ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum
Kurallarını mutlaka okuyunuz...
|
MrLion
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Oca.2009 Per 02:30:09 |
| fiogf49gjkf0d
Ben Sana Yanarken
Gözlerine bakarken umurumda değil mevsimler Gülüşün hep deniz kenarı bana Sen bir adım attığında göreceksin Elinde balonlarla bekleyen o adam benim Aldığım en derin nefessin sen Dudaklarının dudaklarımdaki işgali hala yüreğimde Nefes alıyorum ama hala bulamadım seni
ben sana yanarken şimdi...sen kim bilir nerede üşüyorsun
Ceyhun Yılmaz
_______________________________________________________________
Sokaklara bıraktım içimdeki çocugu ele avuca sığmaz kaçar sakat işlere bulaşır O ki ençok esrarlı gözlerinde efkarlı bakışlar saklıdır işte bu yüzden beni anlamanı önermem sana çünkü bu sözler çocukluğunu yaşayamamış birinin kelimelerle oynayışıdır...
MrLion | |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Oca.2009 Per 15:57:50 |
| fiogf49gjkf0d
Kan Gülü ve Aşkçiçeği Nergis
Bir rivayete göre derlerki “Deniz köpüğünden yaratılan Afrodit, bir gün sevgilisine vermek için beyaz gül toplarken parmağına diken batmış ve akan kan beyaz gülü kırmızıya dönüştürmüş”} Bu yüzden kırmızı gülün aşk anlamına geldiği söyleniyor.
Bir zamanlar bizde beyaz sevdalar yaşardık, kan gülü renginde. Tutar her bahar gönüller bir kan gülü ve bir nergis çiçeği sunardı kırlara. Bir tutam serinlik olurdu gönüller, yürekte buğulanan sıcaklık olurdu!.... Usulca saçlarımızı okşardı seher yeli her bahar, şevkatli bir annenin parmakları gibi... Bir öpücük çiçeğiyle beraber kuşların sevinci konardı saçlarımıza, ışıl ışıl olurdu gözlerimiz.. Bir tutam gün ışığı dolardı gönüllere, bir tutam sevinç çığlığı... Kan gülü olurdu sevdamız, yüreğimize dolardı kanı, sımsıcak... Ve hayallerimiz olurdu nergis renginde...
Ne zaman kırlara bahar gelse sevinci yaşardı kelebekler, çiçekten çiçeğe sevişirdi arılar. Dağlı çocuklar umudu kucaklardı bir yanda; bir yanda gelin gelin gelincikler öpüşürdü rüzgarla . Aydınlık dolardı her tarafa, sevdalara akardı dereler gürül gürül. Bir dağ pınarı gibi hayat kaynardı kanımızda. Tomurcuk tomurcuk yüreklerimizde fışkırırdı aşk . Alıp götürürdü duygularımızı serin serin esen seher yelleri uzak dağların ötesine...
Ne zaman bahar gelse bir demet aşkçiçeği, bir demet süsen kokusu yayılırdı sabahın yamaçlarına kıpkızıl. Gönüller bir tutam sümbül, bir kızıl gül olur yanardı incecik bir sevdanın doruğunda.Yağmurdan sonra ki, mis gibi kokan toprağın kokusu olurdu aşk, havanın tertemiz kokusu olurdu çocukluğumuzun yeşil yaylalarında...
Aşık olduğumuzda sevgi rüzgârlarıyla dolardı yüreğimizin yelkenleri, ırmaklara her baktığımızda bilinmedik huzur dolu denizlere açılırdı sandalımız sevgi rüzgarlarıyla, kalplerimiz ve ruhumuzun en derinlerine ulaşılırdık aşkın varlığıyla... Tertemiz saf sevgilerden alarak gücünü, mutluluğunu, sevincini...
Herkesin herkese verecek bir şeyi bulunurdu mutlak ama aşık olduğumuzda en değerlimiz kalbimizi verirdik sevdiğimize...
