ChatCity sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç ve kendi radyo yayınını yap

Forum sayfaları sohbet arkadaş sitesi ile oyun tavla ve okey oyna, sohbet muhabbet ortamını keşfet. Oyun, okey tavla oyna, kulüp aç erkek kız arkadaş bul

sohbet banner
tavla okey sohbet forumu
sohbet, okey, tavla, chat
6 Mayıs 2024, Pazartesi 09:42   
kız arkadaş sohbet linki

 

ChatCity Forum
Chatcity Forumlarında mesaj yazmadan önce Forum Kurallarını mutlaka okuyunuz...

  manolya41> Forum Mesajları
    manolya41'e ait Toplam 9827 Forum Mesajı var
<<1...89101112131415161718 19202122232425262728...100...200...300...400...500...600...700...800...900...983>>


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Önemli Bilgiler >İnsan Vücudunun 24 Saati>
  27.Ara.2012 Per 00:37:19


İnsan Vücudunun 24 Saati
06.00 Kortizon salgılamasıyla organizma uyanıyor. Bu uyanma vücut için kendini yavaşca kalkmaya hazırlama işareti. Metabolizma hareketleniyor, günün işleri için enerji ve protein hizmete hazır oluyor.



07.00 Vücut hâlâ zayıf. Spor yapmaktan kaçının. Kalbe ve dolaşıma gereksiz yüklenirsiniz. Spor yerine kahvaltı edin, sindirim bu saatte mükemmel çalışıyor.



08.00 Libidonun en yüksek olduğu saat. Fazla miktarda hormon salgılanıyor. Sigara tiryakileri için de durum aynı. Kahvaltı sigarası damarları her zamankinden daha fazla çok daraltıyor.



09.00 Vücudun dinç, kuvvetli olduğu saat. Herhangi bir hastalık için iğne olacaksanız bu en doğru zaman. İğnenin ateş ve şişme gibi yan etkileri ender olarak görülüyor, vücut röntgen ışınlarına karşı daha dirençli oluyor.



10.00 Organizmanın kendine gelme, `ben burdayım` deme saati. Fazla enerjik, vücut en yükes ısı seviyesinde. Verimliliğimiz de öyle. `Kısa süre belleği` iyi durumda. Bir önemli ayrıntı: 10.00 ile 12.00 arası enfarktüs olaylarına sık rastlanıyor.



11.00 Vücudun tam formunda olduğu, verimli olmaya programlı bir saat. Kalp ve dolaşım o kadar zinde ki yapılan muayenelerde kalpteki bir bozukluk gözden kaçabilir. Hazır cevaplık tavan yapar, özellikle hesap işleri, matematik ödevleri rahat ve iyi bir şekilde, zorlanmadan çözülür.



12.00 Dinlenme saati. Dikkat azalıyor ve insanı uyku basıyor. Midedeki asit miktarı fazlalaşıp, beyindeki kan akımı azalıyor. Zira kan sindirim organlarını desteklemesi için mide tarafından kullanılıyor. Öğle uykusu uyuyabilen kişilerde istatistiklere göre enfarktüse %30 oranında az rastlanıyor.



13.00 Vücut formdan düşüyor. Verimlilik gün ortalamasının %20 aşağısına iniyor. Bütün organlar en alt düzeyde çalışıyor, sadece safra öğle yemeğini hazmetme faaliyeti gösteriyor



14.00 Bitkin oluruz. Çünkü tansiyon ve hormon düzeyi düşüyor. Diş doktorundan korkanlar için en uygun randevu saati. Çünkü bu saatte acı az hissediliyor. Lokal anestezi uzun süre devam ediyor (30 dk.).



14.00 Bitkin oluruz. Çünkü tansiyon ve hormon düzeyi düşüyor. Diş doktorundan korkanlar için en uygun randevu saati. Çünkü bu saatte acı az hissediliyor. Lokal anestezi uzun süre devam ediyor (30 dk.).



