ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
11 Mayıs 2024, Cumartesi 11:57   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  keremcem46> Forum Mesajları
    keremcem46'e ait Toplam 14529 Forum Mesajı var
<<1...100...200...300...396397398399400401402403404405406 407408409410411412413414415416...500...600...700...800...900...1000...1100...1200...1300...1400...1453>>


keremcem46

keremcem46 resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk>
  30.Eyl.2007 Pzr 03:12:26
fiogf49gjkf0d
 
 
YOKLUĞUNDA

 

 

Renkler küskün artık, fırçalar kırık,
 
Tuallerim boynu bükük kaldılar...
 
Düşlemeye gücüm kalmadı artık,
 
Rüyalarım boynu bükük kaldılar...
 

Yağmuru da yağdı, yağdı karı da
 
Yapraklar kararı kıldı sarıda,
 
Konmuyor üstüne artık arı da,
 
Çiçeklerim boynu bükük kaldılar...
 

Yıkıla bu hasret kökten yıkıla,
 
Gurbete dönüştü doğduğum sıla,
 
Uçuştu takvimler yeni yüzyıla,
 
Umutlarım boynu bükük kaldılar...
 
 

Her sabah uyandım dünden de üzgün,
 
Eridi bedenim gözlerim süzgün,
 
Kılıçtan keskindi, oktan da düzgün,
 
Duygularım boynu bükük kaldılar...
 
 

Kâh gülücük atıp kâh ağladığım,
 
Anlar beni diye bel bağladığım,
 
Önüne geçip de saç taradığım;
 
Aynalarım boynu bükük kaldılar...
 
 
 


keremcem46

keremcem46 resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Sen Bu Şiiri Okurken.....>
  30.Eyl.2007 Pzr 03:11:20
fiogf49gjkf0d
 
 
Bir Gün AŞK Sana Küsecek...

Her kaçış sonrası bir ürperişle geliyorsun yanıma..korkuyorsun birşeylerden belli..

kendi dünyamda kurduğum bir sevgilim vardı benim,artık yok...
o yanlızca ve yanlızca benimdi..tenine benden başka kimsenin kokusu değmemiş ve yüreğinde benden başkasına ev sahipliği etmemiş...

çok uzaklarda olsada yüreğime yüreğini koyup gitmişti bir zamanlar ve hep geleceğim diye bekletmişti kendini..sevdim onu beni hayata bağlayan tek nedenimdi tek sebebimdi ve tek bir bedendik biz...

anlayacağını umuyorum ama sanmıyorum..beni,yüreğimi başka bir bedene satan birinden bahsediyorum..artık rüyalarıma bile giremeyecek kadar değersiz birinden..kendi kendini göz göre göre bitirmiş birinden..bende bitmiş birinden..

yazıklar olsun demek bana yakışmayacak!
bu gidişine sevineceğim..

sen benim mutluluğumu bile haketmiyorsun ama ben kendim için seviniyorum!!!

bir aşkla daha oynayacaksın..aşka yazık edeceksin..aşkım demek yakışmayacak sana,bir gün aşkta küsecek sana ben gibi ve geri dönmek isteyeceksin,pişmanlıkların seni mahvedecek,kan akacak gözlerinden..yüreğin ağrıyacak..

ama eğer bir gün sevdama rastlayacağını düşünüyorsan...
ben çoktan başka bir sevdada olacağım beni bulamayacak öleceksin!!

....
Yatağım biz kokmuyor... Senin yastığın halen daha yok.
Duvarlara sinmiş gölgen kayıp ve biliyor musun? Kayıp ilanın bile yokkkkk!!!...




keremcem46

keremcem46 resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Öylesine muhabbet >** Dostmusun!!?**>
  30.Eyl.2007 Pzr 03:09:33
fiogf49gjkf0d
 



Hiç tanımadığınız birinden aldığınız sıcak bir gülümseme nin, içten
bir Merhaba nın hayatınızda ne denli önemli yer tutacağını
söyleseler gülüp geçerdiniz değil mi?

Elif, sınıfın kapısında durmakta ve gelen geçene bakmaktadır.
Dalgındır. O sırada arkasından uzanan bir çift el, gözlerini kapatır
ve kişi: " Bil bakalım ben kimim?" diye sorar. Elif,
 "Ooof... Bilmiyorum" der. Sonra Elif in yüzünü
kapatan kız, ellerini kaldırıp, gülümseyerek Elif e bakıp
"Tanımıyorsun ki bilesin " deyince Elif çok şaşırmıştır ve "E..
Tanışırız o zaman" diyerek elini uzatır, tokalaşırlar ve tanışırlar.

