ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
manolya41> Forum Mesajları | | manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
|
|
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >BİZ ERKEKLER> 11.Mar.2008 Sal 17:33:01 | | fiogf49gjkf0d
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Şeyler >Resimlei Şiir Bi Harika:):)> 10.Mar.2008 Pzt 01:15:43 | | fiogf49gjkf0d | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Videolar, Klipler, Resimler, Karikatürler >heeeeeeyyy şunlara bakııııııınnnn> 9.Mar.2008 Pzr 23:55:22 | | fiogf49gjkf0d
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Çoçuklar Büyüyünce Ne Olmak Ister> 9.Mar.2008 Pzr 23:51:14 | | fiogf49gjkf0d
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Şeyler >AHMET ÇAKAR SÖZÜNÜ TUTTU> 9.Mar.2008 Pzr 23:20:24 | | fiogf49gjkf0d | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >SEVMEYİ BİLMEK> 9.Mar.2008 Pzr 20:10:06 | | fiogf49gjkf0d İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için. Duygularını ifade etmekten korkuyor, rededilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.’’ W. Shakespeare
Bir ninniyi kıskandıracak kadar güzel sesiyle çakıl taşları arasından sızıp gelen su, çimenler, dağ çiçekleri, ceylanlar, kuşlar, denizler, yeni doğmuş süt kokan bebekler, güller, toprak, rüzgarda nazlı nazlı devinen yapraklar, ağaçlar, kısacası her şey. Ne yana baksam her şey bana insanları anlatır. İnsanların inceliğini, duyarlılığını, insancıllığını, sevecenliğini ululuğunu, yaratıcılığını, sanatçılığını.
Dünyada bunca yıkım, kıyım,zulüm,ihanet ve kötülükler olmasına rağmen, yine de insanlar hakkında kötü düşünemiyorum. İnsanları öylesine güzel, öylesine derin, anlamlı, zarif incelikli düşünüyorumki, onları güneş gibi sıcak, toprak kadar vefalı, su kadar temiz, çimenler gibi zarif, ceylanlar kadar güzel, kuşlar gibi özgür ve verimli bir toprak kadar ağır ve olgun düşlüyorum. Ya güller, gülleri anlatacak kelime bulamıyorum, o üstün gururlu, minnet nedir bilmeyen, kendinden güzelliğinden emin, güller bana daima genç kızları hatırlatır. İnce, hassas, kızararak bakan, soluveren, hemencecik küsen, kırılan, tatlı bir söze gülümseyişe hemen açıveren yüreğini. Güllerki her yaprağı binbir mana binbir renk, ahenk ve ifade dolu.
Savaşlar, silahlar, ölümler, iftiralar, intikamlar, açlık, sefalet,ilkel ırkçılık,dini bağnazlıklar, kan, kin, nefret, bütün bunlar beni hayal kırıklığına uğratsa da; her şeye rağmen insanları güzel düşlemekten kendimi alamıyorum. Çünkü insanları yeryüzünün en değerli varlığı olarak görüyorum. Vicdan, adalet, merhamet ve sevginin, insanı insan eden ögelerin en başında geldiğini unutmayarak yaşıyorum. İnsanı insan eden bir diğer öğe ise bilinç ve düşüncedir, duyguysa olaylar karşısında ve yaşamda insanın yaşadığı acı ve sevinçtir. İyilik, dostluk, güzellik, adaletli ve vicdanlı olmak salt insana özgü bir olgudur. Çünkü insan sosyal bir varlıktır. Aydınlık ve karanlık nasıl biribirinin zıddıysa, iyilik ve kötülük, güzellik ve çirkinlik de biribirinin zıddıdır. Ama evrende her şey iç içedir ve beraber yaşar. Karanlık, kötülük, çirkinlik nasılki körlüğü, cehaleti, zulmü, haksızlığı, adeletsizliği, vicdansızlığı, sevgisizliği, hoşgörüsüzlüğü temsil ediyorsa. Aydınlık,iyilik, güzellik de, bilgiyi,doğruyu, dostluğu, merhameti, dürüstlüğü, adaleti ve vicdanı temsil eder. Unutmayalımki, tabiatı güneş aydınlatır, insanı da bilgi. Bilgi eğer iyinin ve vicdanın hızmetinde ise hakça paylaşım ve adalet olur. Yoksa, haksızlık, vicdansızlık, zulüm ortaya çıkar.
