ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
5 Mayıs 2024, Pazar 07:21   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  HoKKaBaZ> Forum Mesajları
    HoKKaBaZ'e ait Toplam 4182 Forum Mesajı var
<<1...8384858687888990919293 949596979899100101102103...200...300...400...419>>


HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >İSTİKLAL MARŞINI UNUTTU :-O>
  12.May.2008 Pzt 12:14:04
fiogf49gjkf0d

Merhabalar,

 

Editörler konuların bizzat katılımcısıdırlar, kenarda kukla gibi beklemezler. Öncelikle bunu bir kenara not almamız gerekir.

Bazı kişiler ağızlarına benim bir siyasi partiyi kayırdığım gibi saçmalığı dolamışlar. O kişiler bilmeliler ki, ben oyumu o dilinizdeki partiye vermedim. Oy verdiğim parti sizin fikrinizde olan parti de değil. Ama oy verdiğim partiyi en ağır şekilde burada eleştirdiğimi, ve hala da o partinin takındığı tutum ve tavırlardan hoşnut olmadığımı belirtmek isterim. Benim siyasi düşüncelerimi ifade eden bir parti şu an Türkiye’de mevcut değil. Zaten yakın arkadaşlarım bunu iyi bilirler. Buradan da anlaşılacağı gibi, hangi siyasi ideolojiyi desteklediğiniz benim için hiç önemli değil. Ama sanırım bazı arkadaşların yaraları var, devamlı o yarayı kaşıyıp kanatıyorlar. Sakıncalı bir durumdur bu. Dikkat edilmesi gerekir, kansere yol açabilir.

Esasında bu ve benzeri başlıkların forumda barındırılmaması lazım. Çünkü tartışma adabını hala öğrenememişiz baksanıza. Kendi fikirlerimizden olmayanları sürekli küçük düşürmeye yönelik hareketler ile hakaret etmeye meyilliyiz:

 

·prensess344· :
Benim attığım adımları idrak edemeyecek kadar toysun.....

·prensess344· :
Baş şişireceğine fikir pişir…...

 

Bu ve benzeri örnekleri çoğaltmak birçoğumuz için mümkün. Daha birçok kişide bunu gördüm. “Cahilsiniz, körsünüz” diye ahkâm kesenler var aramızda. Kendi fikirlerini düzgün bir şekilde dile getiremeyen, veyahut cevap veremeyen bu kişiler hep aynı yolu seçiyorlar nedense.

Hepimiz insanız, muhakkak hatalarımız var hepimizin. Hiçbir canlı mutlak bir güç sahibi değil, ve dolayısı ile mükemmel değil. Fikirlerimizi ifade ederken karşımızdakine yönelik bir saldırıda bulunmadan yapmalıyız. Hepimizin bilmediği şeyler var, bunları düzgün bir şekilde birbirimizle paylaşmalıyız. Birbirimizden öğreneceğimiz o kadar çok şey var ki...

 

Bu arada, akıl yaşta değil baştadır J

 

Kolay gelsin.

 

 

Demekoyle için özel bir not: Kendi mesajlarını incelersen, sürekli olarak bir editör takıntın olduğunu göreceksin. Bu konuda bir daha cevap yazma gereksinimi duymuyorum. Ama istersen ChatCity içerisinde konuşabiliriz.



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >İSTİKLAL MARŞINI UNUTTU :-O>
  11.May.2008 Pzr 21:48:08
fiogf49gjkf0d
fiogf49gjkf0d
·DemekOyle· :

Aslında  Sayın Prensess344 ün haklı olduğunu düşünüyorum.(Sadece sitedeki bir  haksızlığı dile getirmiştir)

Ancak konunun AKP yada CHP ile ilişkilendirilmesi yanlıştır.Yukarıdaki olayın CHP ile ilgisi yoktur.Bireysel olaylarla tüm partiyi karalayamazsınız.

Sitede AKP ye en eğır eleştiriler,yazılar,karikatürler yayınlanırken  Sayın HokkabaZ neredeydin?

Sayın Hokkabaz,lütfen kendini tarafsız bir kişi olarak gösterme.

Bu başlığa ilk cevap veren kişinin site Editörü olması düşündürücüdür.

Şunu söylersen daha doğru olur: Ben her zaman kendi doğrularımın tarafıyım.

Editörlerin Anasayfada belirtilen yetkilerinin hüküm sürdüğü ve tartışmanın asıl tarafları olmadığı günler dilerim.

Eğer beni AKP li diye nitelendirecekseniz ben buna sadece gülerim :)CHP de bizim AKP de bizim MHP de..

Hepsinin saygıyı hakketiğini düşünüyorum.En azından Türk insanının seçimlerine saygı duyulmalı.