Elif ve Nilgün aynı okula giden, orta sonda okuyan ve ortak arkadaşlar
bulunan iki öğrencidirler. Nilgün , insanlarla iletişim kuvvetli,
kendine güveni yüksek, herkes tarafından sevilen ama kimi zaman
zararsızca kapris yapmayı seven, rahat ve esnek, iyi bir insandır. Elif
ise birçok kişiden farklı bir karaktere sahiptir. Hem çok duygusal
hem de aşırı sinirli bir yapısı vardır. Oda çok iyi niyetli ve arkadaş
canlısıdır. Aslında her insana güvenmenin yanlış olduğunu bilir ama
yinede sonunda üzüleceğini bile bile hayatındaki insanlara güvenmeyi
tercih eder çünkü içlerinde bu güveni hak edecek biri mutlaka vardır
ona göre.. Elif in karşısına bir kez çıkıp da gönlüne girdiyseniz, ona
bir defa olsun iyiliğiniz dokunduysa, siz ne yaparsanız yapın onun
gözünde kötü bir insan olamazsınız, o gönülden asla çıkmazsınız ama
verdiğiniz ilk izlenim kötüyse sonsuza dek öle kalırsınız. Elif,
etrafına karşı çok fedakar ve itaatkardır ama bu özgüveni kendisine
karşı sağlayamaz. Bunun sebebi de Koruma adı altındaki aile
baskılarıdır. Belirli zamanlar ve belli saatler dışında dışarı
çıkmasına, arkadaşlarıyla birlikte olmasına izin yoktur. Anne ve
babasıyla da öyle parlak bir iletişimleri, "Hoş geldin", "İyi akşamlar"
gibi cümleler haricinde de pek fazla diyalogları yoktu. Elif in evde,
sevdiği tek kişi, kendisinden iki yaş büyük olan ablası Selin dir .

Bazen ablasıyla " Abla, sen olmasan ben bir dakika bile duramam bu
evde, bıktım böyle yaşamaktan Sanki burası hapishane, bizler suçlu,
annemle babamda gardiyanlarımız" diye konuşmaktadır.

Elif ve Nilgün zamanla iyi arkadaş olmuşlar, liseyi de birlikte
okumuşlardır.Mezun olunca da bağlarını koparmadılar, daha da güçlendi
arkadaşlıkları. Sevgi, saygı ve güven üzerine kurulmuş, yaşam boyu
sürecek bir dostluk halini almıştı. Her anı birlikte ama boş geçirilen
kısa ömürlü arkadaşlıklardan değildi onların dostluğu.. Tıpkı
tanıştıkları günkü gibi saf, temiz ve içtenlikle sürüp gidecek olan
bir dostluktur yada onlar, o zamanlar gençliğin verdiği rahatlıkla
öyle sanıyorlardı!

Aradan beş sene geçti, yirmi bir yaşına geldiler, ikisinin de
sorumlulukları vardı artık. Üstelik Nilgün evlenmişti ve ev, iş, para
kazanma, yaşam mücadelesi, aile hayatı derken insan kendine bile vakit
ayıramıyordu . Böyle oluncada Elif ve Nilgün, eskisi kadar sık
görüşemiyorlardı. Elif, henüz evli olmadığı için bu tür davranışların
bilincinde değildi ve anlamda veremiyordu çünkü ona göre ne olursa
olsun sevdiklerimiz ihmal edilmemeliydi. Yarım saat-bir saat olsun
daha az uyuyup, o zamanı, bize değer veren insanlarla geçirerek
gönüllerini almak hiç de zor değildi..
Elif bir yandan bunları konuşmak istiyor, bir yandan da "Böyle şeyler
söylersem çok bencil bir arkadaş durumuna düşerim galiba" diye içinden
kendi kendini sınıyor ve karar vermekte zorlanıyordu. An geldi,
söyleme istedikleri dilinin ucuna kadar geldi ama hep kendini
engelledi çünkü Nilgün ü kırmak, bir bakıma boş yere sorun çıkarıp
arkadaşlıklarını tehlikeye sokmak, hayatında isteyeceği en son şeydi.
Onlar eskiden tüm korkularını, heyecanlarını, aşklarını, sevinçlerini
herkes den önce birbirleriyle paylaşırlardı.
Ne yani? Şimdi büyüdüler, ekmek kavgasına düştüler diye yada içlerinden
biri evlendi diye dostluğu randevuyla mı yaşayacaklardı? Ne garip
dünya!...

