ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
21 Mayıs 2024, Salı 13:01   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  Nehir> Forum Mesajları
    Nehir'e ait Toplam 2574 Forum Mesajı var
<<1...100...200...247248249250251252253254255256257 258>>


Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >HER YALNIZLIKTA BİR KEŞKE VARDIR>
  9.Tem.2006 Pzr 23:59:00
HER YALNIZLIKTA BİR KEŞKE VARDIR

Uzak bir şehirdi, kendine bile uzak. Sanki bütün yakınlıklar başka diyarlara göçmüş ve bütün uzaklıklar kente bırakılmıştı.
Kalesi yalnızlık abidesi gibi dururdu koynunda. Ortasından geçen nehir şehri ikiye bölse de şehrin iki yakası kendi yalnızlığını yaşardı ve sanki iki farklı şehir gibi birbirine uzaktı. İşte hikaye bu şehirde yaşandı.
Kalabalık meydanlar, koşuşturan insanlar ve o insanlar arasında fark edilmeyi hak edenler yada etmeyeler. Genç adam yaşadığı aşk acısını yeni yeni küllendirmeye başlamıştı. Uzun zaman olmuştu gerçi. Her sabah yatağından kalkar önce yüzünü yıkar sonra bir sigara yakar ve daha açılmamış ciğerine dumanı çekerdi. Ortalık birden dumanlanır ve ardı arkası kesilmeyen öksürükle boğulurdu genç adam. Sonra bir çay içer kendine gelir üzerine aylardır yıkamadığı takım elbisesini giyer yola koyulurdu. Hergün bu rutinleri sanki yaşamak zorundaymış gibi yaşardı&
Genç adam yatağından doğruldu o gün ,ayağa kalktı ve yüzünü yıkamak için lavaboya gitti. Önce aynaya baktı,sakalları epey uzamıştı. Artık aynada kendini tanıyamıyordu. O kadar değişmişti ki. Oysa birkaç yıl evvel ne kadar da mutlu bir hayatı vardı. Her şey o kadar güzeldi ki&
Mutlu hayatında bir şeylerin eksikliğini hissetmeye başlamıştı.onunda beğenilmeye, sevilmeye, başını omzuna koyabileceği bir bedene, beraber gülüp beraber ağlayacağı insanoğlunun ilk var olduğundan beri hayatı onla paylaşacak birine ihtiyacı olduğunu fark etti.Sonra kalabalıklar içinde onca kadın arasından birine öyle bir çarpıldı ki; İş yerine yeni gelmişti genç kız.tanışmamışlardı ya da tanışamamışlardı.Onu ilk fark ettiğinde iç dünyasının en karanlık taraflarını aydınlattığına inanmaya başladı. Bu yüzden onu bir yıldıza benzetiyordu. Ne bir sokak lambası ne bir ateş alevi ne de bir deniz feneriydi. Hayır yıldızdı kız onun için. Çünkü sokak lambası sabah söner, ateş küllenir,deniz feneri sadece denizi aydınlatabilirdi. Yıldız o kadar uzaktı ki genç adama ;uzaklığı ürkütüyordu onu. Çünkü ona erişebilmenin imkansızlıkların toplamı kendisininse kör kuyuların çaresiz sakini olduğunu düşünüyordu. Evet artık mutlu bir hayatı yoktu. Onca yıldır aklına bile gelmeyen yalnızlığı ilk kez bu kadar yıpratıyor ve en savunmasız yanlarına ağır darbeler indiriyordu. Kör kuyuların yalnız sakiniydi artık.
Kuyuydu bu; karanlık derin ve merdivensizdi. Işık süzmeleri bir yere kadar aydınlatıyordu.yetmiyordu derin ve karanlıktı.
Kuyuydu bu; geceden geceye sarılabiliyordu yıldızının yakamozuna.aynası oluyordu.derinden ağlarken gülüyordu yüzüne onun.
Bir el bekliyordu sadece bir el . Bazen bedenin ağırlığını hissediyordu ruhu,gitmek istiyordu. Ama yazısı yazılmıştı alnına ve bırakıp gitmek olmazdı bedeni kurda kuşa. Dört mevsim; hazanda, kışta,yazda, baharda hep bakardı gök yüzüne. Zaman cellat gibi keserken günlerin başını, kan damlardı onun yüreğine.
Tanıştılar sonunda . Her gün öğle yemeklerini birlikte yediler. İş çıkışı gezmeye başladılar. Ama konuşmuyordu genç adam, konuşamıyordu. İçini dökemiyordu ona. Kulakları diline bu kadar yakınken seni seviyorum diyemiyordu. Konuşamadı da hiçbir zaman .
Yine bir sabah işyerine geldiğinde göremedi onu. Geç kaldı zannetti,gelir diye düşündü. Ama vakit geçiyor o gelmiyordu. Dayanamayıp sordu birilerine.
-Biliyor musunuz ,Gül hanım nerede ?
-Ha o mu unuttuk söylemeyi sana ayrılmış işten,nedenini söylemedi.Sabah erkenden gelip vedalaştı herkesle. Sen i göremeyince de kağıda bir şeyler yazıp çekmecene koydu.
Genç adam telaşlı bir şekilde çekmeceyi açtı. Kalbi yerinden fırlayacak gibiydi. Kağıdı buldu, açıp okumaya başladı. Neden sonra gözleri doldu, tutamadı ağladı. Kağıtta ne mi yazıyordu?
Seni çok sevdim. Ama yaptığım onca şirinliğe rağmen göremedin sevgimi. Anlayamadın ya da. O kadar çok bekledim ki senden ruhumu okşayacak birkaç kelime söylemeni. Olmadı. Ne ben söyleyebildim sana aşkımı, ne de sen anlayabildin. Bütün bunlar acı vermeye başladı artık. Senle bu kadar iç içeyken sensizliği yaşamayı götürmedi yüreğim. Ayrılmaya karar verdim .Kaç kez söylemeyi denedim ama söyleyemedim . İşte şimdi söylüyorum. SENİ ÇOK SEVİYORUM. Ama KEŞKE yüzüne söyleyebilseydim. Genç adam kağıdı okuduktan sonra altına kocaman harflerle keşke ben yapabilseydim yazdı.
Genç adam aynada kendini iyice süzdü.sonra odaya geçip bir sigara yaktı.ve öksürükten boğularak keşke dedi,keşke yapabilseydik.çünkü hiçbir şey keşke demek kadar acı vermiyor insana...
__________________



Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >HAYATIMDAKİ EN İYİ ÖĞRETMEN!!!>
  9.Tem.2006 Pzr 23:54:16
Bu, çok yıllar önce bir ilkokul öğretmeninin başından geçen bir hikayedir.
Adı Bayan Thompson du.Ve 5.sınıf öğrencilerinin önünde ayakta durduğu ilk gün onlara bir yalan söyledi.Çoğu öğretmen gibi ,onlara baktı ve hepsini aynı derecede sevdiğini söyledi.
Bu mümkün değildi,çünkü orada ilk sırada,sırasında adeta çökmüş gibi oturan küçük bir öğrenci vardı.Adı Teddy Stoddard.bir önceki yıl, Bayan Thompson, Teddy i gözlemiş, onun diğer çocuklarla oynamadığını; giyisilerinin kirli ve kendisinin de hep banyo yapması gereken bir halde olduğunu görmüştü.Ve, Teddy mutsuz da olabilirdi.
çalıştığı okulda Bayan Thompson, her öğrencinin geçmişteki kayıtlarını incelemekle de görevlendirilmişti.Ve Teddy nin bilgilerini en sona bırakmıştı.Onun dosyasını incelediğinde şaşırdı.
Çünkü birinci sınıf öğretmeni:
"Teddy zeki bir çocuk her an gülmeye hazır.Ödevlerini düzenli olarak yapıyor ve çok iyi huylu....ve arkadaşları onunla olmaktan mutlu...."diye yazmıştı.
İkinci sınıf öğretmeni:
"Mükemmel bir öğrenci ,arkadaşları tarafından sevilen ,fakat evde annesinin amansız hastalığı onu üzüyor ve sanırım evdeki yaşamı çok zor....."diyordu.
Üçüncü sınıf öğretmeni:
"Annesinin ölümü onun için çok zor oldu.Babası ona yeterince ilgi göstermiyor ve eğer birşeyler yapılmazsa evdeki olumsuz yaşam onu etkileyecek..."diye yazmıştı.
Dördüncü sınıf öğretmeni:
"Teddy içine kapanık okula hiç ilgi göstermiyor,hiç arkadaşı yok ve bazen sınıfta uyuyor."demişti
Şimdi Bayan Thompson sorunu çözmüştü ve kendinden utanıyordu.Ve öğrenciler ona güzel kağıtlara sarılmış süslü kurdelelerle paketlenmiş Noel hediyeleri getirdiğinde kendini dahada kötü hissetti. Çünkü Teddy nin armağanı kaba kahverengi bir kese kağıdına beceriksizce sarılmıştı.Bunu diğer öğrencilerin önünde açmak ona çok acı verdi.Bazıları paketten çıkan bazı taşları düşmüş ve sahte taşlardan yapılmış bileziği ve üçte biri dolu parfüm şişesini görünce gülmeye başladılar,fakat öğretmen, bileziğin ne kadar zarif olduğunu söyleyerek ve parfümden bir kaç damlayı bileğine damlatarak onların bu gülmelerini bastırdı.
O gün okuldan sonra Teddy öğretmeninin yanına gelerek:
"Bayan Thompson, bugün hep annem gibi koktunuz" dedi.
Çocuklar gittikten sonra öğretmen yaklaşık bir saat ağladı.
O günden sonra da çocuklara okuma,yazma ,matematik öğretmekten vazgeçerek onları eğitmeye başladı.
Teddy ye özel bir ilgi gösterdi.Onunla çalışırken zekasının tekrar canlandığını hissetti.Ona cesaret verdikçe çocuk gelişiyordu.Yılın sonuna dek,Teddy sınıfın en çalışkan öğrencilerinden biri olmuştu.Öğretmenin, hepinizi aynı derecede seviyorum yalanına karşın Teddy onun en sevdiği öğrenci olmuştu.
Bir yıl sonra, kapısının altında bir not buldu.Teddy2dendi.Tüm yaşantısındaki en iyi öğretmenin kendisi olduğunu yazıyordu.
Ondan yeni bir not alana kadar 6 yıl geçti.O notta liseyi bitirdiğini ve sınıfındaki üçüncü en iyi öğrenci olduğunu ve BayanThompson un hala hayatında gördüğü en iyi öğretmen olduğu yazıyoru.
Dört yıl sonra,bir mektup daha aldı.Teddy den.Oarada zamanın onun için zor olduğunu çünkü üniversitede okuduğunu ve çok iyi derecede mezun olmak için çok çaba Sarfetmesi gerektiğini yazıyordu.Ve Bayan Thompson hala onun hayatında tanıdığı en iyi öğretmendi.
Daha sonra 4 yıl daha geçti ve bir mektup daha geldi.Ve çok iyi bir dereceyle üniversiteden mezun olduğunu ama daha ileriye gitmek istediğini yazıyordu.Ve hala Bayanthompson onun tanıdığı ve çok sevdiği öğretmendi.Bu kez mektubun altındaki imza biraz uzundu Theodore F.Stoddard Tıp Doktoru.
Bu hikaye burada bitmedi.Sonra ilkbaharda bir mektup daha geldi.Teddy hayatının kızıyla tanıştığını ve evleneceğini yazmıştı.Ve babasının bir kaç yıl önce öldüğünü ve Bayan Thompson un düğünde damadın anne ve babası için ayrılan yere oturup oturamıyacağı soruyordu,tabi ki oturabilirdi.
Ve tahmin edin ne oldu?
O törene giderken birkaç taşı düşmüş o bileziği taktı ve tabikide Noel de Teddy nin ona verdiği ve annesi gibi koktuğunu söylediği parfümü de sürmeyi ihmal etmedi.birbirlerini sevgiyle kucaklarken,Teddy onun kullağına "Bana inandığınız için teşşkürler öğretmenim.Beni önemli hissetmemi sağladınız ve beni böyle değiştirdiğiniziçin .."diye fısıldadı.
Bayan Thompson gözünde yaşlarla ona karşılık verdi:" Ben san teşekkür ederim Teddy" dedi."Sen yanılıyorsun.Ben sana değil, sen bana öğrettin.Seninle karşılaşıncaya kadar ben öğretmenliği bilmiyormuşum.!"

