ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
5 Mayıs 2024, Pazar 11:15   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  HoKKaBaZ> Forum Mesajları
    HoKKaBaZ'e ait Toplam 4182 Forum Mesajı var
<<1...8283848586878889909192 93949596979899100101102...200...300...400...419>>


HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >GİTMEK ..>
  19.May.2008 Pzt 00:42:22
fiogf49gjkf0d

Bazen gitmek istersin. Belki de gelebilmek istemişsindir de farkında değilsindir. Bir yerde olmak istemek oraya gelebilmek ise, orası için feda ettiklerin gidebilmektir.

Gelebilmek için gidebilmek gerekiyorsa mutlaka gidebilmeli…



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Spor >Genel Spor Muhabbeti >`20 yaşında olsam 3 gün durmazdım´>
  17.May.2008 Cmt 11:56:01
fiogf49gjkf0d

NTV Spor’da Spornet programına katılan Sergen Yalçın Türk futbolunu değerlendirdi. Sergen Yalçın genç yaşta Avrupa’ya gitmediği pişman.

Yıldız oyuncu “Ama şu an 20 yaşında olsaydım, Türkiye’de 3 gün daha top oynamazdım” dedi.

Sergen’in en beğendiği oyuncuyu Cristiano Ronaldo. Delgado’nun tribünleri kandırdığını iddia etti.

Sergen, futbol kariyerinde attığı en değerli golün, 2002-03 sezonunda Beşiktaş’ın şampiyonluğunu ilan ettiği maçta Galatasaray’a attığı gol olduğunu söyledi.


NTV Spor’da yayınlanan SPORNET programında, Murat Kosova ve Ercan Taner’in bu haftaki konuğu, Türk futbolunun son dönemde yetiştirdiği en önemli oyunculardan biri olan Sergen Yalçın’dı.

Sergen Yalçın, üç büyüklerden, yabancı futbolculara, çalıştığı teknik adamlardan, Bank Asya Birinci Ligi’nde geçirdiği günlere kadar çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Söze faal futbol yaşamına nokta koyduğunu belirterek başlayan Sergen Yalçın, “Bana ters gelen bazı olaylar olduğu için futbolu bırakmak zorunda kaldım. Haksızlıklara tahammül edemiyorum, benim yapım böyle. Bu yüzden futbolu bıraktım. Kalbim play-off’ta Eskişehirspor’la beraber. Takım arkadaşlarımı seviyorum. Muhteşem bir taraftarı var. Eskşehirspor’un Turkcell Süper Lig’de olması lazım. Bunu hak ediyorlar" diye konuştu.

Bank Asya Birinci Ligi’nde oynamanın zorluğuna da dikkat çeken Sergen, “Şartlar kötü. Ben hep etrafımda iyi oyuncuların oynamasına alışmışım. Topu verdiğimde, geri alabileceğim oyuncularla oynamaya alışmışım. Bank Asya Ligi’nde Tümer, İlhan, Tayfur, Giunti gibi oyuncular bulamazsın. O ligin kalitesi belli. Bir önceki sene İkinci Lig B Kategorisi’nde bu kadar zorlanmadım" dedi.

GALATASARAY’IN KALECİYE VE SAVUNMACIYA İHTİYACI VAR”


Şampiyon Galatasaray’da kalecilerin kendisine güven vermediğini ifade eden Sergen Yalçın, gelecek sezon Avrupa’da başarı için kale ve savunmaya takviye yapılması gerektiğini savundu.

Galatasaray’ın Türkiye’de bu kaleciler ve bu savunmacılarla yine başarı yakalayabileceğini ifade eden Sergen, “Galatasaray bu kadrosuyla seneye de Türkiye’de şampiyon olabilir. Çünkü Türkiye’nin şartları belli. Rakipleriniz zaten Anadolu takımları, hücum gücü az olan takımlar. Ama Avrupa’ya çıktığın zaman işler değişiyor. Bir Leverkusen maçına çıkıyorsun, Avrupa’nın 3. sınıf takımı, oynanan maç ortada. Fenerbahçe takımına iyi diyoruz, o bile belli bir yere kadar gelebiliyor. Bu şekilde daha yukarıya gitmesi de mümkün değil. Çok daha iyi transferler yapması lazım. Avrupa da başarılı olmak kolay değil” diye konuştu.

KENDİMDEN BİLİYORUM, ALEX SIKINTI YARATIR”

Sergen Yalçın, lig ikincisi Fenerbahçe’de ise Alex’in çok iyi bir futbolcu olmasına karşın, sıkıntılar yarattığına dikkat çekti.

