ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
27 Nisan 2024, Cumartesi 21:41   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  R--O-M-E-O> Forum Mesajları
    R--O-M-E-O'e ait Toplam 1750 Forum Mesajı var
<<1...8283848586878889909192 93949596979899100101102...175>>


R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >29 Ekim 1923 Cumhuriyet Bayramı>
  29.Eki.2010 Cum 10:47:01

Öncelikle herkesin Cumhuriyet Bayramını kutlarım. Ve günün anlam ve önemini belirtecek bir kaç şey paylaşmak istedim.

Mustafa Kemal Paşa, daha Erzurum Kongresi sırasında, zaferden sonra hükümet şeklinin cumhuriyet olacağını söylemişti. 23 Nisan 1920′den beri Türkiye’yi idare eden Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, millî egemenlik esasına dayanıyordu. Bu, adı konulmamış bir cumhuriyet yönetimiydi. 20 Ocak 1921 tarihli anayasada “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” deniliyordu. Bu, yeni rejimin ilân edilmemiş bir cumhuriyet olduğunu gösteriyordu.

Cumhuriyetin ilânının önündeki en büyük engel saltanattı. 1 Kasım 1922′de saltanatın kaldırılmasıyla bu engel aşıldı.

Millî Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasında tarihî bir görev yapan birinci dönem TBMM üyeleri, yeni seçim kararı alarak dağıldı (l Nisan 1923). Yeni seçimlerin yapılmasından sonra TBMM ikinci dönem çalışmalarına başladı. Yeni kurulan meclis, Lozan Barış Antlaşması’nı onayladı. Böylece millî bağımsızlık tam olarak gerçekleşmiş oldu.

23 Nisan 1920′de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığı sırada yeni Türk devletinin adı henüz konulmamıştı. Hükümet, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti adını taşıyor, meclis başkanı hükümet başkanlığı da yapıyordu. Bu sistem içinde devlet başkanlığı boş görünüyordu. Şimdi, yürürlükte olan siyasî rejime uygun devlet şeklini bulmak zorunlu hâle gelmişti. Millî Mücadele Dönemi’ndeki, olağanüstü şartların bir ürünü olan meclis hükümeti sistemi de artık işlemez olmuştu. Bu sistemde, Bakanlar Kurulunun her üyesi için ayrı ayrı oylama yapılırdı. Bu durum ise hükümet kurulmasını zorlaştırıyordu.

25 Ekim 1923′te hükümetin istifasıyla bir bunalım ortaya çıktı. Bu olay Mustafa Kemal Paşaya, cumhuriyeti ilân etmek için beklediği fırsatı verdi. 28 Ekim 1923 akşamına kadar hükümetin kurulamaması üzerine, Mustafa Kemal Paşa, Çankaya Köşkü’nde arkadaşlarına “Yarın cumhuriyeti ilân edeceğiz.” diyerek fikrini açıkladı. O gece İsmet Paşa ile birlikte 1921 Anayasası’nın bazı maddelerini değiştiren kanun tasarısını hazırladı. “Türkiye Devleti’nin hükümet şekli cumhuriyettir.” hükmünün yer aldığı tasarı üzerinde TBMM’de yapılan konuşmalardan sonra cumhuriyetin ilânı kabul edildi. “Yaşasın cumhuriyet!” sesleri arasında alkışlarla cumhuriyet ilân edildi (29 Ekim 1923).

Bundan sonra cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi. Yapılan gizli oylamada 158 milletvekilinin tamamının oyunu alan Gazi Mustafa Kemal Paşa, TBMM tarafından yeni Türk devletinin ilk cumhurbaşkanı seçildi. Bunun üzerine kürsüye gelen Mustafa Kemal, yaptığı konuşmasını “Türkiye Cumhuriyeti mesut, başarılı ve muzaffer olacaktır.” sözü ile bitirdi. Böylece devletin adı ve rejimiyle ilgili tartışmalara son verildi. Devlet başkanlığı konusu çözüme kavuştu. Hükümetin kurulma şekli yeniden düzenlendi. Buna göre; cumhurbaşkanı başbakanı atayacak, başbakan da bakanlarını seçip cumhurbaşkanının onayına sunacaktı. Bu uygulamayla, meclis hükümeti sistemi yerine parlamenter rejime geçilmiş oldu. İlk hükümeti kurmakla İsmet Paşa görevlendirilmişti. Böylece Türk Milleti’nin tarihinde yeni bir devir açılıyordu..

Bu yazıyı paylaştım çünkü size inandırıcı gelmese de 29 Ekim`in neden Cumhuriyet Bayramı oldugunu bilmeyen türkler var, türk gençleri var.. 29 EKİM Çogu insan için sadece resmi tatilden ibaret. Ama T.C için en önemli ve en özel günlerdendir. Özellikle Avrupa`daki türk gençlerinin hiç bir bilgisi yok bu konuda. Bilinçlenelim.. Bilinçlendirelim..



R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Kitapkurtları >Cezmi Ersöz- Şizofren Aşka mektup>
  29.Eki.2010 Cum 10:05:11

Usta yazarın kaleme aldıgı şizofren aşka mektup isimli kitabı şiddetle öneriyorum. Dilimizi en iyi kullanan ve hayatta olan şairlerimizden Cezmi Ersöz`ünde değerini yaşarken bilmek istiyorum. Ve bu yüzden bu başlığı açtım ve sayfadan bir kaç paragrafta eklemek istiyorum..

 

Yayın Yılı: 2001
158 sayfa
3. Hm. Kağıt
13,5x19,5 cm
Karton Kapak
ISBN:9753083513
Dili: TÜRKÇE

 Kendimi tanıyamaz olmuştum. hangisi bendim? içimdeki, o güzelliğiyle dünyayı elde etmeye kışkırtılmış, karanlık ve ilgi tutsağı kadın mıydım; yoksa uğruna hayatından vazgeçmeye hazır olduğu aşkına mahkum, ezilmiş, kapılarda bırakılmış, verdiği güven ve taşıdığı masumiyetle sana cazip gelmeyen o sevdalı kadın mı? ikisi ...de olmak istemiyordum. ama ikisinden de vazgeçemiyordum. sanki biri olmazsa diğeri yıkılacak gibiydi. birbirinden nefret eden ve birbirinin varlığına tahammül edemeyen bu iki benlikle yalnız kaldğımda çıldıracak gibi oluyor, ağır ağır ruhumu öldürüyordum.. Artık yalnız kalmak dayanılmaz olmuştu benim için....

