ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
manolya41> Forum Mesajları | | manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
|
|
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Anneler Günü> 25.Nis.2008 Cum 18:46:31 | | fiogf49gjkf0d Anneler Günü
yeşildir artık yüreğinde kara bulut bugün anneler günü annem beni unut
evde acılar koynuna yangelip yatmış inadına giyin sen de mayısa batmış yürü sokakta çocukların düşü aksın yürü ki saksıda çiçekler sana baksın
diline genç anılarından bir türkü seç beş yıl büyüdüğüm okulun önünden geç ıslanırsa anıların güneşte kurut senin günün bugün unutma beni unut gök mavi deniz mavi tam kıyısında dur durma eteğinden beni bir daha savur
annem yıldız kayıyor içinden dilek tut koşuyor sana kısa pantolunlu çocuk gözünde gözümde gözlerinde bin umut
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Anneler Günü> 25.Nis.2008 Cum 18:43:58 | | fiogf49gjkf0d Dile kolay bunca yılın özlemi, Günler bir çırpı da geçmiyor anne. Ne zaman elime alsam kalemi, Kağıtlar nazımı çekmiyor anne.
28 Şubat, yetmiş iki de, Sen beni de alıp gittin terki de.. Bu yüzden çıkmıyor sesim belki de, Ağzımı bıçaklar açmıyor anne.
Yedi yetim birden boynunu büktü, Biri on günlükten daha küçüktü.. Hayaline bile bir buğu çöktü, Gözlerim simanı seçmiyor anne.
Anne benimki de bağır, taş değil; Şiirle, şarkıyla başım hoş değil! Gerçi gözüm dolu, gönlüm boş değil; Mısralar imbik’ten içmiyor anne.
Nedense her çiçek vaktinde solmaz; Bazı acıların vadesi dolmaz; Anne sevgisinin baha’sı olmaz! Kimse doğru kıymet biçmiyor anne.
Kader tezgâhında çile dokuyor, Otuz’unda ölüm yürek yakıyor.. Yıkarsa insanı keder yıkıyor; Yılların elinde göçmüyor anne!
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Anneler Günü> 25.Nis.2008 Cum 18:42:19 | | fiogf49gjkf0d Orta yaşlı kadın, evin içinde telaşlı bir haldeydi. Eşyaların yerini değiştiriyor, örtüleri düzeltiyor, arada bir mutfağa gidip pişmekte olan yemeğe bakıyor, tekrar salona dönüyordu. Sokaktan gelen her seste pencereye koşuyor, her duyduğu kapı zilinde de, başkasının zili olduğunu anlayıp üzülüyordu.
Başka şehirde iş bulan oğlu, hem uzak yerde olduğundan hem de izin alamadığından 2 aydır gelememişti. Orta yaşlı kadın, büyük bir özlemle oğlunun gelmesini ümit ediyor, kulağı zil sesinde, ayak sesinde telaşla bekliyordu. Her anneler gününde, çocuğunun “Anneciğim, anneler günün kutlu olsun” diyerek, boynuna sarılmasına öyle alışmıştı ki, sanki oğlu kapıdan giriverecek ve koşup boynuna sarılacaktı, sonra da onun için hazırladığı tatlılardan yiyecekti. Oysa oğlu geleceğini söylememişti ki. Kadın, boynu bükük düşündü, “-Ya gelmezse, ya izin alamadıysa. ” İçini özlem dolu bir alevin yalayıp geçtiğini hissetti.
Kadın sabahtan hazırlığa başlamıştı. . Telaşlı halini gören eşi, sorup durmuştu; ” Bu telaşın niye?” diye. Ama cevabını bir türlü alamamıştı. Sonunda da kadın; “-Bu gün evde işim çok, sen git-gez biraz” diye ısrar ederek, eşini rica-minnet dışarı çıkarmıştı. “Ya, telaşımın nedenini anlarsa, ya saatlerce beklediğim halde oğlum gelmezse” diye düşünmüştü. “Gelmezse” düşüncesiyle bir daha yüreği titremişti.