Selam Demekoyle,

 

Öncelikle kendini gizlediğini sanarak değişik bir rumuz ile su bulandırma gibi bir görevi kendine yüklediğin için sana şükranlarımı borç bilirim. Neyse ki benim için hepiniz birsiniz, ve kim olup olmadığın da ilgilendirmez beni.

İlgili başlıkta açıklama yapmam gerekmediği halde seni bu konuda bilgilendirdim. Ama sen her zaman kendi bildiğini okumayı adet edinmişsin anlaşılan. Karikatür başlığına eklenen karikatürleri silmem söz konusu olamaz, karikatür olmayanları silmediğimi nerden biliyorsun? Sen ille de bir cevap verme ihtiyacı duyarsan bunu karikatürlerin bulunduğu bir başlığa köşe yazıları ekleyerek ve devamında saldırgan tutumlar sergileyerek yapamazsın. Ya karikatürü beğenmediğini uygun bir dille belirtirsin, ya da bir karikatür ile cevap verirsin.

Kurallar dahilinde eleştirilere her zaman yer verilir. Kendi kendine birçok paranoya yaratmışsın. Bu kadar yorma kendini.

 

Kolay gelsin.

 



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >İSTİKLAL MARŞINI UNUTTU :-O>
  11.May.2008 Pzr 15:38:40
fiogf49gjkf0d

 

Ben taraflı editörüm evet. Doğruluğun tarafındayım. Ve asla doğruluğun tarafından ayrılmayacağım. Herkese aynı gözlerle bakmaya devam edeceğim.

Mesajın niceliğinden çok niteliği önemlidir. Senin 4000 tane mesajının olması hiçbir şey ifade etmez ki. Sen objektif olduğundan dolayı son eklediğin başlıklara bir göz at istersen. Neden hepsinde “demokrasi eşittir Akp” gibi bir anlam var? Ve Chp ile alaka kurulmak istenmiş binbir türlü hikaye...

Bu arada, ben hiçbir partinin sempatizanı değilim. Bunu söylerken de vicdanım rahat. Bazıları gibi ben o partiyi tutmuyorum ama, kem küm vs. de demiyorum.

 

Kolay gelsin.

 

 

 

Not: Prensess344 nicki ile yazmayacaksan, KarakterinKaderindir olan nickin ile de cevap yazabilirsin J



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >İSTİKLAL MARŞINI UNUTTU :-O>
  11.May.2008 Pzr 15:11:32
fiogf49gjkf0d

Konudaki öğretmenin Akp’li veya Chp’li olmasıyla bir alakası yok Prenses344. Bir öğretmenin hata şansı olamaz mı? Okul yıllarımda bu ve benzeri vakalar birçok defa yaşandı ve İstiklal Marşı tekrar okunarak çözümlendi. Bunun büyütülecek bir tarafı yok. Kaldı ki objektif bakmak demek, sadece senin gibi düşünmek değildir. Her konuya “objektif bakarsak” diye iki kelime yazı yazmakla objektif olunmuyor.

Özgürlük nedir Prenses344? Özgürlük dediğimiz şey; “Benim dediğim doğru, senin dediğin yanlış” demek değildir.

Daha komik cümleler sarf etmemeniz dileğiyle J



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >İSTİKLAL MARŞINI UNUTTU :-O>
  11.May.2008 Pzr 14:41:16
fiogf49gjkf0d

Konuda haber değeri taşıyan bir şey göremiyorum. Propagandadan öteye geçmeyecek bir başlık olmuş maalesef. İnsanlık hali herkes şaşırabilir. Her ne kadar öğretmen de olsa, o da bir insan. Bu yüzden toplum içerisinde birden heyecanlanıp şaşırması mümkün. Tabiî ki gönül isterdi ki öğretmenimiz şaşırmasın, böyle bir olay yaşanmasın.

Bir öğretmenin İstiklal Marşı’nı unutması söz konusu olamaz. Sırf o öğretmen Chp’li diye bir pireyi deve yapma olayına girişilmiş.



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Alternatif Reklam Fikirleri :)>
  10.May.2008 Cmt 12:33:03
fiogf49gjkf0d

"Samurai"sinden "3’ü 1 arada"sına kadar hepsi eğlenceli çalışmalar. Yalnız, günün anlam ve önemini anlatan olan bu olmalı:

Mihraace :



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Meksika`da Osmanlı Saat Kulesi>
  10.May.2008 Cmt 00:52:37
fiogf49gjkf0d

 

Merhaba Arkadaşlar,

 

Bu açıklama mesajını yazarken bir yandan gülüyorum J Neden mi? Çünkü kimsenin mesajında durduk yere edit yazmaz. Şayet edit yazıyorsa, o forum mesajında ters olan şeyler yetkili kişiler tarafından düzeltilmiştir demektir. Ve kim tarafından düzenlendiği (editlendiği) size bildiriliyorsa bundan memnun bile olmanız lazım.