Yirmibirinci yüzyılda hala insanın inancına, diline, kültürüne,bilincine, düşüncelerine, görüşüne ket vurarak, baskı uygulayarak hakaret ederek bir yere varmaya çalışan sırtlanları anlamaktan güçlük çekiyorum. Tertemiz bir suyu bulandırmak ne kadar kolaysa, bir insanı dininden, inancından, renginden, dilinden,tipinden dünya, görüşünden dolayı, hor görmek,küçük düşürmek, aşağılamak, iftira atmak da belki o kadar kolaydır. Önemli olan yaşamayı bilmek ve yaşarken de paylaşmayı, dünyada her insanın yaşam hakkına saygı duymayı, insanları anlamayı ve en önemlisi de hoşgörüyle bakmayı savunmak ve sevmesini bilmek. Her şey son derece hassas ve basit. Zor görünse de. İnsanları diğer canlılardan ayıran özellikler de bunlar olsa gerek…
Ama sırtlanlar gün aydınlığını sevmez. Güzellikler onların meselesi değildir. Onların gülistanı çirkinliklerdir. Nefrettir, kindir, düşmanlıklardır. Onların hiç kimseye merhameti, sevgisi, saygısı olmaz, hatta kendilerine bile. Yürekleri, beyinleri, kan kin nefretle doludur. Erdemleri namusları bacakları arasındadır,namusları kadar beyinleri ve yürekleride kirlidirler.
Bence bu dünyada ihtiyacını duyduğumuz ve muhtaç olduğumuz en önemli şey sevgi, dostluk ve hoşgörüdür. Küçücük bir tebesüm ve tatlı dil, karşımızdakine verebileceğimiz en güzel hediyedir, unutmayalım. İnsanlar sevmeli, şartlar ne olursa olsun insanlar sevmesini bilmeli. Hayata hoşgörü ile bakılınca olaylara pek çok şey yumuşuyor. Bunu hepimizde biliyoruz mutlaka, ama yinede söylemeliyiz biribirimize, hatırlatmalıyız. Çünkü yaşamın tadı ayrıntılarda gizlidir, yaşamak sevmektir, hissetmektir, anlamaktır. ‘’ Bir kızılderili dede ile torunu evlerinin önünde oturmuş, biraz ötede boğuşan biri siyah digeri beyaz iki köpeği seyrediyorlarmış. Torunu sormuş: - Neden iki tane köpek besliyorsun? - Onlar benim için iki simgedir evlat demiş, iyilik ve kötülüğün simgesi... İyilik ve kötülük de içimizde böyle sürekli mücadele eder durur. – Peki, sence hangisi kazanır mücadeleyi? diye sorar. Bilge reis derin derin gülümser ve derki, hangisi mi evlat? ben hangisini daha iyi beslersem o...’’ Sevgi, insanlara bağışladığımız bir duygu, bir armağan. Bu yüzden bazen tek taraflı da olabiliyor ve bu yüzden bunu hiç tanımadığımız insanlara da bahşedebiliyoruz. Severek yaşamak güzeldir, severek yaşamanın güzelliğini ve önemini farkedenler de güzeldir… Dünyada bir şey olabilmenin ötesinde çok daha önemli bir şey var aslında; insan olabilmek. İnsan olabilmenin koşulu ise tek; yüreğinde sevgi taşıyabilmek. Yoksa kim olduğumuz, nereden geldiğimiz, hangi ülkenin pasaportunda adımızın yazılı olduğunun ne önemi var. Bu dünyada sadece insan değil miyiz. Herman Hesse diyor ki,‘’Ben vatanseverim ama, önce insanım. Her ikisinin bir arada yürümediği yerde daima insana hak veririm’’ Başkalarının hep ayrılan yanlarını değil, birazda ortak yanları ortaya çıkarılmaya çalışılmalı, sonradan yaratılan ve dayatılan dil, mezhep, ırk, tarikat, kültür, bölgecilik şeyhlik aşiretcilik gibi kavramlar yüzünden ve o kavramların kutsanmasından ç ıkan savaşlara, katliamlara, haksızlıklara karşı durulması gerekmiyor mu? İnsanlığın ortak değerleri olan hoşgörü, sevgi, saygı, barış, özgürlük, bireysel hak, adalet gibi evrensel değerlere inanmakta kimin ne zararı olabilir, insani duygulardan yoksun ve insanlıktan nasibini alamamış sırtlanlardan başka.