Saatler geçip gidiyordu, öğlen olmak üzereydi; “-Gelemiyorsan, bir telefon et bari, ‘anneciğim’ de. . ” İçinde sıkıntı artmaya başlamıştı; “-Anneler gününü kutlamak için bir telefon bile etmeyecek mi acaba? Ben böyle bekliyorum ama o belki hatırlamadı bile. ‘Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur’ sözü anneler için de geçerli olur mu hiç. Olamaz canım, bir telefon eder en azından. Hoş telefon yetmez, özledim yavrumu, kara gözlerini, yaramaz gülüşünü. Hıh. . yaramaz, dediğimi duysa yine darılır, ‘Beni çocuk gibi sevme’ der. Sanki nasıl seveceksem…” Çocuğunu düşündükçe, onunla konuştuğunu düşündükçe yüzü gülüyor, farkında olmadan bir anda neşeleniyordu. Sonra duvardaki saate gözü takılıyor, yeniden durgunlaşıyordu. “-Gelmeyecek, telefon bari etse. . ” diye düşündü istemeye istemeye. “-Sesini bari duymuş olurum”. Tam böyle düşünürken, cep telefonunun sesiyle irkildi, omuzlarında bir yorgunluk, bakışlarında bir burukluk telefona uzandı. , ekranına baktı, arayan oğluydu. Sevinmeli miydi? sevinemedi. …acaba …acaba gelemeyeceğini söylemek için mi aramıştı. Telefonda kutlayıp geçecek miydi anneler gününü, sarılamayacak mıydı yavrusuna? Açtı telefonu; -Alo. . -Alo, nasılsın anneciğim? -Sağol yavrum, sen nasılsın? -İyiyim anneciğim. -Ne yapıyorsun, işler nasıl? -Biraz zor oldu ama alıştım, hem bu şehre, hem de işe alıştım. -Öyle mi yavrucuğum. Söylemiyordu işte ne telefonda kutluyordu, ne de gelmiyeceğini söylüyordu. Sonunda dayanamayıp sordu; -İzin aldın mı yavrum? -Evet anneciğim, izin aldım. Sen nerden bildin. -Nerden mi, anneler günü için izin almadın mı? -Ha, anneler günü doğru ya. Anneler günün kutlu olsun anneciğim. -Sen sen. . bunun için izin almadın mı? -Ah anneciğim, çok sevdiğim, benim için çok önemli bir bayanı görmeye gideceğimi söyledim. Şefim de izin verdi. Şimdi onun yanına gidiyorum. Orta yaşlı kadın durakladı, sesine hakim olmaya çalıştı. -Öyle mi, nasıl biriymiş bu? -Anneciğim, emin ol bana, senin daha önce yaptığın yemeklerden daha lezzetlisini, daha önce yaptığın tatlılardan daha tatlısını yapmıştır, beni bekliyor şimdi. -Ben… şey… tamam yavrucuğum. Şey, umarım o da seni seviyordur. -Sevdiğine eminim anne, zaten bu ilk iznimi sırf onu görmek için aldım. Babam nerde anne? -Dışardaydı yavrum. Hah. . kapı çalıyor, sanırım baban geldi. -Tamam anne selam söyle, ben de mis gibi kokuların geldiği, dünya da en çok değer verdiğim bir dünya güzelinin kapısındayım. -Tamam yavrum, söylerim. Sonra yine ara yavrum. Allah’a emanet ol. Telefonu kapattı. Oysa ne kadar özlemişti oğlunu, ne kadar görmek istiyordu. Kapıya eli uzanırken, gözünden süzülen yaşlara engel olamıyordu. Kapıyı açtığında, boynuna atılan oğlunun “-Canım anneciğim, anneler günün kutlu olsun!” diye bağırması sanki bir rüya sahnesiymiş gibi geldi. Oğlu; “-Anneciğim, seni sevindirecek bir sürpriz yapayım dedim, lütfen ağlama” dese de, annesi sevinçten hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Anneler Günü> 25.Nis.2008 Cum 18:36:21 | | fiogf49gjkf0d
