ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
10 Mayıs 2024, Cuma 02:54   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  R--O-M-E-O> Forum Mesajları
    R--O-M-E-O'e ait Toplam 1750 Forum Mesajı var
<<1...7374757677787980818283 84858687888990919293...100...175>>


R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >En ilginç Bayan Nickleri :)>
  8.Kas.2010 Pzt 13:04:10

Eminim hepimiz karşılaşmışızdır garip nicklerle, Bence gayet tatlı.. Yani ne biliyim insanlar buraya birbirleriyle konuşmaya tanışmaya geliyor. En büyük etkenler kişinin fotoğrafı, vip üye olup olmaması, aldığı ücretli tipler ve kişinin konuşma tarzı.. Bunun yanı sıra en önemli etkenlerden biri de kişinin nicki bence. Rock dinleyen 20 yaşlarındaki bir bayan kullanıcısının "isyankar23" nickli bir kullanıcıyı sohbet edecek kişi olarak seçmesi garipti değil mi :) Neyse bir kaç nick paylaşacagım sizinle ve arkadaşların mizah anlayışını takdir ediyorum, Ayrıca sizde karşılaştıgınız nickleri eklerseniz sevinirim :)

Arkadaş kısaca nerden geldiğini ifade etmiş.. Kısacası "Köylü güzeliyim" diyor :))

Zehra kısaca dış görünüşünden bahsetmiş. Bıyıklı seven erkekler var sanırım

Gerçekten gizemli bir nick.. "56" sanırım bulunduğu şehrin plakası.. Ama anlamadıgım "ahmet" ve "baba" kelimeleri.. Ahmet sevgilisinin ismi dicem ama sondaki baba kararımı değiştiriyor :) Yinede anlayan anlamıştır

Direk mesajı veren bu arkadaşımız "alemciyim" ayrıca "psikopatım" Eğer size uyarsa ben burdayım diyor sanırım :)

Zamanında arkadaş`a sen erkeksin diyenler olmuş diye düşünüyorum ve bu arkadaş cinsiyetini çok vurgulu şekilde dile getirmiş :)

Arkadaşımız eğer anlamayan olursa cinsiyetimi bilsinler diye "bayan" diye nick açmış :) Tipden anlamayanlar olabiliyor şahit oldum daha önce. Ben 500 cc lik erkek tipi var havuç kafalı onu giydiğim zamanlar " selam bebeğim" cümlesini çok duydum

 

 



R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Müzik, Vido Klip, Playlist, Konser >Cem Adrian>
  8.Kas.2010 Pzt 11:57:31

"Ya kendin dikebilirsin yada hiç kimse.. Eline yalnızca bir iğne bir iplik verebilirim" dedi Tanrı

 

CEM ADRİAN

Biografi

Cem Adrian 30.11.1980 tarihinde Edirne`de doğmuştur.

Yugoslav kökenli bir ailenin 2. çocugu olan Cem Adrian müzik çalışmalarına ortaokul yıllarında başlamış ve ilk kayıtlarını yine o tarihlerde yapmıştır.

18 yaşında başladığı radyoculuk hayatına 6 yıl devam etmiş, bu süre içinde tiyatro ve fotografçılık eğitimi almış, çalıştığı radyonun kayıt stüdyosunda kendine ait yaklaşık 250 şarkı kaydetmiştir.

2003 yılında İstanbul`da kurdukları Mystica isimli etnik müzik grubunda solist ve dansçı olarak çeşitli mekanlarda sahne almıştır.

2004 sonbaharında Fazıl Say`ın davetiyle Bilkent üniversitesi sahne sanatları fakültesinde özel öğrenci statüsünde eğitime başlamış, 2005 şubat ayında "Ben bu şarkıyı sana yazdım" isimli ilk albümünü yayınlamıştır. Albüm sanatçının 1997 ve 2003 yılı arasında Edirnede kaydettigi amatör demoların ve 2004 ekim ayında Fazıl Say`la verdiği ilk akademik konserinden kayıtların bir derlemesidir.