Elif ve Nilgün, arkadaşlıklarının dokuzuncu senesini doldurmak
üzereydiler fakat telefonlar, konuşmalar, görüşmeler hiç yok denecek
kadar azalmıştı. Yalnızca Elif, Nilgün ü arıyordu ve sohbetleri çok
sıradan geçiyordu. Nilgün e göre kasıtlı bir sebep yoktu, her zamanki
gibi vakitsizlikten ve yorunluktan ibaretti durum oysa Elif,
sevilmediğini düşünüyordu artık. Öyle ya , oda çalışıyordu, evli
değildi ama onunda bir ailesi, yerine getirmesi gereken sorumlulukları
vardı. Buna rağmen o, arkadaşlıklarını bir köşede unutup bırakmıyordu.
Elif in ailesiyle yaşadığı sorunlarda gün geçtikçe artıyordu. üstelik
koruyucu meleği, biricik ablası bir süre önce evlenip şehir dışına
gelin gitmişti. Nilgün de arkadaşıyla hiç ilgilenmiyordu. Elif,
kendisini çok yanız hissediyordu. Bazen "Hayır, artık aramayacağım.
Hep ben arıyorum" diye kendi kendine söyleniyor, kendince Nilgün e
kızıyor; bazen ise "Neyse, olsun. Biz zamanında kocaman, güzel bir
dostluk yakaldık hem arkadaşlıklarda karşılık beklenmez. Bu seferde
böyle oldu, ne yapalım? Canımız sağ olsun" derdi. Arkadaşını kaybetmek
istemiyordu.
Bir gün yine, Elif, Nilgün ü aradı.

Elif: Alo ne yapıyorsun?
Nilgün: İyi.. İşte.. Oturuyorum.
Elif: Bebek sesleri geliyor, nerdesin sen?
Nilgün: Bir akrabadayız, sizin oralarda
Elif: İyi..
Nilgün: Sen ne yapıyorsun?
Elif: Hiiç.. Bende eve gidiyorum, yoldayım.
Nilgün: Tamam
Elif: Hadi iyi aşamlar
Nilgün: İyi akşamlar.

Bu konuşma, tahmin edilemeyecek kadar soğuk geçmişti ama Elif, artık
bu ikilemden çok sıkılmıştı ve son bir adım daha atacaktı. O an yine
telefon açtı;

Elif: Alo, bak ne diyeceğim madem bizim o taraftasın, on dakikalığına
çıkta yüzünü görelim bari. Ne zamandır görüşemiyoruz! Belki cennete
giderim ( Güler )
Nilgün: Kusura bakma görüşemem.  Ben, birazdan eve gideceğim.

Elif, hiç bir şey söylemez ve telefonu kapatırlar.
Canı çok sıkılmıştır. O, hayatında ilk kez çok sevdiği bir insanı
gönül defterinden silmiş ve ilginç başlayıp güzelce devam eden bir
dostlukta böylece tüm anlamını yitirmişti. Elif, şimdiye kadarki tüm
arkadaşlılarında fedakar ve vefalı davranan ama kıymeti bilinmeyen
taraftı. Son olarak en yakın arkadaşıyla olumsuzluklar yaşadı, aile içi
sorunları düzelmedi, ablası yanı başında değildi. Tüm bunların ardı
sıra gelmesi, onu büyük bir bunalıma doğru sürüklüyordu. Nilgün le
yaşadığı bu olaydan sonra bir daha hiç kimseyle arkadaşlık kurmamaya
yemin etti, hayata küstü ve daima yalnızlığı tercih etti oysa o, dost
canlısıydı ve insanlara yakın olmayı severdi. Dolayısıyla yalnız
kalmayı kaldıramıyor ancak yaşadıkları sebebiyle kimseyi görmekte
istemiyordu. Geçirdiği buhran ın doruk noktasına ulaştığı bir gün
ailesi, onu odasında yanında üç boş hap kutusu ve elinde küçük bir
kağıt parçasıyla, cansız olarak buldu. Kağıtta şu yazıyordu;

"Yiyorsun, içiyorsun
Gülüyorsun, ağlıyorsun
Çalışıyorsun, geziyorsun
Öyleyse yaşıyorsun Ademoğlu..
Dostluklarda, senden daha fazla bir şey istemiyor ki zaten! "

Elif in ablası, olanları biliyordu ve onun isteğiyle bu durum, Nilgün e
haber verilmedi. Ancak aradan geçen yedi ayın sonunda Nilgün, bir gün
alışveriş yaparken Handan ı gördü. Handan, pek görüşmedikleri,
eski-ortak bir arkadaşıydı Elif ve Nilgün ün.

