ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
10 Mayıs 2024, Cuma 00:31   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  lCIAl> Forum Başlıkları
    lCIAltarafından açılmış Toplam 283 Forum Başlığı var
<<12 3456789101112...29>>


lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Müzik, Vido Klip, Playlist, Konser >AYDA MOSHARRAF - İSYAN (TIKLANMA REKORU KIRDI)
  3.Şub.2013 Pzr 23:52:42

İşte o tıklanma rekoru kıran ses.

izle

 

 

CİA



lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >*CENNETİ VAR EDEN ADAM* -HASAN SABBAH
  4.Şub.2013 Pzt 15:49:17

HASAN SABBAH


Gelecekte İsmaililiğin en tanınmış ismi haline gelecek, bu mezhebin içinde kendi ekolünü kurarak, terör hareketleriyle dünyaya dehşet saçacak olan Hasan Sabbah, İran’da İsmailililer’in önde gelen kişilerindendir.
Oniki yıl boyunca bölgeyi yakıp yıkan İbn-i Aktaş ölünce meydan Hasan Sabbah’a kaldı. İran’daki İsmailililer’in yeni lideri artık Hasan Sabbah’tı.
Devrin bütün ilimlerini öğrenmiş, kimya, sihir, gizem ve simya ile uğraşmış, Kahire’de İsmaili mezhebinin gizli sırlarını öğreten Dar’ül-Hikme’ye devam etmiş ve İran’daki İsmaililiğin ileri gelenlerinden biri olmuştur.
Hasan Sabbah, İran’a dönerken Alamut Kalesi’ni gördü. Bu kaleyi çok beğendi ve ileride işine yarayacağını düşündü.Oraya yerleşti ve çok geçmeden adamlarıyla harekete geçerek Alamut’u ele geçirdi.
Burada kendisine ait yöntemler gelişti.Zaten mezhep yönünden kendisine bağlı adamlarını “ölüm makinesi” haline  getirecek bir yol buldu.Sarp kayalıkların üzerinde olduğu için zapt edilmesi güç olan kalede adeta bir yalancı cennet oluşturdu.Ağaçlıkların, havuzların ve çiçeklerin olduğu bu mekanda, dünya güzeli kadınlar erkeklere her türlü hizmeti yapıyorlardı. Hasan Sabbah, bu yalancı cenneti kendine ölümüne bağlı fedailer yetiştirmek için kullandı.
Hasan Sabbah’ın hizmetine girenler önce içkinin içine atılmış haşhaşinle uyuşturuluyor, adam gözlerini açtığında kendini bir yalancı cennette buluyordu.Bu cennet gibi yerde , huri gibi kızlarla her türlü zevki yaşayan fedailer, bu cennetten ayrılmak istemiyordu.
Ancak cennete girmenin yolu vardı. Hasan Sabbah’ın her istediğini gözünü kırpmadan yapmak. Hasan Sabbah’ın emri ile yapılan işi başarmak yada bu uğurda ölmek, cennete girmenin yolu idi.Hele ölüm cennete hemen giriş anlamına geliyordu.Yaşadığı cennetin özlemini çeken fedailer, cennete tekrar girebilmek için bir an önce Hasan Sabbah’ın uğruna ölmeyi arzuluyorlardı.Bu yüzden Hasan Sabbah, “kalenin bedeninden kendini uçuruma at!” emrini verirse fedai cennete kavuşacağının sevinciyle hiç düşünmeden kendini uçuruma bırakıyordu.
Bu yalancı cennet sayesinde Hasan Sabbah’ın etrafında oluşan fedailer ordusu, kısa zamanda adlarını duyuracak suikastlar düzenlediler ve çoğunda başarılı oldular. Hasan Sabbah’ın yok edilmesini istediği hedef kim olursa olsun suikasta uğruyor, çoğu ölüyor, kurtulanlar ise yeniden suikastlara maruz kalıyorlardı.Başarılı olamayan fedailer idam edilirken yada parçalanırken cennete girecekleri için mutlu ölüyorlardı.
Hasan Sabbah, yalancı cenneti sayesinde kendisine ölümüne bağlı fedailer ordusunu büyüttü.Dünya Tarihi’nin görmediği haydutlar ordusu haşhaşin ve yalancı cennet sayesinde kurulmuştu.
Hasan Sabbah, İsmaililik tarikatını kendine göre yeniden düzenledi ve müritlerini üç sınıfa ayırdı:Dailer, Refikler ve Fedailer.Bunların hepsine Büyük Dailer hükmediyordu, onlar Hasan Sabbah’ın vezirleriydi.Dailer mezhebe girecekleri kabul ederlerdi.Fedailer Hasan Sabbah’ın ve Büyük Dailer’in verdikleri emirleri uygulayan katiller ordusuydu.
Hasan Sabbah, ile birlikte yeni bir unvan ortaya çıktı.Şeyhü’l-Cebel.Dağların kartalı anlamına gelen bu unvan, Hasan Sabbah ve ondan sonra gelenlere verilen unvan oldu. Hasan Sabbah’ın adı söylenmiyor, ona Şeyhü’l-Cebel deniyordu.
Hasan Sabbah’a ve mezhebine karşı çıkanlar, onların küfür olduğunu söyleyen İslam alimleri ve fakihler çeşitli suikastların   sonucunda birer birer ortadan kaldırılmaya başlandı.
Alp Arslan’ın meşhur vezirlerinden Nizam’ül-Mülk, Melikşah zamanında Alamut Kalesini ele geçiren Hasan Sabbah’ın üzerine yürüdü ve kaleyi kuşattı.Birbirlerini tanıyan Hasan Sabbah, Nizam’ül-Mülk’e bu işten vaz geçmesini, yoksa kendisinin öldürüleceğini haber saldı ama Nizamü’l-Mülk kuşatmadan vaz geçmedi.Bir gün Hasan Sabbah’ın fedailerinden Ebu Tahir, Nizam’ül-Mülk’ü bir suikastta öldürdü.Vezirleri ölen Selçuklu askerleri kuşatmadan vazgeçmek zorunda kaldı.
Melikşah’ın ölümünden sonra tahta geçen Sultan Sungur, İsmaililler’in üzerine ordusunu saldırıya hazırlarken , bir Sabbah yatağının başucuna saplanmış bir hançer gördü.Birkaç gün sonra bir adam Hasan Sabbah’tan mesaj getirdi:”O hançeri senin yatağının başucuna saplayan göğsüne de saplayabilir. Bizimle uğraşmaktan vaz geç.”
Hasan Sabbah’ın yetiştirip saraylara sattığı güzel kadınlardan biriydi Sungur’un yatağına hançeri saplayan. Hasan Sabbah’ın güzel kadınları, saraylarda cariyelik yaparken Şeyhü’l-Cebel olan şeyhlerine de hizmet ediyorlar ve emirlerini uyguluyorlardı.Sultan Sungur, Hasan Sabbah ile baş edemeyeceğini anlayınca onlarla uğraşmaktan vaz geçti.
Hasan Sabbah, yirmi altı yıl içinde her tarafa musallat oldu, istediği yerde teşkilatını kurdu ve ortalığı haraca bağladı.
Hasan Sabbah, 33 yıl hüküm sürdükten sonra 1124 yılında ölünce, o bölgedeki insanlar büyük bir beladan kurtulmuştu.
Moğollar’ın İlhanlılar Devleti’nin hükümdarı Hülagu, 1256 yılında Haşhaşinler’i acımasız bir şekilde katletti ve tamamen kökünü kazıdı. Günümüzde bu akımın değişik bir kolu , yine aynı bölgelerde, özellikle Lübnan’da Dürziler adıyla etnik bir grup anlayışıyla varlığını sürdürmektedir.