"Demo albüm" niteliğindeki bu çalışma müzik sektöründe 16.000`lik bir satış başarısı göstermiş, alternatif müzik kategorisinde olmasına ragmen pop müzik listelerinde üst sıralarda yer almıştır.

2005 yılında Babylon konserler dizisi başta olmak üzere Türkiye`de verdiği konserlerini, 2005 eylül ayında Hamburg müzik sezonunun açılışında Fazıl Say, Bremen jazz festivalinde Burhan Öcal ve Fazıl Say`la sürdürmüştür.

Ünlü müzisyen Fazıl Say, Cem Adrian’ı şu sözlerle anlatıyor:

“Anlatması zor! En peslerden koloratur ötesi en tizlere yayılan, dile kolay, 4.5 oktavlık bir sese sahip. Sahip, evet! İç-sesi olarak da sahip: duygusuyla, hakimiyeti ve güzelliğiyle... Bütün bu renk ve ahenk paletine yön veren “Cem-erkek-sesi,” “Cem-kadın-sesi,” “Cem-çocuk-sesi,” sesleri, ses renkleri ve iç-sesleri... “Hassas” diyor doktorlar; ses telleri normal insanin 3 katı uzunluğunda...”

2006 yılı ocak ayında kayıtlarına başlanan ve 2006 Aralık ayında yayınlanan olan prodüktörlüğünü kendisinin üstlendiği İkinci albümü "Aşk Bu Gece Şehri Terk Etti" piyasa çıkartılmıştır. Denizhan, Umay Umay ve Suicide albüme düet olarak katılıp katkıda bulunmuşlardır.

2006 yılı sonunda Balans Albüm performansı ve Hayal Kahvesi konserler dizisi başta olmak üzere Tüm Türkiye`de verdiği konserlerini, 2007 yılı Haziran ayı sonunda kayıtlarına başladığı Üçüncü albüm projesine kadar devam ettirmiştir. Bu süre zarfında birçok konser vererek tüm dinleyenlerine ulaşmaya çalışmıştır ve birçok canlı yayın ve programa katılmıştır.

2007 yılı sonunda kayıtlarına başladığı, sadece piyano kullanılarak hazırlanan ve 2008 yılı Haziran ayında piyasaya sunan serinin ilk albümü olan ` Essentials / Seçkiler - Etnik ` albümünü piyasaya çıkartılmıştır.

2007 yılı temmuz ayında çalışmalarına başlanan, prodüktörlüğünü kendisinin üstlendiği dördüncü profesyonel çalışması `tanrının emri aşkı`nı anlatan "Emir" albümü 2008 yılı Aralık ayı sonunda piyasaya çıkartılmıştır. Albümde Hayko Cepkin ve Pamela düetlerle konuk olmaktadırlar.

  Cem Adrian - Diskografi

Fotoğraflar

7 Şubat 2009 - Sui Restaurant

 

14 NiSAN 2010 Sivas ( Cem adrian ve ben )

16 Ekim 2008 - Hayal Kahvesi

Bir kaç parçasınıda paylaşmak istiyorum.

Odam Kireçtir Benim" canlı performans dinlemek için tıklayınız

 

Bir melek ölürken" i dinlemek için tıklayınız

Cem Adrian ve Hayko Cepkin Düeti olan "Kelebek" i dinlemek için tıklayınız

 

 

 

 

 



R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >Arkadaş Listesine Ekleme ( Resimli Anlatım )>
  7.Kas.2010 Pzr 23:04:54

 

 

Sonuç olarak çalışıyor

 

 

MUTLU SON...

Allah devamını erdirsin :)



R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >Her hafta bir chatcity üyesi ile röpörtaj>
  6.Kas.2010 Cmt 19:14:15

Sıradaki konuğumuz eski cc üyelerinden ve eski ajanlardan murist

Bakalım neler demiş...