Handan: Merhaba ne haber?
Nilgün: İyi. Ne olsun? Koşturuyoruz işte
Handan: Şey.. Cenazede görmedim seni. Burada değildin herhalde.
Duymuştuk çok yoğun çalıştığını.
Nilgün: (Şaşkın) Ne cenazesi?
Handan: (Tereddütlü) Nasıl yani? Haberin yok mu?
Nilgün: (Tedirgin) Ne diyorsun Handan? Söylesene Allah aşkına!
Handan: Nilgün.. Şey.. Ben..
Nilgün: Söyle
Handan: Ama..
Nilgün: Hadi
Handan: (Korku ve endişeyle) Elif!...
Nilgün: (Telaşlı) Ne? Elif mi? Ne oldu Elif e? Neden?
Handan: Elif intihar etmiş. Yedi ay ı geçti neredeyse.. sen bilmiyor
muydun? Özür dilerim
Nilgün: Bana kimse bir şey söylemedi. ( Ağlar ve orada öylece düşüp kalır )
Nilgün, iki ay boyunca, girdiği şoktan dolayı kendini bilmeden yaşadı
ve yavaş yavaş kendini toplamaya başlıyordu ancak çok üzgün ve
pişmandı. Sürekli, Elif i hayalinde görmekteydi. Elif yaşarken ona
ayıramadığı tüm zamanları, o yaşamını yitirdikten sonra her gün
mezarını ziyarete giderek geçiriyordu.

Elif, hayatını kaybedeli bir sene geçmişti. Bir gün Selin, Nilgün ün
evine gelmiş ve kapıdan, elindeki defteri uzatarak " Bu, kardeşimin
şiir defteri. Sana verilmesini istemiş vasiyetinde." ( Gider )
Nilgün kapıyı kapatır, çok duygulanmıştır. Hemen okumaya başlar.
Elif, şiirleri çok severdi, Nilgün ise nefret ederdi ama Elif,
hayattayken, Nilgün e de şiirleri sevdirmek için uğraşırdı hep, kendi
yazdığı şiirleri ilk önce okuturdu. Aslında bu, Nilgün ün de hoşuna
giderdi.
Nilgün, tüm şiirleri kimi zaman tebessümle kimi zaman gözyaşlarıyla
okuyordu. Son sayfaya geldiğinde ise adeta hıçkırıklara boğuldu;

Vasiyetimdir; Öldüğümü söylemeyin kimseye
Arkadaşlarım gelmesin cenazeme
Yaşarken yanımda olmayan
Mezarımın başında gözyaşı dökmesin boş yere
Üzülecek oldukları için değil
Dostlukları yalan olduğu için

Haber vermeyin diyorum onlara
Gelişleri de yalan olur, gidişleri de nasılsa..
Güya vefa borcunu ödemeye gelen sevgili dostlar:
Çok yol almışsınız, zahmet olmuş ama boşa yorulmuşsunuz
Bir zamanlar sizler için sevgiyle kat ettiğim yolları
Nasıl bir kalemde harcadıysanız
Şimdi bende tıpkı sizin gibi
Ne aştığınız bu yolları
Ne akıttığınız sahte gözyaşlarını
Umursamıyorum!...
Nede olsa insan, sevgiyi hayattayken bilir, anlar
Oysa ben şimdi, toprağa karışmış bir canlıyım
Anlayamam ve affedin size geri dönemem
Bu sevginiz için artık çok geç!!!


