 Hayaldir sevgi..

 Bazen hayalden de öte bir ruya alemi, Hani uyanıp da bozulacak diye korktuğumuz bir düştür. Sevgi tam her şey bitti derken, Sığınacak bir kapı bulmaktır. Gecenin bir yarısında ellerimizi semaya kaldırıp, Dua etmektir herkes için..

Hayalle gerçek arasında kendini bulmaktır. İnanmaktır. Ama hiçbir zaman boş vermemektir. Yelkensiz bir gemide yolculuk yapmaktır sevgi..

 Buz dağlarını gördüğümüz halde, yüreğimizdeki sevginin yerini, Korkunun alamamasıdır. Deniz görmemiş çocukların yüreğidir sevgi..

 İşte öylesine saf,temiz Öylesine anlaşılmayı kabul etmeyen..

Belki de küçücük yüreğimize sığdırdığımız, Kocaman dünyada yaşatmaya çalıştığımız, sahipsiz bir çiçektir sevgi dedikleri (!)...



Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >YAŞAM!!!>
  14.Ağu.2006 Pzt 18:37:41

Öz Değer ve Yaşam

Hayat bir tiyatro oyunu gibidir – siz kendi rolünüzü oynarsınız ve kendi bireysel rollerini oynayan pek çok aktörle kuşatılırsınız. Oyunda hangi sahnelerin gelmek üzere olduğunu bilmezsiniz – dolayısıyla önünüze her ne çıkacaksa bunlara hazırlıklı olmanız gerekir. Bazen bunun için gerçekten uğraşmamış bile olsanız büyük bir başarı kazanırsınız...bazen de bir şey için muazzam bir çaba sarf edersiniz – fakat işe yaramaz ve başarısızlık gibi görünür. Bazen her zaman istemiş olduğunuz şeyi başkaları elde eder -  bazen de  başkalarının başarmaya çalıştığı şeyleri siz elde edersiniz.

Bağımsız Bir Gözlemci olma Sanatı yaşamla çok dengeli bir biçimde bağlantı kurmamızı sağlar. Rolünüzü aktif olarak yapmanız  ve oynamanız gereken bazı zamanlar vardır – ve diğer zamanlar yapılacak en doğru şey sahneden geriye çekilmek ve sadece gözlemlemektir.  Sahnenin merkezinde olmaktan seyircilerin bir parçası olmaya...ve yine geriye gelecek şekilde yön değiştirebilmek. Bu, bizim, hoşlanmadığımız sahnelerden bitkin düşmeden veya hoşlandığımız kişilerin içinde kaybolmadan, yaşam sahnelerinden haz alma yeteneğini korumamızı sağlar. Meseleleri bir Bağımsız Gözlemci olarak görebilmek başkalarına yararlı olmamızı, yardım etmemizi ve  olayları başka açıdan görmemizi sağlar.

Kendi özel yaşamlarımızda oluşan olaylar için de bunu yapabilmemiz önemlidir. Örneğin – başarısızlıkla ilişkiniz nasıldır? Başarısız olmak  sizi karamsar yapar ve cesaretinizi mi kırar – yoksa bunu,  öğrenmek için bir deneyim olarak mı değerlendirirsiniz ... sizi gelecek sefer için daha bilge yapan, böylece  sizi daha hazırlıklı yapan ve aynı hatayı tekrar yapmamanızı sağlayan bir deneyim olarak?

Bir deyiş vardır; ” Dünyayı olduğu gibi görmüyorsunuz – dünyayı kendi olduğunuz gibi görüyorsunuz”   Bu , meselelere bakışımızın meselelerin kendisi kadar önemli olduğu anlamına gelir. Her birimiz “Algılama” diye adlandırılan, dünyayı gözlemlediğimiz ve deneyimlediğimiz bir filtre takarız – fakat çoğu zaman filtrenin kendisine bakmak ve bunu temizlemek yerine,zihnimiz filtreden ne gördüğümüzle meşguldür... Eğer filtre kirliyse – belki de olumsuz anıların lekeleri, geçmişe ilişkin güceniklikler veya tatsızlıklardan dolayı – o zaman gördüğüm veya yaptığım her şeyi  bu renklendirecektir. Düşüncelerim, sözlerim, eylemlerim, seçimlerim, kararlarım, tutumum ve davranışlarım da aynı şekilde etkilenecektir.