Kimsenin mesajları durduk yere düzenlenmez (editlenmez). Manolya41 nickli üyenin mesajlarının arasında düzenleyip tekrar paylaşıma sunduklarım oldu, ve orada da kimin düzenlediğini şüpheye bırakmamak için bunu kendim yaptığımı belirttim.

Bir forum mesajı eklendikten 1 saat sonra değişime uğramışsa, o forum mesajını tekrar düzenleyen kişinin kim olduğunu bilmek mesajın sahibinin en doğal hakkıdır. Yoksa tek tek her üyenin “Bu neden editlendi?” gibi bir soru sorması son derece gereksizdir. Bir forum mesajı yeniden düzenleniyorsa (editleniyorsa) elbet bir nedeni vardır.

 

Kolay gelsin.

 



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Köşe Yazısı: Formula...>
  9.May.2008 Cum 14:07:06
fiogf49gjkf0d

  Formula...


57 tur atacaklar.

306 kilometre.


220 litre benzin yakacaklar.

(Çünkü motor, motor değil, zannedersin rafineri... Kullandıkları benzin de, bizim otomobillerimizde kullandığımız benzin değil, özel bir yakıt.)

*

Velev ki...

Kurşunsuz benzin kullanıyorlar.

*

Felipe Massa’yı ele alalım.

Depoyu full’erse...

741 lira öder.

*

İstanbul’dan önce neredeydi?

Barcelona’da.

Orada kaça full’edi?

467 lira.

*

İstanbul’dan nereye gidecek?

Monaco’ya.

Orada kaça full’eyecek?

550 lira.

*

Japonya’da full’erse...

412 lira.

İtalya’da full’erse...

313 lira.

Kanada’da full’erse...

300 lira.

*

İstanbul’da?

741 lira!

*

Kabak gibi ortada...

Bizim "benzin vergisi"ni sollayabilen Formula otomobili icat edilmedi henüz!

Tur bindiriyoruz, tur.

  Yılmaz Özdil, Hürriyet, 9 Mayıs 2008 Cuma



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Mühim Mevzular >Politika, Tarih >Yeni Genelkurmay Başkanımız: İlker Başbuğ>
  8.May.2008 Per 22:15:13
fiogf49gjkf0d

İşte Org. Büyükanıt’ın yerine geçecek dünün mareşali, bugünün komutanı İlker Başbuğ...

İlker Başbuğ, dört ay sonra görevi Yaşar Büyükanıt’tan devralacak. Kamuoyu onu ciddi yüz ifadesi ve konuşmalarında yaptığı derin sosyolojik tahlillerle tanıdı. Bazılarına göre ülkenin uzun süredir beklediği (!) ‘kodu mu oturtan’ komutan. Yakınlarına göre ise bambaşka biri. Örneğin, henüz Kuleli öğrencisiyken en yakın arkadaşları ‘cool görünümü’ nedeniyle ‘mareşal’ diye sesleniyordu.

İşte yeni Genelkurmay Başkanımızın bilinmeyen yönleri

- Anne ve babası Makedonya’nın Manastır ilinden Afyon’a göç etti
- Babası yedi yaşında vefat etti
- Dedesi, anneannesi, dayısı ve teyzeleriyle büyüdü
- Maddi gelirleri dedesinin emekli, annesinin dul aylığıydı
- Asker olmayı, Kulelili öğrencilerin fiyakası nedeniyle istedi
- Fenerbahçe taraftarı. İlk FB maçına dayısı götürdü
- 27 Mayıs ve 22 Şubat olayları, üzerinde derin izler bıraktı
- Annesine çok düşkündü. Şark hizmetinde bile annesi yanındaydı
- Alt rütbeliler, ‘Hocam’ derdi
- Felsefe ve sosyoloji düşkünü. Geniş bir klasik müzik arşivi var




Makbule Hanım, Süleyman Bey’e akşam kahvesini sunduğunda, radyonun lambası artık ısınmış, ajans saati de gelmişti. İkinci Dünya Savaşı’nın son yıllarının yaşandığı o günlerde, spiker heyecansız bir ses tonuyla gelişmeleri sıralıyordu. Türkiye’nin de savaşa katılması için baskılar iyiden iyiye artmıştı. İngiltere Başbakanı Winston Churchill, “Almanlara karşı topraklarınızda bize üs açın” diyordu. Milli Şef verdiği beyanatta halkı sükûnete çağırıyordu. Vatandaş kuyruklardan şikâyetçiydi, yağ bulamıyordu. Verem hastalığının önüne geçilemiyordu.
Haberlerin sonuna yaklaşıldığında, Makbule Hanım kahvesinden bir yudum daha aldı. Daralmıştı. Süleyman Bey’e döndü. Sessizce eşini izledi. Oysa yeni hayatının henüz başındaydı.