 

CİA

Kolay gelsin.



lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Kitapkurtları >KİTAP: GAZAP ÜZÜMLERİ, JOHN STEİNBECK 1939
  4.Şub.2013 Pzt 15:57:31

Gazap Üzümleri, John Steinbeck`in yazdığı roman. Steinbeck, 1939 yılında yayınladığı eseriyle Pulitzer Ödülü kazanmıştır. Bu romanında yazar, Amerika`da 1930`lu yılların ekonomik kriz dönemlerini, insanlığın dramını etkileyici bir dille anlatmaktadır. Joad ailesinin özelinden, genele yansıyan bakış açısıyla emekçi insanları konu alan kitap, dünyanın önde gelen ve en çok okunan klasiklerinden biridir.

Konusu

1929 Dünya Ekonomik Bunalımı aslında Amerika`da başlamıştır. Küçük toprak sahiplerinin bankalar ve tüccarlar tarafından aldatıldığı, insanların kuraklık, yoksulluk, zorbalık veya sadece açlık yüzünden evlerini terk etmek zorunda kaldığı ve 1930`larda 3 milyon insanın Kaliforniyaya yeni bir yaşama başlamak için yerleştiği zor yıllarda, bireysel ailenin parçalanışı anlatılırken aynı zamanda bütün göçmenlerinde tek bir aile haline gelişi vurgulanmaktadır

NOT: Okumadan yada duymadan veya görmeden öğrenemezsin!

 

CİA



lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Haber >!!! Son Dakika !!! >İSTANBUL`UN BU İLÇELERİ 18 SAAT SUSUZ KALACAK!!
  4.Şub.2013 Pzt 19:41:31

Bağcılar ve Esenler`de 18 saat süreyle su kesintisi yaşanacak.

 İSKİ`den yapılan açıklamada, Esenler ilçesi Karabayır Mahallesi, Mehmet Akif Ersoy Caddesi`nde döşenen isale hattının, Mahmutbey - Cevatpaşa isale hattına bağlantı çalışmaları yapılacağı için 6 Şubat 2013 Çarşamba günü 10.00 ile 7 Şubat 2013 Perşembe günü 04.00 saatleri arasında 18 saat süreyle azı bölgelere su verilemeyeceği bildirildi. Su alamayacak bölgeler ise şöyle:  

"Bağcılar İlçesi: Mahmutbey, Güneşli, 100 Yıl, Göztepe, Fatih, Demirkapı, Yenimahalle, Kirazlı, İstoç, Matbaacılar Sitesi, Otocenter ile Evren Mahallesi`nin bir kısmı. Esenler İlçesi: Tuna, Fatih, Oruç Reis, Turgut Reis ve Havaalanı Mahalleleri`nin bir kısmı".

NOT: Bu bölgelerde ikametgah eden arkadaşlarımız önemlerini almaları kendi açılarından iyi olur..