 

Kabul etmek istemeyeceksin ama itiraf edeyim istersen; Seninle değildi benim derdim, kendimleydi.. Neye yarardı, seni anlamam... Neye yarardı, o kanayan sesşnş içimde hissetmem... Benim derdim seninle değil, Sevgili! "Benim aynam kırılmış bir kere" Boşluklarımı saklayarak yaşıyorum; iyleşmez yaralarımı saklayarak yaşıy...orum.. Sandığın gibi cesaretimden değil, korkumdan başarıyorum onca şeyi.. Korktuğum için haykırıyorum.. Korktuğum için tanrıların elindeki ateşi çalmak istiyorum

 

Susuyorum, sadece susuyorum.. Yakınımızda olduğu halde göremediğimiz ve hep uzaklarda aradığımız, hayatın mucizelerini düşünerek susuyorum.. Ve gün ışığının aydınlattığı odamda kendimi iyi hissediyorum. O bilge gülümseme gelip yüzümü okşuyor.. Bir an, çok kısa bir an, bağışlıyorum kendimi..

 

Seni sevmek, bensiz akıp giden hayatına bir yabancı gibi uzaktan bakmak oldu çoktandır. O çocuk ellerinin bir başkasının saçlarında gezdiğini, aniden özlemle sarılıp bir başka yüzü öpücüklerle boğduğunu, sabahları uykunda bir başka kişiye, gitme diye sayıkladığını düşünmek oldu seni sevmek.. Geceleri kokuna hasret yata...ğımda ter içinde uyanmak, kendimin bile affedemediği bir bencillikle kalbindeki tek aşkın benimki olması için gözyaşları içinde tanrı`ya yalvarmak oldu.. Seni yasak bir aşk gibi gözlerden uzakta rutubetli duvarlar arasında yaşamak oldu, sevmek.. Beni hayatından dışladığın için öfke nöbetlerine kapılıp bana bile yabancı gelen hiç tanımadığım bir sesle sana bağırmak, ağlamak, sonra pişmanlıkla affedip tutkuyla sana sarılmak oldu..

 

 İstanbulum, biricik sevgilim benim! Gitmeliyim.. Bırak, o tek kanatlı martım, o deli aşkım; içimdeki o uslu o yalnız çocuğun cebinde kalsın!
Şehrin üstüme kilitlediğin kapılarını aç da gideyim!
kalbimin zincirlerini çöz de gideyim!
Bırak, beni, gideyim...

 

Seni sevmek, ait olduğun gökyüzünde seni özgür bırakmaktı.
Sevmek, ruhumun tek sahibi olan seni sahiplenmemeye kanaya kanaya razı olmaktı..

 

Ayrıca Akif oktay ve cezmi ersöz`ün bir clibi var onuda dinlemenizi tavsiye ediyorum. Dinlemek için tıklayınız



R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Şizofreni AŞK>
  29.Eki.2010 Cum 09:54:28

Çok severek paylaştığım bir hikaye, Sadece 3 dk`nızı alır okumak

Şizofreni AŞK

Babam öleli 12 yıl olmuştu ve ben 20 yaşına geldiğimde babasız olmaının acısını artık çok daha iyi anlıyordum.
Annemel birlikte küçük ama mutlu bir dünya kurmuştuk kendimize.Mevsimlerden bahardı,sokaklarda parklarda dolaşıyordum.
Bu bahar daha bir çoşkulu hissediyordum kendimi.Birçok arkadaş endimiştim.Mehmet,Can Canı`ın kuzeni Merve ve daha birçoğu...
Her gün belirli saatlerde buluşup eğlenceli dakikaler yaşıyorduk.Onlarla o kadar eğleniyordum ki işe dahi gitmiyordum.

Yine işe gitmediğim bir günde yalnız başıma dolaşırken arkadaşlarımla her zaman oturduğumuz parkta gördüm onu.O kadar güzeldi ki..
Bir süre çevresinde dönüp beni fark etmesini umdum ama bana hiç bakmıyordu.Tam umutsuzluğa kapılmışken son bir cesaretle yanına yaklaştım ve
"Oturabilir miyim?" diye sordum.Deniz mavisi gözleriyle bakıp ,küçük bir tebessümden sonra."Oturabilirsiniz" dedi.Kalbim heyecandan deli gibi çarpıyordu.
Ne söyleyeceğimi bilemiyordum.Sonra kısık bir sesle,"Adım Vedat," diyebildim.Bana dönüp "Nazlı" dedi.Bir süre sonra telefonlarımızı birbirimize verdik
ve ayrıldık.Akşsam olanları anneme anlattım.Annrm gözlerimdeki mutluluğu fark edince çok sevinmişti.


Arkadaşları bize davet ettim

İlerleyen günlerde Nazlı ile daha sık görüşür olduk. Zaman ilerledikçe ona daha çok bağyaaıyordum.O hayatıma girdikten sonra işe gitmeye bile bişlamış,diğer
arkadaşlarımla da daha az görüşür olmuştum.Arkadaşlar sitem edince kendimi affettirmeye, onları akşsam yemeğine davet ettim. ve hazırlık yapmak için erkenden eve
gittim.Anneme arkadaşlarımın geleceğini ve güzel bir yemek yapmak için hazırlığa başlamamamız gerektiğini söyledim.Akşsam gelip çatmıştı.Kapı çaldı, hemen koşup açtım
.Arkadaşlar gelmişti.Onları salona alıp sofrayı hazırlamak için mutfaktaki anneme yardıma gittim.Sofra hazırlandıktan sonra salona geçip onları içeri çağırdım.
Arkadaşlarımı masaya alırken annemin bakşlarındaki korku ve şaşkınlık ifadesine bi anlam verememiştim.Tam arkadaşlarımı tanıtıyordum ki annem büyük bir feryatla
masadan ayrılıp gitti.Olanları bir türlü anlayamıyordum.Arkadaşlardan özür diledim ve yemeğe başladık.Yemeğin ve sohebtin ardından arkadaşlar gitti.Annemin odasına
olarnları sorduğumda hiç cevap vermedi.Sadece yüzüme bakıp ağlıyordu.

Eve gelen misafir

Aradan 3 ay geçmişti. Arkadaşlarla ve çzellikle Nazlı ile görüşmelerimiz iyice sıklaşmıştı.
Bir ara anneme sözü Nazlı`dan açıp onunla birbirimizi ne kadar sevdiğimizi ve evlenmek istediğimizi
anlattım.Annem mutlu olmamdan gülüyordu.Ama gözündeki korkuyu ve acıyı hissedebiliyordum.Öbür gün iş
dönüşü eve geldiğimde bir misafir vardı.Tanıştıkve annem o arada kayboldu.O adam bana tuhaf sorular
sorup durdu.1-2 saat oturduktan sonra annem gelip misafiri yolcu etti.Anneme gelenin kim olduğunu sorduğumda
doktor olduğunu söyledi."Yoksa hasta mısın?" dedim.Annem doktrun benim için geldiğini ve sadece genel bir
kontrol yaptırmak istediğini söyledi.Sabah erken kalkıp hastaneye gittik ve bir çok testten geçirildim.
Bir kaç saat sonra doktor gelip hiçbir şeyimin olmadığını söyledi ve annemi odasına çağırdı.Akşsam eve
geldiğimde annemin gözleri ağlamaktan şişmişti.Ne olduğunu sorduğumda, "Bir cenazeye gittim,çok etkilendim,"dedi.