Filtreyi temizlemek için zihnimin taşımakta olduğu olumsuz her hangi bir şeyi bırakmak önemlidir. Bunlar yapmış olabileceğim kendi hatalarım olabilir... veya belki başkalarının bana karşı olan yanlış davranışlarıdır. Başkalarını affedemediğim zaman, en çok acı çeken ben olurum. Bu, sanki kendim için geliştirdiğim bir kafes gibidir – bazen “Taşınabilir Hapishane Sendromu” diye adlandırılır. Böylece bu kafesi kendi etrafımda her gittiğim yere taşırım - şikayetlerle dolu bir lisanım ve şu ya da bunun için başkalarını suçlayan bir tutumum olur. Affettiğiniz zaman, bundan daha fazla  yarar sağlayan affedilenden çok affedendir. Geçmişi bırakmak ve bağışlamak ilk olarak kendime yarar sağlar. Bağışlama olmadan, gerçekten mutlu olamam.  Bunu nezle olan birinin durumuna benzetebiliriz– en lezzetli yemeği yese de bunu takdir edemez....bu nedenle acılığı veya olumsuz anıları taşımak mutluluğumu kirletir ve zihinde bir iltihap gibidir.

Yüksek Öz Değer bağışlayabilme gücünün olması anlamına gelir. Bağışlama kuvvetin bir niteliğidir – zayıf affedemez. Yüksek Öz Değer kendinizi içsel ve duygusal olarak güvende hissetmeniz anlamına gelir – böylece bağışlayınca kaybedeceğiniz bir şey varmış gibi hissetmezsiniz. Kin tutmaya veya birisinden intikam almak için fırsat kollamaya gerek olmaz.  Bırakmış olursunuz – böylece zihniniz hafif ve özgür olur...ve ilerleyebilirsiniz. Bu aynı zamanda duygusal olgunluğun bir karakteristiğidir.

Doğru Soruları Sormak
Düşüncelerimizi gereksiz olanlardan yararlı ve yapıcı olanlara yeniden yönlendirmenin en etkin yollarından birisi kendimize iyi ve etkili sorular sormaktır.Herhangi bir başarısızlık veya zorlukla uğraşırken kendimize sorduğumuz başlıca iki türde soru vardır;

Yargılayıcı Sorular:
Yargılayıcı soruların sonuçları – kötümser bir ruh hali –* tepkili, eğilmez ve yargılayıcı zihin durumu* “hücum ve savunma” şeklinde işlev gören ilişkiler.

Yargılayıcı sorulara örnekler:
• Bende yanlış olan ne var – veya bir başkasında ya da durumda ?
• Bu kimin hatası?
• Nasıl kontrollü kalabilirim?

Öğretici Sorular:
Öğretici soruların sonuçları – iyimserlik, umut ve olasılıkları olan bir ruh hali* Düşünceli, esnek ve kabullenen bir zihin durumu* İşbirlikçi ve yaratıcı işlev gören ilişkiler.

Öğretici sorulara örnekler:
• Bende doğru olan ne – veya bir başkasında ya da durumda?
• Şu andaki seçeneklerim neler?
• Hangi eylemin adımları pratik ve stratejik?
• Ne öğrenebilirim?
• Nasıl yardım edebilirim?

Bir zorluk veya başarısızlıkla karşılaşıldığında, zihin olumsuz bir duruma geçmeden önce, Öğretici Soruları hızlı bir şekilde sormak önemlidir!.... En iyi cevapları almak için....En iyi soruları sormak! “Öğrenen Durum, Olumlu şekil” için kendimizi eğitmemizin uzun zaman alacağını düşünebiliriz. Bu düşünme tarzını nasıl geliştirmeli ve doğal hale getirmeli? Bunun için uygulama yapmamız gerekir.........

S.O.S.
Bir trafik polisi örneğini ele alalım. İşini etkin bir şekilde yapabilmek için, 3 adımı doğru bir düzenle attığından emin olması gerekir:

1) Geriye Çekilmek (durum alma)

2) Gözlemlemek

3) Yönetmek (yeniden yönlendirmek)

Düşüncelerimize aynı prensiplerin uygulanması gerekir- zihnin trafiği.  Eğer zihindeki düşünce trafiğini kontrol  veya rehberlik eden birisi yoksa, sonuç çeşitli kazalar, çelişki ve tam bir kaos olur!  Bunun neticesinde, gelecek için endişe duymaya başlarız, zihni şimdiki anda tutamayız ve anın tadını çıkaramayız.