 

CİA



lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Öneriler >CC-FORUM ``LİKE`` BUTONU..
  5.Şub.2013 Sal 20:52:29

Merhabalar,

Yazıma başlamadan önce benle hemfikir olan veya olumsuz düşüncelere sahip olan arkadaşların yorumlarını merak ediyorum.

   Sosyal paylaşımlarda bir çok global sosyal medya sitelerinde artık teknolojinin getirmiş olduğu projeler üreterek kendilerini yenilemektedirler. Açıkcası sivri dilli olmak gerekirse, CC-Forum üvey evlat muamelesi görmektedir. Değişik bir alt yapıya sahip olan ve kendi barınağında hemde dışardan beslenerek farklı alanlar oluşturması güzel. Bizde elimizden geldiği kadar güncel paylaşımlar yaparak, bu paylaşımlarda seçkin davranıp forum kirliliği yapmamaya çalışıyoruz.

   İnsanlar kendileri için seçtikleri, ve kendileri için önemli olan (belkide), veyahut sizlerin beğeneceğini düşünerek ve değişik bir çalışma bulup sizlere,bizlere sunuyorlar. Ama açtıkları başlıklarda bekledikleri yorumları alamadıklar zaman, 2. bir paylaşımda isteyerek değilde, istemeyerek paylaşım yapıyorlar yada paylaşımlara bir kaç gün ara veriliyor.

Hani kullandığımız bir espiri vardır. Onu şöyle yorumluyayım.

 ``Benim forum başlığıma yorum gelmeyince ben...``

   Kimilerinizde ;``Aman banane kardeşim, ben başlığımı açarım, yazan yazar, yazmayanda çokta fifi`` der. Kendilerince haklı ve doğru olabilirler, ama verilen bir emek vardır. O konunun araştırılması tasarlanması belki 10 dakikanızı alır veya internetinizden boş yere veri harcarsınız, açıkcası onun bile hesabı yapılan bir devirdeyiz

   Demem o ki, açılan forum başlıklarına ``LİKE`` butonu konulması, yorum yazmak istemeyenler olsa bile, yazılan yazıdan memnun kalarak ``LİKE`` yapıp paylaşımcının ruhuna fatiha okuyabilirsiniz.

    Çok birşey istemiyoruz sadece, verilen emeğin beğenilmesi birazda düşüncelerinizi istiyoruz. Hak eden hak ettiğini alsın diyerek, sizlere hayırlı günler, kesenizin dolu, vicdanınızın rahat, gönlünüzün aşk, evinizin bereketli olması temennisiyle. Kalın sağlıcakla..

 

CİA

Saygılarımla



lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Dijital Yaşam >Bilgisayar Oyunları >MAX PAYNE 3
  6.Şub.2013 Çar 15:17:27

Karanlık bir alanda, sadece kan izlerini takip ettiğimi hatırlıyorum. Uzaktan gelen bebek ağlamalarını, Max`in heyecanla evine girdiğinde hayatı boyunca unutamayacağı acıyla karşılaştığını. Sam Lake denen adamın (Ki oyunun hem yüzü, hem de hikayesinin yazarıydı) yüz tasarımının kullanıldığı, "Limon yemiş adam" esprilerinin yıllarca yapıldığı bir karakteri hatırlıyorum. Eklenen minik bir modla, dönemin popüler dizisi Deli Yürek ezgileriyle Bullet Time moduna geçtiğini, düşmanlarını kevgire çevirdiğini hatırlıyorum. Bullet Time demişken, bu özelliğin de oyunlarda ilk kez Max Payne`de olduğunu biliyorum.

Yıllar evvel Windows 98`de oynamayı denediğim, ama yarım kalınca Windows XP`de bitirdiğim bir oyundu Max Payne 1. Ekran kartımdan olsa gerek, bazı bölümlerin kaplamaları gelmiyordu Win98`deyken. İkinci oyun ise, ilkine nazaran çok çok kısaydı, ama değişen pek bir şey yoktu. Max, her şeyi bir bir hallediyordu belki, ama her defasında kaybeden o oluyor ve giderek içine kapanmaya, o karanlıkta boğulmaya devam ediyordu.

Remedy, harika bir iş başarmıştı. Öyle bir serüvendi ki bu, etkilenmemek mümkün değildi. Çizgi roman tarzda hazırlanan ara geçiş sahneleri, etkileyici müzikler, duygusal hikaye akışı ve en çok akıllarda yer edilen Bullet Time modu.


Max Payne, neredeyse 10 yıldır sessizdi, ta ki 15 Mayıs günü gelene kadar. Rockstar, Remedy`nin oyun dünyasına armağan ettiği Max Payne serisini aldı ve üç numaralı yapımı bizlere sundu. Yapım koltuğunda bu kez Remedy yok, ancak gelişim sürecinde fikir beyanlarında bulunmuşlardı.

Peki bu, gerçekten de Max Payne miydi?