 



R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Film, Sinema, Dizi, Belgesel, Program >New York`ta Beş Minare>
  6.Kas.2010 Cmt 18:12:54
Nitrous90 :

Bugün izleyeceğim notunu ondan sonra vereyim:)

Evet evet yorumunu bekliyorum sıradan bir film değil bu tartışılır yani tam forumluk :)



R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Film, Sinema, Dizi, Belgesel, Program >New York`ta Beş Minare>
  6.Kas.2010 Cmt 11:05:53

New York`ta Beş Minare gösterime girdi

Cemaat-polis teşkilatı-terör örgütü-klan dörtgeni içinde insanların dine bakış açılarını masaya yatıran bir terör gerilimi.Kerem Akça, bu hafta vizyona giren filmleri değerlendirdi.

Fragman için tıklayınız

Cemaat-polis teşkilatı-terör örgütü-klan dörtgeni içinde insanların dine bakış açılarını masaya yatıran bir terör gerilimi.Kerem Akça, bu hafta vizyona giren filmleri değerlendirdi.

"New York`ta Beş Minare”nin jenerik yazılarını görmezseniz bir Steven Spielberg, Martin Scorsese veya Francis Ford Coppola filminin içinde olduğunuzu düşünebilirsiniz. Tehlikeli bir meseleye el atan Kırmızıgül, bir kez daha Türkiye`de değinilmeyen konularla ilgili fikir jimnastiği yapmamızı sağlıyor. Bunu uygularken müslümanlıkla ilgili önyargıları ve cehaleti Hollywood`un politik eserlerindeki gibi derinlikli incelemesi, dramatik anlamda Amerikan ana akım sinemasını yakalamasına yol açıyor. “New York`ta Beş Minare”, belli ki bundan sonra Türkiye`nin Spielberg`ü olmayı çoktan hak eden Mahsun Kırmızıgül`ün filmlerinin popüler sinemamızın `el kitabı`na dönüşmesini garantileyen eser olarak anılacak. Zira birçok açıdan Türk sinemasının üzerinde bir yapıt bu.



2007, 2009 derken 2010 da geldi ve Mahsun Kırmızıgül`ün Türk sinemasının çıtasını yükseklere çekme güdüsü artarak devam etmekte. “New York`ta Beş Minare” de bu durumun üzerine yeni bir tuğla koyuyor ve bunun bir tesadüf olmadığı gerçeğiyle tam anlamıyla yüzleşmemizi sağlıyor. Öyle ki yönetmen, Amerikan klasik sinemasının film gramerini Türk sinemasına kazandırma sürecinde rakiplerinin çok önünde işler ortaya koyarken, bu yapıtıyla seyircinin zihnine seslenerek de olgunluk sınavını veriyor.

Spielberg`ün “Münih”i varsa, Kırmızıgül`ün de “New York`ta Beş Minare”si var

Elimizdeki yapıt, melodram alanındaki iki eserden sonra Kırmızıgül`ün `blockbuster` yaratma konusundaki sevdasında son durak. Nasıl Steven Spielberg`ün “Münih”i (“Munich”, 2005), Martin Scorsese`nin “Taksi Şoförü” (“The Taxi Driver”, 1976) var ise Mahsun Kırmızıgül`ün de “New York`ta Beş Minare”si var denilecek önümüzdeki yıllarda.

Zira Kırmızıgül, türler arasındaki yolculuğunu her daim sürdüren Amerikan ana akım sinemasının birinci sınıf yönetmenlerinin yaptığı gibi, bir `terör gerilimi` ile dikiliyor karşımıza bu sefer. Ele aldığı hikayeyi bir türe yerleştirme ve ondan `özdeşleşme` çıkarma konusunda da bir hayli başarılı. Kurmaca film denilen şeyin nasıl sinemalaştırılabileceği konusunda dersine iyi çalıştığı kesin.