Bir adım geri çekilmek, zihindeki düşüncelerden ve duygulardan bir süreliğine bir adım geri çekilmeyi deneyimlemek anlamına gelir. – Uygulamayla, kişi bunu iyi bir şekilde yapabilecektir. Gözlemlemek, basitçe tanık olmak anlamındadır. – Tıpkı bir tiyatrodaki izleyiciler gibi – kendi zihnimde neler olup bitiyor..... Yargılamadan, kavga etmeden ya da karşı koymadan, sadece gözlemlemek. Yeniden yönlendirmek ise, düşünceleri sağlıklı bir yöne iletmek anlamındadır. – örneğin, kendime bir takım Öğretici Sorular yönelterek bunu yapabilirim.  Bu düşüncelerin “Trafik Kontrol”ünü, günde iki üç defa, 3-4 dakika uygulamayı tavsiye edebiliriz. – bu şekilde, zihne olumsuz düşünme yönelimlerine kapılmaksızın olumlu bir şekilde düşünmesini öğretmek mümkündür.

Özetle, ne düşünüyorsanız, o’sunuz. – düşüncelerinize ve zihninize günlük bazda iyi bakarsanız, sonuçları da kendinize verebileceğiniz en güzel ödül olacaktır..... ve tabii sizinle irtibat halinde olan diğerlerine de.... bundan daha önemli ne olabilir ki?



Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >EMPATİ!!!>
  14.Ağu.2006 Pzt 18:35:58

 

   teşekkürler



Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >EMPATİ!!!>
  14.Ağu.2006 Pzt 12:05:41

İnsanların sözleri ve beden dili neyi yansıtır? Düşüncelerini mi, duygularını mı? Belki de ikisini birden. Bazen düşünceler ağır basar, bazen de duygular... Ama mesleği düşünmek olmayan normal bir insanın yaşamında sözleri ve beden dili daha çok duyguları yansıtıyor olabilir mi? Eğer gerçeği bilmek istiyorsak, bizimle ilişki içinde olan insanlar aslında söylediklerine, yazdıklarına ya da gönderdiği mesajlara değil, o mesajları göndermelerine yol açan duygularına bakmalıyız.

Duygunun Yansımaları

Bir insanın duygusu her zaman doğrudan görünmez. İnsan korkar, ama korktuğunu belli etmemeye çalışır. Bir yere gidilecektir; ama bir bahane uydurur, gitmeyeceğim der. Biz bahanesini dikkate alırız; ancak esas gerçek o korktuğu için gitmeyecektir. Bir erkek bir kadına yardım eder, sorarsanız insancıllığından olduğunu söyleyebilir; ama itiraf etmese de belki de aşık olduğundan yardım ediyordur. Eşlerden biri diğerine evle ilgili bir çok kurala uyması gerektiğini belirtir; aslında kurallar umurunda değildir. Bir şeye kızmıştır ve eşini cezalandırmak için kurallar öne sürmektedir. Yaşam birçok konuşmayla geçer, bu konuşmaların çoğu türev konuşmalardır. İşin aslı bir duygudur; o duygunun oldukça, tanınmayacak kadar biçim değiştirmiş hali iletişim ortamında ortaya çıkar. Birisi bize bir şey söyler; biz de ona cevap veririz ya da söylediğinin üstüne bir karar alırız. İhtiyaç duyulan şey kararları, gölgelere göre almak değil, gerçeklere göre almaktır.

Empati Kuramıyoruz

Sözler, yazılar aynı dille ifade edildiğinden iyi kötü anlaşılıyor; ancak duyguları görebilmek çok daha zor. Çünkü insanlar duygularını saklıyorlar, dışa vurmuyorlar. Böyle bir durumda karşımızdakinin ne hissettiğini nasıl anlayacağız? Psikoloji de empati diye bir kavram var. Kendini başkasının yerine koymak. Kendimizi başkasının yerine koymaksa çok zor. Ömür boyu kendi vücudumuzun içinde yaşamışız, bir başkasının vücudunda değil... Bir kızıl derili atasözü anlam olarak şöyle diyor: “Bir başkasını anlayabilmek için, onun makosenlerini 3 dolunay boyu giymek gerekir.” Bir simitçiyi anlamak için 45 gün simitçilik yapmak gerekir; bir kocanın karısını anlaması için, 45 gün karısının yerine geçmesi gerekir gibi bir anlam çıkıyor. Evet, bazen bir başkasının rolünü oynamak onu anlamaya yardım edebilir; ama her zaman değil. Örneğin, geçenlerde mindere çıkmayan Harun Doğan isimli güreşçiyi anlamak için güreşçi olmak yetmez. Harun Doğan olmak gerekir. Harun Doğan yaptığında haklı ya da haksız, yakınlarındaki çalışma arkadaşları anlamamış olabilir mi? Olmalı ki, çok keskin eleştirilerde bulundular. Bir başkasını anlamak oldukça güç. Aynı mesleği yapmak da yetmiyor. Birlikte yakın yaşamak da yetmiyor. Örneğin, eşler sürekli birlikte oldukları halde birbirlerini anlamıyorlar.