ARKADAŞLAR BİLİYORUM ÇOK UZUN BİR HİKAYE AMA BEN OKUYUNCA ÇOK ETKİLENDİM BAKALIM SİZ NE DÜŞÜNECEKSİNİZ


Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Sakın Elimi Bırakma>
  9.Tem.2006 Pzr 23:49:54
Uzun ama okumaya değer çok hüzünlü bir hikaye.
Sakın Elimi Bırakma


Ilık rüzgârla gelen bir müzik sesiyle dalıverdim uzaklara; "Âşık olmak günahsa ben bir günahkârım, pişman değilim tanrım…" diyordu yumuşak bir ses… Bir sızı saplandı ilk önce kalbime… Sensizlik yüreğimi yakıyordu, sana hasrettim… Sarı kurumuş yapraklar arasında yürürken rüzgârın yüzüme vurmasıyla kokunu duydum sanki… Yalnızdım… Mutsuzdum, sen yoktun… Ebediyen gitmiştin… Şimdi yanımda olsaydın kollarınla beni sarar, yüzüme dağılan saçlarımı parmaklarınla düzeltirdin.. İki taraftan kulaklarımın arkasına sıkıştırır, "Böyle daha güzel aşkım" derdin… Yüzüme düşen saçlarıma tuzlu gözyaşlarım karışıyor şimdi. "Sakın ha ağlama, seni bir gün bile ağlarken görmek istemiyorum" derdin bana… Şimdi bir yerlerden bakıyorsa gözlerin üzülüyorsundur… Ama gözyaşlarıma söz geçiremiyorum sevgilim... Hani biz sonsuza kadar mutlu olacaktık? Hani birbirimizi terk etmeyecektik? Neden beni tek başıma bırakıp gittin aşkım? Kaza haberin geldiğinde inanamadım… Evimizden nasıl çıktığımı bile hatırlamıyorum… Hastanede seni öyle kanların içinde baygın bir şekilde görünce dünya başıma yıkıldı… Elini tuttum ve sen gözlerini açtın "Sakın ha! Sakın elimi bırakma" dediğin zaman bile "Gözlerindeki ormanda yağmur yağmasın" dedin… yanaklarımdan süzülen sicim gibi yaşlar yüzüne döküldüğünün farkında bile değildim.. Ameliyathanenin kapısına kadar elini hiç bırakmadım ve mecburen elini ayırdılar benden… Saatlerce o odada kaldın… Çıktığın zaman komadaydın… Doktorlar ümitsizce gözlerime bakıyordu… seni odana götürdüler.. Neydi, neden o makineleri vücuduna bağlamışlardı? Sen yaşayacaktın.. beni bırakmayacaktın yemin etmiştin..yavaşça elimi elinin üzerine koydum.. Hiç kıpırdamıyordun… Günlerce başucunda bekledim… Farkında bile değildin… Hep uyuyordun… Yanında seni beklerken; geçirdiğimiz günler bir film şeridi gibi gözlerimden geçti… Beni kızdırmaların, sinirletmelerin ve ondan sonra gönlümü almak için bütün evi ben yokken çiçek bahçesine çevirmen… Doğum günlerimizde birbirimize aldığımız müzik kutuları… Hani son doğum gününde sana mavi bir kazak almıştım da hemen giyip mankenlik yapmıştın ya ve ben seninle dalga geçmiştim sen de pastayı alıp yüzüme yapıştırmıştın ve sonra da bütün evi pastayla alt üst etmiştik… Ne kadar deliymişiz, ne kadar âşıkmışız… mavi kazağını son gördüğümde kanlar içindeydi.. Kaza günü onu giyiyormuşsun meğer… çok sinirlettin beni, nasıl çıkacak şimdi kazaktaki kan lekeleri? Olmadı şimdi, iyileşir iyileşmez kazağını sen yıkayacaksın.. Onu sana ben aldım atmak olmaz ki… Hala uyanmadın… bir hafta geçti hiç bir kıpırtı yok…doktorların biri gidiyor biri geliyor.. söyledikleri hiçbir şeyi artık anlamıyorum.. bu arada o yağmurlu gün geldi aklıma.. bisikletlerle yarış yaptığımız o gün.. hani ani bir yağmur başlamıştı da eve zor yetişmiştik.. Balkonda durup yağmuru izlerken bir gün bebeğimiz olursa