16.00 Spor için en iyi saat. Tansiyon ve dolaşım çok iyi durumda



17.00 Organların faaliyeti üst düzeye çıkıyor. Kuvvet artıyor, oksijen harcanıyor, böbrekler ve mesane çok çalışıyor. Tırnaklar ve saçın en çabuk uzadığı zaman. Midedeki asit miktarı fazlalaşıyor. 17.00 `ye doğru mide kanaması geçirme riski artıyor.



18.00 Akşam yemeği için ideal saat. Pankreas bu saatte özellikle aktif.



19.00 Kan basıncı ve nabız tembelleşiyor. Bu nedenle kan basıncı düşüren ilaçlara dikkat, tehlikeli olabiliyorlar. Antidepresanların tesiri de bu saatte daha fazla.



20.00 Karaciğerdeki yağ düzeyi düşüyor ve kirli kan kalbe her zamankinden daha fazla akıyor. Alerjisi olanlar ve astımlılar ilaçlarını bu saatte almalı. Etkisi hemen görülüyorr. Antibiyotikler de az dozda alınsa bile etkileri en üst düzeyde oluyor.



21.00 Sindirim organlarının günlük görevi sona eriyor. Gelen herşey midede sabaha kadar hazmedilmeden kalıyor ve bu çok tehlikeli. Kalan yemekler bağırsak sahasındaki mukozaya hücum ediyor.



22.00 Vücudun polisi akyuvarlar aktif hale geliyor. Sigara içenler dikkat! Bu saatten sonra vücut nikotin gibi zehirleri çok zor atıyor



23.00 Organizma gün boyunca aktif faaliyet gösteren stres hormonunun salgılamasını durduruyor. Sakinleşip, rahatlıyoruz



24.00 Uyurken deri hücreleri durmadan çalışıyor, gündüz olduğundan daha sık bölünüyor. İlk rüya safhası, yarım saat içinde rüya görmeye başlıyoruz



01.00 Verim en alt düzeyde. Bu saatte çalışanlar hata yapabiliyor, dikkat azalıyor, çünkü vücut kendini uyumaya programlıyor.



02.00 Araba kullananlar dikkat: Görme zayıflıyor, tepkiler yavaşlıyor, kazalar bu saatte çok oluyor.



03.00 Bedenin de ruhun da en karanlık safhası. Melatonin hormonunun salgılanması tembel ve kararsız yapıyor. İntihar edenlerin sayısı fazlalaşıyor



04.00 Stres hormonundan enerji kazanıyoruz. Enfarktüs krizleri saat 04.00 ile 06.00 arasında çok oluyor; çünkü kan basıncı oldukça yükselip, damarlar geriliyor. Doğum yapma olasılığının en yüksek saati.




05.00 Stres hormonu bizi faaliyete geçiriyor ve gündüz değerinin tam 6 katına çıkıyor. Vücudumuz harekete geçiyor kaybolan enerji yeniden geri geliyor. Gelsin, yeni bir gün başlıyor


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Cam Kenarı ve Damlalar>
  26.Ara.2012 Çar 02:36:38
CAM KENARI VE DAMLALAR




Bu sabah yine soğuk otobüsün cam kenarına oturdum.
Başımı cama yasladığımda tam yağmur damlaları denk geldi gözlerime, ağlamasam da ıslaktı işte her yer.
Damlaları seyretmeye başladım; kimisi ağır adımlarla ilerliyordu, kayıyordu şeffaf zemin üzerinde, damlalar hep şeffaftı ama yine de görünüyordu şeffaf camın üzerinde.

Damlaların kimisi hızlı ilerliyordu, kimisi bir yerde duruyordu, bir daha ilerlemeyecek gibi, belki yerini bulmuştu ya da kendisini orada kurumaya mahkum edecekti. Kimisi az ilerleyince başka bir damlaya karışıyor, onunla birleşiyordu ve yollarına devam ediyorlardı birlikte. Hatta bazı damlalar vardı ki; onların daha önce ayrı olduğuna inanamazdınız. Birbirlerine karıştıklarında o kadar tek vücut oldular ki, onlar hep tek damlaydı. Birbirlerinden ne fazlaları ne de eksikleri vardı, öyle uyum sağlamıştı ki soğuk ve ıslak vücutları, birbirlerinden geri kalmıyorlardı. Bazıları ise; birleşip az ilerledikten sonra ayrılıyorlardı, kimisi tek başına yoluna devam edip, diğeri de eksildiği için kalıyordu olduğu yerde, o an o tek başına olduğu yerde kalan damlanın ne kadar akıp gitmek istediğini bilirim.