Sarı-lacivertli takımın öncelikle hava hakimiyeti olan bir santrfor alması gerektiğini savunan Sergen, “Fenerbahçe’ye santrfor şart. Hava hakimiyeti olan bir oyuncu lazım. Bir defa Alex’in varsa, oyun düzeninde sıkıntı yaşarsın. Bu bir gerçek. 4-4-2 desen, 4-4-2 oynayamıyorsun. Çünkü Alex’i orta sahaya koysan, orta sahada sıkıntı yaşıyorsun. Hücuma koysan, bu sefer hücumda sıkıntı yaşıyorsun. Alex olduğu zaman Fenerbahçe sıkıntı yaşar. Avrupa’da sıkıntı daha da büyük. Ben kendimden biliyorum, bizim gibi oyuncularla sabit 4-4-2 oynayamazsın. Mümkün değil. Ya orta sahayı üçleyip beni forvet arkası oynatacaksın, ya da dört orta saha oynatıp, beni forvetin yanına koyacaksın. Sonuçta ben sırtım dönük oynayamam, Alex de oynayamaz. Bu yüzden Alex ile Avrupa’da sıkıntı yaşamak doğal" diye konuştu.


DELGADO TRİBÜNLERİ KANDIRIYOR”

Sergen Yalçın, Beşiktaş’ın Arjantinli futbolcusu Delgado ile ilgili bir soruya da, “Delgado yetenekli bir oyuncu. Ancak biraz tribünleri kandırıyor gibi geldi bana. Sürekli yan pas yapıyor. O bölgede oynayan oyuncunun iş bitirmesi lazım. Kasımpaşa’ya gol atıyorsun, Denizli’ye gol atıyorsun ama büyük maçlarda yoksun. Beşiktaş 2 senedir Fenerbahçe maçlarında lige havlu atıyor. Delgado çok iyi oyuncuysa, bu maçları kazandırması lazım” yanıtını verdi.

TÜRKİYE’DEKİ YABANCILARIN YARISI FUTBOLA YABANCI

Türkiye’deki yabancı futbolcu tartışmasına da farklı bir yorum getiren Sergen, “6 yabancı sayısı yüksek gibi görünüyor ama Türkiye’ye gelen 6 yabancının 3’ü zaten ‘futbola yabancı’ oluyor. Zaten 6 yabancının 6’sının da iyi olduğu bir takım yok. Örneğin Galatasaray takımı yabancısız oynuyor. Bir tek Fenerbahçe nin yabancı oyuncuları iyi görünüyor. Diğerlerinin yabancıları çok iyi değil" diye konuştu.

KARİYERİMDE ÇALIŞTIĞIM EN İYİ HOCA LUCESCU”

Sergen Yalçın, kariyeri boyunca çalıştığı en iyi teknik direktörün kim olduğu sorusuna ise net yanıt verdi: “Kesinlikle Lucescu. Muhteşem biriydi, süperdi. Lucescu için söylenebilecek hiçbir şey yok. İnanın benim futbol hayatımda çalıştığım en iyi antrenördü. Komplekssiz bir insandı. Hiç kimseyle sorunu yoktu, sadece işini yapıyordu. Oyuncularını çok seviyordu ve oyuncularına yardım etmek için her şeyi yapıyordu. Bazı oyuncular Lucescu’ya karşı antrenmanlarda kötü tavırlar da sergiliyordu. Şaşırıyorduk “bir hoca bu tavırlara nasıl tahammül eder” diye. İnanılmaz bir insandı. Lucescu’nun gidişi Türk futbolu için büyük bir kayıptır. Rakibi öyle bir analiz ediyordu ki, rakibi futbolculara öyle bir anlatıyordu ki, özellikle Avrupa maçlarında bunu çok yaşadık, sahaya çıktığımız zaman rakibin nasıl oynayacağını biliyorduk. Rakibi çok iyi analiz ediyordu. Sürekli maç seyrederdik. Hatta takımda olay çıkıyordu, “devamlı maç seyredilir mi?” diye. Ama bunun sayesinde rakibin neler yapabileceğini öğreniyorduk. Tüm oyuncuları tanıyorduk. Bana göre muhteşem bir antrenördü.”

20 YAŞINDA OLSAM TÜRKİYE’DE 3 GÜN DAHA KALMAZDIM”


Futbolseverlerin en çok merak ettiği “Neden Avrupa’ya gitmedi?” sorusuna da açıklık getiren Sergen Yalçın, “Zamanında Bayern Münih, Newcastle United gibi takımlardan teklif aldım. Ancak o dönem bonservis olayları biraz farklıydı. Kulübüm çok ağır bonservis bedelleri istedi. Ama şu an 20 yaşında olsaydım, Türkiye’de 3 gün daha top oynamazdım” diye konuştu.

HAYATIMDA CRISTIANO RONALDO GİBİ FUTBOLCU GÖRMEDİM!”

Avrupa’da en beğendiği oyuncunun Manchester United forması giyen Portekizli Cristiano Ronaldo olduğunu belirten Sergen, “Ronaldo gibi futbolcu görmedim açıkcası. Çok değişik, enteresan bir oyuncu. Böyle bir fizik yapısı, bu kadar kuvvetli, kıvrak, süratli, çalım atan, havadan yerden vurabilen bir futbolcu görmedim. Hani derler ya “10 üzerinden kaç verirsin?” diye, Ronaldo 10 üzerinden 10’luk bir futbolcu" ifadelerini kullandı.