ismini Yağmur koyalım demiştik… Bizim yağmurumuz yaz yağmuru olsun demiştik… Ve bir gün daha geçti işte, yanında sen o yatakta hareketsiz yatarken bir gün daha geçti… elim elinde.. ve başım yatağın yanında, kendimden geçmişim.. ve aniden elin elimde kıpırdadı.. Aniden kırmızı, şiş gözlerimi sana çevirdim… ve gözlerini açtın… o halinle bile gülümsüyordun bana… Dudaklarına küçücük bir öpücük kondururken sessizce gözlerimden yine bilinçsizce tuzlu gözyaşlarım dudaklarına düştü… kızar gibi yine baktın bana… "Tamam" dedim "Ağlamayacağım…" Gözlerime baktın buğulu… hiç beklemediğim bir anda dudakların kıpırdamaya başladı "Affet beni" dedin, "Birbirimizi terk etmeyecektik, hala daha da seni terk etmedim ama…." dedin ve gerisini duymak bile istemiyordum, parmaklarımla dudaklarını kapattım, "Konuşma, yorulma, sonra konuşuruz" dedim ama başınla "Şimdi" dercesine işaret ettin… "Şehre inmiştim, yıldönümümüz için beğendiğin tek taşlı pırlanta yüzüğü alacaktım, aldım da… yanında 25 tane gül vardı, arabanın torpido gözünde yüzüğün, koltukta da güllerin vardı" dedin… Ve devam ettin "Hayatımda geçirdiğim en güzel yılları seninle paylaştım, gözlerim, kalbim hep yanında olacak, arabadan emanetlerini almayı unutma" dedin bana… Gözlerimdeki yaşları artık durduramıyordum… "Bir dahaki sonbahara yürüdüğümüz yolda yalnız yürüyeceksin ve çok güçlü olacaksın, beni affet aşkım seni bensiz bırakıyorum, seni canımdan çok seviyorum, son bir öpücük ver bana" dedin ve bir elim elinde bir elimle alnını okşarken istediğini yaptım dudakların sıcaktı ve aniden makineden ince bir ses geldi, elin elimden kopuverdi…. Gözlerin yavaşça kapandı…. Doktorlar koşup geldiler… Öylece orda kalıverdim hareketsiz kaldım, donmuştum, sen yoktun artık… Doktorlar seni götürdüler… artık sen yoktun, yalnızdım.. Ve şimdi sensiz geçen ilk sonbahardayım… Yürüdüğümüz yolda kurumuş yaprakların arasında tek başınayım. Arabadan bana getirdikleri emanetlerimin biri evde diğeri parmağımda… Yüzüğünü yaşadığımı sürece parmağımdan, güllerini yatağımın yanından hiç ayırmayacağım… Mavi kazağını yıkadım, temizledim… yastığının üzerinde duruyor.. Hazan mevsimi, hüzün mevsimi… aşk mevsimi.. Ayrılık mevsimi… Kulağımda bana söylediğin şarkıyla yürüyorum tek başıma söz verdiğimiz gibi sarı yapraklı yolda....

"SANA RÜYA DIYEMEM, SENDEN UYANAMAM KI
NEREDE OLURSAN OL, SENINLEYIM BEN SANKI
BULUTLU GÜNEŞIMSIN, SEVGILIMSIN BENIMSIN
YAZ YAĞMURUM, KIŞ GÜLÜM, NEŞEMSIN KEDERIMSIN
SENINLE DOLU DÜNYAM, GÜNDÜZÜM GECEM SENSIN
ÖLSEMDE AYRILAMAM, BENLIĞIM RUHUM SENSIN..."

Biliyorum her an her saniye benimlesin, beni izliyorsun. İyi ki şarkılar var ve şiirler. Sen sözünü tutmadın, beni bırakıp gittin. Belki bir gün aşkım... Bu yağmurlar diner ve biz yine birlikte oluruz hiç ayrılmamacasına.
"HER YERDE HATIRAN VAR, HERŞEY SENINLE DOLU
HERŞEYDE SENIN IZIN, BU YOL AŞKININ YOLU
ALAMAZ BIN SEVGILI KALBIMDEKI YERINI
SANKI IÇIMDE AÇAR BU SARMAŞIK GÜLLERI.... "

İyi ki şarkılar var...
__________________

Yüreğim hafif ıslaktır benim...
Kuytu köşelerde ağlamaktan...
ve... rengi hafif uçuktur kurusun diye ;
Kaç kez güneşe asmaktan....!



Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >SERÇE VE GÖÇMEN KUŞUN HİKAYESİ>
  9.Tem.2006 Pzr 23:45:04
SERÇE VE GÖÇMEN KUŞUN HİKAYESİ

İhanetin adı göçmen bir kuşa verilmiş,
Sadakatin adı ise; bir serçeye

Göçmen kuş bütün bahar ve yaz boyunca
Küçük köyün üstünde uçmuş serçeyle beraber

Küçük sinekleri, kurtları yemişler,
Kış yağmurlarıyla şaha kalkmış, derelerden su içmişler.

Masmavi gökyüzünde dans etmişler,
Çiçek açan ağaçlara konup, papatya tarlalarında gezmişler...

Birbirlerine söz vermiş kuşlar;
Ayrılmayacağız diye.

Ama kış gelmiş,
Göçmen kuş adına yakışanı yapmaya kararlıymış,

Serçe ise her zamanki gibi sadık
Ama sevgi de yabana atılmaz bir gerçek.

Ayrılık acı, ihanet kötüymüş serçe için
Yaşamaksa önemli imiş göçmen için.

O, baharların tatlı eğlencesiymiş sadece
Gel demiş serçeye benle beraber...

Başka bir bahara uçalım.
Serçe ise burda bekleyelim demiş yeni baharı

Ama kış acımasızdır. demiş göçmen,
Yaşayamayız burda, aç kalır üşürüz

Serçe hayır demiş korunuruz kötülüklerinden kışın beraber
Göçmen inanmamış serçeye hayır demiş gidelim.

Serçe için gitmek nasıl bir ihanetse yaşadığı yere
Kalmakta aynı şekilde ihanetmiş sevgiliye

Ve karar vermiş sevgiyi seçmiş
Uçacakmış yeni bir bahara...

Göçmen ve serçe çıkmışlar yola,
Ama serçe zayıfmış,
onun kanatları uzun uçuşlar için değil.

Dayanamayacakmış bu yola
Oysa göçmenin kanatları güçlüymüş

Çünkü o hep kaçarmış kışlardan
Hep gidermiş zorluklarından kışın yeni baharlara

Bir fırtına yaklaşıyormuş.
Göçmen hızlı gidiyormuş fırtınadan, yakalanmayacakmış

Ama serçe iyice zayıf kalmış, yavaşlamaya başlamış
Göçmene duralım demiş artık.

Biraz dinlenelim
Göçmen itiraz etmiş, fırtına demiş, ölürüz.

Serçe çok fırtına görmüş, kurtuluruz demiş.
Ama göçmen yürü demiş serçeye
birazdan okyanuslara varacağız

Serçe sevgisine uymuş ve
peşinden son bir gayretle gitmiş göçmenin
Birazdan varmışlar okyanusa

Kurtuluşuymuş bu büyük deniz
Göçmen için çok iyi bilirmiş buraları

Ama serçe ilk kez görüyormuş ve sanki
Gökyüzünden daha büyükmüş bu yeni mavi

Serçe artık dayanamıyormuş,
Son bir sevgi sesiyle seslenmiş göçmene

Artık gidemiyorum.... Göçmen serçeye bakmış,
Bakmış ve devam etmiş........

Okyanus çok büyükmüş, serçe ise çok küçük
Serçenin sevgisi de çok büyükmüş ama göçmen çok küçük...

Mavi sularında okyanusun bir minik SADAKAT ...
Yeni bir baharın koynunda koca bir İHANET...



Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >ZEKANIZI ÖLÇMEYE NE DERSİNİZ.....>
  8.Tem.2006 Cmt 21:07:46

 

 

 Pardon minişeytan:)



Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >7 GERÇEK....?>
  8.Tem.2006 Cmt 21:04:29

 

           Teşekkürler arkadaşlar.Maneviyatımızı,insanlığımızı maddi degerlerle ölçmeye başladıgımız bugünlerde kendimize aynada bir daha bakmalıyız ki   gördüğümüz nicelik bizi daha sonra daha çok üzüp incitmesin.İnsanlığa daha sevecen daha manevi bakmak dilegiyle. Paylaşımınız için teşekkürler tekrar



Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >ZEKANIZI ÖLÇMEYE NE DERSİNİZ.....>
  8.Tem.2006 Cmt 17:48:40
   Zekanızı Ölçmeye Ne Dersiniz

Bir kağıt kalem alıp aşağıdaki soruları tam 1 dk içinde yanıtlamaya çalışın.

Her soruya bir defa bakmaya çalışın. Bitirince yanıtlarını not
edin. Oldukça ilginç bir zeka testi... :))


1. Bazi aylar 30, bazilari 31 çeker; kac ayda 28 gün vardir?


2. Doktorunuz size 3 hap verir ve bunlari yarimsar saat arayla almanizi tavsiye ederse, ilaclarin tamamini bitirmeniz ne kadar sürer?

3. Gece saat sekizde yatiyorum ve yatarken guguklu saatimi sabah dokuza kuruyorum kac saat uyurum?

4. 30 u yarima bölüp 10 eklediniz, kaç etti?

5. Bir çiftçinin 17 koyunu vardi. Sürüde salgin hastalık oldu, dokuzu agir hastalandi, diğerleri öldü. Çiftçinin kac koyunu var?

6. Sadece bir tek kibritiniz var, içinde bir gaz lambasi, bir gaz sobasi, ve birde mum bulunan karanlik ve soguk bir odaya girdiniz... Önce
hangisini yakarsiniz?