Anlamak için

Bir başkasını anlamanın yolu, onun yaşadığı duyguyu daha önce yaşamış olmak ve dışarı verdiği tepkiden onun duygusunu sezebilmek. Ancak her zaman bir başkasının yaşadığı duyguyu yaşamış olamayız. Hiç adam öldürmemiş birisi bir katili anlayamaz; ama katilleri filmlerden, romanlardan, gerçek yaşamdan gözlemiş olabilir ve bu bir katili cinayet işlemeye götüren duyguları anlamaya götürebilir. Öyleyse, başkalarını anlayabilmek için sürekli gözlem yapmak durumundayız. İnsanların biyografilerini okumalı, izlemeli ve öğrenmeliyiz. Bir katili anlamak ne işe yarar diye düşünebilirsiniz? Anladığımız şey aslında tek başına bir insanın duygusu değildir; anlamaya başladığımız şey; sadece görüntülere, sözlü mesajlara aldanmadığımız, keşfetmeye başladığımız gerçeğin kendisidir. İnsanın yaşamda ihtiyaç duyduğu gerçektir; yoksa

    


Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >DÜNYAYA BAKIŞ>
  14.Ağu.2006 Pzt 11:22:24
fiogf49gjkf0d

    

   ZOR ZAMANDA HANGİ KESİN BİLGİ SİZİ AVUTUR?:

hayat noktalardan oluşur, doğum ve ölüm bunların başlangıcı ve sonudur. ve hayatın işte bu iki nokta arasında ki sıralamasını bilmediğin milyonlarca noktayla uğraşmaktır. komik olan bu sıralamayı kimse bilmez.Eger noktaların nerde oldugunu biliyorsam beni sadece bubilgi avutur.

    ŞİDDETİ NASIL NASIL KARŞILAYABİLİRİZ?:

 Şiddeti ise sadece Peygamber efendimizin (S.A.V ) bir sözü ile baglamak istiyorum .Taşla Gelene Aşla Gidin. Sanırım bunun üstüne ekleme yapmaya gerek yok:)

   İNSANLIĞI NASIL BİR KADER BEKLİYOR?:

(Simdiye kadar yasamis canlilarin %99 undan fazlasinin soyu tukenmistir). Allah soyunu tuketecegi bunca canliyi niye yaratmistir?Mutlaka yenileri yerimizi dolduracaktır .Bizim yok edilişe olan katkımız ise gelecek nesiller ya da farklı türler ( tabiri caizse) yeniden var ediliş ve yok oluşlarla mücadele  ve etmeye devam edicektir.

BİREY NASIL ANLAMLI BİR YAŞAM SÜREBİLİR

Kendi hayatının kişisel anlamını yaratarak, yaşamı pek ciddiye almayarak ve aslında hiç bir şeyin bir anlamı olmadığını göz önünde bulundurarak.

   Arkadaşım bu yazını tam olarak onaylayamıyorum:Evet hayata kendi anlamımızı katmalıyız,ama yaşamı ciddiye almamak söz konusu degildir belki bazı durumlarda evet vee yaşadıgımız ,paylaştıgımız,yedigimiz,içtigimiz,sevdigimiz,nefes alıdıgımızdan tut da en küçük detaya kadar ki bu seçenekler vs.vs.vs. uzar gider herşeyin bir anlamı vardır ve bizler insan olarak bunu çok içten hissederiz.

    ÖLÜM SİZE NE İFADE EDİYOR?:

 Ölüm hayyat en gerçek olan şeydir .Herşeyin sahtesi,yalanı vardır ama ölümün asla!!!Ve bunun acısını gerçekligini yüzünüze bir tokat gibi indiginde anlarsınız

       EN SEVDİĞİNİZ ALINTI HANGİSİ?:

    İş bu Cihan cehennemi Cennet Ede Bir Söz,Söz bilen Kişinin, yüzünü ag ede bir söz   YUNUS!!!

<<1...100...200...234235236237238239240241242243244 245246247248249250251252253254...258>>