Afyonkarahisar’da, oturuyorlardı. Makbule Hanım, Afyon’da doğmuştu, ama kökenleri Makedonya’nın Manastır iline uzanıyordu. Güzel, alımlı bir hanımdı. Ama yüzünde, suçiçeğinden kalma noktacıklar vardı. Eşi Süleyman Bey, il özel idaresinde çalışıyordu. Manastır doğumluydu. Zaten aileleri ‘suyun öteki tarafından’ tanışıktı. Önce İzmir’e, sonra Afyon’a taşınmışlardı.

İlker bu dönemde, 29 Nisan 1943’te dünyaya geldi. Doğum evde gerçekleşti. İsmini ebesi verdi. İlker, ailenin tek, baba Süleyman Bey’in ise ikinci çocuğuydu. Çünkü Makbule Hanım, Süleyman Bey’in ikinci eşiydi. İlk evliliğinden Melahat adlı bir kızı vardı.




İlker, ilkokula Afyonkarahisar’da Cumhuriyet İlkokulu’nda başladı. Akranlarından daha uzun boylu, zayıfça ama yakışıklı bir çocuktu. Babası Süleyman Bey, İlker henüz yedi yaşlarındayken, verem nedeniyle vefat etti. Makbule Hanım, eşinin son günlerinde sürekli yanında, hastanedeydi. Ama İlker’i babasının yanına hiç götürmedi. Çünkü verem bulaşıcıydı.

Babasını kaybeden İlker, Afyon’da yalnız değildi. Anne Makbule Hanım’ın babası Hasan, annesi İsmet ve iki kız kardeşi bu şehirdeydi. Makbule Hanım’ın aslında beş kardeşi vardı. Ancak üçü çeşitli nedenlerle Afyon dışındaydı. İlker, annesiyle birlikte dedesinin evine yerleştiği için okulunu da değiştirmek zorunda kaldı. 27 Ağustos İlkokulu’na kaydedildi ve buradan mezun oldu. Ortaokul için Afyon Lisesi’ne gitmeye başladı. Bu lise, Türkiye siyasi tarihinde önemli bir yere sahip. İki cumhurbaşkanı; Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer, bir Genelkurmay Başkanı; İsmail Hakkı Karadayı mezunları arasında.




Baba Süleyman Bey’in ölümünün üzerinden yaklaşık beş yıl geçmişti. Yıl 1955. Bu tarihte anneanne vefat etti. Bunun üzerine Hasan Dede, Makbule Hanım, İlker ve küçük teyzesi İstanbul’a taşınma kararı aldı. Büyük teyze Belkıs Hanım ve dayı Orhan Bey’in yanına gideceklerdi.

İstanbul’daki adresleri Kuzguncuk’tu. Büyük teyze Belkıs Hanım, çocukları ve heykeltıraş eşi Rahmi Artemiz bu semtte yaşıyorlardı. Evin büyüğü Hasan Dede’ydi, memur emeklisiydi. Orhan Dayı, İlker’in ağabeyi gibiydi. Orhan Dayı, Kuzguncuk’un popüler delikanlılarındandı. Asker kökenliydi; Bursa Askeri Işıklar Lisesi’ne girmiş, ama yarıda bırakıp hukuk okuyarak avukat çıkmıştı. Ayrıca İlker’in Fenerbahçeliliği dayısından kaynaklanıyordu. İlk FB maçına o götürmüştü.




İlker ve ailesinin Kuzguncuk’ta kalacağı ilk ev Berberoğlu Sokak’taydı. Yıl 1955. İlker, bu evde otururken 6-7 Eylül olaylarına tanık olacaktı… Hatırlanacağı üzere 1955 yılında, “Atatürk’ün Selanik’te doğduğu eve bomba atıldı” yalan haberiyle 6 Eylül’de başlayan olaylar sonucu 16 Rum, bir Ermeni vatandaşı hayatını kaybetti. Bu olaylar sonucunda Türkiye’de yaşayan binlerce Rum, Türkiye’den göç etti. Bu kaos günlerinde İlker, Üsküdar’daki Fıstıkağacı Okulu’na kaydoldu. Yani bugünkü Anadolu Lisesi statüsündeki Üsküdar Lisesi’ne… Bu okul, öğretime ‘Kız Ortaokulu’ olarak başladı. Daha sonra liseye çevrilerek karma eğitim verdi.