İnsanlar gibi,
Biz de bazen akıp gitmek istiyoruz bu dünyadan, bir damla kadar yer kaplayıp gitmek istiyoruz. Bazen hiç yağmur yağmamasını dilerken, hiç gelmemiş olmayı diliyoruz.

Başımı cama yasladım, soğuk zamanlarda olduğumuz için şapka takıyordum, şapkam olduğu içinde rahatlıkla yaslanabilirdim cama. Damlalara daha yakın olabilirdim. Cama yaslandığımda hafif dışarıya dönük şekildeydi başım ve dizlerim yine cam tarafına dönüktü, tüm yalnızlar gibi. Kendisinden başkası olmayınca yolcuların, tek başına rahat oturmanın yollarını arıyor insan. Ve en kolay, en güvenilir, en konforlu yalnızlığı yaşıyoruz cama yaslanırken. Kulağımda bir müzik, kulaklarımı dolduruyor sonuna kadar. İyi ki müzikler var ve iyi ki kitaplar… Onlar olmasa yalnızları kim anlar?

Kulaklarımı sonsuzluğa kadar dolduran müzik eşliğinde yollarda gözlerim, otobüste kimin olduğu çok da umurumda değil, yanımda kimlerin olmadığı umurumda. İnsan hep yalnız da yanında birileri varken de yalnızsa, asıl yalnızlıklar çukuru o zaman başlıyor ve hep sığındığımız liman ıslak. Deniz vurduğu için kıyılarına. Cam kenarları gibi

***

Cam kenarları hep ıslak
Hep yaşlı gözlerimiz.

Cam kenarına bakarken mi ağlarız daha çok? Ya da ıslaklığı görünce dayanamayan gözlerimiz… musluğu açmaya yer ararız. Biz aslında hiç damlalara dayanamayız. Her ıslaklıkta bırakmak isteriz kendimizi, her yalnızlıkta soluklanmak, her durakta durmak. Böyle programlanmışız. Kimse söylemedi bize ama, kimseye de sormadık, böyleyiz ıslak…

Yoldan geçenler, otobüsün hızlıyla daha da hızlandı, bazıları aynı yerde kalırken, yine biz uzaklaşıyoruz. Damlalar her yerde, artık baktığım her yer ıslak, camın arkasındaysam haddinden fazla ıslak. İnsanlar da yağmur gibi damlarken, kalabalık şehirlerde hep böyledir ve bu kalabalık güvensizliği çağrıştırır, yalnızlar daha bir yalnız olur. İnsanlar geçerken otobüsün önünden film şeridi gibi, uzakları düşünmek an meselesi, nerede-ne yapıyor?’lar birikir gözlerimize, biraz da onun için ıslanırız. Otobüs durduğu halde inmek istemeyiz, insanların soran bakışları arasında, bu ıslaklıkla yürünmez, biliriz.

Yolculuğun uzunluğu yolla değil, düşündüklerimizle ölçülür. Bazen bitmeyen bir yolculuk vardır, dakikalar içinde bitmesi beklenen ama saatlere bedeldir. Bazen de uzun dediğimiz yollar kısacık gelir. İçimizdeki yol ile alakalıdır o da. Gideceğimiz yer var ise eğer, kolaydır biraz daha. Ama yoksa zordur yolculuk, hele nereye gideceğini bilmiyorsa kişi…

Akıp gitmek istediğimiz cam (dünya) artık şeffaf değil ve nereye gideceğimizi bilmediğimiz sokakların lambası yok, bu karanlıkta damla olmak da zor. Ya haylaz bir çocuğun parmağına denk geliyoruz ya da yolda giderken olduğumuz yerde boşuna kuruyoruz. Ya da bitiyor bu yolculuk ve inmek zorundayız artık, ısıttığımız koltuğu terk ediyoruz. Hepsi ihtimal yani damlalar bir var bir yoklar.