Her sabah uyandığımızda bir nergis öpücüklerini sunardı aşkın doruklarına, gökyüzüne dalga dalga sarı saçları savrulurdu. Umudun bahar gözlerinde çözülürdü yaşamak her sabah yeniden, büyürdü damla damla pınarlarla. Ardında binlerce bahar çiçeği gözlerini aydınlığa açardı, sonsuza sevinirdi kırlar. En çok da aşk çiçeği Nergiz sevinirdi.
Aşkçiçeği Nergis
Derlerki, (Nergis) “Narcissus, öyle heybetli ve güzelmiş ki, bakmaya dayanazmış kendine. Gün boyu ayna arşısına geçip kara gözlerini, incecik burnunu, dar kalçalarını, kıvırcık saçlarını seyreder dururmuş hayran hayran.
Bir gün ırmak kenarında gezinirken, sudaki yansımasına ilişmiş gözü. Uzanıp, iyice bakmak istemiş. Tam gördüğünde kendisini, dengesini kaybedip düşüvermiş ırmağa, kapılıp gitmiş suya.
Yeryüzünün en güzel insanının öldüğünü duyan Tanrı, unutulmaması için O nu her bahar açan güzel kokulu bir çiçeğe dönüştürmüş, Narcissus, Aşkçiçeği nergis olmuş.”
Gönül çalamazsan aşkın sazını, ne perdeye dokun ne teli incit... Eğer çekemezsen gülün nazını, ne dikene dokun ne gülü incit...
| |
deprave
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 29.Oca.2009 Per 19:23:55 |
| fiogf49gjkf0d Öyle bir ilk yaz ol ki, korkut yaprakları..
Öyle bir son yaz ol ki,tut yaprakları..
Sararıp dökülürken güz rüzgarlarında..Ardında savrulsunlar,unut yaprakları..
Sevinçlerinde onlar vardı,hüzünlerinde onlar..
Seninle yeşerdiler seninle soldular..
Olsunlar senden sonrada umut yaprakları..
Hep kandırdılar bizi çocukken... Pollyanna varmış hep gülermiş bir oyun oynarmış.Pollyanna hiç ağlamazmış! Herşeyden bir mutluluk çıkartır en berbat şeylere de kötünün de kötüsü var dermiş. Masallarla yaşar hayallerle coşarmış. Masum bir gülüşü varmış Pollyanna nın... Hiç birşey eskitemezmiş o çocuk gülüşünü... Bir gün gelmiş ki hayat türlü türlü oyunlarına bir yenisini eklemiş .Derken bir yenisi derken ... Hayat çekilmez , günlerse hiç bitmez olmuş bu dünyanın karmaşalı dolantılarında.Çözdükçe bir yenisi eklenmiş düğüme... Bir yeni ilmek bir yeni düğüm derken... Kocaman bir halat olmuş dertler... Uzamış boylu boyunca uzaklara.Her bir kaybedişte bir tel düşmüş saçlarından... Hergün biraz daha eksilmiş Pollyanna nın çocuk gülüşü... İnanmaz olmuş masallara , ihtişamlı bulutlara, gökyüzüne , insanlara... Umut diye birşey kalmamış ki içinde! Vazgeçmiş Pollyanna artık birşeylere körü körüne bağlanmaktan Vazgeçmiş birşeyleri daha iyi kılmaktan ve vazgeçmiş Pollyanna bir gün iyiliğe koşmaktan.Kötü olmamış ama Tüm iyi dileklerini de kaybetmiş hayata karşı ... Kuşların uçması , kelebeğin kanat çırpması, bir kedinin yumağıyla oynaması artık onu sevindirebilecek kadar değerli değilmiş. Anlamını kaybetmiş herşey tamam gülüyormuş Pollyanna ama evinin dış duvarlarını görmüş birgün... Karşılaşmış işte hayatın bitmek bilmeyen bitirişleriyle!Kum saattinin kumları dökülüyormuş birer birer... Tarihe aldırmadan.Ne çabukda geçiyormuş hayat denen koca boşluk ... Bu güne kadar ne kadar dolu doluymuş oysa günler ne kadar anlamlı.Ya da mutluluk muydu neydi bu oyunun adı? Nasıl olmuşta balonlar sönmüş ? Ya da her önüne gelen bir iğne mi dürtmüş Pollyannanın balonlarına da patlamış hepsi ? Kırmızı olan... Evet kırmızı olan onun sevdiğiymiş oysa ki ... Adı : Gülümsemek ... Sonra Mor olan geliyormuş sırada Adı : İyilik , birde siyah olan varmış tüm karanlığa inat adını aydınlık koymuş Her siyahta bir aydınlık vardır.Siyahın adına leke sürülmesin diye... Ve turuncu varmış kocaman en sevdiklerindenmiş o da ... Adı : ümit etmek ... Ve bugün olmuş kalmamış uçacak bir balon... Bir renk ne de bir ahenk ... Artık büyümüş Pollyanna ... Anlıyor insan aslında o bir hayal kahramanı ve nasıl ki "Do" ile "Re" nin arasına giremez ise "La" ve "Do" ne kadar kalın ise "Si" den ve diyezler ne kadar aykırı geliyor ise kulağa,Su nasıl akıyor , güneş nasıl doğudan başlayıpda batıdan batıyorsa her gün.Bu kadar gerçekmiş herşey ve bu kadar hayalmiş dünya.Oldukça masalmış düşler... Ve şarkılar anlatmazmış gerçeği oysa... En batmaz denilen gemiler bile batar biliyorum ki Pollyannalarda ağlar ! "
Özlem her saniye içindeyken aşkın..
Bedenlerin ayrı hücrelere hapsedilmişliği yetmezmiş gibi..
Birde gönül birliğini askıya alırsa yaradanım..
Ve özledim derken..
Süzülen yaşları..
Silmek için bir mendil düşmezse dizelerden..
Üzülür insan..
Çok üzülür..
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 30.Oca.2009 Cum 18:53:26 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
..Gözlerimde bir filmsin. Göz çukurlarımda uyuya kalmış bir bebeksin. Bende ninninim uyu....
Yağmurun yeni ıslattığı taze toprağın kokusunu duyduğunda aklına ben
gelmek isterim. Ya da gözlerin denizin maviliğine daldığında... Uzakta ufuk çizgisinde sadece dumanı görünen o geminin içinde benim
olduğumu düşünmeni isterim. Küçük bir meyhanede, rakıya meze yapıp içerken ve birbiri ardına özlem
şarkılarını dinlerken yanında ben olmak isterim. Çakır keyif olup, masadan kalktığında, sokakta hafif hafif sallanarak
yürürken de... Beni hatırlamak istersen, her yeni doğan günle birlikte çıkarım karşına, güneş olur ışığımla aydınlatırım seni. Buram buram bir kahve kokusu olurum. Sokakta oynayan çocukların sesinde işe gitme telaşına düşmüş insanların gözünde, yere düşmüş yaprakların çıtırtısında bulursun
beni. İstersen , duyduğun her ses beni hatırlatacaktır sana. Bazen bir kuş olup öterim pencerende. Bazen bir tren gibi tıkırtılarla geçerim önünden. Sözlerini ezbere bildiğin ve söylemekten asla bıkmadığın şarkı olurum. Sen o şarkıyı değil beni söylersin aslında. Beni görmek istersen hep karşında olurum. Gök yüzündeki beyaz bulutların arasındayım, ben. Başını yukarı kaldırman yeterli beni görmek için. Yolda rastladığın herkes benimdir aslında. Dostlara selam verirken o
selamı ben alırım. Komşunun hatırını sorarken aslında bana "Nasılsın" demişsindir. Benimle çıkarsın yola her sabah, akşam evine benimle dönersin. Gittiğin her yere gelirim seninle. Sen yorulduğunda yorulurum ben de.sen oturduğunda oturur, kalktığında
kalkarım. Eğer istersen bütün gece başucunda saçını okşarım sen uyurken. Yüzünde gülümsemeyle uykuya dalışını izlerim. Bana dokunmak istersen bir çiçeğin yapraklarında olurum ben. Yeşilin, kırmızının, sarının mavinin en canlısındayım. Elini uzattığın her yerdeyim. Dokunmak istersen bana kendine dokun. Çünkü ben her zaman sendeyim. Dudaklarındaki ateşim, tenindeki sıcaklık. Vücudunu ürperten rüzgârım ben. Hep sendeyim ben. Oradayım, beni görmek istediğin yerde. YÜREĞİNDE...