İstanbul’daki ilk evlerinde sadece bir yıl kaldılar. Ardından yine aynı semtte Tahtalı Bostan Sokak’taki ahşap eve geçtiler. 1956’tan 1966’ya dek burada oturdular. Maddi durumları çok kötü değilse de, o kadar da iyi değildi. Hasan Dede’nin emekli, anne Makbule Hanım’ın da dul maaşı ile kıt kanaat geçiniyorlardı…

Hatırlayanlara göre, 1950’li yılların Kuzguncuk nüfusu 950 kişiydi. Bunun 760’ı Ermeni ve Rumdu. O yıllarda İstanbul’da denize girilebiliyordu. Kuzguncuklu gençlerin gözdesi ise Çukuryalı ve Cemilmolla sahilleriydi. Bir de Hollywood vardı. Burası gençlerin buluşma noktasıydı. İlk kaçamak bakışlar burada atılıyordu. Kuzguncuk’ta görüştüğümüz o yılların delikanlıları, “Biz gitmezdik” diyor. Onlardan biri de Cemal Kunt. Başbuğ’un karşı komşusu. Dönemi şöyle anlatıyor:

“O yıllarda piyasa yapılan iki cadde vardı. Biri Beyoğlu’ndaki İstiklal, diğeri de Kuzguncuk’taki İcadiye Caddesi. Bizim gibi o da Hollywood’a gitmezdi. Bizim evin olduğu binadan, İlkerlerin olduğu binaya elektrik kablosu çeker, voleybol oynardık.”

İlker, parlak bir öğrenciydi. 1957 yılına gelindiğinde yol ayrımına geldi. Kuzguncuk, Kuleli Askeri Lisesi öğrencilerinin gezmeye geldiği bir semtti. Üniformalarıyla dikkat çekiciydiler. İlker’in en yakın arkadaşı. komşusu Tamer’di. Aynı ortaokuldaydılar. İki kafadar, ‘asker’ olmak istiyordu. Kuleli’nin sınavına girip, kazandılar. Böylece büyük dayı tabip Muammer dışında, ailede bir asker daha olacaktı. Anne Makbule Hanım, “Oğlum kurtuldu” diyerek dualar etti…




İlker Başbuğ, Kuzguncuk’a, annesinin yanına sadece hafta sonları gelebiliyordu. Hafta içi Kuleli’deydi. Cumartesi günleri, okul çıkışı İlker için oldukça heyecanlı geçiyordu. Okuldan çıkar çıkmaz arkadaşlarıyla birlikte Çengelköy’e doğru koşmaya başlıyorlardı. Kuzguncuk ve Kuleli’den arkadaşı olan emekli kara pilot Albay Suavi Gökdel şöyle anlatıyor: “Kuzguncuk’a gidecek vapura Kandilli Kız Lisesi öğrencileri de biniyordu.” Gökdel, “Hayır, İlker de ben de yapmazdık” dese de, kızlarla uzaktan uzağa küçük bakışlar atılıyordu, bu vapurda. İlker ve Suavi, dönüş yolunda ise otobüsü tercih ederlerdi.

Sınıf Subayı Binbaşı İsmail öğretmen epey sertti. İsmail Binbaşı’nın ardından sınıf subayı olan Sabri Demirbağ ise İlker’in üzerinde derin izler bırakmıştı. Arkadaşlarının deyimiyle Demirbağ, ‘çok seçkin bir subaydı’. Nitekim daha sonra generalliğe yükseldi. Beden eğitimi öğretmeni Ruhi Saralp, felsefe öğretmeni Ali Rıza Koralp, İlker ve arkadaşlarının en sevdikleri öğretmenler arasındaydı. İlker, belki de bu öğretmenin etkisiyle ileride felsefe düşkünü olacaktı.

Eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Yardımcısı emekli Tümgeneral Erol Kırışoğlu, İlker Başbuğ’a nasıl seslendiğini şöyle açıkladı: “Kuleli’deyken 13-14 yaşında çocuktuk. Ama İlker öyle bir yapıya sahipti ki, hep cool’du. Ben daha o zamanlar kendisine ‘mareşal’ derdim.”

1960 yılı İlker için bir kırılma noktasıydı. Kuleli Askeri Lisesi’nden mezun olmuş, Ankara’daki Kara Harp Okulu’na başlamıştı. Ancak ne var ki aynı yıl, Türkiye için de bir eşikti. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez askeri müdahale gerçekleşmişti. 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti’nin ‘ülkeyi baskı rejimine ve kardeş kavgasına götürdüğü’ gerekçesi ile Türk Silahlı Kuvvetleri içinden bir grup subay, 27 Mayıs 1960 sabahı ülke yönetimine el koydu. İhtilalin etkisinin tüm yurtta hissedildiği günlerdi… Başbuğ’un Kuleli ve Harp okullarından devre arkadaşı emekli Tümgeneral Rıza Küçükoğlu, psikolojilerini şöyle anlatıyor: “Harp Okulu’na geldiğimizde 27 Mayıs olmuştu. Kuleli’deyken gelişmeleri sadece radyodan dinliyorduk. Zaten henüz çocuktuk. Okul yönetimi tarafından ihtilalle ilgili hiçbir şey yansıtılmamıştı. Harp okulunda ise iki akım arasında kalmıştık.” Küçükoğlu’nun “Arada kaldık” dediği kutuplar şunlardı: Harp Okulu Komutanı Albay Talat Aydemir ve arkadaşları, ordu içindeki 27 Mayısçıların tasfiyesine kızıyordu. Direniş için kimi genç subayları mevcut komutaya karşı örgütlüyorlardı. Sonuçta Talat Aydemir ve arkadaşları tasfiye edildi. Bu gelişme, tarihe 22 Şubat olarak geçti.