Yılgınlıkların yorgunlukların damarlarımızda dolaşıyor olması bizi bıktırmamalı ve de ilgilendirmemeli. Bize yüreğimiz gerekli, sevgiyi görmek ve duvarını örmek için. Korkmadan, yılmadan bozgunlardan ve sevgiyi kirleten yozluklardan. Düşüncelerimiz, yargılarımız, önyargılarımız; ne kadar barajlar, dalkıranlar inşa etsede o yakıcı yıldırımların beynimize ulaşmaması için, ne kadar tarihsel, kültürel ideolojik gündelik paratonerimiz olsa da, bir yerden sonra, en azından şöyle kendi yüreğimizle başbaşa kaldığımızda , eminim anlarız. Eminim anlarız, bir kez olsun, biz de yürekten o soruları sorarsak kendimize, sormak durumunda kaldığımızı tahayyül edersek hiç olmazsa.
Yaşama dair. ‘’Yaşamaya zaman ayırın, zira zaman bunun için yaratılmıştır… Düşünmeye zaman ayırın, başarının bedeli budur… Sevmeye zaman ayırın, güçlü olmanın kaynağı budur… Etrafınıza bakmaya zaman ayırın,günler bencilliğinize yetmeyecek kadar kısadır… Terbiyeli olmaya zaman ayırın, insan olabilmenin sembolü budur’’…
Goethe
Anlatacak bir şeylerin varsa yarınlara Okunmamış bir kitap Söylenmemis bir söz Yapılmamış bir resim gibi Sevgi üstüne, barış üstüne, kardeşlik üstüne Durma kardeşim.
Bir gül yaprağının ürpertisini duyabiliyorsan yüreğinde Yaşamın güzelliğini, sevmenin inceliğini kavrayabiliyorsan Ve varabiliyorsan dostluklarin yüceliğine Korkma hiç bir yıkımdan, yüreğini ortaya koy Çünkü sen insansın
Yeni bir şeyler bul kardeşim, yeni şeyler Yeni güzellikler, yeni sözler, yeni sesler Yazılmamış bir şiir Takılmamış bir ad Yakılmamış bir türkü Yaşanmamış bir sevda gibi
Nuri Can | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >ERKEKLER NEDEN TUHAFTIR> 9.Mar.2008 Pzr 19:52:46 | | fiogf49gjkf0d Erkek kısmısı abuk sabuk şiddet sahnelerine bayılır, silahlara tapınır, herşeyi bir yarış olarak görüp sürekli kazanmaya çalışır. Daha başka bir dolu anlaşılmaz zevkleri vardır. Kadın gözüyle erkeklerin dünyası ve bilimsel açıklamalar... Sosyal bilim denen meredin uzmanlarına göre, biz kadınlarla siz erkekler tıpatıp aynı şekilde yetiştirilseydik, aynı şeylerden hoşlanırdık. Oğlanlar silahlarla oynamaz, kızlar Barbie bebekler gibi giyinmeye meraklı olmazdı. Bir orta yol bulunur, cinsler arasındaki kültür ve zevk farkları tamamen ortadan kalkardı. Oturduk düşündük ve sizin neyi neden sevdiğinizi biraz araştırdık. İşte neden bu kadar tuhaf olduğunuza dair yarı bilimsel açıklamalar;
Şiddet sahneleri seviyorsunuz
Erkeklerin büyük bölümü, "Kaza olur" ümidiyle ralli ya da F1 izliyor, kanlı filmleri seyretmeye bayılıyorlar. Antropologlar bunun nedenin kahraman savaşçılar olduğunuz eski dönemlerden kaynaklandığını iddia ediyorlar. Bilim adamları "Düşmanca bir çevrede yaşayan atalarımızdan kalma genler, biyokimyamızı ve vücudumuzun gelişimini belirlemiş" diyorlar. O korkunç şartlar altında yalnızca en sert, en güçlü ve en acımasız erkekleri hayatta kalmayı ve soylarını sürdürmeyi başarabildikleri için şiddet de erkek DNA sının bir parçası haline gelmiş.
Hız yapmaya bayılıyorsunuz
Tekerliği icat eden adamın ilk sözlerini düşünün bir! "Gel, seninle yarışalım. Kazanan, kabilenin bütün kadınlarıyla yatsın!" demiştir herhalde. İşin bir de biyolojik yönü var. Dünyanın neresinde, hangi iş olursa olsun eğer herhangi bir tehlike, ciddi bir risk söz konusuysa, erkekler mutlaka o işi yapmaya çalışır. Kadınların asla tenezzül etmediği bir dolu riskli, tehlikeli işe kendilerini atar, savaşmaya, dövüşmeye bayılırlar. İtiraf etmek gerer, güçlü olmanız işimize geliyor, özellikle eşya taşırken.