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Anneler Günü> 25.Nis.2008 Cum 18:35:55 | | fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d Anneler Günü nün tarihçesi: Asıl mesleği öğretmenlik olan 1864 doğumlu Anna Jarvis, 1902 yılında babası ölünce annesi ile beraber ABD de, Philadelphia da yaşamaya ve çalışmaya başladı. Üç yıl sonra 9 Mayıs 1905 de de annesini kaybetti. Sürekli annesi ile beraber yaşamasına rağmen öldüklen sonra "Ona hayatta iken gerekli ilgiyi gösteremediği"ne inanıyor ve bunun ezikliğini duyuyordu. İki sene sonra Mayıs ın ikinci pazarında, annesinin ölüm yıldönümünde arkadaşlarını evine çağırdı ve bu günün anneler günü olarak ülke çapında kutlanması fikrini ilk onlara açtı. Fikir kabul gördü, anneler memnun kaldı, babalar itiraz etmedi, Amerika nın önde gelen bir giysi tüccarı da finansal desteği sağladı. İlk anneler günü Jarvis in annesinin 20 yıl süresince haftalık dini dersler verdiği Grafton daki bir kilisede, 10 Mayıs 1908 de, 407 çocuk ve annesinin katılımı ile kutlandı. Jarvin her bir anneye ve çocuğa kendi annesinin en çok sevdiği çiçek olan karanfillerden birer tane verdi. O günden sonra, temizliği, asaleti, şefkati ve sabrı ifade eden beyaz karanfil Amerika da anneler gününün sembolü olarak kabul edildi. Sıra anneler gününü "milli bir gün" olarak kabul ettirmeye gelmişti. Jarvis, tarihte tek bir kişi tarafından gerçekleştirilen en başarılı mektup yazma kampanyası ile gazete patronlarından işadamlarına, devlet adamlarından din adamlarına kadar ulaşabildiği herkese bu fikrini iletti. Fikir o kadar çok ve çabuk kabul gördü ki, Senato onaylamadan çok önce, bir çok eyalet ve şehirde anneler günü kutlamaları gayrı resmi olarak başlatılmıştı bile. Sonunda 8 Mayıs 1914 te Senato nun onayı, Başkan Wilson ın da imzası ile Mayıs ın ikinci pazarı Anneler Günü olarak resmen ilan edildi. Çok kısa sürede diğer ülkelere de yayılan bu gün çiçek ve tebrik kartı satışlarının tavana vurduğu bir gün oldu.
Anna Jarvis sonunda muradına ermiş, kampanyasını başarı ile sonuçlandırmıştı ama kendi hayatı pek mutlu sonla bitmedi. Yoğun çalışmadan evlenmeye ve çocuk sahibi olmaya fırsat bulamadı. Her anneler günü onun için bu yönden acı oldu. Daha ziyade dini ağırlıklı bir kutlama olarak düşündüğü bu günden ticari çıkar sağlamaya çalışanlara karşı hukuki savaş açtı. Davaların hepsini kaybetti. Dünyadan elini eteğini çekti. Bütün gelirlerini hatta ailesinden kalan evini bile kaybetti. Kalan hayatını adadığı, gözleri görmeyen kız kardeşi Elsinore da 1944 de ölünce sağlığı da tehlikeye girdi. Dostları ona destek vererek son yılını sanatoryumda geçirmesini sağladılar. Bütün dünya annelerinin en azından senede bir gün mutlu olmalarını sağlayan Anna Jarvin, mutsuz, yarı görmez ve yalnız bir şekilde 1948 de 84 yaşında öldü. Ülkemizde de Türk Kadınlar Birliği nin girişimi ve önerisi üzerine 1955 yılından beri Mayıs ayının ikinci Pazar günü Anneler Günü olarak kutlanmaktadır.
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >23 Nisan Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramı(Genelkurmayın Yaptığı Resimler)> 24.Nis.2008 Per 01:10:24 | | fiogf49gjkf0d 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Ne Olur Gitme Bitanesi..> 24.Nis.2008 Per 01:00:07 | | fiogf49gjkf0d elinin arkasında güneş duruyordu aylardan kasımdı üşüyorduk ağacın biri bulvarda ölüyordu şehrin camları kaygısız gülüyordu her köşe başında öpüşüyorduk
sisler bulvarı na akşam çökmüştü omuzlarımıza çoktan çökmüştü kesik birer kol gibi yalnızdık dağlarda ateşler yanmıyordu deniz fenerleri sömüştü birbirimizin gözlerini arıyorduk
sisler bulvarı nda seni kaybettim sokak lambaları öksürüyordu yukarıda bulutlar yürüyordu terkedilmiş bir çocuk gibiydim dokunsanız ağlayacaktım yenikapı da bir tren vardı
sisler bulvarı nda öleceğim sol kasığımdan vuracaklar bulvar durağında düşeceğim gözlüklerim kırılacaklar sen rüyasını göreceksin çığlık çığlığa uyanacaksın sabah kapını çalacaklar elinden tutup getirecekler beni görünce taş kesileceksin ağlamayacaksın! ağlamayacaksın!