SEVGİYE VE DOSTLUĞA VAKİT AYIRMAK İÇİN
NEFES ALIYOR OLMANIZ YETERLİ



keremcem46

keremcem46 resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk>
  30.Eyl.2007 Pzr 03:05:47
fiogf49gjkf0d

 

 

 

 

Eylül  Düş(üş)leri

söylemek istediğim tüm kelimeler

bıçak  gibi  kanatıyor dilimi

yazmayı düşündüklerimse

düşmek üzere olan  bir  yaprak gibi

kırgın  bir intihar düşünde

 

 

dikmiş gözlerini

tenhalığına çağırıyor  yalnızlık

biriken  cesetleri  bekleyişlerin

ve ayrılanların kalabalık mezarlığındaki

suskun ağıtları söndürüyor içimdeki ışıkları

 

 

ah …bir çiçek soluyor göğsümde

 

 

adı konmamış özlemler boğuluyor

aysız bir  gecenin demlendiği denizde

uçuk kaçık  bir  poyraz öperken Eylülü

dudak kıvrımında unutulmuş

öksüz bir gülüş açıyor gözlerini

doğduğuna bin pişman

 

 

hatırlattığına

yaraladığına mahcup şarkılar

kaybolan güne emziriyor anları

ve ben büyüyorum 

düştükçe derinliğine  zamanın

 

zor da olsa..!!

 

 

 

 

 



keremcem46

keremcem46 resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk>
  30.Eyl.2007 Pzr 03:04:30
fiogf49gjkf0d

Duracaksın

Acı,
ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında,
öfke,
kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda,
keder,
yaşlı bir ağaç gibi üstüne yıkıldığında,
duracaksın,
durup, gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine
bakacaksın,
sana iki yüz yıl önceden haberler taşıyan
alaycı kargaların sesini
dinleyeceksin,
çiçeklerini koklayıp derin bir soluk
alacaksın.

Ölüm seni kuşattığında, tam o sırada, hayatı
düşüneceksin.
Acıyı, öfkeyi, kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın
bir zaman, ?dinlenin biraz? diyeceksin.

Bir inci avcısı gibi, ta derinlere dalıp tek tek bütün
istiridyeleri açarak,
bir sevinç arayacaksın.
Hayaller kuracaksın.
Hatıralarını bir daha gözden geçireceksin.
Sevdiklerini düşüneceksin ve seni sevenleri.
Özlediklerini düşüneceksin ve seni özleyenleri.
Teninde iz bırakanları ve senin izini taşıyan
tenleri.
Seni şakalarıyla güldürenleri ve senin şakalarına
gülenleri.
Sevinçlerini, hayallerini, hatıralarını,
sevdalarını, sevişmelerini,
özlemlerini, şakalarını bir bir yerleştireceksin içine,
hayat denilen mucizenin sana verdiği armağanları
sıkıca kucaklayacaksın.

Ölüm her yandan üstüne saldırıp seni kuşattığında,
tam da o zaman, hayatı düşüneceksin.

Güzel bir haber gelecek belki yarın sabah.
Belki bir mektup alacaksın.
Sana gülümsemesini çok istediğin gülümseyecek belki sana.
Serüvenci gemiciler gibi meçhul denizlerde
kaybolduğunda,
tam da o zaman, karanın bir gün görüneceğini düşüneceksin.
Gözcünün ?kara göründü? diye bağırdığını hayal
edeceksin.
Kara, hiç görünmese bile,
hiç olmazsa neyi aradığını ve neyi kaybettiğini
bileceksin,
çektiğin onca fırtınanın, varmayı umduğun o umutlu
hedefle mana kazandığını anlayacaksın.

Her şeyini kaybetsen de hayallerini
kaybetmeyeceksin.
Neyi aradığını hiç unutmayacaksın.
Sevinçleri ne kadar hatırlarsan, acının derinliğini
o kadar kavrayacaksın.
Yaşadığın ve yaşayabileceğin güzel şeyleri ne kadar
çok düşünürsen
öfken o kadar keskinleşecek.
Karanlık inerken ışığa daha dikkatli bakacaksın.
Geleceğinle arana, dibinde canavarların dolaştığı
bir uçurum koyduklarında,
nasıl biteceğini bilmediğin atlayışını yapmadan önce,
geçmişine, sevinçlerine, hayallerine yaslanıp güç alacaksın.

Sevdiğin bir türküyü mırıldanmaktan hiç vazgeçmeyeceksin.
Bir çiçek iliştireceksin yakana.
Ölüm seni kuşattığında, tam da o zaman, hayatı düşüneceksin.
En azgın, en ihtiraslı sevişmelerini...
En çılgın hayallerini...
En çağıltılı kahkahalarını...