Artık Nazlı ile hemen hemen her gün görüşüyorduk.Her geçen gün ona olan aşkım içimden taşacak gibi oluyordu.Eve erken
döndüğüm bir gün misafirler olduğunu gördüm.kimse beni fark etmedi.Mutfağa gidip atıştırırken ister istemez konuşulanlara kulak misafiri
oldum.Konu bendim ve annemin niye böyle üzgün olduğunu o an anladım.Meğer hastane , doktor hep bu yüzdenmiş.Meğer ben şizofreni hastasıymışıım
adını bie bilmediğim bu hastalık beni hayal dünyasında yaşamama neden oluyomuş.Misafirler gidene kadar ortaya çıkmadım
Annem onları geçirince beni arkasında gördü ve "Birşey duydun mu?" der gibi yüzüme bakıyordu.Ona, "herşeyi duydum," dedim.
Kadıncağızın gözleri dolmuştu ve bana sarılarak ağladı.Ona üzülmemesini ve kendimi çok iyi hissettiğmi söyledim ama gerçekten korkmuştum.
Bana arkadaşlarımı davet ettiğm gün hasta olduğumu anladığını söyledi.Annemin anlattığına göre benim hiç arkadaşım yoktu.Eve davet ettiğim
kişiler tamamen hayal ürünüydü.Annemin hazırladığı sofrada sadece ben oturmuştum ve sanki arkadaşlarım varmış gibi saatlerce o hayali varlıklarla konuşmuştum.


Ya Nazlı da hayalse?

Hiçbirşey umurumda değildi.Her şey, bütün bir Dünya hayal olabilirdi ama ya Nazlı...Ya o da hayalse? Bu ihtimal beni delirtmeye yetiyordu.Annem birçok ilaç getiriyor ve
bunların rahatlamam için olduğunu söylüyordu.Ama ben zaten rahattım.İşten ayrıldım ve aradan 3 gün geçtikten sonra dışarı çıktım.Her zaman gittiğimiz parka gittim.Arkadaşlar yine
oradaydı.Aslında belki oradan hiç ayrılmamışlardı.Onlarla konuşurken parktaki diğer insanların alaylı alaylı güldüğü fark ettim.O gülen insanlara,"Siz gerçek değilsiniz!" diye bağırdım.
Ama onlar sadece gülüyorlardı.Peşimi bırakmalarını söyledim.Nereye gidersem onlarda benimle beraberlerdi.İlaçlar beni iyice dağıtmıştı.Düşüncelerimi toplayamıyordum.Arkadaşlar da yavaş yavaş
benden uzaklaşıyorlardı.Nazlı`yı aramaktan korkuyordum.Çünkü ararsam Nazlı diye birinin olmadığını anlayabilirdim.Bir gün dayanamayıp aradım ve her zamanki yerimizde buluştuk.Ona bir yandan
başıma gelenleri anlatırken diğer yandan da çevredeki insanları süzüyordum.Yine bana gülmelerinden korkuyordum..Eğer bana gülüyorlarsa bu Nazlı`nın olmadığını gösterecekti.Evet çevredeki
insanlar yine bana alaylı bakıyorlardı ama bu defa gülmüyorlardı.Nazlı olayı beni gün geçtikçe bitiriyordu.

Hoşgeldin güzel kızım

Bir gün anneme Nazlı`yı eve getireceğimi söyledim.Annemin gözleri kocaman oldu.Yine bir hayali eve getireceğimden korkuyordu.Ama ben kendime güveniyordum.Nazlı bir hayal değil gerçekti.
Annem isteksiz olsa da benim ısrarımla kabul etti.Öbirgün Nazlı`yla buluştuk ve ona ,"Seni biraz sonra anneme götüreceğim," dedim.Nazlı çok telaşlandı.Hazırlıksız olduğunu söyledi ama ben ısrar edince
kabul etti.Artık geri dönüş yoktu.Biraz sohbetin ardından eve doğru yola koyulduk.Sokağa gelip eve yaklaştığımızda son bir kez kulağına eğilip "Seni çok seviyorum," dedim.Eve geldik,kapıyı çaldım.Annem
kapıyı açtığında ben önden girip ayakkabılarımı çıkardım ve Nazlı`yı içeri aldım.Anneme bakıp gözlerimle Nazlı`yı işaret ederken kalbim duracaktı sanki.Annemin gözlerindeki yaşı görünce olduğum yere yığıldım.
Demek yine hayaldi...Ama annemin ağzından çıkan şu kelimeler benim için o an bir dua kadar kutsaldı; "Hoş geldin, güzel kızım,,,"


R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >Nostaji yaşayalım>
  29.Eki.2010 Cum 09:36:54

Merhaba arkadaşlar

Sizden istediğim bilgisayarınızın kıyısında köşesinde veya bir mail adresinizin içinde olan eski günlere ait ccden görüntüleriniz var ise bu sayfaya eklemeniz. Eminim parçalar yerleştirildikten sonra hoş bir başlık olacaktır. İlk olarak ben başlıyım. Fakat sizden ricam birilerini tahrik edicek kışkırtıcak veya küfür içerikli loglar eklenmemesi başlıgın kalıcı olması için uygun olmaz.



R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >Manik Depresif>
  29.Eki.2010 Cum 09:20:54

 

MANİK DEPRESİF PSİKOZ NEDİR ?

(İki uçlu mizaç bozukluğu, bipolar duygulanım bozukluğu, psikoz manik depresif-PMD)

Bu hastalık mani ve depresyon atakları ile karakterizedir. Hastanını duygulanımı mani dönemlerinde neşe, depresyon dönemlerinde umutsuzluk ve çökkünlükle karakterizedir. Ara dönemlerde kişi normale döner. Bazı hastalarda mani ve depresyon belirtileri bir arada görülürken, bazı hastalarda belirtiler hafif düzeydedir (hipomani).

Toplumda görülme sıklığı %1-2’dir. Kadınlar ve erkeklerde eşit oranlarda görülür. Hastalar ilk atağı genelde yirmi yaşlarında geçirirler ancak daha önce veya daha sonra da olabilir. Beş altı yaşlarında veya elli yaşından sonra ilk atağını geçiren hastalara da rastlanabilmektedir. Bazen ilk atak depresyondur, bu durumda tanı koymak zordur ve genelde gecikir. Hastalığın ortaya çıkışı sıklıkla kişinin meslek ve eş seçimi dönemine rastlar ve kısa sürede tanı konulup önlem alınmazsa kişinin hayatında önemli sekeller bırakır. Hastalık taşkınlık yani mani döneminde ise aşırı para harcama cinsel ilgi ve aktivitede artma ile kişiye ve aileye ciddi maddi ve manevi zararlar verir. Çökkünlük dönemleri ise diğer depresyonlara göre daha ağırdır ve intihar riski daha yüksektir.