İlker Başbuğ ve devre arkadaşları böyle bir keşmekeş arasındaydı… Gerisini Rıza Küçüoğlu’ndan dinleyelim: “Harp Okulu’nda her gün derslere hazır kıta; silahlı ve teçhizatla girerdik. 1960 ihtilali dönemi bitmemişti. Politika okula yansımıştı. Derse bir gün Alparslan Türkeş tarafı, diğer gün karşı taraf gelip konferans verirdi. 22 Şubat’a gelecek olursak, o isyana tüm öğrenciler katılmamıştı. Bir kadro hareketiydi. 22 Şubat’ın ardından sömestr tatiline gönderildik. Ama dönüş için okul yönetiminin emrini bekleyecektik. Geldiğimizde farklı bir Harp Okulu bulduk; eğitim şekli ve yönetimi değişmişti. Talat Aydemir ve ekibi ayrılmıştı. Mezun olduktan sonra kıtalarımıza gittik. Ama maalesef bir yıl sonra (Talat Aydemir’in ikinci darbe girişimi) 21 Mayıs olayına katıldıkları için bazı devre arkadaşlarımız teğmen rütbesindeyken ordudan atıldı.” O günlerde Teğmen İlker Başbuğ, Maltepe 2. Zırhlı Tugay’da görevliydi.

Bu arada İlker, Harp Okulu’nun popüler öğrencileri arasında değildi. Ama derslerinde başarılıydı. Arkadaşları, “Pek ders çalışmıyordu ama zekiydi” diyor. İlk kez bu dönemde alınan iki de kız öğrenci vardı; Nusret Güzel ve Sezen Kavrar. Suavi Gökdel, “Bizden farkları yoktu. Öyle bir eğitimden geçiyorduk ki, onlar da erkek gibi olmuşlardı” diyor. 27 Mayıs ve 22 Şubat olayları, Harp Okulu’ndan sonra Piyade Okulu’na devam eden İlker Başbuğ’da derin izler bıraktı. Devre arkadaşı emekli Tümgeneral Rıza Küçükoğlu’na göre, “1961 ve 1962 Kara Harp Okulu mezunları ihtilal kelimesine bile hoş bakmadı. Hatta fobi olarak gelişti…”

Babasızlığın ne demek olduğunu çok iyi bilen İlker Başbuğ için anne, vazgeçilmez bir figürdü. Eşini erken kaybetmenin getirdiği bir refleks olsa gerek, anne Makbule Hanım da oğluna çok düşkündü. Öyle ki, Teğmen İlker Başbuğ’u şark hizmetinde bile yalnız bırakmadı. Zaten Hasan Dede de aynı yıl vefat etmişti. Başbuğ, 1966’da Iğdır ile Doğubayazıt arasındaki Suveren mevkiine atanmıştı. Burada Başbuğ ile aynı yerde görev yapan emekli Korgeneral Hasan Kundakçı, anne Makbule Hanım’ı şöyle anlatıyor: “Mükemmel biriydi. Herkes onunla konuşmak, hatta misafiri olmak isterdi. Fikrine başvurulurdu.”

Erkek çocuğu, anne figürüyle eşini seçermiş. Bu söz İlker Başbuğ için de geçerli. Çünkü Sevil Hanım da anne Makbule gibi ‘sözü dinlenir’ bir kadın. Bu arada Sevil Başbuğ’un nüfus cüzdanındaki adı Sevim.

Gelelim İlker Başbuğ’un evliliğine… Kuzguncuk’un en işlek caddesi İcadiye’deki postanenin müdürü Sevim Hanım’ın dayısıydı. Zaten Kuzguncuk küçük bir yer. Herkes gibi iki aile de birbirini tanıyor. Sevil Hanım’ın karacı subay babası Rizeli, annesi ise Artvin Arhavili… Aralık 1968’de, İlker Başbuğ’un şark hizmetinin ardından dünya evine girdiler. Evlendiklerinde İlker Başbuğ’un tayini, Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’na çıktı. Feride, çiftin ilk göz ağrısı. Kardeşi Murat ile aralarında 11 yaş var.

Yeni evli çiftin ilk evi, Muhafız Alayı’nda görev yapan subayların kaldığı Çankaya Lojmanları’ydı. Sevil Hanım, Çankaya Köşkü’yle bitişik olan lojmanlardaki Yelken Apartmanı’na gelin geldi. Tesadüf şu ki, 40 yıl sonra bugün de Çankaya Köşkü’nün bitişiğindeki konutlarda oturuyorlar.