Yayımlanan ilk ekran görüntüleri, birçok oyuncuyu şaşırtmıştı. Zira karşımızdaki, Max`den çok daha farklı bir adamdı. Saçlarını tamamen kazımış, bitkin bakışlara sahip ve gür sakallı bir adam. Evet, bu Max galiba. Biz oyuncuların dikkatini çeken ikinci nokta ise, Max Payne`in bir GTA kopyası olabilme ihtimalinin bulunmasıydı. Böyle bir gelişmeyi kimse istemezdi eminim. Bu arada hey! Sam Lake de yoktu bu defa ekipte. Zaten yeni tasarlanan karakterin ona pek benzemediği ortadaydı. Dan Houser almıştı kalemi Max için eline. Hikaye artık ondan sorulacaktı, baktığımızda isim dışında her şey değişmişti aslında. Yapımcılar da bu durumu saklamıyordu işin aslı. "Bu, Max Payne`in hayatında yepyeni bir dönem" diyorlardı oyunu tanıtırken. Peki bu döneme gerçekten ihtiyaç var mıydı?

Yeni bir ülke, yeni bir başlangıç

Yapımcılar hani "Bu, Max`in hayatında yeni bir sayfa" açıklamasını yapmıştı ya, işte oyun başlar başlamaz aynı sözleri bir kez de Max`in ağzından duyuyoruz. Böylelikle yapımcıların söyledikleriyle ikna olmayan Max Payne hayranları, Max`in kendi sözleriyle kendilerini daha iyi hissedebilir belki.

Oyuna ilk adım attığımda, bazı şeylerin hala aynı kaldığını hissettim. Max`i ilk görüşüm, anlattıkları ve arkaplanda çalan müzik (İlk oyunu hatırlayın), hikaye anlatımı konusunda Max Payne 3`ün de öncekileri aratmayacağını gösteriyor. Ara geçiş sahnelerinde kullanılan birden fazla görüntü ve karakterlerin söylediği önemli sözlerin ekranda belirmesi, neyi ciddiye alıp, neyi ciddiye almamamız gerektiğini vurguluyor belki de.


Adamımız pek bir yorgun. İçmeyi pek seviyor, kaçmayı da öyle. En azından görünen böyle. Başlıyor kendi kendine konuşmaya. Yeni bir başlangıç, eskileri geride bırakmak güzel olabilir. Evet, belki olabilir. Max böyle düşünüyor, ama buna belki o da inanmıyor. Çünkü geçmiş, her zaman onu yaralayan en büyük unsur. Şu an yaşadıkları da tuz biber oluyor belli ki. Peki neler yaşadı ki Brezilya`da?

Yeni hikayemiz, Max`in New York`dan ayrılıp, Brezilya - Sao Paulo`ya gitmesiyle başlıyor. Burada zengin bir ailenin güvenlik işleriyle uğraşmaya başlayan Max, terörist gruplarca gerçekleştirilen saldırılar sonucu tehlike altına giren güvenliği geri sağlamak için harekete geçiyor.

Bu sokaklar çok tehlikeli

Rockstar yetkilileri, oyunun çıkmasına az süre kala birçok döküman ve resim yayımlamıştı. Bu belgelerde Brezilya`daki yaşamdan, bulunan terörist gruplardan, güvenlik yöntemlerinden ve hatta ne gibi ekipmanların kullanıldığından dahi bahsediliyordu. Anlayacağınız, adamlar etkili oyun deneyimi için Brezilya`ya gitmiş, araştırmalarda bulunmuş. O gezilerde tehlike yoktu belki, ama oyunumuzda güvenli nokta yol bile denilebilir.


Silahımı elime alır almaz, ilk görevim, bir kaçırılma vakasını engellemekti. Tabii ki spoiler vermeden devam ediyorum. Gamepad ile Max`i kontrol etmeye başladığımda, bu adamın gerçek Max olduğuna henüz ikna olmamıştım. Düşmanlar bir bir geliyor ve ben de onları indiriyordum. Derken bir siper çıktı karşıma, Gears of War tarzında geçtim arkasına ve bekledim.



Düşmanlar beni beklemeye niyetli değildi, çıktım oradan ve çatışmaya devam ettim. Pek akıllı değillerdi, ama fark ettim ki ortalık yerde olduğum sürece onlar da ateş etmekten çekinmiyordu. Bir kurtuluş gerekiyordu ve o an ekranda beliren düğmeye basarak zamanı yavaşlattım. Evet, Bullet Time modu beni bir anda 10 yıl öncesine götürdü. Yavaş çekim modunda sağa doğru atlarken, hedef imleciyle tek tek karşımdakileri indirmenin verdiği hazzı sizlere anlatamam. Bu arada lafı açılmışken, oyunda birkaç çeşit hedef seçeneği bulunuyor. İsterseniz komple hedef yönergelerini siz ayarlayabilirsiniz, isterseniz Auto-Aim özelliğinden de yardım alabilirsiniz.

Birçok bölümde genellikle tek başımıza ilerliyoruz. Araya giren sinematik sahneler, az da olsa soluklanmamıza ve konu hakkında bilgi elde etmemize yardımcı olurken, yapacağımız en ufak hatanın da hayatımıza mal olacağı gerçeğiyle adımlarımızı atıyoruz. Bu önemli, çünkü Max Payne`de dinlen ve iyileş yöntemi yok. İlaç alarak sağlığımızı yenileyebiliyoruz, ki bu ilaçları da her zaman bulmak kolay değil. Tabii üst üste birkaç kez ölürseniz, otomatik olarak sahip olabiliyorsunuz. Ek olarak, bazen Call of Duty`deki The Last Stand moduna benzer olarak otomatik Bullet Time modu giriyor devreye. Biz ölmek üzereyken bu sırada karşımızdaki düşmanı öldürürsek, tekrar hayata dönüyoruz.