7. Adamın biri dikdörtgen biçiminde ve her cephesi güney manzaralı bir ev inşa ediyor. Evi kocaman bir ayi ziyaret ederse bu ayi ne renk
olur?

8. 3 elma vardi ikisini aldim. kaç elmam var?

9. Musa gemisine her hayvandan kaçar adet aldı?

10. Chicago dan hareket eden 43 yolculu bir otobüs kullanıyorsunuz. Pittsburgh da 7 yolcu binip, 5 yolcu indi. Cleveland da 8 yolcu indi,
yolcu tuvalete gidip geldi ve 4 yeni yolcu bindi. 20 saat sonra Philadelphia ya vardığınızda şöförün adı neydi?






Şimdi Yanıtlar:

1. Hepsinde, tüm aylarda 28 gün vardır.
2. Bir saat

3. guguklu saatler gece gündüz ayrımı yapmadığı için 1 saat.
4. 70 eder, yarıma bölmek 2 ile çarpmak demektir.

5. 9 canlı koyun
6. Kibriti

7. Ayı beyaz olur. Evin her cephesi güneye baktığına göre bina kuzey kutbundadır.
8. 2 elma

9. Sıfır, gemisine hayvan alan Nuh idi.
10. Şöför sizdiniz.



Değerlendirme:
10 doğru : Einstein seviyesi
9 doğru : Toplumla uyuşamayan psikolojik bozuk vaka
8 doğru : Mühendis
7 doğru : Üniversite öğrencisi
6 doğru : Lise öğrencisi
5 doğru : İlkokul öğrencisi
4 doğru : ilkokul öğretmeni
3 doğru : lise öğretmeni
2 doğru : Üniversite Profesörü
1 doğru : Vatandaş
0 doğru : Milletvekili


Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >7 GERÇEK....?>
  8.Tem.2006 Cmt 17:41:48
fiogf49gjkf0d
7 Gerçek...?

Direkt okumanızı tavsiye

edebileceğimiz orjinal bir hikaye.

Sorular ve cevaplar var sadece...

- Kaç yıldır benim yanımdasın?
- 20 yıldır efendim
- Bu zaman süresince benden ne öğrendin?
- Hiçbir şeyle değişmeyeceğim yedi gerçek öğrendim.
- Ömrüm seninle geçtiği halde topu topu 7 gerçek mi
öğrendin?
- Evet
- Söyle bakalım öyleyse neler öğrendin?
- Baktım ki herkes bir şeyi dost ediniyor, ona gönül
verip bağlanıyor. Ancak bunlardan hemen hepsi insani
yari yolda bırakıyor. Ben ise, beni hiç bırakmayacak,
ölümden sonra bile benimle gelecek şeyleri aradım. Ve
dost olarak iyilikleri seçtim kendime. Ki onlar sonsuz
bir yükselme yolculuğuna çıkmış insanoğlunun hiç
tükenmeyecek azığı ve en gerçek dostlarıdır.
- Çok güzel, ikincisi ne bakalım?
- Baktım ki, insanların bir çoğu geçici dünya
değerlerine dört elle sarılmış onları koruyor,
kasalarda saklıyor, kaybolmaması için her çareye
başvuruyor. Kimi zenginliğine, kimi güzelliğine, kimi
ününe tutunmuş sımsıkı, onları elden çıkarmamak için
çırpınıp duruyor. Oysa ben varlığımı ve bütün
isteklerimi O na satıp, gönlümü yalnız O nun sevgisine
açtım.
- Devam et!
- İnsanların üstün olmak için birbirleriyle
yarıştıklarını gördüm. Ancak bir çoğu üstünlüğü yanlış
yerlerde arıyor ve birbirinin üstüne basarak yükselmek
istiyordu. Bunun üzerine üstünlüğü geçici dünya
değerlerinde değil, akil ve ahlakça yükselmekte,
kötülüklerin her çeşidinden el etek çekip, iyiliklere
vasıta olmakta aradım.
- Devam et yavrum.
- Yine baktım ki, insanlar sabahtan aksama
birbirleriyle uğraşıyor, bos yere hayati zehir
ediyorlar kendilerine. Bütün bunların benlik,
bencillik ve çekelemezlikten ileri geldiğini gördüm.
Ve gönlümü bu kirlerden arıtarak, herkesle dost olup,
huzur ve güven içinde yaşamanın yolunu buldum.
- Sonra?
- Nedense herkes hatasının sebebini hep dışta arıyor
ve başkalarını suçlamak yoluna sapıyordu. Böylece
suçlarının örtüsü altına saklanıyordu. Oysa insanin
başına ne geliyorsa kendi yüzünden ve kendi eliyle
geliyordu. Bunun bilip yalnız kendimle cenge girerek,
nefsimin iradesine uymamaya ve vesvese verenin ağına
düşmemeye çalıştım.
- Doğru...
- Baktım ki insanlar su bir lokma ekmek ve dünya
geçimi için helal haram demeden, her türlü hakki
çiğnemekten çekinmiyorlar. Hem başkalarının hakkini
alıp onları yoksul bırakmakla, hem de bu haksizliğin
azabını ağır bir yük gibi vicdanlarında taşımakla iki
kere kötülük etmiş oluyorlar. Oysa doğru
yaşanıldığında ve hakça bölüşüldüğünde dünya nimetleri
insanlara yeter de artardı bile.
- Ve yedinci?
- Yedinci olarak sunu gördüm ki, insanlar bir şeye
dayanmak ve güvenmek ihtiyacındadırlar. Kimi
zenginliğine, kimi güzelliğine... Bunların hepsi de
bir süre sonra yıkılacak eğreti desteklerdir. Ben ise
yalnız O na sığınıp yalnız O ndan yardim diledim. Ve
bunun karşılığı sonsuz bir güven oldu
- Seni tebrik ederim evladım. Ben de yıllar yılı bütün
din kitaplarını inceledim. Hepsinin bu 7 gerçek
etrafında döndüğünü tespit ettim.



Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >Gerçek Güzellik Nerdedir?>
  8.Tem.2006 Cmt 17:38:38
Gerçek Güzellik Nerededir?


Gerçek güzellik nerededir?

Bir düşünün bakalım. İlk önce soralım kendimize sonra bir daha düşünelim.

Güzelliğin kıymetin bilenler kaçırmasın!

Gerçek Sevgi
Bebeğimi görebilir miyim" dedi yeni anne. Kucağına yumuşak bir bohça
verildi. Mutlu anne, bebeğinin minik yüzünü görmek için kundağı açtı
ve şaşkınlıktan adeta nutku tutuldu. anne ile bebeğini seyreden doktor
hızla arkasını döndü ve camdan bakmaya başladı. bebeğin kulakları
yoktu.

Muayenelerde, bebeğin duyma yetisinin etkilenmediği, sadece görünüşü
bozan bir kulak yoksunluğu olduğu anlaşıldı. Aradan yıllar geçti,
çocuk büyüdü ve okula başladı. bir gün okul dönüşü eve koşarak geldi
ve kendisini annesinin kollarına attı. Hıçkırıyordu. Bu onun yaşadığı
ilk büyük hayal kırıklığıydı, ağlayarak "büyük bir çocuk bana ucube
dedi." Küçük çocuk bu kadersizliğiyle büyüdü. Arkadaşları tarafından
seviliyordu ve oldukça da başarılı bir öğrenciydi. Sınıf başkanı bile
olabilirdi, eğer insanların arasına karışmış olsaydı. Annesi, her
zaman ona "genç insanların arasına karışmalısın" diyordu, ancak aynı
zamanda yüreğinde derin bir acıma ve şefkat hissediyordu. delikanlının
babası, aile doktoru ile oğlunun sorunu hakkında görüştü. "Hiçbir şey
yapılamaz mı?" diye sordu. Doktor "eğer bir çift kulak bulunabilirse,
organ nakli yapılabilir" dedi. Böylece genç bir adam için kulaklarını
feda edecek birisi aranmaya başlandı. İki yıl geçti bir gün babası
"hastaneye gidiyorsun oğlum, annen ve ben, sana kulaklarını verecek
birini bulduk ancak unutma bu bir sır" dedi.

Operasyon çok başarılı geçti ve adeta yeni bir insan yaratıldı. Yeni
görünümüyle psikolojisi de düzelen genç, okulda ve sosyal hayatında
büyük başarılar elde etti. Daha sonra evlendi ve diplomat oldu. Yıllar
geçmişti, bir gün babasına gidip sordu: "bilmek zorundayım, bana bu
kadar iyilik yapan kişi kim? Ben o insan için hiçbir şey yapamadım."
"Bir şey yapabileceğini sanmıyorum" dedi babası, "Fakat anlaşma kesin,
şu anda öğrenemezsin, henüz değil." Bu derin sır yıllar boyunca
gizlendi. Ancak bir gün açığa çıkma zamanı geldi. Hayatının en
karanlık günlerinden birinde, annesinin cenazesi başında babasıyla
birlikte bekliyordu. Babası yavaşça annesinin başına elini uzattı;
kızıl kahverengi saçlarını eliyle geriye doğru itti; annesinin
kulakları yoktu. "Annen hiçbir zaman saçını kestirmek zorunda
kalmadığı için çok mutlu oldu" diye fısıldadı babası "ve hiç kimse,
annenin daha az güzel olduğunu düşünmedi değil mi?"

Gerçek güzellik fiziksel görünüşe bağlı değildir, ancak kalptedir.

Gerçek mutluluk, gördüğün şeyde değil, asıl görünmeyen yerdedir.

Gerçek sevgi, yapıldığı bilinen şeyde değil, yapıldığı halde bilinmeyen
şeydedir





Nehir

Nehir resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> ChatCity ile ilgili her şey >Merak Edilenler >BAŞARI YOLU>
  8.Tem.2006 Cmt 17:34:59
Hiçbir Tartışma Kazanılmaz!!!

Hemen her gün karşılaştığımız bir durum tartışma.

İşte size tartışmanın mantığı. Kaçırmayın!


Bir tartışmadan en iyi sonucu almanın tek yolu vardır, o da tartışmaktan kaçınmak, hem de tıpkı çıngıraklı yılanlardan ya da deprem sırasında eski bir evde olmaktan kaçındığımız gibi. Her on tartışmadan dokuzu bittiğinde, taraflar kendilerinin haklılığından tartışmaya başlamadan önce olduklarından çok daha fazla emindir.

Tartışmalarda öfkelendiğimiz zaman, gerçek için değil, kendi hesabımıza çalışmaya başlarız.
Thomas Carlyle

 Sorun, birlikte iş yapmaya çalıştığınız kişilerle sürekli tartışıp onları aşağılamaya çalışmanızdan yada sizin aşağılanmazdan kaynaklanabilir.
 Yapılması gereken şey iletişimde olduğunuz kişilere konuşmaktan ve sözel tartışmalardan kaçınmayı öğretmek olabilir.