Hikayesine bakış açısı ve söylemiyle Türk sinemasına sınıf atlatan bir film

Ülkenin gerçekliği ile saklanılanı, düşünüleni ile düşünülmek isteneni, göz ardı edileni ile öne çıkarılanı arasında gidip gelen, zıt kutuplarla ilgili düşünmeye iten bir film bu. Zaten 70`lerde Yeni Hollywood ekolünün (Steven Spielberg, Martin Scorsese ve Francis Ford Coppola`nın ülke sinemasının yönünü değiştirdiği atılım) devreye girmesiyle birlikte keskin politik mesajı olan filmlerin de eğilimi buradaki gibi seyretmiştir.

Eserlerin belli bir cümleleri vardır tabii. Ancak esas amaç onun üzerine izleyiciyi düşünmeye itmektir. Keskin bir sonuç belirtmemektir. Daha doğrusu o sonuca ulaşırken engebeli yollar izlemektir. Bu da olgun ve üzerinde fazla düşünülmesi gereken alt metinler getirir.

“New York`ta Beş Minare” de söylem açısından Türk sinemasına sınıf atlatan bir film.
Genelde siyasi içerikli gerilimlerin rehine gerilimi, terör gerilimi, politik-gerilim, casusluk gerilimi gibi türlerinde faaliyet gösteren eserlerin bir mesajları vardır.



“Kurtlar Vadisi: Irak”ın demodeliğini rafa kaldıran bir terör gerilimi

Ancak bunu doğru yoldan, izleyiciyi düşünmeye gark ederek vermeyi tercih ederler. Öyle kökten bir tarafı tutarak konunun üzerine gitmenin sessiz sinema döneminde kaldığını bilirler. Örneğin “Yargısız İnfaz” (“Rendition”, 2007), “Tanrının Vadisinde” (“In the Valley of Elah”, 2007) gibi şu sıralar Irak Savaşı çevresinde politik damarı tartışmalı eserler, öyle filmler.

Kırmızıgül de daha önce farklı bir kimlikten insan görünce `kökten ırkçı` veya `şovenist` bir darbe vurarak seyirciyi bu yöne çevirmeyi hedefleyen acemi ulusal siyasi gerilimlerin bu tekrarcı anlayışını veya yanlış duruşunu evrensel bir dozaja taşıyor burada. “Kurtlar Vadisi: Irak” (2006), “Pars: Kiraz Operasyonu” (2007) gibi eserler bu kolay yola sapıp demode dramatik yapılar geliştiren eserlerdi.

Kırmızıgül ise burada ele aldığı hikayeyi bütün etnik grupların görüşleri ışığında değerlendirmeye sunuyor. Böylece taraf tutmaktan uzak durup, gerçek anlamıyla keskin ve kolaycı bir yola sapma fırsatını elinin tersiyle itiyor. Söylemini görüntüler yoluyla ifade etmenin derdine düşüyor.

Esas hedefi müslümanlığa ve dine bakış açısını incelemek

Siyahi Amerikalı, cemaat eğitimli Türk, Doğu Anadolulu, has İstanbullu, klan çıkışlı siyahi Amerikalı, müslüman karşıtı beyaz Amerikalı gibi tiplemeler çizerek, bunların `İslam`ın veya dinin dünyada açtığı psikolojik hasarlar` üzerine bir çerçeve oluşturmasını sağlamış. Elde kalan eser, mesajını verirken ve izleyiciyi konuyla ilgili fazlaca düşünmeye iten bir dramatik yapı sunarken, kimi zaman `Tam da böyle işte!` dedirten bir yere gidiyor.

Esas incelemek istediği konu ise müslümanlığa bakış açısı aslında. Yani basında yer aldığı gibi bu `Fetullah Gülen`in kurmaca hayat hikayesi` veya 11 Eylül saldırılarını ele alan bir terör filmi değil.