Hastalığın belirtileri, süresi ve şiddeti kişiden kişiye değişir. Bazı hastalarda mani bazılarında ise depresyon daha baskındır. Bazen de mani ve depresyon eşit oranda görülür. Ataklar birkaç günden birkaç aya kadar değişir. Özellikle tedavi edilmediğinde uzun sürer. Hastalar yaşamları boyunca ortalama 10 atak geçirirler ancak bundan az veya fazla sayıda atak olabilir. Atak sayısı arttıkça ataklar arasındaki süre kısalır. Bir yıl içinde dört veya daha fazla sayıda atak olduğunda hızlı döngülü mani olarak adlandırılır.

HASTALIK NEDEN ORTAYA ÇIKAR?

Pek çok rahatsızlıkta olduğu gibi bu hastalığın nedeni de tam olarak bilinememektedir. Diğer psikiyatrik hastalıklar içinde genetik geçişi en fazla olan rahatsızlık manidir. Hastaların %50’sinin anne veya babasında aynı hastalık olduğuı tespit edilmiştir. Tek yumurta ikizlerinden birinde mani olduğunda diğerinde mani görülme oranı %70 tir. Bu hastaların birinci derece yakınlarında mani ve depresyon görülme oranı normal topluma göre daha sıktır. Akrabalık derecesi azaldıkça risk azalmaktadır. Örneğin hastanın kuzeninin aynı hastalığa yakalanma riski kardeşine göre daha düşüktür.

Hastalığın beyindeki nörotransmitter dediğimiz maddelerin işlevlerinde bozulma ile ortaya çıktığı düşünülmektedir.

Bilgisayarlı tomografi ve MRI tetkiklerinde bu hastalarda bazı değişiklikler gözlenmektedir ancak bu hastalığa özgü bir değişiklik tespit edilememiştir. Yine EEG bulguları da bir özellik göstermemektedir.

Doğum sonrası hastalığın aktive olması hormonal değişikliklerin de rolü olduğunu düşündürmektedir.

Uykusuzluğun mani atağı ile yakın ilişkisi vardır. Hastalar genelde ilk atağın uykusuzlukla başladığını ifade ederler.

Multiple skleroz, kafa travması veya epilepsi gibi bazı hastalıklarda mani de görülebilmektedir. Yine bazı ilaçlarda mani ortaya çıkarabilmektedir.

MANİ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Mani belirtileri şöyle özetlenebilir:

  1. Enerji artışı, kolay yorulmama,
  2. Aşırı neşelenme veya aşırı sinirlilik
  3. Dikkatin çabuk dağılması
  4. Uyku ihtiyacında azalma
  5. Muhakeme yeteneğinde bozulma, düşüncelerde aşırı artma
  6. Cinsel istek ve aktivitede artma
  7. Hastalığı kabul etmeme
  8. Aşırı para harcama
  9. Riskli davranışlar içine girme
  10. Konuşmada aşırı artma, konuşmanın bölünememesi, hızlı konuşma
  11. Kendine aşırı güven, kendini büyük ve önemli biri olarak görme

Bu belirtilerin tek başına bulunması bir anlam ifade etmez tanı koyabilmek için birkaçının bir arada olması ve bir süredir devam ediyor olması gerekir. Mani atağı hızlı başlangıçlıdır ve hastalar atağın uykusuzlukla başladığını ifade ederler. Kişi kendini aşırı iyi hisseder, dikkati çok artmıştır, kendine çok güvenmektedir ve sosyal ilişkileri kolayca kurar hale gelmiştir, çevredeki insanlara sataşma, laf atma sıktır.Başkalarının konuşmalarına katılır çevredekileri bu nedenle rahatsız ederler. Duygulanımda kişinin kendisini iyi hissetmesinin yanında ani duygu değişmeleri ve dengesizlik sıktır. Hasta gülerken aniden ağlamaya veya bağırmaya başlayabilir. Mani ve depresyonun birlikte bulunduğu durumda depresyon ve mani belirtileri aynı anda bir arada bulunabilir veya birinden diğerine geçiş sıktır. Hastalık ilerledikçe aşırı konuşma ve hareketlilikte artış görülür. Bazen konuşma o kadar artar ki kişi cümleleri tamamlayamaz olur, konuşmada birbiri ile bağlantısı olmayan kelimelerin art arda sıralanması dikkati çeker. Kişi önemli birisidir, önemli görevler üstlenmiştir, aklında gerçekleştirilmesi güç planlar vardır, hatta bu nedenle kendisine zarar vermeye veya yok etmeye çalışanlar vardır. Davranışlar kontrolsüzdür. Toplum kurallarını hiçe sayar. Karşı cinse sakıntılık edebilir, trafik kurallarını hiçe sayabilir. Aşırı para harcama, aşırı makyaj yapma, göze çarpan giysilerle dolaşma olabilir. Hasta ödeyemeyeceği borçlar altına girebilir, kredi kartlarını sonuna kadar kullanabilir. Yine kontrolsüz şekilde kumar oynayabilir. Gayrimenkullerini yok pahasına satmaya veya başkalarına bağışlamaya kalkabilir. Bazı hastalar kendilerini kontrol edebilmek için alkole yönelir. Bazen kişi gerçek hayatla ilgisini koparıp hayal dünyasında yaşamaya başlayabilir. Bu durumda şizofreniden ayrımı güçtür. Bazı bedensel hastalıklar ve ilaç kullanımlarında da benzer tablolar ortaya çıkabilir bunların ayrımı gerekir. Hastalar genelde hastalıklarının farkında değildir ve bu nednle doktora gelmek istemezler.

HİPOMANİ BELİRTİLERİ NELERDİR?