Kaynak: www.ntvspor.net



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >Gençler Kimi Örnek Alıyor?>
  17.May.2008 Cmt 11:37:37
fiogf49gjkf0d

Ankara Genç İşadamları Derneği’nin yaptığı araştırmada Gençlerin büyük bir bölümünün kendisini milliyetçi muhafazakar olarak tanımladığı belirlenirken ünlüler arasında ise kendilerine en çok Polat Alemdar, Acun Ilıcalı ve Rahmi Koç’u örnek aldıkları saptandı.

GENÇLER KİMİ ÖRNEK ALIYOR?

- Gençler "Türkiye’de yaşayan bir genç olarak kendinize kimi örnek alıyorsunuz" sorusuna, gençlerin yüzde 14.03’ü anne ya da babasını örnek gösterdi.
Anne ve babayı, yüzde 12.07 ile Rahmi Koç izlerken,
gençlerin yüzde 10.34’ü Acun Ilıcalı,
10.20’si ise Polat Alemdar’ı örnek aldığını belirtti.
Gençlerin “Yüzde 8.18’i Başbakan Erdoğan’ı,
yüzde 2.06’sı ise Deniz Baykal’ı örnek alıyoruz” dedi.

GENÇLER EN ÇOK TSK’YA GÜVENİYOR

Ankete katılan gençlerin yüzde 31.87’si kendisine en çok güven veren kurumu “Türk Silahlı Kuvvetleri” olarak gösterdi.
TSK’yı ise 13.98 ile “Dini Kurumlar” izledi.
Yargı, adalet sistemi ve Meclis daha alt sıralarda yer bulurken, yerel yönetimler ve medya ise en güvensiz kurumlar oldu.
Türkiye için en önemli sorunların başında kötü yönetim ve yöneticileri gören gençler, işsizlik ve yolsuzlukları da Türkiye’nin başta gelen sorunları arasında saydı.

GENÇLERİN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU MİLLİYETÇİ-MUHAFAZAKAR

Ankete katılan gençlerin yüzde 20.21’i “siyasi yelpazede kendinizi nasıl tanımlarsınız?” sorusuna milliyetçi-muhafazakar olarak cevap verdi.
Gençlerin yüzde 18.11 kendisini laik olarak tanımlarken, yüzde 13.12’si muhafazakar-liberal, yüzde 12.74’ü sosyal demokrat, yüzde 3.42’si İslamcı, yüzde 3.25’i liberal ve yüzde 1.97’si ise sosyalist olarak ifade etti. Yüzde 27.18’i ise soruyu yanıtsız bıraktı.
Gençlerin büyük çoğunluğu kendilerini milliyetçi-muhafazakar olarak tanımladı; ancak "siyaseti takip eder misiniz?" sorusuna gençlerin yüzde 74.15’i “hayır” cevabını verdi.

GENÇLER “TÜRKİYE AB’YE GİRMEMELİ” DEDİ

"Türkiye AB’ye girmeli mi" sorusuna ankete katılan gençlerin yüzde 40.11’i “evet girmeli” derken, yüzde 43.62’si ise “hayır, girmemeli” dedi. Fark etmez diyenlerin oranı ise yüzde 16.27. Gençlerin yüzde 46.21’i Türkiye’nin geleceğine umutsuz baktığını ifade etti. Gençlerin yüzde 55.84’ü Türkiye’de artık bir askeri darbe olmaz derken, yüzde 84.19’luk bir kesim ise türbanı Türkiye için önemli bir sorun olarak görmediğini bildirdi.

GENÇLER YURT DIŞINDA YAŞAMAK İSTİYOR

Ankete katılan gençlerin yüzde 78.14’ü “yurt dışında yaşamak ister miydiniz” sorusuna “evet” yanıtını verirken, yüzde 21.86’sı ise “hayır” dedi. "Niçin yurtdışında yaşamak istersiniz" sorusuna ise gençlerin büyük bölümü, yüzde 45.51’lik kısmı “daha iyi maddi imkanlara kavuşmak için” cevabını verdi. Ankete katılan gençlerin yine büyük çoğunluğu Türkiye’de ifade özgürlüğünün olmadığını ve insan haklarına saygı gösterilmediğini düşündüğünü söyledi. Eşcinsellik konusunda ise gençlerin yüzde 76.43’ü “kesinlikle benimsemiyorum” derken, yüzde 10.53’ü “cinsellik özgürlüktür” dedi. Yüzde 13.04’ü ise yorum yapmamayı tercih etti.

GENÇLER SPOR YAPMIYOR VE GAZETE OKUMUYOR

Ankete katılan gençlerin yüzde 83.07’si spor yapmadığını söyledi. Yüzde 53.17’si ise gazete okumazken, okuyanların yüzde 35.87’lik büyük oranı sadece spor sayfasını okuduğunu ifade etti. Spor sayfasını ise magazin sayfasını okuyanlar izledi. Ankete göre, gençler televizyonda en çok eğlence programlarını izlediklerini belirtti. Eğlence programlarını, yüzde 20.67 ile yerli diziler, yüzde 16.79 ile yarışma programları izledi. Ankete katılan gençlerin haberler ile kültürel program ve belgesellere ilgi göstermediği gözlendi. Yüzde 7.51’i haberleri izliyorum derken, 3.05’i ise kültürel programlar ve belgeselleri, 6.12’si ise yabancı dizileri izliyorum” dedi.

