ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
12 Mayıs 2024, Pazar 08:45   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  cctugaycc> Forum Mesajları
    cctugaycc'e ait Toplam 96 Forum Mesajı var
<<123456789 10>>


cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Film, Sinema, Dizi, Belgesel, Program >Selvi Boylum Al Yazmalım İle Yeniden>
  21.Nis.2010 Çar 20:53:24

Selvi Boylum Al Yazmalım İle Yeniden



Atıf Yılmaz’ın yönettiği ve Türkan Şoray, Kadir İnanır, Ahmet Mekin ile Hülya Tuğlu’nun oynadığı, Cengiz Aytmatov’un eserinden uyarlama ünlü klâsik filmimiz Selvi Boylum Al Yazmalım, 14 Mayıs 2010’da yenilenmiş kopyasıyla Pinema Film dağıtımıyla Çiçek Film tarafından yeniden vizyona çıkarılıyor. Filmin konusu şöyle: Asya ile İlyas’ın bir çocukları olur. İlyas başka bir kadınla gidince Cemşit onlara hem evini hem de yüreğini açar. İlyas bir gün geri döner. Asya iki erkeğin arasında kalır. Biri sevdiği, çocuğunun gerçek babası, öbürü ise onlara en güç anlarında evini ve gönlünü açıp sahip çıkarak emek veren bir başka adam.

 

Kaynak: sinamalar.com

 


cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Film, Sinema, Dizi, Belgesel, Program >Off Karadeniz>
  21.Nis.2010 Çar 20:45:04

Off Karadeniz 2009

Gösterim Tarihi: 18 Haziran 2010

Oyuncular: Melissa Papel,Irfan Delibaş,Burhan Akdağ
Nurhayat Boz,Salim Bozak

Yönetmen: Nur Dolay

Senaryo: Nur Dolay

Yapımcı: Jean-louis Papel, Nur Dolay

Görüntü Yönetmeni: Varlam Karchkhadze

Müzik: Gökhan Birben, Ilhan Yabantaş

Yapım: 2009, 2010 ~ Fransa, Türkiye

Tür: Komedi, Romantik


İzmir-Of-Rize-Ardeşen arasında geçen sımsıcak bir komedi. Yeni hakim çıkmış İzmir`li bir genç kızın ilk görev yeri olarak Of`a atanmasıyla başlayan olay dizisi bizi sıcak Ege sahillerinden Karadeniz`in çay bahçelerine, yemyeşil yaylalarına, ormanlarına taşıyacak.









cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Film, Sinema, Dizi, Belgesel, Program >Get Him To The Greek>
  21.Nis.2010 Çar 20:43:52

Get Him To The Greek 2010

Gösterim Tarihi: 06 Ağustos 2010

Oyuncular: Katy Perry,Christina Aguilera,Rose Byrne
Pink,Jonah Hill

Yönetmen: Nicholas Stoller

Senaryo: Jason Segel, Nicholas Stoller

Yapımcı: Judd Apatow, Richard Vane, Phil Eisein, Nicholas Weinstock
Rodney Rothman, David L. Bushell

Görüntü Yönetmeni: Robert D. Yeoman, Robert Yeoman

Müzik: Jason Segel, Lyle Workman

Yapım: 2010 ~ ABD

Tür: Komedi


Yeni kurulmuş bir plak şirketi efsanevi rock solisti Aldous Snow`u, Los Angeles`ta konser vermesi için iknaya çalışmaktadır. Bir tür dönüş konseri olacak bu etkinlikte rock yıldızı gelmeye istekli değildir. Dahası plak şirketinin yalnızca iki günü kalmıştır.





cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Film, Sinema, Dizi, Belgesel, Program >Dinner For Schmucks>
  21.Nis.2010 Çar 20:43:01

Dinner For Schmucks 2010

Gösterim Tarihi: 24 Eylül 2010

Oyuncular: Steve Carell,Paul Rudd,Zach Galifianakis
Bruce Greenwood,Stephanie Szostak

Yönetmen: Jay Roach

Senaryo: Francis Veber, Jon Vitti, Andy Borowitz, Michael Handelman
David Guion, Ken Daurio, Cinco Paul

Yapımcı: Laurie MacDonald, Jay Roach, Walter F. Parkes

Görüntü Yönetmeni: Jim Denault

Yapım: 2010 ~ ABD

Tür: Komedi


Francis Veber`in "Le dîner de cons (1998) Salaklar Sofrası" filminin yeniden çevriminde Steve Carell, yeni tanıştığı biri tarafından akşam yemeğine davet edilen bir salağı canlandırıyor...





cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Film, Sinema, Dizi, Belgesel, Program >Sıradan İnsanlar>
  21.Nis.2010 Çar 20:41:35

Sıradan İnsanlar / Ordinary People 2009

Vizyon Tarihi: 16 Temmuz 2010

Oyuncular: Relja Popovic, Boris Isakovic, Miroslav Stevanovic

Yönetmen: Vladimir Perisic

Yapım: 2010

Tür: Dram


Vladimir Perisic’nin yönettiği ve Relja Popovic, Boris Isakovic ile Miroslav Stevanovic’in oynadığı Sıradan İnsanlar (Ordinary People), 16 Temmuz 2010’da Tiglon Film dağıtımıyla Bir Film tarafından vizyona çıkarılıyor.

Savaşın insanlıktan çıkarıcı etkisi, yönetmen Perisic`in ilk uzun metrajlı filminde gözler önüne seriliyor. 2009`da Cannes Eleştirmenler Haftası`nda Altın Kamera için yarışan film, düşük tempolu ve neredeyse diyalogsuz; bir savaş filmi değil, aksine, yönetmene göre "savaş filmi" türünü yerle bir ediyor. Film Balkanlar`da, terk edilmiş bir çiftlikte yirmi yaşındaki bir askerin güneşin altındaki bitmek tükenmek bilmeyen bekleyişini ve acımasızca ilk cinayetini işleyişini dokunaklı bir üslupla anlatıyor.





cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Film, Sinema, Dizi, Belgesel, Program >Camino>
  21.Nis.2010 Çar 20:40:30

Camino 2008

Vizyon Tarihi: 25 Haziran 2010

Oyuncular: Manuela Vellés,Angela Boj,Beatriz Santiago,Carme Elias,Fernando Carrera

Yönetmen: Javier Fesser

Senaryo: Javier Fesser

Yapımcı: Luis Manso, Jaume Roures

Görüntü Yönetmeni: Alex Catalán

Müzik: Mario Gosálvez, Rafael Arnau

Yapım: 2008 ~ İspanya

Tür: Dram


İkinci filmin sonunda kafayı iyice yiyip kendisi ve ikiz kardeşi hilkat garübesü ücübeyü aralarındaki buzları eritme amacıyla dikiş iğnesi ve ipliği kullanmak suretiyle birbirine diken Duane, dikişler çözülmek suretiyle hilkat garübesü ücübeden bir kez daha ayrılmıştır. Duane, ücübe kardeşi, ücübelerin dünya tatlısı ev sahibeleri ve bir otobüs dolusu diğer ücübe bu filmde tatile çıkarlar. Ama yüklüdürler. Çünkü hilkat garübesü ücübe, eşinden çocuk beklemektedir.













cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Kan Kırmızı Geceler>
  21.Nis.2010 Çar 20:34:46

Kan Kırmızı Geceler - Mehmet Akif Baltutan



Gümüş yapraklar soldu gece ile birlikte
Sessizliğin çağrısı yankılanıyor gökte
Izdırabın verdiği o çok sesli haykırış
Karanlığa yayıldı uzayıp karış karış
Bilirim yalnızlıktır kalblere çöken hüzün
Yaşları dökülmekte bir çok çaresiz gözün

Yalnızlık, gönüllerde hiç rüzgar esmemesi
Yalnızlık, kafesteki bülbülün ötmemesi

Hilâl vakti gökte ay sanki kulak memesi
Boşlukta yıldızların ne güzel yürümesi
Gönlüme doğru kayın bana gelin yıldızlar
Yalnızlıktan yüreğim sıkılır kalbim sızlar
Bana kan kırmızısı renkler sunar geceler
Aklım kendi dilinde yalnızlığı heceler



Geceler, duyguların mahzun sessiz annesi
Geceler, yalnızların yorgun ümitsiz sesi

Sürüklenir gezerim her mevsim her iklimde
Düşünceler kaynayıp buhar olur beynimde
Saman alevi gibi yanıp söner arzular
Fikirlerim hesapsız her şey sonsuza uzar
İçimde düğümlenir kabaran duygularım
Kendi nefsimde dahil her şeyi sorgularım

Fikirler, beyinlere yağan yağmur tanesi
Fikirler, çile dolu akıl fikr(in) divanesi

Ruhum gezinip durur arayışlar içinde
Aklım takılı kalır neden nasıl niçinde
Beynime düşünceme örülür iplik iplik
Bu muâzzez bedene ne kadar bu sahiplik
Ölümsüzlük nedir ki bize uzak kelime
Yaşamak var dünyada ömür bir yol ölüme

Yaşamak, tende candır alıyorken nefesi
Yaşamak, gerçek sebep varoluşun gayesi.