İş birliği önemli

Çok dinamik bir oyun yapısına sahibiz gerçekten. Bazen dostlarımızla birlikte hareket ediyoruz. Birimiz koruma sağlarken, diğerimiz de düşmanlarla ilgilenebiliyor. Bazen kaçan, bazen de kovalayan pozisyonundayız. Üstelik karada, havada ve suda. Evet, çeşitlilik konusunda Rockstar bizi hayal kırıklığına uğratmıyor.


Bu arada, Bullet Time modu var dedik de, bu yıllar evvelki modun aynısı mı dersiniz? Hayır, değil. Tamam, yine zamanı yavaşlatarak olabildiğince hızlı davranmamız gerekiyor, fakat bu kez daha sinematik bir bakış açısı getirilmiş. Artık işin içinde artistik kamera açıları da bulunuyor ve odak noktası sadece Max değil. Bu moddayken birini kafasından vurursanız, kamera kurşunla birlikte hareket edebiliyor. Üstelik o hareket esnasında siz ateş etmeye devam ederseniz, bu kez düşmanın üzerinde açılan yaraları ve sıçrayan kanları görüyorsunuz. Bu değişimler gerçek zamanlı olarak yaşanıyor ve bir sinema filminde rol alıyor gibi hissedebiliyorsunuz.

Arada yakın dövüş tekniklerini de kullandığımız macerada, bazen limitlerin dibine dibine vuruyoruz. Nasıl mı? Misal düşmanlar size el bombası attı diyelim, bombaya hedef alarak onu havada patlatabiliyorsunuz. Eğer becerebilirseniz, iki düşmanın arasına girip bir anda çıkarak, birbirlerine ateş etmelerini dahi sağlayabiliyorsunuz. Aksiyon konusunda kesinlikle hiç sıkıntımız yok. Mıntıka temizliği yaparken arada etraftan bulduğumuz notlarla da yeni bilgiler elde edebiliyoruz. Bu arada, her bölümde, etrafa biraz dikkatli bakarak bulabileceğiniz altın silahlar da mevcut.

Tabii ki bu tamamen düz bir ilerleyiş değil. Bir bakmışsınız, Max`i odasında içerken buluyorsunuz. Üzerinde pis atleti, ayaklarında neredeyse derman yok. Ama bir de bakmışsınız, o klasik deri paltosunu giymiş, Amerika`daki barlarda kaybeden adam rolünü oynuyor. Max Payne 3`te belki yeni hayat kurma peşindeyiz, ama sıklıkla geçmişe seyahat ediyoruz.

Yapay zeka ne durumda

Az evvel de belirttiğim gibi, ortalık yere çıktığımızda kolay kolay hayatta kalmamız mümkün değil. Kısa sürede bizi kevgire çevirebiliyorlar ve bu sahneler de kare kare ekranlarımıza yansıyor. Lakin, yine de pek akıllı düşmanlarımız yok. Ya da şöyle diyelim, bir terslik var sanki. Ben, herkes arkasını dönükken onlara bakacak olsam, onların beni görmeyeceğini bilirim. Gelin görün ki bu oyunda durum farklı. Tüm düşmanlar arkasını dönükken kutunun arkasında saklanıyorsam, kimsede ses seda yok; ancak ayağa kalktığımda, herkes orada olduğumu anlıyor ve ateş etmeye başlıyor. Demek ki böyle kodlamış sevgili yapımcılar, ama biraz yapmacık olmuş bu doğrusu.

Çoklu oyuncu varsa, çoklu ölüm vardır

Max Payne 3`te seride ilk kez multiplayer oyun modları da bulunuyor. Bir karakter profili oluşturduktan sonra, ister tek başınıza, isterseniz de bir takımla birlikte hareket edebiliyorsunuz. Yapımcılar, son yılların tercih edilen sistemi "karakter gelişimi"ni entegre etmiş Max Payne`e. Ne kadar başarılı olursanız, o kadar puan alıyorsunuz ve gelişim gösteriyorsunuz. Tabii kullanacağınız ekipman ve silah çeşidi de artıyor. En ilgimi çeken olay ise, paranoya perk`i. Bu özelliği aktif ettiğimizde karşı takım elemanları şaşırıp, birbirlerine düşman kesilebiliyor. Ayrıca Bullet Time özelliğinin multiplayer`da da olduğunu söylemeliyim.

Bir de arcade modu var yapımın. Bu sekmeyi seçtiğimizde, senaryo modunda oynadığımız bölümlerin önemli kısımlarını tekrar oynayabiliyoruz, ancak tek farkla: Bu kez en yüksek puanı elde etmemiz gerekiyor. Karakterleri kafalarından vurursak ayrı puan, ayaklarından vurursak ayrı puan alıyoruz. Tabii ölmemeye de dikkat etmemiz gerekiyor. İlaç kullansak sağlığımız için iyi belki, ama puan seviyemizi düşürebiliyor. Oysa ki bu modun en önemli amacı zaten en yüksek skoru elde etmek. Tek başınıza yapamıyorsanız, arkadaşlarınızdan da yardım isteyebilirsiniz.