GENÇLERİN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU SİGARA VE ALKOL KULLANIYOR, AİLELERİ TARAFINDAN ŞİDDET GÖRÜYOR

“Sigara veya alkol kullanıyor musunuz” sorusuna ise gençlerin yüzde 37.55 her ikisini de kullanıyorum yanıtını verdi. Yüzde 26.06’sı sadece sigara kullandığını belirtirken, “Yüzde 9.74’ü alkol kullanıyorum, yüzde 10.84 nadiren kullanıyorum, yüzde 15.81’i ise her ikisini de kullanmıyorum” dedi. Gençlerin yüzde 84.19’u fiziksel şiddete maruz kaldığını belirtirken, yüzde 56.89’u ise şiddetin kaynağının aile içinden geldiğini belirtti.

Anka



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >Süleymaniye`nin Sırları>
  17.May.2008 Cmt 11:28:58
fiogf49gjkf0d

Süleymaniye’nin Sırları

Mimar Sinan’ın Süleymaniye Camii’nde uyguladığı ustalık sırları 500 yıl sonra keşfediliyor. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim-İş Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Enver Yolcu, Süleymaniye Camisi’nin estetik kodlarını çözümlediğini bildirdi. Mimar Sinan ın kendine has bir oran kullandığını söyledi.

Yolcu, Avrupalıların “Taşın şairi” olarak nitelendirdiği Mimar Sinan’ın, kalfalık devri eseri olan Süleymaniye Camisi nin estetik kodlarını çözümledi, Sinan ın, caminin yapımında kendisine ait bir ölçü-oran ilişkisi kurduğunu fark etti.

ALTIN ORANI KULLANMIŞ

Araştırmasında Mimar Sinan’ın Süleymaniye Camisi ni inşa ederken, muhteşem bir estetik bütünlük oluşturduğunu fark ettiğini belirten Yolcu, bu eserde Sinan’ın bazı sayısal kodlardan yararlanıp yararlanmadığını merak ettiğini söyledi.

Mimar Sinan’ın, öklit geometrisini iyi bildiğinin ve yapılarında “Altın Oran”dan yararlandığını anlatan Yolcu, “Doğada birçok bitkide ve insan vücudunda bulunan (altın oran), kısa parçanın uzun parçaya; uzun parçanın da her iki parçanın toplamına olan oranına eşit olmasıdır. Bu oranın sayısal değeri 0.618’dir” dedi.

Yolcu; Mimar Sinan’ın, Süleymaniye’nin taban planında “Altın Oran”ı kullandığının birçok araştırmacı tarafından ortaya konulduğunu, ancak Sinan’ın Süleymaniye’nin dikey yapılanmasında bu oranı kullanmadığını tespit ettiğini bildirdi.

SİNAN ORANI GELİŞTİRMİŞ

Çalışmasını genişlettikçe, Sinan’ın kendisine ait bir ölçü-oran ilişkisi kurduğunu fark ettiğini anlatan Yolcu, şöyle konuştu:

Mimar Sinan’ın kullandığı oranda, kısa ve uzun kenar arasında, kareye yakın bir ölçü-oran ilişkisi vardır. İlk önce, üç şerefeli minarelerin yüksekliğiyle ana kütlenin uzunluğu arasında nasıl bir ilişki olduğunu inceledim. Bu minarelerin yüksekliğiyle ana kütlenin uzunluğu arasında 0.83 oranı var. Araştırmam ilerledikçe hayretler içinde gördüm ki, benzeri ilişkiler diğer elemanlar arasında da söz konusu. Günümüze ulaşan bir belge yok ama Mimar Sinan eserlerini bir plana oturtmadan yapmıyordu, hatta maketlerini oluşturuyordu.”

Süleymaniye Camisi ile ilgili taban planı üzerinde birçok kaynağa ulaştığını, Mimar Sinan ile ilgili sempozyumlarda sunulan bildirilerden yararlandığını ve söz konusu camide dikey yapılanma araştırması yapılmadığını gördüğünü ifade eden Yolcu, “Sinan Oranı’ndan söz edebilmek için Mimar Sinan’ın diğer eserleri üzerinde de bir çalışma yapılması, Mimar Sinan dan önce ve sonra, bu oranın kullanılıp kullanılmadığına bakılması gerekir. Sanat tarihçileri ve mimarlar bu konuyu daha detaylı olarak ele almalıdır” dedi.

internethaber



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Tarihi Fotoğraflar>
  17.May.2008 Cmt 11:16:12
fiogf49gjkf0d

Nefertiti :
1914
İlk doğal renkli fotoğraf. Paul G. Guillumette te Belçika daki bir çiçek bahçesini görüntüleyerek Autochrome tekniğini ilk kez kullandı.


Editörüm, teşekkürler falan

 

 

Diplerde Kalmış Bir Not: İlk doğal fotoğraftaki “doğal adam” da Sevgin’miş bu arada J

 

 



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >TV, Medya, Podcast, TikTok-Youtube videolar >Röportaj: Muro Anne Olmak İstiyor!>
  17.May.2008 Cmt 10:56:29
fiogf49gjkf0d

Kurtlar Vadisi nde “Muro ”yu canlandıran Mustafa Üstündağ anne olmak istiyor!