Hipomani belirtileri, maniye göre daha hafiftir. Sıklıkla hastalık olarak görülmeyip gözden kaçabilir. Atak sırasında aşağıdaki belirtilerden üçünün bir arada bulunması gerekir:

  1. Kişinin kendine güveninde aşırı artma
  2. Uyku ihtiyacında azalma
  3. Dikkatin kolayca dağılması
  4. Fiziksel ve zihinsel aktivitede aşırı artma
  5. Kötü sonuçlar doğurabilecek aktiviteler içine girme

Tanı koyabilmek için bu belirtilerin bir süredir devam ediyor olması gerekir. Hastalar genelde neşelidir, bazen neşe yerine aşırı sinirlilik olabilir. Konuşma artmış, hareketler hızlanmıştır. Hasta bir şey anlatırken bir başka konuya kolayca geçmekte, bazen knouştukları anlaşılması güç hale gelebilmektedir. Karşı cinse ilgi artmıştır. Cinsel istek ve aktivitelerde artış görülmektedir. Kişi sorumsuzca para harcayabilir. Ödeyemeyeceği borçlar altına girebilir, riskli işeri kolayca üstüne alabilir. Çok hızlı araba kullanabilir, karşı cinse sarkıntılık yapabilir. Bu nedenle polis ve yargı ile başı derde girebilir. Topluma uygun olmayan giysilerle dolaşma veya aşırı makyaj yapma görülebilir. Sosyal aktivitelerde artış mevcuttur. İnsanlarla kolayca ilişki kurabilir, çok arkadaş edinir, etrafa ilgi artmıştır. Bazen en ufak ayrıntılar dikkatini çeker, bu nedenle belli bir konu üzerinde uzun süre duramaz. Hastaların çoğunun içgörüsü yoktur. Hasta olduklarının farkında değildir veya hasta olduklarını kabul etmek istemezler.

DEPRESYON BELİRTİLERİ NELERDİR?

Mani hastalarında görülen depresyon belirtileri diğer depresyon ile aynıdır. Aradaki tek fark bu hastalarda depresyon ataklarından başka mani ataklarının da görülmesidir.

HASTALIĞIN SINIFLANDIRILMASI NASILDIR?

Atakların görülme şekli ve sürelerine göre hastalığı alt başlıklar halinde sınıflandırabiliriz:

1.Bipolar I bozukluk: Hasta en az bir mani veya karışık mani depresyon atağı geçirmiş olmalıdır. Hastanın depresyon atağı geçirmiş olması şart değildir.

2.Bipolar II bozukluk: Hastaların en az bir depresyon ve bir hipomani atağı geçirmiş olması gerekir. Hastanın mani atağı geçirmemiş olması gerekir. Bu hastalarda özellikle hipomani atağı daha zor tespit edilir ve tanı konması zordur.

3. Siklotimik bozukluk: En az iki yıldır devam eden depresyon ve hipomani atakları olmalıdır. Yine bu grupta da mani atağı geçirmemiş olmak gerekir.

Süresi ve görülüş zamanına göre de hastalık şu alt gruplara ayrılır:

  1. Hızlı döngülü mani: hastalar bir yıl içinde dört veya daha fazla sayıda atak geçirirler.
  2. Aşırı hızlı döngülü mani: bir hafta içinde dört veya daha fazla sayıda atak görülür. Bazen hasta bir gün içinde dört mani depresyon atağı geçirebilir.
  3. Mevsimsel özellik gösteren mani: bu hastalarda atakların ortaya çışı genelde belli mevsimlere rastlar.
  4. Doğum sonrası mani: doğumdan sonra dört hafta içinde hastalık görülür.

HASTALIKTA GİDİŞ VE SONLANIŞ NASILDIR?

Hastalık tedavi edilmediği taktirde genelde üç ay içinde kendiliğinden düzelir.

Tedavi ile hastaların çoğu birkaç ay içinde normal hayatlarına dönerler. Bununla birlikte hastalığın tekrarlama şansı yüksektir. Ataklar arası iyilik dönemlerinin süresini kestirmek zordur. Birkaç ataktan sonra genelde aradaki süre kısalır. Ortalama beş ataktan sonra ataklar arası süre sabitleşir ve genelde 6-9 aydır. Hastalığın seyrinin nasıl olacağını önceden belirlemek zordur. Hastalık çok geniş bir yelpazede kendini gösterir. Bazı hastalar tek bir atak geçirip bir daha uzun süre hastalanmayabilirler (%7). Bazı hastalar depresyon ve mani ataklarını arka arkaya geçirirler, bazen de hızlı döngülü mani dediğimiz durum ortaya çıkar ve hastalar gün içinde maniden depresyona değişim gösterirler. Sadece mani atağı geçiren hastalar %10-20 oranındadır. Geriye kalanlar mani ve depresyon atağını birlikte geçirirler. Erken yaşta başlayan ve ailesinde mani öyküsü olan hastalarda bu hastalığın süregenleşme olasılığı artar. Hastalık döneminde kişilerin alkol ve madde kullanımında artma olabilir. Hastalar yaşamları boyunca ortalama 10 atak geçirir, atak sayısı bundan az olabileceği gibi daha fazla da olabilir. Hastaların %15’i düzelir, %10’u süregenleşir, kalanında kısmi düzelme ve ataklar devam eder.

HASTALIK NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Hastalığın tedavisi iki aşamalıdır. Birinci aşamada var olan atak tedavi edilir. İkinci aşamada ise amaç tekrar atak geçirilmesini önlemektir. Atak sırasında hastaneye yatırılarak tedavi edilmesi gerekebilir.

Hastalığın en önemli özelliği koruyucu ilaç kullanımı ile atakların önlenebilmesidir. Bunun pek çok hasta için hayati önemi vardır. Her bir atak hastanın hayatında önemli izler bırakmaktadır. Okula devamsızlık nedeni ile okul başarısında düşme, aile içi sorunlar nedeni ile eşlerin arasının açılması veya boşanmalar, işini kaybetme, büyük borçlar altına girme görülebilmektedir. Hastalar yılda bir veya daha fazla sayıda atak geçiriyorsa koruma tedavisi gereklidir. Hastaların %60’ı lityum ile koruma tedavisine iyi yanıt verirler. Bu ilaçla koruma altına alınamayan hastalarda başka ilaçlarla koruma denenmelidir. Bu ilaçların önemli özelliği belli kan seviyelerinde etkili olmalarıdır. Belli değerlerin altında olduğunda ilaçların koruyucu etkisi olmamakta, bu değerlerin üzerine çıkıldığında yan etkiler ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle bu ilaçların düzenli olarak kullanılması ve belli aralıklarla kan kontrollerinin yapılması şarttır. Bu hastalıktan dolayı ölüm depresyon ve buna bağlı intihar nedeniyledir. Koruyucu tedaviye devam ederek, bu risk azaltılabilir. İlaç tedavisine ilave olarak psikoterapi önemlidir. Düzenli ilaç kullanarak ve doktor kontrolünde kalarak hayatını normal şekilde sürdüren çok sayıda hasta vardır

Uzm.Dr.Sibel Mercan  tarafından hazırlanmıştır.



R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >!!! Son Dakika !!! >Hükümetten her borca af müjdesi>
  29.Eki.2010 Cum 09:14:10

Ne kadar sevinerek okusamda bu haberi pek inanamadım doğrusu. Hala KEY ödemelerini yapmayan devlet bunu nasıl yapacak acaba.. Bize de beklemek düşüyor.

 

Af geliyor. Hem de hemen hemen her borca. SGK`ya olan pirim borçlarından, trafik cezalarına; nüfus kaydından, adli cezalara kadar. Kamuya olan neredeyse tüm borçlar yeniden yapılandırılacak.