Oturup Seni Düşündüm Yıldızlar öperken gökyüzünü mavi bir gecenin atlasında oturup seni düşündüm ılık bir gözyaşı damlasında
sesler geldi uzak denizlerden gemiler kalktı sıra sıra bir martı havalandı üzerimden bin özlem döküldü sulara
hasret yüreğime bulandı yüreğim sevdalara bir demet bulut oldu gözlerim dağıldı uzaklara
seni şiirlerde aradım kitaplarda türkülerde şarkılarda aradım ıssız bir gecenin oylumunda oturup seni kanadım
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 31.Oca.2009 Cmt 15:53:08 |
| fiogf49gjkf0d
KAR TANESİ
“Eğer kışın yağan kardan nefret ediyor ve “niye her kış yağar ki bu kar” diye düşünüyorsanız bu küçük kar tanesinin öyküsünü bilmediğinizdendir. Merak ettiyseniz eğer buyrun bakalım; Bir zamanlar gökyüzünde yaşayan küçük kar taneleri varmış. Bu kar taneleri her kış gökyüzünden bir melek tarafından yeryüzüne düşürülür, yeryüzünde bir süre kalıp doğadaki pislik ve kötülükleri temizledikten sonra buharlaşıp gökyüzüne uçarlar, bir daha yeryüzüne yağmak için sıralarının gelmesini beklerlermiş. Bu küçük kar taneleri içinde bir tanesi varmış ki o diğerlerinden çok daha heyecanlıymış. Çünkü geçen kış yeryüzüne düşerken gördüğü genç bir adama aşık olmuş. Bütün arkadaşları bunun imkansız olduğunu söyleseler de o güzel gözlü genç adama aşık olduğunu söylemiş. Bütün bir yıl ve yeryüzüne ilk kar taneleri düşmeye başladığında bir karar almış; bu yıl sevdasını fısıldayacakmış genç adama. İmkansız olduğunu o da biliyormuş aslında ama gene de söyleyecekmiş. Ve yeryüzüne düşme sırası geldiğinde meleklere yalvarmış sevdiği adamın olduğu yere düşmek için. Melekler üzülmüşler haline ve istediği yere hem de sevdiğinin tam yanağına düşürmüşler kar tanesini. Çok mutluymuş kar tanesi bir süre sonra konuşması gerektiğini anlamış ve; “Seni Seviyorum.” deyivermiş. Genç adam gülmeye başlamış kar tanesinin haline ve; “saçmalıyorsun” deyip onun elinin tersiyle itip buharlaşmasına bile izin vermeden akan suyu ayaklarının altında ezivermiş. Çünkü adam hayatında hiç kimseyi sevmemiş ve sevmenin ne olduğunu bilmiyormuş. Birden bütün kar taneleri deli gibi yağarak adamın kaçmasını sağlamışlar fakat küçük kar tanesini kurtaramamışlar. Sevdası sonu olmuş kar tanesinin. O günden sonra her kış başında yağan kar taneleri fırtına şeklinde yağmaya başlayıp arkadaşlarını andıktan sonra sakinleşip nazlı bir gelin gibi gökten süzülürlermiş.” Kar yağıyorsa çevrenizde bu öyküyü okuduktan sonra bir kez daha dışarı bakın ve düşünün küçük kar tanelerini. Ve bırakın üzerinize düşen kar taneleri kendiliğinden gidene kadar orada kalsın, kim bilir belki size bir şey söylemeye çalışıyordur.Kar tanesininki kadar saf ve berrak yıldızlar kadar uzun ömürlü sevdalar yaşamanız dileğimle....