Acı,
ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında,
öfke,
kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda,
keder,
yaşlı bir ağaç gibi üstüne yıkıldığında,
duracaksın,
durup gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine
bakacaksın,
sana iki yüz yıl önceden haberler taşıyan alaycı
kargaların sesini dinleyeceksin,
çiçeklerini koklayıp derin bir soluk alacaksın.
Ölüm seni kuşattığında, tam o sırada, hayatı
düşüneceksin.

Ölüm seni kuşattığında, tam o sırada, hayatı
düşüneceksin.
Acıyı, öfkeyi, kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın
bir zaman,
?dinlenin biraz? diyeceksin.
Onları, şefkatle dinlendireceksin.
Çünkü onlara yine ihtiyacın olacak.



keremcem46

keremcem46 resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk>
  30.Eyl.2007 Pzr 03:03:06
fiogf49gjkf0d

 

Evvelim Sen Oldun

 

Cahildim Dünyanın Rengine Kandım


Hayale Aldandım Boşuna Yandım


Seni İlelebet Benimsin Sandım


Ölürüm Sevdiğim Zehirim Sensin


Evvelim Sen Oldun Ahirim Sensin


Sözüm Yok Şu Benden Kırıldığına


Gidip Başka Dala Sarıldığına


Gönlüm İnanmıyor Ayrıldığına


Gözyaşım Sen Oldun Kahırım Sensin


Evvelim Sen Oldun Ahirim Sensin


Garip’im Can Yakıp Gönül Kırmadım


Senden Ayrı Ben Bir Mekan Kurmadım


Daha Bir Gönüle İkrar Vermedim


Batınım Sen Oldun Zahirim Sensin


Evvelim Sen Oldun Ahirim Sensin

 



keremcem46

keremcem46 resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk>
  30.Eyl.2007 Pzr 02:59:55
fiogf49gjkf0d
                                   dal rüzgârı affetse de ..

Dal kırıldı, en onulmaz yerinden
Aslında ne çok sevmişti rüzgarı
Lal oldu, kırıldı dal, bir daha yeşermez yaprakları

 

 


Rüzgar hoyrat esti, keskin bir bıçak gibi
Ümitlerini kesti, kırdı, incitti dalı
Zemheri soğukların, ayazları bile
Gömememişti dalı kendi içine
Ak karlar yağmıştı da üstüne, kıramamıştı onu
Rüzgar, en sevdiği rüzgar, yaptı yapacağını
Islık gibi hoyrat nefesi ile, kırdı onu, kırdı kanadını kolunu

 

 


Artık hüzünler açar, dalın tomurcuklarında
Fasılalı esse de rüzgar, özür dilese de binlerce
Farketse de, dalın onu ne çok sevdiğini
Esmese de , eskisi gibi keskin, eskisi gibi hoyrat
Takati kalmadı dalın, kırıldı bir kere, en hassas yerinden
Sustu dal, esti rüzgar, olanlar oldu
En hassas yerine, yüreğine vurdu rüzgar
Dal rüzgarı affetse ne çıkar, kırıldı ya bir kere
Esmese de artık delice rüzgar

 

 


Kırmızı şafaklarda beklerdi oysa onu
Isınırdı sam yellerinde
Raks ederdi dalın yaprakları
Ilıman esince rüzgar ve sevinirdi her esişinde
Lalelerin, papatyaların kokusunu bulurdu onda
Mavi gökyüzüne yollardı, yapraklarını sırtında
Isınırdı bazen, onun kollarında
Şakırken bülbüller, o rüzgarı dinlerdi gene de
Tarifsiz, anlatılmaz bir sevgi idi yaşadıkları
Islığıyla dikilirdi yaprakları
Rüzgarı çok sevmişti dal, çok sevmişti

 

 


Bir gün kırılana kadar
İçi burkulana kadar
Rüzgar onu kırana kadar

 


 


Kırılmıştı bir kere
En onulmaz yerinden
Razı olurdu ya her şeye
Eğer başka dallara esmeseydi rüzgar



keremcem46

keremcem46 resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk>
  30.Eyl.2007 Pzr 02:58:38
fiogf49gjkf0d

 

Yağlı Boya Çalışmaları


 


 


 


 


 



 



 


 


 


 


 


 


 


 

Sulu boya çalışmaları


 