“Kurtlar Vadisi-Pusu” adlı dizide “Muro” adında bir teröristi canlandıran Mustafa Üstündağ, hayranlarının kendisinden etkilenip, terör örgütlerine sempati duymasının imkansız olduğunu söylüyor: Akıllı biri bunu yapmaz…

”Kurtlar Vadisi-Pusu” adlı dizide, “Maalesef en kutsal devrim ilkelerle değil, para ile gerçekleştiriliyor” ve “Bu don ne böyle; masmavi. Bundan sonra kimse burjuva donu giymeyecek” gibi ilginç replikleriyle dikkat çeken “Muro” karakterini canlandıran Mustafa Üstündağ, son dönemin en çok konuşulan oyuncularından biri... Dizide bir terör örgütü üyesini canlandırsa da, halk ona bayılıyor. Bu ilginin farkında olan “Kurtlar Vadisi Ira”ın yapımcısı Pana Film ise, başrolünde “Muro”nun yer alacağı ve terör örgütünün şiddet olayları ve uyuşturucu ile bağlantılarının anlatılacağı bir film çekmeye hazırlanıyor. Oyunculuğa Adana’da babasının çalıştığı Anadolu Cam Sanayi Fabrikası nın işçilerinin kurduğu amatör tiyatroda başlayan Üstündağ, gördüğü yoğun ilginin kendisini çok mutlu ettiğini söylüyor...

* “Kurtlar Vadisi-Pusu” ekibine nasıl dahil oldunuz?

 Ben, Müjdat Gezen Sanat Merkezi mezunuyum. Bugüne kadar “Uy Başuma Gelenler”, “Aşka Sürgün”, “Yersiz Yurtsuz” gibi dizilerde, ufak tefek rollerde yer aldım. Hep popüler bir dizide oynamanın hayalini kurardım. Sonra bir gün “Kurtlar Vadisi”nden aradılar ve ekibe dahil oldum. Beni neden seçtiklerini bilmiyorum. Herhalde role uygun gördüler.

* Muro’nun bu kadar çok sevilmesini neye bağlıyorsunuz?

 Dizide de söylediğim gibi; içimizdeki insan sevgisine (Gülüyor). Sıcak geldi insanlara... Sempatik bir adam... Yaptığınız işin sevilmesi, yolda yürürken insanların size selam vermesi; gerçekten çok güzel bir duygu.

* Muro iyi bir karakter değil; bir terör örgütünün üyesi. Nasıl oluyor da insanlar onu seviyor? Ters tepkiler almıyor musunuz? Sonuçta, Erol Taş’ın kötü adamı canlandırdığı için sokakta taşlandığı bir ülkede yaşıyoruz...

Bu zamana kadar hiç kötü bir tepki almadım. Erol Taş döneminde farklı bir anlayış vardı. Seyirci ekrandaki oyuncuyu, gerçekten kötü adam sanıyordu. Televizyon kanallarının çoğalmasıyla her şey değişti. Artık televizyon karakterleriyle sokakta karşılaşabiliyor insanlar. Dolayısıyla; neyin ne olduğunu biliyorlar. Ben çocukluğumdan hatırlıyorum; sinemalarda film izlerken yuhalamalar oluyordu. Günümüzde bu kalmadı.

* Böyle diyorsunuz ama bir dönem Muro’nun çok sevilmesinin terör örgütlerine karşı sempati yaratabileceği, bu yüzden Muro nun öldürüleceği konuşuldu. Muro’nun örgüte sırt çevirerek, normalde aleyhinde söylemlerde bulunduğu Polat’ın yanına sığınacağı da söylendi...

Ben de bunları sizin gibi internetten takip ettim. Senaristler yazıyor, biz de oynuyoruz. Bir bölüm sonra ne olacağını, ben de bilmiyorum. Stoklu değiliz, çektiğimiz bölüm yayınlanıyor. Sokakta yanıma gelip de bana, “Birader, sen niye böyle bir örgüte üyesin?" diyen kimse olmadı. Bu karakterler birer hayal ürünü. Dizinin başında da gerçek hayatla bir ilgisi olmadığı söyleniyor zaten. Aklı başında hangi insan “Muro”dan dolayı bir terör örgütüne sempati duyabilir ki? Olur mu böyle bir şey? Bu, bir film, bir rol. Amerikan gangster filmlerini izlediğimiz zaman; o mafya adamlarına, sempatiyle mi bakıyoruz?

* Evet ama zaman zaman haberlerde suç işleyen insanların, bazı dizilerden esinlendiklerini söylediklerine şahit oluyoruz...

Bunların gerçek olmadığını düşünüyorum. Bizim diziyle ilgili de böyle şeyler söylendi. Avukatlar araştırdı ve söylenenler asılsız çıktı.

* Sizin çocukken özendiğiniz bir televizyon ya da sinema kahramanı yok muydu?