Mektuptur kar tanesi... Sıcak bir mektup olup yolumuza düşer. Susar ki, çok şey söylesin. Beyaz bir sayfa olup aklımıza iner. Kaleme meydan okur, söze gelmez ve şiirin yolunu keser. Kendince söyleyen, keyifle okunan bir mektuptur.
Perdedir kar tanesi... Yolumuzu kesip bizi evimize ve içimize baktırır. Bu pamuk dokunuşla kendimizde vehmettiğimiz kudretin eşiğinden yüz geri eder, içimizdeki derin aczi, derunumuzdaki onulmaz farkı görürüz.
Selamdır kar tanesi... Yüreğimizin sokulduğu aşklar, gönlümüzün sığındığı yalnızlıklar bir kar tanesinin yüzümüze ve dudağımıza dokunan serinliğinde dirilir. Yollarımızı katranlaştıran kirler, yüreğimizi karartan şerler arasında göklerin yere serin ve selametli selamıdır kar tanesi.
Müjdedir kar tanesi... Onca çokluk içinde her birimizi biricik eyleyen, onca bolluk içinde her birimizi özel eyleyen, o kadar karmaşa içinde herbirimizi güzel eyleyen Bir Yaratıcının, yanağımıza dokunan kelamı, omuzlarımıza kadar indirilen müjdesidir.
Hatırlayıştır kar tanesi... Bir dokunuşta solunup giden, bir bakışta gelip geçen, bir anda eriyiveren hayatlarımızın ve buluşmalarımızın ince bir özenle yaratıldığını, daimi kasıtla var edildiğini, hiç bitmeyen bir sevgiyle gerçekleştirildiğini hatırlatan milyonlarca hecelik kristal bir sözdür kar tanesi.
Barıştır kar tanesi... Aramızdaki sayısız farklılıkların kar beyaz bir hoşgörüyle bir lenebileceğinin, renk ve ırk çeşitliliğinin billur bir ahenk içinde bütünleneceğinin, aramızdaki ayrıcalıkların toprağa düşer düşmez eriyeceğinin habercisidir kar tanesi.
Niyettir kar tanesi... Rüzgarın koynunda, bulutların rahminde, tozlara tutunup da biçimlenirken, her halden, her zorluktan, her engelden kendine güzellikler derleme azminin, hayatın her fırtınasından kendine kristalimsi incelikler devşirme niyetinin ifadesidir kar tanesi.
Yolcudur kar tanesi... Avucumuzda konaklayamayacak kadar telaşlı, bakışımıza takılmayacak kadar aceleci bir yolcudur kar tanesi. Şu dünya konağında sırdaşımız, şu kısacık ömrümüzde yoldaşımızdır.
Yoldur kar tanesi... Gökten yere, güzellikle indirilip, cemalle savrulup, letafetle dokunurken, yerde yollar kesen azamete döner, çığlar büyüten celale doğru yuvarlanır, dağları bürüyen kahra dönüşür. Öyle ki, binbir esmanın dokunuşunda biçimlenen ahvalimizi, sayısız tecelli arasında gidip gelen yolculuğumuzu dillendirir. Bu haliyle sadece gökten yere gelip yiten bir yolcu olur kar tanesi.
Duadır kar tanesi...
Tenimize değip eriyen kar tanesi, binler bakışa değer. Elimizde yiten kar tanesi, melek dokunuşlarına eriştirir bizi. Dudağımızda duru bir dua olup hep göğe, hep göğe yağar.
Bir tanedir kar tanesi... Kışın nazlı beyaz gelini, gecelerin soğuk, uçarı kelebeği, bakışımızın kristal kasesi, gönlümüzün pak ayinesi, omzumuzda serin ışık halesidir. Ne kadar çok olursa olsun hep bir tanedir. Ne kadar birikirse biriksin hep tazedir, hep yenidir.
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 1.Şub.2009 Pzr 00:44:57 |
| fiogf49gjkf0d fiogf49gjkf0d
Öylece oturmuş, bir görümlük yüzlere bakıyordum. Belki yolda karşılaşsam bir daha tanımayacağım yüzlere. Ne haberim vardı geleceğinden, nede o biliyormuş geleceğini. Bir dost el tutmuş elinden, uzatmış taa uzaktakine.. Kim bilebilirdi ki uzağın bu kadar yakın olabileceğini? Kim bilebilirdi ki çok uzaklarda yanan ışığın, beni bu denli beni ısıtacağını. Üşümüştüm. Buz kesmiştim. Dünyayı taaa bileklerinden kesmiştim.