***

Yağmur başladı ve yine otobüsten inişime denk geldi. Şemsiye taşımayı sevmiyorum neyse ki kapşonlu montum var, ama ıslanıyorum işte. İliklerime kadar. Hasta olmak istiyorum, ilaçlarımı almamak. İndiğim gibi bulduğum bir taşa oturdum, yağmura karışan damlalarım da yetmiyor içimi rahatlatmaya. Ama belki donarsam gerçekten belki hissetmem hiçbir şeyi. Belki iyi gelir, ıslanmak iliklerime kadar. Belki bu yağmur dindirir kendisi dinmeden sızılarımı. Beklilerle oturdum bir köşeye, ıslanıyorum taş da ıslakmış zaten.

Beklilerle bekliyorum hala aynı yerde
Belki diner sızılarım
Yıllar sonrasının hesabını yapamıyorum artık, düşünemiyorum
Yaşadığım şu zaman, yaşamaya çalıştığım neyse geçsin bitsin istiyorum.

Yine yağmur yetişiyor imdadıma, ben yağmuru seviyorum.
Yağmurun ardından açan güneşi de. Belki yağmurun ıslattığı yerleri kurutacak bir güneş doğar bir gün yüreğime. Belki ısınırım bu sefer, belki tam ısınırken otobüsten inmek zorunda kalmam. Belki bu defa yağmura gerçekten sevinirim, camın arkasından izlerim koşturan damlaları.



Nevin Akbulut


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Fıkralar >Genç Çift>
  26.Ara.2012 Çar 02:30:19
Genç çift, yeni mahallede, yeni evlerine taşınmış..
Sabah kahvaltı yaparlarken, karşı komşu da çamaşır asıyormuş.
Kadın heyecanla kocasına:
- Bak hayatım, çamaşırları yeterince temiz değil, çamaşır yıkamayı bilmiyor, belki de doğru
sabunu kullanmıyor.
Kocası eşine bir süre bakmış sonra da hiçbir şey söylemeden kahvaltısını sürdürmüş.
Komşusunun çamaşır astığını her gördüğünde kadın aynı yorumu yap...maktan da geri durmamış.
Bu durum bir ay kadar sürmüş.
Bir sabah, komşusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın çok şaşırmış, hayretle
kocasına dönerek:
- Bak! Sonunda çamaşır yıkamayı öğrendi, çok merak ediyorum!! Kim öğretti acaba?
Kocası gülmüş:
- Tatlım ben bu sabah biraz erken kalktım ve penceremizi sildim..



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Kültür Sanat Hobiler >Güzel Sözler >Günün Anlamlı Sözü>
  24.Ara.2012 Pzt 18:33:26


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >Aşk ve Sevgi üstüne >Sevgi ne Değildir>
  24.Ara.2012 Pzt 18:32:01
SEVGİYİ TARİF ETMEYE KALKSAM, SENİ ANLATIRDIM DÜNYAYA . . .





Korkunun olduğu yerde aşk yoktur. Cesarettir sevmek. Düzenlere, oyunlara, kötülüklere meydan okumaktır. Sevmek; uzaklaşmaktır yalandan, bencilliği hiçe saymaktır. Bir başka açıdan da inanmaktır sevmek. Gerçekten inanmaktır, tümden inanmaktır. İnsan sevince; sevdiğine bütün varlığı ile teslim olmamışsa, yeteri derecede sevmemiş demektir. Ve ona kayıtsız şartsız inanmıyorsa, sevgiden bahsetmeye bile hakkı yoktur.

Kıskançlık; inancımızın bütünlüğü ölçüsünde besler aşkı. Şüpheyse öldürür. Şüphenin olduğu yerde inancın yeri olmaz. Sevgiden bahsedilemez orada. Kıskançlıksa; kutsal bir duadır, dudağında sevenlerin.