Mehmet Akif Baltutan



cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Güneş Batmak Üzere>
  21.Nis.2010 Çar 20:23:41

Güneş Batmak Üzere - Mehmet Akif Baltutan



Yorgunum
Ümidimi yaprağın
Sonbahar renginde gördüm
Hazan gözlerime
İkindi vakitlerini sürmüş
Güneş batmak üzere
Bohçasını dürmüş



Güneş batmak üzere
Gölgem boyumu aşmış
Ben ve gölgem
Gölgem ve ben
Biri varlığa
Diğeri yokluğa şaşmış.


Mehmet Akif Baltutan



cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Spor >Fenerbahçe >Fenerbahçe Nedir ?>
  21.Nis.2010 Çar 20:19:31




.
***

Madalyonun hep iki yüzü vardır derler. Eğer madalyon için söylenmiş olmasaydı; bu söz Fenerbahçe’ye yakışırdı. Yakışırdı çünkü hep ikiliklerin çelişkilerin çatışmaların takımıdır Fenerbahçe. Seveni öldüresiye (Kill for You) sever nefret edeni kin kusar; en çok Fener’i yenmek zevk verir en acı Fener “yener”; beş atar dört yer. İyi ya da kötü hakkında en fazla tezahürat üretilen takımdır Fenerbahçe. Zaten “Fenerlilik” de bu zıtlıklardan türer. İyi Fenerbahçe - kötü Fenerbahçe güçlü Fenerbahçe - zayıf Fenerbahçe en büyük Fener - i..e Fener yıldızlar takımı - acıların takımı efsane - kestane...


Fenerbahçeli olunmaz doğulur denir doğrudur. Ancak doğuştan gelen özelliklerle Fenerli olunur. Sonradan sempati göstermek çok zordur. Çünkü bir kez dışarıda kaldıysanız çemberin içine girmek güçleşir. Çemberin içi dışarıya dışı da içeriye sevecen bakmaz. “Dış görünüşüyle” yargılanmak en çok Fener’in kaderidir. Kendi ülkesinde dışarıdan bu kadar itici görünen bir Real Madrid bir de Bayern Munchen vardır. Oysa “içeriden” bakanlar yani sevdalılar için her şey toz pembedir. Fener’den öteye hayat yoktur. Hatta başka bir takımı insan neden tutar bu bile merak konusudur. Zaten içgüdüsel gözü kapalı sevmek karasevdalılarla Fenerbahçelilere yakışır..


Fener’i sevmenin de sevmemenin de binbir zorluğu vardır. Çünkü Fenerbahçe eğlendirir. Ondan daha renkli bir takım yoktur şaşaası cümbüşü eksik olmaz taraftarı sevinirken dozunu kaçıracak zevkten bayılacak kadar abartır. Gole doymaz 103 gol bile ancak tatmin eder 4-0 biten ilk yarı Fenerli için en ideal maçtır. Ama Fenerbahçe ağlatır da: Büyükler içinde en “ağır” yenilgileri o alır en komik durumlara o düşer en kötü yönetim ondan çıkar tribünde en çok cefayı Fener seyircisi çeker; Pendik faciası ya da Aydın acısı yüreklerde hâlâ yaradır.