Birincil amacı her müslümanın terörist olmadığı gibi, iyi de olabileceği, aynen yukarıda saydığımız bütün ülkelerden gelen insanlar gibi bir yere oturduğunun üzerine gitmek aslında. Zaten açılışta cemaat ile polis teşkilatının mezuniyet görüntülerini üst üste bindirmesi de manidar. Öyle ki her ikisini de üst açılarla `sistemli` olarak göstermesi, sadece birinin devletin, diğerinin dinin toplu bir şekilde ifade edildiği yer olmasını anlatmaya yarıyor.

Amerikalının dini Türk`e göre daha bütün olabilir mi?



Bu durumun devamında Amerikalı polis memurunun, kardeşi ikiz kulelerin altında kaldı diye müslümanlara önyargılı bakması ve bunun ortak bir Amerikan orta sınıf görüşü olarak sunulması filmin konuyla ilgili söylemini geniş çerçeveye yayan bir durum. Buradan başına takke takan her müslümanın `kötü adam veya terörist` olarak damgalanmasının yanlış olduğu gerçeğine uzanması da önemli ve toplumdaki beyin yıkamalarına karşın duran bir söylem getiriyor.

Ama terörün müslümanlığın yanlış anlaşılmasıyla gelen ve yıkıma yol açan, `tükaka bir şey` olduğunu belirtmekten de geri durmayan, keskin mesajları var. Sadece bunları karton yollarla yapmıyor. Zaten her türlü tehlikeli yöne sapmasına rağmen “New York`ta Beş Minare”nin terörün müslümanlığı yanlış algılayan bir kitlenin veya örgütün geri dönüşü olabileceğini anlatırken takındığı tavır da dikkat çekici.

Terörizmi incelerken, toplumun cehaletini ve kişisel hırsları sorgulamak lazım

Kısaca Kırmızıgül, `Cemaatlerde eğitilenlerin de art niyetli ve iyi niyetlisi var. Onların hepsine cinayet ve intihar bombacılığı öğütlenmiyor. Bu sebeple de her cemaat çıkışlı kişinin kötü olduğunu düşünmek doğru değil. Esasen müslümanlığa bakış açısını, bu konudaki eğitimsizliği, kişisel hırsları ve cehaleti sorgulamak lazım. Bu sayede dinin, müslümanlığın ya da hıristiyanlığın gerçek yüzünü aydınlatabiliriz.` demek istiyor. Bu dinleri de birbirinden ayırmıyor elbette.

Danny Glover`ın zenci klan lideri tiplemesindeki ve Haluk Bilginer`in `Deccal` olarak aranan Hacı Gümüş rolündeki performansları da bu söyleme destek çıkıyor elbette. Öyle ki böylesi rollerde alışık olmadığımız iki oyuncunun farklı lehçe, mizaç ve prototiplere girmeleri, onları tanıyamamamızı dahi sağlıyor zaman zaman.

“Gölgeler ve Suretler”in devrim dediği, burada sadece bir detay

Tekrar “New York`ta Beş Minare”nin esas mesajına döndüğümüzde, o noktaya ulaşırken özellikle Amerikan sinemasından “Kuşatma” (“The Siege”, 1998) gibi aynı türe mensup filmleri hatırlamamıza yol açması da önemli. Kırmızıgül`ün Türk sineması standartlarının üzerinde bir filme imza atarken, ilk kez kullandığı 2.35 anamorfik lenslerden bizim sinema salonlarında gerçek görüntü oranını alamaması hayli üzücü bir durum. Bu da zaten sektöre yukarıdan bakmasına yol açıyor “New York`ta Beş Minare”nin.

Bunun yanında Derviş Zaim`in “Gölgeler ve Suretler”de (2010) “filme bedel estetik” olarak sunduğu tablolardan gerçek mekana yapılan kurgu geçişlerinin burada sadece bir ayrıntı olması da yönetmenin geldiği düzeyi gözler önüne seriyor.