Aslında Maliye Bakanı açık açık söylemişti, kamuya olan borçlara ilişkin yeniden yapılandırma  yolda demişti.

İşte seçim öncesi üzerinde çalışılan taslak ortaya çıktı.

Ekonomi kurmayları taslağa son şeklini verecek, son sözü ise Başbakan söyleyecek. Ama Başbakan`ın önüne gidecek liste hemen hemen belli.

Ödenmemiş trafik cezaları o listenin en başında. Faizlerin silinmesi, ana paranın ise sadece
yüzde ellisinin tahsil edilmesi planlanıyor.

Sadece trafik cezaları değil, benzer
bir yapılandırma adli idari tüm ödenmemiş cezalar için de geçerli olacak.

En
çok kamunun ve belediyenin borcu var.  Yıllardır ödenmeyen kabarık elektrik faturaları. Hükümet bu borçları da düzenlemenin kapsamına alıyor.

Üstelik belediyelerin sadece elektrik değil, Sosyal Güvenlik Kurumu`na prim borçları var. Hem de yine yüksek miktarda.

Eğer Başbakan tamam derse pirim borçlarında gecikme faizinde yüzde 90`a kadar indirim yapılması planlanıyor.

Ve bu düzenleme içinde vergi borçları da yeniden yapılandırılacak. Meclis takvimi sıkışık ama, hükümet yeni yıldan önce Meclis`e  torba kanun olararak bu düzenlemeleri getirecek...

Not: Alıntıdır e-kolay haber




R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >Güçlü Şifreler>
  29.Eki.2010 Cum 09:09:57

Hepimizi ilgilendiren bu şifreleme konusunu özellikle paylaşmak istedim. Chatcity içersinde de nicklerin büyük bir kısmının şifresinin "123456" olduğu düşünülürse...

Bilgi ve hesaplarınızın güvenliğini nasıl sağlayabileceğinizi bir kaç adımda öğrenebilirsiniz
Şifreleriniz, bilgisayarınızda ve çevrimiçi hesaplarınızda yer alan bilgilere ulaşmak için bir çeşit anahtar görevindedir.
Art niyetli kişiler şifrelerinizi çalarsa, bilgilerinize ve hatta isminize her türlü zararı verebilirler. Pek çok zaman çok geç olmadan bu durumun farkına varamayabilirsiniz.
Bazı Hotmail kullanıcı bilgilerinin yasadışı yollardan ele geçirilerek bir web sitesinde yayınlandığını fark ettik. Bu durum fark edildikten sonra bilgiler yayından kaldırıldı ve soruşturma başlatıldı.
Bu soruşturma kapsamında, Microsoft server`larına her hangi bir sızma olmadığı anlaşıldı. Daha sonrasında mağdur olan kullanıcılarımızı korumak adına çalınan e-posta adreslerine erişimi durdurduk.
Yasadışı listede kullanıcı adı ve şifrelerinin yayınlandığını düşünen ve e-posta hesabına erişim sağlayamayan kullanıcılar bu formu doldurarak, e-posta hesaplarına tekrar erişim talep edebilirler. "Phishing" (Kullanıcı hesapları hırsızlığı) sektörde ciddi bir problem olmakla berarber Microsoft olarak kullanıcılara güvenilir ve pozitif bir internet deneyimi yaşayabilmeleri için gerekli desteği vermek istiyoruz.

 

Güçlü şifre nasıl oluşturulur?
Yasadışı girişimlere karşı, güçlü bir şifre rastgele karakter dizilerinden oluşmalıdır. Aşağıdaki kriterler şifrelerinizini bu şekilde oluşturmanıza yardımcı olabilir:
Uzun şifreler kullanın: Şifrenize eklediğiniz her ekstra karakter, onun bir önceki halinden çok daha fazla güvenli olmasını sağlar. Şifreleriniz en az 8 karakterden oluşmalıdır; 14 ve daha fazla karakter içeren şifreler idealdir.
Harfleri, numaraları ve sembolleri karıştırın: Şifrenizin içeriği karmaşıklaştıkça tahmin edilmesi aynı oranda zorlaşır.
Sık kullanılan karakterler yerine, klavyenizin bütününü kullanın: Büyük harfler veya sadece rakamları kullanmak çok alışılagelmiş şifre oluşturma yöntemleridir, mesela bunlardan farklı olarak noktalama işaretleri kullanmakta güçlü bir şifre oluşturmak için etkili bir yöntemdir.
Kelime ve deyimler kullanın: Şifrelerinizi hatırlamanızın en kolay yolu onları her hangibir kağıt parçasına yazmak olarak görülür. Genel kanıya göre bu konuda hiç bir sakınca yoktur. Ancak genel olarak kağıt parçasına yazılan bir şifreyi korumak her hangi bir çevrimiçi şifre yöneticisinde korumaktan çok daha zor ve tehlikelidir.
Sizin için kişisel anlam taşıyan ve her zaman hatırlayabileceğiniz bir cümle düşünün, ve bu cümle sizin şifrenizin temelini oluştursun.
Kullanacağınız cümleye, büyük harf, küçük harf ve rakamlar ekleyerek daha karmaşık bir hale getirin. Cümleniz ne kadar uzun olursa, şifreniz o kadar güçlü olacaktır.
Son olarak, bazı harflerin yerini sembollerle değiştirerek çok güçlü bir şifre oluşturabilirsiniz.
Oluşturduğunuz yeni şifrenizi Password Checker ile test edebilirsiniz. "Password Checker" şifrenizin ne kadar güvenli olduğunu ölçebilmeniz için kullanabileceğiniz bir Microsoft hizmetidir.
Bazı yaygın şifre oluşturma methodları, art niyetli kişiler tarafından çok çabuk tahmin edilebilmektedir. Kolay tahmin edilebilen, güçsüz şifrelerden sakınmak için:
Ardışık veya tekrar eden karakterlerden kaçının: "12345678", "22222222" , "abcdefg" veya "qwert" gibi klavyenizdeki komşu karakterlerden şifre oluşturmaktan kaçının.
Birbirine benzeyen karakter-sembol değişikliklerinden kaçının: Şifrelerinizi çalmaya çalışan art niyetli kullanıcılar, şifrenizde yapacağınız yaygın değişiklikleri tahmin etmekte zorlanmayacaklardır. I yerine 1, a yerine @ veya "M1cr0$0ft" , "P@ssw0rd" gibi örneklerdeki değişiklikler güçlü şifreler oluşturmanızı sağlamaz. Fakat yapacağınız bu değişiklikler "uzunluk" gibi diğer kriterlerle birleşince güçlü bir şifre oluşturmanızda etkili olacaktır.
Kullanıcı adınızı şifre olarak kullanmaktan kaçının: İsmin bir bölümü, kimlik veya vergi numarası, doğum günü tarihi gibi bilgiler, size değil sevdiklerinize ait olsa bile art niyetli kullanıcıların deneyecekleri ilk ihtimallerdir.
Her alanda farklı şifreler kullanın: Eğer herhangi bir bilgisayar veya çevrimiçi sistemde kullandığınız şifre art niyetli kullanıcılar tarafından ele geçirilirse, bu şifreyi kullandığınız bütün alanlardaki kişisel bilgileriniz risk altına girecektir. Bu yüzden her zaman farklı şifreler kullanmaya çalışın.
Şifrelerinizi çevrimiçi depolama alanlarında saklamaktan kaçının: Çevrimiçi depolanma alanlarında şifrelerinizi saklamak güvenlik açısından sakıncalı olabilir.
Hotmail ve Messenger`da güvenlik için daha fazla bilgi, hesaplarınıza erişim ve şifrelerinizi değiştirmek için Windows Live ID Websitesini ziyaret edebilirsiniz.
Güvenli bir çevrimiçi hesap yönetimi için, şifre zaman aşımı özelliğini kullanabilirsiniz. Bunun için " Şifrem 72 gün içinde zaman aşımına uğrasın" kutucuğunu işaretlemeniz yeterli.