Ama Fener seyircisi affedicidir; en aciz durumlarda bile GS galibiyeti her şeyi unutturur ortalık toz pembe/duman olur. Bir maça bu kadar anlam yükleyen başka hiçbir taraftar yoktur (belki bir de GS taraftarı). Bir önceki sezon Fener’e en ağır mağlubiyeti tattıran ayakların bir sonraki sezon Fener forması giymesi adettendir (Hatırlayınız: İlker Oğuz Aykut Kemal vb.). Ne de olsa affetmek erdemdir. Evet ama kindarlık da yabana atılacak bir şey değildir!.. Şampiyonluğa mal olacak hata yapanı sokakta görse selam vermez (garibim Erol’un GS maçında yaptırdığı penaltı neler açtı başına hatırlayın) ligin ilk yarısında deplasmandaki maçta kendisine sert giren rakibini Fenerli oyuncu unutur taraftar unutmaz; acısını çıkarmak için bir sezon bekleyen bile vardır. Mazisini aklında tutan takımdır Fener; ama unutkandır da. En çok da bu huyundan vazgeçmez. En başarısız sezon bile bir sonraki sezon için kriter olmaz. Her sene her şeye yeniden başlanır. En azından böyle olması istenir. “Bu maçı unuttuk önümüzdeki maçlara bakıyoruz” en çok Fenerlinin ağzına yakışır. Sinyor Can Bartu’yu da unutur Şeytan Rıdvan’ı da. Gelen ağamdır ama gidene paşam denmez kolay kolay. “Mazi kalbimde yaradır” ama unutursam geçer. Ali Şen’in takımı kümede zor tuttuğu dönemleri bile unutur “Ali Şen Başkan Fener Şampiyon”dur.


Yine de vefalıdır. Bordeaux zaferinin yaratıcıları Hüseyin Selçuk Şenol’u kimse unutmaz Aykut hep “kocaman”dır Lefter’i anmayana hain gözüyle bakılır. Vefanın üvey kardeşi nankörlükse nankörlük de Fener’e yakışır. On sene takımın tüm yükünü taşıyan Oğuz Çetin Sakaryalı grubunun başıdır bir önceki maç beş gol atan adamın en fazla iki pozisyon kaçırma lüksü vardır; üçüncüde yuhalanır. Geçen senenin şampiyon kadrosu üç maç kötü sonuç alsın dağıtılır vs...


Türkiye birinci futbol ligi tarihinin en başarılı takımıdır Fenerbahçe (boşuna kızmayın bu böyledir). En çok şampiyon olan en çok galibiyet alan ezeli rakiplerini en çok yenen takımdır en çok gol atarak şampiyon olmuştur. Bir Fenerli için her şey hatta tek önemli şey olan şampiyonluk için rakipleri bazen yıllarca beklese de Fenerbahçeli`nin gönlü beş seneden fazlayı kaldırmaz. Sarı lacivert zeminden baktığınızda hikâye böyle gözükür ama (dedik ya) madalyonun bir de öteki yüzü vardır. Son yirmi yılın en başarısız büyüğüdür Fener Birinci Lig tarihinin en ağır yenilgilerini bu dönemde almıştır şampiyon olmadığı neredeyse bütün senelerde taraftarını kahretmiştir önce Karakartal sonra Cimbombomlu altın yıllara gıptayla bakmıştır sistemli başarıya hasret kalmıştır...


Zaten Fenerbahçe ve sistem aynı cümlede ancak olumsuzluk ekiyle kullanılır. Birinci ligin 43-44 senelik tarihinde iki kez arka arkaya şampiyonluğa sadece üç kez ulaşmıştır. Fenerbahçe şampiyonluk sonrasında rehavetin dozunu kaçırır. Tek tabanca nokta atışı varken makineli tüfeğe ne gerek vardır. Nadasa kalmış takımın ertesi seneki görüntüsü nasıl bu kadar içler acısıdır anlaşılamaz; şaşkınlık en çok Fenerbahçe’ye yakışır.


Sarı Lacivert renkler en çok Fenerbahçe’ye gider. Evet Fener zıtlıkları sever ama siyah beyazı yutar. Fenerbahçe’nin Lacivert’i asilliği Sarı’sı rakiplerin gıpta ve kıskançlığını simgeler derler (en azından armadaki renklere verilen anlam bu). Ama Sarı’yla Lacivert’i karıştırırsanız yeşil çıkar ve yeşil Fenerbahçe için sadece ve sadece başarıyı simgeler (bakınız yine arma). Başarı dindir imandır tevazu anlamsızdır galibiyet tek yoldur tersini söyleyenler (ne acı ki) hep azınlıkta kalır. “Tamam şampiyon olmayalım ama en iyi topu biz oynayalım” lafı bir Fenerli’nin verebileceği tavizin sınırıdır. Şan şöhret para pul varken tevazudan bahsetmek ayıptır. Gündüz gibidir Fenerbahçe... Sevenlerin içini açar iş yoğunluğu tadında sevgi ister bazen gözünüzü kamaştırır...