Sevmek; var olmaktır bir bakıma, derinden bakılınca yokluğa benzer. Sevmek bütünlenmektir. Çok seven eksildiğini zanneder, oysa artmaktır sevmek, çoğalmaktır. Çevrenin gözlerimizden silinmesi, önce bir eksilme hissi verir insana. Fakat o her şeyimizi varlığı ile doldurdukça arttığımızı anlarız. O bir tek kazanç, bütün kayıplarımıza bedeldir.

Bir an gelir; her şeyi onunla değerlendirmeye başlarız. O bugün mutluysa yaşamak güzeldir. Kabımıza sığmayız. Şarkılar söylemek gelir içimizden. O kederliyse, gözlerimizde herşey kederlidir artık. Bütün güzellikler bir bir yitirirler anlamlarını. O anlarda ölümü düşünür de, yine ölemeyiz kurtulamamak için.

Yanmaktır, tutuşmaktır sevmek ve yaşadıkça hiç sönmemektir. Dinle, sana sevmenin ne olmadığını söyleyeceğim önce. Ne olduğunu sonra anlayacaksın.

Dinle, sevmek alışveriş değildir. Geometri değildir, aritmetik değildir. En değerli şeydir belki, ama karşılığında hiçbir şey alınmaz. Karşılıksız bir çeke atılmış kuru bir imza değildir sevmek. İskambil kağıdı değildir, zar değildir, bir dilim değildir, hesap pusulası değildir sevmek.

Sevginin bedeli yine sevgiyle ödenir, altınla değil. Sevilmekse; sevmenin mükafatıdır ancak, karşılığı değil. Bir sevgiye eş bir başka sevgi olamaz. Çünkü her sevgi birbirinden büyüktür. Sevgi tartılamaz, sevgi ölçülemez. Sevgi; gram değildir, mesafe değildir. Derinlik sanırsınız, yüksekliktir o. Sevgi; dudak değildir, göz değildir, saç değildir. Sandalye değildir sevgi, yatak değildir, çarşaf değildir. İçki değildir, içemezsiniz fakat herşeyden güzeldir sarhoşluğu. Geçip karşısına seyredemezsiniz, manzara değildir, tablo değildir, heykel değildir. Okuyamazsınız kitap değildir. Bilmece değildir, çözemezsiniz. İsteseniz de içinizden atamazsınız. Kan değildir, kesip damarınızı akıtamazsınız. Siz ağladıkca o güçlenir içinizde. Akmaz, gözyaşı değildir. Kuş değildir uçmaz, çiçek değildir koklanmaz. Bitmez çile değildir. Ne desen o değildir sevmek.


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Şeyler >Bilin Bakalım Kim Bunlar? Basından Kaçarken Yakalandılar Kim Bunlar Tahmin Edin Bakalım>
  24.Ara.2012 Pzt 16:38:23

                  

 

cevabı: ararımseni   ve  manolya41



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Osmanlılarda Çıkma Teklifi Nasıl Yapılırdı>
  24.Ara.2012 Pzt 16:33:49
Osmanlı zamanında bir adam bir bayanın karşısına geçer der ki ;

"-Ey dilberi rana! Ey tesadüf-ü müstesna! O mahrem suratınızı görünce size lahza-i kalpten sarsıldım... Niyetim acizane-i taciz etmek değildir.. Bilakis efkar-i umumiyede ufak bir aile bacası tüttürmektir.. Sözlerim sizi temin ve tatmin edecekse şayet zevc-i izdivacınıza talibim!.."

Bayan basar cevabı;
"-O mahrem suratınıza bir sille-i osmaniye nakşedersem sekte-i kalpten terk-i hayat edersiniz..."

 



manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Geyik Muhabbet >Komik Şeyler >Çin Bilgeden Erkeklere Muhteşem Ögütler>
  24.Ara.2012 Pzt 16:17:14
                         


manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Christmas>
  24.Ara.2012 Pzt 01:12:36










manolya41

manolya41 resimleri


Mesaj Gönder
Forum Başlıkları

 
  CC-Forum> Yaşamdan Kesitler >İlginç Videolar, Fotoğraflar, Grafikler, Sunumlar >Fantasy>
  24.Ara.2012 Pzt 01:03:18















<<1...89101112131415161718 19202122232425262728...100...200...300...400...500...600...700...800...900...983>>