İlker Başbuğ’un, yurtdışı deneyimi oldukça fazla. İngiltere Kraliyet Harp Akademisi ve NATO Savunma Kolejini bitirdi. Belçika/Brüksel’de NATO Uluslararası Askeri Karargâhı’nda Cari İstihbarat Plan Subaylığı yaptı. General olduktan sonra Belçika/Mons’ta Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Karargâhı’nda (SHAPE) Lojistik ve Enformasyon Daire Başkanlığı görevini yürüttü. Son olarak yine Mons’ta Milli Askeri Temsil Heyeti (NMR) Başkanlığı görevinde bulundu.

Emekli Tümgeneral Rıza Küçükoğlu, Başbuğ’un yurtdışı görevleri için şu yorumda bulundu: “Kara Harp Akademisi’nde yüzbaşı rütbesiyle öğretim üyesiydi. Binbaşı olunca İngiltere’de Kraliyet Kurmay Koleji’ne seçildi. O eğitim çok önemli. İngilizce akademik eserleri rahatlıkla takip edebiliyor. Ayrıca değişik ordulardan komuta ve kurmaylık konusunda deneyim kazandı.”

Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen ise şöyle değerlendiriyor: “Ona diplomat general yeteneği kazandırmıştır.” Eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Yardımcısı emekli Tümgeneral Erol Kırışlıoğlu da Eslen’le aynı görüşte. Hatta “Başbuğ asker olmasaydı iyi bir bilim adamı olabilirdi. ‘Bir daha dünyaya gelsem asker olmam’ sözünü ondan hiç duymadım” diyor.

Kırışlıoğlu, İlker Başbuğ’a yönelik ilginç bir anekdodu şöyle aktardı: “İlker kara pilotluğunu kazandı. Kursta gayet iyi olmasına rağmen kendi isteğiyle ayrıldı. Piyade olarak devam etti. Kurmay olmayı tercih etti. Akademiye birlikte girdik. Birincilikle bitirdi.” Bu arada anne Makbule Hanım, böbrek yetersizliği nedeniyle, 1988’de vefat etti. İlker Başbuğ için bu kayıp, belki de hayatının en büyük acısıydı.

Selin Ongun - Cemal Subaşı / TEMPO



HoKKaBaZ

HoKKaBaZ resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >Uyuz Hastalığı>
  8.May.2008 Per 02:49:14
fiogf49gjkf0d
 
  Uyuz Hastalığı

Uyuz, bir tür parazitin neden olduğu, deri altına yerleşerek kaşıntıya neden olan bir deri hastalığıdır. Bu hastalığa neden olan böcek çok küçüktür ve ancak mikroskop yardımıyla görülebilir. İnsandan insana bulaşan bir hastalık olan uyuz halk arasında "gidişik" olarak da bilinir. Ellerde, koltuk altlarında, parmak aralarında, karın bölgesinde, parmak aralarında yara ve kaşıntıya neden olur. Kaşıntı sonucu iltihap oluşabilir. Halk arasında uyuz hastalığının pislikten dolayı meydana geldiği gibi yanlış bir düşünce vardır. Bu hastalığa neden olan parazit, temiz ortamda da üreyebilir. Uyuz hastalığı, her yaşta ortaya çıkabilen bulaşıcı bir hastalıktır. Kış aylarında ve sonbaharda daha fazla görülür. Okullarda, askeriyede, toplumun bir arada yaşadığı yerlerde görülme ihtimali fazladır. Hastalık; 15 yıllık salgın dönemi, 15 yıllık sakin bir dönem izleyen evreler şeklindedir. İnsanların böceğe karşı direnç oluşturması bunun sebebini ortaya koymaktadır.

Uyuz Paraziti

Tam adı Sarcobtes Scabei`dir. İnsanın derisine yerleşen böcek, tüneller şeklinde ilerleyip, delikler açar. Bu şekilde deri altında yumurtlayarak ürer. Vücuda girdikten 15 gün sonra bir çok yeri sarar ve deri yüzeyine çıkar. Deride kabarma ve yaralara ve kıl köklerinde iltihaba neden olur. Hayatı boyunca insan derisinde yaşar.

Uyuzun Bulaşma Yolları

Uyuz, uyuz parazitinin bulaşmış olduğu kişiden, sağlıklı olan başka bir kişiye bulaşır. Yayılma ihtimali oldukça fazladır ve salgına yol açabilir. En çok birlikte yaşayan ailelerde, beraber uyuyan kişilerde bulaşma daha fazla görülür. Çocuklarda görülme ihtimali yüksektir. Yakın temasta bulunmak, dans etmek, el sıkışmak uyuzun diğer bulaşma yollarıdır. Hastanın yatak, kıyafet gibi eşyalarının başkaları tarafından kullanılması hastalığın bulaşmasına neden olabilen diğer yollardır.