Karın kaslarına tapıyorsunuz
Herkesin muhteşem pazuları olabilir, ama muhteşem karın kaslarına sahipseniz, bu işi cidden başarmışsınız demektir. Karın kasları da erkeklerin birbirlerine üstünlük taslamak için kullandıkları milyonlarca yöntemden biri. Ama siz siz olun, geyiklerle aranızdaki benzerlik, sizde de boynuz çıkmasına yol açmasın!
Dart ve bilardoya bayılıyorsunuz
Dart oynamak rekabeti ve saldırganlığı bir araya getiriyor. Biyolojik olarak erkekler, cinsel birleşmeyi andıran sporları tercih ediyor. Bilardoya gelince... Istaka, Freudyen yaklaşımına göre, erkekliğin yerini tutuyor. Yuvarlak olan top, kadına benziyor. Istakası uzun olan adam, topu deliğe sokup diğerlerini yeniyor. Deliğe giren her top, bir çeşit zafer olarak görülüyor. Ne kadar çok top deliğe girerse, o kadar çok kadın fethedilmiş oluyor. Sizin bu tavırlarınız, kadınları çok güldürüyor.
Kafanızı kazanmakla bozmuşsunuz
Her konuda yarışa giriyorsunuz, egonuzu tatmin etmek için çabucak dolduruşa geliyorsunuz. Biz kadınlar sizi hayret içinde izlerken siz en basit bilgisayar oyununu ölüm kalım meselesine, mahalle maçını savaş alanına dönüştürebiliyorsunuz. Çünkü kadınların kaybedenlerden kaçacağını başarılı ve hatta "en iyi" olanlara vereceğini düşünüyorsunuz. Fena halde yanılıyorsunuz. Kadınlardaki annelik içgüdüsünün zayıf erkeklerle karşılaştıklarında ortya çıktığını, birçok kadının bu yanılsama haliyle geçirdiğini göz ardı ediyorsunuz. Neyse siz yine de sidik yarışına devam edin. Kadınlar size aşık olmasa da, cüzdanınızla ilgilenen kadınlar arasından istediğiniz tercihi yapabilirsiniz.
Dostlarınızla Dalga Geçiyorsunuz
Eski iş yerimde iş arkadaşlarımın hepsi erkekti. Birbirlerine ağza alınmayacak laflar ederler sonra da omuz omuza içmeye giderlerdi. O lafların herhangi birini bir kız arkadaşıma söylesem, bir daha ömür boyu yüzüne bakamam herhalde. O zaman farkettim ki aşağılandığınız zaman bunu büyük bir sorun haline getirmiyorsunuz, kişisel olarak üzerinize alınmıyorsunuz. Siz de gidip bir başkasını aşağılıyor, onunla dalganızı geçiyor, deşarj oluyorsunuz. Tıpkı goriller ve şempanzeler gibi.
Kendinize çok güveniyorsunuz
Kadınların en büyük sorunu,özgüven eksikliğidir. Bu yüzden daha alıngandırlar, daha sık bunalıma girer, daha çok mutsuz olurlar. Erkeklerdeyse bir kendine güven fazlası var ki düşman başına! En ufak övgüde poponuz kalkıveriyor. İlişki bittikten sonra, hala hayatımızda çok büyük bir yer tuttuğunuzu zannediyor, böbürlenip duruyorsunuz. Bir arkadaşım iki yıldır bir adamla birlikte. Arada sırada da ilişkiler üzerine geyik yazılar arttırıp duruyor. Kızcağız, ne zaman aşka dair bir şey yazsa, adam gelip "Yine beni anlattığının farkındayım" diyor. İkimiz de adamın kendini bu kadar önemsemesine ve komik duruma düşmesine bayılıyor, ona hiçbir şey çaktırmadan kıkırdaşıp duruyoruz. Bence bunun nedeni Türkiye nin hala ataerkil bir toplum düzenine sahip olması. Erkek çocuk şımartılıyor, poh pohlanıyor ve bir çeşit kendine güven abidesi haline geliveriyor.