Tanrım beni baştan yarat!

Max Payne 3`ün X360 versiyonunu oynadım. Karakter tasarımları ve yüz animasyonları göze hoş gelirken, ışık-gölge efektlerinin de etkileyici olduğunu söylemeliyim. Islaklık efektleri, Max`in üzerindeki giysilerin hareketlerine göre kırışması ve tabii ki karakter animasyonları hoşuma gitti. Kaplama kalitesi de genel olarak iyiydi. Vuruşa göre vücutların tepki göstermesi de gerçekten önemli. Örneğin, merdivenden koşarak gelen bir düşmanı ayağından vurursanız, vurduğunuz ayağı sendeliyor ve öylece yuvarlanmaya başlıyor. Eğer kolundan vurursanız, o tarafa doğru savruluyor, hatta yarasını tutuyor. Animasyon çeşitliliği gerçekten güzel olmuş. Adamımız Max de vurulduğunda, üzerinde kurşun izleri beliriyor. Her ne kadar arada ufak animayon problemleriyle karşılaşsak da, çevredeki objelerle etkileşim de dahil fizik efektleri başarılı.

Bir diğer konu, müzikler de başarılı. Tempoya göre değişiklik gösteren, özellikle vurmalı çalgılardan elde edilen melodiler, sizi rahatlıkla atmosferin içine çekiyor. Yine ilk oyundan da tanıdık olduğumuz müzikle birlikte, bizi duygusallığa sevk eden melodiler de duyuyoruz. Karakter diyalogları ve Max`in oturaklı sesine de bir sözüm yok doğrusu. Sadece, bazı düşmanlarımız İngilizce konuşmuyordu ve alt yazılar da İngilizce değildi. Bu garibime gitmişti. Ama cevap Max`ten gecikmiyordu. Konuşulanlar hakkında Max de "Hiçbir şey anlamıyorum" diyordu ve belli ki bu bilinmezlik duygusunu biz oyunculara da yansıtmak istiyordu. Bence iyi bir yöntemdi.

Sonuç olarak

Max Payne 3, iyi bir aksiyon oyunu olmuş. Zaman zaman geçmişi hatırlatan, ancak genellikle yeni tarzı ve hayatıyla kendini oyunculara kabul ettirmeye çalışan bir oyun. Hem yapımcıların, hem de Max`in kendi ağzıyla söylediği gibi, "Max`in hayatında yeni bir perde bu." Bence seveceksiniz, ancak eski oyunlardaki etkiyi aramaya çalışmamak kaydıyla. İyi oyunlar.

İşletim Sistemi: Windows 7/Vista/XP PC (32 or 64 bit)
İşlemci: Intel Core 2 Duo 2.4 GHz/AMD Athlon II X2 2.6 GHz
RAM: 2 GB
Ekran Kartı: NVIDIA 8600 GT/Radeon HD 3400 / 512 MB RAM

HDD: 35 GB
DirectX: 11


 

CİA

Bol ve gerekli paylaşımlar..



lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Dijital Yaşam >Bilgisayar Oyunları >ASSASSİN`S CREED : 3
  6.Şub.2013 Çar 15:23:01

Ubisoft` un yaptığı açıklamaya göre oynadığımız kişinin adı Connor. Yarı yerli yarı ingiliz bir kişiliğimiz var. Amerikanın özgürlüğünü getiren savaşta kendimizin ve ne olduğunu bilmediğimiz talihsiz olaylar sonucu üyesi olduğumuz Assassin örgütünün çıkarı için iki taraf için de çalışıyoruz.
Oyunda koca koca ordular var ve oyunda gerçekten o orduların içinde savaşacakmışız. Görüldüğü üzere Connor ilerlerken ağaçları kullanıyor. Ve etrafımız karlı. Bunu da Ubisoft` a sorduk. Mevsimlerin olacağını ve mevsimlere göre "vahşi hayvan" ların yaşayışlarının değişeceğini söylediler.Yani yazın etrafta dolaşan bir ayı görebiliriz fakat kışın sadece inlerinde uyuyanları görebileceğiz.
Ubisoft sözünü tutmuş gibi gözüküyor. çünkü "ac3 serinin en iyisi olacak" demişlerdi. Gözlemlediğim en önemli özellik çift el özelliği. Mesela bir elinizle "balta" nızı kullanırken, diğer elinizle bıçak gibi kullanabildiğiniz "yerinden çıkabilen" hidden bladeinizi kullanabilirsiniz. Bu size kalmış bir şey. Ama ben, özellikle de "hayvan avlamak" için "yay ve ok" umu kullanacağıma eminim. Fakat bıçakla avlanmış bir hayvan, okla avlanmıştan daha çok para ediyor bunu unutmayın.