R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >ChatCity Dedikoduları >Doğum günün kutlu olsun( Simaestroy )>
  28.Eki.2010 Per 20:29:34

Ben öncelikle doğum günleri gibi başlıkları hiç tasrif etmeyen bir insanım ama düşündüm taşındım bu dogum günü başlıgı yapan insanları anlamaya başladım sonuç itibari ile başlık açılmıştır.

Bence bir gariplik var insanlar dogduklarında aglıyor ama ölüme yaklaştıkları her sene bunu kutluyor bu her ne kadar garıp gelsede bana DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN...



R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >YASAKLANAN İNCİL>
  28.Eki.2010 Per 16:50:48

1981 yılında Şırnak’ın Uludere İlçesi’ndeki bir mağarada avdan dönen köylüler bir kitap buldu. Kitabı alan Babat Aşireti Lideri Korucubaşı Hazım Babat’ın babası Ferhan Babat kime götürse kitapta ne yazıldığını çözemedi.

Kitabın papirüse yazılı iki sayfası Aramice uzmanı Hamza Hocagil’e götürüldü. Hocagil, kitabın Süryani alfabesiyle Aramice, yani Hz. İsa’nın dilinde yazıldığını söyledi. Kitap’ın Barnabas İncili olduğunu anlayan Hocagil, ilk cümleleri tercüme etti: “Ben Kıbrıslı Barnabius... Tespihe layık âlemlerin Rabbi’nden bir bütün olarak, Ruhu’l Kudüs’le Meşaha’ya vahyolunanı tıpkı İsa’dan duyduğum gibi, sadakatle, 48 gök yılları sonunda, dördüncü nüsha olarak aynen yazıyorum.”

Ve asıl hikâye bundan sonra başladı...

Varlığı özellikle Hıristiyan ve Müslüman ilahiyatçıları arasında da tartışma konusu olan ‘Barnabas İncili’nin ucu Ergenekon’a ve Genelkurmay Başkanlığı Özel Harp Dairesi’ne kadar uzandı... Bu iddialar, çalışmalarını ABD’de sürdüren araştırmacı-yazar Aydoğan Vatandaş’ın önümüzdeki günlerde Timaş Yayınları’ndan piyasaya çıkacak olan ‘Apokrifal’ (Halktan gizlenen) adlı kitabında yer alıyor.
Yıl 1981... Yer Şırnak, Uludere...

Barnabas İncili’nin hikâyesi avdan dönen köylülerin Uludere yakınlarında bir mağaraya girmeleriyle başlıyor. Köpekleri mağarada kaybolan köylüler, köpeklerini aramaya başlıyor. Köpeğin sesi çok derinlerden geliyor; mağaranın içindeki bir kuyudan. Bir urgan alıp, kuyunun içine giriyorlar. Karşılaştıkları manzara ise tüyleri diken diken etmeye yetiyor. Köylüler, taştan yontma bir oda içerisinde bir lahit ve bazı eşyalarla karşılaşıyorlar.

Önce Hz. İsa’ya ait bir madalyonu çıkarıyorlar. Lahitin kapağını açıyorlar; bir ceset ve üzerinde bir kitap. Buldukları kitap Babat Aşireti Lideri Korucubaşı Hazım Babat’ın babası Ferhan Babat’ın eline geçiyor. Ferhan Babat’ın kitabın tarihi değerini anlaması uzun sürmüyor ancak kime götürdüyse kitapta yazılanları çözemiyor. Papazlar dahil kimse kitabın hangi dilde yazıldığını anlamıyor.
Bu kez Babat, kitabı satmak için girişimlerde bulunuyor. Dönemin Malatya Milletvekili İsmail Hakkı Şengüler’e bahsediyor kitaptan. Şengüler kitabı inceliyor ve kitabın önemini anlamak için iki sayfasını filolog Hamza Hocagil’e götürüyor...

Kayıp kitapla ilk temas

Hamza Hocagil, Aramice uzmanıydı. Aramice, Hz. İsa’nın ilk öğütlerini verdiği dildi. Hamza Hocagil, Türkiye’de bu dile vakıf birkaç kişiden biriydi. Hâlbuki Hıristiyan aleminin kabul ettiği dört İncil’den hiçbirinin Aramice orijinali yoktu.

Tümü Grekçe’den yapılan tercümelerden oluşuyordu. En eskisi de dördüncü yüzyıla aitti.
Hocagil, papirüs üzerine yazılan sayfaları inceledikten sonra, yazının Arami dilinde ve Süryani alfabesiyle kaleme alındığını tespit ediyor. Ve kitabın ilk sayfasını tercüme ediyor: “Ben Kıbrıslı Barnabius... Tespihe layık âlemlerin Rabbinden bir bütün olarak, Ruhu’l Kudüs’le Meşaha’ya vahyolunanı tıpkı İsa’dan duyduğum gibi, sadakatle, 48 gök yılları sonunda, dördüncü nüsha olarak aynen yazıyorum.”

Hocagil, Malatya Milletvekili Şengüler’e heyecan içinde “Bu kitap Barnabas İncili” diyor. Ve Şengüler, Barnabas İncili’ni satın almak için Ferhan Babat’a 280 bin doları ödemeyi kabul ediyor. Hocagil’e göre bu eser, iki bin yıllık kayıp otantik İncil’di. İncil, Hz. İsa’nın vahiy kâtibi Aziz Barnabas tarafından yazılmıştı!