“Superman”a özenirdim. Hatta onun gibi uçmayı bile denedim (Gülüyor). Ama biz Superman’ın gerçekten uçtuğunu zannediyorduk. Oysa şimdiki çocuklar her şeyin farkında!

* Peki “Muro” rolünün üzerinize yapışmasından korkuyor musunuz?

Hayır. Daha önce eşcinseli de oynadım ama Allah’a şükür heteroseksüelim! Kendimi rolüme kaptırmam. Normal hayatta yapamayacağınız şeyleri, oyunculukta yapıyorsunuz. Bu; keyifli bir şey. Benim için “Hamlet”i oynamak, tıpkı saklambaç oynamak gibi bir şey. Oyunculukta canlandırdığın rolün içine girip, eğleniyorsun. Zaten kendin eğlenmezsen, ortaya kesinlikle iyi bir şey çıkmaz. Ama bu oyunu fazla da büyütmemek lazım.

* “Muro” karakterini oluştururken esinlendiğiniz birileri oldu mu?

İlk gün sete gittiğimde aklıma gelenleri yaptım. Hala rolümü geliştiriyorum. Bu karakterin ucu açık; her yere gidebilir. Gözlem ise hayatın içinde sürekli oluyor zaten. Genelev kadınını oynayan biri, belki geneleve gidip gözlem yapabilir ya da yapmalıdır. Ama ben “Muro” için birkaç bombalı eyleme mi katılacağım? Allah’a şükür; öyle bir olay yaşamadım (Gülüyor).

* Senaristler Muro’yu öldürürse, ne hissedersiniz?

Ben bu diziden önce de oyunculuk yapıyordum. Bir sonraki rolümde bu kadar popüler olmasam da, benim için dünyanın sonu gelmez. Zaten 6 ay öncesine kadar popüler bir adam değildim. Benim tek derdim şu; Allah sağlığımı elimden almasın ve ben her zaman oyunculuk yapabileyim.

* Muro’ya benzeyen birtakım yönleriniz var mı?

 Alakamız yok. Ben rolümü oynarım, gerisine de karışmam.

* Anneniz bile size “Muro” diye hitap ediyormuş ama...

Evet çünkü annem canlandırdığım karakteri çok sevdi. Oynadığım rolün bu kadar tutması, ona gurur veriyor. Evladının iyi bir yerlere gelmesi, hangi ebeveyni mutlu etmez ki? Benim babam vefat etti. Annem benim her şeyim, en büyük hayranım. Ne yaparsam yapayım, her koşulda beni kabul edecek tek insan o. Hayatta bu güven duygusundan daha güzel ne olabilir ki? Ben de anne olmak istiyorum. “Muro” da anne olmak istiyor (Gülüyor).

  Sabah



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Sanat ve Felsefe >Benimle Çıkar Mısın?>
  14.May.2008 Çar 00:32:22
fiogf49gjkf0d

  "Benimle çıkar mısın?"

 

21 senelik evlilikten sonra "aşk ışıltısını" canlı tutmanın yeni bir yolunu buldum. Bir süre önce, başka bir kadınla çıkmaya başladım ve bu aslında eşimin fikriydi. Bir gün eşim, beni çok şaşırtarak:

"Biliyorum ki onu seviyorsun" dedi .

Şiddetle itiraz ettim: "Ama ben seni seviyorum!!!"

"Biliyorum ama aynı zamanda onu da seviyorsun. Ona da zaman ayırman gerekiyor"

Karımın, ziyaret etmemi istediği "öbür kadın", 19 yıldır dul olan annemdi. İşimin yoğunluğu ve üç çocuğumun beklentileri sebebiyle annemi görme fırsatım pek olamıyordu. O akşam annemi yemeğe ve ardından sinemaya davet ettim. Endişelendi ve hemen "İyi misin, her şey yolunda mı" diye sordu.

Annem de geç saatte gelen bir telefonun veya sürpriz bir davetin mutlaka kötü bir anlamı olacağından şüphelenen tipte kadınlardandı.

"Seninle beraber ikimizin biraz zaman geçirmemizin güzel olacağını düşündüm" diye yanıtladım. Sadece ikimiz mi?" Biraz düşündü ve "Çok isterim" diye cevap verdi.

O Cuma, iş çıkışı onu almaya giderken kendimi biraz gergin hissediyordum. Eve vardığımda fark ettim ki o da, randevumuzdan ötürü hafif gergin görünüyordu. Kapısının önünde, paltosunu çoktan giymiş bir şekilde bekliyordu. Saçlarını yaptırmıştı ve üzerinde babamla kutladıkları son evlilik yıldönümlerinde giydiği elbise vardı. 

Bana melekler kadar ışıltılı bir yüzle gülümsedi. Arabaya bindiğimizde "Arkadaşlarıma oğlumla dışarı çıkacağımı söyledim ve gerçekten çok etkilendiler" dedi. "Randevumuzun nasıl geçtiğini duymak için sabırsızlanıyorlar."