Steven Soderbergh ve Ridley Scott`ın etkisini görmek mümkün

Zaten Kırmızıgül`ün esas amacı blockbuster yaratırken aksiyon, polisiye, gerilim, dram gibi türleri de içinde harmanlayan bir yapının ışığında ilerlemek. Bunu yaparken Bitlis`teki çatışma sahnelerinin aktif kamera kullanımıyla Ridley Scott`ın “Kara Şahin Düştü”sünü (“Black Hawk Down”, 2002) hatırlattığı da söylenebilir. Anlayacağınız “New York`ta Beş Minare”, kaynağını Türk sinemasından çok Hollywood`dan alan evrensel bir eser. Yani ana akım sinemasının esas vatanından besleniyor.

Konu buraya gelmişken, Steven Soderbergh`in “Trafik”i (“Traffic”, 2000) ile ana akım sinema bilincine iyiden iyiye sinen renk filtresi kullanımının filme yansımasını da es geçmemek lazım. Özellikle polis karakolunun içindeki mavi ve bazı kısımlardaki sarı renk paleti dikkat çekici bir şıklık ve özen salgılıyor. Tabii bu tercihlerin görsel yapının bütünlüğünün bir parçasına dönüşmesi, dine daha açık bir mekan olan New York`ta geçen bölümlerde doğal renklerin ve bolca ışık yalıtımının zirve yapmasına yol açıyor.

70`lerin siyasi gerilimlerine `balık gözü` katkısı

Bunun yanında Kırmızgül`ün 70`lerin soğukkanlı politik-gerilimlerindeki uzun planlar ya da kaydırmaları yer yer kullanırken (Bkz. Açılış sekansı ve ABD`deki ev içi sekans), bunları filmin temposuna göre zekice yerleştirmesine de dikkat çekmek gerek. Paranoya, komplo ve sistemin dayattığı yalnızlığı anlatmaya yarayan bu estetik, başta Hacı Gümüş karakteri olmak üzere bütün tiplemelerde kullanılmış.

Bu kullanımın getirisi olarak da Kırmızıgül kimi zaman balık gözü objektifine (daha çok alan göstermek için kullanılan en geniş çaplı mercek) kadar yaslanan geniş ölçekli objektiflerden dar açı objektiflere kadar bütün mercek seçimlerini çok iyi bilen görsel yapısıyla şaşırtmaya devam ediyor.



Siyasi içerikli gerilimlerimizin içinde zirveye yerleşiyor

“New York`ta Beş Minare”, teknik anlamda bilgili bir yönetmenin, adeta yıllardır film çekiyormuş izlenimi veren bir sanatçının ürünü. Daha önce “Gecenin Kanatları” (2009), “Büyük Oyun” (2009), “Miras” (2007), “Kelebek” (2009), “Kurtlar Vadisi: Irak”, “Pars: Kiraz Operasyonu” gibi siyasi içerikli gerilimlerin özensizlikleri ve olaylara at gözlükleriyle bakmaları sebebiyle tamamına erdiremedikleri bu türü hayata geçirmek konusunda bir hayli başarılı.

Film, “Vali” (2009) gibi politik-gerilim ve “Ev” (2010) gibi rehine gerilimi alanına mensup eli yüzü düzgün eserlerin üzerine `terör gerilimimiz` olarak yerleşiyor. Mesajı konusunda bazı tartışmalar yaratacağını düşünsem de, onu da Kırmızıgül`ün cesaretine vermek lazım. Zaten her büyük yönetmen bazı riskler alarak bir yerlere gelir.

Türk ve Amerikalıların birbirlerine karşı davranışlarındaki detaylardan kaza sahnesinin efektlerine, sorgulama sekansının klostrofobik atmosferinden çoğu yerde tempoyu yükseltmeye yarayan paralel kurgunun kullanımına ve elbette orkestra eşliğindeki `büyük müzik`ine kadar tam bir yönetmen başarısı karşımızdaki eser.