 

Fenerbahçeli takımını hep gündüz gözüyle görür. Sürekli sever her güzelliği ona atfeder. Her şeyi iyiye yorar ama bir yere kadar. Yüreğine gece karanlığı çökerse bir anda değişir dönüşür. Öfkesi taşar her şey burasına gelmiştir yakar yıkar. Kendi kalecisini döver kulübü basar yönetimden hesap sorar kısacası zıvanadan çıkar. Fenerlinin zıvanası yarı açıktır zaten. Çıkmaya biraz da bahane arar. Soğukkanlılığın anlamı yoktur hatta değil sıcak olan kaynamayan kandan şüphe edilir. Fenerbahçeli şüphelenmeye bayılır. Hakemler rakip federasyon hepsi onun arkasından bir dolap çevirir. Ama oyuna gelmez. Esas oğlan sonunda mutlaka herkese ve her şeye rağmen kazanacaktır. Kazanamamışsa bir oyuna gelmiştir; bunun hesabı gelecek sezonda sorulur.


Düşünüyorum da kendisi dışında bir takım olsa Real Madrid ülke olsa Brezilya hakem olsa taraflı olurdu Fenerbahçe. Real Madrid ama biraz eksik bir Real Madrid olurdu. Bu kadar zenginlik içinde yüzerken dahi altyapıya Fenerbahçe’ye göre daha çok önem veren Avrupa başarıları ile dünyanın en büyük üç takımından biri olan ve dört bir yanda taraftarı bulunan Real Madrid’le Fener’in ilişkisi biraz abi - kardeş ilişkisi gibi ama kim benzerlikleri yadsıyabilir ki? Devletle içli dışlı olmak lig tarihinde başarıya doymamak en çok gole tapmak su gibi para harcamak... Olamasa da hep Brezilya olmak istedi Fener. Onun gibi fiyakalı onun gibi gözü doymak bilmeyen onun gibi çalımcı onun gibi karanlık onun gibi sarı (kıskandıran) onun gibi lacivert (asil). Takım yıldızı değil yıldız takımı olmak yani... Ve tabii ki taraflı. Fener’den hakem olmaz; bu bahsi geçelim karşı tarafa düdük çalan her hakem i..edir. Aksini iddia eden de öyle. Fenerli gelemez öyle şeye.


Futbolcu olsa kaleci sistem olsa 2-3-5 olur antrenör olsa kovulurdu Fenerbahçe... Kalecinin yalnızlığı ve sınırda duran hali dillere destandır. Hiçbir zaman Fevzi gibi bir kaleci olmayacaktır Fener ama Rüştü’den yukarısını bir kez tatmıştır; o da deli çıkmıştır (Schumacher). Rüştü’nün yediği ve kaleciliğine yakışmayan ne kadar gol varsa Fenerbahçe’de kulüp olarak bu golleri yer. Şampiyonlar ligine kalır sıfır çeker; kupada final oynar kaybeder (tabii ki penaltılarla) son haftadan önce şampiyon olmasına pek az rastlanır kaleci gibi son çizginin takımıdır. Kalecilere en çok 2-3-5 denen şimdilerde kimsenin uygulamadığı mazide kalmış bir sistemde iş düşer. Fenerbahçe’de herkes gol atmak ister. Takım kötü giderken hep forvet arayışına gidilir. Takımı takım yapan unsurlar defans ve orta saha hep ikinci plandadır. Mümkün olsa hâlâ dört beş forvetle oynamak ister Fenerbahçe ama hiçbir antrenör bu riski almaz. Zaten Fenerbahçe`den antrenör olmaz. Olsa da hemen kovulur...



Ama en önemlisi haber olsa asparagas olurdu Fenerbahçe... Attığı her adım söylediği her söz haber olur ama yalan haber olur. Bir takımdan bu kadar haber çıkabileceğine bir tek İtalyanlar inanır. Fenerbahçe basının göz bebeğidir ekmek kapısıdır. Fenerbahçe`de yaprak kımıldamasa neden kımıldamadığı haber olur hatta bundan iki Siyaset Meydanı bir Bizim Stadyum çıkar. Fenerbahçe kulübü kapansa basındaki işsizler ordusu ortalığı Arjantin’e çevirir ama Fener Brezilya’yı sever ve onları yüzüstü bırakmaz. Nasıl ki asparagas sırf yalan ve uydurma olduğundan hiçbir anlamı yoktur Fener basını da Fener’e hiçbir katkıda bulunmaz. Zaten hepsi lanet basındır. Fenerbahçe düşmanıdır.