Silahlara tapıyorsunuz
Bütün erkek çocukları hırsız - polis oynar ve mutlaka oyuncak tabancaları vardı, istisnasız hepsi silahlara düşkündür. Uzmanlar silahın erkeklere güven verdiğini söylüyor. Tıpatıp aynı yetiştirilen erkek ve kız çocukları üzerinde yapılan deneylerde, erkek çocukların oyuncak olarak yine de silahı seçtiği görülmüş. Bu içgüdüsel hareketin, erkeklerin binlerce yıldır kadınlarını, ailelerini ve evlerini korumalarından kaynaklandığı iddia ediliyor.
İnşa etmekten büyük zevk alıyorsunuz
Bazı uzmanlar, kadınlar için barınak, sığınak, ev yapmanın erkeklerde içgüdüsel bir eylem olduunu düşünüyorlar.Üstelik ortaya çıkan sonucu herkes görebiliyor. Sizdeki bu inşa tutkusu, küçük yaşlarda başlıyor. Lego oynuyorsunuz, küçük ve büyük nesnelerin yerlerini değiştiriyor, üç boyutlu bulmacalarla uğraşmaya bayılıyorsunuz.
Küfretmeden duramıyorsunuz
Erkekler bu durumu "Siz kadınlar ağlamadan duramıyorsunuz, biz de küfretmeden duramıyoruz" şeklinde açıklıyorlar. Küfretmenin insanı nasıl rahatlattığını biliyorum fakat siz biraz işin dozunu kaçırıyorsunuz. Bilimadamları küfretmenin gözyaşı dökmek gibi duygusal bir şey olduğundan bahsediyor. Bu durum hayal kırıklığı gibi bir dış etken sonucunda ortaya çıkıyormuş.
Sarhoş olmayı eğlenceli buluyorsunuz
Kadınların bir bölümü de içki içmeyi sever, ama sınırı aşıp sarhoş olduklarında bir süre içkiden uzak dururlar ve geçirdikleri geceyi eğlenceli değil, korkunç olarak hatırlarlar. Erkekler sarhoş olmayı, kendilerine çok büyük ve geri dönülemez bir zarar vermeden sınırda yürümek olarak tanımlıyor, savaş, parasızlık, abazanlık gibi büyük sorunları unutmak için en iyi yol olarak görüyor. Kadınlardan daha çok içki içmelerine mazeret olarak da "Bizim vücut hacmimiz daha fazla, o yüzden alkolün aynı etkiyi gösterebilmesi için daha çok içki içmemiz gerekiyor." diyorlar
Etten başka birşey yemiyorsunuz
Psikologlar, kırmızı et yemenin, beyinde biyokimyasal bir tepkime başlattığını ve saldırganlık düzeyini yükselttiğini söylüyor, et yemenin daha büyük bir heyecan yarattığını iddia ediyorlar. Bazı bilim adamları, erkeklerin kadınların doğurganlığını kıskandığını, kendileri her hangi bir canlı yaratmadıkları için yaratılmış olanları öldürerek içlerindeki komplekslerden arınmaya çalıştıklarını iddia ediyorlar.
Bütün kadınları seksi buluyorsunuz
Kadın konusuda arabaya benziyor. Bir galeride asla alamayacağınız araba için arkasında dolaşıyorsunuz. Seks araştırmacılarına göre erkeklerin içinde keşfetme ve araştırma isteği daha fazla baskın olduğu için yeni şeyler daha büyük zevk veriyormuş.
Aptalca şeyler yapıyorsunuz
Hiç kafasıyla tuğla kırmaya çalışan bir kadın gördünüz mü? Ya da bir kamyonu tek başına çekmek için debelenen. Ama her ne hikmetse biz erkekler böyle saçma sapan işler yapıp aklımız sıra erkekliğimizi kanıtlıyoruz. Bu olayın bir bilimsel açıklamasını bulamadık. Bence böyle işlere kalkışıp kendinizi sakatlamaktan vazgeçin. Erkekliğinizi değil, ne kadar aptal olduğunuzu kanıtlıyorsunuz.
Kaynak: Mikser.com | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN> 8.Mar.2008 Cmt 15:26:03 | | fiogf49gjkf0d
| |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN> 8.Mar.2008 Cmt 15:24:02 | | fiogf49gjkf0d | |
manolya41
Mesaj
Gönder Forum
Başlıkları
| | CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN> 8.Mar.2008 Cmt 15:22:20 | | fiogf49gjkf0d | |
| |