 

İşletim Sistemi: Windows Vista (SP2) / Windows 7 (SP1) / Windows 8
İşlemci: 2.66 GHz Intel Core2 Duo E6700 veya 3.00 GHz AMD Athlon 64 X2 6000+ veya daha iyisi
Ekran Kartı: Shader Model 4.0 destekli DirectX 9.0c uyumlu 512 MB`lık veya daha iyisi
Bellek: 2 GB (4 GB tavsiye edilir.)
Boş disk alanı: 17 GB
Ses Kartı: DirectX uyumlu ses kartı
Multiplayer: 256 kbps veya daha hızlı geniş bant bağlantısı
Assassin`s Creed 3 Desteklenen Ekran Kartları:
AMD Radeon HD 3870 / 4000 / 5000 / 6000 / 7000 serisi veya daha iyisi
NVIDIA GeForce 8600 GT / 9 / 100 / 200 / 300 / 400 / 500 / 600 serisi veya daha iyisi

 

CİA

Bol ve gerekli paylaşımlar..



lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Dijital Yaşam >Bilgisayar Oyunları >HİTMAN - ABSOLUTİON
  6.Şub.2013 Çar 15:27:54

 

Birini sessizce öldürüp, cesedini kimsenin görmeyeceği bir yere taşımadığınızdan beri ne kadar süre geçti? Çoğunuzun “6 sene” dediğini duyar gibiyim. Tabi ki gerçek bir olaydan bahsetmiyoruz. Bahsettiğimiz kel ve barkodlu kahtamanımız Agent 47. 2006’daki son Hitman oyunu olan Hitman: Blood Money’den beri sesi soluğu çıkmıyordu keltoşumuzun. Ancak şimdi Hitman: Absolution’la birlikte kahramanımız geri dönüyor.

Hitman: Absolution, serinin beşinci oyunu olma özelliğine sahip. Yine IO Interacrive tarafından geliştirilen yapım, klasik Hitman elementlerini, yeni oynanış özellikleriyle birleştiriyor. Yapımcılar, ilk olarak 2007 yılında yeni bir Hitman oyunu için planlarının olduğunu açıklamıştı. Absolution’ın resmi duyurusu için ise, 2011`in İlkbahar aylarına kadar beklenmek zorunda kaldı.

Absolution, yağmurla kaplı olan bir Chicago’da geçecek. Son oyun Hitman: Blood Money, Diana’nın 47’ye kurmaca bir ölüm için yardım etmesiyle bitiyordu. 47, “The Franchise”ın patronu olan eski FBI yöneticisi Alexander Leland Cayne’i öldürmüştü. Sonunda 47’nin nerede olduğunu bilmiyoduk. Ancak Absolution’ın izlediğimiz videolarında, Diana’nın Agent 47 tarafından öldürüldüğüne tanık olduk. Bu da akıllara, Hitman: Absolution’ın belli bir zaman diliminde geçmediği izlenimini veriyor.


Doğrulanan bilgiler arasında yeni bir düşman olan Blake Dexter’la karşılaşacağımız söyleniyor. Bu karakter ünlü oyuncu Keith Carradine tarafından seslendirilecek.

Gizlilik mi? O da ne?
IO Interactive, bu sefer Hitman’da gizliliği tam olarak esas almıyor. Oyuncu tiplerine göre Hitman: Absolution’da farklı yollardan oyunu bitirebilmek mümkün. Yani geleneksel olarak odadaki 3 adamdan birini boğazına teli geçirip boğup, cesedini gözükmesin diye bir köşeye koyabileceksiniz. Bunu istemiyorsanız silahınızı çekip bütün kurşunları üç adamın da üzerine yağdırmayı da seçebilirsiniz. Yani farklı oyuncu tiplerini bir araya getirmeyi hedeflemiş IO Interactive.

Yapay zeka için 2000 sayfalık bir senaryo hazırladıklarını belirten yapımcılar, hikayenin bu yan hatları için de ayrıca ses kayıtları da yaptıklarını belirtiyorlar.

En çok merak edilen noktalardan biri olan Co-Op modu da geliştiriciler tarafından sıcak bakılmayan modlardan biri. IO Interactive, 47’nin “yalnız kurt” havasını bozmak istemediklerini belirtiyor. Bu yüzden de Co-Op şekilde oynanacak bir modu oyundan uzak tutmak istediklerini söylüyorlar.

İyi günler, boğma teli alacaktım da
Yeni oyunun müzikleri bazıları için hayalkırıklığı olsa da Jesper Kyd tarafından yapılmıyor. Onun yerine Peter Kyed ve Peter Peter, Hitman:Absolution’ın müzikleriyle haşır neşir olacak.

Hitman: Absolution’ın henüz tam olarak ne zaman piyasada olacağı belli değil. Ancak işaretler 2012 senesi içerisinde kel kahramanımıza kavuşacağımız yönünde. Oyunun piyasaya sürülecek olan “Professional Edition”ıyla birlikte de bir sanat kitabı, oyunun yapım görüntüleri ve özel bir silah indirilebilir içeriğin kullanıcılara özel bir pakette sunulacağını belirtelim.

İşlemci : 2.6 GHz quad core Intel or AMD processor, Core i5 or Phenom X2
RAM: 2GB
Ekran Kartı: DirectX 10 compatible card with 1GB of video memory, Nvidia 400-series or AMD 5000-series.
Sistem: Windows 7
HDD : 10 GB Boş alan

 

CİA

Bol ve gerekli paylaşımlar..



lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Mühim Mevzular >Bilim - Teknoloji - Sağlık - Yaşam >SİGARAYI BIRAKIYORUZ..
  6.Şub.2013 Çar 15:39:42

Son yıllarda sigaraya karşı başlatılan kampanyalar olumlu sonuçlar verse bile, pek çok insan o sihirli ama zararlı dumandan kopmakta zorlanıyor. İşte, sigara bağımlıları için kurtarıcı rehber!