İncil, Özel Harp Dairesi’nin kasasında

Peki bundan sonra ne oluyor? İşte Hollywood filmlerine taş çıkartacak hikâye asıl buradan sonra başlıyor. Kitabın yazarı Aydoğan Vatandaş, Hamza Hocagil’le görüşüyor ve sır perdesini aralıyor. Hamza Hocagil yaşananları şöyle anlatıyor: “Ferhan Babat’la anlaşmaya varılmıştı. Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan’ın babası Mehmet Ali Arslan ile birlikte İncil’i teslim almaya gittik. Ancak o sırada beklenmedik bir şey oldu. İncil bize teslim edilemeden jandarmanın eline geçti. İki yıl boyunca jandarma karargâhında saklı tutuldu. Daha sonra Kemal Başer Paşa’dan alınarak Genelkurmay Özel Harp Dairesi’nin eline geçti.”

Hamza Hocagil, her şeye rağmen Barnabas İncili’nin peşini bırakmamıştı. Hocagil, dönemin başbakanı ve hemşehrisi Turgut Özal’a 1996 yılında konuyu açtığını söylüyor: “Konuyu kendisine anlattıktan sonra beni Özel Harpçi Orgeneral Sami Karamısır Paşa’ya gönderdi. Önce beni epey sorguladılar, amacımın ne olduğunu anlamak istiyorlardı. Ben kitabın sadece tercüme boyutuyla ilgilendiğimi söyledim. Ardından İstanbul Balmumcu’da bulunan Özel Harp Karargâhı’nda Sami Karamısır Paşa ve MİT Müsteşarlığı da yapmış olan ve hâlen hayatta olan Hayri Ündül Paşa’nın görevlendirmesiyle tercüme çalışmasına başladım.”

Bu görevlendirmenin ardından Hamza Hocagil Ankara’da bulunan, o zamanki adıyla Özel Harp Dairesi Başkanlığı’na gidiyor: “Kitabı ilk orada gördüm. Birkaç demir kapıyı aştıktan sonra ulaşılan bir yerdeydi. Kitap, 1987 yılında Sami Karamısır Paşa ve Hayri Ündül Paşa’nın bilgisi dahilinde İstanbul Balmumcu’da bulunan Özel Harp Karargâhı’nda tercüme etmem için bana verildi. Ben burada her gün tercüme çalışmalarını yapıyordum. Tercüme parası da bana Harp Akademileri Komutanı Nahit Şenoğul Paşa tarafından veriliyordu. Nahit Paşa daha sonra bana Harp Akademileri’nde Koruyucu Envanter dersleri de verdirtti. Bu süre içerisinde İncil’in 19 sayfasını Özel Harp Dairesi’ne bağlı subayların kontrolünde inceledim”

On Emir’in yerini bildiriyor

Hocagil, Barnabas İncili’nde nelerin yazdığıyla ilgili de şunları söylüyor: “Tevhitten başka bir şey yoktu. Zikrullah vardı. İbadet etmenin önemi, Allah’a eş koşmama, bu arada komşulara yardımcı olma, Lut Kavmi ile ilgili bazı uyarıcı bilgiler ile ilgili ibret alınmasını öğütleyen bir kıssa vardı. Dikkatimi çeken bir şey daha vardı. Ayette, ‘Bir peygamber gelecek, ona tabi olanlar, dolgun başaklar gibi olacak(!)’ diyordu.”
Hocagil, Barnabas İncili’nin son sayfasında, Aziz Barnabas’ın bu incili dört nüsha olarak yazdığını ve diğer üç nüshanın da yerlerini belirttiğini söylüyor: “İnciller’in biri İsrail’de, diğeri Arabistan Yarımadası’nda diğeri ise Kuzey Irak’ta Süleymaniye Zaho taraflarındaydı. Orgeneral Nahit Şenoğul Paşa’nın verdiği Barnabas İncili’nin son sayfalarında Hz. Davut’un kendi eliyle yazdığı Aramca Zebur ve Hz. Harun’un bakır levhalara yazdığı On Emir’in nerede olduğuna ilişkin bilgiler de vardı.”


Veli Küçük adı burada da karşımıza çıktı

Hocagil, Hz. Davut’un Sarayı’nda bulunan İncili de tercüme ettiğini söylüyor: “Bu tercümeyi Almanca ve İngilizce olarak Yunanistan’daki Markos Yayıncılık için yaptım. Genelkurmay’daki İncil’le İsrail’de bulduğumuzun tek farkı tefsirli oluşuydu. Barnabas, Uludere’de bulunan İncil’e bazı şerhler düşmüştü. Tercüme parası olarak 15 bin dolara anlaşmıştım.”

Hocagil, Markos Yayıncılık’la aracı olanın ise ismini söylüyor. Bu isim, son günlerde adını sıkça duyduğumuz Ergenekon Soruşturması’nın bir numaralı sanıklarından: “Aracı, Adem Taşdemir’di. Taşdemir, Ergenekon’un kilit ismi Tuncay Güney’le birlikte ‘cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak’ iddiasıyla gözaltına alınmış, daha sonra serbest bırakılmıştı. Taşdemir’in bir özelliği de Emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün yaveri olmasıydı!” Hamza Hocagil’in bir başka iddiası ise Barnabas İncili’nin hâlâ Genelkurmay Özel Harp Dairesi’nde olduğu yönünde...

EĞER OKUMAK İSTERSENİZ

Kitap Kurdu gibi bir kaç sitede cuzi bir miktara sipariş verebilirsiniz

 



R--O-M-E-O

R--O-M-E-O resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Film, Sinema, Dizi, Belgesel, Program >Paranormal Activity 2>
  28.Eki.2010 Per 16:27:29

Sinemaseverlerde ilgi uyandıran, ilk bölümüyle dikkatleri üzerine çeken filmin ikincisi yoğun istek üzerine hızlıca çekildi. Ekim ayının ürkütücü filmlerinden...

Yönetmen :Tod Williams

Oyuncular : Katie Dianne Featherston

Tür : Korku

Yapım : ABD, 2010

Düşük bütçesine rağmen 2009 yılının en çok ilgi gören korku filmlerinden biri olmayı başaran Paranormal Activity`nin ikinci filmi vizyona girmeye hazırlanıyor. İlk filmin yapımcı-senarist-yönetmeni yani filmin her şeyi Oren Peli bu sefer yönetmenlik koltuğunu Tod Williams`a bırakmış görünüyor. İlk filmin sadece dağıtımcılığını üstlenen Paramount Pictures filmin gişe başarısından dolayı olsa gerek bu kez filmin yapımcı şirketi konumunda.

Sinemalar.com Puanı:
6.8/10
 
Bana göre film fazla kısa aslı aslında film katagorisine bile sokmuyorum ben. Eğer 1 saatiniz varsa sıkılıyorsanız izleyebilirsiniz. Ayrıca film`in gerçek öykü olduğunu düşünmüyorum.
<<1...8283848586878889909192 93949596979899100101102...175>>