Gittiğimiz restoran, çok şık olmasa da sevimli, sıcak ve servisin kaliteli olduğu bir mekândı. Annemse, bir kraliçe edasıyla koluma girdi. Yerimize oturduktan sonra ona menüyü okumam gerekmişti, çünkü küçük yazıları göremiyordu. Ben daha menünün ortalarındayken annemin nemli gözlerle ve nostaljik bir gülüşle bana bakmakta olduğunu fark ettim:

"Eskiden, sen küçükken, menüleri okuyan bendim, sense meraklı bakışlarla beni dinlerdin" dedi. Ben de gülümsedim: "O zaman, şimdi senin rahat rahat oturma sıran ve ben de okuyarak borcumu ödeyebilirim" dedim. 

Yemek boyunca muhabbetimiz çok güzeldi, sıra dışı hiçbir şey olmadı ama eskilerden ve hayatlarımızdaki yeniliklerden bahsederek kaybettiğimiz zamanın birazını telafi etmeye çalıştık. O kadar çok konuştuk ve eğlendik ki film saatini kaçırdık. Akşam annemi bırakırken; "Seninle tekrar çıkmak isterim  ama ancak bu sefer benim seni davet etmeme izin verirsen" dedi ve bir akşam tekrar buluşmakta karar kıldık.

Eve geldiğimde eşim yemeğin nasıl geçtiğini sordu: "Çok güzeldi" dedim. "Düşünebileceğimin çok üstündeydi".

Birkaç gün sonra annem aniden ciddi bir kalp krizi sonucu vefat etti. Bu o kadar ani gerçekleşmişti ki onun için bir şey daha yapma şansım olmamıştı. Birkaç zaman sonra evime, annemle yemek yediğimiz restorandan, ödenmiş iki kişilik bir yemek faturası ve üzerine iliştirilmiş bir not yollandı: "Oğlum, bu faturayı önceden ödedim, çünkü seninle kararlaştırdığımız randevu gününe gelemeyeceğimden neredeyse yüzde yüz emindim. Yine de iki kişilik bir yemek ayarladım çünkü bu sefer eşinle beraber gitmenizi istiyorum. Seninle olan o günkü randevumuzun benim için ne anlam ifade ettiğini bilemezsin. Seni Seviyorum."

O esnada, "Seni Seviyorum" demenin ve hayatta değer verdiğimiz insanlara hak ettikleri zamanı ayırmanın önemini anladım. Hayatta hiçbir şey ailenizden  daha önemli değildir. Onlara hakları olan zamanı ve ilgiyi verin çünkü böyle şeyleri  erteleyebileceğiniz "başka bir zaman"ı her istediğinizde yakalayamayabilirsiniz.

 

  ALINTIDIR



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Obez Hayvanlar>
  14.May.2008 Çar 00:14:02
fiogf49gjkf0d

 

Obez Hayvanlar

 

 



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >BİLİM VE TEKNOLOJİ HABERLERİ>
  13.May.2008 Sal 23:48:26
fiogf49gjkf0d
Google Facebook´a rakip
 
Dünyanın en büyük arama motoru Google, kullanıcıları arkadaşlarıyla iletişim halinde tutacak yeni bir hizmet başlatarak, Facebook ve MySpace gibi popüler sosyalleşme sitelerinin yolunu izliyor.

Google, "Friend Connect" adlı yeni yazılımıyla, kullanıcıların kişisel profil ve uygulamalarını diğer web sitelerine taşıma olanağı sağlıyor.

Şirketin mühendislik direktörü David Glazer, henüz geliştirilme aşamasında bulunan uygulama ile her web sitesi sahibinin, sitesine küçük bir parça kod ekleyerek, karmaşık bir program yazmak zorunda kalmadan yeni sosyal uygulamalar elde edebileceğini belirtti.

Örneğin bir kullanıcının kendi web sitesinden ayrılmadan diğer arkadaşları veya kişiler ile iletişim halinde olabileceğini belirten şirket yetkilileri, kullanıcının web sitesini ziyaret edenlerin diğerlerinin yorumlarını okuyabileceklerini, kendi profillerine müzik ekleyebileceklerini ya da web sitesinin duvarında yazılı mesajları görebileceklerini kaydettiler.

Friend Connect in Data Availability uygulaması da, kullanıcılara Yahoo, PhotoBucket, Twitter ve eBay aracılığıyla bilgi paylaşımı sağlayacak.
 
Kaynak: internethaber


HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Haber >Güncel haberler >Köşe Yazısı: Dikkat; tsunami geliyor!>
  13.May.2008 Sal 12:15:12
fiogf49gjkf0d

Dikkat; tsunami geliyor!

Kutsal metinlerde tek tanrılı inancın ve kitaplı üç Zebur u sayarsak dörtdinin başlangıç referansı olan Hazreti İbrahim döneminde Mezopotamya da 300 yıl süren kuraklıktan söz edilir.
Hazreti İbrahim in torunu Yakup un da ömrünün son yıllarında bir türlü bitmek bilmeyen kuraklığın yol açtığı kıtlık yüzünden oğullarının bazılarını Mısır a gönderdiği anlatılır.
Kuraklığın daha sonra da hükmünü sürdürdüğü veya yeniden bölgeyi kasıp kavurduğu, Hazreti Musa nın soyundan gelen Hazreti İlyas ın İsrail Kralı Aşab ı "Korkunç bir kıtlık başlamak üzere" diye uyardığı da metinlerde yer alır.
Son arkeolojik bulgularla kutsal metinlerdeki bu öykülerin efsane olmadığı, Harranlı Hazreti İbrahim ve sonrasında gerçekten müthiş kuraklığın yaşandığı kanıtlandı. Yale Üniversitesi nin Ortadoğu arkeolojisi bölümünün başkanı Prof. Harvey Weiss in Harran ile Habur arasındaki bölgede yaptığı araştırmalarla.