Önce kapalı mekanlarda sigara yasaklandı, arkasından Sağlık Bakanlığı sigaraya savaş açtı. Devlet, sigarayı bırakmak isteyenlere hizmet verecek, sigarayı bırakma poliklinikleri açtı. Sigaranın zararları anlatılmaya devam ediliyor. Açıklanan rakamlara göre 2 milyon 200 bin kişi sigarayı bıraktı! İşte, tiryakileri bu illetten kurtaracak en popüler sigara bırakma yöntemleri...

AKUPUNKTUR
Akupunktur tedavisine gitmeden önce en az 12 saat sigara içmemek gerekiyor. Genellikle iki ya da üç seans uygulama gerekiyor.
Bağımlılık düzeyi yüksek olanlar için üç seans şart. Seans aralarına 2-3 gün süre konuyor. Tedavi ücreti 200- 250 TL`den başlıyor. İddia edilen başarı oranı yüzde 90.

HİPNOZ YÖNTEMİ
Hipnoz yönteminde sigara bağımlılığı, bilinçaltına yerleşmiş ve bu nedenle otomatikleşmiş güçlü bir bağımlılık olarak tarif ediliyor. Sık tekrarlanan (yaklaşık 21 kez) her düşünce veya davranış bilinçaltına geçerek kaydediliyor ve alışkanlık haline geliyor. Bu anlamda hipnozun sigarayı bırakma konusunda etkili bir yöntem olduğunun altı çiziliyor.
Hipnozla, sigara içmeye neden olan alışkanlığın kökleri, bilinçaltından siliniyor. Bu yöntemi uygulayanlar, beş seans sıkılmadan, sinirlenmeden sigarayı bırakabildiklerini söylüyor. Seans fiyatı 150 liradan başlıyor. Yüzde 90 başarılı.

ALLAN CARR

Günde beş paket sigara içen Allan Carr tarafından geliştirilmiş bir yöntem! Bir günde altı saatlik bir psikoterapi seansından oluşuyor. Seans sırasında aralarda sigara içebiliyorsunuz ama üçüncü aşamada, son sigaranızı içeceğiniz söyleniyor. Üç ay içinde sigarayı bırakamadıysanız ücreti iade ediyorlar.

171 BIRAKMA HATTI
Devlet tarafından desteklenen bu hatta, bulunduğunuz bölgede bir polikliniğe yönlendiriliyorsunuz. Tetkikleriniz ücretsiz yapılıyor fakat verilen ilacı eczaneden ücret karşılığı alıyorsunuz. (Yeni Aktüel)

TEK SEANSLIK BIOREZONANS
Biorezonans yönteminde, 45 dakikalık tek seans yapılıyor. Her zaman içtiğiniz iki sigarayı merkezde içiyorsunuz. Bu sigaralardaki frekans izleri saptanıyor ve bu izler vücudunuzdan temizleniyor. Seans sonunda sigara içme arzusunda azalma görüldüğü söyleniyor.

BOL SU VE SIK DUŞ
Acı, ağrı veya olumsuz bir his hissedilmiyor. Kişi seans boyunca sigaradan alınarak değiştirilen elektromanyetik titreşimlere tabi tutuluyor. Seansın ardından bol su içilmesi ve sık duş alınması tavsiye ediliyor. Bu yöntemin ücreti 300 TL`den başlıyor. Başarı oranı ise yüzde 82-92 civarında.
BAĞIMLILIK TESTİ
Uyandıktan ne kadar sonra ilk sigaranızı yakıyorsunuz?
5 dakikadan daha az: 3 6 ile 30 dakika arasında: 2 31 ile 60 dakika arasında: 1 1 saatten fazla: 0
Yasak bölgelerde sigara içmemekte zorlanıyor musunuz?
Evet: 1 Hayır: 0
Kaçıncı sigarayı daha zevkle içiyorsunuz?
Birinciyi: 1 Diğerlerini: 0
Günde kaç sigara içiyorsunuz? En az 10 tane: 0 11-20 arası: 1 21-30 arası: 2 31`den fazla: 3
Uyandıktan sonra ilk bir saat içinde tüm günde içtiklerinizden daha sık aralıklarla mı sigara içiyorsunuz?
Evet: 1 Hayır: 0
Sizi yatağa bağlayan bir hastalığınız olduğunda da sigara içiyor musunuz?
Evet: 1 Hayır: 0
SONUÇ: Skorunuz 0-2 arasındaysa bağımlı değilsiniz, 3-4 arasındaysa hafif, 5-6 arası orta, 7-8 arası bağımlı, 9-10 çok bağımlısınız.

PARAM YETMİYOR

 Yada sigara 15 TL - 20 TL arasında olsun

SONUÇ: ``Dal sigara satılıyor mu?``

 

CİA



lCIAl

lCIAl resimleri


Mesaj Gönder
Forum Mesajlari

  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >BU FİLM NE KADAR GİŞE YAPTI? NE KADAR KAZANDI?
  6.Şub.2013 Çar 15:44:35

 Merhabalar,

Hepimiz kimi zaman sinemaya gidip, izlediğimiz filmlerin gişe hasılatını veya ne kadar izlendiğini merak ediyoruz.

**İŞTE TIK**

 

 

CİA

<<12 3456789101112...29>>