 



keremcem46

keremcem46 resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Bilmiyeceksin!!!>
  30.Eyl.2007 Pzr 02:56:24
fiogf49gjkf0d
AVUÇLARIMDA BİR SEVDA CESETİ

bir zamanlar
bakır çalığı akşamlarda
hüzne dönerdi yelkovan
tutuştururken ateşi
demlerdi uykusuzluğu gözlerim
yudum yudum içtiğim yalnızlığımda
bilirdim ki tek hasretim
yanında olamadığım
bilirdim...
uzaklarda bir yerlerdedir
dokunamadığım

yitik umutlarla
dudaklarım hasrete gem vurduğunda
aklıma düşerdin
yürekte bir kıvılcım olurdu gülüşlerin
dinlerdim ağlayışlarını düşlerin

sen şarap rengi şafakların
sarhoş gün doğumunun
yorgunluğunda
umutların soğukluğunda dururdun.
ne zaman dokunacak olsam,
buğulu camlar ardında
hep kaybolurdun

sen, sıcak bir yok oluşun içinde
asalı sevdayı ölümün duvarına
yokluğunda çoğalttım sesini
oysa yüreğinin soğuğu
alıp gitti seni
dalgaların en büyüğü

hani gittin ya
o lavlara dönen yokluğunda
anılara sıkılan bir yumrukla
senden yana ne varsa yüreğimde
yaktım
ateşi sana
külleri bana bıraktım

avuçlarımda bir sevda cesedi...



keremcem46

keremcem46 resimleri
ozel karakter ile sohbete katil

Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Şiir sevenler >uzak mutluluk>
  30.Eyl.2007 Pzr 02:53:58
fiogf49gjkf0d

Dedim ki ben sana vurgunum
Gündüzüm seninle
Gecem seninle
Dedi ki benden ne istersin ki
Gecende varsam
Gündüzünde varsam senin için
Aşk senin
Sevda senin
Ne dilersen yaşa
Dedim ki bir sevdalı bakışına durur bu yüreğim
Kendine katmak ister bir gülümseyen bakisini
Dedi ki sevda ise yaşamak istediğin
Nedir benden beklediğin
Sevdayı mi yaşamak dileğin
Ben miyim almak istediğin
Dedim ki ben bir ateşim
Ateşimi büyüten bir sevdalı sözün
Dedi ki sevda bir deli rüzgardır
Nereye eserse oraya gidersin
Tutamazsın elinle
Veremezsin yönünü
Ben sana beni sev dedim de mi sevdin
Beni sar dedim de mi sarmak istedin
Neden istersin benden bunları
Dedim ki ben bir deniz
Sen beni besleyen nehir
Kurur kalırım akışın olmazsa
Dedi ki ben bir deli nehir olsam
Arasam beni kendine katacak bir deniz
Akar miyim bensiz kuruyacak bir denize
Ben sonsuzdan akar dururum
Varır mıyım sonsuzluğu barındırmayan denize
Dedim ki ben kor karanlıklarda bir yürek
Sen doğan günsün beni aydınlatacak
Dedi ki kendi aydınlığını yaşayamayana
Ne verir gündoğumu
Dedi ki aşkının ışığında aydınlanmamışsan sen
Neyler benim ışığım sana
Ne verirsin bana
Hangi ışığı bağışlarsın yüreğime
Sen kör karanlıklardayken
Dedim ki ne istersin benden
Sevdana talibim
Dedim ki isteğin emirdir
Dileklerin benim isteklerimdir
Dedi ki hiç bir şey isteme benden
Bırak rüzgarım bulsun kendi yönünü
Eseceksem senden yana
Delice olmalı esişim
Akacaksam senden yana
Sonsuz bir koşu ile olmalı
Kavuşacaksam sana
Delice bir kayboluş olmalı birbirimizde
Dedi ki isteme hiç bir şey
İsteklerin isteksizlikler denizinde boğuşur önce
Kendin için önce sev beni
Dedi ki isteme bir şey benden
Sev önce kendini
Kendi ışığında aydınlat yüreğini
Kendi yüreğinde kendini gör önce
Görünce kendini kendi yüreğinde
Göreceksin o zaman kendi yüreğimdeki seni
İsteme benden hiç bir şey
Yüreğini büyüt sevdanla
Yüreğin senden sana akacak sevda ile beslensin önce
O zaman kendi yüreğinde göreceksin beni
O zaman saracaksın beni yüreğindeki her zerrenle
O zaman alacaksın sevdamı yüreğine

<<1...100...200...300...396397398399400401402403404405406 407408409410411412413414415416...500...600...700...800...900...1000...1100...1200...1300...1400...1453>>