Öyle ya da böyle; peki nedir Fenerbahçe? Futbolda dolu dolu bir hayat vardır diyenlere sormak lazım bu soruyu. Bir takımdan öte bir şey olduğu kesin. Bir yaşam/varoluş biçimi mi? Böyle söylemek de biraz abartılı olur (bu raddede seven yok da değil hani!). Dünyanın en garip takımı mı? Bu da çok belirsiz. Yoksa her ikisi birden mi? Bir Fenerbahçe taraftarı olarak benim yüreğim ortada bir yerde çarpıyor. Oysa bıktırmak pahasına tekrarlayalım: Madalyonun iki yüzü vardır: Yazı mı tura mı?



Bağış Erten - Tribün Dergi / Sayı 5 (2002) Kaynak



cctugaycc

cctugaycc resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >Sobalı Evde Büyüyen Çocuk>
  21.Nis.2010 Çar 20:11:26

Sobanın borusunda bulunan, çamaşır kurutma tellerine asılı olan okul önlüğünün kurumasını beklemiş çocuktur...

Kış sabahları bazen üşümekten yataktan çıkmayı istemeyen,soba kokusunu seven, üstünde kaynayan çaydanlığın sesini seven,üstündeki kestanenin, mandalina-elma kabuklarının kokusunu tanıyanseven, bahçede karda oynadıktan sonra üstüne ellerini tutup ısıtmayıseven, sobalı odadan öteki odaların soğukluğu nedeniyle çıkmakistemeyen, kömür kokusu, odun kokusu, çalı çırpı çıtırtısı, ateş gürlemesi nedir bilen çocuktur...

Yıllar sonra büyüdükten sonra kaloriferli veya kombili bir evde bile halen "oturma odası"nın kapısını kapayan rahatsız bir insandır...

İlerleyen yıllarda kestaneye bayılan ama çocukluğundan hatırladığı tadı bulamayan bir büyük insan olacaktır...

Sobanın üzerine kolonya dökerek alev denemesi yapmış çocuktur...

Elbiselerinin bir köşesi kurutulurken yanmıştır...

Büyüdüğünde, yazın bile yorgan kullanmadan uyuyamama alışkanlığına ve her mevsim açık kapıları kapama hastalığına sahip olacak çocuk...

Gizli gizli sobanın arkasına pastel boya değdirip, boyanın eriyereksoyut sanat eserlerine dönüşmesini izleyen, koku farkedilip kendisinemüdahale edilene kadar bunu değişik renklerle yapmaya devam edençocuktur...

Nohutun leblebiye dönüşünü soba üstünde görmüş cocuktur...

Yün coraplarini sobaya dayayarak ayaklarini isitmistir bu cocuk....

Geceleyin atesin kırmızı ve sarı renklerinin dansını evin tavanında seyreden çocuktur...

Elinin kolunun bir kenarında, muhtemelen nasıl olduğunu hatırlayamadığı yanık izleri olan çocuktur...

Sobanın kenarına pısıp dakikalrca ısınan,sonra kosarak aynaya bakan vekıpkırmızı yanakları görünce kendini begenen, bundan zevk alan cocuktur...

Annesi evde yokken, soba sönmesin diye sobaya tahta, kömür taşımayı görev bilmiş çocuktur...

Gece lambasinin isigi yerine sobanin alevlerine bakarak uyuyan cocuktur...

Soba tütünce tırsmış çocuktur...

Sobanın üstüne mantar koyup, tuzlayıp sonra afiyetle yiyen çocuktur...

Sobanin onunde mavi legen icinde banyo yapmis cocuktur...

Muhakkak bir kere evi havaya ucurma macerasini yasamis cocuktur...

Sobanın sıcaklığını ne kaloriferle ne de doğalgazla ısınan evde bulabilmiş çocuktur...

Önlük yakalığını, kumaş mendilini, bilumum ufak tefek malzemeyi soba borusuna yapıştırmak suretiyle ütülemiş olan çocuktur...


Sıcacık odada radyo dinlemeyi...


Sevdikleriyle zaman geçirmeyi...


Annesinin ördüğü kazağı o sıcaklıkta yinede giymeyi...


Özelliklede hasta olmayı çok iyi bilen çocuktur...


Alıntı

<<123456789 10>>