Artık Kırmızıgül`ün izini süren yönetmenler ve filmler türeyecektir

Prodüksiyonun yüksek kalitesini, görüntü yönetimi, kurgu, müzik ve sanat yönetimini bir çatı altında toplayabilen Mahsun Kırmızıgül`e şapka çıkarmak lazım. Ülkemizde Amerikan klasik sineması gramerini bu ayarda uygulayan bir yönetmen daha yok. Bu konuda sadece Taylan Kardeşler ve Abdullah Oğuz gibi bu kadar uçlara gitmeyen isimler örnek olarak verilebilir. Üstelik Sinan Çetin, Mustafa Altıoklar gibi bu alanla ilgili daha iddialıları olmasına karşın...

Bundan sonra da etki skalasını oluşturan Kırmızıgül`ün ta kendisi olacaktır zaten. Onun evrensel ve cesur filmlerinin ışığında türeyen filmler izleyeceğiz. Aynen `2.35:1` sinemaskop formatını ülke sinemasına bilinçli bir kullanımla soktuğu gibi. Zira onun etkilendiği şeyler ancak Hollywood`dan çıkabilir.

FİLMİN NOTU: 6.4

Künye:

New York`ta Beş Minare
Yönetmen: Mahsun Kırmızıgül
Oyuncular: Haluk Bilginer, Mustafa Sandal, Mahsun Kırmızıgül, Robert Patrick, Danny Glover, Gina Gershon, Engin Altan Düzyatan, Justine Cotsonas,
Süre: 100 dk.
Yapım Yılı: 2010



R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Yüz vermeyin, 100 ü bulun :)>
  6.Kas.2010 Cmt 10:37:30

·Individual· :
Merhaba,

Bir uyanıklık yöntemi;

25+25+25+25=100

23+25+27+25=100

20+20+20+30=100

Saygılar,
Individual

20+20+20+30=100



R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >ALTRUIST>
  5.Kas.2010 Cum 19:00:59

Dünyada kendini yalnız hissetsen de seni kimsenin anlamadığını düşünsen de.. Hala takvimine baktığında doğru günü gösteriyorsa ve radyoda sevdiğin bir şarkı çalıyorsa hala.. Bu dünya senin için yaşamaya değerdir...

UFUKYAZICI



R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >Hayatın `BAKIŞ ACISI`>
  5.Kas.2010 Cum 19:00:10

Benim hiç bir zaman oyuncağımı kaybettiğim için ağladığım dönemlerim olmadı.. Her gece yorgan altında "yalnızlık" süreleri okudum yatmadan önce... Kagıtlara isimler yazdım birbirlerini gösteren oklar ekledim, mutlulugun resmini çizip katladım ve kendi muskamı yapıp sakladım..Hala kaldı biryerlerde o kendimin yazdığı ama inanmadığı umut cümlelerinin yazıldığı katlanmış kağıtlar. Yine yakalayamadım mutluluğu.. Ve daha sonra Sırf karıncaları mutlu edebilmek için yuvalarını kale ile çevirdim, Kelebeklere iylik olsun diye kozadan çıkmalarına yardım ettim..Üstüne üslük cehennemde çakmak satmağa çalıştım su satın alabilmek için... AMA!! Karıncaların yemek bulmasına engel oldu kalem.. Kozadan erken çıktıgı için uçamayan kelebekler geldi dünyaya.. Ve ben cehennemin dalga konusu oldum..

İşte bu senin bana göstermiş olduğun değil hayatın bana göstermiş olduğu   "BAKIŞ ACISI "

UFUKYAZICI



R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Kopulası Şeyler >Üstteki Üye İle Nereye Gitmek İstersin?>
  5.Kas.2010 Cum 18:24:18

·MveTveP· :
Hollanda guzelmi sanki  her yer denizle cevrili :D  ben  Venedik gitmek isterimm . Sandal ile gezmek gibisi yok venedik te :))

Pek bi romantik oldu

<<1...7374757677787980818283 84858687888990919293...100...175>>