sisler bulvarı ndan geçtim sırılsıklamdı ıslak kaldırımlar parlıyordu durup dururken gözlerim dalıyordu bir bardak şarabda kayboluyordum gece bekçilerine saati soruyordum evime gitmekten korkuyordum sisler boğazıma sarılmışlardı
bir gemi beni afrika ya götürecek ismi bilmiyorum ne olacak kazablanka da bir gün kalacağım sisler bulvarını hatırlayacağım kırmızı melek şarkısından bir satır lodos tan bir satır yağmur dan iki senin kirpiklerinden bir satır simsiyah bir satır hatırlayacağım seni hatırlatanın çenesini kıracağım limanda vapur uğuldayacak
sisler bulvarı bir gece haykırmıştı ağaçları yatıyordu yoksuldu bütün yaprakları sararmıştı bütün bir sonbahar ağlamıştı ağlayan sanki istanbul du öl desen belki ölecektim içimde biber gibi bir kahır bütün şiirlerimi yakacaktım yalnızlık bana dokunuyordu
eğer sisler bulvarı olmasa eğer bu şehirde bu bulvar olmasa sabah ezanında yağmur yağmasa şüphesiz bir delilik yapardım hiç kimse beni anlayamazdı on beş sene hüküm giyerdim dördüncü yılında kaçardım belki kaçarken vururlardı
sisler bulvarı ndan geçmediğim gün sisler bulvarı öksüz ben öksüzüm yağmurun altında yalnızım ağzım elim yüzüm ıslanıyor tren düdükleri iç içe giriyorlar aklımı fikrimi çeliyorlar aksaray da ışıklar yanıyor sisler bulvarı ayaklanıyor artık kalbimi susturamıyorum
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Ne Olur Gitme Bitanesi..> 24.Nis.2008 Per 00:55:37 | | fiogf49gjkf0d
Sen geçince yüreğimden, binlerce Melek kanat çırpar sema da. Bir gül yaprağını okşarım, incitmekten korka korka. Sen geçince yüreğimden, El açar Tanrı ya şükrederim, içim içime sığmaz, boynu bükük bir menekşeyi sever, su veririm. Sen geçince yüreğimden, ışığa koşan pervane misali, sana yönelir bütün duygularım. Yemyeşil kırlarda bulurum kendimi, kelebekler gibi kanatlanır, uçarım. Sen geçince yüreğimden, Şavkı vurur sevginin, yarınlarıma. Muhabbet kuşları konar, avuçlarıma. Bir serçe umuda uçar, güle oynaya..... | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Ne Olur Gitme Bitanesi..> 24.Nis.2008 Per 00:54:51 | | fiogf49gjkf0d
Kirpiklerimi aralayıp, Gözlerimin kıyısına yerleşen Hüzündü Gidişin... Kaç bakışım sonrasız kaldı Bilemezsin... Saçlarımdan süzülüp, Yanaklarıma yerleşen Acı bir gülüştü Gidişin... Kaç neş’em arkasız kaldı Bilemezsin... Büyülü sabahların Buğusunu silişindi Gidişin... Nasıl da çıplak ve savunmasız kaldı gün Bilemezsin... Alıp da koynuma, Huzuru uyuduğum Çocuksu masallarımın bitişiydi Gidişin... Bir sabah uyanıp da Artık çocuk olmamak nedir Bilemezsin... Ve... Yangından bir sevdaya yağmur döküp, Yine de söndüremeyişindi Gidişin... İşte bunu, Sen bile bilirsin... SEN bilebilirsin! | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >Ne Olur Gitme Bitanesi..> 24.Nis.2008 Per 00:54:05 | | fiogf49gjkf0d
KAR TANESİ Bir kalp yapmak istedim, Hediye kolyemin zincirinden O bile kırık oldu. Elini sararcasına sarmak istedim kolyeyi Çok sıkmışım, canımı acıttı Tenine dokunur gibi dokunmak istedim Metali hissettim, metalin sogugunu Baktım seni görmek için metale Geçmisi gördüm geçmisin acısını Atmak istedim kolyeyi dısarı Çıktım balkona Yüregim yetmedi, fırlatamadım uzaklara Ve kar yagdıgını gördüm. Aglamak istedim, agayamadım... Bir kar tanesi kondu yanagıma, Suya dönüstü bir anda, Göz yası oldu sanki, Silmeye bile fırsat kalmadan, Beni aglatıp gitti... | |
| |