Eğer karşı çıkar ve tartışırsanız, bazen belli bir zafer kazanabilirsiniz, ama bu içi boş bir zafer olacaktır, çünkü bu yolla karşındakinin sempatisini asla kazanamazsınız.

Haklı, hem de çok haklı olabilirsiniz, ama iş karşınızdakinin fikrini değiştirmeye gelince büyük bir olasılıkla hiçbir şeyi değiştirmeyecektir.
Bir yanlış anlamayı ortadan kaldırmanın yolu da hiçbir zaman tartışmak değil, ancak ılımlılık, diplomasi ve karşınızdakinin bakış açısını anlamaya istek duymaktır.

Mümkün olduğu kadar iyi bir noktaya gelmek isteyen hiç kimsenin, kişisel tatmine ayıracak zamanı yoktur. Üstelik öfkesini ve öz denetimini kaybetmesinin oluşturacağı sonuçlar da bu amaç için çok zararlıdır. Yolda bir köpekle karşılaştığınızda, önce geçmek için ısırılmaktansa, ona yol vermek daha iyidir. Çünkü ısırılmanın acısını köpeği öldürmek bile geçirmez.

Anlaşmazlıkları olumlu karşılayın ve sloganı hatırlayın: İki ortak her konuda anlaşıyorsa, aralarından bir fazlalıktır. Eğer sizin düşünmediğiniz bir nokta varsa, dikkatinizin o nokta üstüne çekilmesinden hoşnutluk duyun. Belki bu anlaşmazlık, size çok büyük bir hatayı daha yapmadan düzeltme fırsatı verecektir.

İçinizden gelen ilk tepkiye asla güvenmeyin. Bir anlaşmazlık durumunda ilk doğal tepki her zaman savunmaya yöneliktir. Dikkatli olun ve ilk tepkinizi vermeden önce düşünün. Düşünmemek yararınıza değil zararınıza olabilir. Öfkenizi kontrol edin. Unutmayın, bir insanın değerini onu neyin öfkelendirdiğine bakarak anlayabilirsiniz.

Önce dinleyin. Karşınızdakine konuşma fırsatı verin, bırakın sözünü bitirsin, direnmeyin, savunmaya geçmeyin ve tartışmayın, bu sadece aranıza engeller koyar. Siz, daha yüksek anlayışsızlık duvarları yerine, anlayış köprüleri kurmaya çalışın.

Eğer senin aklın varsa, başka bir akıl sahibi ile dost ol da işlerini onunla danışarak yap.
Mevlana

Bir anlaşma noktası arayın. Karşınızdakinin sözlerini dinledikten sonra, önce aynı fikirde olduğunuz noktaları ele alın.

Dürüst olun, Hata yaptığınız yerleri arayın ve bulduğunuzda bunu itiraf edin. Hatalarınız için özür dileyin. Bu karşınızdakinin silahlarını bırakmasını ve kendini savunmaktan vazgeçmesini sağlayacaktır.

Karşınızdakinin fikirlerini düşüneceğinize söz verin ve bunu içtenlikle yapın. Karşınızdaki haklı olabilir. Bu aşamada karşınızdakinin düşüncelerini gözden geçirmeniz, karşı çıkmakta inat edip kendinizi tartıştığınız kişin ‘ Sana söylemiştim ama dinlemedin ‘ diyebileceği bir noktada bulmaktan çok iyidir.

Karşınızdakine, gösterdiği ilgiden dolayı içtenlikle teşekkür edin. Bir konuda sizinkinden farklı fikirler ileri sürme zahmetine giren kişi, sizinle aynı şeylerle ilgileniyordur. Onları size gerçekten yardım etmek isteyen kişiler olarak düşünün, böylece karşınızda yer alan birini yanınıza çekebilirsiniz.


Eyleme geçmeyi, her iki tarafa da sorun üstüne düşünecek zaman bırakacak kadar erteleyin. O gün ya da ertesi gün yeni bir toplantı yapmayı önerin. Bu toplantıya hazırlanırken kendinize bazı sorular sorun:

* Karşımdaki tamamen ya da kısmen haklı olabilir mi? * Öne sürdüğü görüşlerde doğruluk payı var mı?*
* Sorunu çözebilecek olan şey benim yaklaşımım mı? * Verdiğim tepki karşımdakini yanıma mı çeker yoksa benden daha da uzaklaşmasına mı neden olur ? * Tepkilerim, iyi insanların hakkımdaki görüşlerini ne şekilde etkiler? * Kazanırsam bunun bedeli ne olacak? * Sessiz kalmam anlaşmazlığın giderilmesini sağlar mı? * Bu zor durum benim için fırsat mı?

Opera tenoru Jan Peerce, evliliği ellinci yılına yaklaşırken şöyle demişti: ‘ Karım ve ben uzun süre önce bir anlaşma yaptık bu anlaşmaya birbirimize ne kadar kızarsak kızalım uyduk. Birimiz bağırırken, diğeri dinlemek zorunda çünkü iki insan bağırdığı zaman ortada iletişim kalmıyor ve sonuç sadece anlamsız bir gürültü oluyor.

Bir tartışmadan en iyi sonucu almanın tek yolu, tartışmaktan kaçınmaktır.

<<1...100...200...247248249250251252253254255256257 258>>