Önce cama yansıdı yüzü. Cam buğulandı, bir damla SU oldu.
Pervane, kozasını hafifçe aralayarak kaldırdı başını. Uyanmak istiyordu artık kör karanlıklardan. Belli belirsiz yanan ışığı fark etti önce. Bazen kızaran, bazen sarıya boyanan, bazen da mavi olan ışığı. Renk değişiyordu. Ama ışık aynı ışık tı.
Işık “dur durduğun yerde, çıkıp ta ne yapacaksın sanki” dedi. Büs büyük sözcüklerle pervaneye. Aldırış etmedi pervane. Habire kozasından bir an önce çıkmak istercesine, sözcükler boğazında düğümleniyordu. Işık onu son kez uyardı. “Sana söylüyorum, bak ben seni yakarım, kanatların yanar acırsın” dedi yüzü kızararak. Işık SU geçirmez, IŞIK sızmaz sandı pervanenin kozasını. Oysa o, çoktan teslim etmişti yüreğini ışığa. Pervane uçtu ve ışığın ellerine konuverdi.
Yeniden, yep yeni bir dünyaya uyanmıştı pervane. Her sabah karanlıklar çekilir, ışığıyla göz göze geçirirdi hızla akıp giden zamanlarda. Bazen dudaklarından dökülen şiir olur ulaşır, bazen da yokluğunda kalemine sığınırdı. Bazen da kuşların konmadığı tellerden gönderirdi sesini sevğilisine, ışığına, nefesine.
Bütün dostlarına küsmüşündür ya; kendini bile istemezsin hani, sesin bile kendine gereksiz gelir. Küskün ve yarınsız otururken hayatın kıyısında, bir el uzanır omzuna dokunur “Özledim seni” der, burnun sızlayarak dönüp bakarsın. İşte o. O benim özleyenim. Özlediğim. Beklediğim.
Bir damla SU olurum belki,
Ekim rüzgarlarıyla.
Sana doğru eseceğim.
Teninde hissedersin beni...
Ya da ırmaklara karışıp
Sana doğru akarım
Durmadan, yorulmadan
Ayaklarınla hissedersin beni...
Belki bir çiğ tanesi olurum.
Sabaha karşı bir çiçeğin üstünde.
Güneş doğarken usulca yayılan
Çiçeğinin kokusunda hissedersin...
Belki de bir kar tanesi, kış günü
Erciyes in eteklerine usulca düşen
Eriyip su olmadan
Kirpiklerin de hissedersin beni...
Belki bir yaz yağmurunda
Beklemediğin bir anda, rastlarsın
Saçlarından eteklerine süzülen
Islaklığımda hissedersin beni...
Belki kim bilir, bir damla yaş olurum
İçinde kaybolduğum gözlerinde.
Ağır, ağır süzülerek yanaklarından
Dudaklarında da hissedersin beni...
| |
IIIPearLIII
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 1.Şub.2009 Pzr 15:36:50 |
| fiogf49gjkf0d
Kadavradan ibaret bir gövde, İmlası bozuk bir cümle.. Bir de aramızdaki büyüyen özlem..
Biliyorum gelmeyeceksin... Ne sen olabileceğim gözlerinin dibinde.. Ne ben olabileceksin yüreğimin terinde.. Ama... Bir cümle olduk biz.. Anlatım bozukluğuna meyal verdik ise de, Sevgiye dair alıntılanmış, En anlamlı söz olduk biz.. Bizden doğma mutluluğu var ettik Sevda sağnağında... Bizden olma bir fincan umudu tazeledik Hayat çaydanlığında...