Uyuzun Belirtileri Nelerdir?

Uyuzlu hastalarda en çok görülen belirti, geceleri artarak görülen kaşınmadır. Bu kaşıntı elde, parmak aralarında, göbek bölgesinde sıktır. Kalçalar, genital bölge, bacaklar da kaşıntı ve yaraların görüldğü yerlerdir. Kişiyi uykusundan uyandırır. Göğüs ve sırt bölgesinde, ayrıca yüzde kaşıntı ya da yara görülmez. Buralar parazitin tutmadığı yerlerdir. Sadece bebeklerde tüm vücudu sarabilir. Uyuz, deride kıvrımlı ya da çizgi şeklinde tüneller meydana getirir. Bu tünellerin üstü deride siyah noktalarla kaplıdır. Çünkü kir, buraları doldurmuştur. Hastalığın önemli bir belirtisidir. Hastalığın ilerlediği dönemlerde deri pullu ve kabukludur. Erken dönemlerde ise kırmızı kabarcıklar, su kabarcıkları ve döküntü görülebilir. Ayrıca şunu bilmek gerekir ki, kaşıntı ve yaralar görülmeden önce de uyuz vardır ve bulaşıcıdır.

Uyuz Tedavisi

Uyuz tedavisi kolay olan bir hastalıktır. Genelde krem şeklinde ilaçlar kullanılır. Kremler uygulanmadan önce banyo yapılarak vücut temizlenir. Daha sonra özellikle geceleri krem sürülür ve sabah tekrar banyo yapılır. Bu kremler kükürtlü olabilir. Krem sürerken dikkat edilmesi gereken bazı şeyler vardır. Kremi sürerken cildin kuru olmasına dikkat edilmeli, en az 8-10 saat vücutta kalmalıdır. Bütün vücuda krem sürülür ve ellerin yıkanamsı gereken durumlarda krem tekrar sürülmelidir. Bu şekilde 10 gün süren bir tedavi uygulanır ve kontrol edilir. Hastalık devam ediyorsa tedaviye devam edilir. Bu yöntemde kullanılan ilaçların yanma şeklinde yan etkisi olabilir. Tedaviden sonra ilk birkaç hafta kaşıntı devam edebilir. Diğer tedavi şekillerinden biri de vücuda solüsyon sürülmesidir. Yine krem gibi bu solüsyonda 8-10 saat vücutta kalmalıdır. Haftada bir kere gereken dozda uygulanır. Fazlası zarar verebilir. Ayrıca bu solüsyonun uygulanmaması gereken kişiler de vardır. Hamilelere, bebeklere, küçüklere, sinirsel bir hastalığı olanlara, bebek emziren annelere uygulanmaz. Bütün aile bireyleri tedavi edilmelidir. Hatta uyuz hastası olan bir kişiyle yakın teması olanlarda tedaviye dahil edilmelidir. Herkes tedavi edilmediği takdirde hastalığın kontrol altına alınması çok zordur. Ayrıca hastanın bütün eşyaları yıkanmalıdır.

Uyuzdan Korunmak İçin

* Uyuz hastalarının yatak, örtü, kıyafet gibi bütün eşyaları başkaları tarafından kullanılmamalıdır.
* Hastanın bütün eşyaları kaynar suda yıkanmalı ve sıcak ütü ile ütülenmelidir.
* En önemlisi uyuzlu kişilerle yakın temastan kaçınmak gerekir. Elini bile sıkmak hastalığın bulaşmasına yola açabilir.
* Yakınında uyuz hastası olan kişilerin de tedavi olması gerekir.
* Evde yıkanması zor olan eşyaların ilaçlanması gerekir.
* Okul, yurt gibi bir arada bulunulan ortamlarda hasta buradan uzaklaştırılmalıdır.
* Bütün kıyafetler banyodan sonra değiştirilmelidir.

Ayrıca uyuzlu kişilerin şunlara dikkat etmesi gerekir:

* Tedavi için sadece doktorun tavsiye ettiği ilaçlar kullanılmalıdır.
* Vücutta uyuzun yol açtığı yara ya da kabarcıkların sabunla ya da deterjan gibi maddelerle ovuşturarak yıkanması hastalığın kötüleşmesine neden olur.
* Tedavi iki kere tekrar edildikten sonra hala geçmiyorsa tekrar tedaviye başlamadan önce doktorunuza başvurun.

ALINTIDIR

                                                                                                                                                                          

  **Uyuz hastalığını da yakından tanımış olduk. Uyuz kullanıcılara ve adaylarına duyrulur :)

<<1...8384858687888990919293 949596979899100101102103...200...300...400...419>>