Kentler kaderine terk edildi
Bu bölge Milat tan önce 2200 ile 1900 arasında öylesine korkunç bir kuraklığın pençesine düştü ki, balta girmemiş ormanlar birkaç yılda çöle dönüştü. On binlerce kişiyi barındıran kentler kaderine terk edildi. Çünkü insanlar ekmek ve su bulabilmek için başka diyarlara göç ettiler.
Araştırmalara göre, bu tarifsiz kuraklığın nedeni Atlantik Okyanusu sularının soğumasıydı. Bu büyük ısı düşüşü nemi kuzeye çeken bir alçak basınç merkezi yaratmış, Akdeniz in ve Ortadoğu nun yağmur bulutlarını Atlantik e sürüklemişti.
Günümüzde de böyle bir değişim var mı; henüz hiçbir uzman kesin bir görüş belirtemiyor (Tek istisna: ABD Savunma Bakanlığı nın isteğiyle 2003 Ekim inde hazırlanan raporda, ani iklim değişikliğinin, yani dünyanın birdenbire soğumasının kurak bölgelerden yaşanabilir yörelere çok yoğun göçlere yol açacağı, bunun da birçok devlet için çok ciddi ulusal güvenlik sorunları doğuracağı ayrıntılı olarak anlatılıyor.)
Evet, günümüzde de böyle "Ani" bir değişim var mı, oluşmak üzere mi; kimse yanıt veremiyor ama Güneydoğu Anadolu olağanüstü bir kuraklığın pençesinde kıvranıyor.
Hem de Adana yı sellerin götürdüğü, Van da kar yüzünden yolların kapandığı bir dönemde.
Adana ile Van arasındaki coğrafyada yer alan Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Siirt, Şırnak, hatta Malatya ve Elazığ neredeyse bir damla yağmura muhtaç durumdalar. Daha kötüsü; hava tahmin raporlarına göre bölgede önümüzdeki günlerde, hatta haftalarda, hatta hatta aylarda da kim bilir belki yıllarda daciddi bir yağış beklenmiyor.

Yine kitlesel göç tehlikesi
Saydığımız iller Türkiye nin Konya Ovası ndan sonra ikinci buğday ve arpa ambarı. Yine o iller Türkiye nin mercimek üretiminin yüzde 90 dan fazlasını sağlıyor.
Yöre gazetelerinin görüşlerine başvurdukları çiftçiler, "Hayatlarında böyle bir kuraklık görmediklerini" anlatıyorlar. Çoğunun yaşı 60 ın epey üstünde. Yani, en azından son yarım yüzyılın en kurak dönemini yaşıyorlar.
Balta girmemiş ormanlarla kaplı Mezopotamya yı çöle dönüştüren Hazreti İbrahim çağındaki uzun süreli kuraklık geri mi geliyor? Meteorologlar bu soruya da doyurucu bir yanıt veremiyorlar. (Tabii Pentagon un yukarda sözünü ettiğimiz raporundaki bulguları bir yana bırakırsak.)
Ancak bölgeden gelen haberler "Alarm" zillerinin çalınmasını gerektiriyor: Denkler toplanmaya başlandı. Herkes göç hazırlığında. "Herkes" derken binler değil, on binler değil, yüz binlerce kişiyi kastediyoruz. Kim bilir belki de milyonları.
Uzmanların "Hidrolojik stres" dedikleri bir kitlesel çöküşten, Hazreti İbrahim dönemindeki gibi köylerin, kasabaların, hatta kentlerin bir anda boşalması olasılığından söz ediyoruz.
Yakup döneminde Mısır a gitmişlerdi. (Şimdi kuraklık nedeniyle Nil in de debisinin yüzde 95 ini yitirmesi olasılığından söz ediliyor.)
İlyas zamanında Lübnan a akın etmişlerdi. (Günümüzde orası da suya muhtaç.)
Şimdi nereye gidecekler? Kuzey Irak a mı? Güneydoğu daki kuraklık orada da var. (Hatta 100 yıldır böyle bir kuraklığın görülmediği belirtiliyor.)
Hem sonra onlar artık yağmur değil; aş ve iş derdindeler. Göç yönleri belli: Akdeniz! Ege!
Yani? İstanbul, İzmir ve Antalya başta olmak üzere Akdeniz ve Ege kıyılarına "Tsunami" geliyor. Denizden değil, karadan. Hazır mısınız?
 
  Erdal Şafak, Sabah, 12 Mayıs 2008 Pazartesi
 
<<1...8283848586878889909192 93949596979899100101102...200...300...400...419>>