Ey kirpiklerinden sağdığım gökkuşağı yedi rengi,
Hüzünbaz hüzünleri unut..Ayak diblerine kök salmış siyah’ı da ..Koş yeni demlenmiş yürek demime..Sokul ve mevzilen gözlerinde kuruttuğum kirpiklerime..Şarkılar sustu biliyorum..Söz sırası bizde..Mutluluğumuzdan alıntı birkaç çift umudumuz var dudaklarımıza ördüğümüz..Erişmese de ellerimiz ellerimize, bir yolumuz var özleminde yürüdüğümüz..Sana kaç gel demiyorum..Biliyorum hakkım değil bu..Bırak kanlı bir savaşın içinde geçsin ömrümüz..Çilekeş bir sonbahar yaprağına özensin gözlerimiz..Aynı tende, aynı gölgede yürümese de mavi düşlerimiz, aynı sevdanın ıslak cümlelerinde büyüsün adımız..İlintilensin kokun Cennnetle, bize aidatlansın ayrılık...Ne fark eder ki..Ben sendeyim...Sen bende...Bükülse de cümlelerimiz , sökülse de alfabemiz biz bir cümleyiz..Sen ve ben...İki harf bir cümleden ibaret mutluluk...
Mutluluğuma umudumu bağışlayan,
Biliyorum özlem kör topal zamanlarında ilerliyoruz..Sen benden uzakta, ben senden ırakta yürümekteyiz..Dışı düşsüzlüğe gebe kalmış bir sabahın koynunda boyun bükmekteyiz..Bazen gözlerimiz nemlenmekte, bazen de özlem aramıza perdelenmekte..Ama bırakmak yok sevgili..Mutluluk umuda gark olmuşsa, artık dönüş yok bu yoldan..Ölüm ölümümüzü öldürmeden gitmek yok sevgili..Bırak ellerinden içmeyeyim bir bardak suyu..Bırak gözlerinde sabahlamasın yüreğim..Uzaklarda bana ait bir cümle ol yeter..Koynumda sonbaharları kurban edemesen de bırak yanımda hep umut ol yarınlara...
Sığlığıma / içimdeki yalnızlığa bir dirhem hayatı aşılayan,
Sus.Dikenli telleri dudaklarına getirip kanatma yaralarını..Kavuşmamanın ızdırabına kanıp içme hüznün şerbetini..Bak kör bir yüreğe sevgiyi öğretiyorsun..Büyüyor içimde ölen bir çocuk..Yarım değil cümlelerim..Mutluluk fiilinden umut deryası cümleler kuruyorum mavilere..Rüzgarı omuzlarıma alıp bulutlara yeni göç yolları buluyorum..Biliyorum her yol sana...Biliyorum her söz sana..Evet zor yaşadıklarımız..Zifiri bir karanlık ilerlediğimiz, bir ölüm kalım savaşı göğsümüzden sildiğimiz..
Bırak aramızdaki özleme bakıp durma.. Kefenle gözlerindeki ıslaklığı.. Gün vuslat zamanı.. Gün bizi bizde yaşatma anı..
Doldur gözlerine kız cocuğu hayallerini.. Yürü bana doğru harf harf.. Yürü bana doğru dua dua.. Bir de gelirken bana, Bİr avuç maviyi çok görme sakın..
Unutma; Özlediğim kadar Sen’sin.. Sevdiğim kadar Ben’sin..
“ Seni özlemin en güzel yanı; Seninle her gün yeniden doğmak mavilere.. Hep nefes al emi.. Seninle hayatlansın bu hayatım....“
| |
alperen11965
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 2.Şub.2009 Pzt 23:34:21 |
| fiogf49gjkf0d | |
alperen11965
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 2.Şub.2009 Pzt 23:35:47 |
| fiogf49gjkf0d | |
alperen11965
Mesaj
Gönder Forum
Mesajları Forum
Başlıkları
| 2.Şub.2009 Pzt 23:37:56 |
| fiogf49gjkf0d
Sana olan aşkım hep akan bir su Sen de benim gibi misin söyle Aklımda senden başka Hiçbir şey yok bugünlerde Sadece senin aşkın avutur beni Unutturur bana bütün dertlerimi | |
| |